mObİdİk
New member
Trablusgarp Savaşı
Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, Derne'deki Kızılay çadırı önünde (1912)
Tarih: 29 Eylül 1911-18 Ekim 1912
Yer: Trablusgarp
Sonuç: İtalya zaferi
Bölge Değişimi: Trablusgarp ve Ege denizi
Taraflar
Osmanlı İmparatorluğu İtalya Krallığı
Kumandanlar
Neşet Bey
Enver Bey
Mustafa Kemal Luigi Caneva
Güçler
25,000 100,000
Kayıplar
14,000 3,380
4,220 yaralı
Trablusgarp Savaşı, 1911-12 yılları arasında Osmanlı Devleti ve İtalya Krallığı arasında geçen bir savaştır. Bazı (özellikle yabancı) kaynaklarda "1911-12 Türk-İtalyan Savaşı" olarak da geçer. Adı, "Trablusgarp Savaşı" olmasına rağmen çarpışmalar, Trablusgarp'ın (bugünkü Libya) dışında, Adriyatik Denizi, Ege Adaları, Çanakkale Boğazı ve Kızıldeniz gibi çeşitli bölgelerde de sürmüştür. Bu savaşı İtalya kazananrak sömürgelerini arttırmıştır
Savaşın Nedenleri ve Öncesi
16. yüzyılda başlayan sömürgeleştirme hareketlerinin dışında kalan İtalya, 19. yüzyılda siyasi birliğini sağladığında sömürgelerin çoğu İngiltere ve Fransa tarafından paylaşılmıştı. 1881'de İngiltere'nin Mısır'ı işgali, ardından da Fransa'nın 1882'de Cezayir ve Tunus'u ele geçirmesinden sonra, İtalyanlar, Kuzey Afrika'da kalan son Türk toprağı olan Trablus'la ilgilenmeye başlamışlardı. Aslında deniz aşırı bir imparatorluk kurmak isteyen İtalya'nın Trablus'la ilgilenmesi yeni değildi. 1890 yılında, İtalyan başkanı Francesco Crispi'nin, bir İngiliz lorduna [1] yazdığı özel bir mektupta, Trablus'la ilgilendiklerini belirttiği bilinmektedir. Ancak Crispi 1891'de başkanlıktan inince, Trablusgarp planları da rafa kalktı ve savaş 20 yıl beklemiş oldu.
1898 yılında İngiltere ve Fransa arasında, Kuzey Afrika'daki sömürgelerin paylaşımı yüzünden çıkan Faşoda Olayı ("krizi" de denir) sonunda Kuzey Afrika'nın paylaşımı yapıldı ve böylece Trablus da İtalya'ya bırakıldı.
1902 yılından itibaren İtalya, Trablus üzerinde bir "Barışçıl İşgal" politikası uygulamaya başladı. Buna göre Roma Bankası'nın maddi desteğiyle ekonomik ve ticari alanlarda bir takım girişimler başladı. Böylelikle kurulan fabrikaların ve diğer işyerlerinin, gerekirse silahlı bir saldırıya zemin hazırlaması amacı güdülüyordu. Ancak Türk tarafı, bu ard niyetli ekonomik gelişimi durdurabilmek için çok çaba sarfederek, sonunda önünü kesmeyi başardı. Ortaya çıkan büyük mali çöküntü sonunda, hissedara alacaklarının ödenebilmesi için, Roma Bankası, İngiliz ve Alman finansörlerle görüşmeye başladı.
Bunun yanında, Almanya, Üçlü İttifak'ta beraber olduğu İtalya'nın Trablus'a sahip olmasını istemiyordu. Çünkü Kuzey Afrika'daki bu bölgeyi ileride kullanabileceği bir istasyon olarak görüyordu.
Savaş Başlıyor
1911 yılının eylül ayında Trablus meselesi, İtalyan basınında yer almaya başardı. Yazılanlara göre Türkler, İtalyanlar'a adaletsizce davranmakla beraber, Almanlarla da çeşitli entrikalar çeviriyordu. 26 Eylül'de, silah ve cephane taşıyan bir Türk gemisi Trablus'a ulaştı. Bir gün sonra İtalyan yönetimi, Osmanlı'ya bir ültimatom vererek, 48 saat içinde Trablus'un İtalyan yönetimine bırakılmasını ve İtalya'ya yıllık vergi verilmesini talep etti. 29 Eylül'de İngiliz ve Fransız hükümetlerinin desteğini de arkasına alan İtalya, Osmanlı'ya savaş ilan etti. Aynı gün İtalya'nın Adriyatik Denizi'ndeki bazı Türk gemilerini batırması üzerine, Avusturya bu bölgede savaşılmasını yasakladı. 30 Eylül'de Trablus şehri bombardımana tutuldu. Kenti eski silahlarla savunmaya çalışan 8000 kişilik Türk kuvveti dayanamadı ve 5 Ekim'de İtalyanlar şehri ele geçirdi. Bunun üzerine Türk kuvvetleri kıyıdan 15 km içeriye çekildiler. 18 Ekim'de Derne'yi, 20 Ekim'de de Bingazi'yi ele geçiren İtalyanlar, buralara asker çıkartmaya başladılar. 23 Ekim'de saldırıya geçen Türk ordusu, İtalyanları kuşatmış ve uzun süren savaştan sonra İtalyanlar canlarını zor kurtarmışlardı. 26 Ekim'de yapılan bir başka Türk saldırısı, İtalyan kuvvetlerinin büyük kayıp vermesine rağmen geri püskürtüldü. 5 Kasım'da İtalyan resmi gazetesi, Trablusgarp'ın İtalya tarafından ilhak edildiğini yayımlamışsa da bu henüz gerçekleşmemişti. Türk direnişi karşısında İtalyan kuvvetleri sahilden fazla uzaklaşamamışlardı. Türk ordusunda yer alan Arap askerlerin İtalyan esirlere karşı uyguladıkları zulüm, İtalyan tarafında da aynı şekilde bir katliama yol açtı.
Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal, Bedevi mücahitler önünde emirlerini yazdırırken (1912)Enver, Mustafa Kemal, Fuat (Bulca), Nuri (Conker) ve Fethi (Okyar) gibi Türk subayları gizli yollarla Trablusgarp'a gelip (Örneğin Mustafa Kemal, buraya "gazete muhabiri Şerif Bey" adıyla Mısır üzerinden ulaşmıştır) buradaki kuvvetleri düzenleyerek, İtalyanlara rahat vermeyecek şekilde sürekli saldırılar başlattılar. Enver, yaptığı bir gazete röportajında, "Buraya geldiğimde 900 çöl savaşçısı bulmuştum. Şimdi ise elimin altında 16,000 talimli asker var" diyerek durumu ortaya koymaktadır. Bu ordu, yapılan savaşlar sonucunda 2 makineli tüfek, 250 tüfek, 2 top, sayısız mermi ve 10 tane de katır ele geçirmiştir.
Yerel halkın pek desteklemediği Türk direnişinde sadece Sunusiye tarikatı şeyhi ve adamları destek vermişti. Ancak İtalyanların düşündüğünün aksine, buradaki Türk direnişi çok kuvvetli olmuş, Enver, Mustafa Kemal ve Neşet gibi komutanların yönettiği ordular, sayıca çok üstün olan İtalyan kuvvetlerine karşı kahramanca savaşmışlardır. Trablusgarp'taki Türk birlikleri başlıca üç komutanlığa ayrılmıştı:
Trablus Komutanlığı: Kurmay Albay Neşet
Bingazi Komutanlığı: Kurmay Binbaşı Enver
Derne Komutanlığı: Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal
Kasım 1911'de İtalyanlar Çanakkale Boğazı'na saldırmak için hazırlıklar yaptılar. Ancak Rusya ticari kaygılardan dolayı buna karşı çıktı.
Kasım ayında İtalyanlar, ekimde boşalttıkları bazı mevzileri tekrar ele geçirdiler. 19 Aralık'ta bir İtalyan kolu, imha olmaktan son anda kurtuldu. Ayrıca bu dönemlerde İtalyan basını Almanya, Avusturya ve Fransa'yı, İtalya'nın başarılarına engel oldukları iddiasıyla suçlamaya başlamıştı.
8 Aralık'ta Trablusgarp'a gelen Mustafa Kemal, 22 Aralık'ta Tobruk Savaşı'nı kazandı. Derne'de 16/17 Ocak 1912 taarruzunda gözünden yaralandı. Bir ay hastanede tedavi gördükten sonra, 6 Mart 1912'de Derne komutanı oldu ve burada başarılı savunma muharebeleri yaptı.
Ocak 1912'de İtalyanlar'ın 100,000 askerine karşılık Bingazi'de 15,000, Trablus'ta da yaklaşık 10,000 Türk askeri savaşmaktaydı. Şubat ve martta İtalyanlar Bingazi'yi tamamen ele geçirdiler. Bunun yanında Beyrut limanındaki iki küçük Türk gemisini batırdılar. Yemen'de Ocak 1911'de başlayan isyan nedeniyle daha savaş başlamadan önce Trablus'taki kuvvetlerin bir kısmı bu bölgeye kaydırılmıştı. Ocak 1912'de İtalyan donanması Kızıldeniz'e girip, buradaki Türk gemilerinden bazılarını batırarak Hudeyde limanını bombalamaya başladı. İtalyanlar'ın bölgedeki varlığı, deniz ulaşımını aksattığı için Yemen isyanının bastırılmasını zorlaştırıyordu.
25 Mart 1912'de Osmanlı'nın koruyucusu görevini üstlenen ve İtalya'nın müttefiki olan Alman İmparatoru, arabuluculuk yapmak için İtalya Kralı'yla Venedik'te görüştü. Ancak bu görüşmeden bir sonuç çıkmadı.
18 Nisan'da İtalyan donanması Çanakkale Boğazı'nı bombalamaya başladı. Bunun üzerine Osmanlı hükümeti boğazları kapattı. Ancak bu hareketin uluslararası ticarete darbesi çok büyük oldu. Rusya'nın tahıl ihracatı milyonlarca dolarlık zarara uğrarken, İngiltere, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya gibi ülkelerin zararları da günlük 100,000 doları buluyordu. Karadeniz'e gidecek olan İngiliz gemileri, Süveyş Kanalı üzerinden Hindistan'a gitmek zorunda kaldılar. Ancak 10 Mayıs'ta Avrupa ülkelerinin baskılarından dolayı boğazlar tekrar ticarete açıldı.
Savaşın Sonu
Bunun üzerine 5 Mayıs'ta İtalyan kuvvetleri Rodos Adası'na çıkarma yaptılar ve 10 gün içerisinde Rodos'u, daha sonraki 2 hafta süre içerisinde Oniki Ada olarak bilinen adalar grubunu ele geçirdi.Böylece 389 yıldır Osmanlı yönetiminde kalmış ,yönetim merkezi Rodos Adası olan Cezair-i Bahr-i Sefid Eyaleti (Oniki Ada) tamamen İtalya'nın eline geçti. 8 Haziran'da Trablus'taki Türk kuvvetleri çöle püskürtüldü. Hazirandan ağustosa kadar süren çarpışmalar sonunda bütün batı sahil şeridi İtalyanların hakimiyetine geçti. 12 Temmuz'da beş İtalyan savaş gemisi, Türk filosuna saldırmak için Çanakkale Boğazı'na girdi. Ancak boğazın girişine Kilitbahir civarında çelik kablolar çekildiği için İtalyanlar ilerleyemeden ağır ateş altında kaldılar ve geri çekildiler (18 Temmuz). Bu, ayrıca savaş içindeki son deniz savaşı olmuştur. Eylülde Osmanlı ve İtalya arasında barış görüşmeleri başladı. İki taraf da savaşın bitmesini istemesine rağmen çatışmalar devam ediyordu. 22 Eylül'de güçlü bir Türk mevkii ele geçirildi. Binbaşı Enver komutasındaki Türk kuvvetleri bazı saldırılar yapsalar da, ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldılar.
8 Ekim'de Karadağ'ın Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmesiyle Balkan Savaşları başlayınca, Osmanlı Devleti her ne pahasına olursa olsun İtalya'yla barışa razı oldu, çünkü Ege Denizi'ndeki İtalyan donanması, Makedonya'ya yardım gönderilmesini engelliyordu. Sonuçta İtalya'nın şartları kabul edildi ve 15 Ekim 1912'de İsviçre'nin Uşi (Ouchy) kentinde antlaşma imzalandı.
Uşi Antlaşması ve Sonuç
İmzalanan antlaşmaya göre;
Osmanlı Devleti Trablusgarp'taki kuvvetlerini çekecek ve burayı İtalya'ya bırakacak,
Osmanlı, Trablusgarp'taki Müslümanların haklarını koruyacak,
İtalya Oniki Ada'yı geçici olarak elinde tutacak; Osmanlı Devleti Balkan Savaşlarında bu adaları savunamayacaktı.
Savaş sonunda Osmanlı Devleti, Kuzey Afrika'daki son topraklarını da kaybetmiş oluyordu. Ayrıca ileriki yıllarda Türkiye ve Yunanistan arasında sıkça sürtüşmelere neden olacak olan adalar sorunu da başlamıştı. II. Dünya Savaşı sırasında Almanya tarafından işgal edilen Oniki Ada, bir taktik olarak Türkiye'ye hediye edilmek istenmiş, ancak ülkenin tarafsızlığını bozacağı için, bu öneri reddedilmiştir. Oniki Ada, 1947 yılındaki Paris Antlaşması'yla Yunanistan'a bağlanmıştır.
İtalya'da ise savaş, İtalyan milliyetçiliğinin gelişmesine katkıda bulunmuş ve 1922 yılında Mussolini'nin iktidara gelişini kolaylaştırmıştır.
Notlar
Trablusgarp Savaşı, içinde barındırdığı bazı ilkler sebebiyle de ayrıca ilginç bir savaştır. Dünya tarihinde ilk kez uçakların savaş aracı olarak kullanılması bu savaşa rastlar. Trablusgarp Savaşı'nda İtalyan uçakları savaş sırasında bombalama ve bildiri dağıtma gibi görevler üstlenmişlerdi.Bunun için italyanlar dünyada bir ilki gerçekleştirmişledir.
