Türbanı kim icat etti İlginç bir yazı =)

T

Banned
Katılım
8 May 2006
Mesajlar
3,665
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun
Türban mı, başörtüsü mü?... Son günlerde, bazıları, akılları sıra "türban" ile "başörtüsü"nü birbirinden ayırmaya çalışarak, "yasakçılıklarına haklılık" kazandırmaya, "zorbalıklarına kılıf" bulmaya çalışıyorlar... Bu tavır; "Biz başörtüsüne değil, türbana karşıyız" diyen laikçi taifenin "hedef saptırma" çabasından başka bir şey değil... Onlar, aslında; "türban"a da karşı, "başörtüsü"ne de!.. Onlar, "örtünme"nin her şekline karşılar!.. Kaldı ki; bu ülke insanı, hiçbir zaman "türban" demedi... İnsanımızın dilinde, "baş bağlamak" var, "baş örtmek" var, ama "türban takmak" asla olmadı!..

TÜRBAN'I HÜRRİYET İCAT ETTİ!

Evet, bu milletin dilinde "yazma" var, "yaşmak" var, "tülbent" var, ama hiçbir zaman "türban" olmadı!.. "Türban" kelimesini gündeme getiren, Hürriyet'ten başkası değil!..

İşin acayip ve garip tarafı;

"Başörtüsüne türbanlı çözüm" deyip, bu ülkenin gündemine "türban"ı sokan onlar, "Biz aslında başörtüsüne değil, türbana karşıyız" diyen yine onlar!..

Düne kadar, kendi icatları olan "türban"ı hedef alıp, ona saldırmak için; "İrtica sembolü!.. Siyasal İslâm'ın sembolü!" gibi yaftalar kullanan zihniyet, bir adım daha ileri gidip, şimdi de aynı türban için "nefret sembolü" demeye başladı!..

Hem de, komünizmin sembolü "Kızıl Bayrak" dergisini satan "türbanlı(!) kız" fotoğrafını bahane ederek!..

GERÇEKTEN ÇÖZÜM İSTİYORLAR MI?

Ertuğrul Özkök, önceki günkü yazısına şöyle başlıyordu:

"Son günlerde bu soru yakama yapıştı. "Türban siyasal bir simge olmaktan çıkıp bir nefret simgesi haline mi dönüşüyor? Yani zenginlerden, hakim sınıflardan, Nişantaşı'ndan intikam alma duygusunun üniforması mı oluyor?"

Bir "savcı edası"yla bu soruyu soran Ertuğrul, bir "hakim" gibi "hüküm" verdiği yazısını şöyle bitiriyordu:

"Çünkü türban, siyasal bir nefretin ifadesi haline gelmiştir ve buna Anayasal teminat getirmek, "mahalle ve arkadaş baskısını" meşrulaştırmak anlamına gelecektir. Bu da Türkiye'yi, çok uzun süre çözemeyeceği sosyal sorunlara, kavgalara götürecektir. AKP yöneticileri, eğer türban konusunu "Allah tarafından kendilerine yüklenmiş bir misyon" olarak görmüyorlarsa, bu konuyu bir kere daha dikkatle düşünmelidirler.

Bir inanç sembolü, nefret sembolü haline dönüşüyorsa, çok tehlikeli bir dönem başlıyor demektir."

Ertuğrul'a sadece şu soruyu sormak istiyorum:

Başörtüsünü bir "inanç sembolü" olarak kabul ediyor musun?.. Ve "sorunun çözülmesini" samimi olarak gerçekten istiyor musun?..

Yoksa, "irtica" haberleri ile Hükümet'in elini-kolunu bağlayıp "patronunun rantına rant katmak" mı istiyorsun?..

ERTUĞRUL'UN 2 AY ÖNCEKİ YAZISI

Şimdilik sadece bu kadarla yetinip, "2 ay öncesi"ne gitmek istiyorum.

Tarih 3 Ekim 2007...

İsmet Berkan, Radikal'deki köşesinde şunları yazmıştı:

"Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer başta olmak üzere katı laiklik yanlılarına göre, başörtülü kadınlar evlerinde durmalı, üniversitede eğitim görmemeli, bunun doğal sonucu olarak mesleksiz ev kadınları olmalıdırlar."

