türk ocağı
serdengeçti
Kurbağaları susturalım!
Deyirem ölürem, demirem olmur!..
(Âzaplı Mikâil)
Söylersek öleceğiz, söylemesek olmuyor!
Fikren, zikren benzeşen, töre ve ahlâkın birbirine benzettiği münevverler, susturuldu! Dinlenilmeyen perakende kanaat önderlerine siteme hakkımız var mı bilmem! Tavırları aynı, gardları değişik sağ veya sol gardlı münevverlerin siyâset sahnesinden tard edilmesiyle oluşan boşluğu eyyâmcılarla doldurdular! Münevverleri gayr-ı meşrû yollarla engellediler. Seyredildi!...
Konuştuk olmadı! Sustuk olmadı!...
Kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenlerin sayısı arttıkça demokrasi tramvayı nın biletsiz kurnaz yolcuları pervasızlaştılar! Kızgın güneşte, koro halinde kurbağa misali; Açılım-Demokrasi-Bölüşüm diye bağrışıyorlar!...
Kurbağaların fazla bağırdıkları zaman yapılacak tek şey, göle bir taş atmaktır. Buyurun göle taş atmaya! Attığımız taş, ürküttüğümüz kurbağaya değsin inşallah!...
Hulefâ-i râşidînden ve örnek müslümanlardan Hz. Ömeri hatırlayalım. Mezhep-meşrep taassûbum olmadan Hz. Ömeri çok önemserim.
Ömer ibn-i Hattâb: Yiyen, içen, nârâ atan, aslan avlayan, kızını diri diri kuma gömen, puta tapan, tapmayanı zorla taptıran, gazaplandığında Kureyşi evine tıkabilen hükümrân bir câhiliyye Arabı... Bunlardan epeyce var ama bu güçlü câhillerden ikisi çok belirgin; Ömer ibn-i Hattâb ve Amr Bin Hişam diğer adıyla Ebu Cehîl.. Bunlar gücün öylesine zirvesindeler ki Hz. Peygamber(sav)imizin Allah(c.c.)tan, ikisinden birini niyâz ettiği rivâyet edilir. Menfi tarifin zirvesindeki Ömer ibn-i Hattâb; ne zaman ki şehâdet getirerek doğru safa girer, bir anda Ömer-ül Fâruklaşır. Mümin-müşrîk, müslîm-gayrı müslîm her kes tarafından Adaletin Timsâli diye kabûl edilir. Ve benim Hz. Ömerden aldığım ders: Demek ki Ömer ibn-i Hattâb dahi olsa insan, yanlış saftaysa yanlış tarifi alır!...
Demek ki akl-ı selîme düşen; doğru zamanda, doğru zeminde, doğru duruşla, doğru yerde saf tutup Yanlış!tarifinden kurtulmaktır. Ebu Cehilin yanlışta ısrarı da elbette tavırdır ve tercîhtir. Bu tercîhe itiraz edebiliriz ama tercîh sahibinindir.
Yani ya devletten-milletten, ya da bölücü-işbirlikçi-teslîmiyetçilerden yana olacağız!
Yıllardır duyarlı dostlarla hemhâliz. Şikâyetlerimiz müşterek. Dilerim ki süratle, doğru zamanda, doğru yerde saf tutarak yanlış tarifinden kurtuluruz...
Siyâsetin hatır-gönül işi olmadığını biliriz. Kimseye safını tarif etmek gibi bir ukalalık da yapmayız. Yapacağımız sadece gönlümüzü, Türk Milletinin ayakları altına atmaktır. İsteyen ezip geçer ve Of! bile demeyiz! Ya da ayakları altındaki gönlümüzü alarak gönüllerine katar ve sessizce bahtiyarlığımıza vesîle olurlar.
Bîtarafın bertaraf olduğunu tecrübeyle biliriz. Bu tecrübeyi, çok pahalı edindiğimizi de biliriz. Bu yüzden seçici ve temkinliyiz. Her kesin artık sorusunu açıkça sorması ve muhatap kişilerin en açık bir ifadeyle bu soruları cevaplaması zamanıdır...
Geçen zaman, ömrümüzle birlikte Türk Milletinin istikbâlidir. Allahçı(!)ların Allah(c.c.)ı; dinci(!)lerin dini, Atatürkçü(!)lerin Atatürkü, Kürtçü(!)lerin Kürtü, ümmetçilerin milleti bitirmek için gayret ettiği günümüzde hür akılların süratle bir araya gelmeleri zamanıdır.
İş işten geçtikten sonra üzülmenin, dövünmenin hiç bir mantığı yoktur. En yakınımızdaki kurbağa gölüne bir taş atmazsak bu kurbağa vırrakları, beynimizi götürür!
Hadi duyarlı millet evlâdı! Birer taşla birbirinin belinde vırraklayan bu kurbağaları susturalım!
Alternatif üretemeyen Bremen Mızıkacılarını da dinlemeyelim artık!