Balkan Savaşları
Birinci, ikinci Balkan Savaşı ve hudutlar(1912-1913)Balkan Savaşları Osmanlı Devletinin Balkanlar’daki 4 devlete karşı 1912-1913'de yaptığı savaşlardır (8 Ekim 1912 - 29 Eylül 1913). Çatışmaların temel nedeni Bulgaristan ile Sırbistan'ın Balkanlarda hızlanan faaliyetleridir.
1878 Berlin Antlaşması'nda umduğunu bulamayan Bulgaristan bağımsızlığını kazandıktan sonra Balkanlar'da etkin bir politika izlemeye başlamıştı. Bosna-Hersek'in ilhakı ise Sırbistan'ı aynı yönde bir politika izlemeye itti.
1912 yılında bu iki devletin faaliyetlerinin çatışmaması için Rusya, Bulgaristan ve Sırbistan arasında arabuluculuk ve düzenleyicilik yapmaya başladı. Bunun sonucu olarak Osmanlı Devleti'ne karşı yapılan ittifaka Yunanistan ve Karadağ da katıldı.
Yine 1912 yılında İngiltere, Rusya ile Tallin'de gizli bir anlaşma yaparak, Rusya'yı İstanbul ve Boğazlar üzerinde serbest bıraktı. Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki varlığına son vermek isteyen Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ, Rusya'nın aracılığıyla aralarında anlaşarak, Türkleri Balkanlardan atmak istediler. Trablusgarp Savaşı da onları cesaretlendirdi. Balkan Ulusları, Osmanlı Devleti'nden, Makedonya'da ıslahat yapmasını istediler. Bu istekleri reddedilince Karadağ Osmanlı'ya savaş ilan etti ve ittifak üyesi devletlerin savaş ilanları birbirini takip etti.
Deneyimli subay ve askerlerin terhis edilmesi, parti çekişmeleri nedeniyle komutanlar arasındaki anlaşmazlıklar, silah, yiyecek, araç-gereç gibi konularda eksikliklerin olması, Osmanlı Ordusu'nun cephelerde yenilmesine neden oldu.
Bulgarlar, Çatalca'ya kadar gelerek, İstanbul'u tehdit etmeye başladılar. Sırp, Karadağ ve Yunanlılar, Makedonya'yı tamamen işgal ettiler. Durumdan yararlanan Arnavutluk, bağımsızlığını ilan etti. Yunanlılar, İmroz (Gökçeada) ve Bozcaada dışındaki adaları işgal etti.
Taraflar arasında savaşı bitiren anlaşma 1913 yılı Mayıs ayında Londra'da imzalandı. Londra Antlaşması'na göre:
Arnavutluk bağımsızlığını kazandı.
Girit Adası Yunanistan'a verildi.
Osmanlı Devleti'nin Trakya sınırı Edirne'yi dışarıda bırakacak şekilde Midye-Enez hattı oldu.
II. Balkan Savaşı 1913
Ege sahilinde Bulgar gözetleyecilerBulgaristan'ın daha fazla toprak almasını kabul etmeyen Yunanistan, Karadağ, Sırbistan ve I. Balkan Savaşı'na katılmayan Romanya birleşerek, Bulgaristan'a karşı savaş açtılar. Bulgarların üst üste yenilerek Doğu Trakya'daki birliklerini batıya kaydırmasından faydalanan Osmanlı Ordusu, Midye-Enez çizgisini aşarak, Edirne ve Kırklareli'ni geri aldı.
II. Balkan Savaşı Ağustos 1913 tarihli Bükreş Antlaşması ile bitti. Bu antlaşma ile Bulgaristan Dobruca'yı Romanya'ya, Kavala'yı Yunanistan'a veriyor Makedonya'dan ufak bir toprak parçası alıyordu.
II. Balkan Savaşı ve Osmanlıların Yaptığı Anlaşmalar
Bu antlaşmayı takiben Osmanlı Devleti yine 1913 yılında İstanbul Antlaşması'nı yaptı. Kırklareli ve Dimetoka, Osmanlı Devleti'ne geri verildi. Batı Trakya ve Dedeağaç, Bulgaristan'da kaldı.
Osmanlı Devleti bu savaşın sonunda Yunanistan'la Atina Antlaşması'nı yaptı. Girit ve Ege Adaları, Yunanistan'a verildi. Yunanistan'da kalan Türklerin durumu da düzenlendi. Sırbistan ve Karadağ'ın, Osmanlı Devleti'yle sınırı kalmadığı için antlaşma imzalanmamıştır.
Osmanlı Devleti Sırbistan ile de Bulgaristan'la yaptığından farklı bir İstanbul Antlaşması imzalamıştır.
Her 3 anlaşmada da Balkan devletlerinin sınırları içinde kalan Türk topluluğunun durumuna ilişkin hükümler bulunmakta, Balkanlardaki Türk halkının din ve mezhep özgürlüğü, Türkçe öğretim yapan ilk ve orta okulların açılması gibi hususlara yer verilmektedir.
Elçiler Konferansı
İtalya ve Yunanistan'ın işgaline uğramış ve hukuken Osmanlı toprağı olan Ege Adaları konusunda bu anlaşmalarda herhangi bir hüküm yoktur. Bu konu ile Londra'da toplanmış bulunan "Elçiler Konferansı" uğraşıyordu. Konferans 1914 Şubat ayında Meis adası dışında İtalya'nın işgal ettiği adalar İtalya'ya, İmroz ve Bozcaada dışında Yunanistan'ın işgal ettiği adalar ise Yunanistan'a bırakılması kararını aldı. Ancak, yine Konferansa göre bu kararın hukuki değer kazanabilmesi için İtalya ve Yunanistan'ın Osmanlı ile ayrı ayrı birer antlaşma yapması gerekiyordu. Bu antlaşmalar imzalanamadan I. Dünya Savaşı Patlak vermiştir.
Sonuçlar
Batı Trakya, tüm Makedonya, Arnavutluk, Ege Adaları kaybedilmiş, Osmanlı Devleti'nin Avrupa'daki varlığı, Doğu Trakya ile sınırlandırılmıştır.
19. yüzyılda başlayan Osmanlı Devleti'nin parçalanma sürecinin doruk noktasına vardığı açıkça ortaya çıktı.
Balkanlardaki dinmeyen huzursuzluk I. Dünya Savaşı'nın nedenleri arasında yer aldı.
I. Dünya Savaşı
Tarih: 1914-1918
Yer: Dünya
Sonuç: İtilaf güçlerinin başarısı
Casus belli: Arşidük Franz Ferdinand'ın bir Sırplı tarafından Saraybosna'da öldürülmesi
Taraflar
İtilaf Devletleri:
Britanya İmparatorluğu
Fransa
İtalya
Rus Çarlığı
Sırp Krallığı
Tamamı İttifak Devletleri:
Avusturya-Macaristan
Bulgaristan
Alman İmparatorluğu
Osmanlı Devleti
Kayıplar
Askeri: 5 Milyon
Sivil: 3 Milyon
Toplam: 8 Milyon
Askeri: 4 Milyon
Sivil: 3 Milyon
Toplam: 7 Milyon
Ana Cepheler
Osmanlı - Batı - Doğu - Italyan - Balkan - Atlantik - Afrika - Pasifik
I. Dünya Savaşı, 1914 yılında Avrupa'da başlamış, ancak dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin katılması ve diğer kıtalardaki sömürgelere de yayılması nedeniyle "dünya savaşı" olarak adlandırılmıştır. 1914'te başlayan savaş 1918 yılında sona ermiştir. 30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak savaştan çekildi.
I. Dünya Savaşında Osmanlı devletinin askeri haraketleri Osmanlı Cephesi (Birinci Dünya Savaşı) makalesinde açıklanmaktadır
Nedenleri [değiştir]
Birinci Dünya Savaşı, 19. yüzyıl ile 20. yüzyılın başlarında meydana gelen olay ve gelişmelerin bir sonucudur. Bu bakımdan sebeplerini bu dönemde aramak gerekir. Birinci Dünya Savaşı, Avrupa'da dört merkezi devlete karşı, Avrupa ve diğer kıtalarda bulunan yirmi beş devletin giriştiği, o tarihe kadar görülmemiş ilk dünya savaşıdır. I. Dünya Savaşı Avrupa'da ittifak veya merkezi devletler diye adlandırılan Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı Devleti ile itilaf devletleri diye adlandırılan İngiltere, Fransa, Rusya ve ABD önderliğindeki itilaf devletleri arasında gerçekleşmiştir.
I. Dünya savaşının genel ve özel olmak üzere iki nedeni vardır.
Genel nedenler [değiştir]
Fransız İhtilalinin getirdiği yeni anlayış ve görüşler siyasi ve sosyal hayatta büyük değişiklikler yapmıştı. Milliyetçilik düşüncesi özellikle 20. yüzyılın başlarında etkisini göstermiştir. 1815 yılında Viyana Kongresi ile Avrupa'ya yeni statü getirilmiş ve buna göre de güçler dengesi kurulmuştu. Özellikle 1870 Sedan Savaşı ile Alman ve İtalyan birliklerinin kurulması ve bu devletlerin girişimlerde bulunmaları Viyana Kongresi statüsünü ve güçler dengesini büyük ölçüde değiştirmiştir.
19. yüzyıl içinde önem kazanmış diğer bir gelişmede sanayileşmedir. Sanayileşme sonuç olarak sömür geliciliği doğurmuş, büyük devletlerin çıkar çatışmaları Afrika, ve Uzakdoğu'ya kadar yayılmıştır. Hammadde ve Pazar arayışı hızlanmış, bütün devletler sömürge yarışına girmiştir. Bazı devletlerin siyasi birliklerini geç kurmaları blokları ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bloklar hızla silahlanarak yeni bir savaşın şartlarını hazırlamıştır.
Özel nedenler [değiştir]
Devletlerin izledikleri politikalar ve çeşitli çıkarlar özellikle bu devletleri karşı karşıya getirmiştir. Rekabet ittifak ve itilaf devletleri arasında meydana gelmiştir. Savaş öncesi devletlerin durumuna bakıldığında;
Almanya: Siyasal birliklerini kurduktan sonra (1871) ekonomisinde büyük bir canlanma meydana gelmiştir. Birliğini geç kurduğundan dolayı sömürgeciliğe geç başlamıştır. Yeni sömürgeler elde etme ve denizlere hakim olma konularında İngiltere ile rekabete girişmiştir.
İngiltere: Almanyanın siyasal ve ekonomik açıdan güçlenmesinden rahatsız olmuştur. Kendisine rakip olabilecek güçlerden kurtulmak ve Alman birliği ile bozulan Avrupa'daki güç dengesini tekrar kurmak istemektedir. Almanya'nın denizlede güçlenmesinden de fazlaca rahatsız olmuştur.
Fransa: 1870 Sedan Savaşı ile Almanyaya kaptırdığı Alsance-Loren bölgelerini geri almak istemektedir. Bundan dolayı Almanyaya karşı bir düşmanlık içindedir.
Rusya: Panislavizm ilkesi ile Balkanlara yayılmak istemektedir. Ayrıca Rusya, boğazları ele geçirerek Akdeniz'e inmek amacındaydı.
İtalya: Sömürgecilikte geri kalmıştır. Amacı yeni sömürgeler ele geçirmenin yanında, eski Roma İmparatorluğu gibi Akdeniz'e hakim olmaktır.
Avusturya-Macaristan: En büyük tehlikesi Rusya ve onun destekçisi olduğu Sırbistan'dır. Panislavizme ve Balkanlar'daki Rus etkisine karşı mücadele etmiştir.
Osmanlı Devleti: Trablusgarp ve Balkan Savaşları ile en değerli topraklarını kaybeden Osmanlı Devleti, son yüzyılda kaybettiği toprakları geri almak için Almanya yanında savaşa girmiştir.
ABD, savaş öncesinde, Avrupa'daki savaşa katılma eğilimi içinde olmamıştır. Ancak 1917 yılında yaşanan bazı gelişmeler ABD'nin de savaşa katılma kararında etkili olmuştur. 1917 yılından itibaren İngiliz ve Fransız deniz ablukasına karşı Almanya'nın giriştiği denizaltı savaşı, Kuzey Atlantik'de Amerikan ticari ve yolcu gemilerini de hedef almaya başlamış, Amerika'nın Avrupa ticaretine katlanılmayacak ölçüde zarar vermeye başlamıştır. Öte yandan Almanya'nın Meksika hükümetini ABD'ye savaş açmaya teşvik etmesi de ABD'nin Avrupa'daki savaşa katılmasında etken olmuştur.
Başlaması [değiştir]
Avusturya BÜYÜK Sırbistan'ı kurmak isteyenlere gücünü göstermek üzere 1914 yılı Haziran ayında Bosna da bir manevra yapmaya karar vermiştir. Buna katılmak üzere veliaht Ferdinant da Saray Bosna'ya gelmiştir. Ancak veliaht 28 haziran 1914 günü bir Sırplı tarafından öldürülür. Buda I. Dünya savaşına yol açan olayın başlangıcı olur. Avusturya bu olaya Sırbistan'a savaş açarak karşılık verir. Bunun üzerine Almanya, Avusturya-Macaristan'ın, Rusya da Sırbistan'ın yanında yer alır. Böylece savaş kısa bir zaman içinde bütün Avrupa'yı etkilemiştir.
Osmanlı [değiştir]
Daha çok bilgi için: Yavuz ve Midilli ve Osmanlı-Alman Gizli Antlaşması
Sonuçta, Yavuz (Goesa) ve Midilli (Breslav) gemileri Amiral Sovchen komutasında 28-29 Ekim 1914 gecesi Rusya'nın Odessa ve Sivastopol Limanlarını topa tutması fiilen Osmanlı Devletini savaşa sokmuş oldu.