Berkan'a ertesi gün cevap veren Ertuğrul Özkök ise; "Ya o babalar ve kocalar" dedikten sonra, yazısını şöyle bitirmişti:

"Eğer onu Berkan'ın dediği gibi gerçekten "başörtüsü" olarak kabul ediyorsak, türbanı başörtüsü gibi bağlamak, iyi niyeti göstermek açısından güzel bir adım olmaz mı?

Yani diyeceğim, bu kızların okuyamama sorumluluğunu Sezer'in üzerine yıkmak, o babalara, erkek kardeşlere, kocalara sorumluluklarını hiç hatırlatmamak adil bir gazetecilik olmuyor."

YIL 2002... ANKARA'DA BİR GÖRÜŞME

Ertuğrul Özkök, "2 ay önceki görüşü"nde samimi ise, yani, "türbanı(!) başörtüsü gibi bağlama"nın, "iyi niyeti göstermek açısından güzel bir adım" olduğunu düşünüyorsa, kendisine "tarihi bir anekdot" aktarmak istiyorum!.. Ki, "türbanlıya nefret"in nasıl ve kimden kaynaklandığını öğrensin!..

Ve tabiî, "çözümü kimin engellediğini" de!..

Yıl, 2002'nin başları... Yine böyle, "başörtüsü yasağı"nın yoğun olarak tartışıldığı günler!..

Genel Yayın Koordinatörümüz Mustafa Karahasanoğlu ağabey, "randevu" alıp, Ankara'ya gidiyor.

İktidarda, ANASOL-M Hükümeti vardır!..

Görüşeceği kişi, o dönemde "Ecevit'in sağ kolu" ve "Ecevit'in manevi evladı" olarak bilinen DSP'nin iki numaralı ismi Hüsamettin Özkan'dan başkası değildir!..

Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan, karşısında "sakallı" birini görünce, biraz panikler... Hele de bu kişi, "Vakit'in Genel Yayın Koordinatörü" ise!..

Uzatmayalım... Sohbet başlar!..

Mustafa Karahasanoğlu ağabey, gayet açık ve net söyler "çözüm teklifi"ni..

Der ki; "Başörtüsü yasağı konusunda, herkes topu birbirine atıyor!.. Hemen herkes; BAŞÖRTÜSÜ'ne değil de, TÜRBAN'a karşı çıktığını söylüyor!.. Bu söylemler arasında da, meselenin özü kaybolup gidiyor!.. Sizin hükümetiniz, bu probleme gerçekten çözüm bulmak istiyorsa, nasıl çözüm bulmak istiyorsa, bunu net olarak ortaya koysun!..

Bugünlerde kimi TAVŞAN KULAK modelinden bahsediyor, kimi KUZU KULAĞI modelinden!..

Bizim, gazete olarak tavrımız net:

Tesettüre uygun olmak kaydıyla; hangi şekil ve model olursa, biz varız!..

İşte size söz: Yeter ki saçların görünmeyeceği bir model olsun, biz destekleyeceğiz!"

Bir de "teminat" verir Mustafa ağabey;

"Bu problem, bir kangren haline gelmekten kurtulsun... Bunun için, biz üzerimize düşeni yapmaya, Ecevit başkanlığında olsa bile, bu Hükümet'e destek vermeye hazırız!..

Herhangi bir eleştiri gelirse, olayı başka mecralara çekmek isteyen olursa; risk alır, onlara da karşı çıkarız!"

Bunları söyleyen Mustafa Karahasanoğlu ağabey, yanında götürdüğü "örtünme modelleri"ni koyar masaya...

10 kadar örtünme şeklini gösteren modeller, karikatüristimiz Kemal Güler tarafından çizilmiştir!..

"Alın" der, "Bu modellerden hangisine aklınız yattıysa, onu seçin!.. Veya siz bir model bulun!.. Yeter ki; yıllardır kanayan bu yaraya bir merhem olalım."

Evet, Mustafa ağabey bunları söyler.

