Seçimler geldi Erdoğan milliyetçi kesildi!

manashan

New member
Katılım
27 Eki 2007
Mesajlar
164
Reaction score
0
Puanları
0
İcraatları ile bölücü mihrakların en büyük cesaret kaynağı olan Erdoğan seçimler geldiğinde milliyetçilik cübbesini giyiyor. Hatırlanacağı üzere daha önce "gerekirse papaz cübbesi bile giyerim" diyen Erdoğan papaz cübbesini de giymişti.

10nynhs.jpg


İcraatları ile bölücü mihrakların en büyük cesaret kaynağı haline gelen, Hristiyan ve Yahudi cemaatlerinin desteklediklerini açıkladığı Başbakan Erdoğan, her seçim dönemi geldiğinde ise bu cübbelerini çıkarıyor ve oy avcılıüı yapmak için müslüman ve milliyetçilik cübbesini giyiyor. Hatırlanacağı üzere daha önce "gerekirse papaz cübbesi bile giyerim" diyen Erdoğan papaz cübbesini de giymişti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Burada tek milletiz, tek bayrağız, tek vatanız, tek devletiz. Zaten bu dili anlayanlar inanıyorum ki, bu ülkede işte milli birlikten, beraberlikten yanadır. Gerçek manada milliyetçilik budur. Bunun dışında asla...'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Erzurum'da toplu açılış ve TOKİ evlerinin anahtar teslim törenine katıldı.

Konuşmasına, Erzurum'un, milli gücün ve milli iradenin anıtlaşmış bir şehri olduğuna işaret ederek başlayan Erdoğan, 23 Temmuz 1919'da Erzurum'da gerçekleşen kongrede, ''milli gücü kullanmak, milli iradeyi hakim kılmak, temel ilkedir' ifadesinin beyannamede yerini aldığını anımsattı.

3 Kasım 2002, 28 Mart 2004 ve 22 Temmuz 2007'de, Erzurum'un milli gücü ve iradeyi en iyi şekilde ifade ettiğini kaydeden Erdoğan, ''Bu meydanda ve sandıklarda, 'milletin üzerinde güç yoktur' dediniz. Milli iradenin üzerinde ipotek' yoktur dediniz, 'gölge yoktur', 'vesayet yoktur' dediniz. 'Yeter söz de karar da milletindir' dediniz'' diye konuştu.

Meydandakilerin ''Vur vur inlesin Baykal dinlesin'' sözleri üzerine Erdoğan, ''Dedik ya o beyefendiye cevap verecek zamanımız yok, yolcu yoluna gerek. Biz işimize bakalım. O hakaret etmeye devam etsin, o saygısızlığa devam etsin. Biz işimize bakalım'' dedi.

Erzurum'u elinden tutup ayağa kaldırmak için gece gündüz gayret gösterdiklerini belirten Erdoğan, bugün açılışı yapılacak olan hizmetlerin toplam değerinin 640 trilyon lira olduğunu söyledi.

Meydanda açılan ve ''Kepenklerimiz de açık, kapılarımız da açık, gönüllerimiz de açık'' yazılı pankartı gören Erdoğan, ''Şu ifadeniz bana çok anlamlı geldi. Ne dediniz, kepenklerimiz de açık, kapılarımız da açık, gönüllerimiz de açık' dediniz. Hoş geldiniz' dediniz, ben de 'hoş bulduk' diyorum'' dedi. Erdoğan, pankart için ayrıca Erzurum Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğinin de ''halkın nabzını ortaya koyması sebebiyle'' de teşekkür etmek istediğini ifade etti.

Erzurum'un, Cumhuriyet'in temellerinin atıldığı, Kurtuluş Savaşı meşalesinin yakıldığı bir şehir olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Erzurum, sadece doğunun değil, Türkiye'ni incisidir. Gelin görün ki, şu bizim iktidarımıza kadar, 10 yıllar boyunca bir çivi bile çakmadılar. Erzurum'u kendi kaderine terk ettiler. Bir kasaba, köy görüntüsüne mahkum ettiler. 81 ilimizle birlikte Erzurum'u yeniden inşa için kolları sıvadık.

Erzurum, bir köy, bir kasaba görüntüsünden kurtularak şehir görüntüsüne bürünmenin güzelliğini yaşıyor. Elbette, nihai hedefimize ulaşmış değiliz. Yaptıklarımız, yapacaklarımızın garantisidir. Erzurum'u, hak ettiği yere mutlaka kavuşacaktır.''

Sağlık alanında Erzurum'a yapılanlar hakkında da bilgi veren Erdoğan, bugün Erzurum'a yakışır 600 yataklı bölge eğitim ve araştırma hastanesini açtıklarını, Erzurum'u bölgenin sağlık merkezi haline getirdiklerini kaydetti.

Erzurum'da ayrıca hava ambulansını da devreye soktuklarını anlatan Başbakan Erdoğan, artık vatandaşın, karda kışta acaba mağdur olmayacağını söyledi.

Köylerden hastaların yeri geldiğinde helikopter, yeri geldiğinde paletli ambulanslar ile köylerinden alınıp tedavi için hastaneye götürüleceğini belirten Erdoğan, proje bugün 3 tanesi devreye sokulacak olan hava ambulansı sayısını, 17'e çıkaracaklarını bildirdi.

-ÜNİVERSİTE OYUNLARI-

Konuşmasında, hem Türkiye hem de Erzurum için büyük öneme sahip Dünya Üniversitelerarası Kış Olimpiyatlarına da değinen Erdoğan, bunu en iyi şekilde, kusursuz şekilde gerçekleştirmek için yatırımların başladığını dile getirdi.

Bu tesislerin olimpiyatlardan sonra da hizmet vermeye devam edeceğini kaydeden Erdoğan, ''Bu tesisler, Erzurum'a çehresini köklü şekilde değiştirecektir. Dünyanın, dünya gençliğinin akın edeceği, dünyanın gözünün Erzurum'un üzerinde olacağı bu büyük spor aktivitesi için yapılanları bizzat takip ediyorum ve bunları en kısa sürede tamamlamış olacağız'' diye konuştu.

Aktütün saldırısında şehit olan Uzman Çavuş Cahit Yıldırım'ı rahmetle minnet ile andığını belirten Erdoğan, şehit Uzman Çavuş Yıldırın, son izine geldiğinde TOKİ'den ev almayı istediğini, ancak peşinatı yetmediği için bunu gerçekleştiremediğini anlatarak, ''Bu, belediyeye intikal ettiğinde, bunu TOKİ ile paylaştı. Belediye de TOKİ ile paylaşarak, bir daireyi yavrumuzun ailesine teslim ettiler. Ben de duyarlılığından dolayı ilgililere teşekkür ediyorum'' dedi.