Bu olay üzerine önce Rusya ardından İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti'ne savaş açtılar. Böylelikle savaşa resmen katılan Osmanlı Devleti I. Dünya savaşında birçok cephede savaşmıştır.
Cephe Stratejileri [değiştir]
Baltık Denizi [değiştir]
Baltık Denizine egemen olmak ve hem Ruslara silahla cephane yetiştirmek, hem de Almanya'nın mesafelerce düz kumluk halinde bulunan Pomeranya kıyılarına, Berlin'den 150-200 km uzaklıkta olan yerlere, büyük bir Rus ordusu çıkarmak. Lora Fiser'e göre ayrıca üç yere üç ordu çıkarılacak biri asıl çıkış ordusu, diğer ikisi gösteriş ve şaşırtma orduları olacaktır.
Planın esaslarına göre İngiliz donanması, Almanya Frizon (Frize) adalarından Batı'da bulunan Bordum adasını ele geçirip onu Çanakkale önündeki Limni, İmroz ve Bozcaada gibi bir üs olarak kullanacak, o bölgede denize dökülen Alman ırmaklarının ağızlarını tıkayacak, Kiel kanalını tahrip edecek ve genel olarak Almanya'nın kuzey deniz kıyılarını torpille kuşatacaktır.
Güney haraket planı [değiştir]
Lloyd George Planı: Lloyd George planının esası ilkbaharda kuvveti 700 bin kişiye varacak olan yeni birliklerin Fransa'da Batı cephesine gönderilmeyip Balkanlar'da kullanılmasıdır. Lloyd George ayrıca Türklerin Süveyş kanalına saldırdıkları sırada, Suriye'ye 100 bin kişilik bir kuvvet çıkararak 80 bin kişilik Türk ordusunu mağlup etmeyi de düşünmüştür. Böylelikle Suriye ele geçirilmiş ve Kafkasya ile sıkışık durumda bulunan Ruslara yardım edilmiş olunur.
Amiral Fisher Batı cephesini Baltık yolu ile Kuzeyden çevirmeyi, Lloyd George ise aynı işi Balkanlar'dan veya Adriyatik kıyılarından yapmayı istemektedir.
Almanya Harakatı [değiştir]
JOFR Planı: Bu düşüncede olanlar her şeyi bir kenara bırakarak ilk olarak Almanya'yı ezmeyi istemektedirler. Buna klasik düşünce ve plan denilebilir. Bunu isteyenler, elde edilecek bütün kuvvetlerini, yani en çok İngiltere'de önce gönüllü sonra mecburi olarak silah altına alınan ve alınacak olan birkaç milyon askerin hepsini veya hemen hepsini Batı cephesine yığmak ve Alman ordusunu kemire kemire ezmek düşüncesindedirler. Bu düşünceler ileri sürenlerin başında Fransız orduları başkomutanı Jofr ile İngiltere İmparatorluk genel kurmay başkanı General (sonra mareşal) Robertson bulunmaktadır.
Boğazlar harekatı [değiştir]
Churchill-Hankey'in Boğazları Zorlama Planı: Baltık denizine girmek planı da kısmen deniz bakanının düşünceleri arasında olmakla birlikte Çörçil, hemen bütün gücünü Çanakkale'nin zorlanması üzerinde toplayacaktır. O sırada İngiltere'de Osmanlı Devleti, düşmanların en zayıfı sayılıyordu. O, Almanya'dan damla damla ve adeta kaçak gibi Romanya ve Bulgaristan yolu ile silah ve cephane alabiliyordu, dolaysıyla Türk'ün kahramanlığını göz önünde tutmayanlar Boğazları zorlamayı nispeten kolay sayabilirlerdi.
Uzlaşma Devletleri Çanakkale'ye denizden saldırıya girişecekleri sırada Osmanlı Devleti'nin durumu onlar açısından böyle bir saldırı için elverişli görüntüdeydi. Osmanlıların Sarıkamış üzerine yaptıkları büyük saldırı bozgunla sonuçlanmıştı. Mısır'ı İngilizlerden kurtarmak amacıyla giriştikleri kanal harekatları umulanları getirmemişti. Bu arada Balkan Devletlerinden Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan'la Dünya Savaşı'nın başlamasından beri bir antlaşmaya varılması için sürüp gelen siyasal görüşmelerden de olumlu bir sonuç alamamıştı.
Bulgarların çekingen davranışı Almanya ile Osmanlı arasında doğrudan bir bağlantının kurulmasını engellediğinden Osmanlı ordusunun yoksun bulunduğu Modern savaş gereçleri ile donatılmaması da gecikmekteydi.
Bu durum uzlaşma Devletleri'nin Osmanlılara karşı bir saldırıya geçmelerine elverişli gibi görünmekteydi. Ne var ki aralarında bu maksatla hazırlanmış bir harekat alanları yoktu. Savaş sonucunun batı cephesinde ve kısa bir zamanda alınacağına inanılmaktaydılar. Üstelik İngiltere'nin büyük bir kara ordusu kurmak için giriştiği hazırlıklar da tamamlanmış değildi. Çanakkale üzerine bir saldırı için ilgililer arasında kesin bir antlaşmaya henüz varılmamıştı.
Genel Cepheler [değiştir]
Batı Cephesi [değiştir]
Bu alt başlığın ana maddesi: Batı Cephesi (Birinci Dünya Savaşı)
I. Dünya Savaşı için Almanya'nın öngördüğü savaş planı Schlieffen Planı'ydı. Bu plana göre önce Fransa'ya saldırmıştır. Yine bu plana göre, Fransa'ya Majino Hattı üzerinden değil, bu hattın kanadını aşacak şekilde, Belçika üzerinden saldırmıştır. Schlieffen Planı, Belçika'dan geçerek Fransız topraklarına kuzeyden girmeyi ve Majino Hattında ve onun hemen gerisinde konuşlanmış Fransız kuvvetlerinin gerisine sarkmayı planlamaktadır.
Ancak Belçika kuvvetlerinin beklenmedik direnişi Alman ordularını geciktirmiş, bu gecikme de Fransız ve İngiliz ordularına gerekli manevraları yapma zamanı kazandırmıştır.
Fransa topraklarında cereyan eden daha sonraki savaşlarda her ne kadar Alman birlikleri Paris'e 70 km. kadar yaklaşabilmişlerse de sonunda giderek sertleşen direnç ve ağır kayıplarla Schlieffen Planı'ndan beklenen sonuca ulaşamamıştır.
ABD'nin savaşa katılmasıyla Batı Cephesi'nde güçler dengesi Almanya'nın aleyhine dönmüş ve ağır baskılar sonucu Alman topraklarına kadar geri çekilmesine yol açmıştır.
Güney Cepheleri [değiştir]
Daha çok bilgi için: Osmanlı Cephesi (Birinci Dünya Savaşı), Italyan Cephesi (Birinci Dünya Savaşı), ve Balkan Cephesi (Birinci Dünya Savaşı)
Doğu Cephesi [değiştir]
Daha çok bilgi için: Doğu Cephesi (Birinci Dünya Savaşı)
Diğerleri [değiştir]
Daha çok bilgi için: Atlantik Cephesi (Birinci Dünya Savaşı), Afrika Cephesi (Birinci Dünya Savaşı), ve Pasifik Cephesi (Birinci Dünya Savaşı)
Bu alt başlık taslaktır. Katkılarınızla bu başlık geliştirilebilir.
Sonuçlanması [değiştir]
İtilaf Devletleri'yle tek tek İttifak Devletleri arasında yapılan mütarekelerle çatışmalar resmi olarak sonlandırılmıştır. Bu mütarekeler, Bulgaristan ile 29 Eylül 1918 tarihinde Selanik Antlaşması, Osmanlı Devleti ile 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Antlaşması, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile 3 Kasım 1918 tarihinde Villa Giusti Antlaşması ve Almanya ile 11 Kasım 1918 günü Rethondes Antlaşması'dır.
Savaş sonrasında Avrupa'da sınırların belirlenmesi için 18 Ocak 1919 tarihinde Paris Barış Konferansı toplanmış ve Almanya ile 28 Haziran 1919 tarihinde Versay Antlaşması, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile 10 Eylül 1919 tarihinde St. Germain Antlaşması, Bulgaristan ile 27 Kasım 1919 tarihinde Neuilly Antlaşması ve Osmanlı Devleti'yle 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması ve Macaristan ile 4 Haziran 1919 tarihinde Trianon Antlaşması imzalanmıştır.
Kurtuluş Savaşı
Tarih: 19 Mayıs 1919-11 Ekim 1922
Yer: Anadolu
Sonuç: Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyetinin ilanı
Casus belli: Osmanlı Imparatorluğunun paylaşılaması
Taraflar
• Kuvayi Milliye • İngiltere
• İtalya
• Yunanistan
• Fransa
• Ermenistan
Kumandanlar
Mustafa Kemal,
İsmet İnönü,
Kazım Karabekir,
Ali Fuat Cebesoy,
Fevzi Çakmak Anastasios Papoulas,
Georgios Hatzianestis,
Drastamat Kanayan,
Henri Gouraud
Güçler
? ?
Kayıplar
? ?
Ayaklanmalar
Kuva-i İnzibatiye – Ahmet Aznavur – Çerkez Ethem – Çopur Musa – Demirci Mehmet Efe – Milli Aşiret – Yozgat – Konya – İntikam Alayı – Pontus
Fransız Cephesi
Urfa – Maraş – Antep – Çukurova
Ermeni Cephesi
Oltu – Sarikamis – Kars – Gümrü
Gürcü Cephesi
Yunan Cephesi
1. İnönü - 2. İnönü - Kütahya-Eskişehir - Sakarya - Büyük Taaruz
Türk Kurtuluş Savaşı
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Git ve: kullan, ara
Kurtuluş Savaşı
Tarih: 19 Mayıs 1919-11 Ekim 1922
Yer: Anadolu
Sonuç: Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyetinin ilanı
Casus belli: Osmanlı Imparatorluğunun paylaşılaması
Taraflar
• Kuvayi Milliye • İngiltere
• İtalya
• Yunanistan
• Fransa
• Ermenistan
Kumandanlar
Mustafa Kemal,
İsmet İnönü,
Kazım Karabekir,
Ali Fuat Cebesoy,
Fevzi Çakmak Anastasios Papoulas,
Georgios Hatzianestis,
Drastamat Kanayan,
Henri Gouraud
Güçler
? ?
Kayıplar
? ?
Ayaklanmalar
Kuva-i İnzibatiye – Ahmet Aznavur – Çerkez Ethem – Çopur Musa – Demirci Mehmet Efe – Milli Aşiret – Yozgat – Konya – İntikam Alayı – Pontus
Fransız Cephesi
Urfa – Maraş – Antep – Çukurova
Ermeni Cephesi
Oltu – Sarikamis – Kars – Gümrü
Gürcü Cephesi
Yunan Cephesi
1. İnönü - 2. İnönü - Kütahya-Eskişehir - Sakarya - Büyük Taaruz
Kurtuluş Savaşı (İstiklal Harbi), 1. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmış Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşı kazanan devletlerce paylaşılmasına sonucunda Misak-ı Milli sınırları içinde ülke bütünlüğünü korumak, ulusal egemenliğe dayalı, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak için tüm ulusca girişilen, çok cepheli bir savaştır.
Kurtuluş Savaşını içerik açısından dört ana başlıkta toplayabilmekteyiz. İlk olarak "genel durum" altında Mondros Mütarekesi sonrası genel durum ve anadolu işgalci güçlerin anadolu için planlarının açıklanması. "Organizasyon dönemi" Osmanlı İmparatorluğu organlarının işgalci birimlerin eline geçmesiyle ortaya çıkan idare boşluğunun nasıl ve hangi organizasyonlarla doldurulacağının belirlenmesi. "Hakimiyet kurma çalışmaları" bölümü organizasyon döneminde ortaya çıkan iradenin iç ve diş güçler tarafından kabul edilmesi için yapılan çalışmaları ele almaktadır. En son bölüm ise "barış sağlama çalışmaları" altında ortaya çıkan yeni hakimiyetin dış antlaşmalarla güvenceye alınması ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmileşmesi anlatılmaktadır.
Genel Durum [değiştir]
Kurtuluş savaşı öncesi, 1. Dünya Savaşı'nın başlangıcına kadar dayanır. Avrupa tarihi yazarları tarafından Emperyalizm dönemi olarak bilinen (1860-1918) zamanında Avrupa devletleri dünyayı kendi aralarında paylaşmak yarışında bulunuyorlar. 1914 yılına gelindiğinde dünyanın büyük bir kısmı sömürge yönetimi altındaydı.
I dünya Savaşından mağlup olan Osmanlı Devleti, galip devletler ile Mondros Ateşkes Antlaşması'nı, 30 Ekim1918 gününde imzalamıştı.
Anadolunun Paylaşılması [değiştir]
Bu alt başlığın ana maddesi: Sykes-Picot Antlaşması
Fransa ile İngiltere 9 Mayıs 1916’da ikili bir antlaşma yaparak Ortadoğu’yu nasıl paylaşacaklarını belirlediler. Irak ve Filistin İngiliz Mandası, Suriye, Lübnan da Fransız Mandası altına sokuldu. Antep, Maraş, Urfa da el değiştirerek Fransa’ya geçti.Fransızlar buralara yerleştikleri gibi Suriye ve Mısır’dan getirdikleri Ermenileri teşkilatlandırıp Türklere saldırtıyorlardı.
Mondros'un Sonuçları [değiştir]
Daha çok bilgi için: Mondros Mütarekesi, İstanbul İşgali, ve İzmir İşgali
Bu antlaşmanın 7. maddesi, galip devletlere istedikleri her yeri istedikleri zaman işgal etme hakkını tanıyordu. Böylelikle işgaller bu antlaşmanın arkasına sığınılarak yapılabilecekti. Mondros Ateşkes Andlaşması’nın koşullarına aykırı olarak İngilizler Musul, İskenderun, Kilis, Antep, Maraş ve Urfa’yı işgal ettiler. Fransızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye’yi işgal ettiler.
