Sözde Gülen Cemaati

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
Cemaat kelimesinin, Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde üç farklı anlamının bulunduğu görülmektedir. Bunlar:

1. Bir imama uyup namaz kılan kişiler
2. İnsan kalabalığı, topluluk.
3. Bir dinden veya bir soydan olanların topluluğu.

Sözcüğün birinci anlamına bakmak gerekirse; cami ya da mescit gibi yerlerde imamın arkasında saf tutan kişileri ifade ettiği anlaşılmaktadır.

İkinci anlamı ise insan topluluğunu tarif etmektedir. Bu topluluk, kelimenin kullanışından da anlaşılacağı gibi her yerde olabilir. Okul bahçesindeki insanlar ya da herhangi bir dostlar toplantısındaki kişiler, bir konuyu konuşmak veya görüşmek için bir araya gelmiş kimseler topluluğu da olabilir.

Üçüncü anlamı ise daha büyük kalabalıkları, ayırımları çağrıştırmaktadır. Örneğin Musevi Cemaati ya da Bulgar Cemaati sözü edilen tanıma girmektedir.

Sözde Fethullah Gülen Cemaati'nin ise bu tanımların hiç birine dâhil olmadığı oldukça açıktır.

O halde akıllara örgütün, neden ısrarla bu kelimeyi kullandığı sorusu gelmekedir.

Örgütün bu sözcükte ısrarının temel iki sebebi vardır:

1. Dil yoluyla oluşturulan kavram kargaşasından hareketle, psikolojik etki amaçlı çarpıtma sağlamak.
2. Arapça kelime kullanmak.

Fethullah Gülen Örgütü'nün öteden beri kullandığı yöntemlere dikkat edilirse, profesyonel bir şekilde yalana başvurduğu, olduğundan farklı görünmek için her yolu denediği, gizlenmek adına birçok yöntem kullandığı açıkça gözükür.

Fethullah Örgütü "cemaat" sözcüğünün ikinci anlamını çarpıtarak kullanmaktadır. Ortada bir cemaat olduğu kesindir ama bu cemaat kendi başına, toplu bir akılla hareket etmemektedir. Bu "cemaati" modern sonrası döneme bir şekilde uyum sağlamış bir "tarikat" şeyhi yönetmektedir. Tarikatların kurulum, yayılım ve yönetim biçimleriyle Fethullahınki bire bir uymaktadır.

Yukarıdaki tanımlardan sonuncusu da soy veya din anlamına gelen kullanımdır. Örgütün işleyişine bakıldığında, hedeflerinin, din yorumundan çok din tanımına doğru kaydığı görülmektedir. Buradan da hareketle "cemaat" sözcüğünü bu yeni dine altyapı oluşturmak amacıyla kullandıklarını da belirtmekte fayda vardır.

Örgütün "Gülen" Cemaati vurgusu da kayda değer bir başka yönlendirme aracıdır. Bugün için ABD'nin de sık sık kullandığı isim ile ifade ederek küçültme yöntemine karşı geliştirilmiş bir olgudur. Soyadı ile saygınlık kazanmaya çalışmak en basit psikolojik savunma yöntemlerindendir.

Türkçede "örgüt" kelimesi yine Türk Dil Kurumu'na göre:

1. Ortak bir amacı veya işi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kurumların veya kişilerin oluşturduğu birlik, teşekkül, teşkilat.
2. Bir kuruluşa bağlı alt bölümlerin bütünü.

Anlamlarına gelmektedir. Bu haliyle de Fethullah'ı ve etrafında toplananları ifade etmek için oldukça uygundur. Fethullah Örgütü ise bu sözcükten "karşı tarafı" çağrıştırdığı ve "Türkçe" olduğu için olabildiğince uzak durmaktadır. Sözcük ise bir o kadar bilimsel ve tarafsızdır.

Sözde Gülen Hareketi

Fethullah Örgütü'nün kendini ifade etmek için kullandığı bir başka kelime de "hareket" sözcüğüdür.

Yıllarca gizlenen, kabuk değiştiren, gölgelerde yaşayan örgüt kendini "dış dünyaya" ifade etmek için oldukça zorlanmıştır. Tarikat, parti, sendikal oluşum ve benzerlerini olmadığını söylemekle yetinmiştir. Cemaat kelimesi ise yayılmanın önünde bazı durumlarda yeşil renkli bir engeldir. Hareket kelimesi ile en iyi şekilde gizleneceğini anlayan örgüt son yıllarda bu kelimeyi iyice benimsemiştir. Hareket kelimesi cemaate göre daha renksizdir. Örgüt, bunu bildiği için bu sözcüğü de dış dünyaya karşı kullanmaktadır. Örgüt, kendi içinde asla bu sözcüğü kullanmamaktadır. Bu sözcük sayısal çoğunluğu oluşturan taban için bir şey ifade etmemektedir.

Günümüz dünyasında hareketlerin sınıfları vardır. Dini hareket, siyasi hareket, ekonomik hareket bu sınıflardan bazılarını oluşturmaktadır. Fethullah Gülen Örgütü bu sınıfların birine girmeyi de reddetmektedir. Onlara göre hareket siyasi değildir, ekonomik de değildir, belki biraz dinidir. Örgütün attığı adımlara bakıldığında, gerçekten de bu sınıfların hiç birine doğrudan girmediğini de belirtmekte fayda vardır.

Hareketlerin bir diğer yanı da amaç, kapsam ve yöntemlerinin açıkça belli olmasıdır. Bu örgütün amacı ise kimilerine göre din devleti, kimilerine göre dini yaşamak isteyen insanlar topluluğu oluşturmaktır. Örgüt her anlamda, yer yerde olmayı benimsemiştir. Örgüt ayrıca her yolu da kullanmaktadır. Bu anlamda amaç, kapsam ve yöntem de belirsizdir.

Yakınlığıyla Bilinen Sözü

Örgüte ait bir diğer kelime oyunu da "yakınlığı ile bilinen" lafıdır. Örgüte göre "tehlikeli durumlarda" kimse bu örgütten değildir. Ancak yakınlığı olan insanlar vardır. Bu yakınlık ise "gönül bağı" gibi soyut kavramlarla çarpıtılmaktadır. Yakınlığıyla bilinen sözü örgütün ilişkide olduğu hemen hemen tüm kişi ve kurumlarla maddi menfaat ve çıkar hesapları güttüğü açığa çıkmasın diye uydurulmuş bir şark kurnazlığının ifadesidir.

