kuzay
Pesimist
- Katılım
- 2 Nis 2007
- Mesajlar
- 28,387
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
PSİKOLOJİK SAVAŞ TEKNİKLERİ VE AKIL OYUNLARI
GİRİŞ:
Tarihin bilinen ilk savaş tekniği kitabının yazarı olan Çinli kumandan Sun Tzu. Kitabının büyük bir kısmında, rakibin psikolojik olarak çökertilmesi üzerinde durur. Askeri strateji ve taktiklerin en önemlilerinden biri de Psikolojik Savaş teknik ve taktikleridir. Belirli bir amaca yönelik. uzun vadeli plan ve stratejilerle yapılan psikolojik savaş hem sıcak hem de soğuk savaş dönemlerinin en çok başvurulan mücadele yöntemlerinden biri olmuştur.
Psikolojik savaş teknikleri, hedef kitlenin duygu, düşünce ve davranışlarını, kendi amaçları doğrultusunda etkilemek ve değiştirmek amacıyla yapılan planlı propaganda çalışmalarıdır.
Bu alanda fazla teferruata girmek istemiyorum ancak okuyanlar sanırım bu giriş ile neyi anlatmak istediğimi gayet net anlamışlardır.
Şimdi bazı örnekler vereceğim, sizlerden ricam ise, bu örneklere dayalı olarak, bireysel anlamda, nelerden nasıl etkilendiğinizi düşünmeniz.
Bu konunun sonunda; Gözleriniz, Beyniniz ve Hafızanız yorulacak, biraz baş ağrısı ve eğer kendinizi çok kaptırdıysanız biraz da mide bulantısı yaşaya bilirsiniz. Bu sebeple sizi baştan uyarıyorum.
EĞER BİLGİSAYAR BAŞINDA 2 SAATTEN FAZLA SÜRE OTURMUŞSANIZ,
GÖZLERİNİZ VE AKLINIZ YORGUNSA LÜTFEN BURADAN SONRASINA DEVAM ETMEYİNİZ.
DEVAM ETMEK KİŞİSEL KARARINIZ OLACAĞINDAN,
BURADAN SONRA DEVAM EDENLERİN ETKİLENMELERİNDEN MESUL DEĞİLİM!!!



>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
> Tüm İkazlara rağmen sanırım DEVAM ETME kararı aldınız!
O zaman size ufak bir TEST Uygulamam gerekecek!

Şimdi Lütfen üstte ki resme 10 saniye boyunca bakarak kendinizi kontrol edin!
Eğer üstteki resmin tam ortasına bakarken sadece dışarı doğru çıkan siyah OKLAR görüyorsanız,
Bu çalışmayı okumaya devam edebilirsiniz.
ANCAK!!!
Eğer içeri doğru giren parlak beyaz oklar da görüyorsanız, GÖZLERİNİZ ve BEYNİNİZ YORGUN seviyesinde olduğundan devam etmemenizi en sonuncu kez bir defa daha uyarıyoruz.
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
Hala buradasınız!
O zaman sizin aklınızın ve gözlerinizin yorgun olmadığını var sayarak devam ediyorum konuma!
Eğer Psikolojik savaş, hedef kitlenin duygu, düşünce ve davranışlarını, kendi amaçları doğrultusunda etkilemek ve değiştirmek amacıyla yapılan planlı propaganda çalışmalarıysa peki bunu nasıl yapabilirler? Sonuçta hepimiz aklı başında, eğitim ve kültür sahibi genç beyinler ve bireyleriz.
Hepimizin aklı yerinde ve az çok da hayatı ve insan ilişkileriniz kendi tecrübelerimiz oranında biliriz.
İşte bizlere bunu nasıl yaptıklarına odaklanacağız bu çalışmamda !!!
Öncelikle, ilk tuğlayı yerleştirelim...
Aşağıda göreceğiniz resim internette çok gezdi.
Bu resmi hiç görmeyenler çok şaşıracaklar belki ama önceden bilenlerin yani görmüş olanların da bu resme, görselliğin beynimize olan tesiri açısından yaklaşmasını isteyeceğim.

Bu algılama malesef bir müddet devam edecek ve belli aralıklarla gözünüzün önüne tekrar tekrar geri gelecek!
Burada uygulanan görsel malzeme ile bilinçaltınıza resim yerleştirme, hafıza beslemesiyle tam resmi geri çağırma ve algılama tekniğiydi.
Burada kullanılan resimden çok daha farklı resimler internette gezmekte ancak ben onlara alet olmamak için daha kabul edilir bir örnek seçmek istedim.
"Yok artık" demeyin, görsel anlamda, TV, İnternet ve Gazete-Dergiler ile buna benzer nelere maruz kalmakta olduğunuzu bilemeyebilirsiniz.
Ancak bu konumuzun sadece ufak bir bölümü. Biz akışımıza devam edelim.
Şimdi aşağıda yer alan resme baktığımızda bir takım atlar ve taylar göreceğiz,
Lütfen resimde kaç tane at yada tay görebileceksiniz buna odaklanın!
Lütfen resimde kaç tane at yada tay görebileceksiniz buna odaklanın!

