- Katılım
- 23 May 2010
- Mesajlar
- 10,583
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Yazı yazmaya nasıl kalkışırsanız kalkışın ama sakın bu işi hafife almayın.
Usta yazar, kendi deneyimlerinden yola çıkarak genç yazar adaylarına öğüt ve taktikler veriyor.
Dünyanın en ünlü yazarı Stephen King, ‘On Writing’ (Yazma Üzerine) adlı kitabında, çocukluğundan başlayarak 'yazı yazma' işine nasıl giriştiğini, hayatındaki ne gibi tecrübelerin ‘yazarlık’ kariyerine neler kattığını uzun uzun anlatmış.
* Biz yazarız ve fikirlerimizi nerden bulduğumuzu birbirimize asla sormayız. Çünkü bunu bilmediğimizi biliriz. (Önsöz'den)
* Şimdi bir şeyi apaçık ortaya koyalım, tamam mı? Fikir deposu veya hikaye merkezi ya da Best-Seller'lerin gömülü olduğu bir define adası falan yoktur. (Yazıya temel oluşturan) fikirler, kelimenin gerçek anlamıyla 'gaipten' ortaya çıkarlar, bomboş gökyüzünden süzülüp dosdoğru üstünüze gelirler. Daha önce birbirleriyle hiç alakası olmayan iki fikir bir araya gelir ve güneşin altında yeni bir şey oluştururlar. Sizin işiniz bu fikirleri bulmak değil, fakat ortaya çıktıklarında onları tanımaktır. (s.25)
* Yazı yazma işine yaklaşırken sinirli, heyecanlı, ümitli veya ümitsiz olabilirsiniz. Belki yumruklarınız sıkılı, gözleriniz kısılı bir haldedir ve birilerini pataklamak istiyorsunuzdur. Bir kızın sizinle evlenmesini istediğiniz için veya dünyayı değiştirmek amacıyla yazmaya kalkışabilirsiniz. Yazı yazmaya nasıl kalkışırsanız kalkışın ama sakın bu işi hafife almayın. Tekrar söyleyeyim: Boş sayfanın başına sakın 'hafife alır' tavırla gelmeyin.
* Saygıyla veya soru sormadan gelmenizi istemiyorum sizden; siyaseten doğru ifade kullanmanızı veya mizah duygunuzu kenarda bırakmanızı da istemiyorum. (Tanrı aşkına, bir mizah duygunuz var sizin) Bu bir popülerlik yarışması değil, bu ahlak olimpiyatları değil, burası kilise değil. Yazmaktan bahsediyoruz burada, arabayı yıkamaktan veya gözlerinize makyaj yapmaktan değil. Bu işi ciddiye alıyorsanız devam edebiliriz. Eğer ciddiye almayacaksanız kitabı kapatıp başka bir şey yapmanızın zamanıdır. Arabayı yıkayabilirsiniz belki. (s.99)
Gramer, can sıkacak bir şey değildir
* Her seferinde düzgün ve tam cümleler mi kurmalısınız? .... Eğer çalışmanız parçalardan ve yarım kalmış cümlelerden oluşuyorsa, gramer polisi gelip sizi yakalayacak değildir... En iyi yazarlar, bazen kuralları gözardı ederler. Ama 'öteki türlüsünün daha iyi olduğundan' emin olmadıkça, bir yazar en iyisini kurallara uyarak yapar...... Gramer, can sıkacak bir şey değildir; düşüncelerinizi ayağa kaldırıp yürütürken tutunmanız gereken direktir. (s.113-114)
* Ancak kırk yaşımdan sonra fark ettim ki, düzyazısı veya şiiri basılan her yazar, başka birileri tarafından 'Tanrı vergisi yeteneğini boşa harcamakla' suçlanmıştır. Eğer yazınız kitap olarak basılmışsa, birileri mutlaka 'sizi bu konuda berbat hissettirmeye' çalışacaktır. (s.39)
* Başarılı bir yazar olmak istiyorsanız; kabalık, en az dikkat etmeniz gereken ikinci şey olacaktır. En az dikkat etmeniz gerekense, nazik cemiyet ve onun sizden beklentileridir. Elinizden gelen en iyi şekilde gerçekleri yazmak niyetindeyseniz, nazik bir cemiyetin üyesi olarak günleriniz zaten sayılı demektir. (s.142)
* Çalışma masanızı köşeye yerleştirin ve yazmaya oturduğunuz her seferinde niçin odanın ortasında olmadığını kendinize hatırlatın: Hayat, sanat için destek sistemi değildir. Doğrusu bunun tam tersidir. (s.94)
Çok okuyun çok yazın