1: İngiliz ve Fransız ortaklaşa işgal bölgesi; İngiliz İşgalleri
2: Yunan işgal bölgesi; Yunan İşgalleri; Türk-Yunan Cephesi
3: İtalyan işgal bölgesi; İtalyan İşgalleri
4: Fransız işgal bölgesi; Fransız İşgalleri, Türk-Fransız Cephesi
5: Ermeni işgal bölgesi; Ermeni ve Gürcü İşgalleri; Türk-Ermeni Cephesi
6: İngiliz işgal bölgesi
İşgallere Tepkiler [değiştir]
Daha çok bilgi için: Milli Cemiyetler, Sultanahmet Mitingleri, Kuvayi Milliye, ve VI. Mehmet ve Kurtuluş Savaşı
İşgallere ilk tepki işgale uğrayan bölgelerde yaşayan halktan gelmişti. İzmir'de Hasan Tahsin işgale karşı ilk kurşunu atarak halkın bu haksız işgallere sessiz kalmayacağını göstermişti. Ege'de Yunanlılara, Güneydoğu'da Fransızlara, Karadeniz'de Pontusçu Rumlara karşı ilk karşı hareketler başlamış, bu hareketlere daha sonra Kuvay-i Milliye (Milli Kuvvetler) adı verilmişti.
Organizasyon Dönemi [değiştir]
Halk Haraketinin Düzenlenmesi [değiştir]
Bu alt başlığın ana maddesi: Kurtuluş Savaşının Düzenlenmesi
Daha çok bilgi için: 19 Mayıs 1919, Amasya Genelgesi, Erzurum Kongresi, Balıkesir Kongresi, Alaşehir Kongresi, Sivas Kongresi, ve Amasya Protokolü
Atatürk dağınk olan yapılanmayı toparlamak için vatan genelinde bir birlik oluşumuna gidilmesinin ihtiyacına işaret eder. Böylece bir halk haraketi olan Kurtuluş Savaşının Düzenlenmesine başlanır.
Son Osmanli Meclisi [değiştir]
Daha çok bilgi için: Misak-ı Milli
12 Ocak 1920’de Osmanlı Meclis-i Mebusan son kez toplandı. Bu meclisin verdiği en önemli karar, taslakları Mustafa Kemal tarafından milletvekillerine Ankara’da verilen ve sonraları Misak-i Milli olarak adlandırılacak olan Ahd-ı Milliye (Ulusal And) 28 Ocak 1920’de kabul edildi.
Kısaca Misak-ı Milli (Ulusal And) Kars, Ardahan, Artvin için gerekirse yeniden oylama yapılacağını; Batı Trakya’nın durumu orada yaşayanlar tarafından saptanacağına ve Halifeliğin, İstanbul ve Marmara’nın güvenliği sağlanacak boğazlar ilgili devletlerle birlikte verilecek kararlarla çözümlendikten azınlıklar için istenen haklar sınırlarımız dışındaki Türklere de uygulanması koşuluyla kabul edilecek, kapitülasyonlara son verilecek ve Araplar ın çoğunlukta olduğu yerlerin geleceğine bölge halkının karar vereceği ifade edildi.
Meclisin ve İstanbul Hükümeti’nin çalışmalarından ve Anadolu’da artan direniş hareketlerinden rahatsızlık duyan İtilaf Devletleri 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgal ettiler. Yunan birlikleri de Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başladı. İstanbul’un işgalinden sonra tüm resmi dairelerin kontrolünün İttifak Devletlerinin eline geçmesinden dolayı Meclis-i Mebusan'ın İşgal güçleri süngüsü altında alacağı kararların sağlıklı olmayacağı için padişah tarafından kapatılmış mebusların bundan böyle görevlerini Anadoludaki meclisde yürütmeleri istenmiştir. 68 milletvekili Anadoluya geçmeyi başarmış bir kısmı ise tutuklanarak Maltaya sürülmüştür.
T.B.M.M.'nin açılması [değiştir]
(23 Nisan 1920) TBMM'nin açılması için hazırlıkların sürdürüldüğü günlerde,Damat Ferid Paşa yeniden sadrazam oldu. Kuvay-ı milliye'ye karşı mücadeleye başladı. 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Antlaşması Türkler'e Anadolu'da küçük bir toprak parçası bırakıyordu. Türk halkı başlattığı milli mücadele ile bu antlaşmayı tamamen geçersiz hale getirdi.
Hakimiyet Kurma Çalışmaları [değiştir]
Ayaklanmalar [değiştir]
Bu alt başlığın ana maddesi: İç Cephe-Ayaklanmalar
Ulusal Kurtuluş Savaşı boyunca Anadolu’nun çeşitli yerlerinde birçok ayaklanmalar çıkmıştır. Bu ayaklanmaların bir bölümü Türk topraklarını parçalayarak yeni bir devlet kurmayı amaçlayan, diğer bölümü ise, saltanat ve hilafete geleneksel ve dinsel bakımdan bağlı olanlarca çıkarılmış isyan hareketleridir. Hıyanet, kin ve taassubun yarattığı isyanların amacı; milli hareketi boğmaktır. Atatürk, öncelikle iç isyanların bastırılmasına, ülkede iç güvenliğin sağlanmasına son derece önem vermiştir. Bir yandan vatana ihanet yasası çıkarılırken, öbür yandan da iç isyanları bastırmada kullanılmak üzere Seyyar Jandarma Müfrezeleri kurulmuştur. Ayaklanmalar milli mücadeleyi geçiktirmiştir.
Doğu Cephesi [değiştir]
Daha çok bilgi için: Türk-Ermeni Cephesi ve Türk-Gürcü Cephesi
Doğu Cephesi olarak adlandırılan bu cephede Türk-Gürcü Cephesi ve Türk Ermeni Cephesi Bulunmatadir.
Milli kuvvetlerlerle merkezi Erivan olan Demokratik Ermeni Cumhuriyeti ile yapılmışdır. Sonucunda Gümrü anlaşması sağlanmışdır.
Batı Cephesi [değiştir]
Bu alt başlığın ana maddesi: Türk-Yunan Cephesi
Batı Anadoluda ilk önce Kuvayı Milliye hareketi ile başlayan direniş düzenli ordunun kurulması ile büyük bir savaşa dönüştü.
Ayvacık'ın Yunan İşgalinden Kurtulması: Ayvacık İşgali
Ezine'nin Yunan İşgalinden Kurtulması: Ezine İşgali
Bu zafer, milletin kendine güven duygusunu yükseltmiş, milli kudret ve yeteneğin yeniden canlanmasını sağlamıştır.
Bu zafer, yeni Türk Devleti’nin temeli, uygarlık yolunun en büyük köprüsü olmuştur.
Öldüğü sanılan ve mirası paylaşılmaya yeltenilen Türk milletinin yaşama hakkı ve yeteneği olduğu dünyaya kabul ettirilmiştir.
Bu zafer ile Misak-i Milli gerçekleştirilmiş, bütün düşmanlar topraklarımızdan atılmıştır.
Bu zafer, Mudanya Ateşkes antlaşması ile Lozan Konferansı’ndaki beklentilerimize esas teşkil etmiştir.
Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağı bütün dünyaya kanıtlanmıştır.
Barış Sağlama Çalışmaları [değiştir]
Bu alt başlığın ana maddesi: Lozan Antlaşması
Daha çok Bilgi için: Moskova Antlaşması, Kars Antlaşması, Ankara Antlaşması, Gümrü Antlaşması.
İzmir’in kurtarılmasından sonra, Türk ordusu, Boğazlar, İstanbul ve Trakya’nın geri alınması için o tarafa yöneldi. Bunun üzerine İtilaf Devletleri ateşkes görüşmelerine başlama isteklerini TBMM’ne bildirdiler. 3 Ekim’de Mudanya’da başlayan ateşkes görüşmelerine Türk temsilcisi İsmet Paşa gönderilmiştir. Yunanistan görüşmelere katılmamış, sonradan Mudanya Mütarekesini imzalamıştır. Bu ateşkesten sonra çalışmalar Lozan’da toplanacak barış konferansının hazırlıkları üzerine yoğunlaştırılmıştır. Artık yeni Türk Devleti uluslararası hukukun ilkeleri içinde kendini ezmek isteyenlere karşı eşit haklarla onurlu bir devlet olarak konferans masasına oturacaktı. Misak-ı Milli ile belirlenen topraklar büyük ölçüde geri alınmış, ülke bütünlüğü sağlanmıştır. Lozan Antlaşması ile da uluslararası güvenceye bağlanacaktır.
Birinci İnönü Muharebesi
Parçası olduğu Türk-Yunan Cephesi
Tarih: 6-11 Ocak 1921
Yer: İnönü, Eskişehir
Sonuç: Türk kuvvetlerinin galibiyeti
Taraflar
Yunanistan TBMM Hükümeti Ordusu
Kumandanlar
General Papulas Albay İsmet (İnönü)
15 Mayıs 1919'da İzmir'i işgal eden Yunanlılar, ileri hareketa devamla Milne Hattı olarak ifade edilen Ayvalık- Soma-Akhisar-Aydın hattına ulaştılar. 22 Haziran 1920'de iki koldan tekrar ileri harekata geçen Yunanlılar, Kuzey Grubu ile 30 Haziran 1920'de Balıkesir; 8 Temmuz 1920'de Bursa'yı işgal ettiler. Salihli- Afyon istikametinde ilerleyen Güney Grubu ise, 29 Ağustos 1920'da Uşak bölgesini ele geçirdi.
6 Ocak 1921 tarihine kadar Uşak ve Bursa bölgesinde hazırlıklarını sürdüren Yunanlılar, Türk-Batı Cephesi birliklerinin Etem Kuvvetlerinin Tenkili harekatı ile meşgul olmasından da faydalanarak, İnönü-Eskişehir istikametinde taarruza başladılar.
Yunanlıların iki tümen kadar kuvvetle Bursa-İnönü istikametinde başlattıkları taarruzları, Aksu-Dimboz hattından itibaren takviyeli 24 ncü Tümen tarafından karşılandı.
6-10 Ocak 1921 tarihleri arasındaki muharebeler, örtme ve emniyet kuvvetleri harekatı şeklinde cereyan etti. 10 Ocak 1921'de İnönü mevzileri bölgesinde icra edilen muharebeleri kaybeden Yunan birlikleri tekrar ilk çıkış arazisi olan Bursa bölgesine geri çekildiler.
Birinci İnönü Muharebesinin en önemli sonucu Ankara Hükümetinin 21 Ocak 1912'de toplanan Londra Konferansına davet edilmesidir.
İkinci İnönü Muharebesi
Parçası olduğu Türk-Yunan Cephesi
Tarih: 23 Mart - 1 Nisan 1921
Yer: İnönü, Eskişehir
Sonuç: Türk kuvvetlerinin galibiyeti
Taraflar
Yunanistan TBMM Hükümeti Ordusu
Kumandanlar
General Papulas Tuğgeneral İsmet (İnönü)
Birinci İnönü Muharebesinden mağlup olarak Bursa bölgesine çekilen 3ncü ve Uşak bölgesinde bulunan 1nci Yunan Kolorduları, Türk Kuvvetlerinin kuvvetlenmesine imkan vermeden imhasını sağlamak; Eskişehir ve Afyon stratejik bölgesini ele geçirmek, Sevr Antlaşması hükümlerini zorla Milli Hükümete kabul ettirmek maksadıyla 23 Mart 1921 günü ileri harekata geçen Yunanlılar, Londra konferansına gitmek için hazırlanan Türk temsilcileri daha yoldayken, tüm barış kapılarını kapayıp, biri Afyonkarahisar diğeri Eskişehir istikametinde iki koldan saldırıyı başlattılar.
Yunan ordusu bütün cephelerde 23 mart 1921 tarihinde toplam 40.000 tüfek, 370 ağır makineli tüfek 114 top ve 1.200 suvariden oluşan ordusuyla tarruza geçmişti.Türk ordusunun silahlı kuvvetleri ise 24.000 tüfek, 214 ağır makineli tüfek, 4.900 süvari ve 144 toptan oluşmuştu.
Batı Cephesi komutanı Albay İsmet komutasındaki Türk kuvvetleri, karargahı Eskişehir'de olmak üzere, güneyden kuzeye 11, 24, 61nci Piyade Tümenleri birinci hatta; 3ncü Piyade Tümeni ve 1nci Süvari Tugayı örtme görevini müteakip ihtiyatta olacak şekilde, İnönü mevzilerinde savunma için tertiplendi.
24 Mart'ta Dumlupınar, 27 Mart'ta da Afyon düştü. Eskişehir yönünde gelişen Yunan saldırısı ise Birinci İnönü Muharebesi'nde takip edilen yoldan ilerlemekteydi. İnönü mevkiindeki çatışmalar 27 Mart sabahı başladı. Yunan ordusu etkili taaruzlar yapmışsa da Türk ordusunun beklenmedik başarılı karşı taarruzu üzerine geri çekilmek zorunda kaldı. Yunan ordusu bu çekilişi sırasında Türk süvarileri ısrarlı takipleri sonucunda ağır kayıplar vermiştir. Buna karşılık Yunan ordusunun güney cephesinde yaptığı taarruz gelişme göstermiş, Afyonu işgal eden Yunan kuvvetleri Çay-Bolvadin hattına kadar ilerlemişlerdi.Ancak Yunan birlikleri İnönü cephesindeki savaşı kaybedince güneyde Afyon'un batısına kadar çekilmek durumunda kaldılar.
Sonrasında Güney cephesi Türk birliklerinin 8-12 Nisan günlerinde Aslıhanlardaki Yunan kuvvetlerine karşı yaptıkları taarruzlar sonuç vermemiş, Yunanlılar Dumlupınar mevzilerinki konumlarını sağlamlaştırmışlardır.
