Politik Fıkraları {Sürekli Güncellenecek}

Türk Futboluna Renk Katan Değerli İsimler

ürk Futboluna Renk Katan Değerli İsimler
Türk Futboluna Renk Katan Değerli İsimler

Bülent Karpat : Bir dönem kötü sesiyle halkımıza hizmet etmiştir. Eee Aeee ‘ler arasından futbolcu ismini duyabilme konusunda halk kendi kendini eğittiği için Karpat’lı maçlar bir süre sonra zorluk derecesini yitirmiştir.

Erman Toroğlu : Kendi halinde bir hakemken hakem yorumcuğuyla yeniden doğan bu şahıs şu aralar futbol dünyamızın en aranılan simalarındandır. “Oynatalım Uğurcum” “Şimdi yeşilli arkadaş” gibi sözleri Futbol literatürüne geçmiştir. Erman hocanın herhangi bir görüntüyü oynatırken pozisyondaki futbolcuyu tanıdığı görülmemiştir. Arada sırada “mavili futbolcu” yerine isim söylese de genelde hatalı bir isim kullanır.

Şansal Büyüka : Erman hocanın kankası konumunda halkında sevgilisi olmuştur. “Erman hocaaa” lafını kendine öz sound’uyla seslendirmesi ile ün yapmıştır. Genelde Erman hoca ve Erman hocanın saldırdığı şahıs/şahıslar arasında yumuşatıcı vazifesi görür.

Faik Çetiner : Sunduğu programa önemli konuklar çağıran bu arkadaş genelde sert çıkışlar yapmaz. Diğer bütün yorumcular arkadan sallarken Faik arkadan sallaması gereken herkesi konuk ettiği için sivri soruları genelde “Taraftar Merak ediyor” “Kamuoyunda şöyle bir düşünce var” diye başlatır.

Rıdvan Dilmen : 5 maçlık kötü teknik direktörlük deneyiminde başarılı olamayınca “T. Direktör olamadım bari eleştirmeni olayım” diyerek yeni ve kolay bir mesleğe adımını atmıştır. Her cümlesinde “tandem” kelimesi mutlaka bulunur.

Ömer Üründül: Bir dönem topladığı sempatiyi dünya kupası sırasında biraz biraz kaybetmiştir. Aklı fikri kolektif futboldadır. Yıllardır dinlememize rağmen her seferinde bahsettiği kolektif futbolun içeriğini tam olarak anlatmamıştır. Ya da futbol ona göre çok basittir. Kolektif uyum da başka bir tanımlamasıdır.

Ümit Aktan: M.United – GS arasındaki maçtaki efsane anlatımıyla bir dönem gündeme oturmuştur. Maç boyunca 716 sıfat tamlaması yapar. Sıfat tamlamalarının içinde bile sıfat tamlaması bulunur. Birçok acayip terim onun mamulüdür...

Hıncal Uluç : Sivri çıkışları sert üslubuyla kendini halka mal etmiştir. “Şimdi hocam mandik olarak” sözüyle birlikte esaslı gülüşü de hafızamıza kazınıştır. Her alanda uzman olma yolunda ilerlemektedir. Kendisini birçok sporun eleştirmeni olarak görebilirsiniz. Şu ara Formula 1 üzerine çalışıyor....

Ahmet Çakar : Star’ın Erman hocaya rakip olarak piyasaya sunduğu bir şahsiyet. İlk başlarda bariz bir Erman hoca taklidi olsa da sonradan kendini bulmuştur. Genelde muhatabına üç soru sormasıyla ünlenmiştir. Gıcık mizacıyla katıldığı programın rating’ini arttırır.

Sabri Uygan : Bülend Karpat’sız Star’ın yeni keşfidir. Bileşiminde Ümit aktan da ihtiva eden Sabri, Karpat&Ümit orijininden gelmiştir. Rakip takımın auta giden şutundan sonra “İşte harika bir şut.. Yani tam istediğimiz gibi sayın seyirciler” tarzı yaklaşımı ilk o başlatmıştır. Onun anlattığı maçlarda genelde takımlarımız yenilir (dışarıya karşı olanlar)

Engin Verel : Spor programlarında veya gazetede her zaman FB’den bahseder. En sevdiği şey konuşulan bir mevzu için “Yok onun içinde başka bir şey var ama söyleyemem” “Başkan’ın ne dediğini açıklamak istemiyorum” tarzı yaklaşımlarla ortama gizem pompalamaktır. Şimdiye kadar şok etkisi yaratacak bir bilgi salgılamamıştır.

Osman Tamburacı : İlginç bıyıklarıyla ve yapısıyla genelde üç büyüklerden ikisinin taraftarının kıl olduğu bir şahsiyettir. Objektif konuştuğunu sansa da genelde hep Gs’den ve onun tarafında konuşur. Neşe kaynağıdır!

Haşmet Babaoğlu : İlginç giyim tarzıyla ve program sonlarında Hıncal Uluç’la birlikte izleyenlere el sallamasıyla zihnimizde yer etmiştir. Yorumlarında “Şimdi orda gözden kaçırdığımız bir şey var” tarzı eklentiler yapar. Aslında kendisi gözden kaçırmamıştır ama bencillik etmeyi de sevmez. Genelde sevilen bir kişidir.

Kazım Kanat: Acayip bir tipken kel kafası ve top sakalıyla yeniden doğmuştur. Safkan Beşiktaşlı olup pek fazla futbol üstüne konuşamaz. Yazılarında futbolcuların soyadını da söylemek gibi ilginç bir misyon yüklenmiştir. Bu hareketi “Temiz Podyum” kadar bile başarılı olamasa da ısrarla devam ettirmektedir.

Ercan Taner : Değişik ses tarzıyla sevilen bir spikerdir. Olmadık pozisyonları öyle bir ses tonuyla anlatır ki sizde heyecanlanırsınız. Gol olduktan sonra “Ahmet atttıı Ahmet attııı” kompozisyonunu sergiler.

Turgay Şeren: Şampiyonlar ligi maçları esnasındaki yorum çabalarıyla tanındı. Yanlış yaptığı yorumlar ve yanlış isim telaffuzları genelde Güntekin Onay tarafından düzeltilir. Yorumlama çabasından sonra “di mi?” eklemeyi unutmaz. Her yenilgiden sonra “Ben Galatasaray’ı tanıyamadım” der.

Ömer Çavuşoğlu : Bir dönem güzide bir klübümüzde yöneticilik yaparak tanınmıştır. Esprili mizacıyla Fenerlilerin sevgilisi olmuşken Galatasaraylılar kendisinden hiç hazzetmez. Bu ara yorumlarıyla Gs taraftarını zehirleme yolunu seçmiştir.

Hüsnü Güreli: Beşiktaş spor klüpünde görev yapan bu şahıs spor kamuoyu tarafından “Abaküs Hüsnü” olarak bilinir. Her programda dolar üstüne konuşur insanı imrendirir.

Bülent Yavuz: Merkez Hakem Kurulu başkanı. Sinirlenince patlıcan gibi olan suratı ve süper saçlarıyla bizi kendine sevdiren Yavuz, ilginç çıkışlarıyla programlara şevk katar! (Sen modadan anlar mısın? –Bizim stadyumda Faik Çetiner’e soruyor)

Kenan Onuk: Bir kanalın spor müdürü olmasına rağmen sunduğu programlarda kimse ne dediğini dinlememektedir. “90 dakikada” Hıncal, “Futbol Pazarı’nda” Can Bartu tarafından sürekli susturulmakta ve yaptığı yorumun yanlış olduğuna inandırılmaktadır. En azından Can Bartu varken FB hakkında rahat konuşabilir.

Deniz Gökçe: Bir ekonomi programında bir futbol programında bulunur. İki alanda da en iyi olduğunu savunacak bir siması vardır. (alenen öyle demese de) Birkaç sene sonra kafasının sulanacağı ve “Hükümet 3-5-2 oynuyor olmaz öyle şey !” “İlhan Mansız borsada prim yaptı birkaç lot alın hemen” tarzı yorumlar yapacağını sanıyorum.

İlker Yasin: Tv’de yayınlanan futbol programlarında ortama en hakim sunucudur. “3. Devre” isimli programda birkaç kez Verel, Tanburacı veya Kanat’ı azarlamıştır. Spikerliğini yaptığı maçlarda da yılların verdiği tecrübeyle yorumlamalar yapar! (- At onu Hakan at onu!!)

Okay Karacan: Anlattığı maçlarda gereksiz heyecanıyla ön plana çıkar. İlginç esprileriyle zaman zaman seyirciyi güldürür. (- Hakem her kart çıkarışında futbolcularla o kadar çok konuştu ki sadece maç bu yüzden 3 dakika uzamalı )

Ve daha sayamadığımız birçok simaya futbolu bize sevdirdikleri için teşekkür ediyoruz.

Soru: 4.murat neden intahar etmiş?

Cevap: İlk 3'e giremediği için

---

Soru :Bayan otobüs şoförü işinin ilk günü işten
ayrılmış neden? Cevap :
Öğrenciler paso gösteriyormuş,korkmuş..

---

Evlenmeden olmaz Erhan

- O zaman evlenince ara beni...


-Ordunun dereleri yukarı akarsa nolur?

-Newton g.t olur.

---

Metroseksuel nedir?

-.bnenin yer altından gideni...

---

Otuz Laz denizci boğulmuş, neden ?

- Denizaltıları bozulunca ittirmeye kalkmışlar

---

Temel yeni bir ayakkabı almış ayakkabıcıda ilk
bir hafta sıkabilir demiş.

Temelde ilk hafta giymemiş.

---

-Abi kızı çok istiyom babası vermiyor...

-Olm babasını naapcan? Kız versin yeter...

---

soru: karnı aç olan eşcinsele nedenir?

cevap: topaç

---

- Karadenizli askerin silahına ne denir?

- Lazer silahı.

---

Soru: Kullanılmış orkide ne denir ?

Cevap: REDKİD

---

Soru: Medyum Memiş kaç kardeştir?

Cevapört kardeştir.

1-Small Memiş

2-Medium Memiş

3-Large Memiş

4-Xlarge Memiş

---

- Kadının biri sahilde dolaşırken hamile kalmış.
Neden?

- Reisin takası gelmiş



Adamın biri havuzdan çıkmış Havluyla kurulanmaya
çalışıyomuş ama bir türlü
kuruyamıyormuş. Neden?

Çünki adamın yaşgünüymüş

Bir adam OMO'yla yıkanmış ve maymuna dönüşmüş
neden?

Cevap: Çünkü OMO'yla yıkanan herşey ilk günkü gibi
olur.

Adam 7 gün boyunca nezle olmuş.

Sıkılmış bugün de petekle olayım demiş.

-Kadının Biri Yıldızlara Bakıyomuş Hamile Kalmış
Neden?

Yıldız Kaymış

-Yere Düşmeyen Kalem Hangisidir.?

Pilot Kalem

Apo bir gün militanlarına "4 bölü 2 kaç eder"
diye sormuş. Hepsi bir
ağızdan 20 diye cevap vermişler.Apo sinirlenmiş,
ayağa kalkmış ve bağırarak:
"Siz ne biçim bölücü örgütsünüz?" demiş
 
aşağı in in bitmio amma coqmuş yaf :)

eline sağlıq
 
everestmc' Alıntı:
bizi güldürdün allah senide güldürsün


Amin Cümlemizi


















Kız erkek arkadaşını arayıp akşam yemeğe davet etmiş. Hem ailesiyle tanıştıracak, hem de ailesi dışarı çıktıktan sonra erkek arkadaşıyla birlikte olacakmış. Çocuk kız arkadaşının evine gitmeden önce bir eczaneye uğrar. Eczacıya: - "Bana prezervatif verir misiniz?", der; eczacı da ne yapacağını sorar. Çocuk da kız arkadaşının evine gideceğini, kızın ailesi gittikten sonra birlikte olacaklarını söyler. Akşam yemek yemek için masaya otururlar. Yemekten önce dua edilir herkes yemeğe başlar ama çocuk hala dua ediyordur. Kız çocuğa, "ben senin bu kadar dindar olduğunu bilmiyordum", der. Çocuk da kıza: - "Ben de senin babanın eczacı olduğunu bilmiyordum!!!"

-----------------

Müller akşama doğru Hamburg’da bir otele yerleştikten sonra, sokağa çıktı. Geceyi eğlenerek geçirmek istiyordu. Bir taksiye bindi, şofor sarışın ve güzel bir kızdı. Ona: - "Beni bu gece en ucuz ve en tatlı eğleneceğim bir yere götürün," dedi. Şoför kız: - "En ucuz ve en tatlı…", dedi ve hareket etti.

-----------------


Üç adam ölür ve cennete giderler. Sorgu meleği birincisine sorar, "Seni cennete yollamadan önce sana bir sorum var: Karına karşı sadık oldun mu?" Adam yanıtlar; "Evet, asla bir başka kadına bakmadım." Sorgu meleği, "Şuradaki Rolls-Royce'u görüyor musun? O senindir. Cennetteyken kullanabilirsin.." Sorgu meleği ikinci adama da aynı soruyu sorar ve şu cevabı alır; "Bir kez karımı aldattım ama bunu ona itiraf ettim. Beni bağışladı ve mutlu yuvamızı kurtardık." Bunun üzerine sorgu meleği, "Şuradaki Mercedes'i görüyor musun? Cennetteyken onu kullanacaksın.." der ve üçüncü adama da sorar, "Karını hiç aldattın mı?" Adam yutkunur ve şöyle der; "itiraf edeyim ki; bulduğum her kıza asıldım ve her fırsatta onlarla yattım, birçoğu ile beraber oldum. Üzgünüm." Sorgu meleği; "Ehh" der, "Ama temelde iyi bir adamsın. Şuradaki eski vosvos'u görüyor musun? Cennette onu kullanacaksın." Bunun üzerine üç adam vedalaşır, arabalarına atlar ve kendi yollarına giderler. Birkaç hafta sonra ikinci ve üçüncü adam birlikte gezerlerken barın önünde birinci adamın Rolls-Royce'unu görürler. Bara girdiklerinde adamın perişan bir halde, etrafındaki boş şişelerin arasında salya sümük oturduğunu görürler ve şaşırırlar. "Heyy! ne oldu sana?" der ikinci adam, "Cennettesin, altında bir Rolls-Royce var, hersey mükemmel ama sen niye bu haldesin?" "Bugün karımı gördüm!" der birinci adam. Diğerleri; "Aaaa! ne kadar güzel, peki derdin nedir?" diye sorarlar. Adam içini çekerek konuşur, "Kaykay'la dolaşıyordu..."

----------------------


Çekici bir genç kadın, çok zayıf bir bebeği doktora kontrole götürür. Bebeğe bakan doktor: - "Bu çocuk iyi gıda almıyor", der ve kadına dönerek: - "Lütfen soyununuz", diye rica eder. Soyunan kadının göğüslerini iyice kontrol eden doktor: - "Düşündüğüm gibiymiş hanımefendi" der, "sizin hiç sütünüz yok." Kadın: - "Tabi olmaz doktor bey", der. "Ben çocuğun teyzesiyim..."


---------------

Bir devrin tüm as ve klas futbolcuları cennette buluşmuş. Cennetin baş meleği de futbol meraklısıymış. Şeytanı çağırtmış: -"Cennetle cehennem arasında bir maç düzenleyelim ne dersin?" -"Boşuna oynamayalım, biz kazanırız", demiş şeytan. -"Olur mu en iyi futbolcular bizde, ne kadar da kötü futbolcu varsa sizde..." Şeytan şeytanca gülümsemiş: -"Ama bütün hakemler de bizde..."

--------------------------------

Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar. Kimyacı, "adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış"; fizikçi, "adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş"; jeolog, "burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangin olasılığını azaltmayı amaçlamış"; matematikçi, "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış"; antropolog, "adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş". Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar., Adam cevap verir: - "Boru yetmedi."

------------------------

Kayserili Pire Memet, istasyonda çok sıkışınca, gözü hiçbir şeyi görmez olup kadınlar tuvaletine doğrulmuş. Bir hemşehrisi önüne geçmiş: - Ne yapıyorsun, burası kadınlar için... Uçkurunu eline almış olan Pire Memet: - "Bu da kadınlar için!" deyip içeri dalmış.

------------------

Bir gün doktorlar, tımarhanede yaptıkları araştırmada en akıllı deliyi seçeceklermiş. Bir gün delilerden biri bahçede bulunan havuza düşmüş ve boğulmak üzereymiş. Delilerden biri havuza düşen arkadaşını kurtarmaya çalışmış. Bunu gören doktorlar arkadaşını kurtaran deliyi yanlarına çağırmışlar ve "seni en akıllı seçiyoruz" demişler. Doktorlardan biri: "Peki kurtardığın arkadaşını çağır da sana teşekkür etsin" demiş. Deli: "Gelemez ki!" Doktor: "Neden gelemezmiş?" Deli: "Çünkü kuruması için onu astım!"

Bırak Dağınık Kalsın

3 saç teli olan adamın biri bir gün berbere gitmiş berber sormuş
Nasıl yapalım abi? Adam : -Sağa doğru tarayın, demiş.
Adamın saçını tararlarken bir telini kırmışlar.
Ertesı gün adam tekrar gelmiş. Berber yine sormuş
-Nasıl yapalım abi? Adam sola yatırın demiş.
O günde adamın saçını yaparlarken diğer teli de
kırılmış adamın bir tek saç teli kalmış. Ertesi gün yine
adam berbere gitmiş berber sormuş -Nasıl yapalım abi? Adam
-Bırak dağınık kalsın.
__________________________________________________ __________
Çukur İŞİ

Temel bir grup arkadaşıyla çukur açıyormuş.Bir başka grupda gelip çukurları kapıyomuş. Adamın biri çok merak etmiş ve ne yaptıklarını sormuş.
Temel: -Bir grup daha fardu, onlarda fidan dikeydu, bucün gelmeduler, piz de pizim işler geri kalmasın diye çalişayruz...

nasrettin hoca bilgisayar ögrenirse
***Adamın biri Nasrettin Hoca'ya sormuş:
-Hoca bir mizah sitesi hacklenmiş duydun mu?
-Hoca demiş bana ne!
-İyi ama hocam senin site hacklenmiş
-İyi de o zaman sana ne!

------------------------------------------------------------------------
***Nasrettin Hoca birgün küçük programlarıyla Yahoo'yu hacklemeye çalışıyormuş.
Çevresidekiler sormuş:
-Hoca ne yapıyorsun?
-Görmüyormusunuz Yahoo'yu hacklemeye çalışıyorum.
-İyi de hocam o programla Yahoo hacklenmez ki!
-Ya hacklenirse.

----------------------------------------------------------------------
***Hocaya sormuşlar:
-Hocam dünyanın merkezi neresi???
Hoca demiş:
-Google da girip "dünyanın merkezi" diye arattır demiş.
-----------------------------------------------------------------------

***Hocadan devamlı Windows XP cdsini istiyorlarmış
Hoca da bakmış ki olacak gibi değil en sonunda:
-Cd yi bardak altlığı yaptım demiş.
-İyide hocam hiç cd den bardak altlığı olur mu demişler.
Hoca da:
-Niyetin yoksa vermeye bardak altlığıda olur demiş.
-------------------------------------------------------------------------

***Arkadaşları hocaya dert yanıyorlar
-Hocam senin karın internette çok sörf yapıyor demişler.
Hocada:
-Olur mu canım o kadar sörf yapsaydı bizim siteye de uğrardı demiş
-----------------------------------------------------------------------

***Adamın biri hocaya:
-Hocam siten keç tekil hit alıyor?der.
Hoca da:
-Aylık 10.000 der.
Aradan birkaç yıl geçer.Aynı adam hocaya tekrar sorar.
-Hocam siten kaç tekil hit alıyor?der.
Hoca yine:
-10.000 der
-İyi de hocam bunca yıldır hiç değişmedimi? der.
Hoca da:
-Erkek adamın ağzından laf bir kere çıkar.

-----------------------------------------------------------------------
***Hoca birgün CDciye gidiyormuş.Çocuklar önünü kesip:
-Hocam bize de oyun cd si alsanaaa. demişler.yalnız içlerinden biri para vererek Doom3 cd si istemiş.
Hoca akşam CDciden dönerken çocuklar yine önünü kesip hocaya hani bizim CD demişler.
Hoca da yalnız bir Cd çıkarıp parasını veren çocuğa vermiş.Sonra da:
-Parayı veren oyunu oynar demiş.
------------------------------------------------------------------------

***Hocanın bilgisayarına virüs girmiş.Hoca çok dertliymiş.
Çevresindekiler sormuş:
-Hoca kimi getirelim de baksın bilgisayara demişler.
Hoca da:
-Çernobil virüsünü yiyen birini getirin demiş. Benim halimden en iyi o anlar.

__________________

Yağmurluk
İkiz kardeşler annlerının karnında papaz kaçtı oynuyorlarmış, derken diğeri ötekine seslenmiş hey kapı açılıyor demiş ötekide olsun ya gelen babamdır demiş. Diğeri değil deyince nerden anladın diye sormuş oda babam hiç yağmurluk giymezki demiş.

Delikçi Memet
Yeni evlenen çocuk cinsellik ile alakalı hiç bir bilgisi yoktur, kız da bir o kadar saf, ilk gece ne yapacaklarını bilmeden oynaşırlar. Sabah olduğunda babası oğluna sorar ne oldu ne yaptın.?
Oğlu cevap verir valla henüz birşey olmadı, ama çok yakında olur der babasına. Ertesi gün olur babası yine sorar ne oldu.? Cevap yine aynı bişi olmadı.
Aradan birgün daha geçer, babası yine sorar oğluna ne oldu.
Oğul bu sefer farklı bir cevap verir. Valla bayağı yumuşattım yakında kesin delerim der.
Aradan bu şekilde birkaç gün daha geçer, ama hiç bir değişiklik olmaz sonunda babası oğluna der.
Bak oğlum, bizim köyün altındaki köyde namlı bir adam var namınca ona delikçi Mehmet derler, istersen onu kimse duymadan çağırıp şu işi hallettirelim yoksa rezil olucaz elaleme. Oğul tamam der ve babası haber yollar delikçi Mehmete, adam gelir akşama eve ve derki beni bu gece yeni gelinle yalnız bırakın, sabaha işi bitirmiş olarak size teslim ederim der, bizim kör cahillerde tamam derler, adam zaten hovardanın önde gideni namı ile delikçi Mehmet, sabah olur delikçi gelinin işini bitirmiş vaziyette babaya teslim eder, üstüne üslük yaptığı hizmetin ücretinide alır ve çeker gider. Akşam olduğunda yeni damatla yeni gelin yalnız kalırlar bu arada gelin işi öğrendi tabi tecrübe sahibi oldu, nede olsa yeni damada her şeyi neyi nasıl yapacağını gösterir ve sabah olduğunda babası tekrar sorar ne oldu oğlum tamammı damat cevap verir.
Ya baba tamamda ben göbekten uğraşıyodum delmeye bu adam çok aşağıdan delmiş ya. Babası cevap verir o pezevenk ananıda ordan delmişti.

Beni dinle
Adam evine erken gelir bir bakarki en samimi arkadaşı karısı ile sevişiyor. Başlar konuşmaya;
-Şevket bunu bana nasıl yaparsın senle beraber aynı okullarda okumadıkmı ? aynı dönem aynı yerde askerlik yapmadıkmı sen benim hayatımı kurtardın ben senin,asker dönüşü paran yetmedi işini kurmak için sermayeni ben vermedimmi,şevket...
şevket bari ben konuşurken dur....

Belediye Damgası
Çok mutaasip bir aile çocugu yine kendi gibi mutaasip eline el değmemiş bir kız bulur ve onunla evlenmeye karar verir, kız da kaşarmı kaşar, yatıp kalkmadığı erkek kalmamış. Delikanlınin ailesi ne hikmetse tutturmuş kızlık muayenesi yaptıracağız diye, kız kendinden emin değil ama zoraki kabul etmiş ve kara kara düşünmeye baslamış ben ne diyeceğim diye. En samimi arkadaşına durumu anlatmış o da "canım bundan kolay ne var, git kasaba rica et herhangi bir etin üzerindeki zarı soyup sana versin, tanıdık bir doktor var, ona rica ederiz sana bir kızlık zarı yaparız" demiş.
Kız da dediğini aynen yapmış, artık içi rahat muayene olmaya gitmiş. Delikanlı orda, ailesi orda, doktor "uzan kızım demiş" kız uzanmış, doktor birden kafasını kaldırıp ordakilere bakmış "allah allah" demiş. Ordakiler "ne oldu" demiş, "bir problem mi var doktor"
Doktor "bir dakika deyip raftan ansiklopedileri indirmiş bakmış bakmış sürekli şaşkın şaşkın kıza bakıp "allah allah" deyip duruyormuş.
Delikanlı dayanamayıp sormuş "doktor bey yoksa kız değilmi?" Doktor; "kız olmasına kız ama benim anlayamadığım belediyenin damgasının burda ne işi var?!!!!"

Tedbir
Kızılderililerin genç reisi 18 yaşına geldiğinde canı kadın ister. Kabilenin büyücüsüne gider, der ki:
- "Oturan Boğa kadın ister." Büyücü:
- "Oturan Boğa ormana gitsin, üzerinde delik olan bir ağaç gövdesi bulsun ve onun üstünde eğitim yapsın, hazır olunca gelsin. 15 gün sonra reis geri gelir. Der ki:
- "Oturan Boğa hazır." Büyücü de kabiledeki en güzel kızı ona verir. Reis alır kızı çadıra girer.
- "90 derece eğil" der. Kız eğilince, kıza bir tekme vurur. Kız çığlık atarak bunu niçin yaptığını sorar. Reis şöyle cevap verir:
- "Oturan Boğa akıllandı, önce yaban arılarını kontrol!"

Pilot
Uçak havalandıktan sonra pilot mikrofonu açıp şöyle demiş "sayın yolcularımız uçağımız havalanmış durumdadır kemerlerinizi çözebilirsiniz" demiş ve arkasına yaslanmış. ve mikrofonun açık olduğunu unutan pilot kendi kendini önce bir gerinmiş ve söylenmeye başlamış "oooohhhh gidim önce bir sıçim ondan sonrada şu hostese bir yüklim demiş " içrideki yolcular hepsini duymuş hostes durumu düzeltmek için içeriye koşmaya çalışırken ayağı takılıp düşmüş yoculardan biri acele etme bacı adam önce sıçacak yav demiş.

Zula
Bir gün bi adam ile kızı,karayoluyla Hakkariden Şırnağa gidiyorlarmış Arabalarının bagajında da bir sandık dolusu altın ve mücevher varmış Güle oynaya yollarına devam ederken birden yollarını teröristler kesmiş Adamı arabadan indirmişler,kızı da arabanın arkasından dolanarak babasının yanına gelmiş.Teröristler üstlerini arayıp bişey bulamıyınca arabayı alıp kaçmışlar. Adam yolun kenarına çökmüş.
-Gittii altınlar! Diye yakınmaya başlamış. Bunu görünce kız:
-Üzülme baba onları aşk üçgenime sakladım demiş.
Adam bunu duyunca iyice kendini yerden yere atıp:
-Tüüh,tüh!Anan da gelseydi,arabayı da kurtarırdık demiş.

Ben Yaşıyorum
Berrin bir işe müracaat etmis, medeni halini sormuşlar.
- Bes yıldır dulum, iki çocuğum var, biri on diğeri iki yaşında...
- Küçük çoçuğunuz iki yaşında ve kocanız öleli beş yıl oldu öyle mi ?
- Evet, ama ben yaşıyorum!..

Dolmakalem
Adamın birinin daldan dala gezerken cinsel organı kırılmış. Doktora gitmiş doktor adama her akşam yatmazdan önce on onbeş dakika cinsel organını bir bardak süte bandırmasını istemiş adam eve gelip yatma vakti geldiğinde banyo ya girip doktorun dediklerini uygulamaya başlamış tabi karısı içerde bekliyor ve kocasına seslenmiş. Aradan biraz zaman geçtikten sonra kadın sabırsızlanıp dalıvermiş banyoya kadın şaşırarak,
- Ay kocacığım kırk yıl düşünsem bunun bir dolma kalem gibi doldurulduğu aklıma gelmezdi...

Telkin
Kadının başı çok ağrıyormuş. Demişler ki bir psikiatrist var. Harika tedavi ediyor. Neyse, gitmiş doktora, akşam eve gelince kocası sormuş
- "Ne oldu" diye.
- "Valla, bana telkin önerdi, bir yere oturup kafamı iki elimin arasına alıp sallana sallana 'bu kafa benim değil, bu kafa benim değil' diye tekrarlayacakmışım." Kadın 3-4 gün bu işe devam etmiş ve başağrıları tamamı ile geçmiş. Ancak bu sırada kocasında bir sorun baslamış. Adamda tık yok. Geceleri sırtını dönüp yatıyor. İlişki milişki hak getire. Sonunda kadının da ısrarı ile adam da aynı doktora gitmiş. Akşam eve gelince kadın ne oldu demiş. Adam
- "Bırak yaa demiş, bana da telkin önerdi ama ben öyle saçma şeyleri yapmam" demiş, demiş ama o günden sonra adam olmuş bir canavar. Eve gelince kadını hemen yakalayıp yatağa atıyor. Durum felaket. Neyse herkes çok memnun ama kadın da bu işin nasıl olduğunu merak ediyor. Bir gün kadın eve gelmiş. Adam
- "Hadi karıcığım demiş, sen hemen yatağa gir, ben bi banyoya gidip geleyim" demiş. Kadın gizlice adamı takip etmiş. Ne görsün. Adam banyoda klozete oturmuş, kafasını iki elinin arasına almış sallanıyor.
- "Bu karı benim değil, bu karı benim değil"

Aptallık
Bir Alman, bir ingiliz, bir Laz barda oturmuş bir yandan içip, bir yandan karılarının aptallığı konusunda sohbet ediyorlarmış. Alman demiş ki: "Benim karım Helga o kadar aptal ki geçen gün ucuzluk var diye marketten 300 Mark'lik et almış, halbuki bir buzdolabımız bile yok!" İngiliz gülmüş: O da birşey mi?" demis, "Benim karım Elizabeth daha da aptal. Babası çok zengindir, geçen hafta kendisine 6000 Pound'a araba aldırdı, ama kullanmayı bilmez." Laz atlamış. "Ula uşaklar, siz ne diyorsunuz" demiş, "Benim karım Fadime hepsinden aptal. Bodrum'a iki haftalık tatile gidiyor. Dün bavulunu yaparken gördüm, 400 tane prezarvatif almış, halbuki çükü bile yok!"

Masal
Adamın biri kitapçıya gider ve tezgahtara :"Evin reisi erkektir adli kitap varmı?." diye sorar.
Tezgahtar:"Maalesef beyefendi masal kitabı satmıyoruz."