Son söz olarak da, "Çözüme varız" der!..

Başbakanlık binasındaki bu görüşme, "sabahın ilk saatlerinde" gerçekleşir!..

Odada, Hüsamettin Özkan'ın yanı sıra, o dönemde DSP Afyon Milletvekili olan Gaffar Yakın da bulunmaktadır!..

Konuşmalara o da şahit olur!..

Hüsamettin Özkan, görüşmeden son derece memnun olmuştur... "Enteresan" der, "Vakit'ten böyle bir teklifin gelmesi son derece enteresan!.. Bu teklifinizi ilgili yerlerle görüşecek ve bir model üzerinde anlaşmaya varılmasını sağlamaya çalışacağım!"

Sonra da, "biraz ürkek" karşıladığı Mustafa ağabeyi "kapıya kadar" uğurlar!..

BEKLENEN SES, SİVAS GÜRÜN'DEN!

Mustafa ağabey, son derece "umutlu" döner İstanbul'a...

“Hüsamettin Bey'i son derece istekli gördüm...” der, “Bu iş, galiba yakında çözülecek!”

Bizler, "olumlu bir işaret" beklemeye başlamıştık ki, “beklenen ses” Sivas’ın Gürün ilçesinden geldi.

Ya da, biz öyle yorumladık!..

O günlerde 2. Ordu Komutanı olan Org. Edip Başer, 29 Mayıs 2002’de Sivas/Gürün’de katıldığı törenlerde diyordu ki:

¥ “Ordunun dine karşı olduğunu iddia edenler ve Atatürk’ün dinsiz olduğunu söyleyenler olabilir!.. Böyle bir şeyin olması elbette mümkün değil. Maalesef bazı kötü niyetli ve art düşünceli insanlar, bunları dahi sizlere söyleyeceklerdir. Bu ordu kimin nesi, nereden aldık getirdik bu orduyu, Avrupa’dan mı ithal ettik?

Bu ordu, Hacı İsmail Efendi’nin torunlarından biri olan kişinin okuyup, askeri okullarda paşa olmasından, ordu komutanı olmasından ve bunun gibi daha nicelerinden oluşur.

İşte sayın paşalarımız buradalar. Sizler gibi köyden ve kentten kopup gelen insanlar. Bütün bu insanlar dindar ise, bu ordu nasıl dinsiz olur? Onlara bunu sormak lazım. ‘Orduya niye dinsiz diyorsunuz?’ diye.”

¥ “Ordu, başörtüsüne karşı değil. Ordu, başörtüsünü belli bir biçimin siyasi amaçlarla istismar etmesine karşı.

Ordu, dini inançların da sömürülmesine karşı.

Çünkü ordu dine saygılıdır!”

ÇÖZÜMÜN BOĞULDUĞU GÜN!

“İşte” demiştik;

“İşte çözümün işaretleri!”

Bu sözleri o kadar “iyi niyetle” yorumlamıştık ki; “Demek ki” dedik, “Hüsamettin Bey sözünü tuttu... Görüşeceğini söylediği ilgili yerler, askerler olsa gerek.. Demek ki Edip Paşa’yla görüştü, o da mesajın alındığını söylüyor!”

Beklemeye başladık...

Koskoca 2. Ordu Komutanı “Ordu, başörtüsüne karşı değil!” dediğine göre, demek ki çözüm çok yakın!..

Kulağımız kirişte... “Türkiye’yi mutlu edecek” ve “gerilimi sona erdirecek” bir adım atılmasını bekliyoruz!..

Aaa, o da ne?..

29 Mayıs’ta “Ordu, başörtüsüne karşı değil” diyen Org. Edip Başer, Ağustos başındaki Yüksek Askeri Şûra’da “emekli” ediliverdi, iyi mi?..

Yani, sizin anlayacağınız;

Umduğumuz “dağ”lara yine “kar”lar yağdı!..

Daha daha sonra olanlar ise, hepinizin malumu!.. Org. Edip Başer’in emekliye ayrılmasının ardından, bu defa da “DSP’de parçalanma süreci” başladı... Hüsamettin Özkan ile Ecevit’in arası açıldı!.. Bir grup, DSP’den ayrılıp, YTP’yi kurdu, MHP “erken seçim” istedi filan derken, Türkiye yepyeni bir döneme girdi!..