5-6 bulabildiyseniz dikkatiniz yoğun seviyesinde bu da iyi, o dikkate daha fazla ihtiyacımız olacak!
Böylece satır ve konu aralarına saklanmış mesaj ve tesirlere odaklandık. Bazen Resmin tamamı değil içerisindeki teferruatlar beynimizi dolayısı ile de algılamamızı etkiler.
Buna örnek çok fazla var, buyurun birkaç tane daha sunuyorum sizler için.


Yavaş yavaş yorulmalar başladı!
O zaman biraz aşağıda ki taşlık alan resmine bakarak,
taşların yuvarlak hatları ile gözlerimizi
dinlendirelim.

A A A Pardon, sanırım fark ettiniz, taşların biçimini!
Hatlar hakkaten yuvarlak!
Bu resmi, hayatınızda sadece bir kere görmeniz yeterlidir!
İçerisinde bir sır saklı olduğundan, beyniniz bu resmi anında,
hafıza kutusuna attı! Bundan böyle bu resmi her gördüğünüzde,
çok bariz bir biçimde içinde saklı olan figürü görecek ve
"ya ilkinde ben bunu nasıl görememişim aslında ne kadar barizmiş"
diyeceksiniz.
Algılama aslında öyle bir canavardırki, hiç başı boş bırakmaya gelmez.
Bir yerde aslında kendi kendine boşlukları dolduran bir bilgisayara benzer.
Size çocukluğunuzdan beri öğretilenler,
okulda öğrendikleriniz ve hatta renk skalası bile
algılamanın elindeki müthiş veri bankasıdır.
Şimdi diyeceksiniz "nasıl yani?"
Bakın aşağıya koyduğum resimde,
sadece 3 renk kullanıldığı halde baktığımızda dört tane
renk algılıyoruz.
İstediğimiz kadar uğraşalım, göreceliliğe kayıyoruz.
Yani renklerin açıklıklarına ve koyuluklarına!

Bu bizim hafızadan çağırma yöntemi ile beynimizde yani içimizde düştüğümüz bir hata!
Peki bir de dış etkenlerle hata yapmaya itilirsek?
Mesela bu resimde?

Arkadaki demiryolu olmasa?
İki çizginin konumunu yanlış algılarmıydık?

Yada bu resimdeki gibi gerçekler,
teferruata bu kadar boğulmuş olmasalar acaba bizler de
bu yanılsamayı
ve algılama bozukluğunu
yaşarmıydık?

Yada bu resimdeki gibi, ortadaki daireleri
insanlar olarak düşünün. Her ikisi de aynı ebatta olduğu halde,
çevrelerindeki insanlar dolayısı ile biri diğerinden daha
büyük gözüküyor!
Bunu hayatımıza yansıtırsak,
nasıl bir sonuca varabiliriz?

Yada kimin büyük yada kimin küçük olduğuna nasıl karar verebiliriz?

Bu filin aslında kaç bacağı var?
Cevap 4 gibi görünüyor ama 5 tane var mı?
Bazen gerçekler de 4 gibi görünüpte 5 tane mi oluyor?
Yada gerçekler neden böyle gösteriliyor?

Birde sözlü koşullandırmalar vardır!
Yani size birşeyler söylenerek,
gördüklerinizde onu aramanız istenir sizden!
Ne kadar çok koşullanıyoruz?
Hiç dikkatinizi çekti mi?

Neyi görebildiyseniz ilk etapta kendi kişisel
öngörünüz ve dikkatiniz ile size diğerini de aratmak
durumunda bırakırsınız insanları!
Orada birşey daha var onu da ara, ona da bak!
Belki bu bize söylenmese bu resimde sadece,
Saksafon çalan adam var deyip yolumuza gidecektik.
Ama orada resmin altındaki yazı bizi başka birşeyleri
daha aramaya teşvik ediyor ve güdülenmemizi sağlıyor!
Bizim göremediklerimizi bize göstermeye çalışan insanlar
kim çevremizde?
Arkadaşlar?
Dostlar?
Anne ve Babamız?
Öğretmenler?

kendi gördüklerimiz bize yeter mi demeliyiz?