Yanlış ada
Delikanlı olgunca bir arkadaşına yalvarıyor - abi nolursun zamparalık nasıl yapılır bana da öğret. Bak oğlum diyor diğeri. Akşam en son kalkan ada vapuruna bineceksin, heybeliada da ineceksin, orada eşini bekleyen birçok kadın görürsün, kocası gelenler birlikte giderler, kocası vapurdan çıkmayan birini gözüne kestirir beraber yemeğe gitmeyi teklif edersin. Eh ondan sonrası sana kalmış.
Delikanlı o gün son ada vapuruna binmiş vapurdaki sallantıdan uyuya kalmış, birde gözlerini açmış ki heybeliadayı geçip büyükadaya gelmişler. Olsun ada değilmi birşey farketmez deyip vapurdan inmiş. Gerçekten birkaç kadının kocası gelmemiş. bizimki yaradana sığınıp birine yemeğe beraber çıkmalarını teklif etmiş. Kadın da
-Burası küçük bir yerdir herkes birbirini tanır buyüzden evime gidelim demiş. Bunlar yemekten sonra gerekli işleme başlamışlar on dakika sonra kapı paldır küldür açılmış ve kadının kocası girmiş.
- Karıcım geç kalınca bir motor tuttum geldim ve ben gelmeyince bana yapacağın bumuydu.
Bu arada bizimkine dönmüş
- Ulan sana Heybeliada dedik, hergele, Büyükada değil.

Daire
Bir gün adamın biri tele kızın birisi ile beş yüz dolara anlaşırlar. Ve geceyi beraber geçirirler. Ancak sabah olup sıra parayı ödemeye gelince, adam cebinde yeteri kadar para olmadığını anlar. Tele kıza parası olmadığını, işyerine vardıktan sonra parayı zarfla göndereceğini söyler. Kız da kabul eder. Adam zarfın üzerine daire kirası yazacağını söyler. Adam işyerine vardıktan sonra parayı hazırlarken aslında gecenin o kadar da iyi geçmediğini, beklediği kadarda eğlenmediğini düşünür. Ve kadına beşyüz dolar yerine ikiyüzelli dolar göndermeye karar verir. Zarfın üzerine daire kirası olduğunu belirttikten sonra içine de şöyle bir not iliştirir.
-Hanımefendi size beşyüz yerine ikiyüzelli dolar yolluyorum. Çünkü ben; Dairenizin daha önce hiç kullanılmamış oldugunu düşünmüştüm, ve dairenizin daha küçük olduğunu sanıyordum... Ayrıca dairenizin ısıtma sistemini de hiç beğenmedim. Daha sıcak olmasını bekliyordum" der. Ve zarfı kurye ile yollar. Kadın zarfı açtığında paranın eksik olduğunu ve yanına bir not iliştirilmiş olduğunu görür. Notu okuduğunda hemen cevap olarak şunu yazar.
-Beyefendi böylesi güzel bir dairenin daha önce kullanılmamış olabileceğini nasil düşünürsünüz,
-Aslında daire hiç de büyük değil. Sizin dairenin içini dolduracak kadar eşyanız olmadığı için size büyük gözükmüş olabilir. Ayrıca ısıtma sistemi de iyidir ancak siz ateşlemeyi beceremediyseniz ben ne yapabilirim.

İdeal Boğa
Bir adamla karısı hayvanat bahçesini gezerken çiftlik hayvanlarının bulunduğu bölüme gelmişler ve bir çitin önünde durmuşlar. Çitin üstündeyse "Bu boğa geçen sene tam 50 kez çiftleşti." yazıyormuş. Kadın bunu okuduktan sonra kocasına dönerek "Bu boğadan öğrenecek şeylerin olmalı" demiş. Adamın siniri bozulmuş ama ses çıkarmamış. Bir başka çite gelmişler ve "Bu boğa geçen sene 100 kez çiftleşti!". Kadın kocasına dönerek "Deminkini boşver asıl bunu örnek almalısın kendine" demiş. Adam yine sesini çıkarmamış. Bir sonraki çitte ise "Bu boğa geçen sene tam 365 kere çiftleşti !!!". Kadın kocasına dönerek "Çüşş!!! Bir yıl boyunca hergün çiftleşmiş. Asıl bu boğayı kendine idol olarak seçmelisin!" demiş. Adam artık dayanamamış ve "Peki karıcım ama bi sor bakalım, arkadaş hep aynı inekle mi çiftleşmiş?"

Beyaz Ayı
8 - 9 yaşlarında bir çocuk var, bu çocuğun en sevdiği şey yatak odasındaki dolaba girip oyuncak beyaz ayısı ile oynamak.
Yalnız bu duruma annesi cok kızıyormuş çünkü kocası yokken sevgilisini eve getiriyormuş.
Yine bir gün annesi sevgilisi ile dışarıda iş üzerindeyken çocuk dolapta beyaz ayısı ile oynuyormuş... Bu sırada kadının kocası gelmiş kapı çalınmış, kadın panik ile adamı dolaba sokmuş..
Bu sefer kocasıyla dışarda sevişmeye başlamışlar.
Bu sırada içerde çocuk ve adam karşı karşıya oturuyorlar.. bir süre sonra
* Amca,
* Efendim? * Benim bi beyaz ayım var..
* Eee.?
* Sen onu alıcaksın
* çocuğum ben koca adamım ne yapıyım ayıyı?
* yok yok alıcaksın.. * Almıcam ulan
* Alıcaksın, yoksa çıkar babama söylerim
* Peki peki sus... ne kadar ?
* $50
* Hadi lan .. ben $50 vermem ona
* Peki bende çıkar babama söylerim...
* peki peki ... al şunu ..
aradan bi süre geçmiş..
* Amca
* ne var?
* ayımı geri ver..
* hadi lan ben ona $50 saydım..
* vericeksin, yoksa çıkar babama söylerim..
* peki lan velet al sus şunu..
biraz sonra
* Amca..
* ne var
* benim beyaz ayı varya...
* eee ..?
* sen onu geri alıcaksın $100
* Hmmppf !
Bu böyle sabaha kadar devam etmiş.. çocuk adamın cebindeki tüm parayı almış. Ertesi gün gitmiş... Paralarla kendisine bir bisiklet almış.. Eve dönmüş annesi bisikleti görmüş *bunu nerden buldun? demiş O da
*yerde para buldum onunla aldim demiş..
Annesi
*Olmaz çocuğum sen günah işlemişsin, git bisikleti geri ver, parayı geri al .. sonra o parayı kiliseye bağşsla.. gitmişkende parayy nasyl bulduğunu anlat ve günah çıkar demiş...
Çocuk istemeye istemeye gitmiş, bisikleti geri vermiş, parayı almış.. sonra parayı kiliseye bağışlamış ve günah çıkarma odasına girmiş...
Rahip kabinin diğer tarafından seslenmiş *Buyur çocuğum
* Rahip amca benim bi beyaz ayım var
Rahipten gelen cevap:
*S..tirrrrr gitt laaaaaaaaaaaaaaaaaaaaan..!!

Bizi izler misiniz?
Yetmişlerinde bir çift.. Doktora gelmişler..
"Doktor" demişler.. "Sevişirken bizi izler misiniz?" Doktor şaşkın bakmış.. Demek bir sorunları var. Tıp adamı olarak yardım etmek zorunda..
"Peki" demiş.. Çift yatağa uzanmış.. Doktor izlemiş ve teşhisini bildirmiş:
"İkiniz de gayet sağlıklısınız. Sevişmeniz fevkalade.. Merak edecek birşey yok.. Viziteniz 32 dolar. Bu da faturanız.."
Ertesi hafta çift gene gelmiş doktora.. "Sevişirken bizi izle" diye..
Gene izlemiş doktor.. Gene sorun yok. Gene vizite 32 dolar. Her hafta çift randevu alıyor, geliyor, sevişiyor, parayı ödüyor, çıkıp gidiyor.
Bir türlü birşey bulamayan doktor sonunda dayanamamış.. "Bana biraz yardımcı olun. Sıkıntınız ne, söyleyin.."
Adam cevap vermiş:
"Herhangi bir sıkıntımız yok. Birşey bulmanızı da istemiyoruz. Bu kadın evli.. Onun evine gidemiyoruz. Ben de evliyim.. Benim evime de gidemiyoruz. Hilton geceye 78 dolar istiyor.. Sheraton 82 dolar.. Buraya ise sadece 32 dolar ödüyoruz. Onun 28 dolarını da sigortamız fatura karşılığı 'Doktor muayenehanesinde ziyaret' fonundan geri ödüyor!.."

İzah meselesi
On yıldır evlilermiş.. Ama gerdek gecelerinden başlayarak, adam hep karanlıkta sevişmek konusunda ısrar etmiş.. Kadıncağız yıllar yılı kaç kez sabahlara kadar yalvarmış, bir kerecik olsun,ışıklari yakıp sevişmek için ama adam hep inatla "Hayır" demiş.. "Kesinlikle olmaz. İlle de karanlıkta sevişeceğiz.." O gece kadıncağız gene ışıkları yakmak için yalvaracak gibi olmuş, ama hemen vazgecmiş. Kocası on yıl sonra insafa gelecek değil ya.. Vazgeçmis ama sadece yalvarmaktan.. Kafasına koymuş, bu kez çünkü.. Tam sevişmenin en heyecanlı anı, en doruk noktasında elini kaydırıp, yatağın bas ucundaki gece lambasının düğmesine dokunuvermiş.. Bir de görsün.. Kocasının beline, o yapay aletlerden biri bağlı değil mi?..
"Bunu bana nasıl yaparsın" diye haykırmış.. "Bunca yıldır, bu işi sahte bir aletle yaptığını bana söylemedin bile.. Hemen açıkla bana her şeyi.. Hemen.."
Adam çok ama çok soğukkanlı yanıt vermiş..
"Tamam, tamam.. Her şeyi izah edeceğim sana.. Ama önce sen bana şu üç çocuğumuzu izah et, bakalım!.."

Yeter be
Adamın biri bir aydır tatilde yalnız başına bıraktığı karısını hafta sonu nedeniyle ziyarete gitmişti. Karısı kendisini garda karşılayıp boynuna atladı.
- “Ah sevgilim, bilsen seni ne kadar özlemişim...gelmene öyle mutlu oldum ki.”.
Akşam yemekten sonra karıkoca oteldeki odalarına çekildiler. Kapıyı kapatır kapatmaz öpüşüp koklaşmaya, tatlı sözler mırıldanmaya başladılar.
Fakat tam bu sırada komsu odadan bir tekme duvara indi. Ardından öfkeli bir ses gürledi:
- “ Yeter yahu... Her geceki gibi gene başlamayın... bırakın da hiç olmazsa bu gece uyuyalım...

50 dolar
Vietnam savaşının en kritik günleriydi. Genç Amerikalı asker memleketteki eşine mektup yazarken itirafta bulunacağı tuttu: - “ sevgilim, buradaki kadınlar yalnız para için yatıyorlar. Böylesine para canlısı insanlara daha önce hiç rastlamadım.” Kısa süre sonra eşinden şöyle bir cevap geldi: - “ sevgilim,sakın onlara 50 dolardan fazla para verme,ben burada ancak o kadar alabiliyorum.”

Kullanım dışı
Alışverişten sonra evine dönen kadın, kocasını yatakta genç ve güzel bir kadınla yakalayınca dehşete düşer. Ortalığı dağıtmaya kalkışacağı sırada kocası onu durdurur.
"..Şoyle açıklayabilirim..." der..
"Eve dönerken bu zavallı kızı gördüm. Çok yorulmuştu. Onu arabama aldım. Karnı da acıkmıştı, o yüzden onu eve getirdim ve senin buzdolabında unuttuğun rostoyu pişirdim. Kızın ayakkabıları delinmişti. Modası geçti diye artık giymediğin ayakkabılarından bir çift verdim ona. Üşümüştü, o yüzden sana doğum gününde aldığım fakat rengini beğenmediğin için hic giymediğin süveteri ona verdim. Kızın pantolonu parça parça olmuştu, artık senin kalçalarının sığmadığı bir pantolonunu da verdim. Tam çıkmak üzereyken bana
"Karınızın artık kullanmadığı başka birşey var mı bu evde?" diye sordu.. ve işte buradayız..'

Amca ve Teyze
Minik oğlan bahçede oynarken, babasının arabasıyla sokaktan geçip, ormana doğru gittiğini görmüş. Merak bu ya. O da arabayı izleyerek ormana gitmiş.
Bir de ne görsün. Babası ile teyzesi arabanın yanında durmuş öpüşüyorlar. Çocuk bu ya, gördüğünden etkilenmiş durumda koşarak eve dönmüş, nefes nefese heyecanlı bir şekilde annesine, "Anne, anne. Biraz önce babamı ormanda" derken annesi sözünü kesmiş ve "Dur biraz. Nefes al. Sakinleş. Öyle anlat" demiş.
Oğlan sakinleştikten sonra devam etmiş, "Bahçede oynarken babamın arabasıyla ormana doğru gittiğini gördüm. Ben de ormana gittim. Orada babamı teyzemle öpüşürlerken gördüm. Bir süre sonra babam ceketini, teyzemde gömleğini çıkardı. Sonra arabanın arka koltuğuna geçtiler".
Anne çocuğa dönmüş, "Dur bakalım, ne kadar ilginç bir öykü bu. Devamını anlatma, sakla. Aksam yemeğinde babanla beraberken bitirirsin. Sen bu öyküyü bitirirken babanın suratını görmek istiyorum".
Aksam olmuş, yemeğe oturmuşlar. Anne çocuga dönmüş; "Bu gün neler yaptığını bize anlatsana" demiş. Oğlan baslamış; "Bahçede oynarken babamın arabasıyla ormana doğru gittiğini gördüm. Ben de ormana gittim. Orada babamı teyzemle öpüşürlerken gördüm. Bir süre sonra babam ceketini, teyzemde gömleğini çıkardı. Sonra arabanın arka koltuğuna geçtiler. Ardından geçen sene babam seyahatteyken senin Amcamla yaptığın şeyden yaptılar"

Düşman Karargahı
Bir kasabanın kilisesinde papaz vaaz vermektedir. Konu kasaba nufusunun azlığına gelir ve papaz halkı çocuk yapmak için "Eşiyle cinsel ilişkide bulunan her kimse bir tabur düşman askeri öldürmüş kadar sevap kazanır" der. Vaazdan sonra evine dönen çiftlerden birinde kadın kocasına yaklaışr ve "Hadi kocacım bir tabur asker öldürelim" der. Kocası kabul eder ve birlikte olurlar. Aradan yarım saat geçer, kadın yeniden gelir, "Hadi kocacım bir tabur düşman askeri daha öldürelim" der. Adam yine kabul eder ve yeniden birleşirler. Aradan bir saat geçer, kadın yeniden gelir "Hadi kocacım bir tabur daha öldürelim" der, adam oflaya puflaya kabul eder ve yeniden birlikte olurlar. Bunun üzerinden bir saat geçer kadın yine ister adam bir nevi çaresiz yine "hadi" der, bu sırada çıkarttıkları seslerden rahatsız olan oğulları gelir odaya:
"Ya çok gürültü yapıyorsunuz uyuyamıyorum"
Babası yakınır: "Ne yapayım oğlum, düşman askerleri ananin orasına karargah kurmuş, öldür öldür bitmiyor"

Dayanıklı Ol
10 kişiyi öldürmekten ömür boyu hapis mahkumu hapisten kaçar. Kaçarken önüne çıkan bir eve girer ve yataklarında uyumakta olan bir çifti esir alır. Adamı bir sandalyeye, kadını da yatağa bağlar. Bir an etrafına bakınıp kadının ustune atlar ve boynunu öpmeye başlar. Aradan bir dakika bile geçmez, mahkum yeniden ayağa fırlar ve odayı terkeder. Bunun üzerine adam karısıyla konuşmaya başlar:
"Sevgilim, bu adam yıllardır kadın görmemiş. Boynunu nasıl optüğünü gördüm. Sanırım geri gelince seninle birlikte olmak isteyecektir. Aman ne derse yap, onu sinirlendirme, sadece memnun olmasını sağla ki burdan sağ çıkabilelim. Unutma ki hayatımız buna bağlı. Dayanıklı ol ve unutma, seni seviyorum!"
Kadın bu sözler üzerine gülümser ve sakince konuşur:
"Haklısın sevgilim bu adam yıllardır kadın görmemiş ama o sırada benim boynumu öpmüyor, kulağıma senin çok yakışıklı olduğunu, seni çok beğendiğini söylüyordu. Hemen ardından da bana vazelinin banyoda olup olmadığını sordu. Dayanıklı ol ve unutma, ben de seni seviyorum!"

10 dolar 10 dolardır
Yaşlı bir çift her yıl yılda bir gelen festivale giderlermiş. Her sene yaşlı adam gezi başına 10 dolara biletle katılınan bir uçak gezintisine katılmak ister, her sene de karısı itiraz eder ve şöyle dermiş:
- 10 dolar 10 dolardır.
Üç yıl beş yıl "10 dolar 10 dolardır" derken, en sonunda yaşlı adam demiş ki;"- Bak, artık 71 yaşındayım, bu uçağa bu sene binmezsem bir daha hiç şansım olmayabilir." Fakat karısı tınmamış ve şöyle demiş;"- 10 dolar 10 dolardır...". Ama bu sırada uçağın pilotu bunları duymuş ve ikisine bir pazarlık önermiş. İkisi de uçağa binecekler, eğer uçuşun başından sonuna ses çıkarmadan dururlarsa bedava. Ama eğer çıt çıkarırlarsa, 10 dolar ödeyecekler...Yaşlı çift kabul etmiş. Ve uçağa binmişler. Pilot da bahis söz konusu olunca başlamış acayip manevralar yapmaya...Taklalar atmış, uçağı kendi ekseninde döndürmüş, ani duruşlar,dönüşler,dalışlar yapmış. Ama arkadan ses yok ! En sonunda pes etmiş ve uçağı indirmiş. Yaşlı adama dönmüş;
- Bildiğim her numarayı denedim. İyi dayandınız. İkiniz de çıt çıkarmadınız...Yaşlı adam cevap vermiş:
- Karım uçaktan düşünce aklımdan söylemek geldi ama, 10 dolar 10 dolardır...

Değmez
Viagra kullanımının yasak olduğu Mısır'da bir mısırlı pazarda gezerken yanına bir yabancı kaçakçı yaklaşmış. "Beyefendi" demiş, "Viagra almak istemez misiniz. Sadece 100 Mısır lirası"
- Değmez...
- 50 Mısır lirasına ne dersiniz?
- Değmez...
- Peki ya 20?
- Hayır değmez...
- Peki ya 10 Mısır Lirası?
- Değmez...
- Bakın, bu hapların her bir tanesi 10 Mısır Lirasına maloluyor. Nasıl olur da "Değmez" dersiniz !
- Yo yo, Haplara değer. Ama karım buna değmez..

Balon
Küçük çocuk, annesinin kendisini yıkadığı bir anda annesinin göğüslerini göstererek sorar,
"-Anne bunlar ne?" Ne diyeceğini bilemeyen annesi, unutacağını düşünerek
"-Yarın kahvaltıda babana sorarsın! Diyerek geçiştirir. Ertesi gün kahvaltıda çocuk soruyu bu kez de babasına sorar. Baba
"-Oğlum onlar birer balon, annen öldüğü zaman onları şişireceğiz ve annen de cennete uçacak!" diye cevap verir. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra, birgün eve erken gelen baba, küçük çocuğu gözyaşları içinde bulur:
-Baba koş, annem ölüyor.
-Nereden anladın yavrum?
-İçerideki amca annemin balonlarını şişiriyor ve annem de "Tanrım, geliyorum" diye bağırıyor.

Şifre kısa
Bir bayan eleman yeni bir erkek müşterinin bilgisayarlarının ayarlarını yapmasına yardım ediyormuş. Sırası gelince, adama internet şifresi olarak hangi kelimeyi kullanmak istediğini sormuş. Kadını utandırmak isteyen adam "Penis !" demiş. Kadın kılını bile kıpırdatmadan dönmüş, şifreyi girmiş ve bilgisayar cevap vermiş:
- Şifre reddedildi - Çok Kısa..

Ruj İzi
Bir kız yurdunda şöyle bir sorun yaşanmaktadır: Kızlar, sabah dudaklarına ruj sürdükten sonra aynayı öperek dudak izi bırakmaktadırlar, bunların temizlenmesi sorun olmaktadır. Yurdun müdürü birgün yurtta kalan kızları ve tuvaletleri temizleyen hademeyi tuvalete toplar. Kızlara yönelik şöyle bir konuşma yapar:
"Bazılarınız dudaklarına ruj sürdükten sonra aynaları öperek dudak izi bırakıyorlar. Hadememiz bunları temizlerken çok zorlanıyor. Şimdi ne kadar zorlandığını hep beraber izleyelim." Der. Bir işareti ile hademe fırçasını klozetlerden birine daldırıp aynayı temizlemeye başlar. O günden sonra aynalarda bir daha dudak izine rastlanmaz.

Kimmiş
'Çok acayip bir şey oldu,' diye adam arkadaşına anlatır:
'Dün gece kapıyı çaldım, karanlıkta açanı hizmetçi kız zannedip öptüm.. Meğer karım değil miymiş?'
'Eee, ne olmuş yani?' der beriki.
'Daha ne olsun be adam? Karımı öperken karım, dikkat et sevgilim, kocam aniden gelebilir, diye fısıldamaz mı?'

Topu Elinden Kaçırmış
Hasta doktoruna dert yandı: 'Sormayın doktor bey... Gece gündüz, kendimi hep kaleci olarak düşünüyorum, ha bire topu tutmak için sağa sola atlıyorum. Geceleri uykum kalmadı, gündüzleri iş yapamaz hale geldim.' 'Canım kaleci olduğunuzu düşünmeyi bıraksan da biraz da güzel kızları düşünsen olmuyor mu yani?' 'Ah doktor bey... bir kaç defa kızları düşünmeye çalıştım her seferinde topu elimden kaçırdım, gol yedim...'

Yanlış Ev
Hizmetçi: Aloo?
Adam: Kızım benim, hanımı çağırıver sen bana
H: Bir dakika efendim
H: Alo
A: Ne oldu kızım, hanım nerede?
H: Ay beyfendi nasıl söylesem, hanımefendi yatak odasında biriyle beraber.
A: Ne, bir adamla mı?
H: Maalesef, beyfendi.
A: Ne?!, hem de benim evimde ha! Bana bak kızım, git benim çalışma odama, aç masamın çekmecesini ordaki tabancayı al, ikisini öldür, emrediyorum sana!
H: Beyfendi, ben nasıl yaparım öyle şeyi?
A: Yaparsın, bak telefonda bekliyorum, yürü haydi
İki el silah sesi duyulur..
H: Alo, beyfendi
A: Ne yaptın kızım?
H: Söylediğiniz gibi silahı aldım, ikisini de öldürdüm efendim. Sonra da silahı havuza attım.
A: Ne havuzu?
H: Bahçedeki yüzme havuzuna beyfendi, nereye olacak?
A: Ulan bizim villada yüzme havuzu yok ki, orası neresi Alooo?

Kadınları anlamak
Adam yolda yürürken yerdeki çaydanlığa tekme atmış. İçinden çıkan cin biraz kızgın bir eda ile
: - Senle uğraşacak çok vaktim yok basit bir şey iste hemen yapayım işim var...
Adam düşünmüş :
- Ömrüm boyunca Hawai'yi görmek isterdim ama uçağa binmeye korktuğum için hiç gidip göremedim, bana öyle bir yol yap ki oradan Hawai'ye gideyim...
Cin : Ooo zor iş daha basit birşey iste deyince...Adam düşünmüş Kadınlarla olan ilişkilerinde hiç başarılı olamadığını hatırlamış ve Cin'e :
- Bana öyle bir kabiliyet verki herhangi bir kadınla karşılaştığımda ne istediğini ilk bakışta anlayayım demiş...
Cin :
- Hawai'ye yapılacak yol üç şeritmi olsun, dört şeritmi...

Karlı oyun
New York`tan Los Angeles`e giden uçakta cingöz bir avukat ile sarışın aptal görünüşlü bir hanım yanyana oturuyorlar. Avukat hem hanımla yakınlaşmak hem de hoşca vakit geçirmek için bir oyun teklif ediyor. Kabul görünce oyunu anlatıyor: -Size bir soru soracağım, cevabı bilemezseniz bana 5 dolar vereceksiniz,sonra siz soracaksınız bilemezsem ben size 50 dolar vereceğim.Ve ilk soruyu soruyor:
-Ay ile dünya arasındaki uzaklık ne kadardır?
Kadın tek söz soylemeden çantasından 5 dolar çıkarıp adama uzatmış. Soru sorma sırasi sarışına gelmiş:
-Tepeye 3 ayakla tırmanıp 4 ayakla aşağı inen sey nedir? Adam dakikalarca düşünmüş... Yanıtı bulamamış... Cüzdanından 50 dolar çıkarıp kadına uzatmış. Kadin parayı kibarca alıp çantasına koyarken avukat merakla sormuş:
-Cevap ne?
-Kadın tek kelime etmeden çantasını acmış ve 5 dolar çıkarıp adama uzatmış....

Tren bileti
Üç bayan ve üç erkeğin iş icabı trenle bir seyahate çıkmaları gerekir. Tren garına giderler. Üç bayan 3 bilet aldığı halde erkekler tek bilet alır. Bayanlar bunun sebebini sorduklarında erkekler 'bekleyin ve görün' derler. Trene binerler ve tren hareket ettikten bir süre sonra üç erkek kalkıp hep beraber trenin tuvaletine girerler. Biraz sonra kondüktör gelir ve üç bayandan üç bileti alır. Tuvaletin önünden geçerken kapıyı tıklatıp,'bilet lütfen,' der. Kapı açılır ve bir el bileti uzatır. Bayanlar bunu görürler. Taktiği kapmışlardır. Dönüş yolculuğu için yine gara giderler. Bayanlar bu sefer tek bilet almışlardır. Erkekler ise hiç bilet almaz. Bayanlar yine şaşırıp sebebini sorduklarında Erkekler yine bekleyip görmelerini söylerler. Bir sure sonra yolculuk başlar. Önce bayanlar kalkıp tuvalete girer. Ardından da erkekler karşısındaki tuvalete. Kondüktörün gelmesine yakın bir erkek çıkıp karşı kapıyı tıklar ve 'bilet lütfen,' der. Açılan kapıdan bir el bileti uzatir. Bileti alan erkek diğer tuvalete geri girer!..

Kulaklarına inanamazsın
Cindy Crawford ve Asim bir gemi kazasi neticesinde issiz adaya duşerler. Ne yapsinlar can sıkıntısından sabah akşam birlikte olurlar. Ancak bir sure sonra Asim durumdan zevk almamaya başlar. Cindy çildirir. Asim'a ne oldugunu sorar, ne isterse yapabilecegini soyler. Her turlu fantaziyle ve herşeyiyle emrine âmade oldugunu, nerede hata yaptiysa duzeltmeye çalişacagini anlatir. Asim inatla Cindy'ye 'istedigim şeyi yapabilmen mumkun degil' der. Cindy çaresizlik içinde israr eder ve herşeyi goze aldigini soyler. Asim en sonunda 'Bir denemeye' karar verir. Önce Cindy'nin saçlarini kisacik keser. Sonra üstünü ortecek biçimde ceketini giydirir. Kestigi saçlardan biyik yapar. Cindy, ne oldugunu anlamaya çalişirken Asim onu mumkun oldugu kadar erkege benzettikten sonra akşam olunca sahile gelmesini soyler. Akşam olur ve Cindy erkek kiliginda sahile gelir bakar ki Asim mukellef bir raki sofrasi hazirlamiş ve masayi mezelerle doldurmuştur. Asim ve Cindy masaya otu-rurlar ve Asim elini kanka modunda Cind'nin omzuna koyar ve şoyle der: 'Ulan Kazim bir aydir ki-minle sevişiyorum soylesem inanmazsin'

Harçlık
İki arkadaş karılarına ne kadar harçlık bıraktıklarını konuşuyorlarmış. birincisi halinden pek şikayetçi olmamış; 'ne biliyim işte bizimki az bir parayla idare ediyi' demiş. İkincisi 'yok anam ben hergün para bırakayrum, kari yine istiyor, bıktım valla' demiş. 'Allah allah, ne yapar ki bu kadar parayı' demiş birinci. İkinci adam sıkıntılı, 'valla içki desen yok. Kumar desen yok.Kari desen kendisi kari...'

Dayak
Köşede müşteri bekleyen sokak kadınına yaklaşan adam :
-Kaça, diye sordu... Saatiniz kaça?
-10 Milyon lira...
-Ben onmilyon değil, tam yüzmilyon lira veririm...
-Gerçekten mi?
-Gerçekten ya... Valla veririm hemde yüzmilyon lira... Ama döverim ben ...
-Amaaaaan. Yüzmilyonu verde döv... Otele doğru yürüdükleri sırada adam yineledi :
- Bak söyleyeyim fena döverim ben ...
-Döv canım, yüzmilyonu ver de... Soyundukları sırada adam :
-Son defa söylüyorum fena döverim.
-Amaaaaan be!... Dövermiş.... Ne kadar döversin yani?
-Vallaaa parayı geri alıncaya kadar döverim...

Feda
Becky ve Sam 50'nci evlilik yıldönümlerini kutluyorlardı. Sam birden soruverdi: "Sevgilim, bu elli yıl içinde beni hiç aldattın mı?.." "O da nereden çıktı?" diye sinirlendi Becky.. "Cevabı da öğrenmek istemezsin herhalde ?.." "İsterim" dedi Sam.. "Lütfen anlat, ne olur?.." "Madem öyle" dedi Becky, "Üç kez aldattım seni.." "Üç kez öyle mi?.. Kimlerdi onlar?.." "İlki" diye anlatmaya başladı Becky, "Hani sen 30 yaşındaydın ve kendi diş kliniğini kurmak istiyordun ama hiçbir banka sana kredi açmıyordu. Sonra bir banka yöneticisi eve geldi, hiçbir şey sormadan tüm kağıtları imzaladı ve sen en modern araçları getirebildin." "Ooo Becky.. Benim için kendini feda ettin ha.. Benim sevgili karım!.. Peki ikincisi.." "Hani 50 yaşında felaket bir kalp krizi geçirmiştin.. Çok kritik bir bye-pass ameliyatı geçirmen gerekiyordu da, hiçbir doktor sana el süremiyordu.. Her an ölebilirdin. O sırada Dr. Bakey onca yoldan kalktı geldi. Ameliyatını yaptı, seni hayata döndürdü.." "Ah benim sevgili karım.. Hayatımı kurtarmak için kendini bir kez daha feda ettin öyle mi?.. Hiç kimsenin böyle harika bir eşi olamaz. Böyle bir şey yapman beni ne kadar sevdiğini gösterir. Üçüncü peki?.." "Hatırlıyor musun, yıllar önce Diş Hekimleri Odası Başkanı olmayı fena halde istiyordun ve 47 oyun eksikti?.."