Tabii bu arada;

“Başörtüsü” de unutuldu, “belli bir biçim”in istismar edilmesi söylemleri de!..

"Öz" de unutuldu,. "şekil" de!..

"Sorun" da unutuldu, "çözüm" de!..

ÖRTÜYÜ ASIL İSTİSMAR EDEN KİM?


Ertuğrul’a demek istediğim şu:

"Kızların okuyamama" sorumluluğu "biz"e yıkılamaz!.. Biz, yani Vakit gazetesi; biz, yani başörtülülerin derdini dert edinen bu gazete; sadece "söylem"le değil; aktardığım olayda görüleceği gibi "eylem"le de çözüm için uğraştı!..

Mustafa ağabey, Ankara'ya gitti, karikatürist arkadaşımız Kemal Güler'in çizdiği "başörtüsü bağlama modelleri"ni teklif etti Hüsamettin Özkan'a!..

Evet, biz; böyle davranmakla "türbanı başörtüsü gibi bağlamaya" da destek vereceğimizi gösterdik!..

Eğer, bütün bunlar Ertuğrul’un dediği gibi "iyi niyet göstergesi" sayılacaksa; bu ülkede "iyi niyeti göstermek" açısından "ilk adım"ı atan biz olduk!..

Sonuç ortada!..

"Çözüm" lâfını ağzına alanlar gitti!..

Şimdi sormak istiyorum Ertuğrul'a;

"Türbanı, siyasal bir nefretin simgesi" haline getiren kimdir?.. Başındaki "örtü"ye kesinlikle "türban" demeyen insanlar mı, yoksa "başörtüsünü türbanlaştıranlar" mı?..

Veya, veya;

Başörtüsü yasağını bir "rant" aracına dönüştürenler mi?..

Ertuğrul şunu iyi bil:

Bu ülke için, "kafasına örtü takanlar" asla dert olmaz...

Bu ülke için asıl dert, "kafasını örtüye takanlar"dır!..

"Siyasal bir nefretin sembolü" olanlar, “kafalarını örtü ile bozanlar”dır!..

"Dinin bir emri" olan örtüyü "siyasallaştıran" da onlardan başkası değildir!..

Bir "binbaşı" ki, "kürsüde ödül bekleyen başörtülü" kız çocuğuna "indirin onu" diye bağırıyorsa, "nefretin simgesi"ni başka yerlerde aramaya herhalde gerek yok!..

Bilmem, anlatabildim mi Ertuğrul?!?



Türban, neyi örtüyor?

“Türban, neyi örtüyor?..” Bu "maksatlı" soru yıllardır soruldu... Türbanın altında, "bit yeniği" ve "çapanoğlu" arayanlar oldu... Oysa türban, sadece "saçları" örtüyordu...

Ama, "türbanlıya nefret" haberleri ile "asıl nelerin örtülmeye çalışıldığını" şu haber gözler önüne seriyor:

“ABD’nin ekonomi dergisi Forbes’in 2001 yılı dünyanın en zenginleri listesinde Aydın Doğan, 620. sırada yer almıştı. Aynı Aydın Doğan, 2006 yılında ise 618. sıraya yükseldi...

Economist Dergisi’nin ‘En zengin 100 Türk’ araştırmasının bu yılki sonuçlarına göre ise, Aydın Doğan’ın serveti 8 milyar dolara yaklaştı. Aydın Doğan, Türkiye’nin en zenginleri listesinde 7. sıradan 3. sıraya yükseldi.”

Şimdi anladınız mı "İrtica!.. Türban... Cami!.. Ayet!.. Kurban... Namaz molası... Mahalle baskısı!" haberlerinin neleri örttüğünü!..

Tam bir "cambaza bak" taktiği!.. "Türkiye geri gidiyor" dedikçe, "Patron, tam gaz ileri gidiyor" maşallah!..


