Rüzgár eken fırtına biçiyor

Kara Kartal

Banned
Katılım
4 Nis 2007
Mesajlar
1,531
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Yaşasın Yobazlar ve Kahpeler için İstiklal Mahkeme
SEVGİLİ okuyucularım, ülkemizde yaşanan şu acı olaylara bir başka açıdan bakalım. Son iki yıl içerisinde üç adet cinayet işlendi. Trabzon'da rahip Santoro, İstanbul'da Hrant Dink ve Malatya'da üç Protestan.

Bir şeye dikkat etmek gerekiyor. Katil zanlılarının tamamı 18 yaş dolaylarında çocuklar. Hatta rahibi öldüren 16 yaşında. Hrant Dink olayında 17, son Malatya olayında 18-19.

Bu çocukların beyinlerini kim, kimler yıkıyor? Onları kimler geleceğin katilleri olarak yetiştiriyor? Türkiye'de çok önemli bir gerçek var. Öğrenci yurtlarının ve dershanelerin büyük çoğunluğu yıllardan beri dinci kesimin elinde. Dinci derken inanmış Müslümanları, namazında niyazında olan düzgün insanları değil, dinimizi siyasi amaçla kullananları kastediyorum.

Bir ülke düşünün ki okullar, öğrenci yurtları, dershaneler tarikat ve cemaatlerin elinde. Buralarda -buna Türkiye genelinde binlerce kira evini de katabilirsiniz- özellikle fakir fukara çocuklarına ücretsiz yemek, barınma ve eğitim olanakları sunuluyor.

O genç beyinler kendilerine "abi" ve "abla" denilen belli kişiler tarafından eğitiliyor, yönetiliyor, yönlendiriliyor. Küçücük kız çocukları örtülüyor.

Genç beyinlere Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı, rejim düşmanlığı pompalanıyor.



Şimdi şu çelişkilerle dolu tabloya bir bakınız! Bir yanda her gün -AB'ye yaranmak için- din özgürlüğünden, hoşgörüden söz eden ve bu sözlerini perçinlemek için sık sık kiliseler-sinagoglar açan bir hükümet!..

Ve öbür yanda kendilerinden olmadığını düşündükleri insanları şu veya bu nedenle öldüren genç insanlar. Peki biz buraya nasıl geldik? Şimdi size somut örnekler vereceğim.

3 Aralık 2004 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile tarikat yurtlarına koruma kalkanı getirildi. Bölgeci, ırkçı propaganda yapan, dini faaliyette bulunan özel yurtların kapatılmasından vazgeçilmesine, buralarda dini propaganda yapılmasının serbest olmasına karar verildi.

Bu tür faaliyetlerde bulunan yurtların kapatılması yasaklandı.

Ayrıca tarikat, cemaat ve dinci vakıfların yatılı dershane açmasına izin verildi.


Bitmedi! Meclis'te yeni Türk Ceza Yasası görüşülürken, tasarıya AKP'liler tarafından bazı hükümler eklendi. Tarikat, cemaat ve dinci vakıflar tarafından açılan okulların ve kursların kapatılmasını ve bunları açanlara hapis cezası verilmesini öngören hükümler yasadan çıkarıldı. (26 Mayıs 2005.)

CHP, son anda karambole getirilen bu öneriye şiddetle karşı çıktı, Meclis'i terk etti. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, CHP'lilere "Kusura bakmayın, biz çok çaba harcadık ama milletvekillerinden gelen ağır baskı yüzünden önlemeye gücümüz yetmedi" diye vaziyeti idare etti!

Ülkemizde şu anda binlerce tarikat-cemaat-dinci vakıf okulu, kursu, dershanesi var.

Bunlar küçük çocukları alıyor, kendi ilkelerine göre güzelce yoğurup biçimlendiriyor. Sadece okullar değil, aynı kesimin yurtları, evleri, eğitici abla ve abileri, yatılı ve gündüzlü dershaneleri de var.