Heykel
Kadın sevgilisiyle birlikteyken kocasının eve girdiğini duyar.
- Çabuk! Köşeye geç ve bir heykel gibi davran. Adamın her yerine bebek yağı sürer, üzerine de bebe pudrası serper.
- Sakın kımıldama ve heykelmissin gibi davran!
- Bu nedir? hayatım, diye sorar kocası kapıdan girer girmez.
- O mu? Sadece bir heykel. Smithler yatak odaları için bir tane almışlardı. O kadar sevdim ki bir tane de ben ısmarladım. Kimse o andan itibaren heykel hakkında konuşmaz hatta yatağa girene kadar. Gece saat iki gibi koca kalkar ve mutfağa gider, bir kaç dakika sonra da elinde bir sandviç ve bir bira ile geri döner.
- Al bakalım, der, bir şeyler ye. Ben 3 gün boyunca Smith'lerde idiyot gibi dikilirken kimse bana bir bardak su bile vermemişti.

İlk Yıllar
İki arkadaş hem içiyor, hem de karılarından yakınıyordu. Biri
-"Ben" dedi, "Evliliğimizin ilk senelerinde işten eve dönünce karımı kucaklar, nefesi kesilene kadar kollarımda sıkardım."
Diğeri içini çekerek sordu "Ya şimdi?"
-Şimdi mi? Daha fazla sıkmadığım için pişmanım!..

Reel ve Potansiyel
Çocuğun birisi, bir gün matematik dersi sonrasında kafasında bir takım soru işaretleri ile babasına gelir. Babası, "Oğlum bugün okul nasıl geçti" diye sorunca, çocuk babasına anlatır. "Babacığım her sey iyiydi. Ama matematik dersinde anlatılan "reel" ve "potansiyel" kavramlarını anlayamadım". Bu durum üzerine babası çocuğuna bu kavramları ilginç bir yöntemle anlatmaya karar verir. Çocuğuna, annesine gitmesini ve ona 1 milyon dolar karşılığında Robert De Niro`yla yatıp yatmayacağını sormasını ister. Çocuk gider ve sorar. Annesi, 1 milyon dolar`a gerek olmadığını, bedava olarakta seve seve Robert De Niro`yla yatabileceğini söyler. Çocuk bu cevabı babasına iletir. Bunun üzerine babası çocuğun ablasına giderek ona 1 milyon dolar karşılığında Leonardo Di Caprio`yla yatıp yatmayacağını sormasını ister. Çocuk ablasına gider ve sorar. Ablasıda annesi gibi, 1 milyon dolar`a gerek olmadığını bedava bile seve seve onunla yatabileceğini belirtir. Çocuk bu cevabıda babasına iletir. Babası ise söyle der. "İşte oğlum sorularının cevabı. Şu anda elimizde reel olarak 2 milyon dolar para, ve 2 tane potansiyel orospu var."

Tercih
İki mühendislik öğrencisi kampus içerisinde yürürken biri diğerine sorar, "Bu muhteşem bisikleti de nereden buldun ?" Diğeri cevap verir, "Dün tek başıma dolaşırken bir yandan da okulu bitirince ne iş yapacağımı düşünüyordum. Birden bu bisikletin üzerinde nefis bir kız geldi ve yanımda durdu. Bisikleti çimenlerin üzerine bıraktı ve üzerindeki bütün giysileri çıkarttı. Sonra da bana "Hangisini istiyorsan al" dedi." Diğer öğrenci arkadaşını doğrularcasına başını sallayarak, "İyi seçim yapmışsın, elbiseler belki sana uymayabilirdi".

Alışkanlık
Genç karı koca yataklarında uyurken kadın rüyasının etkisi altında "eyvah kocam" diye bağırmış kocası uyku sersemi fırlayıp gardolaba saklanmış.

Öpücük
Diskoda bir güzel eğlendikten sonra delikanlı sevgilisini evine götürmüş. Kapıda tam ayrılacakları vakit oğlan bir elini duvara dayayarak kızcağızı kapı ile kendi arasına sıkıştırmış...
- Bir kere öpücem!...
- Olmaz, komşular görür... Derken tartışma uzamış. O sırada kapıaçılmış, küçük kızkardeş gözlerini oğuşturarak kapıda belirmiş. Ablasına dönüp:
- Babam diyor ki,> demiş, öptürecekse öptürsün yoksa ben aşağı inip o herifi öyle bir öperim ki bir daha unutamaz... Hem söyle şuna abla, elini de diafonun düğmesinden çeksin...

Lord
Bir ingiliz lordu karısını yatakta bir genç adamla basmış...onları öyle görünce kadına:
-"sayın leydim bu yaptığınız genel ahlaka sığmaz ben size güvenmiştim, güvenimin sonsuza kadar süreceğini tahmin ediyordum... bana bunu yapamamlıydınız....",
diye yarım saat nutuk çeker. Ama sonunda dayanamaz ve yataktaki gence doner:
- "Ve siz sevgili genç, en azından ben konusurken durmak nezaketini gösterebilirdiniz...

Tanıdık
Yasli Alman cift Turkiyeden tatilden donuyorlarmis otelden cikarak bir taksiye binmisler ve tutmuslar havaalani yolunu.Bu sirada taksi soforu sormus:Hangi ulkeye gidiyorsunuz?
Ihtiyar adam :Almanyaya demis.Ihtiyar kadinin da kulaklari pek duymuyor tabii kocasina: ne diyoor? diye sormus.Adamda nereye gittigimizi soruyorda... demis
Biraz yol aldiktan sonra taksi soforu tekrar:Almanyanin hangi sehrine demis?
Ihtiyar adamda Hamburg demis..
Ihtiyar kadin yine :Ne diyooor? diye sormus Adam:Hangi sehirde kaldigimizi soruyor demis..
Taksi soforu :Ben demis hayatimin en kotu seksini Hamburgta (sao paulo da) yaptim demis
Sagir kadin yine sormu: Ne diyooorrr?
Ihtiyar adam da demis:Seni tanidigini soyluyooorrr.....

Boşanma
Bekar biri dert yaniyormus:Evlilik ne kadar kolay sarhos kafayla evlendirme memurunun onude bir evet kelimesi kullaniyorsun ve omur boyu basina kadini musallat ediyorsun...
Oteki arkadasi buna katilmamis ve demiski:O kadarda degil ,gece yatarken uyuyor gibi yapipta bir kac kadin ismi sayiklarsan bir cabuk bosanirsinki.....

Mendil
Kadin elindeki ipek mendili kocasina gostererek: Bu senin sekreterinin degilmi?
Adam da :nerden buldun onu?
Kadin:Ben degil postaci yatak odamizda buldu....

Son söz
Olum yatagindaki kadin kocasina sormus:Bana soz ver ben oldukten sonra elbiselerimi evlenecegin kadina giydirmeyeceksin...adam da demis:
sacmalama birincisi sen haftaya kalmaz iyilesirsin,ikincisi onun boyu seninkinden ufak elbiselerin ona olmaz...

Sıkıntı
Adam karisina demis:Karicigim isler biraz kotu gidiyor,biz cok para harciyoruz.Sen yemek yapmasini ogrensende mutfakta calisan ascinin isine cikis versek...
Kadin hemen cevaplamis:Eger sen sevismeyi ogrenirsen ilk once makam soforunu kovalim istersen

Brezilyalı
adamın biri pazarlama firmasında calışıyormuş işimde cok başarı göstermiş ve patronu yanına cagırmış seni teprik ederim demiş seni ödüllendirecegim seni birezilyadaki firmanın başına müdür yaptım hemen eşyalarını topla ve git adamın sevinecegini sanmış ama adam bu işe tepki göstermiş olmaz öyle şey ben oraya gitmem demiş patron niye diye sormuş adam ordan ya futbolcu cıkar yada hayat kadını cıkar benim ne işim var orda demiş bu seferde patron sinirlenmiş sen nediyorsun be adam hayat kadını cıkar demekle benim karım birezilyalı demiş pazarlamacı adam cekingen bir sesle şey patron karınız hangi takımda oynuyor
 
Görüyorum

Amerikan Delegesi Hanimefendi kürsüye gelmis..
"Geçen yilin kararlarini aynen uyguladim.Eve gider gitmez kocama: 'Bundan sonra temiz çamasir istersen kendi çamasirini kendin yika. Iste makine orda..' dedim.
Ilk gün birsey görmedim.Ikinci gün birsey görmedim.Üçüncü gün bir baktim, makinenin basinda sadece kendi camasirlarini degil, benimkileri de yikiyor."
Alman Delegesi söz almis, arkasindan..
"Ben de kararimiz geregince kocama: 'Bundan böyle temiz tabakta yemek istiyorsan kendi bulasigini kendin yika' dedim..
Birinci gün birsey görmedim. Ikinci gün birsey görmedim. Üçüncü gün baktim, makinenin basinda sadece kendininkileri degil, benim bulasiklarimi da yikiyor."
Üçüncü konusmaci bizden feminist kardesimiz.. "Türkiye'ye döner dönmez kararimiz geregince kocamla konustum. Ona dedim ki: 'Bundan böyle yemek yemek istiyorsan, kendin pisirmen gerekecek.Iste mutfak orada..'dedim.
Birinci gün birsey görmedim. Ikinci gün birsey görmedim.Üçüncü gün sol gözüm biraz açilir gibi oldu, hafiften görmeye basladim

Muayene

Adam karısı ile birlikte doktora muayene olmaya gider. Muayene biter ve doktor odasından çıkarak kadının yanına gelir ve Kocanizin ölmemesini istiyorsanız şu kağıda yazdıklarımı uygulayacaksınız der
1-Sabahları güler yüzle güzel bir kahvaltı hazırlayın ve ise mutlu gitmesini sağlayın
2-Ögleleri eve geldiğinde güler yüzle karşılayın ve güzel bir öğle yemeği ile takdir edildiğini hissettirin, böylece günün geri kalan kısmını da iyi geçirmesine yardım edin.
3-Akşamları eve geldiğinde yemek özellikle güzel olmalı. Eve gelince eline bir kadeh içki verin dinlenmesini sağlayın.
4-Haftada en az üç kere birlikte olun, eğer isterse daha fazla birlikte olun. Ve tamamıyla tatmin olduğundan emin olun.
"Eger bu dediklerimi harfiyyen uygularsaniz kocanızın sağlık yonunden hiçbir problemi olmayacak" der doktor. Eve geldiklerinde adam karısına sorar,
Ne dedi doktor sana?
Kadın cevaplar: Ölecekmişsin

Kulaklar

Adamin biri kazada kulaklarini kaybetmis.. Arastirmalari sonucu iyi bir plastik cerrah bulmus , ve girmis ameliyata..
Ameliyat sonrasibandajlar açildiktan bir süre sonra "Aman Allahim Doktor! Bana kadin kulaklaritakmissiniz!" diye bagirmaya baslamis..
"Kulak kulaktir!" demis Doktor.. "Kadini erkegi olmaz!"
"Yaniliyorsunuz!" demis hasta.. "Herseyi duyuyorum ama hiçbir sey anlamiyorum!"

Terzi Agop

Terzi Agop ile Vartanuş evlenmişler... Mutlu birkaç yıldan sonra bir gün terzi Agop pat diye ölüvermiş... Genç dul Vartanuş da Demirci Agop ile evlenmiş... Gerdek gecesi Demirci Agop geçmiş Vartanuş'un karşısına, yavaş yavaş soyunmaya baslamış...
Önce pazularını göstemiş:
- Bunlar terzi Agop'ta var idi?
- Yok idi, demiş Vartanuş...
Sonra üstünü çıkarmış geniş göğsünü göstermiş:
- Böyle göğüs terzi Agop'ta var idi?
- Yok idi, demiş Vartanuş...
Demirci Agop pantolonunu indirmiş, bacak kaslarını göstermiş:
- Bunlar terzi Agop'ta var idi?
- Yok idi, demiş Vartanuş...
En son demirci Agop külodunu indirmiş:
Böylesi terzi Agop'ta var idi?
Vartanuş'un sabrı taşmış:
- Yok idi, yok idi, ama bu kadar zamanda terzi Agop seni de halleder idi, beni de halleder idi, üstüne iki de pantolon diker idi!

Zifaf Gecesi

Uzun ikna turlarından sonra Ermeni mahallesinin 17 yaşındaki güzeller güzeli ve yoksul aile kizi ZIVART, mahallenin zengin ve yaşlı 75 yaşındaki MIGIRDIC bey ile evlendirilir.
İlk gece mıgırdıc bey ölür. Durumu şüpheli bulan savcılığın açtığı dava sonucunda; mahkemede hakim sorar:
Kızım anlat bakalım nasıl öldü?
Zivart, utangaç ve ermeni şivesiyle anlatır:
Valla hakim bey, malumunuz zifaf gezesi... Migirdic bey üstüme geldi... basladi titremege...
ben zanetim geloor, meger gidoormus !?

Micro Soft

Karısı Bill Gates'ten boşanmak istemiş. Hakim şaşkın, aklı almıyor. "Hanımefendi lütfen sıkıntınız nedir söyleyin , böylesine dünyanın en zengin adamından insan neden boşanmak isteyebilir?" diye sormuş.
Kadıncağız çok dertli. " Ah Hakim Bey", demiş "nasıl sıkıntım olmaz, biliyorsunuz işte hem < micro >, hem de < soft >".

Ya da...

Kadınla kocasının arasında uzun süredir bir faaliyet yokmuş. Koca ne yaparsa yapsın karısının ilgisini çekmeyi başaramıyormuş. En sonunda çareyi karısını bir psikoloğa götürmekte bulmuş. Psikolog genç ve güzel kadını problemini cözmek için :
"Anlatın bakalım bir gününüz nasıl geçiyor "demiş.
Kadıncağız baslamış anlatmaya ...
"Sabahlari işe geç kalmamak için taksiyle gidiyorum. Fakat yanımda para bulunmadığından soför " Bayan ya parayı ödersiniz ya da ….." diyor. Mecbur kaldığım için ' ya da ' yı seçiyorum. Durum böyle olunca işe gec kalıyorum tabii Patronu kapıda kaşlarını çatmış beni beklerken buluyorum. Patron," ise böyle geç gelmeye devam edersen seni işten atarım ya da ….." diyor. Yine 'ya da' yı tercih etmek zorunda kalıyorum. Akşam eve yorgun argın geldiğimde ev sahibi kapıya dayanıp kirayı yine bir hafta geciktirdiğimizi belirterek " ya kirayı hemen ödersiniz ya da …." diyor. Eee, haliyle 'yada' yı tercih ediyorum. Kocam eve geldiğinde de o işi yapacak halim kalmıyor tahmin edersiniz …"
Psikolog kadına bakıyor :
"Hanımefendi tüm bu anlattıklarınızı kocanıza anlatabilirim ya da ….

Pratik Zeka

Adamin biri birgün felç olan bir arkadaşını ziyaret etmiş. Sohbet sırasında felçli arkadaşı adama "terliklerim yukarıda kalmis onları bana getirirmisin lütfen" diye rica etmiş.
Adam yukarı çıkmış, bir de ne görsün! Felçli arkadaşının afet gibi iki kızı varmış. Hemen pratik zekasını çalıştırarak
"Babanız beni sizinle yatmam için gönderdi" demiş.
Kizlar "Nasıl olur! imkanı yok demişler!"
Adam "inanmıyorsanız soralım" demiş ve aşağıya seslenmiş:
"iKiSiNiDE Miiii!".
Felçli adam bağırmış: "iKiSiNiDE! iKiSiNiDEEEE!"

Usta Dişçi

Orta yaşlı yakışıklı, barda yalnız başına oturan fevkalade şarışının yanına oturmuş.. Laf lafı, laf kapıyı açmış tahmin edersiniz. Soyunmuşlar.. Bembeyaz çarşafların üzerine uzanırlarken seksi sarışın sormuş:
- Siz dişçisiniz galiba..
- Evet demiş adam, biraz şaşkın..
- Nerden anladınız?..
- Yatağa girmeden önce ellerinizi ne kadar dikkatle, ne kadar titiz sabunladınız, ona dikkat ettim de.."
Yarım saat sonra, seksi sarışın bir daha mırıldanmış: - Siz sadece dişçi değil, çok büyük, çok usta bir dişçi olmalısınız!.. Adam hafiften kasılmış.. Yatağın başucundaki sigara paketine uzanırken mağrur mağrur sormuş:
- Peki bunu nerden anladınız?..
- Zor olmadı, hiçbir şey hissetmedim de..

Akıllı er

Bir albay, bir er, bir yasli kadin ve bir de genc kiz trende ayni
kompartmanda yolculuk etmektedir. Tren bir tunele girip kompartman
karardigi zaman, MUCUK bir öpücük sesi ve ardindan SIIRRRRAAAK ! diye bir tokat sesi duyulur. Tünelden ciktıktan sonra yasli kadin "Aferin genc kiza Nasil yapistirdi tokadi" diye düsünmekte ve kafasini sallamaktadir.
Genc kiz da "Zevksiz herif bu morukta ne buldu ki , bi de öpmeye kalkti ama kadin da iyi yapistirdi " diye dusunmektedir.
Albay ise "Ulan bizim esoglusu er, kizi öptü. Tokadi biz yedik" diye yanarken er de icinden soyle düsünmektedir:
"Hehe. Aferin lan bana. elimi öpüp nasil yapistirdim tokadi albaya...

Üç dilek

Bir gün ayı ile tavşan ormanda geziyorlarmış.Karşılarına bir cin çıkmış.Ayı ile tavşan korktukları için kaçmaya başlamışlar.Cin
"Durun kaçmayın"demiş."Sizin üç dileğinizi yerine getireceğim".
Önce ayıya birinci dileğini sormuş. Ayı da "Bu ormandaki bütün ayıların dişi olmalarını ve bana aşık olmalarını istiyorum"demiş.
Cin daha sonra tavşanın ilk dileğini sormuş.
Tavşan da"Motorbisiklet istiyorum"demiş.Ayı tavşana"Sen salak mısın?Daha güzel birşey isteyebilirsin"demiş.
Cin ayıya ikinci dileğini sormuş. Ayı:
"Bu ülkedeki bütün ayıların dişi olmalarını ve bana aşık olmalarını istiyorum"demiş.
Sonra tavşan"Ben kask istiyorum"demiş. Ayı "Daha güzel birşeyler istesene"demiş ve son dileğini dilemiş.
"Bütün dünyadaki ayıların dişi olmalarını ve bana aşık olmalarını istiyorum"demiş.
Tavşan motoruna binmiş,kaskını takmış ve son dileği şu olmuş;
"Ben bu ayının ibne olmasını istiyorum"

Yer yokluğundan

Delikanli kiz arkadasi ile aganigi naganigi yapacak yer ararlar ancak
bulamazlar ve bir kamyonun altina girerler. Bir sure sonra
delikanlinin omzuna bir el dokunur delikanli bakar ki bir polis. Hemen
toparlanir ve polis sorar;
" Ne yapiyorsunuz bakayim siz burada"
Delikanli sogukkanli olmaya calisarak;
" Hiic der kamyon tamir ediyordum"
Polis " Bak oglum der bu cumle ile 3 hata birden yaptin"
" 1.cisi : Kamyon tamir edilirken yuz ustu degil sirt ustu yatilir"
" 2.cisi : Alt taraf degil ust taraf cikartilir"
" 3.cusu : Kamyon gideli yarimsaat oluyor"

Çim biçme makinası
Supermarkete bir eleman aranmaktadir. Elemanin super tezgahtarlik bilgisine sahip olmasi on kosullardan biridir. Bunun icin her gelen
adaya bir de uygulama yaptirilarak performansina bakilmaktadir. Bir gun iceri bir aday daha girer ve ise talip oldugunu soyler.Bunun uzerine oradaki deneyimli tezgahtarlardan biri gelerek sinamak icin,
"Evlat simdi beni iyi izle" der. Ilk gelen musteri
"Bir paket cim tohumu istiyorum"der.
Bunun uzerine tezgahtar yesil, sari, uzun, kisa, cabuk buyuyen, kalin,ince bir suru cesit cim tohumunu ballandira ballandir anlatir ve adam sonunda "Bana yesil ve ince olanindan bir paket lutfen"der ve tam parayi odeyip cikacak bizim kurt tezgahtar,
"Beyefendi bir dakika. Size bir de cim bicme makinesi verelim" diyerek soze girer ve onlarca cesit cim bicme makinesini avantajlarini, odeme kolayliklarini,bir daha boyle bir firsat bulamayacaginı adama gene ballandira ballandira anlatir ve sonunda adam cim bicme makinesini de alarak magazadan ayrilir.
Bizim kurt "Hadi evlat bi de seni gorelim"der ve evlat tezgaha gecer. Yeni gelen bay musteri bizim adaydan orkid ister. Bunun uzerine eleman
bayagi atesli bir sekilde orkid cesitlerini, renkleri kalinliklarini vs. vs. bizim kurt tezgahtardan hicte assagi kalmayacak bicimde anlatir. Musteri en sonunda bilmemne renkte orkidden bir duzine kadar alir. Parayi odeyip cikacakken bizim aday,
"Beyefendi size bir de cim bicme makinesi satalim" der. Adam,
"Hoppalaaa, niye ki?" diye soruncabizimki,
"Beyefendi hafta sonu bi iş yapamiyacaksiniz, bari cimleri bicin !"

Cenaze
Bir adam sabah yururken ilginc bir cenaze kafilesi farkeder; onde giden
kopekli bir adam, arkasynda bir tabut ve 10 metre arkadan gelen bir
baska tabut ve tek syra olmus yaklasyk 200 adam. Tuhafina gider. Kafilenin basındaki adam kuskusuz cenazenin sahibidir, yanina yaklasir ve sorar;
"Beyefendi, bu uzuntulu gununuzde hatırlatmak istemem ama olenler neyiniz oluyor?"
Adam yanitlar
"Ondeki karim arkadakide kayinvalidem."
"Vah vah basiniz sagolsun. Nasil oldu?"
"Kopegim karima saldirip oldurmus. Kayinvalidemde karima yardima gelmis
onu da oldurmus."
Adam biraz dusundukten sonra sorar;
"Beyefendi kopeginizi odunc alabilir miyim?"
"Siraya gec"

Hocanın aklı

Dört universite ogrencisi sabahleyin uyanamayarak matematik finalini
kacirirlar, sinav ertesinde hocalarini yakalayip, zarzor bindikleri arabanin lastigi patladigi icin sinavi kacirdiklarina ikna ederler.
Kadın, yalvarmalarina dayanamayarak, bu dört arkadasa sinavi 3 gun
sonra yapacagini soyler.
Sinav gunu geldiginde, matematik hocasi bizim dortluyu sinifin dört kosesine oturtur. Finali gecmek icin de en az 50 almak lazimdir, sinavda da 5 soru vardir. Sayfanin onundeki 4 matematik sorusu basit sorulardir ve her biri 10 puanliktir.
Kagidin arkasindaki soru ise 60 puanliktir ve de soru aynen şoyledir
" Hangi lastik patladi ?? "

Ehvaaah!!

Gunlerden bir gun spermler ayaklanirlar.
-Bu prezervatif cikali hicbir ise yaramiyoruz, derler.Bir gun aralarindan biri one cikar ve:
-Arkadaslar biz bu prezervatifi patlatip amacimiza ulasmaliyiz, der.Savas
naralari atarak saldiriya gecerler fakat hepsi carpip ölür.Bu olay gelenek
haline gelir ve nesiller boyu surer ve hic bir basari elde edemezler.Gunlerden bir gun aralarindan biri yine one cikar ve
-Arkadaslar atalarimizdan kalan bu gelenegi yerine getirmeliyiz ve bu sefer
cok guclendik artik amacimiza ulasacagiz- der. Savas naralariyla yine
saldiriya gecerler ve en sonunda prezervatifi patlatirlar.Ondeki liderlerinden bagirarak bir ses gelir:
-Imdat boka battik geri donun !!!

Acele etmeyin

Alican çok terbiyesiz bir çocukmus. Bir gün annesinin misafirleri konken
oynamaya geleceklermis.Oglunun yanlis hareketlerde bulunacagindan korkan annesi misafirlere Alican terbiyesiz bir laf ederse kalkip gidiyormus
gibi yapin belki utanir demis.Misafirler tamam deyip oyuna basladiklari
sirada Alican içeri firlayarak"Anne anne limana bir gemi yanasti içinde
bir sürü abaza denizci var,etrafta kari ariyorlar demis Bunun üzerine
kadinlar ayaga kalkip gidermis gibi yapmislar. Bu sirada Alican atılmış "Oturun oturun daha birhafta buradalar "

Enayi değilim

Arabasını park edip lokantaya giren adam, çıktğında arabasını akordeona
dönmüş bir halde bulur.
Cam sileceğinin altında bir kağıtt vardır.Kağıdı açtığında, şu satırlarla
karşılaşır :
-Ön vitesle geri vitesi karıstırıp arabanıza sert bir şekilde çarptım.
Arabanızda gördüğünüz gibi çok büyük hasar var. Olayı gören kimseler de
şu an, ben bu satırları yazarken çevremde toplanmış bulunuyorlar ve bu
kağıda adımı ve adresimi yazdığmı sanıyorlar.Ne halin varsa gör, o
kadar enayi değilim!

Aklınızda bulunsun

Adamin birini kirmizi isikta gectigi icin polis durdurmus, adamdan
ehliyet ruhsat istemis. Adam da "Yanimda yok, arkadasin evinde
iciyorduk, sanirim fazla kacirdim, biraz sarhosum orada unutmus olmam
lazım" demis.. Polis dumur olmus tabii..Kirmizi isik, alkol, ehliyet ruhsat yok...Gitmis komiserine durumu anlatmis...
Komiser gelmis adama ehliyet ruhsat sormus, adam cikartip uzatmis hemen.Komiser sasirmis tabiii...
Alkolmetreyi cikarip ufletmis, adamda zerre alkol yok...
Sasirmis tabi..
"Yaw memur bana sizin alkollu oldugunuzu ve ehliyetinizin yaninizda
olmadigini soyledi" demis.
Bizim uyanik donmus komisere..
"Siz ona aldirmayin, pek iyi degil galiba.. Birazdan size kirmizi isikta
gectigimi filan da soyleyebilir"

Doktor

Çekici bir genç kadın, çok zayıf bir bebeği doktora kontrole
götürür.Bebeğe bakan doktor :
-Bu çocuk iyi gıda almıyor, der ve kadına dönerek:
-Lütfen soyununuz, diye rica eder.
Soyunan kadının, göğüslerini iyice kontrol ettikten sonra doktor :
-Düşündüğüm gibiymi? hanımefendi der, sizin hiç sütünüz yok.
Kadın :
-Tabi olmaz doktor bey, der.Ben çocuğun teyzesiyim...

İyilik

Birgun bir adamin karsisina bir cin cikmis, "benden uc dilek dile.." demis.
Adam:"Kaynanmı, artik gormek istemiyorum" deyince cin bir anda adamin gozlerini oyuvermis.
Adam aci icinde kivranarak:"Ne yaptin yahu" deyince
Cin:"Eee, sen artik kaynanamı gormek istemiyorum demedin mi? Artik gormeyeceksin"demis.
"Simdi soyle bakalim ikinci istegin nedir?"
Adam: "Madem bu boyle oldu, ama hiç olmazsa aletim bacaklarima değsin ki teselli bulayim" deyince cin şak diye adamin bacaklarini keserek aletiyle ayni boya getirmis.
Adam yine aci icinde "ne yaptin ulan" deyince...
Cin:"Eee artık değiyor işte" demis ve eklemis
"Sira son isteginde"
Adam:"Yahu senin hic yaptigin iyi bir sey yok mu? Iyilik olarak ne
yapabiliyorsan bana onu yap" deyince cin adamin arkasina gecmis ve adami bir guzel becermis.
Adam yine bagirarak:"Ne yapiyorsun ulan, bu nasil iyilik" deyince
Cin cevap vermis:"Bu sana en iyi iyiliktir, hem korsun hem topalsin, baska kim becerir seni !!!.."

Sperm testi

Bir gün 75 yaşında bir ihtiyar sperm testi yaptırmak için doktora gider.
Doktor adama bir kavanoz verir ve :
-Bunu doldurup yarın bana getirin, der. Ertesi gün ihtiyar kavanozu
getirip doktora verir. Doktor kavanoza bakar ve boş olduğunu görür ve
sebebini sorar. İhtiyar anlatmaya başlar :
-Doktor bey, dün gece sağ elimle denedim olmadi, sol elimle denedim gene
olmadı. Karımı çağırdım, o da sağ ve sol elleriyle denedi, ağzıyla
denedi önce dişini çıkararak sonra dişini takarak denedi gene olmadı.
Baktık olacak gibi değil komşunun karısını çağırdık o da iki elini ve
ağzını denedi gene olmadı, deyince doktor kendini tutamamış :
-Naaptınız, komşunun karısını da mı çağırdınız, diye sormuş.
İhtiyar da :
-Napalım, açamadık şu lanet kavanozu bir türlü.

Diş çektirmek mi??

Diş hekiminin odasına giren genç ve güzel kadın :
-Ah doktorcuğum, dedi.Bu dişi çektirmektense, çocuk doğurmayı tercih
ederim.
Doktor :
-Öyleyse koltuğun ayarını yapmadan önce kararınızı verin.

Kitapçıda

Adam kitabevinden içeri girdi, tezgahta duran gence sordu :
-Sizde "Kadinlara Karsi Zafer Kazanan Erkek" romanı varmı? Tezgahtar
eliyle az ötesini işaret etti :
-Var efendim, orada masal kitapları bölümünde bulabilirsiniz.

İletişim

Kari koca muthis kavga etmisler ve kusmusler bakmislar olcak gibi
deyil ve birbirlerine notlar yazarak anlasmaya karar vermisler.Bir gun
adam bir is gorusmesi yapmis ve sabah 8.30 da ise gitmesi gerek
komidinin uzerine bir not yazip koymus "sabah beni saat 8.00 de"
kaldir ertesi gun olmus adam bir kalkmis saat 10.00 muthis sinirle
firlamis yatakdan ve basuncunda bir not " saat 8.00 kalk""

Doktor

Uzun ve yorucu bir ask ve sevisme seansindan sonra doktor az otesinde
uyuklayan hastasina bakarken birden cok fena halde sucluluk duygusuna
kapilmis. Panikler gibi olunca icini rahatlatmak icin kendi kendine
soylenmeye baslamis "sakin ol Howard sakin ol... O kadar da dert etme
kendine.. Bu dunyada hastasiyla sevisen ilk ve tek doktor sen degilsin..
Pek cok doktor yapmistir bunu.. Tam o sirada kalbinin derinliklerinden
gelen vicdaninin sesini duymus.
"Ama Howard sen veterinersin..."

Neyle çalıyorum?