* İyi bir yazar olmak istiyorsanız, iki şeyi herşeyden fazla yapmalısınız: Çok okuyun ve çok yazın. Benim bildiğim kadarıyla bu iki şeyin etrafından dolanabileceğiniz başka bir yol, bir kestirme yoktur. (s.139)
* Çok az okuyan (bazı durumlarda, hiç okumayan) insanların yazı yazmayı ve başkalarının bu yazdıklarını beğenmelerini umduklarına inanmak benim için çok zor ama böyle insanlar olduğunu biliyorum. Bana gelip de yazar olmak istediğini 'ama okuyacak zamanı olmadığını' söyleyen her şahıs için beş sent alsaydım, kendime güzel bir biftek ısmarlayabilirdim. Dobra konuşmam gerekirse; okuyacak zamanınız yoksa, yazacak zamanınız da yok demektir. Bu kadar basit. (s.142)
* Okumak zaman ister ve o camdan emzik (televizyonu kastediyor) zamanınızın çoğunu alır götürür. O aptal kutusunu kapatmak, söylemek isterim ki, yazdığınız yazıların kalitesi kadar, yaşam kalitenizi de geliştirecektir. TV seyretme saplantısından kurtulan pek çok insan, okuyarak ne kadar eğlenceli vakit geçirebileceğinin farkına varır. Hayatınızı bütünleştirmek için daha kaç TV dizisine ihtiyacınız var ki? Ve eğer, CNN'deki haber analizlerini, MSNBC'deki borsa haberlerini ve ESPN'deki spor haberlerini seyretmenizin ŞART olduğuna inanıyorsanız, yazı işini ne kadar ciddiye aldığınızı sorgulama vakti gelmiştir. (s.143)
* Bir ilham perisi vardır -genellikle ilham perileri kadındır ama benimkisi bir adam- ama sizin yazı odanıza şen şakrak bir şekilde girip daktilonuzun veya bilgisayarınızın üzerine yaratıcı peri tozu serpiştirmez o. Yerde yaşar, zemin adamıdır. Onun seviyesine inmeniz ve oraya inince onun içinde yaşayacağı bir ev yapmanız lazım.Yani bütün zor işleri siz yapacaksınız, o ise yan gelip yatacak ve purosunu içecek. Hatta sizi görmezlikten gelmeye çalışacak. Bunun adil olduğunu düşünüyor musunuz? Bence adil.. Pek bakılacak bir adam değildir bu ilham perisi. Pek konuşkan da sayılmaz, ama ilhamı vardır. O yüzden, çektiğiniz zahmetlere değecek, çünkü purolu adamın küçük kanatları ve sihirle dolu bir çantası var. Ve orada, sizin hayatınızı değiştirecek materyel mevcut. İnanın bana, ben biliyorum. (S.139)
Alper Eğmir-
Usta yazar, kendi deneyimlerinden yola çıkarak genç yazar adaylarına öğüt ve taktikler veriyor.
Dünyanın en ünlü yazarı Stephen King, ‘On Writing’ (Yazma Üzerine) adlı kitabında, çocukluğundan başlayarak 'yazı yazma' işine nasıl giriştiğini, hayatındaki ne gibi tecrübelerin ‘yazarlık’ kariyerine neler kattığını uzun uzun anlatmış.
* Biz yazarız ve fikirlerimizi nerden bulduğumuzu birbirimize asla sormayız. Çünkü bunu bilmediğimizi biliriz. (Önsöz'den)
* Şimdi bir şeyi apaçık ortaya koyalım, tamam mı? Fikir deposu veya hikaye merkezi ya da Best-Seller'lerin gömülü olduğu bir define adası falan yoktur. (Yazıya temel oluşturan) fikirler, kelimenin gerçek anlamıyla 'gaipten' ortaya çıkarlar, bomboş gökyüzünden süzülüp dosdoğru üstünüze gelirler. Daha önce birbirleriyle hiç alakası olmayan iki fikir bir araya gelir ve güneşin altında yeni bir şey oluştururlar. Sizin işiniz bu fikirleri bulmak değil, fakat ortaya çıktıklarında onları tanımaktır. (s.25)
* Yazı yazma işine yaklaşırken sinirli, heyecanlı, ümitli veya ümitsiz olabilirsiniz. Belki yumruklarınız sıkılı, gözleriniz kısılı bir haldedir ve birilerini pataklamak istiyorsunuzdur. Bir kızın sizinle evlenmesini istediğiniz için veya dünyayı değiştirmek amacıyla yazmaya kalkışabilirsiniz. Yazı yazmaya nasıl kalkışırsanız kalkışın ama sakın bu işi hafife almayın. Tekrar söyleyeyim: Boş sayfanın başına sakın 'hafife alır' tavırla gelmeyin.
