TraFoo
Banned
- Katılım
- 3 Ağu 2009
- Mesajlar
- 2,032
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Popüler İrtica ve "Hezeyanları"
Kemalist Devrimi mücadelesini hiçbir zaman tek bir noktasından alıp değerlendirmeyi doğru bulmadım. Çünkü Kemalist Devrimi oluşturan ve Kemalist İdeolojinin anlaşılmasını sağlayan parçaların, bir bütün olarak işlevselliğidir. Çok fazla üzerinde konuşulan Laiklik bu işlevselliğin önemli parçalarından biri olarak devrimin güvencesidir.
Ahmet Taner Kışlalı, “ Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi “ kitabında durumu şöyle açıklıyor: “ Atatürk’ün Kemalizm’in altı ilkesi içinde, niçin en çok laiklik konusunda duyarlı olduğunu anlamak zor değildir. Laiklik, devletçilik dışındaki diğer ilkelerin hepsinin de ön koşulları içinde yer alır: Demokrasinin ön koşuludur; çünkü laiklik olmadan gerçek bir düşünce özgürlüğü de olamaz, gerçek bir seçimde.
Milliyetçiliğin ön koşuludur; çünkü laiklik olmayan yerde önem taşıyan öğe ulus değil, inananların olduğu ümmettir. Devrimciliğin ön koşuludur; çünkü gereklerinin gerisinde kalmış kurumların değiştirmenin tartışması bile yapılamaz. Halkçılığın ön koşuludur; çünkü bir din devletinde halkın istekleri değil. Dinsel seçkinlerin düşünceleri önemlidir.”
Fakat “ Devrim – Karşı Devrim “ mücadelesinde Ulus – Devlet’i içinde sindiremeyen “ aklı eveler “ halkta taban bulacak bilim dışı söylemlere sarılmayı çok severler. Kabul etmek gerekir bu 1940’ların sonundan günümüze etkili bir yol olarak Türkiye şartlarında çok işlevsel bir yöntem oldu. Her yıl binlerce sorgulamadan yoksun, aklını kullanmayı bilmeyen genç insan, liberal toplumun prototip insan projesi kapsamında şekillendiriliyor.
Mesleğinde uzman, sosyal birey olarak sorgulamaktan yoksun makinelere dönüşüyor. Kitap okuyanlarının sayısı nerdeyse çok az. Ne yazık ki kitap okumadan üniversiteden mezun olmak, dahası yüksek lisans yapmak mümkün bu ülkede. Çoktan seçmeli gençlik olarak bu “aklı evelerin” dershanelerinde yüzünüze ışık vursun yetiyor. Olanları gören bir Kemalist Cumhuriyet aydını, sevgili Necip Hablemitoğlu bu “aklı evvelleri” ve yapmaya çalıştıklarını bakın nasıl tanımlıyor:
“ ABD, "sivil toplum cemaatleri" olarak adlandırdığı ucube yapılanmalar yaratarak dinsel köktenciliği meşrulaştırma ve gerektiğinde hedef ülkeye karşı kullanabilme stratejisini yürütüyordu. Bu model, "ABD'yi yönetenlerin, gerek kendi ülkelerindeki ve gerekse Asya, Avrupa ülkelerindeki tarikatlara yönelik olarak geliştirilmişti. Modelin amacı, tarikatların birer sivil toplum örgütü, gönüllü kuruluş olarak itirazsız benimsenmesini, mevcut düzende yer edinerek düzeni değiştirmesini sağlamaktır. Her şeyden önce yapılanmanın bir sistematiği var. Öncelikle; bireyin toplumsallaşması ile başlatılan bu süreç, suya bir taşın atılmasıyla oluşan halkalar gibi bireyi kuşatan çevreler yaratmaya dayanıyor. Bu çevreler eğitim, sağlık ve teknolojiye dayalı iletişim kanalları, ekonomi, politika ve küresel gereksinimleri karşılıyor. Tüm bu çevreleri de kuşatan ve kendi inanç-düşünce sistemine göre oluşturulan bu toplumsal yapıya işlevsellik kazandırılması, siyasal erkte yani devlet yönetiminde de uzlaşmayı ya da paylaşmayı gerekli kılıyor.(Fethullah Gülen Yapılanmasının Tehdit Potansiyeli ve Varisleri)
İşte böyle bir küresel projenin ürünü Hakimiyeti Milliye’yi hedefe koymak isteyen bir avuç korkak. Kemalist mücadelenin bağımsız, onurlu kalesinin yazarları yürekli, cesur insanlardır. O insanları hedefe koyanlar ise topyekün bir karşı devrim anlayışının korkak karanlık beyinleridir !!!
