10 Ekim 2007′de “Ermeni Soykırımı Tasarısı”, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde 21 hayır, 27 evet oyu ile kabul edilmişti.
Ancak, Tasarı, onay için Kongre’ye gönderilmedi.
Bizim Amerikancı basın, bunu bir başarı olarak değerlendirdi, “ABD yönetimi Türkiye’yi darıtmak istemiyor” gibi söylemlerle Amerika’yı şirin göstermeye devam etti.
Halbuki, ABD yönetiminin bir amacı vardı.
Dışişleri Bakanı Rays (Rice) ve Savunma Bakanı Geyts (Gates)’in Kongre’ye gönderdikleri mektubun satır arasında bu amaç açıklanmıştı.Amerikancı basınımızın atladığı (!) bu mesajda, Rays ve Geyts, “Amerikan yönetimi olarak Türkiye’ye daha ileri düzeyde adım attırmak üzere olduklarını; Tasarının Kongreye gelmesinin bunu engelleyeceğini” şöyle ifade ediyorlardı:
“Bu Tasarının kabul edilmesi, Türkiye ile Ermenistan arasındaki uzlaşmayı destekleme ve Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu döneminde etnik Ermenilerin başına gelen bu trajik olayları daha ileri düzeyde tanıması yönündeki ABD çabalarına zarar verecektir”
Yani Rays ve Geyts, Kongre’ye: “Taş atıp kurbağayı ürkütmeyin, biz onu sağ sol omuz darbeleri ile istediğimiz yöne sürüklüyoruz. Türkiye, başına oturttuğumuz yöneticiler eliyle Soykırımı tanıma yolunda ilerliyor, onun için fazla taşkınlık yapmayın” diyorlardı.
“Ermeni Soykırımı Yoktur” demeyi suç sayan yasa Fransız Senatosu’na neden gönderilmedi?
Her zaman olduğu gibi, Avrupa Birliği, işareti ABD’den almıştı. Fransa da, ABD’nin talimatını izleyecek, ABD ne yaptı ise aynen onu yapacaktı. Yani, 2006 yılında Fransız Meclisi tarafından kabul edilmiş olan “Soykırımın İnkarını Cezalandırma” Yasası, onay için Senato’ya gönderilmeyecekti.
Fransız Hükümeti adına Bakan Alen Marle (Alain Marleix), bunun nedenini şöyle açıkladı:
“Abdullah Gül’ün Erivan ziyareti üzerinden Türkiye bir “bellek çalışması” yapmaya başladı. Bunun cesaretlendirilmesi gerekir”
Yani Fransız Bakan, aynen Amerikalı meslekdaşları gibi, “Durun, acele etmeyin. Türkiye’yi kıvama getiriyoruz. Pişmiş aşa soğuk su katmayın” diyordu.
Yeni süreç: “Bellek (hafıza) çalışması”
İşte, yeni süreç, yani “bellek çalışması” yani “Türk insanına geçmişte atalarının yaptığı soykırımı hatırlatma” çabası, bu suretle başlatılmış oldu. Türk insanı bu suçlarını kendisi hatırlayamayacağı için (geri zekalıdır çünkü), ona
ileri zekalı aydın (!) ların bunu hatırlatması gerekiyordu. Onun için, AB’den, Soros’tan Avroları cebe indirdikten sonra bellekleri açılıp “atalarının suçlarını” hatırlamış olan 4 aydın, bunu Türk insanına da hatırlatmak için bir “özür kampanyası” başlattılar.
Doğal olarak, bu “suç hatırlatma” yönündeki “bellek çalışması”, yurtseverlerin tepkisini çekecekti. Ve çekti. İşte, Abdullah Gül’ün görevi burada devreye girmekti. İşareti Fransız Bakan’dan alan Gül, olaya balıklama atladı.
“Cumhur”un “başı” olarak, Gül, “bellek çalışması yaparak Türk insanına atalarının suçlarını hatırlatan” aydın (!) lara destek verdi.