Bu söz ile tarif edilen insanlar, aslında, örgütün belli başlı üyeleridir.

Tersinden düşünmek gerekirse; örgüt, bu söz ile ortaya öylesine bir çarpık tablo koymaktadır ki, bu durumda, Fethullah Gülen'in bile Gülen Cemaatine yakınlığı ile bilinmesi olasıdır.

Sonuç olarak örgüt, liderinin de ifade ettiği gibi nihai hedefine varmak için her yolu denemektedir. Dil de bu yollardaki araçlardan sadece birisidir. Yukarıda verilen örnekler ise bu araca ait sadece birkaç misaldir. Sorumluluk sahibi insanlara düşen, söz konusu örgüte engel olmak için olabildiğince uyanık olmak ve tuzaklarından kaçınmaktır. Yukarıda açıklanan sözlerden herhangi birini bilinçsizce, sorgulamadan kullanmak dahi bu örgütün hedefine varması için atacağı adıma katkı sağlamaktır.
http://www.irtica.org/index.php?option=com_content&task=view&id=1694&Itemid=1
 
Fethullah Şifreleri

Ağabey: Fethullahçı eğitmen, yol gösterici. İnsanları cemaate çekmeye, cemaati hoş göstermeye çalışan kişi. Temel Fethullahçı birim.

Abla: Kadınlar arasında “ağabey”lerin rolünü üstlenen kişi veya kişiler.

Şakirt- Şakirde: Çırak, talebe çömez gibi anlamları vardır. Ağabey ve ablaların yetiştirdiği Fethullahçılara denir. Olgunlaştıklarında “o artık şakirt oldu” denilir. Her ağabey ve abla da bir üstündeki emir aldığı kişiye göre “şakirt ya da şakirde”dir.

Ağabeylik-Ablalık: Hiyerarşi sisteminin kod adları.

İlgilenmek: Ağabeylerin önceden belirlenmiş insanlara yakınlık göstererek, arkadaş olarak onları çeşitli yollarla Fethullahçılığa dâhil etmesidir. Bu yollar ilgilenilen kişiye, yere ve zamana göre faklılık gösterir. Diğer adı “kafalamak”tır.

Hizmet: Özelinde Fethullahçılığın, genelinde Nurculuğun cemaat içindeki adı.

Dershane: Fethullahçı yapılanmanın evleri. Buralar dışarıya “üniversiteli talebelerin kaldığı evler” olarak tanıtılır. Diğer adları Işık Evi ya da Nur Evi’dir. Kaynağını sahabe devrindeki İbn-i Erkan evlerinden aldığı söylenir. Fethullah Gülen'e göre kapılarına kilit vurulmuş zaviyelerin, kışlaların, tekkelerin görevini yapan evlerdir. Bu evlere giriş ve çıkışlar mümkün olduğunca gizlilik içinde yapılır. Işık evlerinden sorumlu bir ev imamı vardır. Bu imamlar 6 ayda veya 1 yılda değişir. Evin maddi girdisi ve çıktısıyla ilgilenir yukarıdaki imamlara rapor verir. Bu evlerde genelde 4-5 kişi yaşar. Umumiyetle kiralanır. Fethullah Gülen’e göre bu evler Işık Süvarilerinin Kışlaları’dır. Fethullah Gülen bu evlerde yetişmeden, sabırla pişip ol¬gunlaşmadan yapılan her işin “ham hayal” olduğunu savunur.

İaşe: Evlerin giderleri için toplan para.

Hocaefendi: Fethullah Gülen. “Amerika’daki mübarek zat” da denir. Kesinlikle adı-soyadı ile hitab edilmez. Bu büyük saygısızlık kabul edilir. Eskiden kullandığı takma adları Abdülfettah Şahin ve Hikmet Işık’tır. Altında üç yıldız ( * * * ) olan yazılar da kendisine aittir.

Üstad: Bediüzzaman Said Nursi.

Büyük Ağabeyler: Adları örgütün alt kadrolarının sık duymadığı fakat üsttekilerin çok iyi bildiği bazı isimlerdir. Başlıcaları: İsmail Büyükçelebi, Latif Erdoğan, Abdullah Aymaz (İsmail Yediler ya da Safvet Senih), Hüseyin Gülerce, Alaaddin Kaya, Ali Bayram, Harun Tokak, Ekrem Dumanlı’dır.

Ders Çalıştırma: Öğrencileri evlere çekmek için başvurulan en temel ve vazgeçilmez yöntem.

Sohbet: Haftada bir, aynı gruptaki, çoğu arkadaş ve birbirini getiren kişilerin evlerde toplanarak bir vaiz eşliğinde dini, güncel, politik konuları daha çok monolog olarak tartışmasıdır. Yarım saat ile bir saat arasında, genellikle Fethullah Gülen’in kitaplarından parçalar okuyan “sohbet abisi” sohbetin bitiminde katılanların birbiri ile kaynaşması için şakalar, takılma yollu münasebetler kurar. Daha sonra çay içilir, futbol ve malayani başka konular etrafında ortama şerbet verilir. Toplantının kod adı “çay içmek”tir.

İstişare: Sohbette istenilen verimi sağlayan kişiler bir üst kurul olan ve yine haftada bir toplanan bu toplantılara çağırılır. Kimin kaç kişi daha getireceğinden, getirilen arkadaşların ilerleme seviyesine, burada bulunmayan kişilere nasıl davranılması gerektiğine kadar “istişare abisi”nin açık açık anlattığı yerdir. Ciddi bir ortamdır. Bir üst birimden gelen emirler buradaki insanlara aktarılır ve haftaya kadar bunları yapması istenir.

Tedbir: Cemaate zarar gelmesini engelleyici her tülü yol. Ortamın bir savaş ortamı olduğu vurgusu sık sık yapılır. Bu sebeple cemaat üyeleri “hile mübahtır” felsefesiyle hareket ederler. Bu doğrultuda gerekiyorsa yalan söyleme dâhil her yol açıktır. Evlerden teker teker çıkmaktan, kitapları insanlar fark etmesin diye ciltlemeye, gerekirse en usturuplu yalanları söylemeye kadar her şey “tedbir dairesi” içinde mütalaa edilebilir.