Bu karanlık beyinler özellikle küreselleşme ile akıl babaları Hangtinton’un çizdiği süreci harfiyen uygulamaktadır:
“ Küresel strateji mantığının işletilmesi için köktendinci İslam, terör ile küresel politik gücün itici gücü haline getirildi. Böylece köktendinci yaklaşım ve terör, medya ile sürekli uluslar arası gündeme taşındı. Bu yolla dinler arası diyalog söylemi ile kökten dinci yaklaşım siyasallaştırılarak küreselleşmenin amacına uygun işlevsellik kazandırıldı.”
İşte bu kadar basit aslında ama yazının başlığında “Popüler İrtica” demiştik. Ne demek bu “Popüler İrtica” neden bu kadar önemli konuya biraz açıklık getirelim.
Gündelik hayatta çok sık kullandığımız dilimizden düşmeyen bir kelime “ Popüler Kültür “
Erol Mutlu’nun “Popüler Kültürü Eleştirmek” başlıklı makalesinde Popüler kültürü kökleri yerel geleneklerde bulunan halk inançlarını, pratiklerini ve nesnelerini, keza siyasal ve ticari merkezlerde üretilen kitlesel inançları, pratikleri ve nesneleri içerir. Sözleriyle tanımlanmakta, İşte bu kültür anlayışı ile küreselleşme, ilerlemek için kullandığı “ liberal İslam Toplumunda” taban buluyor.
Dini inançlar konusunda bir sigorta olan “Laiklik” den korkmalarındaki sebep ise, laiklikten yoksun toplumda dini inançlar sistem içinde bazen baskın konuma gelerek toplumdaki bireysel özgürlük ve demokrasi kavramlarını yok ediyor ve karşı devrim olarak tanımlayabileceğimiz bu tehlike dini açıdan kontrol altına alınmadığı takdirde dinsel köktendincilik toplumsal düzene hakim oluyor.
Bir de “Hezeyan” meselesi var. Ne demek “Hezeyan” ? Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde Arapça kökenli olan bu kelimenin anlamı: Saçmalama, Sayıklama.
Şimdi parçaları birleştirelim. Küreselleşmenin uşakları Hangtington’dan aldıkları fikirleri ödleri koptuğu laikliği dinsizlik olarak niteleyip yollarından çekmeye çalışıyor. Sorgulamaktan yoksun beyinlere “ Popüler Kültür” üzerinden bu fikirler yayılarak iktidara yürünüyor. Şimdi devir sorgulamayan beyinleri yönlendiren “POPİRTİCA’nın İktidar Dönemi”. Bu dönemin popüler ikon haline getirdiği ve kendine rehber aldığı bir “meczup” var.
Kürt Teali Cemiyetinden, İngiliz Ajanlığına kadar ihanet içinde bir hayata sahip ve onun günümüzdeki uşağı. Tarih yazıyor diyeceğim ama bu “ aklı evveller “ kitap okumuyor… Böyle olunca saçmalama ve sayıklama durumu yükseliyor. Sonra gelsin “Hezeyan” dolu saldırılar…
Teo stratejist Prof. Dr. Nadim Macit’in tanımında dile getirdiği gibi; Enformasyon savaşlarının çok hızlı ve güç değişimi politikasının, kendi amaçlarını gerçekleştirmekte oldukça aceleci olduğu bir dünyada, eğer din küresel güç stratejisinin araçlarından biri ya da kullanılmaya elverişli bir yönlendirme biçimi ise, dinin farklı amaçlar için okunup küresel politik stratejik hedefler için kullanılması normaldir. Kapitalist kültürel mantığa göre müşterisi bulunan her şey üretilmeye ve tüketilmeye değerdir. Satılığa çıkarılmış din kullanılmak için alınır ve satılır.
Bunlar alıp satmakla meşgul şu aralar. Ümmetçi anlayışla ülkeyi, değirmen dönsün diye inançlarını küresel ambalajla pazarlıyorlar, Önlerine çıkan “ Hakimiyeti Milliye ” gibi kaleleri yıkmak için hedefe koymayı yeterli görüyorlar. Şimdi bu hedefe koyma işi de kolaylaştı, her derde deva çamaşır deterjanı gibi “Ergenekon” var.
“Hezeyanlara” kapılmış sürüklenenlere diyorum ki “ Üzgünüm sorgulayan beyinlere karşı her zaman kaybedeceksiniz, çünkü Kemalizm işte böyle inatçı bir o kadar akılcı ve gerçekçi bir ideoloji.
Hakimiyet-i Milliye Gazetesi - Popüler İrtica ve "Hezeyanları"-Uğurcan USGÜL