Suudi Prens’in şampanya içmesi elbette haber olacak

MARCUSX

New member
Katılım
19 Ocak 2008
Mesajlar
2,051
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Kaf Dağının Ardı
Suudi Prens’in şampanya içmesi elbette haber olacak

149yt0w.jpg


Sohbeti Hürriyet’te Vahap Munyar’ın köşesinde okudum. Bodrum Ticaret Odası Başkanı Mahmut Kocadon, Suudi Prensi Bandar Bin Al Suud’un kiraladığı teknede eşiyle birlikte şampanya içerken çekilen fotoğraflarının yayınlanmasının Bodrum turizmi için iyi olmadığını söylemiş.

Doğru mu söylemiş? Gazeteler bu haberi yayınlamamalı mıydı?

Evet, doğru söylemiş, gazeteler bunu yayınlamamalıydı.

Ama İngiliz, Fransız, İspanyol gazeteleri olsaydı öyle olmalıydı.

Nitekim bu ülkelerin medyası başta Suudiler olmak üzere şeriat düzeni ile yönetilen ülkelerden gelen zengin turistlerin çılgın haberlerine hiç yer vermezler.

Oysa bu ülkelere giden zengin Suudiler ve Araplar dünya jet sosyetesini oluştururlar, bu ülkelerin en zengin mekânlarında içkilerin su gibi aktığı, birbirinden güzel ve çıplak kızların kol gezdiği partilerde çılgınca eğlenirler. Ama bunlar medyada yer almaz.

Paris’in Şanzelizesi’nde ve San Trope’nin Vual Ruj’unda, Monte Carlo’nun Sporting Kulübü’nde (Fransızca isimleri Türkçe okunuşları ile yazdım.) Arap sosyetesinin müthiş görüntülerine tanık oldum. Hele Vual Ruj’daki bir şampanya savaşı vardı ki anlatmaya kelimeler yetmez.

Buna karşı eğer bu görüntüler Türkiye’de yaşanıyorsa, bizim bunu Batı medyası gibi saklama lüksümüz olamaz. Nedeni çok basit.

Türkiye’deki dinci kesim toplumun özellikle cahil kesimini hurafelerle uyutmaya ve onlara çağ dışı bir yaşam biçimini kabul ettirmeye, bu sayede de iktidarlarını sürdürmeye çalışıyor.

İnsanların, özellikle kadınların özgürlüklerinin elinden alınmasını dinin emri gibi sunan, toplumu inanan ve inanmayanlar olarak bölen zihniyetin sahtekârlığının da açığa çıkarılması gerek.

Fransa, İspanya için Suudilerin kendi ülkelerinde kadınlara araba bile kullandırmaması, onları simsiyah çarşaflar içinde yaşatması hiç önemli değil. Aynı şekilde bu kişilerin ülkelerini terk ettikleri anda tamamen farklı hale gelmeleri, haram dedikleri içkiyi su gibi içmeleri, ahlaksızlık dedikleri kadın erkek birlikteliğini sapıklık derecesinde yaşamaları da umurlarında olmaz. Onlar kazanacakları paraya bakar. Bu haberlerin yayınlanmasının bu para babalarını sıkıntıya sokacağını ve bir daha gelip bu tür para harcayamayacaklarını bildikleri için sessiz kalırlar. Ama Türkiye için durum farklı. Türk halkına da yapılan dayatmanın aslında nasıl bir sahtekârlığın sonucu olduğunu göstermek zorundayız. Eğer dinci zihniyet Türkiye’nin de Suudi Arabistan gibi olmasını istiyorsa, halk bunların temsilcilerinin aslında ne olduklarını görmelidir. Evet bu sahtekârlar Türkiye’ye, Bodrum’a çok para bırakabilirler. Bunu kaybetmek istemeyiz. Ama bu sahtekârlığın ortaya çıkmasının Türkiye’nin akıl ve zihin sağlığına getirisi turizmden gelecek paradan çok daha önemlidir.


