De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”Âl-i İmrân Sûresi Ayet31
"Ey Peygamber de ki: Allah'a ve peygamber'e itâat ediniz. Eğer yüz çevirirseniz, biliniz ki Allah kâfirleri sevmez"Âli İmran/Ayet 32
"(Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, diriltir ve öldürür. O halde Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” A’râf Sûresi Ayet158
"Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, onun huzurunda toplanacaksınız."Enfâl Sûresi Ayet24
"Peygamber size neyi getirmişse onu alın, neyi yasaklamışsa ondan sakının"Haşr Suresi/Ayet 7
"Allah'a ve Peygamberlere itâat ediniz, umulur ki rahmet olunursunuz"Âl-i İmrân Suresi/Ayet132
Şimdi bu ayetlere iman edipte hadislere "uydurma" pervazsılığında bulunmak nasıl bir çelişkidir anlayamıyorum.
________________________
Hadisin Dindeki Yeri ve Önemi:
Rasûlullah (s.a.s), Allah'tan aldığı vahyi yalnızca insanlara aktarmakla kalmamış, aynı zamanda onları açıklamış ve kendi hayatında da tatbik ederek müşahhas örnekler hâline getirmiştir. Bu nedenle O'na "yaşayan Kur'ân" da denilmiştir.
İslâm bilginleri genellikle, dinî konularla ilgili hâdislerin, Allah tarafından Hz. Peygamber'e vahyedilmiş olduklarını kabul ederler; delil olarak da,
"
O (Peygamber), kendiliğinden konuşmaz; O'nun sözleri, kendisine gönderilmiş vahiyden başkası değildir" (en-Necm, 54/3-4) âyetini ileri sürerler.
Ayrıca, "
Andolsun ki; Allah, mü'minlere büyük lütufta bulundu. Çünkü, daha önce apaçık bir sapıklık içinde bulunuyorlarken, kendi aralarından, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderdi" (Âlu lmrân, 3/164) âyetinde sözü edilen "hikmet" kelimesinin, "sünnet" anlamında olduğunu da belirtmişlerdir. Nitekim, Hz. Peygamber ve O'nun ashâbından nakledilen bazı haberler de, bu gerçeği ortaya koymaktadır. Rasûlullah'tan (s.a.s) şöyle rivayet edilmiştir: "Bana kitap (Kur'ân) ve bir de onunla birlikte, onun gibisi (sünnet) verildi" (Ebû Dâvûd, Sünen, II, 505). Hassan İbn Atiyye, aynı konuda şu açıklamayı yapmıştır: "Cibrîl (a.s.) Rasûlullah (s.a.s)'e Kur'ân'ı getirdiği ve öğrettiği gibi, sünneti de öylece getirir ve öğretirdi" (İbn Abdilberr, Câmiu'l Beyâni'l-ilm, II, 191).
Yukarıda zikredilen âyet ve haberlerden de anlaşılacağı gibi, Kur'ân ve hadîs (daha geniş ifadesiyle sünnet), Allah (c.c.) tarafından Rasûlullah (s.a.s.)'a gönderilmiş birer vahiy olmak bakımından aynıdırlar. Şu kadar var ki; Kur'ân, hadîsin aksine, anlam ve lâfız yönünden bir benzerinin meydana getirilmezliği (i'câz) ve Levh-i Mahfûz'da yazı ile tesbit edildiği için, ne Cibrîl (a.s.)'in ve ne de Hz. Peygamber'in, üzerinde hiçbir tasarrufları bulunmaması noktasında hadîsten ayrılır. Hadîs ise, lâfız olarak vahyedilmediği için, Kur'ân lâfzı gibi mu'ciz olmayıp, ifade ettiği anlama bağlı kalmak şartıyla sadece mânâ yönüyle nakledilmesi câizdir.
Hz. Peygamber'den hadîs olarak nakledilen, fakat daha ziyade, O'nun (s.a.s) sade bir insan sıfatıyla, dinî hiçbir özelliği bulunmayan, günlük yaşayışıyla ilgili sözlerinin, yukarıda anlatılanların dışında kaldığını söylemek gerekir. O'nun (s.a.s.) bir insan sıfatıyla hata yapabileceğini açıklaması (Müslim, Fedâil, 139-140-141) bunu gösterir.