Maç: Aynı sohbet grubundaki kişilerin kaynaşması amacıyla yapılan halı saha maçlarıdır. Haftada bir yapılır.

Gezi: İstişarelerde yukarıdan verilen emirler doğrultusunda bazen orman içine, bazen deniz kenarına, bazen tarihi yerlere, bazen de hamam veya uzaktaki bir lokantaya yapılan toplu gezilerdir.

Keyfiyet: Sohbet abisi ya da istişare abisinin grubundan istediği haftalık yapılacaklar listesidir. Listede oruç tutmak, Hocaefendi kitaplarından en az belli sayıda sayfa okumak, Risalelerden en azı belirlenmiş sayfalar okumak, Kuran-ı Kerim’den yine en azı önceden belirlenmiş sayfalar okumak gibi manevi sayılabilecek işler yanında maddi faaliyetlere de yer verilir. Bunlar ise Sızıntı abonesi yapmak, Zaman abonesi yapmak, Fethullah Gülen’in kaset ve kitaplarını ücretsiz olarak eşe dosta dağıtmak gibi faaliyetlerdir. Verilen bir nevi çeteledir.

Risale: Risale-i Nur’un kısaltmasıdır. “Kırmızı kitap” da denir.

Müspet: Kelime, Fethullahçı bir zihnin kafasındaki kesin ayrımı ifade eder. Buna göre; Fethullahçı olan herkes müspettir. Ayrıca geniş dairede, ağabeylerden gelen(yani Fethullah’tan) bilgiler ve yönlendirmeler doğrultusunda başka cemaatlere mensup kişiler de bu tanımlamaya zaman zaman girer. Ama burada önemli olan müspet olmayanların durumudur. Onlar "solcu, komünist, kom..." gibi tanımlamalarla müspet kimselerden kesin bir ayrımla ayrılırlar. Bu ayrım siyahla beyaz kadar nettir.

Solcu: Müspet kelimesinin karşıt anlamlısıdır. Eğer bir kişi bu tanımlamaya girmişse ona karşı tüm örgüt ortak bir tavır takınır. Bilenler bilmeyenlere bu bilgiyi(tanımlamayı) derhal iletirler. Örgüt, bu yaftayı yapıştırdığı insanlarla en hafifinden ilişkisini keser, ilerisinde ise akla hayale gelmedik yöntemlerle o kişiyi tüketmeye, bitirmeye, silmeye çalışır. Tabirin eş anlamlıları; komünist, kom gibi kelimelerdir.

Esnaf Ağabey: Okumayan, daha çok küçük ya da orta ölçekteki işyeri sahibi sohbetlere devam eden kişi.

Mütevelli Ağabey: Esnaf Ağabey’in istişarelere katılmaya hak kazanmış ve sorumluluk yüklenmiş, bu anlamda “işi bilen” sınıfına yükselmiş hali. Para ve her türlü maddi-manevi desteğini esirgemeyecek hale getirilmiş insan.

Gazete: Zaman Gazetesi. Örgütün temel yayın organı. Tirajının cemaat içinde ayrı bir önemi vardır.

Sızıntı: Dergi faaliyetlerinin en önemli sac ayağı. İsteyen istemeyen, abone olan olmayan, herkese ama herkese ulaştırılması istenir. Yılbaşına yakın abonelik koçanları gelir. Herkesin sayısı bazen binlere varabilecek şekilde abone kazandırması beklenir.

İmam: Faaliyetlerden sorumlu kişi. Yetki alanı bir üstü tarafından belirlenmiş yürütme işinin temel birimi. Her evden sorumlu olan kişi bir “ev imamı”dır. Yine her “semt”den, her “bölge”den, her büyük bölgeden, her okuldan, her devlet dairesinden, her istişareden, her sohbetten sorumlu olan bir “imam” mutlaka vardır.

Kolejler: Fethullahçı özel okullardır. Cemaat içindeki insanlardan çocuklarını buralara göndermeleri özellikle istenir. Hatta okulların tanıtım faaliyetlerine katılmaları beklenir. Bu okullardan “bazıları”: Nilüfer, Fatih, Samanyolu, Yamanlar ve Serhat kolejleridir.

Müceddit: Peygamberden sonra her asırda geldiğine inanılan din âlimi. Said Nursi’nin mücedditliği tartışılmaz bir hakikat olarak evlere gelenlere anlatılır. Fethullah Gülen’in de böyle olduğu da bazen gizli, bazen de açıkça vurgulanır.

Hidayet: Fethullahçılığa erenlere, durumu kabul edip itaat edenlere yakıştırılan, anlamına bu yönde özel bir anlam yüklenmiş bir sıfattır. Bu özel yüklenen anlam, gerçek anlamının ötesinde psikolojik olarak kalıntı bırakma ve çağrışım yoluyla kafaların elde edilmesinde kullanılır. Bir kişiden nefret bile edilse “Allah hidayete erdirsin” denilerek bilinçli ve son derece ince bir hesap güdülerek bir anlamda ilk tohumlar atılır. Bu, insanların düşmandansa en azından sempatizan ya da etkisiz eleman olarak kalmalarına da bir kapı açmaktır.

İrtibat: Dar anlamıyla Fethullahçı olan herkesin düzenli olarak birbiri ile irtibatta olması beklenir. Sohbetler, istişareler, maçlar, geziler hep bu amaçladır. Ağabeyler ve ablalar ilgilendikleri kişilerin evlerine, iş yerlerine sık olmasa da ziyaretler gerçekleştirirler. Telefon açmalar, kısa mesajlar, e-mailler ile hep hatırda tutuldukları vurgulanır. Bu anlamda örgüt kişileri çok zor gözden çıkarır. Hele o kişi örgütün ilerlemesi için gerekli olan para, maddi- manevi güç, başarı gibi vasıflara haiz ise irtibat asla koparılmak istenmez. Bu kelimenin geniş anlamı da herkesle olan münasebetleri işaret eder. Herkesle bir gün faydalanmak gerekçesiyle iyi ilişkiler kurulur.

Şer Odakları: Bunların en başında Türk Silahlı Kuvvetleri gelir. Daha sonra o günün şartlarına göre Fethullahçılıkla uğraşan gerçek ve tüzel kişilerin tamamı bu sınıflamaya girer. Tabirin eş anlamlıları “solcu, komünist” ve duruma göre de “ateist”dir. Kamuoyunda da “bizimle komünistler uğraşır ancak” diye toplu şartlandırmalar yapılır.