-''HİZMET ÜRETMEK BUDUR''-

TOKİ'nin kentsel dönüşüm projeleri hakkında bilgi veren Erdoğan, hiç imkanı olmayanlara, imkanı oluncaya kadar 45 metrekarelik daireler yapılacağını, az imkana sahip olanlara ise 100 YTL taksit ile 20 yıl vadeli konut imkanı tanımak için çalışmalar yaptıklarını anımsattı. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Projeler hazır, şimdi bunun da adımlarını atacağız. Hizmet üretmek, milletin enerjisini, millet için kullanmak budur, milletin zenginliğini Türkiye'nin zenginliğini yine Türkiye'ye, milletimize harcamak budur.

Biz kavganın, çatışmanın içinde olmadık, olmayacağız. Biz sonu gelmez siyasi çekişmelerin içerisinde olmadık, olmayacağız. Biz, gerilimlerin, çatışmaların tarafı olmadık, olmayacağız. Bizim, Türkiye için hayallerimiz var. Bizim Türk Milleti'ne aşkımız, sevdamız var.

Ben şu anda karşımda ne görüyorum biliyor musunuz? Şu anda karşımda 780 bin kilometrekareyi görüyorum. Ben şu anda karşımda 70 milyonu görüyorum. Ben şu anda karşımda, Türk'ü ile Laz'ı ile Çerkez'i ile Gürcü'sü ile Abaza'sı ile Boşnak'ı ile Arnavut'u ile milletimi görüyorum. Burada ayrım yok, burada farklı bakış yok.

Burada tek milletiz, tek bayrağız, tek vatanız, tek devletiz. Bu yola böyle girdik, böyle yürüyoruz, böyle yürüyeceğiz. Zaten bu dili anlayanlar inanıyorum ki, bu ülkede işte milli birlikten, beraberlikten yanadır. Gerçek manada milliyetçilik budur. Bunun dışında asla... Budur. Ve bu inançla, bu kararlılıkla, bu yolculuk devam edecektir.''

-KIRMIZI ÇİZGİLER-

''Biz, bu ülkede, etnik milliyetçiliğe karşı olduk, bölgesel milliyetçiliğe karşı olduk, biz bu ülkede ne mezhep ayrımı yaptık, ne din ayrımı yaptık. Bütün inançlara aynı mesafedeyiz. Böyle geldik, böyle gidiyoruz, böyle gideceğiz'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Biz, yaratılanı, yaratandan ötürü sevdik. Yoksa parasından, pulundan değil, makamından, mevkinden dolayı değil. Bunlar gelip geçici, 'makam' dediğin nedir ki bugün var, yarın yok. Para, pul dediğin nedir ki, bugün var yarın yok. İstediğin kadar zengin ol, trilyoner ol. Gömecekler o mezara. Gömerken de 'bu Türkiye'ni 1 numaralı zengini' demeyecekler, 'er kişi niyetine' diyecekler. Orada bir ayrım var mı? Mezarını bile boyuna göre kazacaklar, olay bu...

'Cumhurbaşkanı, başbakanı, bakan, milletvekili niyetine' diyecekler mi? Hayır. 'Er kişi niyetine' diyecekler. Öyleyse bu hava atmak nedir, bu afra tafra nedir? Onun için bize tevazu yakışır, mütevazı olmak yakışır, asla gurur değil.''

Erdoğan'ın bu sözleri üzerine, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal aleyhine atılan sloganlara karşılık da ''Hiç gerek yok. İşimize bakalım. Unutmayın ne dedik, Aşık Veysel gibi, ne dedik; uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece. Gideceğiz gündüz gece, biz biliyoruz ki, halka hizmet, Hak'ka hizmettir'' dedi.

-NOTLAR-

Başbakan Erdoğan, daha sonra meydandakilere ''beraber yürüdük biz bu yollarda'' şarkısını hep bir ağızdan söyletti.

Erdoğan'ın konuşmasından sonra asker üniformalı Abdullah isimli bir çocuk, Necip Fazıl Kısakürek'in ''Sakarya' şiirini okurken, Aktütün'de şehit olan uzman Çavuş Cahit Yıldırım'ın eşi nur Yıldırım'a evinin anahtarını Başbakan Erdoğan verdi.

''Tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek devlet'' yazılı pankart dikkati çekerken, Başbakan Erdoğan'a Erzurumspor atkısı hediye edildi.

KAYNAK
 
insanları tipiyle kılığıyla sınıflandıracaksak, dışarda insana benzemeyen çok yaratık var, suratına tüküresim gelmiyor ziyan olur tükürüklerim,
 
Aslında hiç yadırgamadım... Ankara Büromuz muhabirlerinden Fatih Akkaya'nın, bugün birinci sayfamıza “manşet” yaptığımız haberinin detaylarını okuyunca, hiç yadırgamadım... İlk tepkim; “tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş” şeklinde oldu... Çünkü CHP ile DTP arasındaki böyle bir ittifak girişimi “ilk değil”di... CHP, bunu daha önce de yapmıştı... Ancak, akla gelen ilk soru şu: “Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için Murat Karayalçın'ı aday gösteren CHP, Melih Gökçek karşısında bir varlık gösterebilecek mi?”
İkinci soru da şu:
Birbirleri hakkında sarfettikleri “köpeğin önüne atsan, yemeyeceği sözler” unutulacak mı?..
Önce Fatih Akkaya'nın haberine bakalım:
“CHP, Mart 2009'da yapılacak yerel seçimlerde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için DTP'den destek bekliyor. DSP'den umduğunu bulamayan CHP, Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın'a sıcak bakan DTP'nin kapısını çalmaya hazırlanıyor. Karayalçın, 2004'te seçimlere dönemin DTP'si DEHAP'la birlikte girmişti.
2004 seçimlerinde Ankara Büyükşehir'de CHP'nin adayı Yılmaz Ateş, SHP-DEHAP ittifakının adayı ise Murat Karayalçın olmuştu. Ancak Ateş ve Karayalçın toplamda bile Melih Gökçek kadar oy alamamışlardı...
CHP'nin kapısını çalacağı ilk parti DSP olacak...
CHP, DSP'den Ankara Büyükşehir'de adayları Karayalçın'ı desteklemelerini istiyor.”