Her ikisini de görmeye çabalamak bizi yorup,
üzüp, gözlerimizi ve başımızı mı ağrıtıyor?
Yoksa Farketmenin farkını mı kavrıyoruz?

Yoksa tüm bunlar, yine teferruata boğulmuş olan
gerçekler ve dolayısı ile de yanılsamalar mı?
Bu sorunun cevabı için,
Beynimizin nasıl çalıştığına bir göz atalım!
Beynimiz sağ ve sol bölümden oluşur ve her iki bölümde değişik görevleri üstlenmiştir.
Bu beyin bölgelerine lob adı verilir. Beyine dıştan bakıldığında görülen;
Frontal loblar, planlama, karar verme, anımsama, vicdani muhakeme ve soyut düşünce gibi zihnin temel yürütücü işlevlerinden sorumludur.
Temporal loblar, dil ve bellek işlevlerinden sorumludur.
Parietal loblar, duyu, görme uzayı içindeki bağlantıları oluşturma,
Oksipital loblar ise görsel algılamadan sorumludur.
Beyin yarıkürelerinden birini kaldırarak iç yüzünden baktığımızda ise, beyaz madde liflerinden oluşmuş kalın bir demet görürüz. Korpus Kollosum adındaki bu yapı, her iki beyin bölgesini birbirine bağlar. Bu yapının hemen üzerinde yer alan, Singulat Girus (kuşak kıvrım) dikkati yoğunlaştırma işlevinden sorumludur.

Zorlandınız değil mi?
Beyniniz algılama zorluğu yaşadı ama bunu şöyle düşünün,
Beyniniz kol kası olsun üstteki resimde ağırlık!
Ağırlık kaldırdınız varsayalım, gelişme sağlandı!

Algısal yanılmaya güzel bir örnek de üstte ki resimdir.
Olması gerekene odaklandığınız için resimde gördüğünüz şeylerin neden olduğunu incelemezsiniz.
Mesela perdelerin uçuşuyor olması açık pencereden giren
rüzgarın gerçekleştirdiği daha önce TAŞ KADIN resminde
yaşadığınız,
beyninize işlenmiş bir hafıza geri çağırımıdır ve son derece normaldir. Ama ya gerçek?
Evet Pencere açıktır ancak hangi pencere?
Açık pencereden giren rüzgar evet perdeyi dalgalandırır,
ancak eğer açık olan pencereyle, perdeleri uçuşan pencere,
birbirinden farklıysa?
Tamam fazla zorlamayayım !
Peki, Beynimiz, Algımız ve Hafızamız her zaman böyle olmayan
şeyleri mi var eder yada üst üste koyarak yanılsamalara mı yol açar?
Bazen de YOK EDER!!!

Bu resime bakın! Sadece resimlerdeki kafalar değişiyor ve kafasız kimse kalmayacak biçimde yer değiştiriliyor,
Bu değiştirmenin her yapılışında ise insan sayısı artıyor yada eksiliyor!

Bu resimi ise lütfen çok dikkatli inceleyin! Aynı parçalar,
aynı kapsama alanında yer değiştirdiklerinde ortaya,
gizemli bir boşluk çıkıyor!
İmkansız mı?

gördüğümüz değişmediğine göre,
beynimiz gri alanı silikleştiriyor ve hareket ettiriyor!
Peki neden?

kayboluyor, acaba neden?

hem varlar, hem yoklar!
Yada varken yoklar veya yokken varlar.

Şimdi biraz hareketlenelim bakalım!
Üstteki resme, PC'nizden uzaklaşarak baktığınızda,
orada ne yazdığını görebileceksiniz, yakından baktığınızda,
anlamsız kutucuklar olan şeklin aslında mesaj içerdiğini
fark edeceksiniz.

Evet! Bu resimde de gözlerinizi kısarak ekrandan uzaklaştığınızda,
İki suratın yer değiştirdiğini gördünüz.
Gördünüz ama suratlar aslında her zaman yerlerinde duruyordu!
Ben her okuyan kişinin kendi PC ekranından gözlerini kısarak,
uzaklaştıkları anda kendi kendine yüzlerin yerlerini
değiştirebilecek derecede ileri yazılım yapamayacağıma göre!
Bu gördüğünüz sizin beyninizde gerçekleşti!

Hep iki boyutlu çalıştık!
Buyurun ÜÇÜNCÜ BOYUTA!!!
Üstteki resimde,
Resmin İçinin, içindekinin, içindekini algılayabilmeniz
gerekiyor!
Boyutsal düşüş diyorlar buna ve baş dönmesi yapabilir fazla zorlamasanızda olur bu çok daha derin bir konu!

Beynimizin bize oynadığı oyunlara bak!
Üstteki resimde hiç bir şey hareketli değil ama
siz yemin edersiniz sorsak hareket ettiklerine dair!