HASAN KARAKAYA..
 
güzel bir yazı. Emeğine sağlık. Ama sözler yine havada kalıyor maalesef. Bu yazının bakılmaması vede yorumlanmamasıda bir hayli ilginç bence.
 
türbanı 12 eylül hükümeti icat etti..solun sesini bastırmak adına sola alternatif olması adına 12 eylül cuntası icat etti..

ha eğer başörtüsü dersenz o hep vardı...
 
Bu sorunu çözmek için gerçek tanımlara ihtiyacımız var.

1. Türban nedir ?
2. Türban Sembolmüdür ?
3. Türban yada Din Siyasi amaçlar uğrunda kullanılmalı mı ?
4. Türban Başörtüsü savunucuları yada karşıtlarının Bahsettiği Özgürlük nedir ?
5. Dinde Kapanmanın Sınırı nedir ? Bu sınırları Devlet Ve sosyal Yaşama nasıl koyarız yada herkesi buna adapte edebiliriz...


Bu sorunu yaratanlar ve bu sorundan rant elde edenler. (Ran elde eden kısımlar her iki taraftada var karşıt va savunucuların belli bir kısmı bundan rant sağlıyor)

Bundan rant edenler bizi çok ince yeremizi buldular. Biz Devletimizi ve Dinimizi tam olarak anlayamadığımızı ve kendi görüşlerimizden çok şuncu buncu olduğumuzu çok iyi biliyorlardı. Ve Rant sağlamak isteyenler ortaya bir problem oluşturdu ve biz bu problemin etrafında cemberimizi 2 merkez olarak oluşturduk...


Bu sorunu çözmek için ilk başta öz eleştirimizi yapacağız. İlk önce ne bildiğimizi ve bildiklerimizin doğruluğunu garantiliyeceğiz. Bunun ardından Devletimizin ve Bu devletin tebasının(vatandaşlarının) belli bir mütabakat sağlamasını bekleyeceğiz. Bu mütabakat iki tarafın isteklerinide karşılamalı... Birine verirken ötekinden almamalı.. Devletin duruşuna ve işleyişine müdahale etmeden yıkmaya çalışmadan yapılmalı.

Ve hiç bir problemi tevhideye olayındaki gibi kişiselleştirmeden toplumun geneli üzerinden çözmeliyiz. Eğer Tevhidiyedeki gibi problemleri kişiselleştirirsek. Bu Devlette 70 MİLYON problem sorun var demektir....

Her neyse Çözüm belli..

Önce Dini Devleti anla
Ardından Problemin üzerine empati kurarak git...
 
yazıya katılmıyorum herhangi bi yorumda yapmıcam artık gına geldi çünkü bu konudan:)
 
TURBAN............TURBAN..............TURBAN
Bu konu Artık iyice anlaşılmalı.
Birileri Bu konuyu ısıtıp ısıtıp piyasaya sürüyor.
Amaç nedir acaba.

Tuban Gerçekten Yazıda Belirtildiği gibi;'''siyasal bir nefretin simgesi"' mi?
İktidara gelmek isteyen bir partinin oy toplamak için salladığı bir flama mı?
Yoksa (Her Yönden) Rant elde etmek için ortaya sürülen bir meta mı?
Yoksa yoksa ABD emperyalizminin (ILIMLI İSLAM) projesinin bir parçası mı?
Ya da uluslar arası projelere imza atan güçlerin satranç tahtasındaki bir piyonu mu?
........
.........
Tüm bu sebeplerin bileşkesi de olabilir.

Önce TURBANın ne olduğunu, hangi amaca hizmet ettiğini iyi analiz etmek gerekir.

Çıkarılacak her sonuca göre çözüm şekli farklı olacaktır.

Fakat inanıyorum ki,

Turban Konusunun gerçek niyeti şudur diye tüm gerekçeleri, kanıtları ve belgeleriyle
ortaya konulsa dahi buna inanmayacak kişilerin oranı en az % 70 olacaktır.

Yalnız şunun iyi bilinmesi gerekir; Yedekte başka bir TÜRKİYE YOK.
 
Türban Takanlar.

