- Katılım
- 3 Şub 2006
- Mesajlar
- 6,597
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 118
Allahu Teala buyurur ki:
"De ki: Ey günahlara dalıp haddi aşan kullarım! Allah';ın
rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar.
Şüphesiz O, çok bağışlayan, çok acıyandır. Size azap gelip çatmadan önce
Rabbinize dönün ve O'na teslim olun.";
Rasulullah (s.a.v) Efendimiz, meâlini verdiğimiz bu ayet hakkında
buyurmuştur ki:
";Bana, dünya ve içindekiler verilseydi, bu ayet kadar
sevinmezdim.";
Hiç şüphesiz Efendimizin bu sevinci ümmeti içindir. Çünkü
Cenab-ı Hakk O'nun, makamına göre kusur sayılacak bütün hatalarını
affettiğini müjdelemiştir.
Tövbe kapısı kula ölüm gelene kadar açıktır. Bu açık kapıdan,
Allah'tan korkarak, O'nun rızasını arayarak, kul olduğunu
anlayarak kim girerse, tövbesi geçerli olur, günahı affedilir.
Küfür ve şirk dahil her günahın tövbesi vardır. Akıllı olup büluğa eren
her insanın Yüce Allah'a iman etmesi, hükümlerine teslim olması,
emirlerine uyması ve kusurları için tövbe etmesi farzdır. Bu iman,
teslimiyet ve tövbe sevgi ve iradeyle ölmeden evvel olmalıdır. Tövbe
sadece Allah'tan korkulduğu için yapılmalıdır. Allah rızası
düşünülmeyen pişmanlıklar faydasızdır. Kul, kusurlarına kalbini
Allah'tan perdelediği için pişman olmalıdır. Çünkü, insanlar
arasında kınanmaktan korkup kötü şeyleri terk etmek, itibarını kurtarmak
için tövbe yapmak, halkın içinde rezil olurum endişesiyle yaptıklarından
pişman olmak tövbe değildir.
Tövbe, irade ve sevgi ile Yüce Allah'a dönmektir.
Tövbe, kalbin Yüce Allah'tan uzaklığına yanmak, nefsin gafletine
ağlamaktır.
Ölüm gelene kadar tövbe kapısı herkese açıktır. Bu rahmet kapısını Yüce
Rabbimiz açmıştır ve kalbe tövbe duygusunu o vermiştir. Hiç kimse o kapıyı
kapatamaz ve insanı tövbe nimetinden mahrum edemez.
Arifibillah Muhyiddin b. Arabî'nin (k.s), belirttiği gibi ilâhî
rahmetten ümidi kesmek, insanın fıtratındaki kulluk kabiliyetinin tamamen
yok olması demektir. Halbuki bir fıtratta azıcık ilâhî nur kalmışsa, onun
Allah'ın gazabını geçen geniş rahmetine ulaşması, Rabbine dönmesi,
O'nu sevmesi ve O'na sevilmesi mümkündür.
İmam Kuşeyrî (k.s): "Allah'ın rahmetinden ümidinizi
kesmeyin." ayetine şu manayı vermiştir:
"Ey kulum! Bizim kapımıza gelip gitmeyi kessen de, kalbini bizden
koparma. Bizden sevgini ve ümidini kesme. Şüphesiz Allah, bütün günahları
affeder. Kul şunu da bilmelidir ki, onun kurtuluşu kendi yönelmesiyle
değil, Allah'ın lutfuyla olmaktadır. Allah'ın özel yardımıyla
kul Rabbine yönelmektedir. Yoksa, kendi gayret ve yönelmesiyle Yüce
Allah'ın fazlına ulaşmış değildir."