Bende yemin etsem başım ağrımaz hareket ediyorlar!

Ha bunların hareketli .gif olduğunu düşünüyorsanız eğer,
"PrintScreen" alın, "ScreenSave" alın ve "Paint" açıp,
"Paste" edin. Orada da hareket ediyor olacaklar!
Sizi kandırmıyorum ve güdülemiyorum, sorun bende değil,
aklınızda!
Şimdi aşağıdaki resimde yer alan kapıya 20 saniye kadar bakın!
aynı hareketlilik gerçek hayat benzeyeni resimlerde de olabilir.
ispatını 20 saniye baktıktan sonra göreceksiniz!

>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
>
:m08:
Bunu adilik olsun diye yaptım!
Lütfen küfür edecekseniz, PM yolu ile edin,
benim de bir haysiyetim var!
:m08:

tamamını okumuşsanız,
Beyin Patlamaları yaşanıyor olması lazım şu anda!
TALAMUS....
Görevi.....: Beynimizin tam ortasında bulunan ve son derece merkezi bir görev üstlenen hücre kümesidir. Ortalama 1200 cc.lik beyinde 12cc. yer kaplar. Bu ufacık bölge, zihinsel yaşamımızda büyük bir role sahiptir: beynin 4 duyu (koku duyusu dışında) sayesinde algıladığı uyaranları süzgeçten geçirmek ve öncelikli olanları sıralayarak diğer uyaranları göz ardı etmemizi sağlamaktır.
Çok Kısa Bir Hikaye.......
Örneğin şehir dışından Amerikan Hastanesine bir iş görüşmesi için geldiniz ve bir arkadaşınızın Harbiyedeki evinde kalıyorsunuz. Güzel bir bahar sabahı görüşmeye yürüyerek gitmeye karar verdiniz. Arkadaşınız yolu tarif etti: Askeri Müzenin önünden Nişantaşı ışıklarına kadar düz git, ışıklardan karşıya geçtiğinde yolun sol tarafındaki 4. sokaktan yukarı çık, hastaneyi göreceksin.
Yürümeye başladığınızda, yoldan geçen üstü açık bir spor araba gördünüz. Yürümeye devam ederken kırmızı bluzlu, kot pantalonlu bir kız gördünüz ve o da yanınızdan geçerken size baktı.
Nasıl göründüğünüzü merak edip vitrinin önünde durarak kendinizi incelerken, mağazada bir süredir almak istediğiniz cep telefonunun kampanyada olduğunu fark ettiniz.
İçeriye girdiğinizde harika bir kahve kokusu aldınız ve fonda da Nick Cave çalıyor....
Öykü böyle devam ediyor, ancak beynimizin üstlendiği görev nedeniyle bu uyaranların tümünü, hiç değilse önemli bir bölümünü bir tarafa bırakmak zorundayız ki,
görüşmede olmak yerine kendimizi müzikle ilgili konuşup kahve içerken bulmayalım.
Özetle,
Talamus yukarıda sözünü ettiğimiz bu yol boyunca algıladığımız ve her biri bu yazıya sığmayacak belki milyonlarca algının ulaştığı duyu bölgeleri, bunların kurgulandığı kortikal (beyin kabuğu) bölgeleri, davranış ve hareketi düzenleyen motor bölgeleri denetler.
Talamus, beynimimizin herhangi bir anda maruz kaldığı milyonlarca uyarımı anlamlı hale getirmemizi sağlayan merkezi santraldir. Tam o anda yaşadığımız durum açısından bu uyaranların önemli olup olmadığı, dikkate alınıp alınmayacağını belirler.
Örneğin, spor araba, kırmızı bluzlu kız ve cep telefonundan yukarıda söz etmemiş olsaydık, onları dikkate almayacak, zihninizde kodlamayacak, ve sonra anımsamak üzere sinir hücrelerimizin bağlantılarını meşgul etmemiş olacaktım.
Bunca bilgiyi kendi amaçlarınız doğrultusunda kullanmanız
sanatına, işte psikolojik savaş deniyor!
Senaryolar ve uygulamaları!
Siz, siz olun, aklınızı ne ile doldurduğunuza çok dikkat edin,
Düşüncelerinize dikkat edin, yoksa Sözleriniz olur,
Sözlerinize dikkat edin, yoksa Hareketleriniz olur,
Hareketlerinize dikkat edin, yoksa Alışkanlıklarınız olur,
Alışkanlıklarınıza dikkat edin, yoksa Karakteriniz olur,
Karakterinize dikkat edin, yoksa Kaderiniz olur!
Benim beynim sulandı!
Şimdilik bu kadar...
alıntıdır