Beton Kemal: Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya takılan adlardan biri. Diğerleri de “Musti, Kefere, Deccal, Öküz Aleyhisselam, Öküz Kemal, Kemal Ağa”dır.

İlim: Bilinen manadaki bilimden farklıdır. İnsanı Allah’ı bilmeye, tanımaya götüren pozitivist olmayan bilgidir. Fethullahçılara göre bilim yanılır ama ilim asla yanılmaz.

Maklube: Fethullahçıların özel yemeği. Tencerede pişirilir. Katmanlar halinde pirinç pilavı, patates ve et ile yapılıp tencerenin bir tepsiye ters çevrilmesiyle devam edilir. Ortasında bu yemek bulunan tepsinin kenarlarına doğru, ışınsal şekilde yoğurt ve salata eklenip tekrarlanarak servis edilir. Yemeğin içine konan 2 ya da 3 adet nohut tanesinin kime çıktığına bakılarak “Güllüoğlu”ndan tatlı ısmarlaması beklenir. Anlaşılacağı gibi kaynaştırıcı ve paylaşımı ön plana çıkaran bir nevi merasimdir.

Himmet: Toplu para toplama merasimi. Genellikle ABD’den gelen ve ayağının tozuyla sohbet veren bir “önemli abi”nin vaizliğinde gerçekleşen “dokunaklı ve gözyaşı yüklü” bir sohbet sonrası katılımcılardan herhangi bir makbuz, belge karşılığı olmaksızın para toplandığı törenvari toplantılar. Bu toplantılarda gelecek dönemde verilecek paraların da sözü alınır.

TÖV: Örgütün yayınevlerinden birinin adıdır. “TÖV’den okumak ya da TÖV okumak” diye bahsedilen ise Fethullah Gülen’in kitaplarını okumaktır.

Gönül Eri: Fethullah Gülen’in “ağabey” tanımıdır. “Muhabbet fedaisi, kalp insanı, hizmet eri, ışık eri, ışık süvarisi” gibi başka tanımlamaları da hep bu kişileri işaret eder.

Altın Nesil: Fethullah Gülen’in tasvirlerinde “bir eli Kuran’da, bir eli bilgisayarda olan” diye de bahsettiği, kendisinin izinde yürüyen ağabeyler-ablalar topluluğu. Diğer adı “Beklenen Nesil”dir.

Başyüceler: Fethullah Gülen’in “en iyi gönül eri” tanımına girenler.

Talihsiz Dönem: Fethullah Gülen’in Cumhuriyet Türkiye’sine taktığı isimlerden biridir. Diğerlerini de “karanlık ya da upuzun hicranlı dönem” diye kitaplarında bol bol kullanır.

Karşı Cephe: Fethullah Gülen’in önceleri laik kesim için kullandığı, şimdilerde kendisine karşı olan herkesi dâhil ettiği insanlardır. Sık sık aynı anlamlı olarak “hasım cephe” tanımını da kullanır.

Karşı Cepheye Aksiyoner Tavır Almamak: Bu cümle çok önemlidir. Çünkü Fethullah Gülen’in burada 1950'li yıllara atıfta bulunarak Said-i Nursi'yi “karşı cepheye aksiyoner tavır almamak” gerekçesiyle üstü kapalı eleştirir. “...50'li yıllardan bu yana tam 40–45 yıl geçmiştir. O dönemde, 10 yaşında olanlar, şayet mevsimi geldiğinde üniversite okusalardı, şimdi zirvelerde ya da zirveleri zorlayan konumlarda olacaklardı. 20 yaşında olanlar 60–65 yaşında olacaklardı ki bu da onların başbakanlar, reis-i cumhurlar seviyesinde en olgun dönemlerini yaşıyor olmaları demekti” ifadesi ile devleti diğer önemli mevkileriyle en üst düzeyde ele geçirmeyi amaçladığı anlaşılmaktadır.

Maarif: Fethullah Gülen’in çok önem verdiği Milli Eğitim Teşkilatı. Fethullah Gülen burayı ele geçirilmesi ve elde tutulması çok önemli kalelerden biri olarak sayar.

Mabede Giden Yolların Kapatıldığı Zaman Dilimi: Fethullah Gülen’in Atatürk ve İsmet İnönü dönemini kastettiği zaman aralığı.

Makam Ve Mevki: Fethullah Gülen’in başta devlet kademeleri olmak üzere öncelikli hedefidir. Bu bir ilk hedeftir. Tamamı tüm devleti, tüm kurumları, tüm dış devletleri ve dünyayı ele geçirmektir. Buna göre; makamlar öncelikli, kişiler ikinci plandadır. Bu nedenle kişiler makamlara tercih edilmekte ve gerekirse ya da herhangi bir nedenle güç durumda kalındığında kişiler feda edilerek yerlerine hazır tutulan kendilerinden olan kişilerin getirilmesi için yoğun çaba sarf edilmektedir. Mümkün olmaması halinde mevcut bürokrat ya da siyasetçilere hoş görünmek suretiyle kendi tabirleriyle 'Kullanabildiğin sürece ya da sana zarar vermeyecekse istifade et' taktiği ile yönetim kademelerini kontrol altında tutmaya çalışmaktadırlar.

Kandan İrinden Deryaları Geçmek: Fethullah Gülen’in yazılarında ve vaazlarında sık sık kullandığı bu tabir adeta bir slogandır. Tam cümle şudur “Hizmet insanı gönül verdiği dava uğrunda; kandan, irinden dar yolları, deryaları geçip gitmeye azimli ve kararlı; varıp hedefine ulaştığında da sahibine verecek kadar olgun ve yüce yaratıcıya edepli ve saygılı, muvaffakiyetinden ötürü alkışlayacağı kimseleri de putlaştırmayacaktır”. Görüldüğü gibi hem mücadelenin tarzını anlatmakta, hem de lidere tabi olmak suretiyle ondan “irşad” ve emir beklemeyi telkin ettiği açıkça ortadadır.

İrşad: Adam kafalamanın, ilgilenmenin en kibar ve akademik söylemidir. Burada da sözcüğe asıl anlamının üstünde özel bir anlam yüklenmiştir. Kastedilen “irşad” şahısların Fethullahçılık yoluna yöneltilmeleridir.

