Elasis
New member
Yukarıdaki başlık konu hakkında bilgi sahibi olmayanlar açısından aslında haksız bir soru sayılmaz. Çünkü İran’ın özellikle son bir haftadır, PKK’nın bu ülkede faaliyet gösteren kolu PEJAK’a karşı yürüttüğü başarılı operasyon, içine TSK’yı da alarak farklı yorumlar doğurdu.
İran düzenlediği operasyonlarla PEJAK’a ağır kayıplar verdirirken, Türkiye’nin güneydoğusundan gelen şehit haberleri, bu iki ülkenin askeri güçleri arasında kıyaslama ortamı yarattı.
TSK’nın bugüne kadar PKK’ya karşı mücadelede ne kadar başarılı olduğu tartışılabilir ama İran’ın PEJAK’a yaptığı son operasyon üzerinden bu ülkenin askeri gücü ile Türk ordusunu kıyaslamak son derece yanlış olur!
Bu tespitin dayandığı en önemli faktör iki ülkenin Kandil Dağı’na karşı bulundukları coğrafi konumların farklılığı. İran terör örgütünün yuvalandığı dağın doğu yamaçlarını net bir şekilde karşısında görüyor. Arada Barzani’ye bağlı birkaç köyün dışında hiçbir şey yok. O köyler de operasyondan günler önce İran ordusu tarafından uçaklarla atılan bildiriler vasıtasıyla uyarılarak boşalttırıldı zaten.
Türkiye sınırında ise durum farklı. Türkiye’nin Kandil Dağı’na ulaşması için yetmiş kilometrelik bir alanı kat etmesi gerekiyor.
O da kuş uçuşuyla…
Aradaki dağlar, engebeler, onlarca köy cabası. Bu konuyla ilgili daha önce görüştüğüm emekli bir general durumu şu sözlerle özetlemişti;
“İran için PEJAK, karşılarındaki kaldırım. Teröristlerin yuvası olan Kandil’i vurmak onlar için karşılarındaki kaldırımı yıkmaktan farksız. Bizim ise o kaldırıma ulaşmamız için iki büyük yolu geçmemiz gerekiyor. Tabi bu çok zor!”
Bu sözlerden de anlaşılacağı gibi İran’ın PEJAK’a yönelik operasyonlarından pay çıkarıp ‘Türkiye’nin yapamadığını yapıyorlar’ demek hem yanlış hem de haksız bir tespit olur.
Diğer taraftan bu görüşü dile getirirken İran’ın başarısını görmezden gelmek de doğru olmaz. İran terör örgütüne karşı gerçekten kararlı bir mücadele yürütüyor. Bunda PEJAK’ın Amerika tarafından destekleniyor olmasının rolü yadsınamaz.
İran PEJAK’la mücadelede Devrim Muhafızları olarak da bilinen Pastarlar’ı kullanıyor olmasının da faydasını görüyor. Pastarlar daha agresif ve özellikle gerilla savaşında daha etkin bir güç.
Tam bu safhada akıllara ‘İran Kandil’e yönelik böylesine büyük bir operasyona başlamışken Türkiye’de benzer bir harekatla PKK ile mücadeleyi hızlandırıp terör örgütünü daha da zorda bırakamaz mı?’ sorusu geliyor.
Bu pekala mümkün ama bunun için iki ülkenin silahlı kuvvetleri arasında tam bir işbirliğinin olması gerekiyor. Oysa Türk Silahlı Kuvvetleri ile İran Ordusu arasında böyle bir durum söz konusu değil.
Son olarak Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 1999 yılında İran’a yaptığı ilk yurt dışı gezide iki ülkenin üst düzey askeri yetkilileri işbirliği için görüşmeler yapmış ancak bundan bir sonuç alınamamıştı.
Bunda Amerika’nın PEJAK’la savaşan Devrim Muhafızlarını terör örgütü olarak görmesinin de etkisi büyük
Sonuç olarak bugün iki ülke ordusu Amerika tarafından desteklenen terör örgütüne karşı ayrı ayrı mücadele ediyor.