1991'de DE İTTİFAK YAPMIŞLARDI
İşte Fatih'in bu haberini okuduktan sonra, hiç yadırgamadım... Biraz önce dediğim gibi; CHP'nin bu tavrı “ilk değil”di... “CHP, bunu hep yapıyor”du..
Biliyorsunuz, “1991 seçimleri”nde de “SHP-HEP ittifakı” yapılmış ve Deniz Baykal, ancak bu ittifak sayesinde Meclis'e girebilmişti...
Tabiî, sadece Deniz Baykal değil, bu “ittifak” sayesinde, “HEP'liler” de Meclis'e adım atmışlardı...
Hatırlarsınız...
23 Mart ve 24 Mart 2007 tarihlerinde “Vakit'in manşetleri”ni bu konuya ayırmış ve demiştik ki;
“İttifak'ın iki lideri”
“Baykal HEP'e borçlu”
Olayın detayı özetle şöyleydi:
“CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, terör örgütü PKK'nın lider kadrosunu TBMM'ye sokan ittifakın içinde yer almıştı.
1991'de kurulan SHP-HEP ittifakı çatısı altında TBMM'ye giren milletvekillerinden ikisi, bugün lider konumunda... Bunlardan biri dönemin Antalya Milletvekili Deniz Baykal, bugün CHP Genel Başkanı... Diğeri ise dönemin Siirt Milletvekili Zübeyir Aydar, bugün terör örgütü PKK/Kongra-Gel'in Genel Başkanı!..”

KARAYALÇIN DA DOĞRULAMIŞTI
Bu haberi verdikten sonra, “taraflar”a da cevap hakkı vermiştik. Meselâ, CHP eski Genel Sekreteri, dönemin SHP Parti Meclisi üyesi Adnan Keskin, Vakit'e yaptığı açıklamada şunları söylüyordu:
“Sayın Baykal'ın ittifak sürecinde herhangi bir itirazı olmadı. HADEP'le ittifak yapıldı. HADEP adaylarının belirlenmesi yetkisi tek başına HADEP'e verildi. Nitekim Leyla Zana, Orhan Doğan, Hatip Dicle gibi isimler aday gösterildi, seçime gidildi. Sayın Baykal, Antalya'dan milletvekili seçildi.
Zana'lar, Doğan'lar, Dicle'ler milletvekili seçilerek Meclis'e girdi. Sonra birtakım olaylar yaşanınca; Baykal, HADEP'in adaylarının belirlenmesi yetkisinin neden bu partiye verildiğini eleştirmeye başladı. Ama en başta herhangi bir tepkisi olmadı.”
1991 seçimlerinde SHP ile HEP'in ittifakı olduğunu doğrulayan SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ise, şunları söylüyordu:
“Ortak listeler hazırlandı. Deniz Baykal da Antalya'dan birinci sıradan adaydı. Baykal'ın buna bir itirazı olmadı. Milletvekilliği adaylığını da geri çekmedi, ya da daha sonra milletvekilliğinden istifa etmedi. O seçimlerde, CHP'de bugün milletvekili olan bazı isimler de o ittifak döneminde milletvekili seçilmişlerdi.”
Evet; Adnan Keskin ve Murat Karayalçın, o günlerde bunları söylüyordu... Peki, “HEP cephesi” ne diyordu bu ittifak konusunda?..
Söz, dönemin Şırnak Milletvekili Mahmut Alınak'ta... Alınak, diyor ki;
“HEP'in Antalya'da 30 bin oyu vardı... Eğer HEP'liler oy vermeseydi, Deniz Baykal kesinlikle seçilemezdi!”
Devam ediyordu Alınak:
“Baykal ve ekibi, Erdal İnönü liderliğindeki SHP'den dışlanmıştı!. Öyle bir dışlanmışlardı ki, Baykal ve arkadaşlarının kanun teklifleri, önergeleri gruptan geçmiyordu, günlerce bekletiliyordu.
Ama ben Deniz Baykal'a sahip çıktım ve Grup Başkanvekilleri olarak böyle bir şeye hakkımızın olmadığını söyledim.
Biz olmasaydık Deniz Bey ve ekibi SHP'den kopmak zorunda kalacaktı.
CHP yasaklıydı o zaman. CHP'ye de geçemezlerdi. Politika hayatları bitecekti.
Deniz Bey, bugün 'bölücülükle' suçlanan insanların sayesinde siyasette yükseldi.”
Olayları ve görüşleri bu kadar ayrıntılı aktardım ki; “fotoğraf” iyice ortaya çıksın ve sizler bir “zihniyet”i, bir “kafa yapısı”nı çok iyi göresiniz!..
İşte bu Baykal, “Meclis'e girmesini HEP'lilere borçlu” olan bu Baykal, daha sonraki yıllarda, Tayyip Bey'i; Apo'ya “sayın” demekle suçlamıştı, iyi mi?..
Oysa Tayyip Bey, “sayın” filan dememişti...
Velev ki; desin!..
Peki, “PKK sempatizanlığı” ile suçlanan HEP'lilerle “ittifak” yapan ve onları “Meclis'e taşıyan” kimdi?
Ne garip değil mi;
“SHP-HEP ittifakı” ile Meclis'e giren Bay Baykal, daha sonraları “Kürt temsilcileri”nin karşısına geçti.

KARAYALÇIN DEHAP'LA İTTİFAK İSTEYİNCE
Çok gerilere gitmeye gerek yok... Sadece 2004'teki “Mahalli seçimler öncesi”ne gitmek yeterli...
Yine, böyle bir “mahalli seçim” öncesi...
Partiler hem “aday” arayışında, hem de “ittifak!”
Tam da bu esnada; “CHP'nin şimdiki Ankara Belediye Başkan adayı Murat Karayalçın” bir çağrıda bulunuyor Deniz Baykal'a!.. 27 Ocak 2004'te yapılan bu çağrıda, Karayalçın diyor ki;
“DEHAP dahil 9 sol parti CHP çatısı altında işbirliği yapsın!”
Vayy sen misin bu teklifi yapan?!?..
Baykal, aynı gün cevap veriyor:
“CHP kimliği, üç kuruş oy için etnik siyaset yapan bir partiye kiralanamaz!
Köşeye sıkışmış birileri, hayat suyu diye etnik siyaset yapanlara sarılıyor ve 80 yıllık cumhuriyetin değerlerini bir kenara bırakıyor. Yazıklar olsun. Bize de 'sen de gel' diyor. Gelmeyiz, CHP kiralık parti değildir. Sen girmişsin, hayırlı olsun.”
Vay vay vay!..
Hele bakın şuna!..
Kim söylüyor bunları?..
“Baykal” söylüyor!.. Evet, 1991'de “SHP-HEP ittifakı ile Meclis'e giren” Baykal söylüyor!..