Gül, şöyle dedi:
“Türkiye’de görüşler açıkça ifade edilebilir, çeşitli guruplar ve kişiler bir araya gelip fikirlerini açıklayabilir”
“Bizim devlet olarak tavrımız tüm komşularımızla ilişkilerimizi en iyi noktaya getirmek, tüm komşularımızla güven, istikrar temin etmek ve bütün bölgede refahın gerçekleşmesini temin etmek. Bunun yolu da buradan geçer”
Gül, açıklamasında çok açık bir şekilde “özür diliyoruz”cuların bildirisini savunuyor, bu kampanyanın, yürütücüsü olduğu “Ermeni açılımı”nın parçası olduğunu “Bunun yolu da buradan geçer” sözleriyle vurguluyor.
Harut Sassunyan
“Demokles’in Kılıcı inmedi, olduğu yerde asılı duruyor”
ABD’deki Ermenilerin en önemli yayın organı olan The California Courier’in sahibi Sassunyan, 26 Kasım 2008′de yayımlanan makalesinde şöyle diyordu: ABD’li yetkililer, Tayyip Erdoğan’a, Türkiye sınırlarını açıp Ermenistan ile
ilişkilerini normalleştirmezse Obama’nın Ermeni Soykırımı’nı resmen tanıyacağının, Kongre’nin de Tasarıyı geçireceğinin işaretini verdiler. Bu nedenle, Ermenistan’ın Türkiye ile Ortak Tarih Komisyonu kurulması için acele etmeye ihtiyacı yok. Türkiye zaten bu adımları atmaya hazır.
Gül’ün Erivan ziyaretinde varılan”Kamuoyunu ısındırma mutabakatı”
Varılan 3 maddelik mutabakat şöyle:
–Belirli bir zaman dilimi içinde Ermenistan’a sınır kapısı açılacak
–Kapı açılması için önce “kamuoyunun ısındırılması” yani “hazırlanması” gerekiyor.
Bunun için de , “Ortak Tarih Komisyonu” kurulacak
Komisyon kurulunca, “Bakın Ermeniler hizaya geldi, ortak çalışma yapıyoruz, soykırım iddialarının mesnetsiz olduğunu anlayacaklar” yollu yönlendirmelerle tepkiler kırılacak.
–Sınırlar açıldıktan sonra, ekonomik işbirliği geliştirilecek.
Gül’ün son beyanatında söylediği gibi, “Bölgede refah temin edilecek”, yani Ermenistan refaha kavuşturulacak.
Amma velakin, biz sınırları açıp Ermenistan’ı zenginleştirmeye soyunur iken, Ermenistan
–Soykırım iddiasından vaz geçmeyecek
–Kars Anlaşması’nı (yani mevcut sınırları) kabul ettiğini söylemeyecek
–Anayasasından “Doğu Ermenistan” “Batı Ermenistan” sözlerini çıkarmayacak
Türkiye’nin doğu bölgesi üzerinde hak iddia etmekten vaz geçmeyecek
–Azerbaycan topraklarındaki işgalini kaldırmayacak
Ve de bizim sırtımızdan zenginleştikçe, bu iddialarını daha bir kuvvetli söyleme olanağı bulacak.
“Ermeni Açılımı” tarihçesi
2002. Dışışleri Bakanı Yaşar Yakış:
“Erivan’la ilişkileri normalleştirmeye hazırız”
2005. Başbakan Tayyip Erdoğan:
“Türkiye, iktidarıyla, muhalefetiyle tarihiyle yüzleşmeye hazırdır”
2005. Erdoğan ve Gül:
“Ermeni meselesi için ortak bir komisyon kurulmalı ve bu mesele tarihçilere bırakılmalı”
28 Mart 2007. Abdullah Gül, Vaşingtın Taymz (Washington Times) gazetesinde çıkan makalesinde:
“Türk-Ermeni komisyonu kurulsun. Bu komisyon Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi için olumlu bir hava yaratacaktır.”