Türbanp bağlama sekline bakarsanız bunlar kendi aralarında fikri ve siyasi birliktelik yaratmışlar.Aslında inanç üzerinden kendilerini oyuna getiren siyasiler rant sağlıyor.Peki Dünya bizdeki değişmeye nasıl bakıyor.işte bir alıntı örnek....................


Viyana'nın Karlsplatz semtinde Teknik Üniversite bahçesindeki heykel sergisinde, heykeltıraş Olaf Metzel'in "Turkish Delight" (Türk Lokumu) adlı, başörtülü, ancak bütün vücudu çıplak bir Türk Müslüman kadını tasvir eden heykeli, ülkedeki Türk sivil toplum kuruluşlarının büyük tepkisini çekti.

Heykeltıraş Metzel'in başı örtülü, ancak diğer bütün bedeni açık Tük kadınını temsil ettiği öne sürülen çalışması büyük tepki çekti. Viyana Teknik Üniversitesi'nin Türk öğrencileri, heykelin kaldırılmasını isterken, Avusturya Türk Federasyonu Başkan Yardımcısı Feyzullah Andak, "Bu çirkin heykelin ne amaca hizmet ettiğini bilmiyoruz. Ama hoş bir şey olmadığını biliyoruz. Bizi de üzdüğü bir gerçektir. Avusturyalı yetkili makamlardan heykelin bir an önce kaldırılmasını talep ediyoruz" dedi.

Halk Partisi (ÖVP) Viyana Eyalet Parlamentosu Milletvekili ve Entegrasyon Sözcüsü Mag. Şirvan Ekici de, "Heykel, bir kadın olarak beni de çok rahatsız etti. 11 Eylül'den sonra gergin bir havada yaşıyoruz. Bu hava içindeyken, böyle bir sanat çalışması uygun değil" dedi ve ekledi: "Provokatörlerin oyununa gelmeyin."

Resim koyamıyorum etik olmaz diye...
---------ALINTIDIR..




Türk ulusuna namus Diye başımı kapat diyen zihinler o İnsanların Dinlerine saygıdan mı bunları istiyor yoksa başka şeyler mi var.Gerçekten Kültür ve inancın dan dolayı Eşarp takmak isteyenlerle Belli grubun sıkma tabiredilen türban takanları cok farklı......!
:melek
 
Vallahi kim icat etti bilmemde anlamadığım bu türban icad edilmeden biz müslüman değil miydik?.Analarımız ninelerimiz yıllardır örtünmemiş mi?Çünkü bu türban icad edilmeden ne kimsenin türbanla bir sorunu vardı nede zulüm muhabbeti yapanlar.Oysa türban icad edildi ve Allahın yarattığı en mükemmel dinin tek hükmü buymuş gibi bir patırtıdır gidiyor.E bundan öncede bu memleketin %99 u müslümandı bundan öncede göreneğimizde yazma vardı analarımızın yazmasıylada kimsenin bir alıp veremediği yoktu.Demekki türban icad oldu huzur bozuldu.var bir hikmeti ya girmiycem bu tartışmalara çünkü gerçekten bıktırdı artık.
 
bu yazı gercekleri bazı insanların suratına tokat gibi vurur diye ümit ediyorum ama niye nafile.........
 
ya cahilliğe o kadar üzülüyorum ki. Ya arkadaşlar bu ülke yıllardır işgal içindeydi. adamların derdi sadece bizi oyamaktı. Uygun zamanda uygun olayları lanse edip bizi oyalamaktan başka bişey yapmadılar. Soruyorum size kaçımız evindeki kuran'ı okuyor ??? daha doğrusu "Çarpar!" diye saygı gösterip okumuyor ??? Arkadaşlar bu ve bunun gibi binlerce olay var. Madem günah diye millet siyahlara bürünüyor. Neden siyahlara bürünen bazı insansı varlıklar mağazalarda hırsızlık yapıyor ??? Neden pislik kadınlar gece barda sıçana kadar içip daha sonra arabaya binince başörtüsü takıyorlar ???? İşte bu yüzden... Halk cahil olduğu sürece yabancı devletler bize istediklerini yaptırabilir. İstediklerini....
 
Geri
Üst