Bunların çoğunda çocuklardan para alınmıyor. Bunlar yetiştiriliyor ve gelecekte yönetim mekanizmasını ele geçirecek bir biçimde özellikle Siyasal Bilgiler ve Hukuk fakültelerine, eğer mümkün olursa askeri liselere ve Harp Okulu'na yönlendiriliyor.

Kendi kadrolarından oluşan kaymakamlar, valiler, hakimler, savcılar ve mümkün olursa subay ve astsubaylar!..

Geleceğin örgütlenmesi, devleti tümüyle ele geçirme planı çoktan yapıldı. Yavaşça, sessizce, AKP desteği ile uygulanıyor.

Para onlarda, güç ve iktidar (şimdilik) onlarda.

Beyinleri böylesine yıkanan gençlerin arasından doğal olarak, arada sırada bile olsa katiller de çıkıyor!

Onların elindeki sonsuz para kaynağının üzerine hiçbir güç gidemiyor. Gitmiyor. Örneğin -görevini sadece iktidar karşıtlarıyla uğraşmaya indirgemiş olan- Maliye Bakanlığı, bu korkunç değirmenin suyunun nereden geldiğini asla merak etmiyor, irdelemiyor, incelemiyor...


Ve bu kafalar, AB'ye girebilmek için Hıristiyanların karşısında esas duruşta bekliyor!


not:23 Nisan bayramında camilere bayrak asılıp asılmayacağı konusunda Diyanet'ten açıklama gelmiyor! Niçin ses veremiyorlar? Neden korkuyorlar?

Asılacak olan Kıbrıs Rum Kesimi ya da Kuzey Irak Kürdistan bayrağı değil, bizim bayrağımız, bizim. Ayıptır yahu!

__________________________________________________Emin Çölaşan
 
n esacmalıyoruyorusn ne y6anı bu cocuklar mısyonerler trafından mı yetıstırılsın sen bunların ıcndemısın kı bu kadar bılıncsız ve onyargılı konusyorsun
 
arkadaşım?
Hangi sabote hangi provakasyon yahu?
Basit bir soru sordum ta iLk mesajımda
AlgıLama sorunun varsa sorumLusu ben miyim?
Bir Fettullah Gülen düşmanLığıdır tutturmuş gidiyorsunuz dedim
Bütün faiLi meçhuLLeri bu adamLara mı yıkacaksınız dedim
Sen tutturdun yurtLardan cemaat evLerinden dersaneLerden
Ben diyorum ki bu üç cinayetin bu adamLarLa
YurtLarLa cemaat evLeriyLe abi abLaLarLa aLakası ne?
NasıL bir bağ kurmuş köşe yazarı veya hangi deLiLLe ispatLamış?
BunLara verecek cevabın yokken ne ahmakLık ne yaratıkLık ne acizLik bırakmıyorsun
Sonra da cezamı çekerim diyorsun :)
 
Katliam Sanığı: Nur Evlerine Gidiyorduk

أĸяα;2804699' Alıntı:
arkadaşım?
Hangi sabote hangi provakasyon yahu?
Basit bir soru sordum ta iLk mesajımda
AlgıLama sorunun varsa sorumLusu ben miyim?
Bir Fettullah Gülen düşmanLığıdır tutturmuş gidiyorsunuz dedim
Bütün faiLi meçhuLLeri bu adamLara mı yıkacaksınız dedim
Sen tutturdun yurtLardan cemaat evLerinden dersaneLerden

Ben diyorum ki bu üç cinayetin bu adamLarLa
YurtLarLa cemaat evLeriyLe abi abLaLarLa aLakası ne?
NasıL bir bağ kurmuş köşe yazarı veya hangi deLiLLe ispatLamış?

BunLara verecek cevabın yokken ne ahmakLık ne yaratıkLık ne acizLik bırakmıyorsun
Sonra da cezamı çekerim diyorsun :)

____________________________________________________

Katliam Sanığı: Nur Evlerine Gidiyorduk

www.acikistihbarat.com
14.01.2008


Malatya'da,18 Nisan 2007 tarihinde, Zirve Yayınevi'ni basarak, 3 kişinin boğazlarını keserek öldüren 5 zanlı, bugün ikinci kez hâkim önüne çıktı.