Gecenin bir vakti genelevin kapısı yıkılacak gibi çalınıyormuş...güm güm
güm. fahişelerden biri sinirle kapıyı açmış ve karşısında iki koluda
olmayan adamı görünce sormuş.
- noluyor ne biçim kapı çalmak o öyle demiş adam
- çabuk bana bir karı ver acilen demiş
Bunun üzerine kadın
- Sen bu halinle kadını napıcan neyine güveniyorsun diye sorunca
Adam:
- Bir saattir kapıyı neyle çalıyorum sanıyorsun demiş

İş başvurusunda

Adamın biri iş baş vurusunda bulunmak için bir şirkete gitmiş şirkettekiler
toplanıp adamı sınava almışlar . Sana bir soru soracağız bilirsen işi
alınacaksın demişler. Adam tamam demiş sorun.Soru şu yolda gider, yolcu taşır şöför kullanır nedir bu? Adam düşünmüş otobüs demiş .Şirkettekiler tamam kardeşim otobüs ama markası ne magirus'mu mercedes' mi MAN ' mı demişler.
Tam adam çıkacakken gel demişler sana bir hak daha tanıyalım söyle
bakalım havada uçar pilot kullanır yolcu taşır nedir bu? Adamcağız düşünmüş yolcu uçağı demiş. Şirkettekiler kusura bakma demişler tamam yolcu uçağı ama Boing mi , Airbus mı, concorde mu demişler bilemedin güle güle demişler.
Adamcağız tam çıkacakken dönmüş bir soruda ben size sorabilirmiyim demiş söyleyin bakalım kadınların iki bacağının arasında bulunur nedir bu?
Şirkettekiler tabiki malum organın adını hep bir ağızdan söylemişler. Adam
dönmüş;tamamda kardeşim demiş ananınki mi, ebeninki mi...

Dert

Eczaneye giren delikanli, eczaci hanimi görünce geri dönmeye davrandiysa
da,
- Ne istediniz? Sorusu üzerine durmak zorunda kaldi.
- Eczaci beyle görüsecektim.
- Eczanenin sahibi benim. Iki de bayan ortagim var. Ne istediginizi bize
söyleyebilirsiniz.
Delikanli, kizarip bozararak:
- Son günlerde bir seyler oldu bana, dedi. Kadinlar beni çok tahrik ediyor.Üç
bes kadin bile yetmiyor. Bunun için bana acaba ne verebilirsiniz?
Eczaci hanim: - Bir dakika, dedi içerdeki arkadaslarimla Konusayim.
Geri dönünce:
- Size, dedi, ayda sekiz bin frank verebiliriz. Bizim evde kalirsiniz, yiyip
içmek de bizden.


Reel ve potansiyel

Çocuğun birisi, bir gün matematik dersi sonrasında kafasında bir takım
soru işaretleri ile babasına gelir. Babası,
"Oğlum bugün okul nasıl geçti?" diye sorunca, çocuk babasına anlatır. "Babacığım her sey iyiydi. Ama matematik dersinde anlatılan "reel" ve "potansiyel" kavramlarını anlayamadım". Bu durum üzerine babası çocuğuna bu kavramları ilginç bir yöntemle anlatmaya karar verir. Çocuğuna, annesine gitmesini ve ona 1 milyon dolar karşılığında Robert De Niro`yla yatıp yatmayacağını sormasını ister. Çocuk gider ve sorar. Annesi, 1 milyon dolar`a gerek olmadığını, bedava olarakta seve seve Robert De Niro`yla yatabileceğini söyler. Çocuk bu cevabı babasına iletir. Bunun üzerine babası çocuğun ablasına giderek ona 1 milyon dolar karşılığında Leonardo Di Caprio`yla yatıp yatmayacağını sormasını ister. Çocuk ablasına gider ve sorar. Ablasıda annesi gibi, 1 milyon dolar`a gerek olmadığını bedava bile seve seve onunla yatabileceğini belirtir. Çocuk bu cevabı da babasına iletir. Babası ise söyle der. "İşte oğlum sorularının cevabı. Şu anda elimizde reel olarak 2 milyon dolar para, ve 2 tane potansiyel orospu var."

İnanır mısınız?

Bir bayanın yatak odasındaki gardrop bozuktur. Evin yanında bulunan istasyondan tren geçince kapağı açılmaktadır. Bunun için bir gün bir
marangoz çağırır. Marangozu yatak odasına götürür ve dolabı gösterir. O
anda bir tren geçer ve gardrobun kapağı kendiliğinden açılır. Marangoz
menteşelere, kilide bakar. Hanımefendi buradan gardrobunuzun nesi olduğunu anlayamadım. Şimdi ben içine gireyim ve siz kapağı kapatın, böylece ben içeriden bakarım belki böyle anlarım der. Marangoz içeri girer, kadın kapağı kapatır. O anda kapı çalar. Kadın kapıyı açar. Kadının kocasıgelmiştir. Kocası doğru odasına gider ve üstünü çıkarıp asmak için gardrobunu açar. Bir bakar ki gardropta bir adam. Kızarak adama bağırır.
"Ne işin var senin burada?" der.
Marangoz korkmuş bir vaziyette cevap verir.
"Şey beyefendi ne desem ki, şimdi size burada tren bekliyorum desem
inanır mısınız?"

Vefakar aile

Yamyam baba-oğul balta girmemiş ormanda dolaşırken nehirde yıkanan genç ve çok güzel bir kadın gördüler.
Oğul sordu :
-Ne dersin baba, yiyelim mi onu?
Baba bir an düşündükten sonra :
-Hayır, bunu eve götürür, onun yerine anneni yeriz! dedi

İyilik meleği

Adamın işi varmış, Ankara'ya gidiyormuş, tam uçağa binerken kulağında bir
ses :
-Binme, bu uçak düşecek!
Dönmüş, bakmış, kimse yok, ama içine de bir kurt düşmüş, binmemiş.
İkinci uçağı beklerken kara haber ulaşmış :
-Uçak düştü kurtulan olmadı!
Koşmuş Haydarpaşa'ya, bilet almış, tam trene binecek, aynı ses kulağında
-Binme bu trene, raydan çıkacak!
Dönmüş, bakmış yine kimse yok, trene binmemiş, gelmiş eve, sabah gazeteyi açınca tüyleri ürpermiş :
-Tren Eskişehir'de raydan çıktı şu kadar ölü, şu kadar yaralı...
Allahına şükretmiş, koşup otobüse bilet almış, tam binerken yine o ses :
-Bu otobüse binme, freni patlayacak!
Dönmüş yine kimse yok! Dayanamamış, bağırmış :
-Sen kimsin yahu?
-Ben senin iyilik meleğinim!
Adam iyice kızmış :
-Ulan evlenirken neredeydin!

Obarana

Birkaç Fransız kantinde gevezelik ederken içlerinden biri sorar:
-Gütenberg kim? Biliyormusunuz?
-Hayır, der ötekiler.
-Güzel, sizde benim gibi gece kurslarına gitseydiniz, Gütenberg'in basım
makinasını bulan kişi olduğunu bilecektiniz.... Ya Panmentier'i?
-Hayır, der ötekiler.
-Güzel, sizde benim gibi gece kurslarına gitseydiniz, Panmentier'in
patatesi bulan kişi olduğunu bilecektiniz.Eğer gece kurslarına gitmezseniz
yaşam boyunca....
İşte ozaman, aralarında lehimci olanı öfkelenip patlar :
-Oldu, anlaştık! Gütenberg'i, Panmentier'i bilmiyoruz. Sen Obarana kim
biliyormusun?
-Hayır!
-Peki öyle ise öğren! Obarana, sen gece kurslarına giderken karınla yatan
heriftir!


Kızamık

Bey, telefonu açıp seslendi :
-Alo...Doktor Bey, bizim oğlan kızamık.
-Biliyorum, dedi doktor, dün sizin eve girip gerekli şeyleri söyledim,kendisini kimseyle temas ettirmeyin ve..
-Ama doktor bey, oğlan hizmetçiyi öpmüş bir kere...
-Ya bu fena işte...Öyleyse hizmetçiyi de karantinaya almalı.
-Doktor bey, bir şey daha var, sonra hizmetçiyi bende öptüm...
-O... İşler çatallaştı, hastalık herhalde size de bulaşmış olmalı.
-Ya..sonra ben karımı öptüm...
-Ne diyorsun be? Öyleyse ben de kızamık olacağım demek...

2 Hayat kadını aralarında sohbet ediyormuş.. kadınlardan biri arkadaşına demişki:
- ben vagina ma kağıt koydum müşteri ile temasa geçince bir den bağırdım "ayy kızlığım bozuldu" ve adam bana daha fazla para verdi sende dene bak. demiş.
Ve bu fikir 2. kadının hoşuna gider, ve oda daha fazla para almak için ve çok ses çıkarsın diye vaginasına karton koyar. ve müşteri gelir.
bunlar odaya çıkar ve ilişkiye girerler ve odada "gıraggggg" diye bi ses duyulur ve kadında bağırır.
-"Ayy kızlığım bozuldu" der. Adamda acı ile cevap verir.
-Ne kızlığı be ... kırıldı!!!

-------------
Anadolunun Agalik duzeni suren bolgelerinde, herkes basi
sikisinca, bir derdi olunca dogru agaya kosar.
Cunku Aga gucludur, beceriklidir, herseyi bilir.
Kucuk Reso'nun da kamisina su yurumus.
Yani ergenlige erismis. Ama bu farkinda degil aleti devamli
sisiyor agriyor. Hastalandigini sanmis ve dogru Agaya kosmus.
Kapiyi acan Agaya aletini gostererek aglamakli bir sesle :

- Agam sisti, inmir...!

Aga durumu anlamis. Icerden buz almis ve Reso'nun alete
buzu basmis.
Buzun etkisiyle agri ve sislik kalmamis. Reso rahatlamis ve mutlu bir sekilde eve donmus.
Ama ertesi gun ayni dert. Yine sislik ve agrilar. Tekrar
Agaya kosmus. Yine buz fasli. 3. gun yine agri ve sisten sikayetle Agaya kosmus. Kapiyi calmis. Bu kez Aganin karisi acmis kapiyi.
- Abla Agam evde yok mudur ?
- Yoktur Ula ne yapacaksin Agayi ?
Reso, bu kez Aganin karisina aleti isaret ederek, sizlanmis:
- Abla sisti. Inmir..!
Abla durumu anlamis ve Reso'yu iceri almis. Reso'nun aletini
bir guzel indirmis ve gondermis. Reso, bu tedavi yonteminden
oldukca memnun kalmis. Ertesi gun yine dayanmis Aganin kapisina.
Kapiyi bu kez Aga a笩s.
- Yine ne var ula, demis.
- Agam, abla yoktur.?
- Ablayi ne yapacaksin ula pok yiyen.?
Reso, aletini isaret ederek;
- Vallah Agam o senden eydir. O hem sisini indirir. Hemde
iltihabini alir.

-------------------
Amerikadaki bir süper markette aradığın birşeyi bulamayana 5.000 dolar ikramiye varmış adamın biri gelir siyah prezatif ister görevliler marketi alt altüst ederler herrenği mevcuttur ama siyah prezatif bulamazlar bunun üzerine müdürü çağırırlar vatandaşın isteği malı bulamadıklarını ve ödülü hakettiğini söylerler müdürde 5.000 doları bir şartla vereceğini söyler neden illaki siyah prazatif der adamda arkadaşım öldü yengeye başsağlığına gideceğim onun için der.

----------------------


ke ke ke kekemenin biri simit almak için pastaneye gider ve : 'ba ba ba bana bi si si si si si siktiret açma ver ..ına koyim'


---------------------


10 kişiyi öldürmekten ömür boyu hapis mahkumu olan adam hapisten kaçar.kaçarken önüne çıkan eve girer veyataklarında uyumakta olan çifti esir alır.adamı sandalyeye.kadınıda yatağa bağlar.bir an etrafına bakınıp kadının üstüne atlar ve boynunu öpmeye başlar.aradan bir dakika bile geçmez,mahkum yeniden ayağa fırlar ve odayı terkedeer.bunun üzerine adam karısıyla konuşmaya başlar:
-"sevgilim, bu adam yıllardır kadın görmemiş.boynunu nasıl öptüğünü gördüm.sanırım geri gelince seninle birlikte olmak isteyecektir.aman ne derse yap,onu sinirlendirme,sadece memnun olmasını sağla ki burdan sağ çıkabilelim.unutma hayatımız buna bağlı.dayanıklı ol ve unutma,seni seviyorumm!"
kadın bu sözler üzerine gülümser ve sakince konuşur:
-"haklısın sevgilim bu adam yıllardır kadın görmemişama o sırada benim boynumu öpmüyor,kulağıma senin çokk yakışıklı olduğunu,seni çokk beğendiğini söylüyordu.hemen ardındanda bana vazelinin banyoda olup olmadığını sordu.dayanıklı ol ve unutma,bende seni seviyorum!"...

-----------------------------


John sabah kalktığında vakit çok geçtir. Ve acele ile giyinip hemen bir taksiye atlayıp işe gider. Fakat işe geldiğinde patronu onu her zaman geç kaldığı için isten kovar. İşten kovulan John üzgün bir şekilde eve döner. Eve geldiğinde yatak odasında Karısını bir Zenci ile yatarken bulur. Ve kadın artık kendisini sevmediğini, evini ve arabasını aldığını söyleyip John'u evden kovar. İyice çaresiz kalan John sokaklarda dolaşırken kendini köprüden atıp ölmeyi düşünür. Tam köprüden atlarken bir Noel Baba gelir. Noel Baba niçin ölmek istediğini sorar. John başından geçenleri anlatır.
- Noel Baba “ Şöyle 20 yaşında sarışın bir kadının olsun ister mi sin?
-John “ Elbette”
-Noel Baba “ Şöyle kendi işin, Porche ve muhteşem bir villan olmasını ister mi sin?”
-John tereddütsüz “Tabi elbette isterim.”
-Noel Baba “Ama bir şartım var.”
-John “ Nedir şartın?”
-Noel Baba “ Bir kere yapacağım!!!!” John düşünür, biraz sabredeceğim ve muhteşem şeyler kazanacağım der. Tamam der. John soyunmaya başlar ve bu işi yaparken
-Noel Baba sorar. “ John kaç yaşındansın?”
-John “41”
-Noel Baba “John 41 yaşındasın ama hala Noel Baba'lara inanıyorsun!!!!!”



-----------------------------
Temel çok yoğun bir işadamı olduğu için sık sık seyahat edermiş. Bu seferki seyahattan dönüşü evlilik yıldönümlerine rastgelmiş. Temel otelden yer ayırtmış. Güzel bir yemeğin ardından ellerinde şampanyayla odalarına çekilmişler. İçkilerde içildikten sonra yatakta kutlamanın son aşamasını gerçekleştirmişler. Tabii Fadime ile Temel içkininde etkisiyle sızıp kalmışlar. Otel müşterilerinden birisi sarhoş olup yanlışlıkla gecenin bir yarısı bizimkilerin odasına girmeye çalışır. Gürültüye uyanan Temel, Fadime'yi dürterek "Şiiişştt uyan lan kocan geldi galiba" der. Fadime hiç oralı olmadan " yok be yav o iş seyahatinde der".....


------------------------------

Temel sabah trenle işe giderken arkadan birisi pezevenk diye seslenmiş, bunu diyen temel çok şaşırmış ama bana dememiştir diye düşünmüş. Aradan biraz zaman geçince aynı adam Temel'e doğru yine pezevenk demiş. Çok sinirlenen Temel olay çıkmasın diye bi şey dememiş ve yoluna devam etmiş. Akşam işten döndüğünde eşi Fadime'ye işe giderken trende bi adam vardı bana pezevenk dedi demiş. Bunun üzerine Fadime vay terbiyesiz demiş. Ertesi sabah Temel yine trende ve arkadan bi ses daha DEDİKODUCU PEZEVENK.


----------------
Temel ve Dursun banka soymaya karar vermişler . Ve planladıkları gibi bir gün gidip bankayı soymuşlar . Paralarla kaçarlarken arkalarına plisler takılmıs . kovalamaca esnasında polislerden biri bağırmış : " duuuurr o. çocugu !! " Temel , Dursun a dönmüş " sen kaç beni tanıdılar "



------------------------

Adamın biri iş müracaatına gitmiş. Bir grubun önünde görüşmeye almışlar. "Şimdi sana bazı sorularımız olacak bakalım bilebilecek misin?" demişler; adam da "sorun" demiş. "Yolcu taşır, karayolunda gider, şoför kullanır bil bakalım bu nedir?" Adam düşünmüş ve "yolcu otobüsü" demiş. "Tamam doğru ama hangi marka, Mercedes var, Mitsubishi var di mi? Bilemedin ama sana bir şans daha vereceğiz" demişler. "Söyle bakalım havada yolcu taşır, pilot kullanır bu nedir?" Adam hemen cevaplamış "yolcu uçağı"; "Tamam ama" demişler "Boeing var, Airbus var di mi hangisi?" Bunu da bilemedin deyip iş görüşmesini bitirip adamı gönderirlerken, adam dönmüş demiş ki "Bir soru da ben sorabilir miyim?" "Tabi buyur sor bu en doğal hakkın" demişler. "Kadınların iki bacağı arasında bulunur, üremeye yarar nedir bu?" demiş. Hemen herkes o malum kelimeyi söylemiş; adam "tamam bildiniz ama ananınki var ebeninki var di mi hangisi?..."

Skorbord
Temel, evli bir arkadaşını ziyarete gider. Evin hanımı çok güzel bir içki masası hazırlamıştır. Hep birlikte yiyip, içip sohbet ederler. Kimse zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmaz. İçkinin etkisiyle, ev sahibi sızar ve horlamaya başlar. Kadın, Temel'e yaklaşır ve kulağına fısıldar:
- Haydi biraz sevişelim.
Temel sıkılarak:
- Nasıl olur? Sen benim arkadaşımın eşisin. Hem sonra ya aniden uyanırsa ?
Kadın, üstündeki son giysiyi de çıkartırken: - Yer yerinden oynasa, uyanmaz artık. Temel eğilir ve arkadaşının göğsünden bir kıl kopartır. Arkadaşının horultusunda hiçbir değişme olmaz. Bunun üzerine kadınla çılgınca sevişmeye başlar.
Kadın, bir süre sonra içli bir sesle:
- Haydi bir daha.
Temel, arkadaşının göğsünden bir kıl daha kopartır, horultu yine devam etmektedir. Bir kez daha sevişirler. Olay, sabaha kadar tam beş kez tekrarlanır. Güneşin ilk ışıkları odaya dolarken, Temel bir kıl daha koparınca, arkadaşı: - Bak dostum, bütün gece karımla seviştin. Ses çıkartmadım. Ama beni skorboard olarak kullanmaya devam edersen, canına okurum ha!

Çukur işi
Temel bir grup arkadaşıyla çukur açıyormuş.Bir başka grupda gelip çukurları kapıyomuş. Adamın biri çok merak etmiş ve ne yaptıklarını sormuş.
Temel: -Bir grup daha fardu, onlarda fidan dikeydu, bucün gelmeduler, piz de pizim işler geri kalmasın diye çalişayruz...

Dedikoducu Pezevenk
Temel hergün evine trenle gidip gelmektedir.Yine bir gün trende giderken karşısında oturan adamın biri pezevenk der. Temel şaşırır acep bağamı dedi diye sağına soluna bakınır. Adam yine pezevenk der.Temel yine şaşkınlık içinde sağa sola bakınır; sanırım bağa dedi der. Olay çıkmaması için ilk durakda iner ve olayı evde karısına anlatır.
-Fadime bugün trende adamın biri bağa pezevenk dedi der.
Fadime ; hadi ya bak terbiyesize der.
Temel ertesi gün aynı adamla tekrar trende karşılaşır.Adam bu sefer Temel'e bakarak şöle der:
-Dedikoducu pezevenk...

Dile benden ne dilersen
Temel, Dursun'a arabasının öyküsünü anlatıyordu :
-"Bir gün otostop yapıyordum ki önümde, bu arabayla, mini etekli güzel bir bayan durdu ve beni arabasına aldı. Bir süre gittikten sonra kadın arabayı kuytu bir köşeye çekti. Mini eteğini iyice yukarı çekip, dudaklarını ıslattı ve "Benden ne istersen alabilirsin" dedi, ben de arabasını aldım."
Dursun : -"iyi etmişsin Temel, zaten mini etek sana hiç yakışmazdı!."

Firar
Ufak bir suçtan hapse düşen Temel'in koğuş arkadaşı sık sık hastalanmakta haftada bir doktora gitmektedir.Adamın doktordan her gelişinde bir uzvu kesilmektedir.Bir gün bacağı,sonra kolu,eli...Son gelişinde Temel koğuş arkadaşının kulağına eğilir manalı bir gülüşle: -Uy!Hemşerim sanmaki anlamayrum,bağa öyle geliyoki galiba sen kısım kısım firar edeysun...

İşaret
Balığa çıkacak olan Lazlar konuşuyorlarmış :
- Dün balık avladığımız yeri işaretledin mi ?
- Evet kayığa işaret koydum
- Aptal! Ya bugün başka kayıkla balığa çıkarsak ?!

Paça
Adamın biri Karadeniz'i gezerken bakmış bir köyde bütün koyunlar üç bacaklı. Merak etmiş ve arabasından inip çobana sormuş niye koyunlar böyle diye. Bunun üzerine çoban :
- Canımız her paça istediğinde koca koyunu kesecek değildik herhalde...

Yassı Tavuk
Karadeniz'i gezen bir adam yolda aniden önüne çıkan tavuğu ezmiş. Hayvanı ezdiği için üzüntü duymuş ve gidip sahibine en azından parasını vermek istemiş. Almış tavuğu ve hemen oradaki köye gitmiş. Elindeki tavukla kahveden içeri girmiş ve :
- Afedersiniz; ben hemen köy dışında bu tavuğu ezdim. Sahibini arıyorum, en azından parasını vereyim diye. Acaba bu tavuğun sahibi kim ? Bunun üzerine hep beraber tavuğa bakan Lazlar :
- Hemşerim sen yanlış geldin. Bizim köyde böyle yassı tavuk bulunmaz.

Mendil
Temel ve İdris sahilde gezinirken Temel'in kafasına martı sıçmış. Temel :
- Mendilin var mı
- Var da, ne yapacaksın ? Martı çoktan uzaklaştı.

Pro
Lazlar kahvede otururken bir arkadaşları içeri girmiş :
- Temel, ineklerinden pipo içen var mı ?
- Yok
- O zaman ahırın yanıyor

Boyacı Laz
Laza karayollarını boyama işi vermişler. Laz başlamış çalışmaya. İlk gün tam 200 metre boyamış. İkinci gün 100 metre, üçüncü gün 50 metre. Artık dördüncü gün 10 metre boyayınca amiri Lazı çağırmış:
- Hayırdır evladım iyi çalışıyordun ?
- Ben yine iyi çalışıyorum
- İyi ama dün 50 metre bugün de 10 metre boyamışsın.
- E... haliyle. İlk günlerde boya kovasına gidip gelmek kolaydı, sonraları çok vakit almaya basladı.

Doğan ın Yengesi
Temel ormanda agaç kesiyormus, o sırada çevreciler de ormanda yürüyüşe çıkmışlar, Temeli bu vaziyette görünce bir güzel pataklamışlar... Temel üstü başı perişan halde köye dönerken Dursun a rastlamış, Dursun;
-Ula Temel bu ne hal böyle? diye sormuş,
Temel de anlatmış;
- Ormanda ağaç keseydum, birden kalabaluk pir grup Doğan ın yengesini bozmişum diye dövdü peni, halbuki ne Doğan ı taniyruuum, ne de yengesuni..

Temel, Karısı ve Karısının Aşığı
Temel, bir haftalığına gittiği memleketten, haber vermeden erken dönünce karısını evde başka bir erkekle yatakta bulur. Derhal belinde taşıdığı tabancasına davranan Temel, yatakta yakaladığı adamı alnının ortasından vurur. Tabancayı tam kendi kafasına doğrultmuşken, karısı haykırarak üzerine atlar:
- Dur Temelim, kıyma kendine!..
Temel, sinirden titreyerek haykırır:
- Sus kaltak, sira sana da gelecek!..

Şişlik
Temel tarlada çalışırken çişi gelmiş, çıkarmış oraya çişini yaparken başlamış bağırmaya
-"uyy yandum!..".
Fatime kosmus yanina -"Ula ne oldi?"
Temel: -"Ari sokti çukumi daa."
Hemen kasabaya doktora giderler. Doktor Temelin aletini eline alır evire çevire incelerken Fatime de yandan onlara bakmaktadır. Fadime doktorun kulağına eğilir ve der ki:
-"Toktor bey acısını al ama şişluk kalsun

Bir kötülüğünü görsem tıklıycam
Temel evlenir iki ay geçer ama tık yok, haber önce Hatice'nin annesine, oradan tüm mahalleye ve tabii ki Dursun'nun kulağına gelir. İlk karşılaşmada Dursun dayanamaz sorar.
-Evlilik nasıl gidiyor Temel
-İyi gidiyor
-Nasıl böyle dersin tık yokmuş daha?
-Henüz hiç bir kötülüğünü gormedim ki.!!

Akrobat Temel
Temel marangoz ama ne marangoz mesleğinin zirvesinde derken trabzona dünyanın en büyük sirki geliyor çadır direğini dikmek içinde usta bir marangoza ihtiyaç var arayıp soruşturuyorlar en iyi usta olarak temeli tavsiye ediyorlar temel sirke gelip ne iş yapılacağına bakıp takımlarını alıp geliyor ve direğin üstüne çıkıp başlıyor direği yere çakmaya bu sırada sirkin patronu aşağıdan temeli seyrediyor derken temel birden havada iki parande üç salto atarak yere iki ayağının üstüne ve ellerini bacağının yanlarına vurarak sağlam bir şekilde düşüyor bunu gören patron içtiği puroyu yutuyor ve koşarak temelin yanına gelip aynı hareketi yapmasını ve bunun karşılığında ise çok büyük para kazanacağını anlatıyor temel ise kesinlikle olmaz diyor patron gene aynı hareket için para ve 20 senelik ip canbazlarının bile bu hareketi yapamadığını anlatıyor adam ısrar ediyor temel kabul etmiyor adam gene ısrar temel en sonunda adamın kulağına eğilip ula hemşerim benim her sefer aynı hareketi yapmam için direğin tepesinde aletin başına mı vurmam lazım.

Deneme Atlayışı
Temel ile tursin askerde eğitimlerini paraşütçülük üzerine yapıyorlardı.
Komutan: Bu bir deneme atlayışıdır, şimdi herkes sırayla atlayacaktır sonra aşağıda buluşma yerine gidip diğerlerini bekleyecektir, eğer paraşüt açılmazsa fazla telaş yapmayın ikinci paraşütü deneyin der ve herkesi teker teker atlatır. Temel birinci paraşütü çeker açılmaz o anda ordan geçen Dursuna bağırır:
- Ula Tursun paraşüt açilmiy der.
Dursun soguk bir kanlılıkla yedeği çek der. Temel onuda dener oda açılmaz. Temel Dursuna yine bağırır:
- Ula yedeğide çektum oda açilmiy, galiba yere çakilip öleceğum Dursun der. Dursun Temeli şöyle bir süzer ver derki:
- Ula Temel hiç korkma haçen bu sadece denemedur.

Rezil Çırak
Temel bir gün yolda yürürken Dursunla karşılaşmış. Dursun 'ooo temel dükkan açık çırakta dışarı çıkmış' demiş. Temel de 'dün akşam o beni rezil etti, bu günde ben onu rezil ediyorum' demiş.

Beyincik
Adamın biri beynini değişmek ister. Bunun için bir beyin doktoruna gider... Doktor fiyat listesini gösterir.. Listede şunlar gözükür...
1 Astronot beyni 25.000
1 Profesör beyni 50.000
1 Karadenizli beyni 1.000.000
Adam listeye baktıktan sonra karadenizli beyninin neden pahalı olduğunu merak eder ve doktora sorar.. Doktor şöyle yanıt verir.
- Bir astoronot öldürüyoruz iki beyin çıkıyor, bir profesör öldürüyoruz 5 beyin çıkıyor ancak 100 karadenizliden ancak bir beyin çıkıyor.

Düşüş
Temel, New York'taki gökdelenlerden birinin 53. katında çalışırken aniden ayağı kaymış ve aşağı doğru uçmaya başlamış... 52, 51, 50, 49, 48... Katları yıldırım hızıyla geçen Temel 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2... Ve 1'inci kata geldiğinde kafasından şimşek gibi şu düşünceler geçmiş:
- Sağa çok şükür Tanrum, haburaya kadar sağ sağlim celduk... Birinci kattan düşsen de nasil olsa pişeycukler olmaz.

Sahipsiz
Yargıç, otomobil çalmak suçundan sanık olarak karşısına getirilen Temel'esordu:
- Otomobil çalmışsın, bunu neden yaptın söyler misin?
- Sahibi yok sanmiştum...
- Peki, sahibi olmadığı kanısına nereden vardın?
- Mezarluğun önine parketmiştu da...

Davet
Temel Fadimeye demiş ki; "Fadime, bu akşam bize gel. Evde kimse olmayacak."
Fadime akşam gelmiş kapıyı çalmış çalmış kimse açmamış...

Kuru saçlar
Temel duş almaya girer, şampuanı saçlarına boşaltıp ovalamaya başlar. Sırtını keselemeye gelen annesi sorar :
- Oğlum kafanı ıslatmıyacak mısın ?..
Temel cevap verir :
- Yok anne bu şampuan kuru saçlar izinmiş !..

Bizim Temel birgün elinde bir çantayla havaalanına geliyor. Havaalanındaki güvenlik alanından geçerken tarama yapan alet alarm veriyor, bunun üzerine güvenlik görevlisi Temel'e soruyor:
- Çantanızda ne var
Temel: - Kuş yemi var diyor.
Gorevli: - O zaman bir daha geçin bakalım diyor ve Temel tekrar geçiyor ama alet yine ötüyor bunun üzerine görevli Temel'e çantasını açmasını söylüyor ve Temel çantayı açınca görevli çantada mücevher, altın, saat gibi değerli şeylerin olduğunu görüyor ve Temel'e soruyor:
- Hani kuş yemi vardı çantada?
Temel: - Valla ben bunları götürüp kuşun önüne koyuyorum ister yer ister yemez...

Otelci
Temel, seyahate çıkmış. Uzun zaman evinden ayrı kalmış. Bir akşam bir kente gelip küçük bir otele inmiş. Odasına yerleştikten sonra, aşağıya telefon etmiş. Telefonu otelin sahibi açmış.
Temel, ne istediğini söylemiş:
"Bana bir fahişe bulup gönderin."
Bunu söyledikten sonra telefonu kapatmış. Otelin sahibi şaşırmış. Yanında duran karısına dönmüş:
"Demin gelen müşteri kadın istiyor..."
Otelin sahibinin karısı öfkeden deliye dönmüş:
"Terbiyesiz adam, ne zannediyor bizim otelimizi. Hemen git o müşteriye ağzının payını ver..."
Otel sahibi, müşteriye ağzının payını verme fikrini pek tutmamış:
"Adama ne söyleyeceğim karıcım, bir terbiyesizlik eder, başım derde girer..."
Kadın çok sinirliymiş:
"Sen gitmezsen, ben gider söylerim..."
Ve, hışımla merdivenleri çıkıp Temel'in ağzının payını vermeye gitmiş. Kocası da aşağıda bekliyormuş. Yukardan gürültüler gelmeye başlamış.
Onbeş yirmi dakika sonra Temel aşağıya inmiş. Üstü başı yırtılmış, yüzü tırmıklanmış...
Otelcinin yanına gidip bir güzel çıkışmış:
"Ne biçim kadın göndermişsin be. İstemem diye tutturdu. Becerene kadar anam ağladı."