Nitekim bazı ictihadlarında hataya düşmesi, bu konularda herhangi bir vahyin gelmediğini gösterir. Ancak bu hataların da, bazan vahiy yolu ile düzeltildiği unutulmamalıdır.
Vahye dayalı bir fıkıh kaynağı olarak hadis, Kur'ân karşısındaki durumu ve getirdiği hükümler açısından şu şekillerde bulunur:
1. Bazı hadisler, Kur'ân'ın getirdiği hükümleri teyid ve tekit eder. ana-babaya itâatsizliği, yalancı şâhitliği, cana kıymayı yasaklayan hadisler böyledir.
2. Bir kısmı hadisler, Kur'ân'ın getirdiği hükümleri açıklar, onları tamamlayıcı bilgiler verir. Kur'ân'da namaz kılmak, haccetmek, zekât vermek... emredilmiş, fakat bunların nasıl olacağı belirtilmemiştir. Bu ibadetlerin nasıl yapılacağını hadislerden öğreniyoruz.
3. Bazı hadisler de, Kur'ân'ın hiç temas etmediği konularda, hükümler koyar. Hadîsin başlı başına müstakil bir teşri' (yasama) kaynağı olduğunu gösteren bu tür hadislere, ehlî merkeplerle yırtıcı kuşların etinin yenmesini haram kılan, diyetlerle ilgili birçok hükmü belirten hadisler... örnek olarak verilebilir.
Buraya kadar anlatılanlar, hadîsin (sünnet) İslâm dinindeki önemli yerini gözler önüne sermektedir. Din açısından, Kur'ân'dan hemen sonra gelen bir hüküm kaynağı olarak hadislere gereken önemin verilerek Hz. Peygamber'in sünnetine uyulması, başta Allah (c.c.) olmak üzere, O'nun Rasülü Hz. Muhammed (s.a.s) tarafından da çok kesin ifadelerle emredilmiştir. Bu konuda Kur'ân'da şu âyetlere yer verilmiştir:
"
Ey Peygamber de ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız, bana uyunuz ki; Allah da sizi sevsin ve günâhlarınızı bağışlasın"(Âlu İmrân /Ayet 31);
"
Ey Peygamber de ki: Allah'a ve peygamber'e itâat ediniz. Eğer yüz çevirirseniz, biliniz ki Allah kâfirleri sevmez" (Âli İmran/Ayet 32);
"
Allah'a ve Peygamberlere itâat ediniz, umulur ki rahmet olunursunuz" (Âli İmrân/Ayet132);
"
Peygamber size neyi getirmişse onu alın, neyi yasaklamışsa ondan sakının" (Haşr Suresi/Ayet 7).
Görüldüğü gibi bu âyetlerde, Rasûlullah (s.a.s)'e itâat, Allah'a (c.c.) itâat ile birlikte emredilmiş, hatta Peygamber (s.a.s)'e itâatin Allah'a (c.c.) itâat demek olduğu açıkça belirtilmiştir.
Rasûlullah (s.a.s) da bir hadîsinde:
"Şunu kesin olarak biliniz ki, bana Kur'ân ve onunla beraber onun bir benzeri (sünnet) daha verilmiştir. Karnı tok bir halde rahat koltuğuna oturarak;' Şu Kur'an'a sarılın; O'nda neyi helâl görürseniz onu helâl, neyi koram görürseniz onu da haram kabul ediniz' diyecek bazı kimseler gelmesi yakındır. Şüphesiz ki, Allah Rasûlünün haram kıldığı şey de Allah'ın haram kıldığı gibidir" (Ebû Davûd Sünnet, 5; İbni Mace, Mukaddime, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV,131) buyurarak, sünnetini küçümseyip dinden ayırmak isteyenlere karşı müslümanları uyarmış ve dinin sünnetsiz düşünülemeyeceğini vurgulamıştır.
Nitekim, Hz. Peygamber'in burada geleceğini ikaz ettiği kişi ve gruplar Hicri birinci ve ikinci asırlarda ve bir de XIX-XX. asırlarda müsteşriklerin etkisiyle, Hindistan (Ehl-i Kur'an Cemiyeti) ve Mısır'da (Tevlik Sıdkı, Mahmud Ebû Reyye..) ortaya çıkmış, fakat bunların hadis ve sünnete hiçbir etkisi olmamıştır.