BAYKAL DA SAĞ'A YANAŞMIŞTI
Deniz Baykal bunları söyler de Karayalçın cevap vermez mi?.. O da, 28 Ocak 2004'te şöyle cevap veriyor Baykal'a: “SHP'yi leasing yapmakla yani kiralanmakla suçlamak büyük bir yanlışlık ve büyük bir haksızlık... Biz solda ittifak arıyoruz, sol partilerle birlikte olmak istiyoruz; bunun adı leasing olamaz!..
Asıl Cumhuriyet'i kuran partinin; MHP de dahil sağ partilerle birliktelik arayışını, Ali Müfit Gürtuna ve diğer sağ siyasetçilere teklif götürmesini leasing olarak değerlendirmek gerekir.”
Dahasını da söylüyordu Karayalçın...
Kendisinin “ittifak” istediğini, ama “CHP'nin de DEHAP'la görüştüğünü” söyleyip, ekliyordu:
“DEHAP'la işbirliği yapmak bölücülük ise, o zaman sorarım: Aynı DEHAP'la siz neden, hem de gizli gizli görüştünüz?”
Baykal, Murat Karayalçın'a 28 Şubat 2004'te Samsun'dan cevap veriyordu:
“En doğru kararı aldığımızdan kuşku yok.
Biz kimsenin arkasına saklanmıyoruz.
Kimseden medet ummuyoruz. CHP olarak, sosyal demokrasi olarak seçime kendimiz giriyoruz.
Halk netlik ve tutarlılık istiyor.”

ADAYLARI APO MU BELİRLİYOR?
Uzatmayalım... Baykal, Karayalçın'a yönelik “suçlama”larını “seçim kampanyası” sürecinde sürdürdü... Tabiî, Karayalçın da Baykal'ı yerden yere vuran sözler sarfetmeye devam etti...
Kavga, “seçim meydanları”yla sınırlı kalmayıp, “televizyon ekranları”na da taşındı...
Meselâ, Baykal, Şubat'ın son günü çıktığı ATV ekranından Karayalçın'a seslenip; “Bu işler şöhretle olmaz!.. Şöhretini yanlış kullanma” uyarısı yaptı!..
Daha sonra da TGRT ekranlarına çıktı...
7 Mart 2004'te “Sol İttifak'ın listesinin İmralı'dan hazırlandığını” iddia edip, dedi ki;
“İmralı'dan liste gelecek. O liste SHP'nin adayı diye verilecek. Diyarbakır'da seçimi DEHAP kazanacak ve sen 'Aaa SHP kazandı' diye yarın çıkacaksın. Çocuk mu aldatıyorsunuz?..
CHP, bu oyunun bir parçası olmayacak!”
Karayalçın'ın bu suçlamaya cevabı; “İspat et!” şeklinde oldu ve Baykal'la “mahkemede hesaplaşacağını” söyleyip ekledi:
“İddiasını kanıtlarsa hem ittifaktan, hem de adaylıktan çekilirim.. Ama kanıtlayamazsa, kendisinin, görevinden ayrılması gerekiyor! Bu açıklamayla ilişkilerimiz yeni bir aşamaya geldi. Bunu kabul etmemiz söz konusu değil.
Ben bu sözün altında kalmam. Bu sözü unutmam. Unutturmam da. İşin hukuki yönü ile ilgili olarak da ayrıca bir değerlendirme yapacağız.”

BEN OLSAM, YÜZÜNE BAKAMAM!
Gördüğünüz gibi, gerek Baykal'ın, gerek Karayalçın'ın birbirleri hakkında sarfettiği sözler, “kavgada bile söylenmeyecek” cinsten!
Ama, aradan geçen 4 yılda ne değişti ki; şimdi, her ikisi de “can ciğer, kuzu sarması” oluverdiler!..
Bay Baykal; söylediklerini yutup veya unutup, sonunda bir “bölücü”ye, bir “kiralık”a bir “Apo güdümlüsü”ne ve bir “şöhret”e sarılıp; “Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı” için Murat Karayalçın'ı aday göstereceğini açıkladı!.. Karayalçın da, geçmişte söylediklerini unutup, bu adaylık teklifine “eyvallah” dedi!..
Ama, asıl önemlisi;
CHP'nin, geçmişte “bölücülük”le suçlayıp, “İmralı'nın güdümünde” olmakla itham ettiği DTP'den “destek” araması!..
Sormak gerekir;
Köprünün altından hangi sular aktı ve 4 yılda ne değişti ki, işler; “Dön baba dönelim, ittifaka dönelim”e dönüştü!?!
Ben var ya; bir adam veya bir parti hakkında böyle ağır sözler sarfetseydim; o adamın da, o partinin de yüzüne bakamaz, hele hele “işbirliği”ne hiç giremezdim!..
Ama Bay Baykal, “Karayalçın'ı aday” gösteriyor!
Daha ne diyeyim?.. Pes doğrusu!..
Biz demedik, AYM dedi!
Dünkü, “Sahteci!.. Tahrifçi” başlıklı manşetimizi biliyorsunuz...
İşte bu manşetimizde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı A.Yalçınkaya'nın hazırladığı “iddianame” hakkında “Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararı”nda geçen bir cümleye atıfta bulunmuştuk...
Mahkemenin gerekçeli kararında geçen o cümle, aynen şöyleydi:
“Eylemlerden bir kısmının, gazetelerde veya internet sitelerinde yer aldığından farklılaştırılmış biçimde iddianameye alındığı ya da eksik ve parçalı biçimde aktarılmış olduğu, bir kısmının vaki olmadığı ya da sübut bulmadığı, bir kısmının ise düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğu görülmüştür.”
Evet, bu cümleye dayanarak o başlığı atmıştık... Ne var ki, Yargıtay Başsavcılığı bu ifadeye itiraz edip, dünkü “resmî açıklama”sında demiş ki; “İddianamede, laikliğe aykırı görülen beyanların dayanaklarının gösterilmesi ve bu ifadelerin ulusal düzeyde yayın yapan basın organlarında yer alması gerçeği karşısında, beyanların tahrif edildiği yönündeki iddia kamuoyunu yanıltmaya yönelik olup gerçek dışı ve kabul edilemez niteliktedir.”
Yargıtay Başsavcılığı “alınganlık” göstermiş olabilir... Ama, “Anayasa Mahkemesi'nin gerekçesi”nden bizim çıkardığımız anlam bu!..
Sadece “biz” değil, “bütün gazeteler” bu anlamı çıkardı!.. O halde; Yargıtay Başsavcılığı, derdini Anayasa Mahkemesi'ne anlatmalıdır!.

http://www.timeturk.com/author_article_print.php?id=5115


Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek, Elmadağ'da CHP'nin adayı Murat Karayalçın'la ilgili eleştirilerine yenilerini ekledi.

