MG_eVİL
New member
- Katılım
- 20 May 2008
- Mesajlar
- 3,623
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Ordumuzdaki generallerin ve amirallerin yaklaşık onda biri hakkında bir günde “gözaltı” kararı çıktı...
Kendilerine yöneltilen suçlama, “darbe planı yapmak...”
Suçun işlendiği iddia edilen tarih ne?
Bundan 6-7 yıl öncesi...
İyi de kim nasıl örttü o zaman bu planın üstünü?
Neden bunca insanın terfi etmesine göz yumuldu?
Onların hiç mi suçu yok?
***
Sakın yanlış anlaşılmasın; meseleyi sulandırmaya çalışmıyorum.
Amacım da bu generallerin ya da amirallerin avukatlığını yapmak falan değil.
Hayatı boyunca darbe mağduru olmuş bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, “babam” bile olsa, hiçbir darbeciyi savunmam.
Bu en azından; 12 Eylül’de, daha 19 yaşındayken ve anasından emdiği süt kadar masumken, işkencede öldürülen mahalle arkadaşım Sait’in anısına ihanet olur.
Ama...
***
Bir “Türkiye sevdalısı” olarak da çok iyi biliyorum ki; bu ülkenin ordusunu zayıflatmak için fırsat kollayan iç ve dış düşmanların sayısı hiç de az değil:
Bir yanda din devleti kurmak isteyenler...
Diğer yanda bölücüler...
Ve tam ortalarında, “birinci cumhuriyet” düşmanı liboşlar...
Son yıllarda o kadar güçlendiler ki; el ele verip amaçlarına ulaşmalarına engel olan bütün kurumlara savaş açtılar.
Bu kurumların başında da Türk Silahlı Kuvvetleri geliyor.
Orduyu “savunma” pozisyonuna sokmak için fırsat kolluyorlar.
Bir kentten diğerine askeri malzeme taşıyan kamyonu bile ihbar ediyor, hayali suikast senaryolarıyla Genelkurmay’ın kalbine girilmesini ve tüm askeri sırların deşifre edilmesini sağlıyorlar...
İşte...
Kararlı bir darbe karşıtı olmama rağmen, tüm bu nedenlerle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yıpratılmasından, güçsüzleştirilmesinden, sindirilmesinden derin bir endişe duyuyorum.
***
Aynı endişeyi acaba, bir günde 25’i generali gözaltına aldırmaya çalışan savcılar da taşıyor mu?
Ya bu subaylar sandıkları gibi darbeci değillerse...
Ya o savcılar; laik, demokratik, sosyal hukuk devletini çökertmeyi hedef alan büyük bir oyuna alet ediliyorlarsa...
O zaman acaba...
“Cumhuriyet”in savcıları olarak kendi haklarında da dava açarlar mı?
***
AYIP!
Dün yine feci bir tramvay kazası meydana geldi, bir vatandaşımız daha hayatını kaybetti.
Olayın üzerinden yarım saat bile geçmeden bazı haber kanalları olay yerinden canlı yayına başladı.
Kameralar canlı yayında tramvayın altındaki ceset parçalarına zumlandı.
Sözüm o televizyonların yöneticilerine:
Allah göstermesin ama ya dün kaybettiğimiz o vatandaşımız sizin yakınınız olsaydı; aynı görüntüleri yine ekranlarınıza taşır mıydınız?
***
Ayıptır arkadaşlar, günahtır!
Tamam anladık, gazetecisiniz de...
Biz sizin aynı zamanda “insan” olarak kalmanızı istiyoruz!
***
GÜNÜN SORUSU
Deniz Baykal, Van’da uğradığı yumurtalı saldırıyı AKP’li Hüseyin Çelik’in yaptırdığını fotoğraflarla iddia ediyor, Hüseyin Çelik ise onu yalanlıyor...
Sizce kim doğru söylüyor?
***
MERCEDES’İN RÜŞVETİNİ KİM YEDİ (4)
Mercedes’in üreticisi Daimler’in 1998-2008 yılları arasında 21 ülkeyle birlikte Türkiye’de de rüşvet dağıttığı ortaya çıktı. Tamam; bu rüşveti lüpleten yüzsüzlerin sessiz kalmalarını anlıyorum. Ne de olsa, “Biziz” diye ortaya çıkacak halleri yok...
İyi de iktidar neden sessiz kalıyor?
Ondan da vazgeçtik; CHP ve MHP neden bu olayın üzerine gitmiyor?
Meclis’teki yüzü aşkın muhalefet milletvekilinden biri olsun, neden bu konuda bir soru önergesi vermiyor?
Savcılar neden durumdan vazife çıkarmıyor?
***
Ben “devletteki sessizlik”ten korkarım...
Çünkü sessizlik, bir olayın ne kadar büyük olduğunu gösterir!
Ve...
Böyle durumlarda gazetecilik damarlarım kabarır; sordukça sorasım gelir:
“Yoksul halkın parasını üç beş kuruşluk çıkar uğruna çarçur o eden o alçaklar kim? İktidarıyla muhalefetiyle siyaset mekanizması neden bu olayın üzerine gitmiyor?”