Sayı
Temel bir konferansta konuşma yapıyormuş:
"İnsanlar üçe ayrılır. Sayı saymayı bilenler ve bilmeyenler."

Sürpriz
Temelle dursun bir gün sinemaya giderler filmde bir at yarışı sahnesi vardır ve temel dursuna sorar
-iddaya varmisun ben diyrum 1.at kazanur.
dursun; -oldi benda 2. ata oynayrum
iddayı temel kazanır ve temel dursunun 5 milyonunu alır ertesi gun temel dursunu arar
-dünkü film faridiya ben oni bidaa seyretmiştum vicdanum rahat etmedi onun içun aradum
dursun; benda seyretum
temel; o zaman niye 2. ata oynadun
dursun; süpriz oynadum olum

Buzdolabı
Temel ile dursun 15 sene sonra ilk kez görüşmüşler. Dursun Temel'i evine davet etmiş. Dursun un iki karısı varmış (biri imam nikahlı diğeri ise resmi). Dursun Temel'i yedirmiş içirmiş. Akşam Temel Dursunlar da kalmış. Gece Dursun un imam nikahlı karısı Dursun un yanına gelmiş ve şöyle demiş:
"Dursun çok azdım benimle beraber ol!"
Dursun: "olmaz evde misafir var"
Karısı ısrar etmiş. Dursun karısına "git buzdolabının kapağını aç ışığından bak Temel uyuyorsa gel"demiş. Kadın bakmış, Temel uyuyor numarası yapmış. Dursun ile karısı işi bitirmişler. Derken öbür karısı gelmiş. Aralarında aynı konuşmalar geçmiş. Dursun bu karısıyla da işi bitirmiş. Sabah olmuş. Dursun Temel e sormuş:
"rahat uyudun mu?". Temel:
"evet ama gece çok susadım" demiş. Dursun sormuş:
"peki niye içmedin?". Temel yanıtlamış:
"nasıl içerim buzdolabının kapağını her açanı hallediyorsun!"

Bizim ev
Temel evlenemiş.Kızın babasının evine ziyarete gitmişler.Gece Fadime sevişmek istememiş.
-Neden kaçaysun, diye sormuş Temel.
-Ha pura pabamın evii, demiş Fadime.
-Purası pabanın evi de, pizim ev çerhane midur

Hem iyi Hem kötü
Dursun,köyünden ayrılıp,çalışmak için İstanbul'a gider.. Aradan uzunca bir süre geçer, ama,Dursun'dan haber alınamaz.. Köyde sevilen bir kişi olan Dursun'un akibetini araştırmak üzere arkadaşı Temel!i İstanbul'a gönderirler.. Onbeş-yirmi gün sonra Temel döner..Kahvede toplanan köylüler merakla Temel'e sorarlar:
-Ula Temel,Dursun'i buldun mi.?...
- Hee..bulmuşim oni...
-Peçii nasildir?..İyi mudir..köti mi.?..
- açan,hem iyudurr..he mi de kötii..
- Ula o nasıl oluyii..hem iyi,hem kötii..
-Kötüdir,Çünkü Dursun ibne olmuştirr..
- uyy..Haçan bunun iyiliği nerde dür.?..
- Valla ben kendisini düzdüm..Muamelesi çok iyi daa..

Temel Hamile
Midesi ağrıyan Temel, doktora gider. Tanıdık olan doktor, Temel ile biraz dalga geçmek için, kısa bir muayeneden sonra hemen teşhisi koyar:
- Temel, sen hamilesin.
Temel, kendi kendine söylenir:
- Ne? Yaktın beni Fadime, sana kaç kere "Sevişirken üste çıkma" demiştim.

Uyarı
Temel ile Fadime yatakta sevişirken Fadime sürekli olarak Temel'e " Temel bu iş böyle olmuyor önce uyarılmam lazım" diye itiraz etmekteymiş. Temeli'in canına tak etmiş. Bir sabah işe giderken;
- "Bak Fadime seni uyarıyorum akşama seni halledeceğum ona gore. Sonra uyarmadı deme.

25 sent
Temel, 55 yaşına kadar canını dişine takmış çalışmıştı..Pastacı çıraklığı ile alışdığı hayata, pastane sahibi olarak devam etmiş, yetenekleri ve becerisi sayesinde Türkiye'nin en ünlü pastanesinin sahibi olmuş, milyarlar kazanmıştı.. Bir gün karısına "Paraları mezara götürecek halimiz yok. Kendimize yeni ve rahat bir hayat seçtim" dedi.."Bizim oradaki hemşerilerle konuştum... Herseyi iyice öğrendim. Kaliforniya'ya gideceğiz. Kazandığım para bize ömrümüzün sonuna kadar yeter.. Çocuklar da güzel üniversitelerde okurlar..."Temel, neyi var, neyin yok sattı. Paralarını dolara çevirdi. Bir milyon doları olmuştu. Karısını yanına aldı. Uçağa bindi.. Los Angeles'e uçtular birgün... Uçsuz bucaksız Nevada çölleri üzerinde uçarken, motorda bir arıza belirdi. Las Vegasa zorunlu iniş yapmak zorunda kaldılar. Uçak şirketi görevlileri" Buranın en lüks otelinde, şirketimizin konuğu olarak kalacaksınız. Yalnız bu kentin Las Vegas olduğunu unutmayın. Kumar oynarsanız eğer, kendi hesabınıza.." derler.. "Kumar mı" dedi, Temel, karısına.."Kumardan kazanmayı düsünen kafayı yemiş olmalı... Allah göstermesin.." Ama bir kez şansını denemek için, rulete 500 dolarlık bir fiş atmaktan da kendini alamadı. Arkası çorap söküğü gibi geldi.Temel herşeyini rulet masasında biraktı. Rulet başında nefes almadan geçirdiği saatler sırasında fena halde de sıkıştığını hissetti. Hızla tuvalete koştu. Tuvalet kapıları otomatikti. 25 sentlik bozuk para atılınca açılıyordu. Oysa Temel'de metelik kalmamıştı. Sıkıntı içinde dolanırken, oradan geçen biri, avucuna bi 25 sentlik sıkıştırdı.. Bu konularda deneyimliydi. Temelin başına gelenleri anlamıştı.
Temel"çok iyi bir insansınız. Bu iyiliğinizi hayat boyu unutmayacağım. Bana lütfen kartınızı verin. Bu borcumu da size ödeyeceğim" dedi. Kartı aldı, cebine attı.. Tuvalete döndüğünde kapıyı açık buldu. İçeri girdi, rahatladı..Çıktı..Elinde kalan 25 sentle yürürken karşısına, Tek Kollu Canavar çıktı.Parayı deliğe attı, kolu çekti ve bir şangırtı ...Alet boşaldı adeta.. Temel bir kova dolusu 25 sent kazanmıştı. Bunlari fişe çevirdi, rulet masasına döndü..Gerisi peri masalı.. İki saat içinde tam 2 milyon dolari olmuştu. İki ay sonra yeni Kalifornıyalı Temel, boş oturmanın kendisine göre bir iş olmadığını farketti. Elinden gelen tek iş pastacılıktı.Parası da vardı. Bir pastane açtı. Pastaları öylesine tutuldu ki, önce Los Angele'e, sonra Kaliforniya'ya, sonrada tüm Amerika'ya yayıldı,Temel Pastaneleri... Bir kaç yıl sonra, Temel, Amerika'nın en zengin adamları arasına girdi. Temel Pastaneleri'nin onuncu yılı dolayısı ile büyük bir gece düzenlendi. Şirketin en gözde elemanları ile, ünlü konuklar bir araya geldiler. Temel yemeğin sonunda konusma yapmak için kürsüye çıktı.. Tüm başına gelenleri anlattı..
"Bütün bu başarıyı ve bu serveti bir tek kişiye borçluyum. O kişiyi bulana kadar, işte size söz veriyorum, gerekirse Amerika'daki her taşın altına bakacağım.." Şirketin genel müdürü sordu: "Ama Temel bey, size 25 sent borç veren adamın kartını aldığınızı söylemiştiniz... Adı, adresi sizde olmalı zaten.." "Bana 25 sent veren umurumda değil" dedi temel.. "Ben,tuvaletin kapısını açık bırakan adamı arıyorum!.."
 
Temel'in Kedisi
Temelin bir kedisi varmış ve hergün düzenli olarak gezmeye çıkartırmış.Birgün yolda karşılaştığı bir arkadaşı:
-Ula senun paşka işin yok midur pikmaymusun herkün bu kediyi gezdirmekten? diye sorunca Temel:
-KPende piktum ama ne yapayum ha pu kedi pakiredir istemayrum pi de yavrulasın korkayrum salamayrum! demiş. Bunun üzerine arkadaşı:
-Ula usağum ha punun kolayi fardur... Penzine pula sal oni yanuna gelmez kedi medi..
Temelin kafasına yatmış bu yöntem bir deneme yapmış bakmış gerçekten yanına kedi falan yanaşmıyor hergün sabahtan salarmış kediyi benzine bulayıp... aksam hava kararınca kedi de eve dönermiş rahat etmiş Temel, taaa ki bir akş am kedi hava kararıpta hala eve dönmeyinceye kadar...
Bir telaş bir telaş oraya bak buraya sor yok yok gitti bizim kedi diye düşünürken rastladığı mahallenin çocuğu
-ha pen kördum senun kediyi şu ileriki ranpada penzini bitmiş öbür kediler dayanaydu...

Fındıklar
Temel ile fadime birbirlerini çok istiyorlarmış. Fakat utangaçlıklarından birbirlerine açılmak ne kelime konuşmaları bile çık zormuş. Tesadüfen yalnız kaldıkları bir günde artık canına tak demiş olan temel fadimeye; habu findukluklardan yukarı bir çikalummi der. Fadime de he temel çikalum der. Biraz yürürler. Temel konuşacak kelime bulamaz, fadime durumu anlar bari bir soru sorayımda temel açilsun diye düşünür.
-"Uy temel habu findukluklar kimundur" der.
Temel hemen atılır
-Emicemundur bi tane koparanun a...na koyarum ",
Fadime hemen bir fındık koparır. Temel fırsatı kaçırmaz hemen sarılır fadimeye fındıklıkların altında işlerini bitiriler.
Sonra kalkıp tekrar yürümeye başlarlar ikiside mutludur. Biraz sonra fadimenin canı çeker temele tekrar sorar,
-"Temel, habu findukluklar kimundur.
Temel" dayimundur, bitane koparanun a.. na koyarum der.
Fadime hemen birtane koparır. Temel tekrar sarılır fadimeye uzun uzadıya fındıkların arasında işlerini görürler.
Tekrar kalkarlar yürüler. Biraz sonra fadimenin canı tekrar ister temelde aynı işi yapar. Bu böyle birkaç defa daha devam eder fakat Temelin pili bitmiştir, ama fadime doymak bilmez tekrar sorar
"Uy temel ha bu findukluklar kimundur da",
temel "ha bilmeyirum galiba fiskobirluğunduler"

El işareti
Bir gün temel bir minübüse durması için işaret etmiş adam ellerini havaya kaldırarak ve tüm parmaklarını oynatarak çok kalabalık demiş.
Temelde baş parmağını işaret ve orta parmağının arsına sokmuş. Şoför kızmış ve aşağı inmiş
-Sen ne kadar terbiyesiz adamsın demiş.
Temel "asıl sen ne kadar terbiyesizsin bana böle böle yaptın" demiş
Şoför "ben sana kalabalık" dedim diye yanıt vermiş. Bunun üzerine temel
- "e bende beni araya sıkıştırırsın diyordum"

Geber ula
Temel ile Dursun hararetli bir şekilde iddialaşırlar.
Temel: - "Ula Dursun ha pen pu pinanun çatusundan pi pardak suya paluklama dalarum daa." Dursun: - "Nah dalarsun ula imkanu yoktur"
Vardır yoktur bir milyarına iddiaya girer kafadarlar. Temel gider bir bardak su getirir ve kaldırıma koyar.
-"Iyi izle ula" der "Nasul dalacam hamsi cibi"
Dursun ise hala Temel'i umursamamakta, dalgasını geçmektedir. Temel catıya çıkar Dursun'a seslenir:
-"Ula Dursun iyi izleyesun ha celeyrum!" ve kendini boşluğa bırakır. Tam yere üç beş metre kala Dursun yerdeki bardağa bir tekme sallar:
"Geber ula ..pne Temel"

Boş bardak
Fadime ile Temel evlenirler. İlk gece fadimenin dikkatini birşey çeker: Kocası yatmadan içi su dolu bardağı yatağının ucuna koymuştur. Biraz sonra Temel ile Fadime sevişirler, temel bardağı kafaya diker uyur.
Birkaç gün sonra temel odaya bir dolu birde boş bardak getirir. Fadime durumu anlamış ve hazırlanmıştır ancak boş bardağı da merak etmiştir. Temele döner;
-Uşağım doli bardaği anladik da, boş ne oliyi.
Temel; -Haçen bugün canım sevişmek istiyo ama su içmek istemiyoo.

Tartı sefası
Temel'in eczanesine genç ve güzel bir kadın girmiş. Tartının üzerine çıkıp parayı atmış. Beğenmemiş, manto ve ceketini çıkarmış ve para atıp tekrar tartılmış. Yine sıkılmış eteğini çıkarınca, Temel atılmış ve parayı atmış,
-Devam edin bundan sonrası müesseseden

Tarikat
Temel tarikata girmek icin başvurmuş. Şeyhin karşısına çıkarmışlar. Temel:
- Şeyhim tarikata girmek istiyorum demiş. Seyh de:
- Olur, ama 3 hafta karınla yatmayacaksın. demiş. Neyse aradan üç hafta gecmiş ve temel şeyhin önüne tekrar gelmiş. Şeyh sormuş:
- Temel tamam mı ? Sabredebildin mi ? Temel:
- Valla, ilk hafta hiç problem yoktu. Ikinci hafta sabrım cok zorlandı. Ama dayandım. Ücüncü hafta bir gün Migros'a gitmiştik. Benim karı üst raflardan bir iki paket almaya çalışıyordu. Hatunun bacakları gözükünce içim gitti. Daha sonra paketler yere düştü. Benim karı da paketleri almak için eğilince dayanamadım daldım demiş. Şeyh de:
- Aaaa olmadı. Şimdi biz seni tarikata alamayız. deyince, Temel:
- Boşver tarikatı bizi artık Migros'a bile almıyolar.

Üç dil
Temel ile Dursun Sultanahmette gezinirken bir turist gelip kendilerine bir adres sorar.
Turist ingilizce,almanca,fransızca sorar fakat bizim lazlar anlamaz...
-Ula dursun bir yabancı dil öğrenemedik gitti, der Temel,
Dursun: -Ula neye yarayacakki bak adam üç dil biliyor yine derdini anlatamıyo

Tedavi Niyetine
Temel hastalanmış, doktora gitmiş. Doktor Temel'i muayne ettikten sonra yeni doğum yapmış bir kadının memesinden süt emerse hastalığının iyi olacağını söylemiş. Temel kara kara düşünerek doktorun yanından çıkmış.
Nerden bulacağını kimden isteyeceğini düşünürken aklına arkadaşı Dursun'un karısı Fadime gelmiş. "O yeni doğum yapmıştı, rica ederim" demiş ve kapıya dayanmış. Kapıyı Fadime açmış, Temel "Dursun evde mi?" diye sormuş Fadimeye. Evde yok yanıtını alınca Temel utana sıkıla derdini açmış. Fadime de "N'olacak ula altı üstü bir kaç damla süt, hem sevaptır gir içeri demiş" Fadime memesini açmış Temel'in ağzına vermiş. Temel memeyi emmeye başlamış. Temel emdikçe Fadime tahrik olmuş. Dayanamaz duruma gelmiş. Temel'e "Ula Temel baska birsey de ister misin?" diye sormus. Temel Ayıp olmaz mı?" diye yanıtlamış. Fadime ihtiraslı bir şekilde "Niye ayıp olsun?" diye cevap vermiş.
Temel -"İyi öyleyse, bir iki tane de bisküvit ver bari, içim ezildi".

Dediği dedik
Temel ile Cemal tuttukları balığın dişi mi erkek mi olduğu konusunda iddialaşmış. Temel çözüm önermiş.
- Yüzbaşıya soralım.
- O ne pilir ki?
- Ama dediğu dediktur.

Temelin Sırrı
Taka kaptanı Temel Reis yıllardır her sabah kasasını açar ve çıkardığı bir kağıt parçasına dalgın dalgın bakarmış. Sora onu dikkatle kasaya koyar ve kimseye emanet etmediği anahtarıyla dikkatle kilitlermiş. Tayfa merak içindeymiş, define haritası falan zannediyorlarmış. Bir gün Temel Reis ölmüş. Anahtarı koynundan alıp sararmış kağıdı çıkarmışlar.
Şöyle yazıyormuş: 'Sancak sağ, iskele sol.'

İstikamet
Temel trene binmiş, Kontrol gelmiş, biletinin İstanbul'a olduğunu, trenin Ankara'ya gittiğini söylemiş. Temel kendinden emin,
- Peçi maçinist yanlış istikamete cittiğini piliy mi, demiş.

Teknoloji
Temel Eskişehir'den Ankara'ya gidecek bir trene binmiş. Karşısındakine nereye gittiğini sormuş, İstanbul'a gittiğini öğrenince,
- Teçnoloji ne çadar celişti, pen purada oturayrum Ançara'ya, sen çarşumda oturaysun İstanbul'a cideysun.

N'oldi?
Temel ölmüş. Mezar taşında şunlar yazılıymış:
'Öleceğim dedum dedum Inanmadunuz.
N'oldi?'

Siyah ve Beyaz
Temel ile İdris bir gün 2 tane at almışlar. Ancak bir tane ahırları varmış iki atı da aynı ahıra koymuşlar. Temel demiş ki: - yaw İdrus, biz ha punlari kariştiriruk. Pen penumkinin yelesini kesayum daa - Ha çan temamdur, diyor İdris. Aradan bir iki gün geçiyor. Bir de bakıyorlar iki atında yeleleri kesik. Temel hemen olaya el koyup, - Ulu uşağum baksana daa. İkusinin de yeleleri kesuktur. Pen penumkinin kuyruğunu kesayum, haçan sen kesmeyesun. Temel kendi atının kuyruğunu kesiyor. Bir iki gün sonra yine bakıyorlar iki atında kuyrukları kesik. Temel de İdris de hayvanların bir taraflarını kesmekten bıkıyorlar sonunda Temel bir çözüm söylüyor: - Uşağum İdrus cel piz şöle yapalum. Siyah olanı sen al beyazı ben.

"U" harfinin sakıncası
Karadenizli vapur acentasına gitti: 'Biz vapuru kaçirduk, başka vapur bulur mısunuz?' dedi. 'Kaç kişisiniz?', 'Yediyuz.'. Acenta yetkilisi bu kadar müşteriyi kaçırmamak için hemen yeni bir vapur istedi. Vapur geldiğinde Karadenizli ve arkadaşları rıhtımda toplanmışlardı. Ama nedense fazla kalabalık değillerdi. Görevli sordu: 'Hani yedi yüz kişiydiniz?'. 'Doğridur, işte pir, içi, uç, dort,peş, altı, yedi. Toplam yedıyuz daa..' dedi Karadenizli. Kafası attı acenta yetkilisinin. Karadenizliyi bir güzel dövdü ve: 'Eğer, bir daha (i) yerine (u) dersen, canına okurum...' dedi. Aynı Karadenizli birkaç gün sonra bir bakkala gitti. 'Bana bir mım verin...' dedi. Bakkal anlayamadı, birkaç kez tekrar ettirdi, sonra eliyle göstermesini istedi. Karadenizlinin işaretine bakınca: 'Yooo, o mım değil mumdur.' dedi. 'Olsun, mım demek, dayak yemekten iyidir.' dedi Karadenizli.

Kulak
Bizim marangoz Temel, ahşap bir binanın restorasyonunda çalışmaktadır. Elinde testere ile ikinci katın iskelesinde çalışırken görünmez bir kaza meydana gelir ve testereyi kaydırarak bir anda yanlışlıkla kulağını keser. Kulak da aşağıya düşer. Kulağını görmek ümidiyle aşağıya bakar ve orada çalışan işçilere seslenir: 'Hey beyler aşağılarda bir kulak gördünüz mü?' Şaşkın işçiler şöyle bir etraflarına bakarlar ve kanlar içinde bir kulak bulup bizim Temel'e gösterirler: 'Bu mu?' Temel aşağı doğru eğilip gözlerini kısar: 'Yok yav, benimkinin arkasında kalem olacaktı'.

Manalı Bakış
Temel otobüse binmiş. Sormuşlar,
- Ne yaptın, pilet aldin mi?
- Piletci sankim pilet almamuşum gibi paga manali manali paktu.
- Peki sen ne yaptın?
- Pen de sankim pilet almişum gibi ona manali manali paktum.

Parlak Fikir
Trabzonlu imamlar ile Rizeli imamlar her hafta halı saha maçı yaparlar. Nedense her defasında Rizeli imamlar kazanır. Trabzonlu imam temel arkadaşlarına
-Uşaklar, haçan bu maçlar boyle citmiyi... Dursun
-Haçan napalım da der
-Aklima parlak bir fiçir celdu da...
-eee
-Haçan bizim Tirabzonsiporlu hami'ye ciydurelim cüppeyi saruğu bu bizim merkez caminin imamı diye yutturalum da
Temelin bu parlak fikri herkesce kabul edilir. Hami alınır ve deplasmana gidilir... Dönüşte sorarlar...
-Haçan ne oldi maç da? Temel:
-Yenildük... içi-bir (2-1)
-Haçan cine mi? peçi golleri çim attu?
- Bizimçini Hami hoca attu, onlarınçini Del piyero hoca ile Roberto karlos hoca

Vurduk oni
- Babam öldü, demis Temel.
Ilyas sormus:
- Neden öldü?
- Apartmanin sekizinci katinin balkonundan düstü.
- Eyvah parçalandi mi?
- Yok, giristeki bakkalin tentesine düsünce oradan havalanip karsi apartmana yöneldi.
- Apartmana mi çarpti, nasil oldu?
- Yok, karsi apartmanın balkonunda çamasirlar asili idi.
Çamasir ipine vurup fabrikanin bahçesine düstü.
- Orada mi öldü?
- Yok, fabrika çelik yay fabrikasi, bahçedeki yaylarin üzerine düsüp havalandi yeniden...
- Peki sonra?
- Sonrasi ne? Baktik ki yere inmiyor, biz de vurduk oni.

Verimli
Bizim Temelin köyüne bir gün ziraat mühendisleri gelmiş bütün köylünün tarlalarında araştırma yapıp tarlaların verimini ölçüyorlarmış.Sıra Temel'in tarlasına gelmiş. Araştırmayı yapan mühendisler Temel'e:
-Temel senin tarlan çok verimli bu tarlaya 1 verirsin 5 alırsın' demişler. Temel başlamış üzülmeye mühendisler:
-Temel bunun nesi kötü? deyince: Temel:
Neresi iyidir? Ben gecen sene buraya kaynanamı gömmüştüm der.ama geri ödeyecek döt yoktur."

Kredi
Paraya sıkışan temel, kredi almak için bankaya gider. Banka müdürü kredi verebileceğini ama bunun için bir sağlık raporu getirmesi gerektiğini söyler:
Temel bir anlam veremesede soluğu bir hastanede alır. Muayene bittikten sonra doktor; raporu müdüre göndereceğini ve Temel'e de ertesi gün bankaya gitmesini tembihler. Temel ertesi gün büyük bir merak ve heyecanla müdürün karşısına dikilir ama sonuç olumsuzdur. Sağlıklı olduğunu düşünen Temel sinirli bir şekil de raporu görmek istediğini söyler ve okuyunca şok olur.. Teşhis kısa ve nettir;
"Bahse konu kişide Kredi alacak göz var ama geri ödeyecek döt yoktur."

Fidye
Dursun fena halde sıkıntıya düşmüştü.. Bir çocuk kaçırıp fidye istemeye karar verdi. Doğru, Yıldız Parkı'na gitti.. Orada kendi kendine oynayan bir çocukla ahbap oldu.. Trilyoner Temel'in oğlu olduğunu ögrenince, planını yaptı.. Çocuğu hemen bir kalın çınar ağacının arkasına çekti.. Cebinden çıkardığı kağıda fidye notunu yazdı:
"Temel Bey, Oğlunu kaçırdım. Yarın sabah yedide, Yıldız parkındaki büyük çınar ağacının içindeki kavuğa, sarı bir çanta içinde 10 bin dolar bırak..Dursun!."
Notu çocuğun iç cebine itina ile yerleştirdi ve "Şimdi doğru eve git, baban bu notu okusun" dedi..
Ertesi sabah yedi buçukta parka gittiğinde, çınarın kovuğunda sarı bir çanta içinde 10 bin doları buldu. Yanında bir de not vardı:
"İste paran. Ama gene de bir Karadenizli'nin kendi hemşerisine bunu yapabileceğine inanamıyorum. Temel..."

Oruç
Dursun Temel'e sormuş
- Uşağum oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyepilursun?
Temal - 100 tane demiş.
Dursun - Hadi oradan yesen yesen 1 tane yersin geriye kalan 99 hamsiyi oruçsuz yersin demiş. Bu espri Temel'in çok hoşuna gitmiş. Yolda Cemal'i görmüş ve hemen sormuş
- Uşağum oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyepilursun ?
Cemal - 50 demiş.
-Ha uşağum 100 deseydun sana müthiş bir espiri yapacaktum demiş.

Süper
Temel arabayla giderken bakmış benzini bitiyor. Hemen en yakın benzinciye girmiş, pompanın yanında durmuş, arabadan inip benzin deposunu açmış, başlamış işemeye. Temel'in işediğini g ören pompacı
"-Ya sen ne yapıyorsun, bu yaptığın normal mi?".
Temel "yooo Süper."

Piyano
Temel Laz olduğu için kendinden nefret ediyormuş. Amerikaya gitmiş ve birçok ameliyattan sonra burnunu düzelttirmiş, iyi şekilde İngilizce öğrenmiş ve meşhur bir piyanist olmuş. Birgün büyük bir topluluğa konser verdikten sonra seyircileri selamlarken ön taraftan bir ses duymuş:
-Helal sana hemşerum, çok iyi çalayusun da!
Temel: - Benim Laz olduğumu nereden anladın yahu. Halbuki Lazlara benzememek için bir sürü ameliyat oldum.
- Nasıl anlamayayım, demiş adam. Bütün piyanistler otururken sandalyeyi kendilerine çekerler, sen ise sandalyeye oturup piyanoyu kendine çekeyusun.

Akvaryum
Temel bir gün bir hayvanat bahçesine gitmiş. Akvaryumların yanında birini görmüş. Adam elini akvaryumun neresine götürse balık da takip ediyormuş. Temel sormuş:
- Ula bu nası oliyi?
Adam: - Her zaman daha zeki olan yaratıklar kendinden daha az zeki olanları yönetebilirler demiş.
Adam oradan uzaklaşmış. Bir kaç dakika sonra geldiğinde bir de ne görsün? Temel kafasını akvaryuma sokmuş ağzını balıklar gibi bir açıp bir kapatıyor.

Eczane
Temel eczacılık fakültesini bitirmiş. Fakat eczane açacak parası yok, Girmiş bir eczaneye:
- Beyefendi sizde soğan var mı?
Adam Temel'i başından savmış.Temel bu durur mu? Hergün yeni saçma soru larla geliyormuş. Birgün eczacı Temel'e:
-Kardeşim senin derdin ne? -Burayı bana sat.
Eczaci kurtulmak icin eczaneyi satmış,birkaç gun sonra Eczaneyi satan a dam içeri girmiş,Temel'e:
-Siz de soğan varmı? demiş...
Temel adama 'biz de soğan var ama senin reçeten var mı?'demis...

Çay
Temel uzun yoldan gelir ve yol boyunca da eşini hayal eder durur. Ama eve geldiğinde çok yorgundur ve bu yüzden performansı ile ilgili tereddütleri vardır... Ya yorgunluktan birşey olmazsa, ya yapamazsam rezil olurum diye düşünür. Sonunda ne yapacağına karar verir ve fadimeye seslenir...
- Fadime suyu ocağa koy! Olmazsa çay demleruz!

Tahlil
Temel hastaneye gitmektedir. Girişte birinin agladığını görür.
Yaklaşır ve sorar: "Hayrola hemşerim! Neden ağlıyorsun?".
Adam: "Kan tahlili yaptırmaya geldim. Parmağımı kestiler." der.
Bu sefer Temel daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başlar. Bu sefer susan adam Temel'e sorar:
"Hayırdır hemşerim. Sen niye ağlamaya başladın?".
Temel: " Ben..." der, "İdrar tahlili yaptırmaya geldim..."

Avcı Temel
Dört kişilik avcı grubu, tecrübeli avcı Temel'in önderliğinde ormanda ilerlemektedirler. Karşılarına küçük bir delik çıkar. Temel yatın yere tavşan deliği! Bütün avcılar yere yatarlar. Gerçekten bir müddet sonra delikten tavşan çıkar. Avcılar hemen Vururlar.
Tekrara yürümeye başlarlar. Bir süre sonra büyük bir delik çıkar karşılarına. Temel: "Yatın yere, tilki deliği!" Yatarlar. Biraz sonra tilki çıkar onu da vururlar. Tekrar düşerler.
Bu defa daha büyük bir delik çıkar. Temel:" Yatın yere ayı ini", Yere yatarlar ve çıkan ayıyı vururlar. İyice keyiflenen avcılar yürümeye devam ederler. Kısa bir zaman sonra kocaman bir deliğin başında dururlar. Acemiler hep birden Temel'e bakaralar. Temel:"Uşaklar ne çıkacağunu bilmeyrum. Ama yatın ne çıkarsa bahtumuza!" Ertesi gün gazetelerde:
Dört avcı tren altında can verdi...

Refleks
Temel İstanbul'a gelmiş ve İstanbullu bir kızla flört etmeye başlamış. Beraber yolda yürürlerken kız dalgınlıkla bir muz kabuğuna basmış. Sendelemiş, fakat tam düşeceği sırada tekrar dengesini sağlayıp son anda yere düşmekten kurtulmuş. Ve Temele demiş ki:
- Nasıl refleksim iyi mi?
Sendelediği sırada kızın iç çamaşırı olmadığını da gören Temel cevap vermiş :
- Uyy siz ona refleks mi diyisınız ?