NOT BAĞZI EKSİKLİKLER OLABİLİR İSTEKLERİNİZ DOGRULTUSUNDA ONLARDA YAYINLANABİLRİ UMARIM İŞİNİZİ GÖRÜR
Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, Derne'deki Kızılay çadırı önünde (1912)
Tarih: 29 Eylül 1911-18 Ekim 1912
Yer: Trablusgarp
Sonuç: İtalya zaferi
Bölge Değişimi: Trablusgarp ve Ege denizi
Taraflar
Osmanlı İmparatorluğu İtalya Krallığı
Kumandanlar
Neşet Bey
Enver Bey
Mustafa Kemal Luigi Caneva
Güçler
25,000 100,000
Kayıplar
14,000 3,380
4,220 yaralı
Trablusgarp Savaşı, 1911-12 yılları arasında Osmanlı Devleti ve İtalya Krallığı arasında geçen bir savaştır. Bazı (özellikle yabancı) kaynaklarda "1911-12 Türk-İtalyan Savaşı" olarak da geçer. Adı, "Trablusgarp Savaşı" olmasına rağmen çarpışmalar, Trablusgarp'ın (bugünkü Libya) dışında, Adriyatik Denizi, Ege Adaları, Çanakkale Boğazı ve Kızıldeniz gibi çeşitli bölgelerde de sürmüştür. Bu savaşı İtalya kazananrak sömürgelerini arttırmıştır
Savaşın Nedenleri ve Öncesi
16. yüzyılda başlayan sömürgeleştirme hareketlerinin dışında kalan İtalya, 19. yüzyılda siyasi birliğini sağladığında sömürgelerin çoğu İngiltere ve Fransa tarafından paylaşılmıştı. 1881'de İngiltere'nin Mısır'ı işgali, ardından da Fransa'nın 1882'de Cezayir ve Tunus'u ele geçirmesinden sonra, İtalyanlar, Kuzey Afrika'da kalan son Türk toprağı olan Trablus'la ilgilenmeye başlamışlardı. Aslında deniz aşırı bir imparatorluk kurmak isteyen İtalya'nın Trablus'la ilgilenmesi yeni değildi. 1890 yılında, İtalyan başkanı Francesco Crispi'nin, bir İngiliz lorduna [1] yazdığı özel bir mektupta, Trablus'la ilgilendiklerini belirttiği bilinmektedir. Ancak Crispi 1891'de başkanlıktan inince, Trablusgarp planları da rafa kalktı ve savaş 20 yıl beklemiş oldu.
1898 yılında İngiltere ve Fransa arasında, Kuzey Afrika'daki sömürgelerin paylaşımı yüzünden çıkan Faşoda Olayı ("krizi" de denir) sonunda Kuzey Afrika'nın paylaşımı yapıldı ve böylece Trablus da İtalya'ya bırakıldı.
1902 yılından itibaren İtalya, Trablus üzerinde bir "Barışçıl İşgal" politikası uygulamaya başladı. Buna göre Roma Bankası'nın maddi desteğiyle ekonomik ve ticari alanlarda bir takım girişimler başladı. Böylelikle kurulan fabrikaların ve diğer işyerlerinin, gerekirse silahlı bir saldırıya zemin hazırlaması amacı güdülüyordu. Ancak Türk tarafı, bu ard niyetli ekonomik gelişimi durdurabilmek için çok çaba sarfederek, sonunda önünü kesmeyi başardı. Ortaya çıkan büyük mali çöküntü sonunda, hissedara alacaklarının ödenebilmesi için, Roma Bankası, İngiliz ve Alman finansörlerle görüşmeye başladı.
Bunun yanında, Almanya, Üçlü İttifak'ta beraber olduğu İtalya'nın Trablus'a sahip olmasını istemiyordu. Çünkü Kuzey Afrika'daki bu bölgeyi ileride kullanabileceği bir istasyon olarak görüyordu.
Savaş Başlıyor
1911 yılının eylül ayında Trablus meselesi, İtalyan basınında yer almaya başardı. Yazılanlara göre Türkler, İtalyanlar'a adaletsizce davranmakla beraber, Almanlarla da çeşitli entrikalar çeviriyordu. 26 Eylül'de, silah ve cephane taşıyan bir Türk gemisi Trablus'a ulaştı. Bir gün sonra İtalyan yönetimi, Osmanlı'ya bir ültimatom vererek, 48 saat içinde Trablus'un İtalyan yönetimine bırakılmasını ve İtalya'ya yıllık vergi verilmesini talep etti. 29 Eylül'de İngiliz ve Fransız hükümetlerinin desteğini de arkasına alan İtalya, Osmanlı'ya savaş ilan etti. Aynı gün İtalya'nın Adriyatik Denizi'ndeki bazı Türk gemilerini batırması üzerine, Avusturya bu bölgede savaşılmasını yasakladı. 30 Eylül'de Trablus şehri bombardımana tutuldu. Kenti eski silahlarla savunmaya çalışan 8000 kişilik Türk kuvveti dayanamadı ve 5 Ekim'de İtalyanlar şehri ele geçirdi. Bunun üzerine Türk kuvvetleri kıyıdan 15 km içeriye çekildiler. 18 Ekim'de Derne'yi, 20 Ekim'de de Bingazi'yi ele geçiren İtalyanlar, buralara asker çıkartmaya başladılar. 23 Ekim'de saldırıya geçen Türk ordusu, İtalyanları kuşatmış ve uzun süren savaştan sonra İtalyanlar canlarını zor kurtarmışlardı. 26 Ekim'de yapılan bir başka Türk saldırısı, İtalyan kuvvetlerinin büyük kayıp vermesine rağmen geri püskürtüldü. 5 Kasım'da İtalyan resmi gazetesi, Trablusgarp'ın İtalya tarafından ilhak edildiğini yayımlamışsa da bu henüz gerçekleşmemişti. Türk direnişi karşısında İtalyan kuvvetleri sahilden fazla uzaklaşamamışlardı. Türk ordusunda yer alan Arap askerlerin İtalyan esirlere karşı uyguladıkları zulüm, İtalyan tarafında da aynı şekilde bir katliama yol açtı.
Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal, Bedevi mücahitler önünde emirlerini yazdırırken (1912)Enver, Mustafa Kemal, Fuat (Bulca), Nuri (Conker) ve Fethi (Okyar) gibi Türk subayları gizli yollarla Trablusgarp'a gelip (Örneğin Mustafa Kemal, buraya "gazete muhabiri Şerif Bey" adıyla Mısır üzerinden ulaşmıştır) buradaki kuvvetleri düzenleyerek, İtalyanlara rahat vermeyecek şekilde sürekli saldırılar başlattılar. Enver, yaptığı bir gazete röportajında, "Buraya geldiğimde 900 çöl savaşçısı bulmuştum. Şimdi ise elimin altında 16,000 talimli asker var" diyerek durumu ortaya koymaktadır. Bu ordu, yapılan savaşlar sonucunda 2 makineli tüfek, 250 tüfek, 2 top, sayısız mermi ve 10 tane de katır ele geçirmiştir.
Yerel halkın pek desteklemediği Türk direnişinde sadece Sunusiye tarikatı şeyhi ve adamları destek vermişti. Ancak İtalyanların düşündüğünün aksine, buradaki Türk direnişi çok kuvvetli olmuş, Enver, Mustafa Kemal ve Neşet gibi komutanların yönettiği ordular, sayıca çok üstün olan İtalyan kuvvetlerine karşı kahramanca savaşmışlardır. Trablusgarp'taki Türk birlikleri başlıca üç komutanlığa ayrılmıştı:
Trablus Komutanlığı: Kurmay Albay Neşet
Bingazi Komutanlığı: Kurmay Binbaşı Enver
Derne Komutanlığı: Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal
Kasım 1911'de İtalyanlar Çanakkale Boğazı'na saldırmak için hazırlıklar yaptılar. Ancak Rusya ticari kaygılardan dolayı buna karşı çıktı.
Kasım ayında İtalyanlar, ekimde boşalttıkları bazı mevzileri tekrar ele geçirdiler. 19 Aralık'ta bir İtalyan kolu, imha olmaktan son anda kurtuldu. Ayrıca bu dönemlerde İtalyan basını Almanya, Avusturya ve Fransa'yı, İtalya'nın başarılarına engel oldukları iddiasıyla suçlamaya başlamıştı.
8 Aralık'ta Trablusgarp'a gelen Mustafa Kemal, 22 Aralık'ta Tobruk Savaşı'nı kazandı. Derne'de 16/17 Ocak 1912 taarruzunda gözünden yaralandı. Bir ay hastanede tedavi gördükten sonra, 6 Mart 1912'de Derne komutanı oldu ve burada başarılı savunma muharebeleri yaptı.
Ocak 1912'de İtalyanlar'ın 100,000 askerine karşılık Bingazi'de 15,000, Trablus'ta da yaklaşık 10,000 Türk askeri savaşmaktaydı. Şubat ve martta İtalyanlar Bingazi'yi tamamen ele geçirdiler. Bunun yanında Beyrut limanındaki iki küçük Türk gemisini batırdılar. Yemen'de Ocak 1911'de başlayan isyan nedeniyle daha savaş başlamadan önce Trablus'taki kuvvetlerin bir kısmı bu bölgeye kaydırılmıştı. Ocak 1912'de İtalyan donanması Kızıldeniz'e girip, buradaki Türk gemilerinden bazılarını batırarak Hudeyde limanını bombalamaya başladı. İtalyanlar'ın bölgedeki varlığı, deniz ulaşımını aksattığı için Yemen isyanının bastırılmasını zorlaştırıyordu.
25 Mart 1912'de Osmanlı'nın koruyucusu görevini üstlenen ve İtalya'nın müttefiki olan Alman İmparatoru, arabuluculuk yapmak için İtalya Kralı'yla Venedik'te görüştü. Ancak bu görüşmeden bir sonuç çıkmadı.
18 Nisan'da İtalyan donanması Çanakkale Boğazı'nı bombalamaya başladı. Bunun üzerine Osmanlı hükümeti boğazları kapattı. Ancak bu hareketin uluslararası ticarete darbesi çok büyük oldu. Rusya'nın tahıl ihracatı milyonlarca dolarlık zarara uğrarken, İngiltere, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya gibi ülkelerin zararları da günlük 100,000 doları buluyordu. Karadeniz'e gidecek olan İngiliz gemileri, Süveyş Kanalı üzerinden Hindistan'a gitmek zorunda kaldılar. Ancak 10 Mayıs'ta Avrupa ülkelerinin baskılarından dolayı boğazlar tekrar ticarete açıldı.
Savaşın Sonu
Bunun üzerine 5 Mayıs'ta İtalyan kuvvetleri Rodos Adası'na çıkarma yaptılar ve 10 gün içerisinde Rodos'u, daha sonraki 2 hafta süre içerisinde Oniki Ada olarak bilinen adalar grubunu ele geçirdi.Böylece 389 yıldır Osmanlı yönetiminde kalmış ,yönetim merkezi Rodos Adası olan Cezair-i Bahr-i Sefid Eyaleti (Oniki Ada) tamamen İtalya'nın eline geçti. 8 Haziran'da Trablus'taki Türk kuvvetleri çöle püskürtüldü. Hazirandan ağustosa kadar süren çarpışmalar sonunda bütün batı sahil şeridi İtalyanların hakimiyetine geçti. 12 Temmuz'da beş İtalyan savaş gemisi, Türk filosuna saldırmak için Çanakkale Boğazı'na girdi. Ancak boğazın girişine Kilitbahir civarında çelik kablolar çekildiği için İtalyanlar ilerleyemeden ağır ateş altında kaldılar ve geri çekildiler (18 Temmuz). Bu, ayrıca savaş içindeki son deniz savaşı olmuştur. Eylülde Osmanlı ve İtalya arasında barış görüşmeleri başladı. İki taraf da savaşın bitmesini istemesine rağmen çatışmalar devam ediyordu. 22 Eylül'de güçlü bir Türk mevkii ele geçirildi. Binbaşı Enver komutasındaki Türk kuvvetleri bazı saldırılar yapsalar da, ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldılar.
8 Ekim'de Karadağ'ın Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmesiyle Balkan Savaşları başlayınca, Osmanlı Devleti her ne pahasına olursa olsun İtalya'yla barışa razı oldu, çünkü Ege Denizi'ndeki İtalyan donanması, Makedonya'ya yardım gönderilmesini engelliyordu. Sonuçta İtalya'nın şartları kabul edildi ve 15 Ekim 1912'de İsviçre'nin Uşi (Ouchy) kentinde antlaşma imzalandı.
Uşi Antlaşması ve Sonuç
İmzalanan antlaşmaya göre;
Osmanlı Devleti Trablusgarp'taki kuvvetlerini çekecek ve burayı İtalya'ya bırakacak,
Osmanlı, Trablusgarp'taki Müslümanların haklarını koruyacak,
İtalya Oniki Ada'yı geçici olarak elinde tutacak; Osmanlı Devleti Balkan Savaşlarında bu adaları savunamayacaktı.
Savaş sonunda Osmanlı Devleti, Kuzey Afrika'daki son topraklarını da kaybetmiş oluyordu. Ayrıca ileriki yıllarda Türkiye ve Yunanistan arasında sıkça sürtüşmelere neden olacak olan adalar sorunu da başlamıştı. II. Dünya Savaşı sırasında Almanya tarafından işgal edilen Oniki Ada, bir taktik olarak Türkiye'ye hediye edilmek istenmiş, ancak ülkenin tarafsızlığını bozacağı için, bu öneri reddedilmiştir. Oniki Ada, 1947 yılındaki Paris Antlaşması'yla Yunanistan'a bağlanmıştır.
İtalya'da ise savaş, İtalyan milliyetçiliğinin gelişmesine katkıda bulunmuş ve 1922 yılında Mussolini'nin iktidara gelişini kolaylaştırmıştır.
Notlar
Trablusgarp Savaşı, içinde barındırdığı bazı ilkler sebebiyle de ayrıca ilginç bir savaştır. Dünya tarihinde ilk kez uçakların savaş aracı olarak kullanılması bu savaşa rastlar. Trablusgarp Savaşı'nda İtalyan uçakları savaş sırasında bombalama ve bildiri dağıtma gibi görevler üstlenmişlerdi.Bunun için italyanlar dünyada bir ilki gerçekleştirmişledir.