Gökçek, Karayalçın'ın bundan önce DEHAP'la yani DTP'ye yakın, İmralı'nın yandaşı bir partiyle temas kurduğunu söyledi.

Karayalçın'ın genel başkanlığını yürüttüğü SHP'nin önceki seçimlerdeki Diyarbakır adayının Osman Baydemir olduğunu hatırlatan Gökçek, "Şimdi kime başkanlık yapıyor. DTP'ye dolayısıyla İmralı'ya." dedi.

AK Parti Elmadağ 3. Olağan İlçe Kongresi, Halk Eğitim Merkezi'nde yapıldı. Kongreye Ankara Milletvekilleri Salih Kapusuz, Mehmet Zekai Özcan, Faruk Koca, Kemalettin Aygün, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Mamak Belediye Başkanı Gazi Şahin ve AK Parti Ankara İl Başkanı Dr. Halis Bilge katıldı. Kongreden önce bir konuşma yapan Gökçek, Elmadağ meydanlarında Elmadağ'ın bir gün Büyükşehir Belediyesi'ne bağlanacağını ve hizmetlerin de katlanarak artacağı sözünü verdiklerini ve sonunda bunun gerçekleştiğini söyledi. Elmadağ Belediyesi'ni alamadıklarını belirten Gökçek, bu seçimlerde belediyeyi de alacaklarını belirtti. Gökçek, Elmadağ'da uygun yer bulunamadığı için geç kalan aile yaşam merkezinin önümüzdeki günlerde açılacağı sözünü verdi.

Cumhuriyet Halk Partisi'nin aday bulmakta zorlandığını söyleyen Başkan Gökçek, "Hani Biliyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisi'nde Büyükşehir Belediyesi'ne aday olacak adam bulamıyorlar, yok. Dışarıdan ithal devşirme adamlar. CHP'de gerçekten Belediye Başkanlığı yapacak adam yok. Olan da berbat ediyor. Bunun en güzel örneği Çankaya'ya bakın Çankaya'da her dönem belediye başkanı adayı değişir. Doğan Taşdelen vardı gitti. Haydar Yılmaz vardı oda gitti. Muzaffer Eryılmaz vardı o temelli gitti. Yerine yenisi geliyor. Ama bu sefer biz alacağız." şeklinde konuştu.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olacağı söyleyen Karayalçın'a da yüklenmeyi sürdüren Gökçek, CHP'den Büyükşehir Belediye Başkan adayı olması hemen hemen kesinleşen Karayalçın'ı geçen dönem DEHAP'la işbirliği yapmakla suçladı. DEHAP'ın şimdiki adının DTP olduğunu vurgulayan Gökçek eleştirilerini şu sözlerle sürdürdü: "Yani İmralı ile beraber hareket eden, İmralı'nın yandaşı olan bir parti. Onları kolları kanatları altına aldı. Geçen seçimde Diyarbakır SHP Belediye Başkanı olarak seçildi şuanki Osman Baydemir. Şimdi kime başkanlık yapıyor. DTP'ye dolayısıyla İmralı'ya. İşte Güneydoğu'ya Başbakanımız gitti. Belediye Başkanıyla önünü kesmeye kalktılar. Bunlara bu makamı ve mevkii kim hediye etti. Bu günkü CHP'nin adayı olacak olan Sayın Karayalçın hediye etti."

Karayalçın'ın çok uyanık birisi olduğunu dile getiren Gökçek, gazetelere gelir düzeyi az olanların gelir düzeyini düzeltecekleri, her türlü yardım yapacakları sözünü verdiğini hatırlattı. Karayalçın'ın adam başına 600 YTL para dağıtacağı şeklindeki sözlerinin gerçeği yansıtmadığını ifade eden Gökçek, "Otobüs biletleri ve 30 metreküpe kadar su bedava. Neredeyse, üstüne üstlük birer tane de araba verecek. Ya arkadaş, olacak bir şey mi? Söyledikleri rakamları belki televizyonlarda seyretmişinizdir. 1 katrilyon 600 trilyon tutuyor. Belediyenin bütçesi 1 katrilyon 200 trilyon. Ben bunu televizyonlarda söylemeye başlayınca, başladı küçültmeye, biz söyledikçe o azalttı." diyerek eleştirdi.

http://www.samanyoluhaber.com/haber-124593.html


milliyetçiler sizi.... seçiilmek için pkklı köpeklerle işbirliği yapanlar var aramızda....
 
Aslında hiç yadırgamadım... Ankara Büromuz muhabirlerinden Fatih Akkaya'nın, bugün birinci sayfamıza “manşet” yaptığımız haberinin detaylarını okuyunca, hiç yadırgamadım... İlk tepkim; “tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş” şeklinde oldu... Çünkü CHP ile DTP arasındaki böyle bir ittifak girişimi “ilk değil”di... CHP, bunu daha önce de yapmıştı... Ancak, akla gelen ilk soru şu: “Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için Murat Karayalçın'ı aday gösteren CHP, Melih Gökçek karşısında bir varlık gösterebilecek mi?”
İkinci soru da şu:
Birbirleri hakkında sarfettikleri “köpeğin önüne atsan, yemeyeceği sözler” unutulacak mı?..
Önce Fatih Akkaya'nın haberine bakalım:
“CHP, Mart 2009'da yapılacak yerel seçimlerde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için DTP'den destek bekliyor. DSP'den umduğunu bulamayan CHP, Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın'a sıcak bakan DTP'nin kapısını çalmaya hazırlanıyor. Karayalçın, 2004'te seçimlere dönemin DTP'si DEHAP'la birlikte girmişti.
2004 seçimlerinde Ankara Büyükşehir'de CHP'nin adayı Yılmaz Ateş, SHP-DEHAP ittifakının adayı ise Murat Karayalçın olmuştu. Ancak Ateş ve Karayalçın toplamda bile Melih Gökçek kadar oy alamamışlardı...
CHP'nin kapısını çalacağı ilk parti DSP olacak...
CHP, DSP'den Ankara Büyükşehir'de adayları Karayalçın'ı desteklemelerini istiyor.”