..::MUSTAFA MUTLU::..
Kendilerine yöneltilen suçlama, “darbe planı yapmak...”
Suçun işlendiği iddia edilen tarih ne?
Bundan 6-7 yıl öncesi...
İyi de kim nasıl örttü o zaman bu planın üstünü?
Neden bunca insanın terfi etmesine göz yumuldu?
Onların hiç mi suçu yok?
***
Sakın yanlış anlaşılmasın; meseleyi sulandırmaya çalışmıyorum.
Amacım da bu generallerin ya da amirallerin avukatlığını yapmak falan değil.
Hayatı boyunca darbe mağduru olmuş bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, “babam” bile olsa, hiçbir darbeciyi savunmam.
Bu en azından; 12 Eylül’de, daha 19 yaşındayken ve anasından emdiği süt kadar masumken, işkencede öldürülen mahalle arkadaşım Sait’in anısına ihanet olur.
Ama...
***
Bir “Türkiye sevdalısı” olarak da çok iyi biliyorum ki; bu ülkenin ordusunu zayıflatmak için fırsat kollayan iç ve dış düşmanların sayısı hiç de az değil:
Bir yanda din devleti kurmak isteyenler...
Diğer yanda bölücüler...
Ve tam ortalarında, “birinci cumhuriyet” düşmanı liboşlar...
Son yıllarda o kadar güçlendiler ki; el ele verip amaçlarına ulaşmalarına engel olan bütün kurumlara savaş açtılar.
Bu kurumların başında da Türk Silahlı Kuvvetleri geliyor.
Orduyu “savunma” pozisyonuna sokmak için fırsat kolluyorlar.
Bir kentten diğerine askeri malzeme taşıyan kamyonu bile ihbar ediyor, hayali suikast senaryolarıyla Genelkurmay’ın kalbine girilmesini ve tüm askeri sırların deşifre edilmesini sağlıyorlar...
İşte...
Kararlı bir darbe karşıtı olmama rağmen, tüm bu nedenlerle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yıpratılmasından, güçsüzleştirilmesinden, sindirilmesinden derin bir endişe duyuyorum.
***
Aynı endişeyi acaba, bir günde 25’i generali gözaltına aldırmaya çalışan savcılar da taşıyor mu?
Ya bu subaylar sandıkları gibi darbeci değillerse...
Ya o savcılar; laik, demokratik, sosyal hukuk devletini çökertmeyi hedef alan büyük bir oyuna alet ediliyorlarsa...
O zaman acaba...
“Cumhuriyet”in savcıları olarak kendi haklarında da dava açarlar mı?
***
AYIP!
Dün yine feci bir tramvay kazası meydana geldi, bir vatandaşımız daha hayatını kaybetti.
Olayın üzerinden yarım saat bile geçmeden bazı haber kanalları olay yerinden canlı yayına başladı.
Kameralar canlı yayında tramvayın altındaki ceset parçalarına zumlandı.
Sözüm o televizyonların yöneticilerine:
Allah göstermesin ama ya dün kaybettiğimiz o vatandaşımız sizin yakınınız olsaydı; aynı görüntüleri yine ekranlarınıza taşır mıydınız?
***
Ayıptır arkadaşlar, günahtır!
Tamam anladık, gazetecisiniz de...
Biz sizin aynı zamanda “insan” olarak kalmanızı istiyoruz!
***
GÜNÜN SORUSU
Deniz Baykal, Van’da uğradığı yumurtalı saldırıyı AKP’li Hüseyin Çelik’in yaptırdığını fotoğraflarla iddia ediyor, Hüseyin Çelik ise onu yalanlıyor...
Sizce kim doğru söylüyor?
***
MERCEDES’İN RÜŞVETİNİ KİM YEDİ (4)
Mercedes’in üreticisi Daimler’in 1998-2008 yılları arasında 21 ülkeyle birlikte Türkiye’de de rüşvet dağıttığı ortaya çıktı. Tamam; bu rüşveti lüpleten yüzsüzlerin sessiz kalmalarını anlıyorum. Ne de olsa, “Biziz” diye ortaya çıkacak halleri yok...
İyi de iktidar neden sessiz kalıyor?
Ondan da vazgeçtik; CHP ve MHP neden bu olayın üzerine gitmiyor?
Meclis’teki yüzü aşkın muhalefet milletvekilinden biri olsun, neden bu konuda bir soru önergesi vermiyor?
Savcılar neden durumdan vazife çıkarmıyor?
***
Ben “devletteki sessizlik”ten korkarım...
Çünkü sessizlik, bir olayın ne kadar büyük olduğunu gösterir!
Ve...
Böyle durumlarda gazetecilik damarlarım kabarır; sordukça sorasım gelir:
“Yoksul halkın parasını üç beş kuruşluk çıkar uğruna çarçur o eden o alçaklar kim? İktidarıyla muhalefetiyle siyaset mekanizması neden bu olayın üzerine gitmiyor?”
..::MUSTAFA MUTLU::..