Avrupa
*Alıntı : Aydınlık
*Alıntı : Düşünce Suçluları
Ancak, Tasarı, onay için Kongre’ye gönderilmedi.
Bizim Amerikancı basın, bunu bir başarı olarak değerlendirdi, “ABD yönetimi Türkiye’yi darıtmak istemiyor” gibi söylemlerle Amerika’yı şirin göstermeye devam etti.
Halbuki, ABD yönetiminin bir amacı vardı.
Dışişleri Bakanı Rays (Rice) ve Savunma Bakanı Geyts (Gates)’in Kongre’ye gönderdikleri mektubun satır arasında bu amaç açıklanmıştı.Amerikancı basınımızın atladığı (!) bu mesajda, Rays ve Geyts, “Amerikan yönetimi olarak Türkiye’ye daha ileri düzeyde adım attırmak üzere olduklarını; Tasarının Kongreye gelmesinin bunu engelleyeceğini” şöyle ifade ediyorlardı:
“Bu Tasarının kabul edilmesi, Türkiye ile Ermenistan arasındaki uzlaşmayı destekleme ve Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu döneminde etnik Ermenilerin başına gelen bu trajik olayları daha ileri düzeyde tanıması yönündeki ABD çabalarına zarar verecektir”
Yani Rays ve Geyts, Kongre’ye: “Taş atıp kurbağayı ürkütmeyin, biz onu sağ sol omuz darbeleri ile istediğimiz yöne sürüklüyoruz. Türkiye, başına oturttuğumuz yöneticiler eliyle Soykırımı tanıma yolunda ilerliyor, onun için fazla taşkınlık yapmayın” diyorlardı.
“Ermeni Soykırımı Yoktur” demeyi suç sayan yasa Fransız Senatosu’na neden gönderilmedi?
Her zaman olduğu gibi, Avrupa Birliği, işareti ABD’den almıştı. Fransa da, ABD’nin talimatını izleyecek, ABD ne yaptı ise aynen onu yapacaktı. Yani, 2006 yılında Fransız Meclisi tarafından kabul edilmiş olan “Soykırımın İnkarını Cezalandırma” Yasası, onay için Senato’ya gönderilmeyecekti.
Fransız Hükümeti adına Bakan Alen Marle (Alain Marleix), bunun nedenini şöyle açıkladı:
“Abdullah Gül’ün Erivan ziyareti üzerinden Türkiye bir “bellek çalışması” yapmaya başladı. Bunun cesaretlendirilmesi gerekir”
Yani Fransız Bakan, aynen Amerikalı meslekdaşları gibi, “Durun, acele etmeyin. Türkiye’yi kıvama getiriyoruz. Pişmiş aşa soğuk su katmayın” diyordu.
Yeni süreç: “Bellek (hafıza) çalışması”
İşte, yeni süreç, yani “bellek çalışması” yani “Türk insanına geçmişte atalarının yaptığı soykırımı hatırlatma” çabası, bu suretle başlatılmış oldu. Türk insanı bu suçlarını kendisi hatırlayamayacağı için (geri zekalıdır çünkü), ona
ileri zekalı aydın (!) ların bunu hatırlatması gerekiyordu. Onun için, AB’den, Soros’tan Avroları cebe indirdikten sonra bellekleri açılıp “atalarının suçlarını” hatırlamış olan 4 aydın, bunu Türk insanına da hatırlatmak için bir “özür kampanyası” başlattılar.
Doğal olarak, bu “suç hatırlatma” yönündeki “bellek çalışması”, yurtseverlerin tepkisini çekecekti. Ve çekti. İşte, Abdullah Gül’ün görevi burada devreye girmekti. İşareti Fransız Bakan’dan alan Gül, olaya balıklama atladı.
“Cumhur”un “başı” olarak, Gül, “bellek çalışması yaparak Türk insanına atalarının suçlarını hatırlatan” aydın (!) lara destek verdi.