1991'de DE İTTİFAK YAPMIŞLARDI
İşte Fatih'in bu haberini okuduktan sonra, hiç yadırgamadım... Biraz önce dediğim gibi; CHP'nin bu tavrı “ilk değil”di... “CHP, bunu hep yapıyor”du..
Biliyorsunuz, “1991 seçimleri”nde de “SHP-HEP ittifakı” yapılmış ve Deniz Baykal, ancak bu ittifak sayesinde Meclis'e girebilmişti...
Tabiî, sadece Deniz Baykal değil, bu “ittifak” sayesinde, “HEP'liler” de Meclis'e adım atmışlardı...
Hatırlarsınız...
23 Mart ve 24 Mart 2007 tarihlerinde “Vakit'in manşetleri”ni bu konuya ayırmış ve demiştik ki;
“İttifak'ın iki lideri”
“Baykal HEP'e borçlu”
Olayın detayı özetle şöyleydi:
“CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, terör örgütü PKK'nın lider kadrosunu TBMM'ye sokan ittifakın içinde yer almıştı.
1991'de kurulan SHP-HEP ittifakı çatısı altında TBMM'ye giren milletvekillerinden ikisi, bugün lider konumunda... Bunlardan biri dönemin Antalya Milletvekili Deniz Baykal, bugün CHP Genel Başkanı... Diğeri ise dönemin Siirt Milletvekili Zübeyir Aydar, bugün terör örgütü PKK/Kongra-Gel'in Genel Başkanı!..”

KARAYALÇIN DA DOĞRULAMIŞTI
Bu haberi verdikten sonra, “taraflar”a da cevap hakkı vermiştik. Meselâ, CHP eski Genel Sekreteri, dönemin SHP Parti Meclisi üyesi Adnan Keskin, Vakit'e yaptığı açıklamada şunları söylüyordu:
“Sayın Baykal'ın ittifak sürecinde herhangi bir itirazı olmadı. HADEP'le ittifak yapıldı. HADEP adaylarının belirlenmesi yetkisi tek başına HADEP'e verildi. Nitekim Leyla Zana, Orhan Doğan, Hatip Dicle gibi isimler aday gösterildi, seçime gidildi. Sayın Baykal, Antalya'dan milletvekili seçildi.
Zana'lar, Doğan'lar, Dicle'ler milletvekili seçilerek Meclis'e girdi. Sonra birtakım olaylar yaşanınca; Baykal, HADEP'in adaylarının belirlenmesi yetkisinin neden bu partiye verildiğini eleştirmeye başladı. Ama en başta herhangi bir tepkisi olmadı.”
1991 seçimlerinde SHP ile HEP'in ittifakı olduğunu doğrulayan SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ise, şunları söylüyordu:
“Ortak listeler hazırlandı. Deniz Baykal da Antalya'dan birinci sıradan adaydı. Baykal'ın buna bir itirazı olmadı. Milletvekilliği adaylığını da geri çekmedi, ya da daha sonra milletvekilliğinden istifa etmedi. O seçimlerde, CHP'de bugün milletvekili olan bazı isimler de o ittifak döneminde milletvekili seçilmişlerdi.”
Evet; Adnan Keskin ve Murat Karayalçın, o günlerde bunları söylüyordu... Peki, “HEP cephesi” ne diyordu bu ittifak konusunda?..
Söz, dönemin Şırnak Milletvekili Mahmut Alınak'ta... Alınak, diyor ki;
“HEP'in Antalya'da 30 bin oyu vardı... Eğer HEP'liler oy vermeseydi, Deniz Baykal kesinlikle seçilemezdi!”
Devam ediyordu Alınak:
“Baykal ve ekibi, Erdal İnönü liderliğindeki SHP'den dışlanmıştı!. Öyle bir dışlanmışlardı ki, Baykal ve arkadaşlarının kanun teklifleri, önergeleri gruptan geçmiyordu, günlerce bekletiliyordu.
Ama ben Deniz Baykal'a sahip çıktım ve Grup Başkanvekilleri olarak böyle bir şeye hakkımızın olmadığını söyledim.
Biz olmasaydık Deniz Bey ve ekibi SHP'den kopmak zorunda kalacaktı.
CHP yasaklıydı o zaman. CHP'ye de geçemezlerdi. Politika hayatları bitecekti.
Deniz Bey, bugün 'bölücülükle' suçlanan insanların sayesinde siyasette yükseldi.”
Olayları ve görüşleri bu kadar ayrıntılı aktardım ki; “fotoğraf” iyice ortaya çıksın ve sizler bir “zihniyet”i, bir “kafa yapısı”nı çok iyi göresiniz!..
İşte bu Baykal, “Meclis'e girmesini HEP'lilere borçlu” olan bu Baykal, daha sonraki yıllarda, Tayyip Bey'i; Apo'ya “sayın” demekle suçlamıştı, iyi mi?..
Oysa Tayyip Bey, “sayın” filan dememişti...
Velev ki; desin!..
Peki, “PKK sempatizanlığı” ile suçlanan HEP'lilerle “ittifak” yapan ve onları “Meclis'e taşıyan” kimdi?
Ne garip değil mi;
“SHP-HEP ittifakı” ile Meclis'e giren Bay Baykal, daha sonraları “Kürt temsilcileri”nin karşısına geçti.

KARAYALÇIN DEHAP'LA İTTİFAK İSTEYİNCE
Çok gerilere gitmeye gerek yok... Sadece 2004'teki “Mahalli seçimler öncesi”ne gitmek yeterli...
Yine, böyle bir “mahalli seçim” öncesi...
Partiler hem “aday” arayışında, hem de “ittifak!”
Tam da bu esnada; “CHP'nin şimdiki Ankara Belediye Başkan adayı Murat Karayalçın” bir çağrıda bulunuyor Deniz Baykal'a!.. 27 Ocak 2004'te yapılan bu çağrıda, Karayalçın diyor ki;
“DEHAP dahil 9 sol parti CHP çatısı altında işbirliği yapsın!”
Vayy sen misin bu teklifi yapan?!?..
Baykal, aynı gün cevap veriyor:
“CHP kimliği, üç kuruş oy için etnik siyaset yapan bir partiye kiralanamaz!
Köşeye sıkışmış birileri, hayat suyu diye etnik siyaset yapanlara sarılıyor ve 80 yıllık cumhuriyetin değerlerini bir kenara bırakıyor. Yazıklar olsun. Bize de 'sen de gel' diyor. Gelmeyiz, CHP kiralık parti değildir. Sen girmişsin, hayırlı olsun.”
Vay vay vay!..
Hele bakın şuna!..
Kim söylüyor bunları?..
“Baykal” söylüyor!.. Evet, 1991'de “SHP-HEP ittifakı ile Meclis'e giren” Baykal söylüyor!..