Sorularla İslamiyet
Son olarak kıyamete kadar
1-Kur'an
2-Sünnet
3-İcma
4-Kıyas
aşağıdaki hadislerede iman ediyornmusun.
Resulullah (sav)'a bir hırsız getirilmişti. "Öldürün onu!" diye emretti. Kendisine:
"Ey Allah'ın Resulü, bu adam sadece çaldı" denildi.
Bunun üzerine "Öyleyse (elini) kesin!" dedi ve derhal eli kesildi.
Sonra aynı adam ikinci sefer getirildi. Yine: "Öldürün onu!" diye emretti. Kendisine:
"Ey Allah'ın Resulü, bu adam hırsızlık yaptı" dendi.
Bunun üzerine "Öyleyse kesin!" dedi ve derhal sol ayağı kesildi.
Sonra üçüncü sefer getirildi ve hırsızlık yaptığı söylendi.
Hz. Peygamber: "Öldürün onu!" diye emretti. Kendisine:
"Ey Allah'ın Resulü, bu adam hırsızlık yaptı" denildi.
Bunun üzerine: "Sol elini kesin!" diye emretti.
Sonra aynı adamı dördüncü kere getirdiler. "Öldürün onu!" buyurdu. Kendisine:
"Ey Allah'ın Resulü, bu adam hırsızlık yaptı" dediler.
Bunun üzerine "Sağ ayağını da kesin!" diye emir buyurdu.
Aynı adam beşinci sefer getiririldi. Hz. Peygamber (sav): "Öldürün onu" diye emretti.
Hz. Cabir (ra) der ki: "Adamı götürüp öldürdük. Sonra sürüyerek götürüp bir kuyuya attık. Üzerini de taşla doldurduk."
Ebu Davud, Hudud 20, (4410); Nesai, Sarik 15, (890, 91)
“Ureyne ve Ukeyle kabilelerinden bir grup Medineye gelerek Müslüman oldular. Medinenin havası onlara dokununca Resulu Ekrem (S.A.V) onlara deve sidiği içmelerini öğütledi. Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler. Efendimiz onları yakalattı ellerini ve ayaklarını kesti, gözlerini oydu, çölde susuz ölüme terketti. Biz onlara su vermek isteyince Efendimiz bizi engelledi.
Buhari Tıp5/1, Hanbel 3/107,163
Tanım: Resulullah (sav)'a: "Ey Allah'ın Resulü! Biz senin için Buda'a kuyusundan su alıyoruz. Halbuki onun içerisine (ölmüş) köpeklerin leşleri, kadınların hayız bezleri, insan pislikleri atılıyor, (ne yapalım, su almaya devam edelim mi?)" diye sordular. Şu cevabı verdi:
"Su temizdir, onu hiçbir şey kirletmez."
Ebu Davud, Taharet 34, (66); Tirmizi, Taharet 49, (66); Nesai, Miyah 2, (1, 174)
4…Hadis No : 4129 Ravi: Ebu Eyyub
Tanim: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Eger siz hiç günah islemeseydiniz, Allah Teala hazretleri sizi helak eder ve yerinize, günah isleyecek (fakat tevbeleri sebebiyle) magfiret edecegi kimseler yaratirdi."
Kaynak: Müslim, Tevbe, 9, (2748); Tirmizi, Da'avat 105, (3533 )
5…Hadis No : 5631
Tanım: Biz Resulullah (sav) ile birlikte gazveye çıkmıştık. Beraberimizde kadın yoktu. "Husyelerimizi aldırmayalım mı?" diye sorduk. Bizi bundan yasakladı, sonra da muvakkat istifade hususunda bize ruhsat tanıdı. Herhangi birimiz, bir elbise mukabilinde kadınla, bir müddet için nikah yapıyorduk."