Ve ortak bir mücadelenin karşısında yine bildiğimiz bir güç duruyor; Amerika!
Ne tuhaf bir durum bu değil mi?
İran düzenlediği operasyonlarla PEJAK’a ağır kayıplar verdirirken, Türkiye’nin güneydoğusundan gelen şehit haberleri, bu iki ülkenin askeri güçleri arasında kıyaslama ortamı yarattı.
TSK’nın bugüne kadar PKK’ya karşı mücadelede ne kadar başarılı olduğu tartışılabilir ama İran’ın PEJAK’a yaptığı son operasyon üzerinden bu ülkenin askeri gücü ile Türk ordusunu kıyaslamak son derece yanlış olur!
Bu tespitin dayandığı en önemli faktör iki ülkenin Kandil Dağı’na karşı bulundukları coğrafi konumların farklılığı. İran terör örgütünün yuvalandığı dağın doğu yamaçlarını net bir şekilde karşısında görüyor. Arada Barzani’ye bağlı birkaç köyün dışında hiçbir şey yok. O köyler de operasyondan günler önce İran ordusu tarafından uçaklarla atılan bildiriler vasıtasıyla uyarılarak boşalttırıldı zaten.
Türkiye sınırında ise durum farklı. Türkiye’nin Kandil Dağı’na ulaşması için yetmiş kilometrelik bir alanı kat etmesi gerekiyor.
O da kuş uçuşuyla…
Aradaki dağlar, engebeler, onlarca köy cabası. Bu konuyla ilgili daha önce görüştüğüm emekli bir general durumu şu sözlerle özetlemişti;
“İran için PEJAK, karşılarındaki kaldırım. Teröristlerin yuvası olan Kandil’i vurmak onlar için karşılarındaki kaldırımı yıkmaktan farksız. Bizim ise o kaldırıma ulaşmamız için iki büyük yolu geçmemiz gerekiyor. Tabi bu çok zor!”
Bu sözlerden de anlaşılacağı gibi İran’ın PEJAK’a yönelik operasyonlarından pay çıkarıp ‘Türkiye’nin yapamadığını yapıyorlar’ demek hem yanlış hem de haksız bir tespit olur.
Diğer taraftan bu görüşü dile getirirken İran’ın başarısını görmezden gelmek de doğru olmaz. İran terör örgütüne karşı gerçekten kararlı bir mücadele yürütüyor. Bunda PEJAK’ın Amerika tarafından destekleniyor olmasının rolü yadsınamaz.
İran PEJAK’la mücadelede Devrim Muhafızları olarak da bilinen Pastarlar’ı kullanıyor olmasının da faydasını görüyor. Pastarlar daha agresif ve özellikle gerilla savaşında daha etkin bir güç.
Tam bu safhada akıllara ‘İran Kandil’e yönelik böylesine büyük bir operasyona başlamışken Türkiye’de benzer bir harekatla PKK ile mücadeleyi hızlandırıp terör örgütünü daha da zorda bırakamaz mı?’ sorusu geliyor.
Bu pekala mümkün ama bunun için iki ülkenin silahlı kuvvetleri arasında tam bir işbirliğinin olması gerekiyor. Oysa Türk Silahlı Kuvvetleri ile İran Ordusu arasında böyle bir durum söz konusu değil.
Son olarak Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 1999 yılında İran’a yaptığı ilk yurt dışı gezide iki ülkenin üst düzey askeri yetkilileri işbirliği için görüşmeler yapmış ancak bundan bir sonuç alınamamıştı.
Bunda Amerika’nın PEJAK’la savaşan Devrim Muhafızlarını terör örgütü olarak görmesinin de etkisi büyük
Sonuç olarak bugün iki ülke ordusu Amerika tarafından desteklenen terör örgütüne karşı ayrı ayrı mücadele ediyor.
Ve ortak bir mücadelenin karşısında yine bildiğimiz bir güç duruyor; Amerika!
Ne tuhaf bir durum bu değil mi?