BAYKAL DA SAĞ'A YANAŞMIŞTI
Deniz Baykal bunları söyler de Karayalçın cevap vermez mi?.. O da, 28 Ocak 2004'te şöyle cevap veriyor Baykal'a: “SHP'yi leasing yapmakla yani kiralanmakla suçlamak büyük bir yanlışlık ve büyük bir haksızlık... Biz solda ittifak arıyoruz, sol partilerle birlikte olmak istiyoruz; bunun adı leasing olamaz!..
Asıl Cumhuriyet'i kuran partinin; MHP de dahil sağ partilerle birliktelik arayışını, Ali Müfit Gürtuna ve diğer sağ siyasetçilere teklif götürmesini leasing olarak değerlendirmek gerekir.”
Dahasını da söylüyordu Karayalçın...
Kendisinin “ittifak” istediğini, ama “CHP'nin de DEHAP'la görüştüğünü” söyleyip, ekliyordu:
“DEHAP'la işbirliği yapmak bölücülük ise, o zaman sorarım: Aynı DEHAP'la siz neden, hem de gizli gizli görüştünüz?”
Baykal, Murat Karayalçın'a 28 Şubat 2004'te Samsun'dan cevap veriyordu:
“En doğru kararı aldığımızdan kuşku yok.
Biz kimsenin arkasına saklanmıyoruz.
Kimseden medet ummuyoruz. CHP olarak, sosyal demokrasi olarak seçime kendimiz giriyoruz.
Halk netlik ve tutarlılık istiyor.”

ADAYLARI APO MU BELİRLİYOR?
Uzatmayalım... Baykal, Karayalçın'a yönelik “suçlama”larını “seçim kampanyası” sürecinde sürdürdü... Tabiî, Karayalçın da Baykal'ı yerden yere vuran sözler sarfetmeye devam etti...
Kavga, “seçim meydanları”yla sınırlı kalmayıp, “televizyon ekranları”na da taşındı...
Meselâ, Baykal, Şubat'ın son günü çıktığı ATV ekranından Karayalçın'a seslenip; “Bu işler şöhretle olmaz!.. Şöhretini yanlış kullanma” uyarısı yaptı!..
Daha sonra da TGRT ekranlarına çıktı...
7 Mart 2004'te “Sol İttifak'ın listesinin İmralı'dan hazırlandığını” iddia edip, dedi ki;
“İmralı'dan liste gelecek. O liste SHP'nin adayı diye verilecek. Diyarbakır'da seçimi DEHAP kazanacak ve sen 'Aaa SHP kazandı' diye yarın çıkacaksın. Çocuk mu aldatıyorsunuz?..
CHP, bu oyunun bir parçası olmayacak!”
Karayalçın'ın bu suçlamaya cevabı; “İspat et!” şeklinde oldu ve Baykal'la “mahkemede hesaplaşacağını” söyleyip ekledi:
“İddiasını kanıtlarsa hem ittifaktan, hem de adaylıktan çekilirim.. Ama kanıtlayamazsa, kendisinin, görevinden ayrılması gerekiyor! Bu açıklamayla ilişkilerimiz yeni bir aşamaya geldi. Bunu kabul etmemiz söz konusu değil.
Ben bu sözün altında kalmam. Bu sözü unutmam. Unutturmam da. İşin hukuki yönü ile ilgili olarak da ayrıca bir değerlendirme yapacağız.”

BEN OLSAM, YÜZÜNE BAKAMAM!
Gördüğünüz gibi, gerek Baykal'ın, gerek Karayalçın'ın birbirleri hakkında sarfettiği sözler, “kavgada bile söylenmeyecek” cinsten!
Ama, aradan geçen 4 yılda ne değişti ki; şimdi, her ikisi de “can ciğer, kuzu sarması” oluverdiler!..
Bay Baykal; söylediklerini yutup veya unutup, sonunda bir “bölücü”ye, bir “kiralık”a bir “Apo güdümlüsü”ne ve bir “şöhret”e sarılıp; “Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı” için Murat Karayalçın'ı aday göstereceğini açıkladı!.. Karayalçın da, geçmişte söylediklerini unutup, bu adaylık teklifine “eyvallah” dedi!..
Ama, asıl önemlisi;
CHP'nin, geçmişte “bölücülük”le suçlayıp, “İmralı'nın güdümünde” olmakla itham ettiği DTP'den “destek” araması!..
Sormak gerekir;
Köprünün altından hangi sular aktı ve 4 yılda ne değişti ki, işler; “Dön baba dönelim, ittifaka dönelim”e dönüştü!?!
Ben var ya; bir adam veya bir parti hakkında böyle ağır sözler sarfetseydim; o adamın da, o partinin de yüzüne bakamaz, hele hele “işbirliği”ne hiç giremezdim!..
Ama Bay Baykal, “Karayalçın'ı aday” gösteriyor!
Daha ne diyeyim?.. Pes doğrusu!..
Biz demedik, AYM dedi!
Dünkü, “Sahteci!.. Tahrifçi” başlıklı manşetimizi biliyorsunuz...
İşte bu manşetimizde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı A.Yalçınkaya'nın hazırladığı “iddianame” hakkında “Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararı”nda geçen bir cümleye atıfta bulunmuştuk...
Mahkemenin gerekçeli kararında geçen o cümle, aynen şöyleydi:
“Eylemlerden bir kısmının, gazetelerde veya internet sitelerinde yer aldığından farklılaştırılmış biçimde iddianameye alındığı ya da eksik ve parçalı biçimde aktarılmış olduğu, bir kısmının vaki olmadığı ya da sübut bulmadığı, bir kısmının ise düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğu görülmüştür.”
Evet, bu cümleye dayanarak o başlığı atmıştık... Ne var ki, Yargıtay Başsavcılığı bu ifadeye itiraz edip, dünkü “resmî açıklama”sında demiş ki; “İddianamede, laikliğe aykırı görülen beyanların dayanaklarının gösterilmesi ve bu ifadelerin ulusal düzeyde yayın yapan basın organlarında yer alması gerçeği karşısında, beyanların tahrif edildiği yönündeki iddia kamuoyunu yanıltmaya yönelik olup gerçek dışı ve kabul edilemez niteliktedir.”
Yargıtay Başsavcılığı “alınganlık” göstermiş olabilir... Ama, “Anayasa Mahkemesi'nin gerekçesi”nden bizim çıkardığımız anlam bu!..
Sadece “biz” değil, “bütün gazeteler” bu anlamı çıkardı!.. O halde; Yargıtay Başsavcılığı, derdini Anayasa Mahkemesi'ne anlatmalıdır!.