Tebliğ: İrşad gibi anlamına ek bir anlam yükleyerek kullanılan bir diğer tabirdir. Burada da ek anlam gerçek anlamın ötesindedir. Yani kastedilen Fethullah Gülen’in mesajının duyurulmasıdır. Bu anlamda insanları Fethullahçılığa davettir.

Tesbihat: Vakit namazlarından sonra toplu olarak yapılan zikir ve dualardır. Cemaat içinde bunları ezbere bilmenin ayrı bir yeri vardır. Şakirtlikte ilerleyenlerin bunu ezbere bilmesi beklenir.

Şefkat Tokadı: Fethullahçı yapılanma içinde verilecek her türlü tavizin önüne geçmek için kullanılır. Buna göre Fethullahçılık faaliyetlerinde her türlü ihmal, verilen görevi savsaklama, başkaldırma durumlarında Allah uyarı olsun diye kulunu geçici bir süreliğine cezalandırır. Kişiden de bu mesajı alması ve haline çekidüzen vermesi beklenir. Fethullah Gülen bu durumu "Kutlu Nebi’nin davasına gönül vermiş zamanımızdaki hakikat yolcuları için de şefkat tokatları her zaman söz konusudur. Zamanımızda ise bu kudsî hamûleyi üzerine alanlar, bu nimetin şuurunda olarak, insanlık adına yaptıkları vazifelerinde ülfet, ünsiyet ve ihmale katiyen yer vermemelidirler. Aksi takdirde şefkat tokatlarının gelmesi kaçınılmaz olur." şeklinde anlatır.

Allah Nurunu Tamamlayacaktır: Cümle bir Ayet-i Kerime'den alıntıdır(Saf 61/8). Tam şekli “Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek isterler. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.” halindedir. Fethullah Örgütlenmesi morali bozulan elemanlarına ümit aşılamak ve davalarının ne kadar hak bir yol olduğunu anlatmak için sık sık bu ifadeyi telkin eder. Burada amaç "Siz Fethullahçılığa devam edin, gerisini merak etmeyin." fikrini zihinlere yerleştirmektir.

Teheccüd: Gece uykudan kalkılarak kılınan namazdır. Bu konu ayrı bir önem arz eder. Evlerde bir gün bile kalınsa “teheccüd”e kalkılması misafirlerden çoğu zaman beklenen bir şeydir. Evlerde her gün kalkılmamasına rağmen, misafir olarak kalındığında çoğu zaman gece ibadetine kaldırılırsınız.

Kavmiyet Fikri: Bu deyiş kapalı olarak Türk milliyetçiliğini işaret eder. Milliyetçiliğin her türlüsü, ki buna Atatürk ilkelerinden biri olanı da dâhildir, nefretle karşılanır. Mücadele edilmesi gereken temel fikirlerden biri olarak telakki edilir. Ama gerektiğinde en öde giden milliyetçiler de yine Fethullahçılar olur. Fethullah Gülen bir anda karşımıza bayrağımızı dünyanın dört bir yanında dalgalandıran, Türkçenin tüm dünyada konuşulmasını sağlayan, Türkiye ve Türklük için ömrünü feda etmeye hazır, ölse bile bu topraklara gömülmek isteyen milli ve ulusalcı bir şahsiyet olarak çıkar.

Hicret: Fethullah Gülen’in yeni anlam yüklediği kavramlardan biri daha. Kavram Fethullah Gülen’in Amerika’ya gidişinden sonra çıkarılmıştır. Dinin Türkiye sınırları içinde rahatça yaşanamadığı, yayılamadığı bu sebeple başta Amerika olmak üzere çeşitli ülkelere göç etmek gerektiği mesajına dayanır. Gidilen ülkelerde çevreye karşı nasıl tavır alınacağı, neler yapılacağı, hepsi önceden kararlaştırılmıştır.

Amerika: Fethullah Gülen’e bağrını açmış bu toprakların örgüt içinde başka ve özel bir anlamı vardır. Fethullah Gülen’in “buralara gelin” çağrısıyla adeta ABD’ye gitmek en kutsal yerlere gitmek kadar önemlidir. Zaman gazetesinde, 4 Eylül 1997 tarihinde “İnanmış bir insanin Batı karşısında, Batı’yla entegrasyon karşısında, Amerika'yla entegrasyon karşısında olması katiyen düşünülemez” şeklinde batı dünyasına nasıl tavır alınması gerektiği konusundaki söylemini tamamlayan şu sözleri de niyet belirtmesi açısından oldukça açıklayıcıdır “Amerikalılar istemezlerse kimseye dünyanın değişik yerlerinde hiçbir iş yaptırmazlar. Şimdi bazı gönüllü kuruluşlar dünya ile entegrasyon adına gidip dünyanın değişik yerlerinde okullar açıyorlarsa, Amerika ile çatıştığınız surece bu projelerin gerçekleştirilmesi mümkün olmaz”. Ayrıca Fethullah Gülen’in “Dünya Gemisinin kaptanı” olarak nitelediği ABD’yle asla ters düşülmemesi gerektiğini de sık sık vurgular.

Hoşgörü-Diyalog-Huzur İklimi: Bu tabirler Fethullah Gülen’in örgütü dışarıya tanıtmak için kullandığı ve kullanılmasını istediği bir nevi ambalaj laflardır. Bu aynı zamanda örgütün çoğu kuruluşunda sloganlaşmış, amblemleşmiş bir felsefenin de çekirdeğini oluşturur. Bu felsefe diğer insanları mümkün olduğunca ürkütmemek, düşman kazanmamaktan başlayıp insanlardan cemaat için kazanılacak en üst faydalara kadar giden yolu gösterir. Örgütün temel savunma mekanizması ılımlı İslam üzerinde durur. Örgüt kendini “Türkiye’nin adını duyuran, çocukları ve gençleri uyuşturucu, alkol gibi kötü alışkanlıklara düşmekten kurtaran, insanlara Allah sevgisi, iman aşılayan, radikal Müslümanlığın alternatifi” olarak tanıtmaktadır. Örgüt kendini asla “örgüt, tarikat, Fethullahçı” olarak tanıtmaz. Bir “gönüllüler hareketi, Asrın Dertli İnsanı’nın tavsiyelerini dinleyen yüce mefkûre insanları, Hocaefendi’nin irşadıyla hareket eden yüksek kametler” gibi tanımlamalar yapar. Tanımlardan da anlaşılacağı gibi bu izahların da hepsi Fethullah Gülen’e aittir.

