Referandum

dublelove

New member
Katılım
8 Ocak 2008
Mesajlar
3,158
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
rusya-urla
Yargı reformuyla ilgili tartışmaların seçimden önce bir anayasa değişikliğini gündeme getirmesi kaçınılmaz gözüküyor. Başbakan Erdoğan’ın Meclis’ten 330-367 aralığında geçecek reform paketi konusunda “referandum”u göze aldığı bildiriliyor. HSYK ile siyasal iktidar arasındaki “yetki” savaşı, AKP hakkında yeni bir “kapatma davası”nın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca açılma olasılığı Anayasa Mahkemesi’ni de kapsayacak bir düzenlemeye gerekçe oluşturabilir.
İktidar çevrelerinde konuşulan senaryolara göre 2011’de son kez seçime gireceğini açıklayan Başbakan Erdoğan’ın, “Çankaya planı”nı da içeren gelişmelerde “referandum” önemli bir adım olabilir.
AKP, anayasa değişikliklerini halkoyuna sunarak, 2007 seçimlerinde yüzde 47 olan oylarının bugün nerede olduğunu anketler yoluyla değil, sandıkta öğrenebilir.
1987’de askeri dönemin 5-10 yıllık siyasi yasaklarının kaldırılması aşamasında ANAP lideri Turgut Özal, “referandum”a gitmiş, “hayır” kampanyası yürütmesine karşın, yüzde 50’yi çok az aşan bir oyla referandumda “evet” çıkınca erken seçime giden ANAP, muhalefetin güçlenmesine olanak vermeden ikinci seçimi kazanmıştı. Böylece 1989’da Evren’den sonra Özal’a “Çankaya yolu” da açılmıştı.
Özal 1989 sonbaharındaki cumhurbaşkanlığı seçiminden önce “oyları düşmesin” diye mart ayında yapılacak yerel seçimleri öne çekebilmek için 1988’de bir kez daha referanduma gitmiş ve kaybetmişti. 1989 yerel seçimlerinde ANAP yüzde 21’e düşmesine karşın Turgut Özal, partisi tarafından aday gösterildi ve TBMM tarafından Cumhurbaşkanı seçildi.
O dönemin muhalefet partileri Özal’ı seçtirmemek ve seçilirse Meclis’i terk etmek konusunda hayli bağlayıcı demeçler vermişlerdi. SHP Genel Sekreteri Deniz Baykal, Özal’ı Çankaya’dan indirmekten söz ediyordu. DYP’nin kozu ise “sine-i millet”e dönmekti. Özal Cumhurbaşkanı olduktan sonra bir tek Hatay Milletvekili Murat Sökmenoğlu sözünü tuttu!
CHP lideri Deniz Baykal bugün de, Gül’ün Çankaya’daki görev süresinin 7 yıl değil de 5 yıla çekilmesi halinde bunun bir “rejim sorunu” doğurabileceğini söylüyor.
Oysa anayasa değişikliğinden önce TBMM tarafından 7 yıllığına seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın, 5+5 formülüne göre görevini tamamlamadan 5’inci yılın sonunda Çankaya’yı bırakması ancak “istifa” yoluyla olabilir.
Erdoğan ve Gül arasında böyle bir “konsensüs” ise AKP’nin 2011 seçimlerinden alacağı oya bağlı. Başbakan Erdoğan’ın Gül’ün süresinin 5 yıl olmasını düşündüğü belirtiliyor. 2011’de genel seçim, 2012’de cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak. Anayasa için bu yıl gerçekleşecek bir “referandum” AKP’nin geleceği açısından önemli bir gösterge.
AKP, muhafazakâr-demokrat bir parti olarak kökleşecek mi? Yoksa Özal’ın ANAP’ı gibi bir geçiş partisi olarak Gül’den sonra Erdoğan’ı da Çankaya’ya çıkarıp misyonunu tamamlayacak mı?

DERYA SAZAK

Derya Sazak - Referandum - Milliyet.com.tr
 
benim şahsi görüşüm türkiyede demokrat,muhafazakar,liberal,milliyetçi,solcu diye kavramların aslında anlamını yitirdiğidir. herkes bir koltuk sevdasına yapıyor siyaseti.

ama siyaset koltuk sevdasıyla yapılacak iş değildir. siyaset bir sevdadır. sevdanın aslını teşkil eden de vatan sevgisidir.

ben koltuk kazanırsam yanımdakiler faydam olur ya da o kadar para harcadık koltuk sonrası bu apranın mislisini kazanırım veyahut bizimkilerin belli yereleri ele geçirmesi için koltuğumu kullanırım düşüncesi hakim olduğu sürece bu iş böyle olmaya devam edecektir.

erdoğanın başbakan olması gülün cumhurbaşkanı olması birilerinin bakan olması ya da yakın bir gelecekte koltukların sahiplerinin değişmesi hiç bir şeyi değiştirmeyecektir.

siyaset eğer bu ülke şu anda bu seviyede ben koltuğa oturduktan sonra yeteneklerimle ne seviyeye gelir diye düşünerek değilde öncekinin tüm yaptıkalrını yok sayıp ve hatta doğru mu değil mi diye bakmadan sırf kendisi yapmadı diye değiştirmek mantığıyla yapılırsa bir arpa boyu yol alınamaz.

hep gelişmiş ülkeleri örnek olarak veririz. bakın adamalr neler yapıyor ülkelerini nasıl koruyorlar diye. peki biz neden yapamıyoruz? bizde eksik olan onlarda faza olan nedir?

bu soruların cevapları herkese göre değişir ve binlerce cevap çıkabilir. benim görüşüm ülkemde siyaset yapanalrın gerekli bağımsızlık bilicinden yoksun olması ve biraz ağır bir itham olabilir ama bu bağımsızlık yoksunluğunun getirdiği bir karakter eksikliğidir.

ekonomide bir paradoks vardır. ekonomik sorunlar mı siyasi yozlaşmaya neden olur yoksa siyasi yozlaşma mı ekonomik sorunlara neden olur?

biz bu apradoksun her iki taraftan akrabasıyız. hem siyasi yozluk hem de ekonomik sorunlar bizi boğmaktadır. ne zaman ki ikisini aynı anda tamir etmeye başlarız o zmaan düze çıkarız.

yoksa erdoğan gider ahmet gelir o gider sadullah gelir yine de farkeden bişey olmaz.

en önce herkesin elindeki iğneyi kendisine batırması gerekir.
 
Haklarında yarım kalan davalar var.

Koltuk sevdaları belki dokunulmazlıkların

devam etmesi şeklinde yorumlanabilirmi?
 
zerkli kısmen yazdıklarına katılıyorum. :clap


benim şahsi görüşüm türkiyede demokrat,muhafazakar,liberal,milliyetçi,solcu diye kavramların aslında anlamını yitirdiğidir. herkes bir koltuk sevdasına yapıyor siyaseti.

ama siyaset koltuk sevdasıyla yapılacak iş değildir. siyaset bir sevdadır. sevdanın aslını teşkil eden de vatan sevgisidir.

güzel mesaj eyvallah her zaman ön yargısız objektif mesajlarını görmek bana mutluluk verecektir inan kardeşim. :goz:


derya sazak a gelince erdoğan ın yapacak daha çok hizmetleri var cankaya gibi sadece onay merkezin de oturacak birisi ne benzemiyor. o görüşe katılmıyorum. ama 10 yıl sonra dersen belki :goz: olabilir

:sigara:
 
Geri
Üst