Rasulullah (s.a.v) Efendimiz buyurmuştur ki:
"Şüphesiz Allah, üzerine perde çekilmediği sürece tövbe eden kulunu
affeder. Kendisine:
-Kulun üzerine perde çekilmesi nasıl olur? diye sorulunca:
-Müşrik olarak ölmesidir, buyurdu.148
Efendimizin (s.a.v) şu müjdesi çok önemli:
"Bir kul, günah olan bir amel yaptığında,
peşinden:
-Rabbim! Ben bir günah işledim; beni affet! diye yalvarırsa Allahu
Teala:
-Kulum bir günah işledi; kendisini affedecek ve hesaba çekecek bir Rabbi
olduğunu bildi. Ben kulumu affettim! buyurur. Sonra kul, tekrar bir günah işlediğinde:
-Rabbim! Ben bir günah işledim; beni affet! diye yalvarır. Allahu
Teala:
-Kulum bir günah işledi, kendisini affedecek ve hesaba çekecek bir Rabbi
olduğunu bildi. Ben kulumu affettim! buyurur. Kul döner bir günah daha işler. Yine:
-Rabbim! Ben bir günah işledim; beni affet! diye yalvarır. Allahu
Teala:
-Kulum bir günah işledi; kendisini affedecek ve hesaba çekecek bir Rabbi
olduğunu bildi. Ey meleklerim! siz şahit olun, ben, kulumu affettim, ne yaparsa
yapsın!
buyurur."
Kul ne halde olursa olsun, Yüce Rabbine itimat etmeli ve O'na karşı
güzel zan beslemelidir. O (c.c), kullarına, zatına karşı takındıkları
tavır ve taşıdıkları zanna göre muamele etmektedir. Şu hâdisede olduğu gibi:
Hz. Rasulullah (s.a.v) anlatıyor:
"Sizden evvelki ümmetler içinde bir adam
vardı. Allahu Teala'nın varlığına ve birliğine iman hariç, işe yarar
hiçbir hayırlı ameli yoktu. Bir gün ailesine dedi ki:
-Öldüğüm zaman beni yakınız. Kemiklerimi havanda döverek toz ediniz. Sonra
rüzgarlı bir günde bu tozun yarısını karaya, yarısını denize atınız!
Vasiyet yerine getirildi. Aziz ve Celil olan Allah rüzgara:
‘Dağıttığın tozları topla' buyurdu. Rüzgar tozları topladı,
ilâhi huzura getirdi. Hak Teala adama:
-Neden böyle hareket ettin? diye sordu. Adam:
-Senden haya ettiğim, utandığım için ya Rab, diye cevap verdi. O zaman
Allahu Teala:
-Ben de seni mağfiret ettim, buyurdu."
KAYNAKLARIYLA TASAVVUF -2-
Dr. Dilaver SELVİ
"De ki: Ey günahlara dalıp haddi aşan kullarım! Allah';ın
rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar.
Şüphesiz O, çok bağışlayan, çok acıyandır. Size azap gelip çatmadan önce
Rabbinize dönün ve O'na teslim olun.";
Rasulullah (s.a.v) Efendimiz, meâlini verdiğimiz bu ayet hakkında
buyurmuştur ki:
";Bana, dünya ve içindekiler verilseydi, bu ayet kadar
sevinmezdim.";
Hiç şüphesiz Efendimizin bu sevinci ümmeti içindir. Çünkü
Cenab-ı Hakk O'nun, makamına göre kusur sayılacak bütün hatalarını
affettiğini müjdelemiştir.
Tövbe kapısı kula ölüm gelene kadar açıktır. Bu açık kapıdan,
Allah'tan korkarak, O'nun rızasını arayarak, kul olduğunu
anlayarak kim girerse, tövbesi geçerli olur, günahı affedilir.
Küfür ve şirk dahil her günahın tövbesi vardır. Akıllı olup büluğa eren
her insanın Yüce Allah'a iman etmesi, hükümlerine teslim olması,
emirlerine uyması ve kusurları için tövbe etmesi farzdır. Bu iman,
teslimiyet ve tövbe sevgi ve iradeyle ölmeden evvel olmalıdır. Tövbe
sadece Allah'tan korkulduğu için yapılmalıdır. Allah rızası
düşünülmeyen pişmanlıklar faydasızdır. Kul, kusurlarına kalbini
Allah'tan perdelediği için pişman olmalıdır. Çünkü, insanlar
arasında kınanmaktan korkup kötü şeyleri terk etmek, itibarını kurtarmak
için tövbe yapmak, halkın içinde rezil olurum endişesiyle yaptıklarından
pişman olmak tövbe değildir.
Tövbe, irade ve sevgi ile Yüce Allah'a dönmektir.
Tövbe, kalbin Yüce Allah'tan uzaklığına yanmak, nefsin gafletine
ağlamaktır.