Alkol Kontrolü
Trafik memurları bir gün, trafik kontrolü yapıyorlarmış. Karşıdan gelen Temel ile Fadime’yi gören komiser hemen arabayı durdurmuş. İkisini de emniyetkemeri takılmış görünce,
- Ya beyefendi bu gün yaptığımız kontrolde tek emniyet kemerini takan çift sizsiniz, bu yüzden size 500 milyon ödül veriyoruz der. "Ama merak ettik bu parayla ne yapacaksınız. Temel sevinçle
- "Ne yapacağım hemen gidip kendime bir ehliyet alacağum der. Komiser şaşkın şaşkın
- "Ne ehliyetiniz yok mu der, Fadime olayı toparlamak için, kusura bakmayın memur bey temel içince ne dediğini bilmez” der. Komiser daha da şaşkınlıkla
- "Ne bir de içkili misiniz diye haykırır. Arkadan yaşlı adam öne atılır ve
- "Ben demiş idum çalıntı arabayla yola çıkmayalum başumuza bi iş gelir diye. Komiser neye uğradığını şaşırmışken, bagajdan atlayan İdruste koşa koşa gelerek
- "Ne oldi geçtuk mi sınırı"der.

Pijama
Temel Dursun'a misafirliğe gitmiş. Fakat bi zaman sonra bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlamış. Dursun
- "Temel bu akşam gitme, çok yağmur yağıyor. Burda kal yarın gidersin.Yoksa çok ıslanırsın" demiş. Temel kabul etmiş. Bir ara Temel ortalıktan kaybolmuş. Sonra kapı çalmış. Kapıyı açan Dursun Temel'i sırılsıklam karşısında görünce şaşkın bi halde sormuş:
- Ula Temel bu ne hal? Temel de
- "Haçan pijamalarımı almağa cittum" demiş.

Papağan
Fadimeyle Temel buluşmaya gitmişler. Fadimenin elinde birde papağanı varmış. Temel sormuş:
- Hangi dili konuşaği bu kuş?
Fadime:- ze ingliş. lafğanse. a capan
Temel:- Lazca bilmiyor mu?
Fadime: -Bilmiyor
Temel: -Ha ha haa ula boşuna büyütmüşsün o kadar burunu

Sıra
Temel otobüse binmek için bilet alacakmış bilet bayisinin önüne gitmiş ve ufak 'n'şeklinde bulunan pencereden içeriye doğru eğilerek,
- Beyfendi bir otobüs bileti verirmisiniz demiş.
Gişedeki adam lütfen sıraya geçermisiniz diye seslenmiş temele. Temel şaşırmış çünkü sırada kimse yokmuş. Temel tekrar gişedeki adama; - Arkadaş bir bilet istiyorum demiş adam biraz daha sestonunu arttırarak sıraya geçin demiş. Temel şaşkın bir halde.
- Tekrar yav kardeşim bir bilet verirmisin demiş adam bu sefer yüksek sesle sıraya geç be kardeşim demiş. O arada temelin beklediği otobüs gelmiş ama temel hala bileti alamamış.Temel yine; - Etme kardeşim ver bileti daa otobüs geldi demiş. Adam yav sıraya geç dedik ya deyince artık temel zivanadan çıkmış ve 'n' şeklindeki pencereden adama sağlam bir yumruk oturtturmuş. Adam;
- Ne kim vurdu lan bana kim o lan diye başını'n'şeklindeki camdan dışarıya çıkarıp karşısında temel'i görünce
Temel; - Ben ne bileyum uşağum baksana sırada bu kadar adam var kim bilur kim vurdu saaa.

T.H.P
Temel sabah uçağı ile parise gidiyor. İşlerini tamamlayıp akşam uçağı ile istanbula dönmek istemekte...aksilik uçagi kaçırır. Saat 23.30 de lüks bir otelin yolunu tutar. odasına çıkıp uyur. sabah saat 7'de resepsiyona gidip hesabını sorar.
Eline bir fatura uzatırlar temel şaşırır.Ulan bir başımızı koyduk ve kalktik 400 dolar... Olurmu. der. - Ama efendim hizmetlerimiz var.
Temel faturaya bakar T.K.P 100$
- T.K.P ne?
- Tenis kortlarını kullanma parası.
Ben kullanmadım ki der temel.
- Kullansaydınız efendim 6 tane kortumuz var. Der
Resepsiyon memuru yine bakar H.K.P 150$
- Bu ne?
- Havuzu kullanma parası
- Kullanmadim ki der temel. Resepsiyon memuru gayet sakin bir şekilde kullansaydiniz 3 tane havuzumuz var 2 tanesi olimpik.
Temel çok sinirlenir ve hemen bir kalem ister. Faturanın altına aynen sunu yazar.
T.H.P 500$. Ve resepsiyon memuruna uzatır.
- Ver bakalım 100$ sizinde bana 500$ borcunuz vardır, der Temel. Resepsiyon memuru şaşırır.
- T.H.P ne oluyor?
Temeli Halletme Parası.
Aman efendim olurmu öyle şey estağfurullah. der resepsiyon memuru.
Kardesim Temel burdaydı Halletseydiniz bütün gece...

Matematik
Trabzonlu Temel Ağa'nın sevgili torunu Eda'ya verilen ödev ile başı derttedir...Eskişehir'e göç eden "teğerli arkadaşu" Niyazi'ye başına gelenleri yazar:
Niyazicuğum. Hani benim küçük torun var ya. Geçen akşam, geturdi ödevini önüme koydi. Bi yandan da ağlay. Zaten dertlerini hep bağa açar.Dedi ki; "habunlari anliyamadum. O yüzden da yapamadum. Yarin öğretmen beni dövecek."
Dedum ki; "Ağlama uşağum, bunun içun öğretmen adam dövmez. Simdi oni çözeruk." Ne mümkün Niyazi kardaşum:
Bi tirenlan, bi otobos ayni istasyondan kalkmislar. Tiren otobostan üçte bir daha hizli gidiy. Otobos iki yerde onbeşer dakka istirahat vermis. Tiren da bi yerde durmiş, 20 dakka su almiş. Otobos saatte 60 kilometro gidiymiş. Tiren 5 saat sonra gideceği yere varmiş. Otobos ise ne vakit sonra oraya varacakmiş. Ograstum yapamadum. Uşak ağlay. Derken bubasi geldi. O da çözemedi.
Diyrum oğa ki, "damat, senun taniduğun tahsilli bi otobos şofori var ise oğa soralim, belki o bilebilur. Yahutta sabah olsun ben uşağı şoforler cemiyetine götüreyum. Onlar arasinda belki tirenle yaris etmis bi sofor vardur da bize nasihat verur." Ha, biz bi yandan da uşağa tireni tarif ediyruk. Tiren görmemis ki... Ne anasi görmis, ne bubasi. Ben da bi tek askerlukte Erzurum'dan Sivas'a gittiydum. Neysa kardasum, o gece çok kızdum. Diyeceksun ki niye? Uşak daha incir ağacından duti ayiramay; mezgiti gosteriyrum, hamsi diy; efendum, yumurtanun fabrikada yapilduğuni sanay. Biz gelduk araba yariştiriyruk.Yani efendi, otobos saatinda varsa ne olur, geç varsa ne olur? Gurbetten yolci mi bekliysun? Eğer varacagi saat onemliysa, edersun yazihaneye bi telefon, derler saga otobosun ineceği zamani.. Bu kadarluk mesele içun sabiyi subyani niye telef edersun? Uşacuklarda şarkı yok, türki yok, oyun yok; dayamis matamatigi. Ayuptur...

Laz olduğun için
Temel ilkokulun 1.sınıfına başlar,ilk gun koşa koşa eve gelir ve annesine Anne anne! öğretmen bugün okulda sayıları oğretti, herkes 9'a kadar sayabildi ben tam 14'e kadar saydım , laz olduğum için mi ?
Annesi: Evet yavrum laz oldugun için. Temel cok sevinir,
2.gun okula gider ve yine koşa koşa gelir ve annesine
Anne anne! öğretmen okulda alfabeyi öğretti, herkes d'ye kadar öğrendi ben h'ye kadar öğrendim laz olduğum için mi? der
Annesi: Evet yavrum laz olduğun için. Temel artık yerinde duramaz ertesi gun okuldan acayip mutlu bir şekilde gelir ve annesine
Anne anne bugun okuldaki arkadaslarımla boylarımızı karşılaştırdık,herkesinki 80-90 cm benimki 160 cm laz olduğum icin mi? der
Annesi: Hayir yavrum onlar 6 yaşında sen ise 16 yaşında olduğun için.

Yardım
Temel ıssız dağlarda gezerken ayağı kayar ve bir uçurumdan asağı düşerken, yamaçtan dışarı doğru büyümüş bir ağaca zorlukla tutunur.tek eli ile asılı vaziyette başlar bağırmaya "KİMSE YOK MİDUUUUR
KİMSE YOK MİDUUUUR!"
yakınlarda sesini duyacak kimse yoktur. Temel saatlerce aynı pozisyonda bağırmaya devam eder.
"KIMSE YOK MIDUUUUR ! KIMSE YOK MIDUUUUR!"
Aslen keyfine düşkın olan bu kulunun zor durumunu ve feryatlarını duyan Tanrı dayanamaz ve gik gürlemesini andıran bir ses duyulur
"EEEY KULUM TEMEL SEN DE BİLİYORSUN BUGÜNE KADAR BENİM EMİRLERİME PEK RİAYET ETMEDİN, RAKI İÇTIİN, KUMAR OYNADIN, BAŞKASININ MALINA GÖZ DİKTİN, ÇAPKINLIK YAPTIN. ANCAAAAK ŞU HALİNE DAYANAMADIM VE SANA BIR SANS DAHA VERMEK İSTERİM. EĞER İYİ BİR KUL OLMAYA SÖZ VERİRSEN SENİ KURTARACAĞIM!"
Ses kesilir. Bir sure daha sessiz kalan Temel başlar tekrar bağırmaya:
"BAŞKA KİMSE YOK MİDUUUUUR!
BAŞKA KİMSE YOK MİDUUR!"

Ceset
Temel le dursun gece bekçileriymis.Tam konservatoryumun onunden gecerlerken orada bir adamin olu yerde yattigini gormusler. Temel telsizi acmis tam polise bildirecekken dursuna demis: Ula konservatoryum nasil hecelenir? o da demis bilmiyorum..
Temel de o zaman bu oluyu eczanenein onune cekelim...

Pilot Temel
bir gün temel uçak pılotu olmuş.giderlerken uçağın sağ kanadı yanmış.sonra temel demiş;kaptanınız temel konişiyi sakın telaş etmeyun demiş.sonra aradan beş dakka geçmeden uçağın sol kanadı yanmış.sonra temel;kaptanınız temel konişiyi sakin telaş etmeyun demiş.sonra uçak düşmeye başlamış.temel;kaptnınız temel konişiyi şimdi atlaya bilirsiniz, demiş.

Penguen
Temel ile dursun Bir gün Sokakta bir penguen bulmuslar ve onu karakola göturmusler komser onlara bu hayvanı cabuk hayvanat bahcesine göturun demiş. aksama doğru komser pencereden dısarı bakarken temel İle dursun pengueni ortalarına almıs gezdiriyorlar.Komser pencereyi acıp demişki
Komser-'Ula usaklar ben size o hayvanı hayvanat bahjcesine götürün demedim mi
Teme ile Dursun kızgın bi sekil de
Temel ile Dursun-'tamam da göturdük simdide sinemaya götüreyruz demişler

"Z" harfi
Temel mahkemede hakimin huzuruna geçmiş hakim sormuş oğlum ismin ne temel fakat *z* si yok demiş. hakimde eeeee oğlum *temel*isminde zaten *z* harfi yoktur. demiş. temelde hemen karşılığını verir.. ,,ee biz ne dedik ,

Garaj
hava çok karlı radyo'dan her gün yayın yapılıyormuş
- Bu gün yollar karlı yolların buz tutma ihtimali var o yüzden sağ taraftan gidin yada sol taraftan gidin. Temel bu yayınlara göre sağ ya da soldan hareket ediyormuş.Yine yağışlı bir gün radyo yine yayın yapıyormuş radyodaki kadın
- Bu gün yollar yine buzlu tam şu taraftan gidin derken yayın kesilmiş. Temel'de yanında oturan Fadime'ye dönmüş
-Haçen kadın açikleme yapemadu yayin kesuldu şimdi arabayu ne tarafe çekelum Fadime hemen cevap vermiş;
- Uşağum bu gün bırak araba garajda galsun

Öksürük
Temel ile Dursun doktora gitmişler. Dursun öksürüyor, Temel ise kabız imiş. Doktor bunlara birer şurup vermiş fakat şişeler karışmış.Doktor bir hafta sonra kontrole gelmelerini istemiş. Bir hafta sonra Dursun doktora gitmiş. Doktor "nasıl oldun, öksürüğün geçti mi?" diye sormuş. Dursun ise "Toktor pey haçan cesaret edup te öksüremeyrum" demiş

Bebek
Temel komutandan izin istemiş ve eklemiş:
-Çocuğum olacakta!
Komutan:
-Ne zaman? demiş. Temel:
-İzin verirseniz eve gittikten 9 ay sonra demiş.

Yemek
temel birgün ispanyaya gitmiş bir arkadaşının tavsiyesi ile bir restuaranta girmiş ve bana engüzel yemeği getirin demiş garsonun getirdiği yemeği temel afiyetle yemiş ve garson bu yemeğin ne olduğunu sormuş garsonda boğanın testisleri demiş ve temel ispanyadan ayrılıp türki yeye dönmüş daha sonra temel işleri nedeniyle tekrar ispanyaya gitmiş ve aynı lokanta ya yemek yemek için girmiş ve aynı yemeği sipariş etmiş garson yemeği getirdikten sonra temel afiyet ile yemiş yedikten sonra garsona sormuş demişki ya garson bey buseferki biraz küçüktü demiş garsonda temele e! her zaman matador kazanacak değilya demiş

Bulgu
temel bilim adamı iken temeli dünya bilimadamları toplantısına çağırırlar. avrupalı bilginler başlar;bizim yaptığımız kazılarda 25m. aşşağı indik ve telefon koabloları bulduk. demek ki bizim atalarımız telefon kullanmışlar diye övüne övüne konuşmuşlar.sıra bizim temele gelir;biz yaptığımız kazılarda 50m. aşşağı indik bişey bulamadık, demek ki bizim atalarımız cep telefonu kullanmışlar"demiş.

Muhallebi
Temel ile Dursun Amerika'da yaşarlarken paraları bitmiş ve bir banka soymayı kafalarına koymuşlar. Gece yarısı olmuş,Dursun ve Temel kapıları açıp içeride kasaları aramaya koyulmuşlar. Temel bir kasa görmüş, açmışlar ve içinden bir kase muhallebi çıkmış. E bu kadar uğraştık boşa gitmesin demişler ve bunu Temel afiyetle yemiş. Daha sonra bir kasa daha görmüşler ve onu da açmışlar bir kase muhallebi daha. Bunu da Dursun yemiş. Tabii ikisi de şaşırmış koca bankada nasıl para olmaz diye ve orayı terk etmişler.Ertesi gün gazetelerde manşet :
"Dünyanın en büyük Sperm Bankası soyuldu!.."

Eyaletlerin Hikayesi
Temel ile Idris cok eskiden bir yolculugacikmislar.Temel'in arkasinda saz, Idris'in sirtinda azik, Asya'yi gecip, Amerika'ya gelmisler. Burda dolasirken birden etraflarini kizilderililer sarmis.
Napicaz derken Temel:
-"Ben sazimi cikartip caligim, bunlar boyle birsey gormemislerdir,"deyip baslamis saz calmaya. Temel'in saz calisini duyan butun kizilderililer son hizla kacmislar.
Bunun uzerine Idris:
-"Buraya bir tek saz yetti, buranin adi TekSaz olsun" demis.
Gene yola koyulmuslar. Bir gun yine kizilderiler etraflarini sarmislar,
Temel gene ayni taktik saz calmis. Sazi duyan yerliler iyicene sinirlenip uzerlerine yurumeye baslamislar Temel ile Idrisin.
Bunun uzerine Idris guzel bir yellenmis. Kokuya dayanamayan kizilderilerin hepsi vin.
Temel:
-"Buranin adi da Laz VeGaz olsun bari," demis.
Dolasmaya devam ederlerken gene kizilderililer saldirmislar. Temel baslamissaza, ama sazi duyan kizilderililer cok sinirlenip almislar sazi, Temelin uygun bir yerine monte etmisler ve gitmisler. Bunun uzerine Idris:
-"Buranin adi da ArkanSaz olsun".

Kılçık

Temel bir gün trene binmiş.hamsilerini çıkarır kılçıklarını bir yana etlerini bir yana ayırır.etlerini poşete sarıp camdan atar.kılçıklarını ekmeğin arasına koyup yemeğe başlar.karşısındaki adam şaşırır ve 'niye etlerini attın kılçıklarını yiyorsun'der.
Temel'de karadenizliler kılçıklarını yedikleri için akıllıdır der.
adam imrenir bir tane kılçıklı ekmek ister.Temel olur ama tanesine '500bin' isterim der.
Adam 'tamam' der ve 5 tane yer. Tabii çok hoşuna gider. Sonra'yahu beğendim yedim ama sana 2,5 milyon verdim, hamsinin kilosu zaten o kadar'der.
Temel'in cevabı 'bak gördün mü? akıllanmaya başladın'olur.

Savaş Hilesi

trabzonlularla kayserililer savaş yapıyorlarmış. kayserililer trabzonlularda temelle dursun çoktur diyip bağırıyorlarmış kalkanı vuruyorlarmış bizim temelle dursunun da bu aralar kulakları pek duymazmış. o yüzden trabzon ordusunda tek temelle dursun onlar kalmış. dursun demişki bizde ahmet diyelim kalkanı vuralım mehmet diyelim kalkanı vuralım demişler bağırmaya başlamışlar ama kimse kalkmamış . bu arada temelde yerde 500.000TL bulmuş ve cömert davranarak ha bu 500.000TL kimundur daa diye bağırmış ve herkez ayağa kalkınca kayserililerin hepsi vurulmuşlar . (savaşın galibi bizim trabzonlulardır daa)
Fren sistemi

Bir gün Temel,İtalyan ve Fransız fren testi yapıyorlarmış.İtalyan Ferrari ile duvara 1cm kala durmuş. İtalyan: Benim arabamda ABS var demiş.
Fransız Audi ile duvara 1mm kala durmuş. Fransız:Benim arabamda ASR var demiş.
Sonra Temel Doğan ile duvara geçirmiş.Temeli kan revan içinde arabadan çıkarmışlar. İtalyan ve Fransız:Senin arabanda hangi fren sistemi var demişler.
Temel:Benim arabada ASD (Anasını Satsan Durmaz)sistemi var demiş.
Tüp Geçit

İstanbul'a tüp geçit yapılması için ihale açılmış, Amerika, Japonya vs. hepsi teklif vermiş, 10 milyar, 20 milyar dolar... Bizim Temel'le Dursun ise 10 bin dolar teklif etmiş.
Komisyon gitmiş Trabzon'a Temel'le Dursun'u görmeye... Demişler ki,
-- İhaleyi size vereceğiz, anlatın bakalım projenizi?
Temel başlamış anlatmaya...
-- Ben gidicem Anadolu yakasına başlıycam denizin altından kazmaya, İdris'de gidecek Avrupa yakasından kazacak. Denizin altında ortada buluşucaz.
Yetkililer sormuş ;
-- Peki ya hic buluşamazsanız ne olacak ?
İdris bu sefer atılmış ;
-- O zaman bir tüp geçit fiyatına iki tüp geçit yaptırmış olacaksınız
Altın Pisuvar

Bir gün Temel eglenmek için bir yer ariyormus. Daha önceleri barlara gidiyormus fakat simdi gidecek farkli bir yer ariyormus. Bir arkadasi ona Sari Bar adli bir yer önermis.Oda gitmis fakat diger yerlerden hiçbir farki yokmus. Neyse demis içkisini içmis tuvalete gitmis . Bir de ne görsün altin bir pisuvar var.
Cok sasirmis daha sonra pisuvara iseyip gitmis.
Obür gün yine gelmis ve içkisini içip tuvalete gitmis. Bir de ne görsün altin pisuvar yerinde yok.
Barmene gidip "Tek farkunuz altun pisuvardu, sinci o da yok" demis.
Barmen barda oturan iri yari adama
"Necmi abii senin saksafona iseyen adam geldi" demis.
Balık Avı

Temel Kuzey Kutbuna gider. Buzda balik avlamak çok popüler oldugunu duyar, hemen kendine bir olta alir ve buldugu ilk genis buzlu alanda ise girisir.
Tam buzu kirmaya çalisirken gümbür gümbür bir ses duyar:
"Orada balik bulamazsin!".
Ne oldugunu anlamayarak etrafina bakinir ama sesin nereden geldigini çözemez. Biraz ileriye gidip tekrar buzu kirmaya çalisirken ayni ses yine duyulur:
"Sana söyledim geri zekali, orada balik bulamazsin!!".
Temel korku içinde basini yukari kaldirir ve dehset içinde sorar:
"Tanrim? Sen misin?".
Ayni ses cevap verir:
"Hayir, ben buz hokey sahasinin bekçisiyim"
Temel'e Mercedes Lazım

Bizim Temel ile Cemal bir gun luks bir otelin lobisinde harika bir hatun gorurler.Temel der ki, 'Ula Cemal, gidip bi bakayim, bu kadindan is cikar mi?'
Temel yaklasir kadina, sorar :
- 'Benimle bi yemek yemek ister misiniz ?'
- 'Bahse girerim su kapidaki Mercedes sizin degil'
- 'Degildir'
- 'Soyle iyi durumda bir banka hesabiniz da yoktur sanirim'
- 'Yoktur'
- 'Karadeniz kiyilarinda soyle iki katli bir ciftlik eviniz de yoktur heralde'
- 'Yoktur'
- 'Hadi o zaman cek arabani!'
Temel boynu bukuk doner Cemal'in yanina :
- 'Ula Cemal, benim Limuzini sana versem Mersedesini bana verirsin?'
- 'Veririm Temel'im'
- 'Bi telefon etsem kendi bankamda bana hesap acarlar mi ?'
- 'Acarlar Temel'im'
- 'Tamam o da kolay da, heralde bizim peder ucuncu kati yikmama izin vermez'
Kola makinası

Temel kola makinalarinin birinin karsisina geçmis, jeton atip kola aliyormus.jeton atip kola aliyomus jeton atip kola aliyomus.
yanina kendi halinde bir adam gelmis ve;
-'ha temel ne yapiyursun da'demis. temel'de;
-'karisma usagum sansim yaver gideyur' demis

Burasi Amerika

Temel Dallas'daki kuzeni Dursun'u görmeye gitmis. Dursun Temel'i havaalaninda karsilamis. Beraberce disari çikmislar. Temel bir bakmis 10 metre boyunda bir limuzin! "Uyyy, amma da büyük bu,da!"
Dursun hafifçe gülmüs. "Temelim burası Amerika! Bura da herbirsey büyük!"
Yola çikmislar, Dursun'un çiftliğinin kapisindan içeri girmisler. Git git bir türlü eve varmiyorlar. Temel saskinlik içinde: "Uyy, amma da büyük çiftlik daaa!"
Dursun gene hafifçe gülmüs. "Temelim burasy Amerika! Burada herbirsey büyük!"
Neyse, aksam olmus, yemek salonuna geçmisler. Salonun ortasinda kocaman bir masa. Bir ucunda Temel bir ucunda Dursun. Temel Dursun'u taa uzaktan zor seçiyor. "Uyy!" diye baaarmis. "ammabüyük masa, da!"
Dursun'un sesi gelmis "Temelim burasi Amerika! Bura da herbirsey büyük!"
Yemekten sonra Temel'in tuvalete gitmesi gerekmis. Dursun:
"Temelim, alt kata in, soldan üçüncü kapi" diye tarif etmis. Temel alt kata inmis ama sol yerine sagdan üçüncü kapiya girmis. Orasi evin havuzunun oldugu yermis.Heryer karanlik oldugu için Temel elektrik düğmesini ararken havuza düsmüs. Can havliyle bağırmaya baslamis:
"Sifonu çekmeyiiin!!Sifonu çekmeyiiin!"

Aynı yerde

Temel uzun zamandir görmedigi arkadasi Cemal'le Istanbul'da
karsilasinca :
- Usak nasilsun pakayum?
- Iyiyum...
- Çocuklarin nasildur?
- Onlar da iyidur.
- Peki karin nasildur?
Temel böyle sorunca Cemal'in birden yüzü degisir...Temel
arkadasinin karisinin geçen yil öldügünü hatirlayip hemen söyle der:
- Yani hala ayni mezarda mi yatiyii?

Temel'in gazetesi

Temel bir dag basinda oturuyormus ve en büyük zevki günlük gazete okumakmis fakat tembelmis ve gazete alabilecegi tek yer oturdugu dagin etegindeki bakkalmis.Bu is icin hep Fadimeyi gönderirmis. Fadime birgün sıkılmıs ve pazartesi günü 7 tane o günün gazetesinden almis. Ve pazartesi günü bir gazete verip digerlerini saklamis. Ertesi gün Temel gazete isteyince dün aldigi gazetelerden birini ben cikiyorum deyip islerini hallettikten sonra cikarip vermis. Çarsamba günü yine Temel gazete istemis Fadime yine islerini halledip temele gazeteyi vermis. Persembe günü yine Temel gazete istemis Fadime yine vermis. Aksama dogru Temel Fadimeyi cagirip "Fadime" demis.
"Dünyada ne salak insanlar var;dört gündür ayni adam ayni yerdeki agaca arabasini carpiyor".


RandevuTemel, Dursun'la şafakta köprü altında buluşmak için anlaşmışlar.Temel demiş ki, yatsiya cadar celdim celdim,celmeüm cidersun Tren

Temel ve iki arkadasi istanbul'dan Trabzona'a gitmek üzere tren garina giderler. İlk Trabzon treni 1 saat sonradir, bileti alirlar. Ne yapalim bir saat diy düsünürken yemege gitmeye karar verirler. Yemekte sohbet, muhabbet saate bir bakarlar ki 1 saati geçmis. Hemen kosarlar tren garina ama tren gitmiş. Yine bilet alirlar 1 saat sonrasi için. Ne yapalim vakiti nasil geçirelim derken kahveye giderler. Çaylar kahveler sohbetler uzar da uzar ve saate
baktiklarinda 1 saat olmasina 5 dakika vardir. Hemen kosarlar gara ama trene yetisemezler.Giseye gidip sorarlar yine Trabzon'a gidicek tren varmi diye.Gisedeki adam
"Bakin bu son tren eger bunuda kaçirirsaniz Trabzon'a bugün dönemezsiniz" der .
Bileti alırla yine sikilmislar ne yapalim derken pastaneye gitmeye karar vermisler. Pastalar, kekler, çörekler muhabbet derken saate bir bakmislar ki 1saat olmak üzere hemen kosmuslar gara. Tren yeni hareket ediyor, içlerinden biri uzun ilk vagonu yakalamis, digeri orta boylu son vagona tutmus. Tren gitmis,Temel oturmus yere baslamis gülmeye. Gise memuru yanina gelmis.
"Sen ne garip adamsin. 3 tren kaçirdin, arkadaslarin gitti, sen kaldin, aglayacagina gülüyorsun be adam.
Temel : "Uy hemserum onlar beni geçirmeye geldiydu ben ona güleyrum"demis.

Çölde

Temel colun ortasinda susuz kalmis. Birden cin gelmis uc dilekte
bulunmasini istemis.
-Su.
-Bir sise buz gibi su gelmis. Cin,
-Bu sise hic bitmez. Bittikce kendiliginden dolar, obur dileklerin neydi?.
Temel,
-Bu siseden iki tane daha.

Temel fotografcıda

Temel bir gün fotoğrafını çektirmek istemiş. Fotoğrafçıya;
- Ben fotograf çektirmek istiyorum. Lakin vesikalık olmayacak.
Fotoğrafçı;
- Olur efendim. 24 çarpı 32'ye ne dersiniz?
Temel;
-432 eder de, haçan punin konimuzlan ne alakasi vardur? Pilot

Temel ile Cemal pilot olmaya karar vermisler.Bu amacla kursu
bitirip diplomalarini almislar.Ve ilk seferlerini yapmak üzere
ucakla havalanmislar. Inise gececekleri sirada Temel, Cemal'e dönüp:
-Simdi kuleden haber geldi..Bu hava limaninin pisti oldukca kisaymis.
Bu yüzden tekerlekler yere deger degmez, frenlere sonuna kadar asil
ki, pistin disina cikmayalim, demis.
Az sonra inise gecmisler.Tekerlekler yere deger degmez, Cemal frenlere asilmis.Ucak kil payi pistten cikmadan durmus.Temel alnindaki terlerisilerken Cemal'e dönüp
:-Bu ne bicim pist? 50 metrelik yerde ucak durur mu? Cemal basini ikiyana sallayip cevaplamis:
-Haklisin Temel..Bir de su yanlara baksana..Eni de en az 10 km.var....

Karadenizli Bir Babadan Ogluna Mektup

Uy sevgili usagum!

Allah'in selami tabiidur. Mektubu cok yavas yazayrum, cunkim bilirum ki,
cabuk okuyamazsun.. Benden yana sual
edersen, Allahuma pin sukur iyiyum, yeni pir is puldum.. Emrimde yuze
yakin adam var, hepsi de sessuz sedasuz, kendi
hallerinde. Ne is puldugumu soraysan soyleyecegum patlama, mezarluk
pekcisi oldum..
Bacin Emine bir usak doguracak, daha erkek midur, kiz midur, pelli
degil. Hacan o yuzden saga dayi mi oldin, teyze mi oldin soyleyemeyrum..
Temel emicen de tukkan actu, o da otuza aldigini yirmipese verir, surumden kazaniyormus oyle dedi..
Bizim koye findukcularin Temel'i muhtar sectuk, akillu usak da. Gecen
gun hepimizu zelzeleye karsi asi etturdu. Temel akilludur, hemde durusttur.. Gecenlerde bir taksinin soforu koye varmis, muhtari arayu, meger yolda pir tavuk ezmus sahibini soraymus.. Muhtar Temel tavuga pakmis, hapu bizden degildur, pizum koyde yassu tavuk yoktur, demis..
Senin kucugun Memet cok akullu bir usak cikti. Gecen gun tepeye varmis,
elinde bir ip sallayup duriy.. Anan, uy usagim ne edeysun orada demis.. O da heva turumuna bakayrum demis. Cektum oni aksam karsuma, anlat bakayum su hava turumu isinu dedim. Anlatti, meger ip sallanunca havanin ruzgarli oldugunu, ip islaninca da yagmur yagdigunu anlaymis..
Cok akillu usak vesselam. Sen o yasta boyle akillu degildun!
Yaa iste boyle usagum.. Memlecetten saga pol pol havadis.. Yeni havadis olursa yine yazayrum.. Baki Hudaya emanet ol.
Baban
Not: Mektupa para koyacaktum, ama gec akluma geldu, zarfu kapatmisum

Temel atma töreni

Adamin biri bir gün Karadeniz Bölgesi'nde gezmeye gider.
Arabasiyla ilerlerken bakar bir uçurumun kenarinda muhtesem bir manzara ve de bir grup yöreli davul zurna kemençe horon
tepiyorlar. Çeker arabasini ve baslar seyretmeye,ama o da ne... Adamlar bir tur atip geliyorlar uçurumun basina ve halayin basindakini atiyorlar asagiya...Sonra bi tur daha ve yine bi adam asagiya...
Turist dayanamaz yaklasir yanlarina ve sorar:
- Kardesim ne diye atiyosunuz adamlari asagiya?
Içlerinden biri cevap verir:
-Haçan biz burada Temel atma töreni yapayruk.......