Balkan Savaşları
Birinci, ikinci Balkan Savaşı ve hudutlar(1912-1913)Balkan Savaşları Osmanlı Devletinin Balkanlar’daki 4 devlete karşı 1912-1913'de yaptığı savaşlardır (8 Ekim 1912 - 29 Eylül 1913). Çatışmaların temel nedeni Bulgaristan ile Sırbistan'ın Balkanlarda hızlanan faaliyetleridir.
1878 Berlin Antlaşması'nda umduğunu bulamayan Bulgaristan bağımsızlığını kazandıktan sonra Balkanlar'da etkin bir politika izlemeye başlamıştı. Bosna-Hersek'in ilhakı ise Sırbistan'ı aynı yönde bir politika izlemeye itti.
1912 yılında bu iki devletin faaliyetlerinin çatışmaması için Rusya, Bulgaristan ve Sırbistan arasında arabuluculuk ve düzenleyicilik yapmaya başladı. Bunun sonucu olarak Osmanlı Devleti'ne karşı yapılan ittifaka Yunanistan ve Karadağ da katıldı.
Yine 1912 yılında İngiltere, Rusya ile Tallin'de gizli bir anlaşma yaparak, Rusya'yı İstanbul ve Boğazlar üzerinde serbest bıraktı. Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki varlığına son vermek isteyen Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ, Rusya'nın aracılığıyla aralarında anlaşarak, Türkleri Balkanlardan atmak istediler. Trablusgarp Savaşı da onları cesaretlendirdi. Balkan Ulusları, Osmanlı Devleti'nden, Makedonya'da ıslahat yapmasını istediler. Bu istekleri reddedilince Karadağ Osmanlı'ya savaş ilan etti ve ittifak üyesi devletlerin savaş ilanları birbirini takip etti.
Deneyimli subay ve askerlerin terhis edilmesi, parti çekişmeleri nedeniyle komutanlar arasındaki anlaşmazlıklar, silah, yiyecek, araç-gereç gibi konularda eksikliklerin olması, Osmanlı Ordusu'nun cephelerde yenilmesine neden oldu.
Bulgarlar, Çatalca'ya kadar gelerek, İstanbul'u tehdit etmeye başladılar. Sırp, Karadağ ve Yunanlılar, Makedonya'yı tamamen işgal ettiler. Durumdan yararlanan Arnavutluk, bağımsızlığını ilan etti. Yunanlılar, İmroz (Gökçeada) ve Bozcaada dışındaki adaları işgal etti.
Taraflar arasında savaşı bitiren anlaşma 1913 yılı Mayıs ayında Londra'da imzalandı. Londra Antlaşması'na göre:
Arnavutluk bağımsızlığını kazandı.
Girit Adası Yunanistan'a verildi.
Osmanlı Devleti'nin Trakya sınırı Edirne'yi dışarıda bırakacak şekilde Midye-Enez hattı oldu.
II. Balkan Savaşı 1913
Ege sahilinde Bulgar gözetleyecilerBulgaristan'ın daha fazla toprak almasını kabul etmeyen Yunanistan, Karadağ, Sırbistan ve I. Balkan Savaşı'na katılmayan Romanya birleşerek, Bulgaristan'a karşı savaş açtılar. Bulgarların üst üste yenilerek Doğu Trakya'daki birliklerini batıya kaydırmasından faydalanan Osmanlı Ordusu, Midye-Enez çizgisini aşarak, Edirne ve Kırklareli'ni geri aldı.
II. Balkan Savaşı Ağustos 1913 tarihli Bükreş Antlaşması ile bitti. Bu antlaşma ile Bulgaristan Dobruca'yı Romanya'ya, Kavala'yı Yunanistan'a veriyor Makedonya'dan ufak bir toprak parçası alıyordu.
II. Balkan Savaşı ve Osmanlıların Yaptığı Anlaşmalar
Bu antlaşmayı takiben Osmanlı Devleti yine 1913 yılında İstanbul Antlaşması'nı yaptı. Kırklareli ve Dimetoka, Osmanlı Devleti'ne geri verildi. Batı Trakya ve Dedeağaç, Bulgaristan'da kaldı.
Osmanlı Devleti bu savaşın sonunda Yunanistan'la Atina Antlaşması'nı yaptı. Girit ve Ege Adaları, Yunanistan'a verildi. Yunanistan'da kalan Türklerin durumu da düzenlendi. Sırbistan ve Karadağ'ın, Osmanlı Devleti'yle sınırı kalmadığı için antlaşma imzalanmamıştır.
Osmanlı Devleti Sırbistan ile de Bulgaristan'la yaptığından farklı bir İstanbul Antlaşması imzalamıştır.
Her 3 anlaşmada da Balkan devletlerinin sınırları içinde kalan Türk topluluğunun durumuna ilişkin hükümler bulunmakta, Balkanlardaki Türk halkının din ve mezhep özgürlüğü, Türkçe öğretim yapan ilk ve orta okulların açılması gibi hususlara yer verilmektedir.
Elçiler Konferansı
İtalya ve Yunanistan'ın işgaline uğramış ve hukuken Osmanlı toprağı olan Ege Adaları konusunda bu anlaşmalarda herhangi bir hüküm yoktur. Bu konu ile Londra'da toplanmış bulunan "Elçiler Konferansı" uğraşıyordu. Konferans 1914 Şubat ayında Meis adası dışında İtalya'nın işgal ettiği adalar İtalya'ya, İmroz ve Bozcaada dışında Yunanistan'ın işgal ettiği adalar ise Yunanistan'a bırakılması kararını aldı. Ancak, yine Konferansa göre bu kararın hukuki değer kazanabilmesi için İtalya ve Yunanistan'ın Osmanlı ile ayrı ayrı birer antlaşma yapması gerekiyordu. Bu antlaşmalar imzalanamadan I. Dünya Savaşı Patlak vermiştir.
Sonuçlar
Batı Trakya, tüm Makedonya, Arnavutluk, Ege Adaları kaybedilmiş, Osmanlı Devleti'nin Avrupa'daki varlığı, Doğu Trakya ile sınırlandırılmıştır.
19. yüzyılda başlayan Osmanlı Devleti'nin parçalanma sürecinin doruk noktasına vardığı açıkça ortaya çıktı.
Balkanlardaki dinmeyen huzursuzluk I. Dünya Savaşı'nın nedenleri arasında yer aldı.
I. Dünya Savaşı
Tarih: 1914-1918
Yer: Dünya
Sonuç: İtilaf güçlerinin başarısı
Casus belli: Arşidük Franz Ferdinand'ın bir Sırplı tarafından Saraybosna'da öldürülmesi
Taraflar
İtilaf Devletleri:
Britanya İmparatorluğu
Fransa
İtalya
Rus Çarlığı
Sırp Krallığı
Tamamı İttifak Devletleri:
Avusturya-Macaristan
Bulgaristan
Alman İmparatorluğu
Osmanlı Devleti
Kayıplar
Askeri: 5 Milyon
Sivil: 3 Milyon
Toplam: 8 Milyon
Askeri: 4 Milyon
Sivil: 3 Milyon
Toplam: 7 Milyon
Ana Cepheler
Osmanlı - Batı - Doğu - Italyan - Balkan - Atlantik - Afrika - Pasifik
I. Dünya Savaşı, 1914 yılında Avrupa'da başlamış, ancak dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin katılması ve diğer kıtalardaki sömürgelere de yayılması nedeniyle "dünya savaşı" olarak adlandırılmıştır. 1914'te başlayan savaş 1918 yılında sona ermiştir. 30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak savaştan çekildi.
I. Dünya Savaşında Osmanlı devletinin askeri haraketleri Osmanlı Cephesi (Birinci Dünya Savaşı) makalesinde açıklanmaktadır
Nedenleri [değiştir]
Birinci Dünya Savaşı, 19. yüzyıl ile 20. yüzyılın başlarında meydana gelen olay ve gelişmelerin bir sonucudur. Bu bakımdan sebeplerini bu dönemde aramak gerekir. Birinci Dünya Savaşı, Avrupa'da dört merkezi devlete karşı, Avrupa ve diğer kıtalarda bulunan yirmi beş devletin giriştiği, o tarihe kadar görülmemiş ilk dünya savaşıdır. I. Dünya Savaşı Avrupa'da ittifak veya merkezi devletler diye adlandırılan Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı Devleti ile itilaf devletleri diye adlandırılan İngiltere, Fransa, Rusya ve ABD önderliğindeki itilaf devletleri arasında gerçekleşmiştir.
I. Dünya savaşının genel ve özel olmak üzere iki nedeni vardır.
Genel nedenler [değiştir]
Fransız İhtilalinin getirdiği yeni anlayış ve görüşler siyasi ve sosyal hayatta büyük değişiklikler yapmıştı. Milliyetçilik düşüncesi özellikle 20. yüzyılın başlarında etkisini göstermiştir. 1815 yılında Viyana Kongresi ile Avrupa'ya yeni statü getirilmiş ve buna göre de güçler dengesi kurulmuştu. Özellikle 1870 Sedan Savaşı ile Alman ve İtalyan birliklerinin kurulması ve bu devletlerin girişimlerde bulunmaları Viyana Kongresi statüsünü ve güçler dengesini büyük ölçüde değiştirmiştir.
19. yüzyıl içinde önem kazanmış diğer bir gelişmede sanayileşmedir. Sanayileşme sonuç olarak sömür geliciliği doğurmuş, büyük devletlerin çıkar çatışmaları Afrika, ve Uzakdoğu'ya kadar yayılmıştır. Hammadde ve Pazar arayışı hızlanmış, bütün devletler sömürge yarışına girmiştir. Bazı devletlerin siyasi birliklerini geç kurmaları blokları ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bloklar hızla silahlanarak yeni bir savaşın şartlarını hazırlamıştır.
Özel nedenler [değiştir]
Devletlerin izledikleri politikalar ve çeşitli çıkarlar özellikle bu devletleri karşı karşıya getirmiştir. Rekabet ittifak ve itilaf devletleri arasında meydana gelmiştir. Savaş öncesi devletlerin durumuna bakıldığında;
Almanya: Siyasal birliklerini kurduktan sonra (1871) ekonomisinde büyük bir canlanma meydana gelmiştir. Birliğini geç kurduğundan dolayı sömürgeciliğe geç başlamıştır. Yeni sömürgeler elde etme ve denizlere hakim olma konularında İngiltere ile rekabete girişmiştir.
İngiltere: Almanyanın siyasal ve ekonomik açıdan güçlenmesinden rahatsız olmuştur. Kendisine rakip olabilecek güçlerden kurtulmak ve Alman birliği ile bozulan Avrupa'daki güç dengesini tekrar kurmak istemektedir. Almanya'nın denizlede güçlenmesinden de fazlaca rahatsız olmuştur.
Fransa: 1870 Sedan Savaşı ile Almanyaya kaptırdığı Alsance-Loren bölgelerini geri almak istemektedir. Bundan dolayı Almanyaya karşı bir düşmanlık içindedir.
Rusya: Panislavizm ilkesi ile Balkanlara yayılmak istemektedir. Ayrıca Rusya, boğazları ele geçirerek Akdeniz'e inmek amacındaydı.
İtalya: Sömürgecilikte geri kalmıştır. Amacı yeni sömürgeler ele geçirmenin yanında, eski Roma İmparatorluğu gibi Akdeniz'e hakim olmaktır.
Avusturya-Macaristan: En büyük tehlikesi Rusya ve onun destekçisi olduğu Sırbistan'dır. Panislavizme ve Balkanlar'daki Rus etkisine karşı mücadele etmiştir.
Osmanlı Devleti: Trablusgarp ve Balkan Savaşları ile en değerli topraklarını kaybeden Osmanlı Devleti, son yüzyılda kaybettiği toprakları geri almak için Almanya yanında savaşa girmiştir.
ABD, savaş öncesinde, Avrupa'daki savaşa katılma eğilimi içinde olmamıştır. Ancak 1917 yılında yaşanan bazı gelişmeler ABD'nin de savaşa katılma kararında etkili olmuştur. 1917 yılından itibaren İngiliz ve Fransız deniz ablukasına karşı Almanya'nın giriştiği denizaltı savaşı, Kuzey Atlantik'de Amerikan ticari ve yolcu gemilerini de hedef almaya başlamış, Amerika'nın Avrupa ticaretine katlanılmayacak ölçüde zarar vermeye başlamıştır. Öte yandan Almanya'nın Meksika hükümetini ABD'ye savaş açmaya teşvik etmesi de ABD'nin Avrupa'daki savaşa katılmasında etken olmuştur.
Başlaması [değiştir]
Avusturya BÜYÜK Sırbistan'ı kurmak isteyenlere gücünü göstermek üzere 1914 yılı Haziran ayında Bosna da bir manevra yapmaya karar vermiştir. Buna katılmak üzere veliaht Ferdinant da Saray Bosna'ya gelmiştir. Ancak veliaht 28 haziran 1914 günü bir Sırplı tarafından öldürülür. Buda I. Dünya savaşına yol açan olayın başlangıcı olur. Avusturya bu olaya Sırbistan'a savaş açarak karşılık verir. Bunun üzerine Almanya, Avusturya-Macaristan'ın, Rusya da Sırbistan'ın yanında yer alır. Böylece savaş kısa bir zaman içinde bütün Avrupa'yı etkilemiştir.
Osmanlı [değiştir]
Daha çok bilgi için: Yavuz ve Midilli ve Osmanlı-Alman Gizli Antlaşması
Sonuçta, Yavuz (Goesa) ve Midilli (Breslav) gemileri Amiral Sovchen komutasında 28-29 Ekim 1914 gecesi Rusya'nın Odessa ve Sivastopol Limanlarını topa tutması fiilen Osmanlı Devletini savaşa sokmuş oldu.
Bu olay üzerine önce Rusya ardından İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti'ne savaş açtılar. Böylelikle savaşa resmen katılan Osmanlı Devleti I. Dünya savaşında birçok cephede savaşmıştır.