Ölüm gelene kadar tövbe kapısı herkese açıktır. Bu rahmet kapısını Yüce
Rabbimiz açmıştır ve kalbe tövbe duygusunu o vermiştir. Hiç kimse o kapıyı
kapatamaz ve insanı tövbe nimetinden mahrum edemez.
Arifibillah Muhyiddin b. Arabî'nin (k.s), belirttiği gibi ilâhî
rahmetten ümidi kesmek, insanın fıtratındaki kulluk kabiliyetinin tamamen
yok olması demektir. Halbuki bir fıtratta azıcık ilâhî nur kalmışsa, onun
Allah'ın gazabını geçen geniş rahmetine ulaşması, Rabbine dönmesi,
O'nu sevmesi ve O'na sevilmesi mümkündür.
İmam Kuşeyrî (k.s): "Allah'ın rahmetinden ümidinizi
kesmeyin." ayetine şu manayı vermiştir:
"Ey kulum! Bizim kapımıza gelip gitmeyi kessen de, kalbini bizden
koparma. Bizden sevgini ve ümidini kesme. Şüphesiz Allah, bütün günahları
affeder. Kul şunu da bilmelidir ki, onun kurtuluşu kendi yönelmesiyle
değil, Allah'ın lutfuyla olmaktadır. Allah'ın özel yardımıyla
kul Rabbine yönelmektedir. Yoksa, kendi gayret ve yönelmesiyle Yüce
Allah'ın fazlına ulaşmış değildir."
Rasulullah (s.a.v) Efendimiz buyurmuştur ki:
"Şüphesiz Allah, üzerine perde çekilmediği sürece tövbe eden kulunu
affeder. Kendisine:
-Kulun üzerine perde çekilmesi nasıl olur? diye sorulunca:
-Müşrik olarak ölmesidir, buyurdu.148
Efendimizin (s.a.v) şu müjdesi çok önemli:
"Bir kul, günah olan bir amel yaptığında,
peşinden:
-Rabbim! Ben bir günah işledim; beni affet! diye yalvarırsa Allahu
Teala:
-Kulum bir günah işledi; kendisini affedecek ve hesaba çekecek bir Rabbi
olduğunu bildi. Ben kulumu affettim! buyurur. Sonra kul, tekrar bir günah işlediğinde:
-Rabbim! Ben bir günah işledim; beni affet! diye yalvarır. Allahu
Teala:
-Kulum bir günah işledi, kendisini affedecek ve hesaba çekecek bir Rabbi
olduğunu bildi. Ben kulumu affettim! buyurur. Kul döner bir günah daha işler. Yine:
-Rabbim! Ben bir günah işledim; beni affet! diye yalvarır. Allahu
Teala:
-Kulum bir günah işledi; kendisini affedecek ve hesaba çekecek bir Rabbi
olduğunu bildi. Ey meleklerim! siz şahit olun, ben, kulumu affettim, ne yaparsa
yapsın!
buyurur."
Kul ne halde olursa olsun, Yüce Rabbine itimat etmeli ve O'na karşı
güzel zan beslemelidir. O (c.c), kullarına, zatına karşı takındıkları
tavır ve taşıdıkları zanna göre muamele etmektedir. Şu hâdisede olduğu gibi:
Hz. Rasulullah (s.a.v) anlatıyor:
"Sizden evvelki ümmetler içinde bir adam
vardı. Allahu Teala'nın varlığına ve birliğine iman hariç, işe yarar
hiçbir hayırlı ameli yoktu. Bir gün ailesine dedi ki:
-Öldüğüm zaman beni yakınız. Kemiklerimi havanda döverek toz ediniz. Sonra
rüzgarlı bir günde bu tozun yarısını karaya, yarısını denize atınız!
Vasiyet yerine getirildi. Aziz ve Celil olan Allah rüzgara:
‘Dağıttığın tozları topla' buyurdu. Rüzgar tozları topladı,
ilâhi huzura getirdi. Hak Teala adama:
-Neden böyle hareket ettin? diye sordu. Adam:
-Senden haya ettiğim, utandığım için ya Rab, diye cevap verdi. O zaman
Allahu Teala:
-Ben de seni mağfiret ettim, buyurdu."
KAYNAKLARIYLA TASAVVUF -2-
Dr. Dilaver SELVİ