Prova

Temel iş için gittiği bir şehirde birkaç günlüğüne bir otele yerleşmiş.
Akşam yatma vakti yatağa girdiğinde yan otel odalarının birinde büyük
bir gürültü. Temel rahatsız olduğundan uyku tutmayınca gidip uyarmak
istemiş. Kapıyı çalıp, durumu anlatınca kapıyı açan;
- Kusura bakmayın biz müzisyeniz yarın bir konserimiz var da prova
yapıyoruz.
Anlayışla karşılamış Temel, ve geri dönmüş. Ertesi gün yine aynı gürültü
ve yine uykusuzluk. Tekrar gitmiş ve kapıyı çaldığında yine aynı cevapla
karşılaşmış ve yine anlayışla karşılaşmış.
Bu durumlar birkaç gün bu şekilde sürmüş. Bir gün akşam müzisyenlerden
gürültüye devam ama kapıyı çalan yok. Merak etmişler;
-Bu Temel'e bir şey oldu galiba
Kapısını çalmışlar Temel'in ama kapıyı açan yok. Bir yolunu bulup içeri
girmişler. Yatak odasından Temel'in tuhaf sesleri geliyor. Yavaşça
yaklaşmışlar Temel yatağın üzerinde mastürbasyon vaziyetlerinde. Biri
dayanamamış sormuş:
-Arkadaş bu ne vaziyet?
Temel de;
-Bugün prova yapiyrum, haçan yarin hepinizun anasini....

Vampir Temel

Bir tepenin ardında 3 tane vampir duruyormuş.. Adları Hank , Frank ve tabii
ki Temel .. Hank benim karnım acıktı bir şöyle uçayım da karnımı doyurup geleyim demiş . Bu uçmuş bi 15 dk sonra geri gelmiş ağzı burnu kan içinde
Bizimkiler nerden buldun? diye sormuşlar .
O da"Şurda sıralı ışıklar var ya demiş işte orda tombik bir kadın yatıyordu .. Daldım başta çok debelendiama sonunda teslim oldu" demiş ..
Frank da ben bi karınımı doyurayımdeyip o da uçmuş. Oda 15 dk sonra geri gelmiş ..Tabii ki onunda ağzı burnu kan içinde!
Ona da sormuşlar nerden buldun diye.
O da "Şurda 3 tane ışık var ya demiş, işte orda bi adam buldum bende onun kanını içtim geldim demiş . En son bizim Temel bende karnımı doyurup da geleyim demiş .. O da uçmuş fakat hemen gelmiş, üstelik ağzı burnu kan içinde. Bunlar merak edip sormuşlar sen ne kadar hızlısın bu kadar çabuk nasıl buldun demişler . Bizim Temel de
"Şurda direk var ya demiş gördünüz mü?"
Onlar da evet demişler .
"He işte ben o direği görmedim de"

Laz sorulari:

1.Bir laz pilot ucagi nasil ucurur?..
Dinamitle.
2.Bir laz gülmekten katila katila ölmüs..
Otopsi yapmislar... Espiriyi bulamamislar.
3.Bir lazi sinifta nasil teshis edebilirsiniz?..
Ögretmen tahtayi silerken o da defterini siler...
4.Bir lazi cenazede nasil teshis edebilirsiniz?...
Sadece o hediye getirmistir...
5.Istanbul-Trabzon ucaginda nicin film gösterilmiyormus?...
Film bitince ucaktakiler arka kapidan cikiyorlarmis...
6.Dolapta iskelet ne anlama gelir?...
Laz saklambac oynamis...
7.Rize'deki köpeklerin burnu neden basiktir?...
Park etmis otomobilleri kovaladiklari icin...
8.Lazlar buz dolabinda nicin bos sise bulundurur?...
Icki icmeyen misafirler icin...

Orman

Temel'le Dursun ormanda uyuyorlarken bir ara Dursun Temel'e sesleniyor:
-Temel, ormanin guzeligine bak!.
Temel:
-Agaclardan goremiyorum ki.

Süzme

Temelin 8 tane cocugu varmis ama hepsi de birbirinden salak,
gerizekaliymis. Temel ve karisi Fadime doktora gitmisler.Durumu
anlatmislar. Böyle böyle biz artik cocuk istemiyoruz demisler. Doktor
bunlara 1-2 kutu prezervatif vermis. Nasil kullanilacagini falan anlatmis
yollamis. Neyse bunlar kullana kullana bir gün prezervatifleri kalmamis
Temel kara kara düsünmeye baslamis . Ne yapsak ne etsek diye Fadime "Dur ben sana dantelden örüvereyim demis" Olcüyü falan almis 1-2 gün icinde örmüs. aradan 9 ay gecmis Temel ile Fadimenin 1 cocuklari daha olmus. Zamanla cocuk büyümüs, 9-10 yaslarina gelmis. Ama nasi bi cocuk zeki mi zeki, firlama mi firlama . Önceki 8 ine hiç benzemiyo. Tum sinavlarda birinci, sporda tum sehrin en iyisi, Köyün en zeki,atilgan cocugu olmus.
Bir gün Temel kahvede otururken sormuslar :
" Ya Temel senin 9 cocugun 8'i deli mi deli bu sonuncusu nasi oluyor da
bu kadar akilli oldu?" Temel gerine gerine cevap vermis :
" Suzme o, suzme."



Tecavüz

Kadinin birinin arabasi otobanin ortasinda bozulmus. Kadin arabasini kenara çekmis ve yardim bulabilmek amaciyla otobanin kenarinda yürümeye baslamis. Bu sirada yanina yaklasan kötü niyetli bir adam kadina tecavüz etmeye kalkmis. Kadin kendini korumak için çantasina uzanmis ve eline aldigi biçak ile adamin cinsel uzvunu hizla kesmis. Kadin kestigi bu
parçayi hizla uzaklara firlatarak oradan kaçmis. Tam bu sirada Idris ile
Temel otoyolda otomobilleri ile yol almaktadirlar. Adamin seyi gelir ve
bizimkilerin camina çarparak seker. Bunun üzerine Temel Idris'e dönerek : Uy ula idris sinekteki mala bak usagum ...

Noşut

Temel Afrika'ya safariye gitmiş. İlk günün sonunda gece otelin lobisinde
avcılar konuşuyormuş. İngiliz ben bugün 1 gergedan vurdum demiş. Fransız
ben de 1 aslan vurdum demiş. Temel de ben de 1 noşut vurdum demiş. İngilizle Fransız anlamamış ama cehaletleri belli olmasın diye de sormamışlar. Ertesi gün yine ava gidilmiş gece yine toplanmışlar. İngiliz ben 2 kaplan vurdum demiş.Fransız ben de 1 fil vurdum demiş. Temel ben 4 noşut vurdum demiş.İngiliz dayanamamış sormuş:
"Kusura bakma ama noşut nasıl birşeydir? Bunca yıllık avcıyım hiç duymadım."
Temel de "Ben de ilk defa burda gördüm. Kara kara birşeyler insana benziyorlar. ellerini kaldırıp noşut noşut diye bağırıyorlar demiş.

Ah şu medya!

Temel bir gun hamama gider Herkezin uzerinde pestemal vardir ama temelin
uzerinde bir gazete kagidi sarilidir .... Temel e sorarlar
- Temel hayirdir niye pestemal degilde gazete kagidi
Temel cevap verir:
-Oglum medya herseyi buyutuyor..

Temel ve çoban

Bir gün dagda gariban bir çoban zengin agasinin yüzlerce koyununu
otlatirken yanina birisi yaklasmis. Temel:
- Hey hemserim kolay gelsin. Sana burda kaç koyun oldugunu söylersem
banabir koyun verirmisin. Gariban çoban biraz düsünmüs ve aklindan
"Ulan ben bile burada kaç koyunoldugunu bazen sasiriyorum bu adam nerden bilecek demis" ve Çoban:
- Tamam bilirsen al bir tane koyunu götür. Temel:
- Tam 548 koyun var. Çoban:
- Hemsehrim dogru bildin. Bir koyunu al götür.Tabi o adam gitmis
koyunlarin arasina dalmis ve en irisini sirtlamis götürürkençoban
seslenmis.Çoban:
- Hey...! dur bakalim bende senin nereli oldugunu bilirsem koyunu geri
birakacak misin. Temel kabul edince coban:
- Sen Trabzon'lusun.
- Peki nereden anladin?
- 548 tane koyun içinden davar köpegini sirtlayip götüren Trabzonludan
baskasi olmaz da ondan.

Temel'in icadı

Temel 1 sene çalismis bir alet yapmis.Alet bir karis sopa ucundada bir jilet ve bir peynir.bunu Ankara'ya götürmüs tescilletmek için.Demisler bu ne Temel anlatmis fare kapani.Fare sopanin üstünden gelecek peyniri yerken boynu kesilecek demis.Herkes demiski kesmenin olabilmesi için hareket lazim demisler ve Temel gitmis.1sene sonra gelmis ayni alet ucunda peynir yok bu nasil çalisir demisler. Fare gelecek peyniri göremeyecek nerden benim peynirim deyip kafasini sallarken boynu kesilecek demis.

Kim tanıyacak

Temelin biri birgün denize gider,soyunur elbiseleri sahilde birakir.
Çirilçiplak girer denize epey yüzdükten sonra döner gelir sahile bakar
elbiseler yok.Çaresiz bir eli önde bir eli arkada adem gibi eve gider.
Yolda yasli Temellerden birisi görür sorar usagim bu ne hal Temel durumu
anlatir, yasli Temel ula salak usagim yüzünü kapat oni kim taniyacak der

Temel'in ineği

Temel'in inegi hastalanmis. Komsusu Cemal'e gitmis.
- Ula inegun hastalandugunda ne vermistun?
- Tuz ruhi...
- Eyi......
Temel ertesi gun kosa kosa geri donmus...
- Ula inegum oldi...
- O zaman benimci de olmisti...

Suda kalma yarışması

Temel,Dursun,Cemal suyun altında en çok kalma yarışması yapıyorlarmış.Dursun 15 dakika,Cemal 10 dakika durmuş çıkmışlar. 10 saat olmuş 20 saat olmuş Temel in cesadi karaya vurmuş.Dha sonra Fadimeye baş sağlığı dilemişler.
-"Üzülme"diye tesellietmek istemişler.Fadime:
-"Önenli değil yarışı kazandı ya önemli olan o"demiş.


Temel'in kaynanasıTemel bi gün kahveye girmiş. Üstü başı yırtıkmış. N'oldu diye sormuşlar. Temel :
-Kaynanamı gömdük.
Kahvedekiler:
-Iyi de bu halin ne?
-Biraz direndi de. Temel uçakta

ELEKTRİK________

Köylünün birinin kıçında siğil çıkmış , adamı şehre indirmişler
doktora gitmişler...

Doktor oraya elektrik vereceğiz demiş

Doktor elektrik vermeye başlayınca adam kıskıs gülüyormuş .

doktor gıcık kapmış elektriğin dozunu arttırmış arttırdıkça adam da gülmesini abartmış.

En sonunda doktor sinirlenmiş ;
" neye gülüyorsun ? "adamda bir yandan çatlarcasına gülerek;

" 20 yıldır köyüme getiremediğim elektriği iki dakikada kıçıma kadar getirdiniz ona gülüyoom"
 
Kolay Ameliyat
Büyük bir hastahane de 5 meşhur cerrah oturmuş hangi meslekten olan insanları ameliyat etmenin kolay olduğuna dair sohbet ediyorlarmış. İlk cerrah;
"Ben" demiş "Muhasebecileri, hesap uzmanlarını ameliyat etmeyi severim. İçlerini açtığım zaman her şey numaralıdır, iş kolay olur" İkincisi;
"Doğru ama" demiş "Elektrikçilerin, elektronikçilerin ameliyatı daha kolay olur. Her şey ayrı, ayrı renktedir" Üçüncü cerrah;
"Siz bir de kütüphanecileri, arşivcileri görün. Her sey alfabetik sıradadır, onun için onların ameliyatı çok kolay olur" Dördüncüsü;
"İnsaatçıların ameliyatı da pek kolay olur" demiş.
"Üstelik onlar iş bittikten sonra içeride parçalar, yabancı maddeler kalmasına alışıktırlar" Sonuncu cerrah;
"Arkadaşlar" demiş "Siz her halde hiç politikacıyı ameliyat etmediniz. Onları kalbi, yürekleri yoktur. İçleri bomboştur. Beyinleri de öyle. Üstelik kafaları ile popoları birbirlerinin yerine takılabilinir"

Tamamen Duygusal
Bülent Dede bak memurlara...
"-Neyine bakacam be?... Herşeye çare buldular, şu başbakanlığın basılmasına bir çare bulamadılar... Ayıptır be..."
-Açıııızzz...
"-Konuşma bee, şuna bak... Yürüyün... Bak para var orda para... At onu cebine..."
-!...
"-Bülent Ecevit 1997... Hıııhh... 70 yaşında, gencecik bir delikanlıyım... Herkes perişan... Başbakan yapmak istiyorlar... Beni tercih ettiler... Neden ben dersen, özel bir nedeni yok... Tamamen kaygısal..."
-Hop... Hop... Hooop...
"-Zıplama kız Mesut gibi... Başım ağırıyo zaten... Nasıl yapıyo deden?..."
-Tamamen kaygısal...

-Necmettin Dede bak savcılara...
"-Neyine bakacam be... Herşeye çare buldular, şu siyaset yolunu açmaya bir çare bulamadılar... Ayıptır be..."
-Aiihmmm...
"-Konuşma bee, şuna bak... Yürüyün... Bak para var orda para... At onu cebine..."
-!...
"-Necmettin Erbakan 1997... Hıııhh... 28 Şubat'tan yeni çıkmışım... Herkes karşımda... Hapse atmak istiyorlar... Altınoluk'u tercih ettim... Neden Altınoluk dersen, özel bir nedeni yok... Tamamen yargısal..."
-Hop... Hop... Hooop...
"-Zıplama kız gardiyan gibi. Başım ağırıyo zaten... Nasıl yapıyo deden?..."
-Tamamen yargısal...

-Süleyman Dede bak gazetecilere...
"-Neyine bakacam be... Binanaleyh uzaya bile muhabir gönderdiler, şu sokağa bir canlı yayın aracı koymadılar... Ayıptır be..."
-Babaaaa...
"-Konuşma bee, şuna bak... Yürüyün... Bak para var orda para... At onu cebine..."
-!...
"-Süleyman Demirel 2000... Hıııhh... Köşk'ü yeni bırakmışım... Görev süremi uzatmak istiyorlar... Ben Güniz Sokağı tercih ettim... Neden Güniz Sokak dersen, 5 artı 5 nedeniyle... Tamamen rakamsal..."
-Hop... Hop... Hooop...
"-Zıplama kız Cavit gibi. Başım ağırıyo zaten... Nasıl yapıyo deden?..."
-Tamamen rakamsal...

-Rıza Dede bak liderlere...
"-Neyine bakacam be... Herşeye çare buldular, şu liderlerin halka ettiğine bir çare bulamadılar... Ayıptır be..."
-Gaaaak...
"-Konuşma bee, şuna bak... Yürüyün... Bak domates var orda domates... At onu da çantaya..."
-!...
"-Vatandaş Rıza 2001... Hıııhh... İşten yeni atılmışım... Bir lokma yiyecek yok... Zıvanadan çıkarmak istiyorlar... Ben çöpten yiyecek toplamayı tercih ettim... Neden çöp dersen, özel bir neden yok... Tamamen toplumsal..."
-!...
"-Zıplama kız döviz gibi. Başım ağırıyo zaten... Nasıl yapıyo deden?..."
-Tamamen toplumsal...

Mantıklı Karar
Güneydoğu'da 15 yıl süren çatışmalı ortam; doğrusuyla, düzmecesiyle, abartısıyla binlerce hikayeye kaynaklık etmiştir. İşte bu binlerce hikayeden biri de şöyle rivayet edilir. Bir TV kanalında bir PKK itirafçısı geçmişini anlatmaktadır. Muhabir: 'Anlat bakalım, yasadışı-bölücü-terör örgütü ile nasıl tanıştın?' İtirafçı başlar anlatmaya: ' Bir gece pekakalılar bizim köye gelmiştir. Duymuşuzdur. Birden kapı vurulmuştur: taak taak takk.. Açmışız biz de. Bakmışım ki anarşitler. Bana demiştir ki; bize yemek vereceksin, ekmek,su vereceksin, yardım edeceksen yataklık edeceksen yani ha! Yook demişim, olmaz demişim, siz hayınsınız, anarşitsiniz, bölücüsünüz, size ekmek su yok.. O zamaan anayı vururuk demişlerdir. Yine benden yardım yok... Anayı vurmuşlardır. Sonra gene gelmişlerdir anarşitler, demişlerdir bize yardım edeceksin, ekmek, su... Demişim yok... Babayı da vurmuşlardır. Ertesi gün gene gelmişlerdir... Bize yardım, yoksa karıyı vururuk, yok demişim, karı da gitmiştir. Sonra çocuklar..... Herkes ölmüştür. Ben evde bir başıma düşünürem bir gece... Yine kapı çalmıştır... Takkk takkk takkk!. Açmışım kapıyı, onlar! Demişlerdir ki bize yardım edeceksin, ekmek su vereceksen...Ben demişim, size yardım yok,siz hayınsınız... Bana demişler ki; yoksa seni vururuk...! Biraz düşünmüşüm, bana mantıklı gelmiştir, kabul etmişim... İşte böyledir....

Sana koysunlar!
Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul Belediye Başkanlığı zamanında fırınları geziyormuş. Kendisine, ağzı oldukça bozuk bir fırıncı pasta ikram etmiş. Fahrettin Bey, şöyle bir tadına bakmış ve sormuş:
"Hımmm!... Çok güzelmiş, ne kattın buna?"
Fırıncı gülümseyerek yanıtlamış:
"Sana koydum efendim!"
Fahrettin Bey, bu söz üzerine pastadan bir lokma daha almış ve devam etmiş:
"Ben de bütün fırıncılara söyleyeyim de, hepsi Sana koysunlar!..."

Bağdat mı?
Clinton bir gün Bağtada gider, Saddam'ın karşısına oturur. Bir bakar ki Saddamın koltuğunda 2 tane düğme var ve bunlar ne diye sorar;
SADDAM: Bak göstereyim birincisine basmış alttan bir el cıkmış clintonu gıdıklamaya baslamıs saddam güler ikinci dugmeye basmıs bir el cıkıp clintona vurmaya baslamıs saddam kahkahalara boğulmus. Peki demis clinton haftayada bizim oraya amerikaya bekleriz. Bu kez Saddam amerikaya gider. Clintonun masasında 2 dügme. Saddam sormuş bunlar ne ise yarar
Clinton: Kak göstereyim der düğmenin birine basar clinton baslar gülmeye saddam saskın ne oldu diye... Clinton ikinci düğmeyede basar clinton gülmekten ölecek durumdadır. Biraz sonra saddam musade ister derki:
Ben artık bağdata geri döneyim clinton: Bağdat ? ne Bağdatı ??

Suikastçiler
Yeltsin içkiden ölmüş. Yöneticiler kara kara düşünüyorlarmış halka bunu nasıl açıklarız diye ve çözümü bulmuşlar. Halka Yeltsinin bir suikasta kurban gittiğini açıklamışlar. suikasçıları da açıklamışlar.
1. Jonny Walker
2. JB
3. Jack Danielson

Öldükten sonra
Rusya'da torunu babaannesine sormuş. "Lenin nasıl biri?" Babaanne " Çok iyi biriydi bize ekmek verdi" demiş. Torun "Peki Brejnew nasıl biriydi?" Babaanne "Çok kötüydü çok insan öldürdü ve bizi ekmeksiz bıraktı" Torun "Peki Yeltsin nasıl?" Babaanne " Eee daha bilmiyoruz. Öldüğü zaman öğreniriz."

Çince
Rus devlet başkanı Brejnev Amerika'yı ziyaret ettiğinde Ford'un davetlisi olarak Beyaz sarayda davet edilmişti. Ziyaretin ertesi sabahı Ford Brejnev'e geceyi nasıl geçirdiğini sordu: Çok iyi uyudum ve ilginç bir rüya gördüm. Yaa ne gördünüz? Beyaz sarayda komünist bayrağının dalgalandığını gördüm. Brejnev'in bu cevabına Ford karşılık vermedi. Bir yıl sonra Ford'da Rusya'ya ziyarete gitti. Sabah olunca Brejnev ona nasıl uyuduğunu sordu.Ford: İyi uyudum ve ilginç bir rüya gördüm. Ne gördünüz? Kremlin'de komünist bayrağı dalgalanıyordu. Brejnev pek memnun olmuştu.Ford devam etti: Ama bayrakta acaip yazılar vardı. Ne yazıyordu ne yazıyordu? Vallahi okuyamadım zira yazılar Çince idi

Sayın Başkan
Bütün bebekler aynı sayıda hücreden oluşurlar. Embriyodaki hücreler 9 ay boyunca gelişerek çeşitli organları oluştururlar. Sorun erkek bebeklerin oluşmasında çıkar.. Hücre sayısı aynı olduğuna göre, o önde sallanan alet nasıl oluşacak. Bilim adamları araştırma yapmışlar ve erkek üreme organını oluşturan hücrelerin nerden geldiğini bulmuşlar.. Beyinden.. Yani erkeğin beyin hücrelerinden bir bölümü asağılara göç edip, erkek cinsel organını oluşturuyorlar. Boylece kız çocuklar erkek çocuklardan daha akıllı uslu oluyorlar. Çocuklar ergenlik çağına gelince sorun daha da büyüyor. Çocuk büyüdükçe sadece beyinleri arasındaki fark büyümüyor, düşünme merkezleri de değisiyor. Kadın başı ile düşünürken, erkek düşüceleri bir ölçüde, aşağılara göç etmiş eski beyin hücrelerinde oluşuyor. Tabii sorunun büyüklüğü erkekten erkeğe değişiyor. Bazı erkeklerde aşağı göç eden beyin hücresi sayısı az. Bunlar hemen tüm mental kapasiteye sahip ama, cinsellik açısından çok sıkıcı adamlar oluyorlar. Bunlara tıp dilinde "Cumhuriyetçi" deniyor.. Bazılarında daha çok beyin hücresi aşağı iniyor.. Tip dilindeki isimleri, "Demokratlar!.." Çok ender olarak hemen tüm beyin hücreleri aşağı göç etmiş erkekler var. Bunlara da "Sayın Başkan" diyoruz!..

Uyanık Eco
Birgün A.Necdet Sezerle Ecevit avrupada bir konseye katılıyorlar bizimkiler tam yemeğe başlayacaklar ecevitin gözü sezere takılıyor sezer o anda vay be ne güzel kaşık bunu semraya götürsem iyi sükse yaparım deyip kaşığı cebine indiriyor bunu gören ecevit içinden ulan bunu rahşan semrada görürüse oda ister deyip bitane araklamaya karar veriyor tabi konseyde herkesin önünde bir çan var kaşığı buna vurunca konuşma sırası sana geçiyor ecevit tam kaşığı alacak kaşık çana çarpıyor bunu üzerine ecevit bizi davet ettiniz sağolun deyip olayı kapatıyor tam tekrar davranıyor yine çarpıyor yine yine derken ecevit sinirleniyor son bidefa daha alacakken yine çarpıyor bu sefer ecevit diyorki: Bakın size bir sihirbazlık yapacam şimdi şu kaşığı göüyorsunuz dikkatli bakın şimdi bunu alıyorum cebime indiriyorum bakın sezerin cebinden çıkıyor

Akıllı Eşek
Milletvekilinin biri bir köyu gezerken, bağlı olduğu değirmeni döndüren bir eşek görmüş.
Yanındaki köylüye sormuş;
Bu eşeğin boynundaki zil ne işe yarıyor ?
Efendim, demiş köylü, o zil sustuğunda eşeğin durduğunu anlıyorum. Müdahale edince tekrar harekete başlıyor.
Akıllıca ,demiş vekil peki eşek olduğu yerde durupta başını sağa sola sallarsa nereden anlayacaksın durduğunu?
Anlayamam ama, ne gezer efendim sizin gibi akıllı eşek buralarda

Devlet Sırrı
İşsizdi, parasızdı, kalacak yeri, yiyecek ekmeği, iki satır muhabbet edebileceği bir arkadaşı da yoktu. Nerden geldiği bilinmez "Küçükistan Ceza Kanunu" diye bir kitap geçmişti eline bir gün onu okuyarak vakit geçiriyordu ki "Ülke başbakanına hakaret etmenin cezası altı ay" kitabı ve gözlerini kapattı.
"Hem bütün hırsımı ondan alırım, hem bütün gazeteler, televizyonlar benden söz eder meşhur olurum, hemde altı ay ekmek elden su gölden yiyecek, yatacak derdim olmadan çiçek gibi kışı geçiririm." diye düşündü.
Ertesi gün mitinge gitti, Küçükistan Başbakanı konuşurken milletin arasından fırlayıp bütün gücüyle bağırmaya başladı.
- İnbe başbakan, inbe başbakan ! Güvenlik kuvvetleri hemen müdahale edip yaka paça götürdüler. Ertesi gün mahkemeye çıktı, şahitler dinlendi, savunması alındı. Hakim kararı açıkladı.
- Sanığın suçu sabit görüldüğünden yirmi sene altı ay hapsine karar verilmiştir.
Birden gözleri karardı ayakta sendeledi, sonra kendini toparladı, ve haykırdı :
- İtiraz ediyorum hakim bey, Küçükistan Ceza Kanunu'nun şu maddesinin şu bendine göre başbakana hakaret sadece altı ay, bir yanlışlık var bu işte !
Hakim acıyan gözlerle adama baktı ;
- Haklısın oğlum, başbakana hakaret altı ay fakat devlet sırrını açığa vurmak yirmi sene.

Klasik ve Karizmatik
Çok eskilerde türkiyede yaşayan vatandaşımız uzun senler yurt dışında kaldıktan sonra bir arkadaşıyla konuşuyormuş...türk siyaseti ve siyasetçileri hakkında..
telefonda sormuş
- eskiden çok karizmatik bir adam vardı ismi ecevitdi ve bir de çok klasik bir politikacı olan birisi vardı..demirel..şimdi ne oldu onlara neler yapıyorlar diye
bizimkisi cevaplamış
- ikisi de duruyor..ikisi de başımızda hala...yanlız bitakım değişiklikler oldu..birinin karizması gitti "tik" i kaldı...diğeri ise klasiği gitti "*ik" i kaldı...onunla da anamızı belledi..biz de ona "baba" diyoruz artık ...

Demi Moore'ın cezası
Masal bu ya, Demirel ölmüş, öbür dünyaya gidince kendisine ceza olarak çok çok çirkin bir kadın vermişler ve bu dünyada hayatını bununla geçireceksin demişler. O da kaderine boyun eğmiş. Ama birde gezerken ne görsün, karşıda Ecevit yanında Demi Moore'la beraber değil mi?. Çok sinirlenmiş ve Şeytana çıkıp bunun bir haksızlık olduğunu söylemiş. Şeytanda ' Eh ! ne yapalım senin cezan böyle, Ecevit'e gelince o da Demi Moore'ın cezası

Sana
Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul Belediye Başkanlığı zamanında fırınları geziyormuş. Kendisine, ağzı oldukça bozuk ve muhalif bir fırıncı pasta ikram etmiş. Fahrettin Bey, şöyle bir tadına bakmış ve sormuş:
"Hımmm!... Çok güzelmiş, ne kattın buna?"
Fırıncı gülümseyerek yanıtlamış: "Sana koydum efendim!"
Fahrettin Bey, bu söz üzerine pastadan bir lokma daha almış ve:
"Ben de bütün fırıncılara söyleyeyim de, hepsi Sana koysunlar."

Aptal milletvekili
Birgün bir amerikalı milletvekilini bir odaya almışlar ve sormuşlar:
'-karınmı yoksa devletinmi.'
amerikalı düşünmeden cevaplamış:
'-devletim.'
ordakiler:
'-o zaman al şu tabancayı git yan odadaki karını vur.'
adam sıkılmış terlemiş ve sonunda dayanamıyarak:
'-yapamayacağım.' demiş.
daha sonra bir türk milletvekilini
aynı odaya almışlar.aynı soruyu sormuşlar:
'-karınmı yoksa milletinmi?'.
millet vekili hiç düşünmeden:
'-devletim' demiş
'-o zaman al şu tabancayı git yan odadaki karını vur.'
odadan önce bir silah sesi sonra bir cam sesi gelmiş.çıkınca sormuşlar:
'-ne oldu.'
'-sizin verdiğiniz silah kurusıkı çıktı bende karıyı camdan aşağı attım.

Mezar Soyguncusu
Köyün birinde bir mezar soyguncusu varmış. cenaze gömüldükten bir gün sonra mezara bir gidilirmişki, mezar soyulmuş, bütün ziynet eşyaları çalınmış. köylü bu mezar soyguncusunu blirmiş bilmesinede bir türlü yakalayamazmış. gel zaman git zaman bu böyle sürüp giderken mezar soyguncusu ölüm döşeğine düşmüş ve oğlunu çağırarak; -Bak oğlum. Ben bu güne kadar sizin rızkınızı mezar soyarak çıkardım. Şimdi ölüp gidiyorum. Arkamdan tüm köylü bayram yapacak.Bir kişi bile 'Allah rahmet eylesin' demeyecek. 'ohbe öldü de kurtulduk' diyecekler, diye itirafta bulunmuş. Bu olay oğlanın çok gücüne gitmiş. Babasına;
-Baba sana söz veriyorum herkes arkandan rahmet okuyacak demiş.
Ve derken mezarcı ölmüş. Bütün köylü bayramda. Birkaç gün sonra köyde gene bir cenaze. Ama köylünün içi rahat. Cenaze tüm ziynetiyle beraber gömülmüş. Bir gün sonra mezarlığa gidildiğinde odane!
Mezar gene soyulmuş ve eskisinden farklı olarak cenazenin kıçına koca bir kazık çakılmış. Köylüler bunu görünce;
-Yahu Allah Rahmet eylesin A.. efendide mezar soyardı ama hiç olmadık kazık çakmazdı. demişler
ŞİMDİKİ SİYASETÇİLERE DUYURULUR!