Buhari, Tefsir, Maide 9, Nikah 6, 8; Müslim, Nikah 38, (1404)
6…Hadis No : 5635
Tanım: Resulullah (sav) ve Hz. Ebu Bekr (ra) zamanında bir avuç hurma ve un mukabilinde birkaç gün boyu devam eden mut'a nikahı yapardık. Bu hal, Hz. Ömer (ra)'in Amr İbnu Hureys hadisesi vesilesiyle mut'ayı yasaklamasına kadar devam etti. *
Müslim, Nikah 16, (1405)
7…5363 - Abdullah İbnu's-Sâib İbni Yezîd İbni's-Sâib babası tarîkiyle ceddi (Yezid İbnu's-Sâib) radyyallahu anh'tan anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Sizden kimse, ne şaka ne de ciddî olarak kardeşinin değneğini almasın. Kim kardeşinin değneğini almışsa hemen ona geri versin."
Ebu Dâvud, Edeb 93, (5003); Tirmizî, Fiten 3, (2161).
işte hadisler bunlar....Bunlarıda Allah'ın emri gibimi kabul ediyorsun..
daha çok örnek verebilirim..
8…Muhammed, yolda giderken şiir okuyan bir adama rastlamış. Başlamış bağırmaya:
"Şeytanı tutun, şeytanı yakalayın" diye.
Bu hadis en sahhihlerinden hem de, Kütübüsitte'den.
Hadis No: 2305
Ebû Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ” buyurdular ki: “Sizden birinin içine onu bozacak irin dolması, şiir dolmasından hayırlıdır.”
El-Hudri’den Müslim’in kaydettiği bir diğer rivayette şöyle denmiştir: Resûlullah , yürümekte iken karşısına şiir inşad eden bir şâir çıktı. Efendimiz: “Şeytanı tutun” veya “Şeytanı yakalayın” diye emretti.
(Kütübüsitte, Şiir bölümü)
10…Hadis No: 4831
Resulullah (sav), elinde iki kitap olduğu halde yanımıza geldi ve: "Bu iki kitap nedir biliyor musunuz?" buyurdular.
Cevaben: "Hayır, ey Allah`ın Resulü! bilmiyoruz. Ancak bildirmenizi istiyoruz!" dedik.
Bunun üzerine sağ elindekini göstererek: "Bu Rabbülalemin`den (gelmiş) bir kitaptır, içerisinde cennet ehlinin isimleri mevcuttur. Hatta onların babalarının ve kabilelerinin isimleri de mevcuttur ve sonunda da icmal yapmıştır. Bunlara asla ne ilave yapılır, ne de onlardan eksiltmeye yer verilir. Hiç değişmeden ebedi olarak sabit kalır" buyurdular.
Sonra sol elindekini göstererek: "Bu da Rabbülalemin`den bir kitaptır. Bunun içinde de ateş ehlinin isimleri, onların atalarının isimleri ve kabilelerinin isimleri vardır. En sonda da icmallerini yapmıştır. Bunlara asla ne ziyade yapılır, ne de eksiltmeye yer verilir!" buyurdular.
Ashabı sordu: "Öyleyse ey Allah`ın Resulü, niye amel ediliyor? Madem ki her şey önceden olmuş bitmiş, yazılmış ve artık yazma işinden fariğ olunmuş (bir daha yapma gayreti de niye)?"
Resulullah şu cevabı verdi: "Siz amelinizle doğruyu ve istikameti arayın! İtidali koruyun. Zira, cennetlik olan kimsenin ameli, cennet ehlinin ameliyle sonlanır; (daha önce) ne çeşit amel yapmış olursa olsun. Keza cehennemlik olanın ameli de cehennem ehlinin ameliyle sonlanır, hangi çeşit amel ile amel etmiş olursa olsun!" Resulullah (sav), sonra elindeki kitapları atıp, elleriyle işaret ederek dedi ki: "Rabbiniz kullardan artık fariğ oldu, bir kısmı cennetlik, bir kısmı da cehennemliktir."
(Kütübü Sitte, Kader Bölümü)
Hadis'e göre ne yaparsan yap, ismin hangi kitapta ise yerin orası, değişmez.
İlginç bir nokta ise...Muhammet peygamber kitap diye bir şeyin varlığını biliyorsa kuran ı neden yaşarken kitap haline getirtmedi...neyse...düşünelim sorgulayalım, bilelim öğrenelim...
buyur cevapları bekliyoruz..