Resul-Ü Ekrem'e Hasret

türk ocağı

serdengeçti
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
1,813
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Taceddin Dergahı
Kavurucu bir yaz mevsiminin ramazanında,
susuzluktan dudakları kurumuş bir müminin iftar saatini bekleyişinden, hayır
hayır derin yaralarından kan sızarak şehadet şerbetini içmeye yaklaşan bir
mücahidin bir yudum serin suya iştiyakından daha fazla bir hasret içindeyiz.




İnsan kainatın hülâsası, sen ise bu
hülasânın ruhusun. Sen yaratılmasa idin, âlem yaratılmaya değmezdi. Bütün yüce
değerlerin mihengi sensin. Allah seni varlığın ve değerlerin merkezi olarak
yarattı. Varlık seninle manalandı.



Bu ‘dünya’ seninle şereflendi. Şimdi, o
senin mübarek toprağını bağrında taşıdığı için, fezada şevkle dolaşmaktadır.
Yaratıkların en aşağısı olan toprak bile, seninle nurdan daha aziz oldu. Senin
dolaştığın Mekke toprakları, ‘Sûr üfürüldüğü zaman’ tozlarını silkip kalkacağın
Medine toprakları, üzerinde ve sinelerinde seni taşımakla ‘mükerrem’ ve
‘münevver’ oldular.



Sen dünyamıza doğmadan önce, kızgın
kumlara diri diri gömülen genç kızların çığlıkları, vicdanları yakmıyordu. Burnu
halkalı ve alnı damgalı köleler ümitsizdi. Kadınlar kocalarına, kocalarıda Lat’a,
Uzza’ya, Hübel’e secde ediyorlardı. Fuhuş, kumar, faiz, ihtikar, kan ve zulüm o
dereceye varmıştı ki, zayıflar evlerine ‘ehl-i kitap’ dağ başlarına ve ıssız
vadilere sığınmışlardı. Zalimler ve şerefsizler, bütün makam ve mevkileri işgal
etmiş ve şerefli insanlar yerlerde sürünüyorlardı.



Sen geldin, çığlıklar bitti, göz yaşları
dindi, köleler hür oldu, kadınlar yüceldi, erkekler ‘sahte tanrıları’ kırdılar,
iffet, helal kazanç ve kardeşlik yeniden doğdu. Hak, adalet, şefkat ‘devlet’
oldu. Mazlumlar, mağdurlar kuvvetlendiler. Zalimler, gaddarlar alçaldılar,
kahroldular. Garipler, sahipsizler, kimsesizler sende ve senin aziz kadronda
sevgi, yakınlık ve kardeşlik buldular. Güçsüzler senin meclisinde güçlendiler,
kendilerinde güç vehmedenler, ‘Hakk’ın karşısında’ el bağladılar. Mazlumlar
senin şefkat ve merhametinde huzur ve tevazu buldular, zalimler senin heybetinle
titrediler. Tebessümün, kimsesizlere cesaret verirken, mübarek alnında kabaran
damarların zalimlerin ödünü koparıyordu.



Sen, irtihalimden sonra ‘bana selam
gönderin, onu bana ulaştırırlar’ diye buyurmuştun. Sana, ‘yağmur taneleri
sayısınca’, ‘ağaçlardaki yapraklar miktarınca, denizlerdeki ve okyanuslardaki su
damlaları kadar’ selam sunuyoruz, bizim sevgili kurtarıcımız. Sana ne kadar
muhtaç olduğumuzu biliyorsun. Sen ‘alemlere rahmet olarak’ gönderilensin, bizi
terketme. ‘İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi kahreder misin?’ diyerek Allah’a
yönelmeyi bize sen öğretmedin mi? Bu mübarek ramazan gündüzlerinde ve
gecelerinde Allah’a el açarak göz yaşları ile yalvaran müminlere, ötede olduğu
gibi burada da şefaatçı ol. ‘İçimizdeki beyinsizler yüzünden’ Allah’ın bizleri
de zelil ve rüsvay etmesini, kahr ve perişan etmesini istemiyoruz.



Biz de Şair Nizami ile birlikte şöyle
sesleniyoruz:



Ey Medine'nin gömleğini, Mekke'nin
peçesini taşıyan güzel,



Güneş daha ne kadar gölgede kalacak?



Ay isen bize ışığından bir hüzme gönder.



Gül isen bize bağından bir koku getir.



Yolunu bekleyenlerin canları dudaklarına
geldi, feryat elinden.



Ey feryatlara yetişen sevgili, atını
başka diyarlara da sür



.................................



Bu şeytanların üzerine ya bir "Ömer"
gönder,



Yahut, bu savaş meydanına bir "Ali"
yolla.



................................



Bizden ayrılığın yetişir, ulu günler
yaklaştı, meclise koş.


..........ARVASİ OTAĞINDAN............
 
Geri
Üst