Cephe Stratejileri [değiştir]
Baltık Denizi [değiştir]
Baltık Denizine egemen olmak ve hem Ruslara silahla cephane yetiştirmek, hem de Almanya'nın mesafelerce düz kumluk halinde bulunan Pomeranya kıyılarına, Berlin'den 150-200 km uzaklıkta olan yerlere, büyük bir Rus ordusu çıkarmak. Lora Fiser'e göre ayrıca üç yere üç ordu çıkarılacak biri asıl çıkış ordusu, diğer ikisi gösteriş ve şaşırtma orduları olacaktır.
Planın esaslarına göre İngiliz donanması, Almanya Frizon (Frize) adalarından Batı'da bulunan Bordum adasını ele geçirip onu Çanakkale önündeki Limni, İmroz ve Bozcaada gibi bir üs olarak kullanacak, o bölgede denize dökülen Alman ırmaklarının ağızlarını tıkayacak, Kiel kanalını tahrip edecek ve genel olarak Almanya'nın kuzey deniz kıyılarını torpille kuşatacaktır.
Güney haraket planı [değiştir]
Lloyd George Planı: Lloyd George planının esası ilkbaharda kuvveti 700 bin kişiye varacak olan yeni birliklerin Fransa'da Batı cephesine gönderilmeyip Balkanlar'da kullanılmasıdır. Lloyd George ayrıca Türklerin Süveyş kanalına saldırdıkları sırada, Suriye'ye 100 bin kişilik bir kuvvet çıkararak 80 bin kişilik Türk ordusunu mağlup etmeyi de düşünmüştür. Böylelikle Suriye ele geçirilmiş ve Kafkasya ile sıkışık durumda bulunan Ruslara yardım edilmiş olunur.
Amiral Fisher Batı cephesini Baltık yolu ile Kuzeyden çevirmeyi, Lloyd George ise aynı işi Balkanlar'dan veya Adriyatik kıyılarından yapmayı istemektedir.
Almanya Harakatı [değiştir]
JOFR Planı: Bu düşüncede olanlar her şeyi bir kenara bırakarak ilk olarak Almanya'yı ezmeyi istemektedirler. Buna klasik düşünce ve plan denilebilir. Bunu isteyenler, elde edilecek bütün kuvvetlerini, yani en çok İngiltere'de önce gönüllü sonra mecburi olarak silah altına alınan ve alınacak olan birkaç milyon askerin hepsini veya hemen hepsini Batı cephesine yığmak ve Alman ordusunu kemire kemire ezmek düşüncesindedirler. Bu düşünceler ileri sürenlerin başında Fransız orduları başkomutanı Jofr ile İngiltere İmparatorluk genel kurmay başkanı General (sonra mareşal) Robertson bulunmaktadır.
Boğazlar harekatı [değiştir]
Churchill-Hankey'in Boğazları Zorlama Planı: Baltık denizine girmek planı da kısmen deniz bakanının düşünceleri arasında olmakla birlikte Çörçil, hemen bütün gücünü Çanakkale'nin zorlanması üzerinde toplayacaktır. O sırada İngiltere'de Osmanlı Devleti, düşmanların en zayıfı sayılıyordu. O, Almanya'dan damla damla ve adeta kaçak gibi Romanya ve Bulgaristan yolu ile silah ve cephane alabiliyordu, dolaysıyla Türk'ün kahramanlığını göz önünde tutmayanlar Boğazları zorlamayı nispeten kolay sayabilirlerdi.
Uzlaşma Devletleri Çanakkale'ye denizden saldırıya girişecekleri sırada Osmanlı Devleti'nin durumu onlar açısından böyle bir saldırı için elverişli görüntüdeydi. Osmanlıların Sarıkamış üzerine yaptıkları büyük saldırı bozgunla sonuçlanmıştı. Mısır'ı İngilizlerden kurtarmak amacıyla giriştikleri kanal harekatları umulanları getirmemişti. Bu arada Balkan Devletlerinden Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan'la Dünya Savaşı'nın başlamasından beri bir antlaşmaya varılması için sürüp gelen siyasal görüşmelerden de olumlu bir sonuç alamamıştı.
Bulgarların çekingen davranışı Almanya ile Osmanlı arasında doğrudan bir bağlantının kurulmasını engellediğinden Osmanlı ordusunun yoksun bulunduğu Modern savaş gereçleri ile donatılmaması da gecikmekteydi.
Bu durum uzlaşma Devletleri'nin Osmanlılara karşı bir saldırıya geçmelerine elverişli gibi görünmekteydi. Ne var ki aralarında bu maksatla hazırlanmış bir harekat alanları yoktu. Savaş sonucunun batı cephesinde ve kısa bir zamanda alınacağına inanılmaktaydılar. Üstelik İngiltere'nin büyük bir kara ordusu kurmak için giriştiği hazırlıklar da tamamlanmış değildi. Çanakkale üzerine bir saldırı için ilgililer arasında kesin bir antlaşmaya henüz varılmamıştı.
Genel Cepheler [değiştir]
Batı Cephesi [değiştir]
Bu alt başlığın ana maddesi: Batı Cephesi (Birinci Dünya Savaşı)
I. Dünya Savaşı için Almanya'nın öngördüğü savaş planı Schlieffen Planı'ydı. Bu plana göre önce Fransa'ya saldırmıştır. Yine bu plana göre, Fransa'ya Majino Hattı üzerinden değil, bu hattın kanadını aşacak şekilde, Belçika üzerinden saldırmıştır. Schlieffen Planı, Belçika'dan geçerek Fransız topraklarına kuzeyden girmeyi ve Majino Hattında ve onun hemen gerisinde konuşlanmış Fransız kuvvetlerinin gerisine sarkmayı planlamaktadır.
Ancak Belçika kuvvetlerinin beklenmedik direnişi Alman ordularını geciktirmiş, bu gecikme de Fransız ve İngiliz ordularına gerekli manevraları yapma zamanı kazandırmıştır.
Fransa topraklarında cereyan eden daha sonraki savaşlarda her ne kadar Alman birlikleri Paris'e 70 km. kadar yaklaşabilmişlerse de sonunda giderek sertleşen direnç ve ağır kayıplarla Schlieffen Planı'ndan beklenen sonuca ulaşamamıştır.
ABD'nin savaşa katılmasıyla Batı Cephesi'nde güçler dengesi Almanya'nın aleyhine dönmüş ve ağır baskılar sonucu Alman topraklarına kadar geri çekilmesine yol açmıştır.
Güney Cepheleri [değiştir]
Daha çok bilgi için: Osmanlı Cephesi (Birinci Dünya Savaşı), Italyan Cephesi (Birinci Dünya Savaşı), ve Balkan Cephesi (Birinci Dünya Savaşı)
Doğu Cephesi [değiştir]
Daha çok bilgi için: Doğu Cephesi (Birinci Dünya Savaşı)
Diğerleri [değiştir]
Daha çok bilgi için: Atlantik Cephesi (Birinci Dünya Savaşı), Afrika Cephesi (Birinci Dünya Savaşı), ve Pasifik Cephesi (Birinci Dünya Savaşı)
Bu alt başlık taslaktır. Katkılarınızla bu başlık geliştirilebilir.
Sonuçlanması [değiştir]
İtilaf Devletleri'yle tek tek İttifak Devletleri arasında yapılan mütarekelerle çatışmalar resmi olarak sonlandırılmıştır. Bu mütarekeler, Bulgaristan ile 29 Eylül 1918 tarihinde Selanik Antlaşması, Osmanlı Devleti ile 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Antlaşması, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile 3 Kasım 1918 tarihinde Villa Giusti Antlaşması ve Almanya ile 11 Kasım 1918 günü Rethondes Antlaşması'dır.
Savaş sonrasında Avrupa'da sınırların belirlenmesi için 18 Ocak 1919 tarihinde Paris Barış Konferansı toplanmış ve Almanya ile 28 Haziran 1919 tarihinde Versay Antlaşması, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile 10 Eylül 1919 tarihinde St. Germain Antlaşması, Bulgaristan ile 27 Kasım 1919 tarihinde Neuilly Antlaşması ve Osmanlı Devleti'yle 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması ve Macaristan ile 4 Haziran 1919 tarihinde Trianon Antlaşması imzalanmıştır.
Kurtuluş Savaşı
Tarih: 19 Mayıs 1919-11 Ekim 1922
Yer: Anadolu
Sonuç: Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyetinin ilanı
Casus belli: Osmanlı Imparatorluğunun paylaşılaması
Taraflar
• Kuvayi Milliye • İngiltere
• İtalya
• Yunanistan
• Fransa
• Ermenistan
Kumandanlar
Mustafa Kemal,
İsmet İnönü,
Kazım Karabekir,
Ali Fuat Cebesoy,
Fevzi Çakmak Anastasios Papoulas,
Georgios Hatzianestis,
Drastamat Kanayan,
Henri Gouraud
Güçler
? ?
Kayıplar
? ?
Ayaklanmalar
Kuva-i İnzibatiye – Ahmet Aznavur – Çerkez Ethem – Çopur Musa – Demirci Mehmet Efe – Milli Aşiret – Yozgat – Konya – İntikam Alayı – Pontus
Fransız Cephesi
Urfa – Maraş – Antep – Çukurova
Ermeni Cephesi
Oltu – Sarikamis – Kars – Gümrü
Gürcü Cephesi
Yunan Cephesi
1. İnönü - 2. İnönü - Kütahya-Eskişehir - Sakarya - Büyük Taaruz
Türk Kurtuluş Savaşı
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Git ve: kullan, ara
Kurtuluş Savaşı
Tarih: 19 Mayıs 1919-11 Ekim 1922
Yer: Anadolu
Sonuç: Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyetinin ilanı
Casus belli: Osmanlı Imparatorluğunun paylaşılaması
Taraflar
• Kuvayi Milliye • İngiltere
• İtalya
• Yunanistan
• Fransa
• Ermenistan
Kumandanlar
Mustafa Kemal,
İsmet İnönü,
Kazım Karabekir,
Ali Fuat Cebesoy,
Fevzi Çakmak Anastasios Papoulas,
Georgios Hatzianestis,
Drastamat Kanayan,
Henri Gouraud
Güçler
? ?
Kayıplar
? ?
Ayaklanmalar
Kuva-i İnzibatiye – Ahmet Aznavur – Çerkez Ethem – Çopur Musa – Demirci Mehmet Efe – Milli Aşiret – Yozgat – Konya – İntikam Alayı – Pontus
Fransız Cephesi
Urfa – Maraş – Antep – Çukurova
Ermeni Cephesi
Oltu – Sarikamis – Kars – Gümrü
Gürcü Cephesi
Yunan Cephesi
1. İnönü - 2. İnönü - Kütahya-Eskişehir - Sakarya - Büyük Taaruz
Kurtuluş Savaşı (İstiklal Harbi), 1. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmış Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşı kazanan devletlerce paylaşılmasına sonucunda Misak-ı Milli sınırları içinde ülke bütünlüğünü korumak, ulusal egemenliğe dayalı, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak için tüm ulusca girişilen, çok cepheli bir savaştır.
Kurtuluş Savaşını içerik açısından dört ana başlıkta toplayabilmekteyiz. İlk olarak "genel durum" altında Mondros Mütarekesi sonrası genel durum ve anadolu işgalci güçlerin anadolu için planlarının açıklanması. "Organizasyon dönemi" Osmanlı İmparatorluğu organlarının işgalci birimlerin eline geçmesiyle ortaya çıkan idare boşluğunun nasıl ve hangi organizasyonlarla doldurulacağının belirlenmesi. "Hakimiyet kurma çalışmaları" bölümü organizasyon döneminde ortaya çıkan iradenin iç ve diş güçler tarafından kabul edilmesi için yapılan çalışmaları ele almaktadır. En son bölüm ise "barış sağlama çalışmaları" altında ortaya çıkan yeni hakimiyetin dış antlaşmalarla güvenceye alınması ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmileşmesi anlatılmaktadır.
Genel Durum [değiştir]
Kurtuluş savaşı öncesi, 1. Dünya Savaşı'nın başlangıcına kadar dayanır. Avrupa tarihi yazarları tarafından Emperyalizm dönemi olarak bilinen (1860-1918) zamanında Avrupa devletleri dünyayı kendi aralarında paylaşmak yarışında bulunuyorlar. 1914 yılına gelindiğinde dünyanın büyük bir kısmı sömürge yönetimi altındaydı.
I dünya Savaşından mağlup olan Osmanlı Devleti, galip devletler ile Mondros Ateşkes Antlaşması'nı, 30 Ekim1918 gününde imzalamıştı.
Anadolunun Paylaşılması [değiştir]
Bu alt başlığın ana maddesi: Sykes-Picot Antlaşması
Fransa ile İngiltere 9 Mayıs 1916’da ikili bir antlaşma yaparak Ortadoğu’yu nasıl paylaşacaklarını belirlediler. Irak ve Filistin İngiliz Mandası, Suriye, Lübnan da Fransız Mandası altına sokuldu. Antep, Maraş, Urfa da el değiştirerek Fransa’ya geçti.Fransızlar buralara yerleştikleri gibi Suriye ve Mısır’dan getirdikleri Ermenileri teşkilatlandırıp Türklere saldırtıyorlardı.
Mondros'un Sonuçları [değiştir]
Daha çok bilgi için: Mondros Mütarekesi, İstanbul İşgali, ve İzmir İşgali
Bu antlaşmanın 7. maddesi, galip devletlere istedikleri her yeri istedikleri zaman işgal etme hakkını tanıyordu. Böylelikle işgaller bu antlaşmanın arkasına sığınılarak yapılabilecekti. Mondros Ateşkes Andlaşması’nın koşullarına aykırı olarak İngilizler Musul, İskenderun, Kilis, Antep, Maraş ve Urfa’yı işgal ettiler. Fransızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye’yi işgal ettiler.