Bazı Özel Kitaplar Ve İşlevleri:

Kendini Arayan Adam(Halit Ertuğrul): Genellikle mütedeyyin olan ve Fethullahçılığa girmesi muhtemel herkese dağıtılan bir “ilk kitaptır”.

Düşün, Anla Ve Ağla(Vehbi Yıldız): “İkinci seviye” bir kitaptır. İlki kadar muteber değildir. İlkinden sonra gelen tepkiye bağlı olarak kitap yelpazesi de çeşitlenir.

Öğretmenin Not Defteri: Genelde ortaokul öğrencilerine yönelik bir ilk kitaptır.

Küçük Sözler(Said Nursi): Risale okumalarına başlangıç kitabıdır.

Gençlik Rehberi(Said Nursi): İkinci okunacak risaledir ve daha çok 25 yaş altına hitab eder.

İrşad Ekseni(Vehbi Yıldız): Adam kafalamanın tüm kurallarının ve yöntemlerinin sistematik biçimde anlatıldığı profesyonelleşmiş şakirt kitabıdır.

Küçük Dünyam(Latif Erdoğan): Fethullah Gülen’in Latif Erdoğan’a yazdırdığı ve AD yayıncılıktan bastırdığı kitaptır. Kitabın özelliği Fethullahçıların yurtlarda, evlerde, üniversiteye hazırlık dershanelerinde bu kitapla imtihan edilmeleridir. Düzenlenen yarışmada “ilgili abi” yarışma sonucunda kazanana küçük bir hediye de verir.

Fethullah Gülen Kitapları: Ne kadar okunsa az gelen temel eserlerdir. Fethullah Gülen’in kendisinin bile “Asrın Getirdiği Tereddütler” serisini 98 kere okuduğu söylenir.

F. Gülen Hakkında Yazılan Kitaplar: Bunlar genellikle koliler halinde, hatta tonlarla ifade edilecek şekilde evlere gelir ve parasız olarak dağıtılması istenir. Bunlar o kadar çoktur ki dağıtılsa bile yine onlarca belki yüzlerce elde kalır. Tamamın farklı insanlara dağıtılması seneleri alır.


Kaynak: http://www.nurettinveren.net/modules/news/article.php?storyid=212
 
çok guzel iki yazı arka arkaya bide su var orgute gıren enınde sonunda orgutten kovulur veya uzaklastırılır ozellıkle ust gorevdekıler..!! su ara revacta olan yalanları dogudan gelen ogrencileri okutuyoruz muhabbetine insanlari kandirarak yardim topluyorlar gecen gun komsu dırek aylıga baglıyalım sızı dıyor yardım yapcakmısız kime dogudan gelen fakir cocukları okutuyoruz yalanlarıyla fetoşa para verecekmısız inanmayalım arkadaslar gelmıyelım bu oyunlara verdıgınız paralarla kendı gazetelerını ortalıkta bedavaya dagıtıyorlar yeni isimlerle gazeteler cıkarıyorlar washingtondan taraf gazetesi gibi.. bu gibi din somuruculerine prim verdikçe onlar şerri kurallara dondurmek için daha cok caba harcayaklar humeyni gibi saçma isimleri gundeme atacaklar Ata'ma saygısızlık edecekler bazı gercekleri gorerek hareket edelim daha duyarlı olalım...
 
zorla degil hiçbirsey insanlarin duygularını somurerek:D
 
birde yüksek mertebeler var :clap onları unutmuşun
 
İnsan gerizekalı değilse ve istemezse kimse insanın duygularını sömüremez.

euheueh bahsettigimiz orgut bunların hepsini yapabilecek seviyede gerekirse insanı gerizekalı yerine koyar insanlarin duygularıyla oynayarak...deniz feneri olayı bunun en kucuk halkası..


Almanya polisi, Kanal 7 INT'in Almanya'nın Frankfurt kentindeki binasına ve aynı binada faaliyet gösteren Avrupa Deniz Feneri E.V'nin merkezine baskın düzenlendiğini doğruladı.

Baskını doğrulayan Frankfurt polisi, olayın savcılığa intikal ettiğini belirtirken, ayrıntılı bilgi vermedi.

Frankfurt Başsavcısı Doris Möller-Scheu, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, 14 apartman dairesinde arama yapıldığını ve 2 kişi hakkında tutuklama kararı çıkarıldığını söyledi.

Öte yandan Frankfurter Rundchau gazetesinin internet sitesinde yayınlanan bir haberde de, Avrupa Deniz Feneri'nin 4 yılda 14 milyon Avro gelir elde ettiğini, bunun 8 milyon Avro'luk kısmını kendi özel işleri için kullandığının tahmin edildiği bildirildi. Haberde, 340 polisin katıldığı baskında kimi bilgisayar ve belgelere el konulduğu kaydedild
 
yok senden yardım adı altında aldıklarıyla gemicikler alıyorlarmıs kendilerine..
 
yok senden yardım adı altında aldıklarıyla gemicikler alıyorlarmıs kendilerine..

o gemileride plastik havuzda yüzdürüyolarmıymış bari :goz:
programı seyretmesemde adını ii biliyorum deniz feneri
zaten Türkçemizde keriz feneri die bi kelime grubu yok
ilk defa senden duydum sıfat tamlaması oluyo heralde :D
 
8ytl degil usta 8milyon dolar..
 
Beton Kemal: Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya takılan adlardan biri. Diğerleri de “Musti, Kefere, Deccal, Öküz Aleyhisselam, Öküz Kemal, Kemal Ağa”dır.



Allah Atatürkümüze bu yakıştırmayı yapanların belasını versin inş .

bizim bildiğimiz islamda lakap takmak günahtır .bunların dini nedir ki lakap takabiliyorlar .biri bana bunların dininin ne olduğunu söylesin lütfen ????
 
Beton Kemal: Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya takılan adlardan biri. Diğerleri de “Musti, Kefere, Deccal, Öküz Aleyhisselam, Öküz Kemal, Kemal Ağa”dır.