Mustafa Aslan
YENİÇAĞ
k.http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=9720
Deyirem ölürem, demirem olmur!..
(Âzaplı Mikâil)
Söylersek öleceğiz, söylemesek olmuyor!
Fikren, zikren benzeşen, töre ve ahlâkın birbirine benzettiği münevverler, susturuldu! Dinlenilmeyen perakende kanaat önderlerine siteme hakkımız var mı bilmem! Tavırları aynı, gardları değişik sağ veya sol gardlı münevverlerin siyâset sahnesinden tard edilmesiyle oluşan boşluğu eyyâmcılarla doldurdular! Münevverleri gayr-ı meşrû yollarla engellediler. Seyredildi!...
Konuştuk olmadı! Sustuk olmadı!...
Kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenlerin sayısı arttıkça demokrasi tramvayı nın biletsiz kurnaz yolcuları pervasızlaştılar! Kızgın güneşte, koro halinde kurbağa misali; Açılım-Demokrasi-Bölüşüm diye bağrışıyorlar!...
Kurbağaların fazla bağırdıkları zaman yapılacak tek şey, göle bir taş atmaktır. Buyurun göle taş atmaya! Attığımız taş, ürküttüğümüz kurbağaya değsin inşallah!...
Hulefâ-i râşidînden ve örnek müslümanlardan Hz. Ömeri hatırlayalım. Mezhep-meşrep taassûbum olmadan Hz. Ömeri çok önemserim.
Ömer ibn-i Hattâb: Yiyen, içen, nârâ atan, aslan avlayan, kızını diri diri kuma gömen, puta tapan, tapmayanı zorla taptıran, gazaplandığında Kureyşi evine tıkabilen hükümrân bir câhiliyye Arabı... Bunlardan epeyce var ama bu güçlü câhillerden ikisi çok belirgin; Ömer ibn-i Hattâb ve Amr Bin Hişam diğer adıyla Ebu Cehîl.. Bunlar gücün öylesine zirvesindeler ki Hz. Peygamber(sav)imizin Allah(c.c.)tan, ikisinden birini niyâz ettiği rivâyet edilir. Menfi tarifin zirvesindeki Ömer ibn-i Hattâb; ne zaman ki şehâdet getirerek doğru safa girer, bir anda Ömer-ül Fâruklaşır. Mümin-müşrîk, müslîm-gayrı müslîm her kes tarafından Adaletin Timsâli diye kabûl edilir. Ve benim Hz. Ömerden aldığım ders: Demek ki Ömer ibn-i Hattâb dahi olsa insan, yanlış saftaysa yanlış tarifi alır!...
Demek ki akl-ı selîme düşen; doğru zamanda, doğru zeminde, doğru duruşla, doğru yerde saf tutup Yanlış!tarifinden kurtulmaktır. Ebu Cehilin yanlışta ısrarı da elbette tavırdır ve tercîhtir. Bu tercîhe itiraz edebiliriz ama tercîh sahibinindir.
Yani ya devletten-milletten, ya da bölücü-işbirlikçi-teslîmiyetçilerden yana olacağız!
Yıllardır duyarlı dostlarla hemhâliz. Şikâyetlerimiz müşterek. Dilerim ki süratle, doğru zamanda, doğru yerde saf tutarak yanlış tarifinden kurtuluruz...
Siyâsetin hatır-gönül işi olmadığını biliriz. Kimseye safını tarif etmek gibi bir ukalalık da yapmayız. Yapacağımız sadece gönlümüzü, Türk Milletinin ayakları altına atmaktır. İsteyen ezip geçer ve Of! bile demeyiz! Ya da ayakları altındaki gönlümüzü alarak gönüllerine katar ve sessizce bahtiyarlığımıza vesîle olurlar.
Bîtarafın bertaraf olduğunu tecrübeyle biliriz. Bu tecrübeyi, çok pahalı edindiğimizi de biliriz. Bu yüzden seçici ve temkinliyiz. Her kesin artık sorusunu açıkça sorması ve muhatap kişilerin en açık bir ifadeyle bu soruları cevaplaması zamanıdır...
Geçen zaman, ömrümüzle birlikte Türk Milletinin istikbâlidir. Allahçı(!)ların Allah(c.c.)ı; dinci(!)lerin dini, Atatürkçü(!)lerin Atatürkü, Kürtçü(!)lerin Kürtü, ümmetçilerin milleti bitirmek için gayret ettiği günümüzde hür akılların süratle bir araya gelmeleri zamanıdır.
İş işten geçtikten sonra üzülmenin, dövünmenin hiç bir mantığı yoktur. En yakınımızdaki kurbağa gölüne bir taş atmazsak bu kurbağa vırrakları, beynimizi götürür!
Hadi duyarlı millet evlâdı! Birer taşla birbirinin belinde vırraklayan bu kurbağaları susturalım!
Alternatif üretemeyen Bremen Mızıkacılarını da dinlemeyelim artık!
Mustafa Aslan
YENİÇAĞ
k.http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=9720