*****



TARAFSIZ MECLİS BAŞKANI’NA BAŞARILAR



Başbakan’ın “demokratik talimatı” gerçekleşti ve koca AKP Grubu’ndan çıkan tek aday Mehmet Ali Şahin Meclis Başkanı oldu. Köksal Toptan’ın “son kullanma tarihinin” geçmesinden sonra göreve gelen Mehmet Ali Şahin’e başarı dileklerimi sunmak isterim.

Ama bir kuşkumu da iletmek istiyorum. Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Cem Topçu’nun uyarısı üzerine dikkatimi çekti.

Mehmet Ali Şahin biliyorsunuz Antalya Milletvekili. Yerel seçimlerde kendi bölgesinde AKP adayı Menderes Türel’in kazanması için yoğun çaba harcamış ve Genel Başkanı’na “Açık ara kazanıyoruz, gönlünüz rahat olsun” mesajı vermişti.

Çünkü Mehmet Ali Şahin seçim propagandası boyunca “Eğer başkan yine AKP’den olmazsa projelerinizi Ankara’da onaylatamazsınız” demişti. Buna rağmen seçimleri AKP değil CHP kazanmıştı. Mehmet Ali Şahin bu sonuca çok kızmış ve Antalya halkını nankörlükle suçlamıştı. Bu suçlama kervanına Başbakan da katılmış ve “Bu kadar hizmet alan bir kent nasıl olur da bizi değil muhalefeti seçer anlamıyorum” demişti.

Şimdi AKP’ye oy vermeyene hizmet de gitmeyeceğini söyleyen Şahin Meclis’in “tarafsız” başkanı oldu.

Hayırlara vesile olur inşallah.


*****



ASKERİ ŞÛRA İLE İLGİLİ İKİ NOKTA


BİRİNCİ NOKTA:
Bazı dinci gazetelere dikkat ettim, Şûra haberlerini gazetelerinin en önemli haberi yapmışlar. Üstelik hem askerler hem de alınan kararlar övülmüş. Bu manşetler askerin “çok güçlü ve baskıcı” olduğu iddia edilen dönemlerin manşetlerini hatırlatıyor.

Oysa bu kesim askerin de tıpkı diğer devlet kurumları gibi bir kurum olduğunu ileri sürüyor ve hatta bazıları “Genelkurmay’la Karayolları Genel Müdürlüğü arasında ne fark var?” diye soruyordu.

Peki Karayolları Genel Müdürü değiştiğinde neden haber manşete çıkarılıp da içerde iki sayfa ayrılmıyor o zaman?

İKİNCİ NOKTA: Genelkurmay Şûra’nın ardından Albay Durmuş Çiçek’le ilgili açıklama yaparak “Zaten kadro yoktu” dedi. Oysa Şûra öncesinde Albay’ın terfi listesinde olduğu belirtiliyordu. Bu aşamada hiçbir açıklama yapmayan Genelkurmay Çiçek’le ilgili neden ayrı bir açıklama yaptı? Buna neden gerek duyuldu? Yoksa Çiçek amiral olacaktı da Erdoğan “olmaz” mı dedi? Genelkurmay “zevahiri” mi kurtarıyor?


*****


SIRA ASKERDE

Devletin en tepesi dün Mehmet Ali Şahin’in Meclis Başkanı olmasıyla tamamen türbanlandı. Bir numara Cumhurbaşkanı, iki numara Meclis Başkanı, üç numara Başbakan türbanlı. Aslında hep unutulan bir isim var. Dört numara Anayasa Mahkemesi Başkanı da türbanlı.

Kadronun tamamlanması için Genelkurmay Başkanı’nın da eşinin türbanlı olması gerek. Ama bu şimdilik olanaksız görülüyor.

Buna karşı bir ara formül bulunabilir. Eski bir Genelkurmay Başkanı, ki ararsanız bulma olasılığınız var, hidayete erip eşinin başını türbanlayabilir. 30 Ağustos resepsiyonunda beşi yan yana gelir. Ortaya güzel bir tablo çıkar.

KAYNAK: http://haber.gazetevatan.com/haberd...06.08.2009&Newsid=252571&Categoryid=4&wid=142
 
Geri
Üst