Allah Atatürkümüze bu yakıştırmayı yapanların belasını versin inş .

bizim bildiğimiz islamda lakap takmak günahtır .bunların dini nedir ki lakap takabiliyorlar .biri bana bunların dininin ne olduğunu söylesin lütfen ????


bunları diyenler şeyh sait in torunlarıdır kubilayı şehit eden nakşi köpeklerin torunlarıdır vatanı satan hainlerin torunlarıdır ali kemallerin torunlarıdır ingilizlere para karşılığı siper kazanların torunlarıdır bunlar allah diyerek zina yapanların torunlarıdır....

bunlar muhammedi sapıklıkları hainlikleri için kullananların torunlarıdır
bunlar Atatürk devrimleriyle travma yaşayanların torunlarıdır
 
sanki sözde Atatürkçülük yokmu bu devlette.
 
Çete ye cemaat süsü verilir.
Atatürk'e düşmandırlar ama Sıkı Atatürkçü pozu takınızlar.
Gerçek Atatürkçüler,sahtedir onlara göre.
Devleti yıkmak isterler ama devletçi gibi görünürler.
Dinimizi dejenere ederler ama onlara göre müslümanlıkta kimse ellerine su dökemezler.
Milliyetçiyiz derler ama Amerikan çıkarlarını savunurlar.
Müslümanız derler.Amerikan askerlerini şehit sayarlar da Türk ordusunun kuyusunu kazarlar.
Ahlakta bir numaradırlar laftada, Amerikan askerlerinin Irak'ta müslüman katliamına ve kadın-çocuk tecavüzlerine kılları kıpırdatmazlar.üstelik onların bölgemizdeki en büyük destekçileridirler...
Uzar gider böyle yani kısaca TAKİYE,TAKİYYE,TAKİYYE...SONSUZ TAKİYYE...
 
GAFLET UKUSUNDAN UYANMAK!

Dinci örgütlenmeye, dünyanın öne gelen ülkelerinden de tepkiler yükselmeye başladı. Toplumun ilgisini fazla çekmemek için adını ne koyarsanız koyun; dinci yapılaşma ve dini tabanlı siyasi sistem ve örgütlenmelere rağbet edilmiyor.
Bunun en son örnekleri ABD ve Rusya Federasyonu'nda kendini net bir şekilde gösterdi. Bunların; böylesi bir konuda ne denli samimi olduklarını zaman gösterecek elbet… Ama verdikleri görüntü; Dinci Siyasi Yapılaşma ve Örgütlenmeye müsamaha gösterilmediği yönünde…

Haberleri incelerken; ilk olarak ABD'nin Pennsylvania Eyaleti'nde, Fethullah Gülen'in sürekli oturma izni konusunun mahkemeye taşınmış olması gözüme takıldı.
Gülen, yıllardır ABD'de yerleşip, sağlık konusunu gerekçe göstererek, Türkiye'de aleyhine açılmış davalardan, gerek zaman aşımının sinsiliğine, gerekse -delillerin ortadan kaldırılmış olduğu iddiasıyla- delil yetersizliği gerekçelerine sığınıp, paçasını kurtarmaya çalışırken; bir yandan da ABD gibi bir ülkede sürekli oturabilmeyi garantilemek istiyor…
Ancak, orası ABD bile olsa, aklın yolunun bir olduğu gerçeği orada da kendini gösteriyor.

Evrensel hukuk eğitimi almış ve vicdani sorumlulukla ve aklın aydınlığında hareket eden hukuk adamlarından Pennsylvania Eyalet Bölge Savcısı, konu hakkında araştırmalar yapmış uzmanların görüşlerine dayandırdığı iddialarında; Gülen'in yapmaya çalıştığının; '…siyasi bir hareket olduğunu ve İslamcılığı eğitim yoluyla yayma gayretinde bulunduğunu ve mali kaynakları hakkında da yığınla kuşku olduğunu…' öne sürmektedir.

Bu noktada gözümüzü hemen Türkiye'ye çevirdiğimizde ise; AKP ve Zihniyeti'nin, ABD'deki bir kısım etkili ve yetkili mercilerden aldığı destekle, beş yılı aşkın bir süredir iktidarda olduğunu ve bu süre içinde de; gerek ABD'nin direktifleri ve AB'nin arzuları doğrultusunda, gerekse şeriatçı Arap Sermayesi'nin sinsi planları ve girişimleri neticesinde, adeta bir işbirlikçilik sevdasıyla,Türkiye Cumhuriyeti'ni her yönden yıpratmak istercesine bir siyasi tavrını ısrarla sürdürdüğünü açık bir şekilde görebiliyoruz.
Ne acıdır ki; bu gidişatı beğenen, sürmesini isteyen ve İslam Dini adına bunun gerekli olduğuna inanan bir kısım insanlarımız da var…
* * *
Haber yoğunluğu içinde; Fethullah Gülen'e bir darbe de Rusya Federasyonu'ndan vurulduğu şeklinde bir-iki satırlık yazı daha okudum. Haberin ayrıntısını incelediğimde; gerçek su yüzüne çıktı…
Rusya, Tataristan Özerk Cumhuriyeti'ndeki Gülen destekli okullardaki, Türkiye'den getirilmiş 44 öğretmeni sınır dışı etmiş.
Kararın gerekçesi oldukça ilginç: 'Türk Öğretmenlerin okullarda, Rusya yasalarına aykırı olarak eğitim faaliyetlerinde bulundukları, öğretmenlerin nurculuk faaliyetleri kapsamında çocuklara din eğitimi verdikleri…' şeklinde belirtilmektedir.
Ayrıca, geçen yıl St. Petesburg'da, yine aynı amaçla kurulmuş Gülen destekli okulların kapatılmaması için RTE'nin aracı olduğu ve Rusya federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin'den ricalarda bulunduğu ve bu ricaların hiçbirinin de kabul görmediği ayrıntılar arasında yer almaktadır…
Bütün bu olup / bitenler karşısında; Türkiye'deki Zihniyet'in halen, 'Ben de Atatürkçüyüm… Biz de Atatürk İlke ve Devrimleri'ne bağlıyız…' takiyyeleriyle görev yapabiliyor olması, daha da acısı, buna insanlarımızca rağbet edilmesine neler söylenebileceğini sizler takdir edin…
* * *
Tüketim toplumu olmanın yarattığı çılgınlığın yanı sıra, kültürel yozlaşmışlık ve beraberinde getirdiği çürümüşlüğün doğal sonucu olarak, bir kısım insanlarımızın derin bir uyku hali içinde bulunmasının anlaşılır bir tarafı olmadığını düşünüyorum.
Ülkenin satılması karşısında bile tepki veremeyen kitlenin, çeşitli ortamlardaki sohbetlerde bu konuların açıldığında nasıl rahatsız ve tedirgin oldukları her hallerinden anlaşılıyor.