http://www.timeturk.com/author_article_print.php?id=5115


Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı İ. Melih Gökçek, Elmadağ'da CHP'nin adayı Murat Karayalçın'la ilgili eleştirilerine yenilerini ekledi.

Gökçek, Karayalçın'ın bundan önce DEHAP'la yani DTP'ye yakın, İmralı'nın yandaşı bir partiyle temas kurduğunu söyledi.

Karayalçın'ın genel başkanlığını yürüttüğü SHP'nin önceki seçimlerdeki Diyarbakır adayının Osman Baydemir olduğunu hatırlatan Gökçek, "Şimdi kime başkanlık yapıyor. DTP'ye dolayısıyla İmralı'ya." dedi.

AK Parti Elmadağ 3. Olağan İlçe Kongresi, Halk Eğitim Merkezi'nde yapıldı. Kongreye Ankara Milletvekilleri Salih Kapusuz, Mehmet Zekai Özcan, Faruk Koca, Kemalettin Aygün, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Mamak Belediye Başkanı Gazi Şahin ve AK Parti Ankara İl Başkanı Dr. Halis Bilge katıldı. Kongreden önce bir konuşma yapan Gökçek, Elmadağ meydanlarında Elmadağ'ın bir gün Büyükşehir Belediyesi'ne bağlanacağını ve hizmetlerin de katlanarak artacağı sözünü verdiklerini ve sonunda bunun gerçekleştiğini söyledi. Elmadağ Belediyesi'ni alamadıklarını belirten Gökçek, bu seçimlerde belediyeyi de alacaklarını belirtti. Gökçek, Elmadağ'da uygun yer bulunamadığı için geç kalan aile yaşam merkezinin önümüzdeki günlerde açılacağı sözünü verdi.

Cumhuriyet Halk Partisi'nin aday bulmakta zorlandığını söyleyen Başkan Gökçek, "Hani Biliyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisi'nde Büyükşehir Belediyesi'ne aday olacak adam bulamıyorlar, yok. Dışarıdan ithal devşirme adamlar. CHP'de gerçekten Belediye Başkanlığı yapacak adam yok. Olan da berbat ediyor. Bunun en güzel örneği Çankaya'ya bakın Çankaya'da her dönem belediye başkanı adayı değişir. Doğan Taşdelen vardı gitti. Haydar Yılmaz vardı oda gitti. Muzaffer Eryılmaz vardı o temelli gitti. Yerine yenisi geliyor. Ama bu sefer biz alacağız." şeklinde konuştu.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olacağı söyleyen Karayalçın'a da yüklenmeyi sürdüren Gökçek, CHP'den Büyükşehir Belediye Başkan adayı olması hemen hemen kesinleşen Karayalçın'ı geçen dönem DEHAP'la işbirliği yapmakla suçladı. DEHAP'ın şimdiki adının DTP olduğunu vurgulayan Gökçek eleştirilerini şu sözlerle sürdürdü: "Yani İmralı ile beraber hareket eden, İmralı'nın yandaşı olan bir parti. Onları kolları kanatları altına aldı. Geçen seçimde Diyarbakır SHP Belediye Başkanı olarak seçildi şuanki Osman Baydemir. Şimdi kime başkanlık yapıyor. DTP'ye dolayısıyla İmralı'ya. İşte Güneydoğu'ya Başbakanımız gitti. Belediye Başkanıyla önünü kesmeye kalktılar. Bunlara bu makamı ve mevkii kim hediye etti. Bu günkü CHP'nin adayı olacak olan Sayın Karayalçın hediye etti."

Karayalçın'ın çok uyanık birisi olduğunu dile getiren Gökçek, gazetelere gelir düzeyi az olanların gelir düzeyini düzeltecekleri, her türlü yardım yapacakları sözünü verdiğini hatırlattı. Karayalçın'ın adam başına 600 YTL para dağıtacağı şeklindeki sözlerinin gerçeği yansıtmadığını ifade eden Gökçek, "Otobüs biletleri ve 30 metreküpe kadar su bedava. Neredeyse, üstüne üstlük birer tane de araba verecek. Ya arkadaş, olacak bir şey mi? Söyledikleri rakamları belki televizyonlarda seyretmişinizdir. 1 katrilyon 600 trilyon tutuyor. Belediyenin bütçesi 1 katrilyon 200 trilyon. Ben bunu televizyonlarda söylemeye başlayınca, başladı küçültmeye, biz söyledikçe o azalttı." diyerek eleştirdi.

http://www.samanyoluhaber.com/haber-124593.html


milliyetçiler sizi.... seçiilmek için pkklı köpeklerle işbirliği yapanlar var aramızda....



akp=chp=dtp=soygun=bölücülük
 
akp=chp=dtp=soygun=bölücülük

değiştirelim

akp=chp=dtp=mhp=gp=dsp=anap=hyp

hakkında bilgiye sahip olduklarını yazdım (isimler yanlış ta olabilir) bunlardan kim olursa olsun yiyicekler bu bi kaçınılmaz birşey,,,ama en az yiyen ve yerkende hizmet eden parti hangisiyse onu seçiyor millet, akp nin yeriine bu listede bir alternatif göremiyorum ki az yesin hizmet etsin, zaten bazı partilerin zihniyetleri ortada siyaset değil terör gerginlik amacı güdüyorlar,
 
mhp tertemiz demi? :D

mhp tertemiz değil elbette ama mhp nin YA SEV YA TERKET lafına ırçılık faşizm olarak nitlendirip sonra ana fikri Ya sev ya terket olan bi konşma yapmak da iki yüzlülüğün göstergesi değilmi??
 
Geri
Üst