Mağdur avukatlarının, zanlılarla ilgili olarak, 'Soykırım' suçundan yargılanmaları talebi mahkeme heyeti tarafından reddedildi.

Tutuksuz sanık Kürşat Kocadağ ise Emre Günaydın'la Nur evlerine gittiklerini söyledi.

Erken saatlerde adliyeye getirilen zanlılar Emre Günaydın, Hamit Çeker, Salih Gürler, Abuzer Yıldırım ve Cuma Özdemir, yoğun güvenlik önlemleri altında adliyeye getirildiler.

3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ikinci kez hâkim önüne çıktılar.

Mağdur avukatları, mahkeme heyetinden, katil zanlılarının tek tek dinlenmeleri talep etti.

Mahkeme heyeti, bu talebi kabul ederek, tutuklu ve tutuksuz zanlıları dışarı çıkardı. Daha sonra tutuksuz yargılanan Kürşat Kocadağ içeri alındı.

Kürşat Kocadağ ifadesinde şunları söyledi:

"Biz Emre ile 2006 yılında dershanede tanıştık. Komşu olduğumuz için
sıkı bir arkadaşlığımız başladı. Olaydan 4 ay önce beni aradı, bir


kafeye çağırdı. Bana Malatya'da 49 kilise evi olduğunu bunların başında
Papazların bulunduğunu söyledi.

'Ben bunların arasına gireceğim. Ne iş yapıyorlar öğreneceğim. Bunlara paralar nerden geliyor, hangi iş adamları yardım ediyor bunları öğreneceğim'

Dedi.

MSN'den Ozan isimli biri ile tanıştığını, Ozan'ın kendisini kiliselerin başındaki kişilerle tanıştıracağını söyledi.

1 hafta sonra Emre bana "Marangoz'dan da öte" adlı bir kitap verdi. Kitapta Allah'a
Küfrettiklerini söyledi. Kitabı okumadım, kitaplığa bıraktım. Gözaltına alındığımda kitabı polise teslim ettim.

Emre bir gün beni arayıp çok acil yurda gelmemi istedi. Kutu içinde bana kurusıkı bir tabanca verdi. Eve getirdim. Silahın kurukısı olduğunu biliyordum.

Yasal cezası olmadığı için aldım. Bir gün ben evde yokken, Emre gelip kız
kardeşimden silahı istemiş ve almış. Emre ile aramız zaten açıktı.
Kendilerine katılmamı ve onlarla birlikte olmama istedi. Kabul etmedim.
Babam, Emre ile arkadaşlığımdan rahatsızdı. İki kez kalp krizi geçirdi.
Bende bize gelmemelerini istedim. Tartıştık bana küfretti."

Mahkeme başkanının Kürşat Kocadağ'a sorduğu,

"Cinayetten sana bahsetmiş miydi?"

şeklindeki sorusuna da,

"Hayır, bana böyle bir şeyden bahsetmedi. Bu olayı yapacağını bilmiyordum."

Dedi

Kürşat Kocadağ mahkemedeki ifadesinde,

"Üniversiteden ağabeyler gelip bir Nurs evinde bize ders veriyorlardı. Fahrettin Ölmez diye bir hocamız vardı. Burada Said-i Nursi'nin kitaplarını okuyorduk. Bu eve de Emre Günaydın'ın aracılığı ile gittim. Yaklaşık 25 öğrenci orada ders çalışıyorduk.

Herkes Emre'den korkardı, sinirliydi ama saldırgan değildi. Emre bir gün kız arkadaşı D.'nin yanında bir erkek gördüğünü onunla kavga ettiğini söyledi.

Bana,

'Madem bizimle değilsin bari gözcülük yap. Biz kiliseleri
araştırırken, sen de bize yardım et'

Dedi. Bunu da kabul etmedim"


Şeklinde konuştu

VİCDANINIZ RAHAT MI?