1: İngiliz ve Fransız ortaklaşa işgal bölgesi; İngiliz İşgalleri
2: Yunan işgal bölgesi; Yunan İşgalleri; Türk-Yunan Cephesi
3: İtalyan işgal bölgesi; İtalyan İşgalleri
4: Fransız işgal bölgesi; Fransız İşgalleri, Türk-Fransız Cephesi
5: Ermeni işgal bölgesi; Ermeni ve Gürcü İşgalleri; Türk-Ermeni Cephesi
6: İngiliz işgal bölgesi
İşgallere Tepkiler [değiştir]
Daha çok bilgi için: Milli Cemiyetler, Sultanahmet Mitingleri, Kuvayi Milliye, ve VI. Mehmet ve Kurtuluş Savaşı
İşgallere ilk tepki işgale uğrayan bölgelerde yaşayan halktan gelmişti. İzmir'de Hasan Tahsin işgale karşı ilk kurşunu atarak halkın bu haksız işgallere sessiz kalmayacağını göstermişti. Ege'de Yunanlılara, Güneydoğu'da Fransızlara, Karadeniz'de Pontusçu Rumlara karşı ilk karşı hareketler başlamış, bu hareketlere daha sonra Kuvay-i Milliye (Milli Kuvvetler) adı verilmişti.
Organizasyon Dönemi [değiştir]
Halk Haraketinin Düzenlenmesi [değiştir]
Bu alt başlığın ana maddesi: Kurtuluş Savaşının Düzenlenmesi
Daha çok bilgi için: 19 Mayıs 1919, Amasya Genelgesi, Erzurum Kongresi, Balıkesir Kongresi, Alaşehir Kongresi, Sivas Kongresi, ve Amasya Protokolü
Atatürk dağınk olan yapılanmayı toparlamak için vatan genelinde bir birlik oluşumuna gidilmesinin ihtiyacına işaret eder. Böylece bir halk haraketi olan Kurtuluş Savaşının Düzenlenmesine başlanır.
Son Osmanli Meclisi [değiştir]
Daha çok bilgi için: Misak-ı Milli
12 Ocak 1920’de Osmanlı Meclis-i Mebusan son kez toplandı. Bu meclisin verdiği en önemli karar, taslakları Mustafa Kemal tarafından milletvekillerine Ankara’da verilen ve sonraları Misak-i Milli olarak adlandırılacak olan Ahd-ı Milliye (Ulusal And) 28 Ocak 1920’de kabul edildi.
Kısaca Misak-ı Milli (Ulusal And) Kars, Ardahan, Artvin için gerekirse yeniden oylama yapılacağını; Batı Trakya’nın durumu orada yaşayanlar tarafından saptanacağına ve Halifeliğin, İstanbul ve Marmara’nın güvenliği sağlanacak boğazlar ilgili devletlerle birlikte verilecek kararlarla çözümlendikten azınlıklar için istenen haklar sınırlarımız dışındaki Türklere de uygulanması koşuluyla kabul edilecek, kapitülasyonlara son verilecek ve Araplar ın çoğunlukta olduğu yerlerin geleceğine bölge halkının karar vereceği ifade edildi.
Meclisin ve İstanbul Hükümeti’nin çalışmalarından ve Anadolu’da artan direniş hareketlerinden rahatsızlık duyan İtilaf Devletleri 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgal ettiler. Yunan birlikleri de Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başladı. İstanbul’un işgalinden sonra tüm resmi dairelerin kontrolünün İttifak Devletlerinin eline geçmesinden dolayı Meclis-i Mebusan'ın İşgal güçleri süngüsü altında alacağı kararların sağlıklı olmayacağı için padişah tarafından kapatılmış mebusların bundan böyle görevlerini Anadoludaki meclisde yürütmeleri istenmiştir. 68 milletvekili Anadoluya geçmeyi başarmış bir kısmı ise tutuklanarak Maltaya sürülmüştür.
T.B.M.M.'nin açılması [değiştir]
(23 Nisan 1920) TBMM'nin açılması için hazırlıkların sürdürüldüğü günlerde,Damat Ferid Paşa yeniden sadrazam oldu. Kuvay-ı milliye'ye karşı mücadeleye başladı. 10 Ağustos 1920'de imzalanan Sevr Antlaşması Türkler'e Anadolu'da küçük bir toprak parçası bırakıyordu. Türk halkı başlattığı milli mücadele ile bu antlaşmayı tamamen geçersiz hale getirdi.
Hakimiyet Kurma Çalışmaları [değiştir]
Ayaklanmalar [değiştir]
Bu alt başlığın ana maddesi: İç Cephe-Ayaklanmalar
Ulusal Kurtuluş Savaşı boyunca Anadolu’nun çeşitli yerlerinde birçok ayaklanmalar çıkmıştır. Bu ayaklanmaların bir bölümü Türk topraklarını parçalayarak yeni bir devlet kurmayı amaçlayan, diğer bölümü ise, saltanat ve hilafete geleneksel ve dinsel bakımdan bağlı olanlarca çıkarılmış isyan hareketleridir. Hıyanet, kin ve taassubun yarattığı isyanların amacı; milli hareketi boğmaktır. Atatürk, öncelikle iç isyanların bastırılmasına, ülkede iç güvenliğin sağlanmasına son derece önem vermiştir. Bir yandan vatana ihanet yasası çıkarılırken, öbür yandan da iç isyanları bastırmada kullanılmak üzere Seyyar Jandarma Müfrezeleri kurulmuştur. Ayaklanmalar milli mücadeleyi geçiktirmiştir.
Doğu Cephesi [değiştir]
Daha çok bilgi için: Türk-Ermeni Cephesi ve Türk-Gürcü Cephesi
Doğu Cephesi olarak adlandırılan bu cephede Türk-Gürcü Cephesi ve Türk Ermeni Cephesi Bulunmatadir.
Milli kuvvetlerlerle merkezi Erivan olan Demokratik Ermeni Cumhuriyeti ile yapılmışdır. Sonucunda Gümrü anlaşması sağlanmışdır.
Batı Cephesi [değiştir]
Bu alt başlığın ana maddesi: Türk-Yunan Cephesi
Batı Anadoluda ilk önce Kuvayı Milliye hareketi ile başlayan direniş düzenli ordunun kurulması ile büyük bir savaşa dönüştü.
Ayvacık'ın Yunan İşgalinden Kurtulması: Ayvacık İşgali
Ezine'nin Yunan İşgalinden Kurtulması: Ezine İşgali
Bu zafer, milletin kendine güven duygusunu yükseltmiş, milli kudret ve yeteneğin yeniden canlanmasını sağlamıştır.
Bu zafer, yeni Türk Devleti’nin temeli, uygarlık yolunun en büyük köprüsü olmuştur.
Öldüğü sanılan ve mirası paylaşılmaya yeltenilen Türk milletinin yaşama hakkı ve yeteneği olduğu dünyaya kabul ettirilmiştir.
Bu zafer ile Misak-i Milli gerçekleştirilmiş, bütün düşmanlar topraklarımızdan atılmıştır.
Bu zafer, Mudanya Ateşkes antlaşması ile Lozan Konferansı’ndaki beklentilerimize esas teşkil etmiştir.
Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağı bütün dünyaya kanıtlanmıştır.
Barış Sağlama Çalışmaları [değiştir]
Bu alt başlığın ana maddesi: Lozan Antlaşması
Daha çok Bilgi için: Moskova Antlaşması, Kars Antlaşması, Ankara Antlaşması, Gümrü Antlaşması.
İzmir’in kurtarılmasından sonra, Türk ordusu, Boğazlar, İstanbul ve Trakya’nın geri alınması için o tarafa yöneldi. Bunun üzerine İtilaf Devletleri ateşkes görüşmelerine başlama isteklerini TBMM’ne bildirdiler. 3 Ekim’de Mudanya’da başlayan ateşkes görüşmelerine Türk temsilcisi İsmet Paşa gönderilmiştir. Yunanistan görüşmelere katılmamış, sonradan Mudanya Mütarekesini imzalamıştır. Bu ateşkesten sonra çalışmalar Lozan’da toplanacak barış konferansının hazırlıkları üzerine yoğunlaştırılmıştır. Artık yeni Türk Devleti uluslararası hukukun ilkeleri içinde kendini ezmek isteyenlere karşı eşit haklarla onurlu bir devlet olarak konferans masasına oturacaktı. Misak-ı Milli ile belirlenen topraklar büyük ölçüde geri alınmış, ülke bütünlüğü sağlanmıştır. Lozan Antlaşması ile da uluslararası güvenceye bağlanacaktır.
Birinci İnönü Muharebesi
Parçası olduğu Türk-Yunan Cephesi
Tarih: 6-11 Ocak 1921
Yer: İnönü, Eskişehir
Sonuç: Türk kuvvetlerinin galibiyeti
Taraflar
Yunanistan TBMM Hükümeti Ordusu
Kumandanlar
General Papulas Albay İsmet (İnönü)
15 Mayıs 1919'da İzmir'i işgal eden Yunanlılar, ileri hareketa devamla Milne Hattı olarak ifade edilen Ayvalık- Soma-Akhisar-Aydın hattına ulaştılar. 22 Haziran 1920'de iki koldan tekrar ileri harekata geçen Yunanlılar, Kuzey Grubu ile 30 Haziran 1920'de Balıkesir; 8 Temmuz 1920'de Bursa'yı işgal ettiler. Salihli- Afyon istikametinde ilerleyen Güney Grubu ise, 29 Ağustos 1920'da Uşak bölgesini ele geçirdi.
6 Ocak 1921 tarihine kadar Uşak ve Bursa bölgesinde hazırlıklarını sürdüren Yunanlılar, Türk-Batı Cephesi birliklerinin Etem Kuvvetlerinin Tenkili harekatı ile meşgul olmasından da faydalanarak, İnönü-Eskişehir istikametinde taarruza başladılar.
Yunanlıların iki tümen kadar kuvvetle Bursa-İnönü istikametinde başlattıkları taarruzları, Aksu-Dimboz hattından itibaren takviyeli 24 ncü Tümen tarafından karşılandı.
6-10 Ocak 1921 tarihleri arasındaki muharebeler, örtme ve emniyet kuvvetleri harekatı şeklinde cereyan etti. 10 Ocak 1921'de İnönü mevzileri bölgesinde icra edilen muharebeleri kaybeden Yunan birlikleri tekrar ilk çıkış arazisi olan Bursa bölgesine geri çekildiler.
Birinci İnönü Muharebesinin en önemli sonucu Ankara Hükümetinin 21 Ocak 1912'de toplanan Londra Konferansına davet edilmesidir.
İkinci İnönü Muharebesi
Parçası olduğu Türk-Yunan Cephesi
Tarih: 23 Mart - 1 Nisan 1921
Yer: İnönü, Eskişehir
Sonuç: Türk kuvvetlerinin galibiyeti
Taraflar
Yunanistan TBMM Hükümeti Ordusu
Kumandanlar
General Papulas Tuğgeneral İsmet (İnönü)
Birinci İnönü Muharebesinden mağlup olarak Bursa bölgesine çekilen 3ncü ve Uşak bölgesinde bulunan 1nci Yunan Kolorduları, Türk Kuvvetlerinin kuvvetlenmesine imkan vermeden imhasını sağlamak; Eskişehir ve Afyon stratejik bölgesini ele geçirmek, Sevr Antlaşması hükümlerini zorla Milli Hükümete kabul ettirmek maksadıyla 23 Mart 1921 günü ileri harekata geçen Yunanlılar, Londra konferansına gitmek için hazırlanan Türk temsilcileri daha yoldayken, tüm barış kapılarını kapayıp, biri Afyonkarahisar diğeri Eskişehir istikametinde iki koldan saldırıyı başlattılar.
Yunan ordusu bütün cephelerde 23 mart 1921 tarihinde toplam 40.000 tüfek, 370 ağır makineli tüfek 114 top ve 1.200 suvariden oluşan ordusuyla tarruza geçmişti.Türk ordusunun silahlı kuvvetleri ise 24.000 tüfek, 214 ağır makineli tüfek, 4.900 süvari ve 144 toptan oluşmuştu.
Batı Cephesi komutanı Albay İsmet komutasındaki Türk kuvvetleri, karargahı Eskişehir'de olmak üzere, güneyden kuzeye 11, 24, 61nci Piyade Tümenleri birinci hatta; 3ncü Piyade Tümeni ve 1nci Süvari Tugayı örtme görevini müteakip ihtiyatta olacak şekilde, İnönü mevzilerinde savunma için tertiplendi.
24 Mart'ta Dumlupınar, 27 Mart'ta da Afyon düştü. Eskişehir yönünde gelişen Yunan saldırısı ise Birinci İnönü Muharebesi'nde takip edilen yoldan ilerlemekteydi. İnönü mevkiindeki çatışmalar 27 Mart sabahı başladı. Yunan ordusu etkili taaruzlar yapmışsa da Türk ordusunun beklenmedik başarılı karşı taarruzu üzerine geri çekilmek zorunda kaldı. Yunan ordusu bu çekilişi sırasında Türk süvarileri ısrarlı takipleri sonucunda ağır kayıplar vermiştir. Buna karşılık Yunan ordusunun güney cephesinde yaptığı taarruz gelişme göstermiş, Afyonu işgal eden Yunan kuvvetleri Çay-Bolvadin hattına kadar ilerlemişlerdi.Ancak Yunan birlikleri İnönü cephesindeki savaşı kaybedince güneyde Afyon'un batısına kadar çekilmek durumunda kaldılar.
Sonrasında Güney cephesi Türk birliklerinin 8-12 Nisan günlerinde Aslıhanlardaki Yunan kuvvetlerine karşı yaptıkları taarruzlar sonuç vermemiş, Yunanlılar Dumlupınar mevzilerinki konumlarını sağlamlaştırmışlardır.
NOT BAĞZI EKSİKLİKLER OLABİLİR İSTEKLERİNİZ DOGRULTUSUNDA ONLARDA YAYINLANABİLRİ UMARIM İŞİNİZİ GÖRÜR