Biraz kendilerine geldiklerinde; 'Ne yapacağız, söyleyin yapalım…' türünden bahanelerin arkasına gizlenerek, sözüm ona, sert tepkiler vermeye çalıştıkları, dolaysıyla da sorumluluğu kolayca başkalarına yükledikleri, kendilerinin bu vatan için ne gerekiyorsa yapmaya hazır oldukları gibi hamasi sözler sarf ettikten sonra da; kimin elinin kimin neresinde olduğu dahi belli olmayan ve çöküntünün-çürümüşlüğün ve de yozlaşmışlığın yarattığı, parıltılı sanal hayat kandırmacasıyla dolu TV dizileri çöplüğüne dalıp, vurdumduymazlık ve de adamsendecilik aymazlığına sığındıkları her daim görülen manzaralardan oldu artık…
* * *
Bugüne değin bir çok kez yazıp, söylememe karşın; yine de yazacak ve bıkmadan da söyleyeceğim.
Atatürk İlke ve Devrimleri'ne inanmış ve Cumhuriyet'in Temel Değerleri'ne ve bugüne değin elde edilmiş Kazanımları'na özde bağlı hiç bir Türk Vatandaşı'nın, 'Ne yapacağım? Bana söyleyin, yapayım!' şeklindeki bahanelerin arkasına sığınma lüksleri yoktur. Olamaz da!
Sen, bir vatandaş olarak, ülkenin bu durumunda ne yapacağını bilemiyorsan; ben sana ne söylesem uygun olur ki…?
Eğer, gerçekten çaresizliğe düşülmüş ve gerçekten neler yapılabileceği bilinemiyor ve nereden başlanabileceği konusunda bir bocalama içinde kıvranılıyorsa; dolaysıyla da hiçbir kaynak ve de yardım alınabilecek yer bulunamıyorsa; alın elinize ve NUTUK'u okumaya başlayın. Orada, sizlere neler yapabileceğinize ilişkin ayrıntılar bir bir anlatılmaktadır.

Bunda sıkıntılarınız olursa; Atatürk'ün Bursa Nutku'nu bulup, incelemeye çalışın. Bu da size uymuyorsa; Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ni okusanız da yeter!
Bu ölümcül uykudan uyanmamakta direnilmesi halinde; geçenlerde söylediğimi yeniden söylemekte yarar görüyorum:

'Hepimiz aynı gemideyiz. Gemi çoktandır su almaya başladı bile. Geminin, ellerine ve yönetimine teslim edildiği kaptan, dümene yeterince ve gerektiği şekilde hakim değil.
Olacağa da benzemiyor!
Deniz bitti. Gemi kumsalı da geçti ve karayolunu bile aşıp, yolun kıyısındaki Ahmet Efendi'nin tarlasına daldı… Kaptan, halen her şeyin yolunda olduğunu sanıyor. Ama, yanıldığını da görmüyor. Göremiyor!'

Şartlar böylesine gelişmeler gösterirken; belki, 'Hiç değilse batmaktan kurtulduk…' diyenler çıkabilir. Ama onlara şunu söylemek istiyorum:
'Efendiler! Bu gemiyi bir daha kolay kolay yüzdüremeyebilirsiniz! Yüzdüremediğiniz gemiyi de elinizden çekip alabilirler… Bunu göremiyor musunuz?'
* * *
Özellikle son günlere meydana gelen olaylar ve yaratılan baskı ve sindirme uygulama ve politikaları da göz önünde bulundurulduğunda; Atatürk Aydınlanması ışığı ve rehberliğinde Türk Devrimleri'ni yürütme kararlılığında olan aydınlarımıza büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir.
Dürüst olalım ve de gerçekleri çarpıtmadan dile getirmekten kaçınmayalım. İnsanlarımızı, akademik sözler ve kısır söylemler içinde boğup, bunaltmayalım. Örgütlenmenin ne şekilde ve nasıl yapılması gerektiği tabii ki uzman arkadaşların işi… Ancak, meseleyi fazla dolambaçlı yollara çekmenin de hiç birimize bir yararı olmayacağı kesin…

Mustafa Kemal Atatürk'ün, Milli Mücadeleyi ve dolaysıyla da Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı hangi şartlarda başlattığı ve nasıl kazandığı tarihin sayfaları arasındaki onurlu yerini almış bulunuyor…
Yeniden bir örgütlenme biçimi üretme gayretkeşliği içinde bulunmak ve bir takım süslü ve akademik kelimelerle doldurulmuş cümlelerle kısır söylemlerin hiç birimize bir yararı olmadığı gibi; zaman yitirmekten başka bir anlam da taşımamaktadır, taşımayacaktır da!
Bu gaflet uykusundan bir an evvel uyanmak için, 'Bu Vatan Benim…' diyen her bireyin ne yapması gerektiğine acilen karar vermesi gerekiyor…
Olmazsa olmazımız, bütün kapris ve bencilliklerimizden ve 'Ben' egomuzun tatmininden sıyrılıp, olabildiğince çabuk uyanıp, birlik ve beraberlik içinde, omuz omuza, Tam Bağımsız Türkiye için mücadelemizi sürdürmek zorunda olduğumuzdur…
Yarın çok geç olabilir…!

CENGİZ ÖNAL 'TARAKÇIOĞLU'
 
deniz feneri yardımları gerimi topluyomuş :D

topluyormuş muş muş muş. salla babam salla kalede rüştü var :)

zaten hep yapıyolarmış ediyolarmış yazıyorsunuz ama bitane istapınız yok. mdem alman polisleri bunları bastı niye hala hizmet veriyo. ayatınızda bi fakiri doyurmuşuğunuz yok bari doyuranlara b*k atmayın güneşi balçıkla sıvadığınızı zannediyorsunuz :)
 
Geri
Üst