Bu arada duruşmayı izlemek üzere Malatya'ya gelen Uğur Yüksel'in annesi Hatice Yüksel, zanlılar salondan çıkarılırken,

"Vicdanınız rahat mı?"

Diye bağırdı.

Alman Tilman Geske'nin eşi Suzanna ve Necati Aydın'ın eşi Şemse Aydın'ın da, zanlılarla göz göze gelmekten kaçındıkları gözlendi

AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET İSTENİYOR

18 Nisan 2007 tarihinde, Zirve yayınevini basarak 3 kişiyi boğazlarını keserek öldüren Emre Günaydın, Hamit Çeker, Salih Gürler, Abuzer Yıldırım ve Cuma Özdemir 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

Davada tutuksuz yargılanan Kürşat Kocadağ ve Mehmet Gökçe ise zanlılara yardım ve yataklık etmek suçlarından 5 ila 15 yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılmaları talep ediliyor.

Duruşmayı, öldürülen Alman Tilman Geske'nin eşi Suzanna Geske ile Nevati Aydın'ın eşi Şemse Aydın da izledi.

Adliyeye gelişmelerinden basın mensuplarının sorularına her ikisi de yanıt vermedi. Duruşmaya
Gelen Emre Günaydın'ın babası Mustafa Günaydın da yalnız geldi.


www.acikistihbarat.com

Açık İstihbarat @ 2008

Kaynak: Mikail Pelit - Malatya/DHA
 
gencecik beyinler ve onları yetistirmek icin verilen emekler , nur evlerine gitmeleriyle bitiyor ve o gencecik beyin en guzel caglarında robotlastırılıp, resmen beyni öldürülüyor. düşünmesini engelliyorlar, konuşmasını engelliyorlar, gençligimizi dolayısıyla yarınımızı orumcek aglarıyla hazırlıyorlar.
 
İşte yine aynı zihniyet.


AB’yi isteriz, Avrupalıyı değil

"ÇARŞI merkezine çıktığımızda rahat değiliz. İlk günlerde dışarıya çıkmayı denedik ama arkamıza bir yığın genç takıldı, rahatsız olduk. Türkiye’nin doğusunu tanımak istedik, fakat gençlerin arasına katılmaktan kaygılıyız. Tacize uğrarız diye kaldığımız yurt binasından çıkamadık."

- Kim söylüyor bunu?

- 18 yaşındaki Liga Andersone...

Nerede söylüyor?

- AB projesi kapsamında "kültür paylaşımı" için grup olarak geldiği Batman’da...

Yetmiyor...

Litvanyalı, Letonyalı, Rumen gençler, şortlu ve kısa kollu oldukları için TPAO’nun tesislerine de alınmıyorlar...

Batman’ın iftiharı olan tesislere...

Dahası var...

Aslında bu geziyi Alman gençler yapacaktı. Onlar gelmiyor. Çünkü bir süre önce Alman dağcılar, PKK tarafından kaçırıldığı için korkuyorlar.

Bu yüzden ikinci grup olarak bu gençler geliyor. Onlar da Batman’ın ortasında yurt binasından çıkamıyorlar. Çıksalar tacizci bakışlardan korkuyorlar.

Peki nedir şimdi bu?

Ne diyeceğiz?

Kimi kandıracağız? Kime anlatacağız bu durumu?

Yıllarca oy deposu gibi gördükleri tarikatları, ağalık rejimini, şeyhleri destekleyen siyasiler ne diyecek buna?

Nasıl anlatacağız?

Şöyle mi:

- Medeniyetler ittifakı...

Ne medeniyeti kardeşim. Ortada tarikat var, şeyhlik var, ağalık var. Feodalizmin oy depoları var hálá...

Biz istediğimiz kadar AB diyelim: AB bir coğrafya parçası değildir ki.

Adam Avrupalının yaşam biçimini kabul etmiyor...

Elinden gelse çarşafa sokacak...
 
Geri
Üst