* Saygıyla veya soru sormadan gelmenizi istemiyorum sizden; siyaseten doğru ifade kullanmanızı veya mizah duygunuzu kenarda bırakmanızı da istemiyorum. (Tanrı aşkına, bir mizah duygunuz var sizin) Bu bir popülerlik yarışması değil, bu ahlak olimpiyatları değil, burası kilise değil. Yazmaktan bahsediyoruz burada, arabayı yıkamaktan veya gözlerinize makyaj yapmaktan değil. Bu işi ciddiye alıyorsanız devam edebiliriz. Eğer ciddiye almayacaksanız kitabı kapatıp başka bir şey yapmanızın zamanıdır. Arabayı yıkayabilirsiniz belki. (s.99)
Gramer, can sıkacak bir şey değildir
* Her seferinde düzgün ve tam cümleler mi kurmalısınız? .... Eğer çalışmanız parçalardan ve yarım kalmış cümlelerden oluşuyorsa, gramer polisi gelip sizi yakalayacak değildir... En iyi yazarlar, bazen kuralları gözardı ederler. Ama 'öteki türlüsünün daha iyi olduğundan' emin olmadıkça, bir yazar en iyisini kurallara uyarak yapar...... Gramer, can sıkacak bir şey değildir; düşüncelerinizi ayağa kaldırıp yürütürken tutunmanız gereken direktir. (s.113-114)
* Ancak kırk yaşımdan sonra fark ettim ki, düzyazısı veya şiiri basılan her yazar, başka birileri tarafından 'Tanrı vergisi yeteneğini boşa harcamakla' suçlanmıştır. Eğer yazınız kitap olarak basılmışsa, birileri mutlaka 'sizi bu konuda berbat hissettirmeye' çalışacaktır. (s.39)
* Başarılı bir yazar olmak istiyorsanız; kabalık, en az dikkat etmeniz gereken ikinci şey olacaktır. En az dikkat etmeniz gerekense, nazik cemiyet ve onun sizden beklentileridir. Elinizden gelen en iyi şekilde gerçekleri yazmak niyetindeyseniz, nazik bir cemiyetin üyesi olarak günleriniz zaten sayılı demektir. (s.142)
* Çalışma masanızı köşeye yerleştirin ve yazmaya oturduğunuz her seferinde niçin odanın ortasında olmadığını kendinize hatırlatın: Hayat, sanat için destek sistemi değildir. Doğrusu bunun tam tersidir. (s.94)
Çok okuyun çok yazın
* İyi bir yazar olmak istiyorsanız, iki şeyi herşeyden fazla yapmalısınız: Çok okuyun ve çok yazın. Benim bildiğim kadarıyla bu iki şeyin etrafından dolanabileceğiniz başka bir yol, bir kestirme yoktur. (s.139)
* Çok az okuyan (bazı durumlarda, hiç okumayan) insanların yazı yazmayı ve başkalarının bu yazdıklarını beğenmelerini umduklarına inanmak benim için çok zor ama böyle insanlar olduğunu biliyorum. Bana gelip de yazar olmak istediğini 'ama okuyacak zamanı olmadığını' söyleyen her şahıs için beş sent alsaydım, kendime güzel bir biftek ısmarlayabilirdim. Dobra konuşmam gerekirse; okuyacak zamanınız yoksa, yazacak zamanınız da yok demektir. Bu kadar basit. (s.142)
* Okumak zaman ister ve o camdan emzik (televizyonu kastediyor) zamanınızın çoğunu alır götürür. O aptal kutusunu kapatmak, söylemek isterim ki, yazdığınız yazıların kalitesi kadar, yaşam kalitenizi de geliştirecektir. TV seyretme saplantısından kurtulan pek çok insan, okuyarak ne kadar eğlenceli vakit geçirebileceğinin farkına varır. Hayatınızı bütünleştirmek için daha kaç TV dizisine ihtiyacınız var ki? Ve eğer, CNN'deki haber analizlerini, MSNBC'deki borsa haberlerini ve ESPN'deki spor haberlerini seyretmenizin ŞART olduğuna inanıyorsanız, yazı işini ne kadar ciddiye aldığınızı sorgulama vakti gelmiştir. (s.143)
* Bir ilham perisi vardır -genellikle ilham perileri kadındır ama benimkisi bir adam- ama sizin yazı odanıza şen şakrak bir şekilde girip daktilonuzun veya bilgisayarınızın üzerine yaratıcı peri tozu serpiştirmez o. Yerde yaşar, zemin adamıdır. Onun seviyesine inmeniz ve oraya inince onun içinde yaşayacağı bir ev yapmanız lazım.Yani bütün zor işleri siz yapacaksınız, o ise yan gelip yatacak ve purosunu içecek. Hatta sizi görmezlikten gelmeye çalışacak. Bunun adil olduğunu düşünüyor musunuz? Bence adil.. Pek bakılacak bir adam değildir bu ilham perisi. Pek konuşkan da sayılmaz, ama ilhamı vardır. O yüzden, çektiğiniz zahmetlere değecek, çünkü purolu adamın küçük kanatları ve sihirle dolu bir çantası var. Ve orada, sizin hayatınızı değiştirecek materyel mevcut. İnanın bana, ben biliyorum. (S.139)
Alper Eğmir-