Gül, şöyle dedi:
“Türkiye’de görüşler açıkça ifade edilebilir, çeşitli guruplar ve kişiler bir araya gelip fikirlerini açıklayabilir”
“Bizim devlet olarak tavrımız tüm komşularımızla ilişkilerimizi en iyi noktaya getirmek, tüm komşularımızla güven, istikrar temin etmek ve bütün bölgede refahın gerçekleşmesini temin etmek. Bunun yolu da buradan geçer”
Gül, açıklamasında çok açık bir şekilde “özür diliyoruz”cuların bildirisini savunuyor, bu kampanyanın, yürütücüsü olduğu “Ermeni açılımı”nın parçası olduğunu “Bunun yolu da buradan geçer” sözleriyle vurguluyor.
Harut Sassunyan
“Demokles’in Kılıcı inmedi, olduğu yerde asılı duruyor”
ABD’deki Ermenilerin en önemli yayın organı olan The California Courier’in sahibi Sassunyan, 26 Kasım 2008′de yayımlanan makalesinde şöyle diyordu: ABD’li yetkililer, Tayyip Erdoğan’a, Türkiye sınırlarını açıp Ermenistan ile
ilişkilerini normalleştirmezse Obama’nın Ermeni Soykırımı’nı resmen tanıyacağının, Kongre’nin de Tasarıyı geçireceğinin işaretini verdiler. Bu nedenle, Ermenistan’ın Türkiye ile Ortak Tarih Komisyonu kurulması için acele etmeye ihtiyacı yok. Türkiye zaten bu adımları atmaya hazır.
Gül’ün Erivan ziyaretinde varılan”Kamuoyunu ısındırma mutabakatı”
Varılan 3 maddelik mutabakat şöyle:
–Belirli bir zaman dilimi içinde Ermenistan’a sınır kapısı açılacak
–Kapı açılması için önce “kamuoyunun ısındırılması” yani “hazırlanması” gerekiyor.
Bunun için de , “Ortak Tarih Komisyonu” kurulacak
Komisyon kurulunca, “Bakın Ermeniler hizaya geldi, ortak çalışma yapıyoruz, soykırım iddialarının mesnetsiz olduğunu anlayacaklar” yollu yönlendirmelerle tepkiler kırılacak.
–Sınırlar açıldıktan sonra, ekonomik işbirliği geliştirilecek.
Gül’ün son beyanatında söylediği gibi, “Bölgede refah temin edilecek”, yani Ermenistan refaha kavuşturulacak.
Amma velakin, biz sınırları açıp Ermenistan’ı zenginleştirmeye soyunur iken, Ermenistan
–Soykırım iddiasından vaz geçmeyecek
–Kars Anlaşması’nı (yani mevcut sınırları) kabul ettiğini söylemeyecek
–Anayasasından “Doğu Ermenistan” “Batı Ermenistan” sözlerini çıkarmayacak
Türkiye’nin doğu bölgesi üzerinde hak iddia etmekten vaz geçmeyecek
–Azerbaycan topraklarındaki işgalini kaldırmayacak
Ve de bizim sırtımızdan zenginleştikçe, bu iddialarını daha bir kuvvetli söyleme olanağı bulacak.
“Ermeni Açılımı” tarihçesi
2002. Dışışleri Bakanı Yaşar Yakış:
“Erivan’la ilişkileri normalleştirmeye hazırız”
2005. Başbakan Tayyip Erdoğan:
“Türkiye, iktidarıyla, muhalefetiyle tarihiyle yüzleşmeye hazırdır”
2005. Erdoğan ve Gül:
“Ermeni meselesi için ortak bir komisyon kurulmalı ve bu mesele tarihçilere bırakılmalı”
28 Mart 2007. Abdullah Gül, Vaşingtın Taymz (Washington Times) gazetesinde çıkan makalesinde:
“Türk-Ermeni komisyonu kurulsun. Bu komisyon Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi için olumlu bir hava yaratacaktır.”
Avrupa
*Alıntı : Aydınlık
*Alıntı : Düşünce Suçluları