Romeo & Juliet
Yıldırım Akbulut bir gün AKM Opera gişesine gider ve eğilip 'hanımefendi 2 bilet rica ediyorum' der, gişedeki kadın gayri ihtiyari sorar 'Romeo ve Juliet için mi efendim?'.
Akbulut sinirlenip 'hayır, tabii ki karım ve benim için!'.

Dönmeler
Bir gün yıldırım akbulut yolda iki otostopçu dönmeyi arabasına almış.
Bir süre gittikten sonra dönmelerden biri,
-Biz dönmeyiz demiş,
Akbulut da,
-Bu kadar yol geldikten sonra dönülmez zaten. demiş....

Yüzme bilmiyor
Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememisti. Ne yapsa makbule geçmiyor, basin hergün kendisiyle ugrasiyordu. Nihayet :
-Öyle bir sey yapayim ki, gazeteciler mat olsun, diye düsündü ve ilan etti :
-Pazar günü saat 10'da bakan denizin üzerinden yürüyerek geçecek.
Pazar sabahi saat 10'da tüm basin mensuplari toplandilar orada.Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye basladi. Karsi kiyiya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehsetle açilmisti.
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde su baslik okundu :
-Bakan yüzme bilmiyor!

En iyi vali
Adamin biri Erzurum'a vali tayin edilmis. Gitmis, görevi devralmis. Halki ve çevreyi tanimak için çiktigi gezilerin birinde köy halkina sormus : -Simdiye kadar Erzurum'a tayin edilmis valiler içinde size en çok hizmet eden hangisiydi?
Köylünün biri cevap vermis :
-Sizden iki önceki valiydi ; Mehmet Pasa.
-Yaaaa, öyle mi, peki size ne gibi hizmetler yapti?
-Daha Erzurum'a gelirken, yolda, Bayburt'ta öldü!

Ege bir göl mü?
Sayin Cumhurbaskanimiz Suleyman Demirel'in sair bir tarihte duzenledigi bir basin toplantisindan aynen aktariyorum,
-Ege bir yunan golü deeldir.
-Ege bir Turk golü de deeldir.
-Binanaleyhh Ege bir gol deeldir..

Asker
Temel bir gün her işe karışan Cemal'e patlar;
-Ula uşağum sen asker misun da her işe purnuni sokaysun?

Elektrikler kesik
Amerikalı bir hükümet yetkilisi Şili'deki darbenin hemen sonrasında ülke hapishanelerini incelemek için Şili'ye gitmiş. Herhangi bir hapishanede bir süre inceleme yapan yetkili infaz yerlerini merak etmiş ve hep birlikte hapishanenin mahzenine inmişler. İner inmez çığlıklar duyan misafir yetkili görevlilere bunun nedenini sormuş. Görevliler de ölüm cezalarını uyguladıklarını söylemiş. Amerikalı yetkili, kendi ülkelerinde elektrikli sandalye kullandıklarını ve bu konuyu daha kolay hallettiklerini söylemiş, aynı uygulamayı yapabileceklerini uyarıcı bir dille ifade etmiş. Hapishane görevlisi 'efendim, biz de elektrik kullanıyoruz ama elektrikler kesik olduğu için şimdilik mumla idare ediyoruz' demiş.

HAZIR KIRAT
Süleyman Demirel Güniz sokaktaki evinden cikip kapinin önünde bagli hazir duran kiratina binerek Anadolu'da dolasmaya baslar. Demirel - Bi Islamköy vardi ya, Isparta'da ....ben dogdum... Bi soru vardi ya, ben demagoji yaptim... Bi kösk vardi ya, yukarlarda... ben indim...Ilksan paralari sorun olmus, ne var ki? Verdimse ben verdim. Ombudsman deme, diilim...Cumbaba deme, diilim..Ben özgürüm, sadece üzgünüm. Hazir ol kirat.. Binaleyh yeni maceralar bizi bekliyor deeh...Kiraaat. Ben özgürüm. Dis ses - Kahramanimiz siyasetle bir daha nerede karsilasacak bilin,sponsor olun. Bakanligi kapin.

Enflasyon
Bir gün Cumhurbaşkanı çocuk parkından geçerken çocuğun birinin uçurtmasını indirmeye çalıştığını ama bir türlü indiremediğini görmüş ve yardım etmek istemiş. Çocuğa:
-'Ben sana yardım ediyim demiş.' çocuk ise şöyle demiş:
-'Sen onu indiremezsin amca, çünkü üzerinde enflasyon yazıyor.' demiş.

Devlet Sırrı
İçip kafayı bulan bir sarhoş, sokakta 'öküz başbakan öküz başbakan' diye sayıklıyormuş. İki polis adamı karakola götürmüşler. Sonra adam mahkemeye çıkmış. İdam cezası almış. İdam edilmeden önce cezasının nedenini sormuş:
-Bu ülkede demokrasi vardı hani? Herkes istediğini söyler.
-Senin suçun o değil ki..Devlet sırlarını açıklamak...

Başım belada
Siyasal gerginliğin dşında iki toplumun insanlarının arasındaki sosyo-kültürel farklılığın da büyük boyutlara ulastığı bir dönem de, bir Türk gurbetçisinin evi: Küçük oğlan, akşam üstü okuldan gelmiş... Kapıdan girer girmez:
'Anne!' diye seslenmiş, 'ben Alman oldum!'
Annesi:'O nasil söz? Sakın bir daha tekrarlama...'
'Anne ben Alman oldum. Bugün sınıfta karar verdik. Ben Almanım artık...
'Annesi 'sus' bakayım diye tiz perdeden bağırırken,babası da içerden duyup kosmuş. Bir tokat, bir tokat daha... Çocuk bir yandan yediği dayaktan korunmaya çalışırken, bir yandan da konuşmasını sürdürüyormuş:
'Şu dünyanin işine bakın! Alman oldum. Yarım saat sonra Türklerle başım derde girdi!...'

Başkanlar
ABD Başkanı Bill Clinton, İngiltere Başbakanı Tony Blair ve Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit, bir gün, bir toplantıda bir araya gelmişler.
Tabii, 3 lider bir arada olur da, sormaz mı gazeteciler? Önce Clinton'a sormuşlar:
"ABD'de bir memur ne kadar parayla geçinir? Siz kaç para veriyorsunuz?" Cevap vermiş Clinton:
"Valla ben, 2 bin dolar veririm. Bin doları ile geçinirler... Geri kalan bin doları ne yaparlar, nerede harcarlar, hiç sormam!"
Gazeteci, aynı soruyu Blair'e de sormuş... O da cevap vermiş: "Ben, memuruma 3 bin sterlin veririm. Geçinmesi için 2 bin sterlin yeterli. Artan bin sterlini ne yapar, nerede harcarlar, beni hiç ilgilendirmez!"
Her ikisinden bu cevapları alan gazeteci, bu defa da Ecevit'e sormuş aynı soruyu:
"Türkiye'de bir memurun geçim standardı nedir? Kaç para ile geçinebilirler? Siz kaç para veriyorsunuz?"
Ecevit ne dese beğenirsiniz?
"Valla, Türkiye'de bir memurun geçinebilmesi için en az 300 milyon lira lâzım. Ama ben 150 milyon lira veriyorum!.. Geri kalan 150 milyonu nereden bulurlar, nasıl geçinirler beni hiç ilgilendirmiyor!"

Dünya Türklerin Olacak

Dünyanın gelişmiş ülkeleri bir araya gelmişler. Bir gün, en son teknolojilerle üretilmiş bir bilgisayara bütün ülkelerle ilgili verileri yüklemişler ve sormuşlar: "Dünyanın sahibi kim olacak?"
Bilgisayar uzun süre bilgileri değerlendirmiş ve büyük an gelmiş. Nefesler tutulmuş. Bilgisayar, sonucu yazıcıya göndermiş. Hakem heyeti sonucu ilan etmiş. "Türkiye"
Herkes şaşırmış. Mutlaka bir yanlışlık olmuştur düşüncesiyle aynı soruyu bir kez daha sormuşlar Bilgisayar uzun süre çalıştıktan sonucu yazıcıya göndermiş. "Türkiye"
Tüm dünya şoka girmiş. Birisinin aklına "niye?" diye sormak gelmiş. Herkes bu fikri beğenmiş ve bilgisayara sormuşlar. "Niye?"
Bilgisayar sonucu yazıcıya hiç düşünmeden göndermiş. "Herkes bir gün uzaya çıkacak ve dünya Türklere kalacak"

Kıyamet
Tanri sonunda kiyameti koparmaya karar vermis.Ama gene de kullarimi haberdar edeyim demis..Bu amacla dunyanin en unlu 3 sahsiyetini cagirmis.Bill Clinton, Yeltsin ve Bill Gates. Onlara
"Kullarima soyleyin haberdar olsunlar da yureklerine mureklerine
inmesin" demis..
Clinton Aksam TV'de aciklama yapmis:
Sevgili Amerikalilar , size bir iyi bir de kotu haberim var.
-Iyi haber biz hakliyiz.Tanri var.Kotu haber .Yarin kiyamet kopacak.
Yeltsin gene TV'de konusmus.
Sevgili Rus halki.Size iki kotu haberim var.
-Malesef Tanri varmis. Yarin kiyamet kopacakmis.
Bill Gates ise herkese mail atmis:
Sevgili dostlar size iki iyi haberim var:
-Dunyanin en populer 3 adami arasina girdim. Year 2000 problemi diye bir sorunumuz artik kalmadi.

Düşünce suçu

Adamın birinin bir papağanı varmış.Papağan devamlı televizyon
seyrediyormuş.Adamda işten eve evden işe giden bir kişiymiş.Bir gün
adam papağanını kafesiyle birlikte balkona bırakmış ve işe gitmiş...
Bir saat sonra sokaktan polis aracı geçerken papağan bağırmaya
başlamış. KAHROLSUN PARALI EĞİTİM KAHROLSUN POLİS V.S.
Ekip aracı hemen durup sesin geldiği yere ateş etmeye başlamış.Ev
darmadağın olmuş.Eve gelen adam hayretler içinde bakakalmış.Neyse
diyerek evi yaptırmış. Ertesi gün aynı olay tekrarlayınca adam evi
gözlemeye başlamış.Ekip aracı karşıdan görününce başlamış papağan yine slogan atmaya tabi polis te ateş etmeye. Durumu gören ev sahibi papağanı alıp tavuk kümesine atmış.Papağan kümeste başlamış volta atmaya bunu gören tavuklar gülüyorlarmış.
Papağanın kafasıda atmış, tavuklara dönüp şöyle demiş...
-Ne gülüyonuz lan ben sizin gibi fahişelikten yatmıyorum.Düşünce suçundan yatıyorum...

İki ihtimal

2. Dunya Savasinda 2 yahudi Almanlara esir olmustur.Bunlardan biri
digerine kendilerine ne yapacaklarini sorar.O da baslar anlatmaya
" 2 ihtimal var ya bizi oldururler yada esir kampina yollarlar. Oldururseler
sorun yok, kampa gidersek 2 ihtimal var ya kursuna diziliriz ya da gaz
odasinda olduruluruz. Kursuna dizilirsek sorun yok, gaz odasina gidersek
2 ihtimal var bizden ya sabun yaparlar yada kagit. Sabun yaparlarsa
sorun yok kagit yaparsalar 2 ihtimal var ya gazete kagidi oluruz yada
tuvalet kagidi. Gazete kagidi olursak sorun yok tuvalet kagidi olursak
iste o zaman boku yedik".

Devletin ayak bastığı yer

Vali köylerden birisine gezmeye gitmis.Köye valinin geldigini duyan
Mehmet dayi acele köy meydanina kosarak gelir. IYI BIR TEMANNAH ÇEKTIKTEN SONRA sayin valim ne olur bizim eve gidelim der.Valiyi zorla eve götürür.Eve gelir gelmez dama bir merdiven dayar valim yukariya çikalim der valiyi dama çikarir baslar dolastirmaya vali merakla sorar beni niçin dolastiriyorsun diye.Sayin Valim der köylü devletin ayak bastigi yerde ot bitmez derler benim damda her yagmurda akiyor bundansonra insallah akmayacak der!

Mumya

Bir gun Misir'da bir mumya bulunur ve bunun kac tarihine ait oldugu ogrenilmek icin Amerika, Ingiltere ve Turkiye'den uzmanlar istenir. Tabii ki Turkiye'den emniyet gorevlileri gider. Neyse Ilk Amerikalilar baslarlar. 3-5 saat sonra cikarlar ve olsa olsa 300-600 senelerine aittir derler.Ingilizler girerler. Bir kac gun sonra cikarlar ve olsa olsa 300-420 arasidir derler. Nihayet sira Turkiye'den giden emniyet gorevlilerine gelir ve iceri girerler. Girerler girmesinede, aradan 10 gun gectigi halde hala disari cikmazlar. Nihayet 15. gun cikarlar ve merakla gozlerinin icine bakan Misirli bilginlere tam tamina 427 derler.Tabiiki herkes sasar bu ise ve nasil olur yahu derler. Bizimkiler gayet ciddi,
- "Biraz zor oldu amma, sonunda dili cozuldu keratanın ..

Bakan karısı

Bakanlardan birinin ölmesiyle başka bir milletvekili onun süresini doldurmak üzere seçilmişti. Adam hemen karısına telefon ederek, bu haberi
vermek istedi :
-Bir bakan karısı olmak ister miydin? diye sordu.
Karısı biraz düşündü sonra:
-Hangisinin?

Bakan

Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti.Ne yapsa
makbule geçmiyor, basın hergün kendisiyle uğraşıyordu.Nihayet :
-Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun, diye düşündü ve ilan etti:
-Pazar günü saat 10'da bakan denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim. Pazar sabahı saat 10'da tüm basın mensupları toplandılar orada.
Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı.Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti.Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı.
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu :
-Bakan yüzme bilmiyor!

Kruscef Kuba'da

Amerika ile Sovyetler arasindaki meshur fuzeler ve Kuba bunaliminin en dehset gunleri.. Kruscef, Kuba'ya gelecekmis.. Kubalilar toplanmis, bir hosluk yapacaklar.. Ulkenin en iyi ressamina basvurmuslar..
"Bir tablo yap..Adı, 'Kruscef Kubada' olsun" diye..Ressam "Hadi ordan" demis..
"Ben adami gormedim bile.. Adam hayatinda Kuba'ya gelmedi. Simdi ben
nasil "Kruscef Kuba'da" diye atmasyondan resim yaparim?.."
Tesaduf bu ya.. Bizim Temel, puro almaya Havana'ya gelmis o sirada..Sıkıntıyı duymus..
"Ben size istediginiz tabloyu yaparim. Bana bir sandik puro verirseniz" demis..
Vermisler..Temel bir hafta sonra, Kubalilar'i cagirmis..
"Iste tablonuz" demis..
Tuvalin uzerini orten bezi hizla asagi cekivermis.. Kubalilar da donuvermisler..
Tabloda, yatakta iki kisi, al takke ver kulah..
"Bu ne" diye gurlemis, Turizm Bakani.. "Bu ne?.. Bu kadin kim?.."
"Kruscef'in karisi" demis, Temel..
"Peki bu ustundeki adam kim?"
"Kruscef'in usagi..."
"Peki Kruscef nerde ulan!.."
"Kruscef Kuba'da" demis Temel!..

Çocuktan al haberi

Ortaokul ogrencisi kahramanimiz, babasinin omuzuna dokunur, sorar:
- Baba, okulda ders verdiler, "Politika nedir", anlatmamiz lazim. Nedir
politika?
Baba oglunun yasina uygun bir formul bulur:
- Bak yavrum, simdi su kelimeleri iyice aklinda tut... Ben ucretli
calisiyorum, buna KAPITALIZM diyoruz. Parayi nasil harcayacagimiza annen karar veriyor, ona HUKUMET de. Hepimiz aslinda senin icin cabaliyoruz, sen HALK'sin. Bebek kardesine bakan dadin, ISCI SINIFI. Kardesini de GELECEK diye dusun. Simdi bunlari boyle ezberle, yarin kahvaltida sana politikayi anlatirim.
Oglan bunlari ezberler, aksam olur, herkes yatar. Gece bizimki, kardesi
kucuk bebegin aglamasiyla uyanir. Gider bebegin odasina, bebek altini
kirletilmis aglamaktadir. Annesinin odasine girer, annesi derin bir uyku
cekmektedir, uyanmaz. Dadinin odasina gider, bir bakar ki, babasi dadisiyla
ayni yatakta, "Bebek agliyor" demesine hic aldiris eden bir halleri yok.
Bizimkisi gerisin geriye doner, yatar...
Ertesi sabah kahvaltida babasina,
"Baba ben politika neymis anladim" der. Babasi "Neymis soyle bakalim" diye sorunca anlatir:
"KAPITALIZM, ISCI SINIFINI beceriyor. Bu arada HUKUMET uyuyor. HALK kimsenin umurunda degil. Ve de GELECEK bok icinde...

Ajan

Amerika ile eski SSCB arasindaki soguk savasin en hareketli yillari... Amerika, Rusya'dan istihbarat almak icin oraya bir gizli ajan gondermeye karar veriyor. Ajan icin yuzlerce aday arasindan en iyi ozelliklere sahip bir tanesi seciliyor. Ajan yapilan tum testlerden mukemmel sonuclar aliyor, Ruscasi mukemmel, hatta yerel şiveleri dahi cok iyi derecede konusabiliyor, her turlu silahi basariyla kullanabiliyor, diplomatik yetenekleri olaganustu... Secilen ajan haftalar suren cok zorlu egitimlere tabi tutuluyor ve goreve hazirlaniyor. En sonunda gorev zamani geliyor ve ajan, Rus Hava sahasina gece gizlice giren kucuk bir ucaktan parasutle atlayarak gorevin oldugu sehire yakin koylerden birinin civarina birakiliyor. Yere basariyla ve sessizce inen ajan parasut ve yanindaki diger donanimi kamufle ediyor ve yaninda getirdigi yerel giysileri giyerek civar koye dogru yola cikiyor. Sabaha karsi havanin aydinlanmasiyla koye yaklasan ajan, tarlasina gitmek icin yola cikan bir koyluye rastliyor ve ona yanasarak yerel aksanla ve mukemmel bir rusca ile gidecegi sehre nasil vasita bulabilecegini soruyor.
Koylü cevap veriyor: - Amerikali misin?
şoka giren ve hayretler icinde kalan ajan cevap veriyor:
- Onu da nereden cikardin? Koylunun cevabi:
- Bizim buralarda pek zenciye rastlanmaz da!

Ajan yarışması

Bir gün, CIA, KGB ve MİT teşkilatlarından hangisinin daha başarılı olduğunu tespit etmek için bir "istihbarat yarışması" düzenlenmiş.Bu yarışma uyarınca, her üç teşkilatın en iyi adamlarından oluşan 10'ar kişilik bir grubu Kongo'nun balta girmemiş ormanlarına göndermişler. Ormanın girişinde görevlerini açıklamışlar:
"Ormana girip, en kısa sürede bir zürafa bulup getiren kazanır!"
Önce KGB'liler gitmiş. 15 dakika sonra bir zürafa ile çıkagelmişler.
Sonra CIA gitmiş. 10 dakika sonra zürafa ile gelmişler.
En sonunda bizim MIT gitmiş, 7 dakika sonra bir fille dönmüşler.
Yarışmayı düzenleyenler "Bu ne yaa!" diye sorunca fil atılmış,
"Abi valla ben zürafayım" demiş.

AKEDEMİSYENİN ARABA ARKASI YAZILARI
"Arattırma görevlim"
"Göstergebilimin ustasıyım gözlerinin hastasıyım"
"Yüksek lisanslım"
"Entelim ama para bende."
"Tek rakibim james joyce"
"Entelsem günahım ne"
"Varoluşcum"
"İrdeleme beni, irdelerim seni"
"Çenemdeki piercing kadar yakınsın bana boğaziçili."
"Ömur biter, nietzsche bitmez"
"Rampaların ustasıyım rembrandtin hastasıyım"
"Bilgi birikimimin getirisi olan aydin sifatının bana sağladıkları sağolsun"
"Rahmetli de yapibozumcuydu"
"Yapma demagoji alırım aklını, girme polemige yıkarım değer yargılarını"
"Algıda seçiciysem günahım ne"
"Tek rakibim kant"
"Yine mi sen ronesanslı"
"Freud'da sollardi."
"Entelsin dediler kız vermediler"
"Diyalektik bakar gözlerin"
"O şimdi dadaist"
"Sen sus, birikimin konuşsun"
"imgelemim yeter"
"Baba parası değil, 4 yıl lisans, 2 yıl master ve doktora teri."
"Feng Shui'nin hastasıyım rampaların ustasıyım"
"Beatnik isen vur saza, nihilist isen bas gaza"
"Huzur balzacta"
"Bohemia ovası entel yuvası"
"Pozitif alanlarda imge olmaktansa negatif alanlarda bir leke olurum"




TEMEL VAMPİR
Bir İngiliz vampir, bir Fransız vampir, bir de Temel vampir
Uçakta gidiyorlarmış. Bir sure sonra İngiliz vampir aralarından ayrılmış, aşağılara dalmis. Bir sure sonra geri gelmiş ki, ağzı yüzü kan içinde.
Sormuşlar: - Ne oldu, nereye gittin?
İngiliz vampir : - şu aşağıdaki beyaz evi gördünüz mü?
Cevap:- Gördük.
İngiliz Vampir : - Onun yanındaki duvari gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
İngiliz vampir : - Onun yaninda uyuyan küçük çocuğu gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
İngiliz vampir : - İşte ben o çocuğun kanını içtim, geldim.

Yolculuk devam eder. Bir süre sonra Fransız vampir de ayni şekilde ayrılıp aşağılara gider ve geldiginde onun da yüzü gözü kan icindedir.
Yine sorarlar: - Nereye gittin?
Fransiz Vampir: - Şu aşağıdaki ağacı gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
Fransiz Vampir: - Onun yanındaki küçük kutuyu gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
Fransiz Vampir: - O kutuya yaslanmış yatan adamı gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
Fransız Vampir : - İşte ben o adamın kanını içtim geldim.

Yolculuk yine devam eder. Bir sure sonra Temel Vampir ayni şekilde ayrılır ve o da ağzı yüzü kan içinde geri gelir.
Ona da sorarlar: - Nereye gittin?
Temel Vampir: - Şu aşağıdaki evi gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
Temel Vampir: - Peki onun yanındaki direği gördünüz mü?
Cevap: - Gördük.
Temel Vampir: - İşte ben o direği görmedim.........




HAVAALANI
Genç is adami uçaga binmek üzere havaalanina gelir ve bilet kontrolü yapilan masaya giderek, elindeki valizleri teslim eder.
Görevli; "Biletinizi alabilir miyim?" der.
Adam biletini verir ve ekler; "Biletimden göreceginiz gibi New York'a gidiyorum. Ancak, verdigim yesil valizin Londra'ya, mavi olanin da Paris'e gitmesini istiyorum."
Görevli kiz saskinlikla ; "Özür dilerim, ancak bunu yapmam mümkün degil".
Bunun üzerine genç adam; "Bunu duyduguma çok sevindim. Geçen sene yapmistinizda!"




KAHVALTI!
Fransız delikanlı, Paris'in bulvar kahvesinde oturmuş, tipik kahvaltısını yapıyormuş. Kahve, kruvasan, ekmek, tereyağ, reçel. Yan masaya ağzında cikleti ile tipik bir Amerikalı turist oturmuş. Sohbet başlamiş...
Amerikalı: o ekmeğin hepsini yiyecek misin?
Fransız: Tabii..
Amerikalı: Biz yemeyiz. İçinden biraz alır yeriz. Kalan bir fiçida toplanır. Fabrikaya gider. Kruvasan yapılır. Fransa'ya satılır, demis. Fransiz cevap vermemiş.
Amerikalı: Reçel de yer misiniz?
Fransız (öfkeli): Tabii..
Amerikalı: Biz meyveyi taze yeriz. Kabuklarını, çekirdeklerini, çürümüşlerini bir fıçıda toplar fabrikaya gönderir, reçel yapar, Fransızlar'a satarız.
Fransız: Peki siz kullandiginiz prezervatifleri seviştikten sonra ne yaparsiniz?
Amerikalı: Atarız tabi...
Fransiz: Biz atmayız. Bir fiçida içindekilerle biriktirir, fabrikaya gönderir, ciklet yapar, Amerikaya satarız, demiş....




ACEMİ AVCI
Avcılar aralarına yeni katılan acemi avcıyı sınamak isterler ve ellerinde bulunan; av kuşları ile ilgili kitabı çıkartıp bir sayfa açarlar.Bu sayfada bulunan kuşun gövdesini kapatıp bacaklarını acemi avcıya gösterirler, cevap alamayınca diğer resme geçerler...Ondan da cevap alamazlar ve birkaç resimden sonra alaylı biçimde
-"Senin iyi bir avcı olman için daha çok çalışman lazım" deyince,acemi olan avcı mahçup ve üzgün olarak aralarından ayrılırken, diğer arkadaşlardan biri
-"Arkadaşım senin adın neydi?" deyince acemi avcı pantolonunu indirip bacaklarını gösterir..


Tavşan
Temel ava çıkmış, eli boş dönmemek için kasaptan bir tavşan almiş.
Fadime,
- Ha pu netur, soyulmus tavşanı nasıl avlaysun?
- Sex yaparçen yakaladum, çiyinmeye firsatu olmadu...




Sifon
Temel Dallas'taki kuzeni Dursun'u görmeye gitmiş. Dursun Temel'i havaalanında karşılamış. Beraberce dışarı çıkmışlar. Temel bir bakmış 10 metre boyunda bir limuzin! "Uyyy, amma da büyük bu, daa!" Dursun hafifçe gülmüş: "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Yola çıkmışlar, Dursun'un çiftliğinin kapısından içeri girmişler. Git git bir türlü eve varmıyorlar. Temel şaşkınlık içinde: "Uyy, amma da büyük çiftlik daaa!" Dursun gene hafifçe gülmüş. "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Neyse, akşam olmuş, yemek salonuna geçmisler. Salonun ortasinda kocaman bir masa. Bir ucunda Temel bir ucunda Dursun. Temel Dursun'u taa uzaktan zor seçiyor. "Uyy!" diye bağırmış: "amma büyük masa, daa!" Dursun'un sesi gelmiş "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Yemekten sonra Temel'in tuvalete gitmesi gerekmiş. Dursun: - "Temelim, alt kata in, soldan üçüncü kapı" diye tarif etmiş. Temel alt kata inmiş ama sol yerine sağdan üçüncü kapıya girmiş. Orası evin havuzunun oldugu yermiş. Heryer karanlık olduğu için Temel elektrik düğmesini ararken havuza düşmüş. Can havliyle bağırmaya başlamış: - "Sifonu çekmeyiiin!! Sifonu çekmeyiiin!"




Babada kalacaktır
Boşanma davasında kadın, hakime talebini gerekçesi ile açıklamış:
- "Sayın hakim, çocuğun bende kalmasını istiyorum. Onu dokuz ay karnımda taşıdım."
Hakim kocaya sormuş:
- "Karınızı duydunuz. Bir diyeceğiniz var mı?"
Adam "Var tabii" demiş ve anlatmış:
- "Sayın hakim. Farzedelim ki canınız bir kutu soğuk kola istedi. Makineye parayı attınız ve kola geldi. Şimdi bu kola makinenin midir, yoksa parayı deliğe atanın mı?"
Hakim sekreterine dönmüş:
- "Yaz kızım. Çocuk babada kalacaktır..."




Yumurta Yapmanın 100 yolu
İki horoz mutfağa girerler. Etrafa meraklı gözlerle bakarlarken tezgahın üzerinde bir yemek kitabı görürler. Kitabın üzerinde : "Yumurta yapmanın 100 yolu" yazmaktadır. Biri digerini dürter ve der ki :
-Olum bak lan seks kitabı bulduk alaaaaaaa ...




Benim kim olduğumu biliyor musun?
Üniversitenin büyük amfisinde 800 kisinin katildigi bir imtihan...
Süre iki saat... Profesör son derece sert ve sürenin esnetilmesine
imkân yok.

Cevaplari yetistiremeyen kaliyor. Bu yüzden bütün talebeler haril haril kâgit dolduruyorlar. Ama birisi agirdan gidiyor. Biraz düsünüyor biraz yaziyor.
Hiç aceleci bir hâli yok.

Derken süre doluyor. "Getirin kâgitlari çocuklar" diyor profesör ve herkes bitirebildigi kadariyla kâgidini getirip masanin üzerine koyuyor. Veren çikiyor, veren çikiyor, masanin üzerindeki kâgitlar birikiyor. Sinifta hiç talebe kalmiyor. Bir kisi hâriç. Bizim agirdan giden talebe hiç istifini bozmadan yazmaya devâm ediyor.

Böylece biraz daha zaman geçtikten sonra, bizimki kalkip kürsüye gidiyor ve kâgidini bir sonraki ders için hazirliklarini tamamlamakta olan profesöre uzatiyor. Profesör kizarak:
-Hayir! Çok geç kaldin. Artik senin kâgidini alamam...
Bizimki ters ters bakiyor:
-Sen benim kim oldugumu biliyor musun?
-Yoo, aslinda bilmiyorum. Ne olacak?
-Iyi öyleyse, diyor bizimki ve yigili duran imtihan kâgitlarinin bir kismini kaldiriyor ve araya kendi kâgidini koyup kâgitlari tekrar düzeltiyor. Sonra da:
-Iyi günler hocam, deyip profesörün saskin bakislari arasinda yürüyüp gidiyor.




Bir iki üç iç..
Hitler'in gözü İngiltere'de ama oraya gitmesine imkan yok. Çünkü bir sürü tankı var ama savaş gemisi yok..
Bir gün yardımcıları ile Manş denizinin kıyısına geldiğinde "Denizi kurutup tankları karşıya geçirmek" gibi müthiş bir fikir geliyor aklına..
Ve hemen emir veriyor. Tüm Alman ordusu denize girecek ve denizin suyunu içip bitirecek...
Hitler emir verdimi akan sular durur.. Eline kaşık, kepçe, maşrapa alan tüm asker denize giriyor ve komutan emri veriyor.
"Bir iki üç iç..
Bir iki üç iç..
Bir iki üç iç.."
Bu komutla askerler bütün gün deniz suyunu içiyorlar ve gece olunca istirahate çekiliyorlar. Bir hafta sonra müthiş planının ne halde olduğunu görmek üzere Hitler deniz kenarına geliyor. Görüyor ki denizde bir litre bile eksilme yok.. Tam dönüp komutanlarına bağıracağı sırada karşı sahillerden bir ses duyuyor...
"Bir iki üç çişşşşş..
Bir iki üç çişşşşşş..
Bir iki üç çişşşşşş.."



Yasli nine
Teksasta haydutluk egitimi gören bir ögrenciyi azili haydutlarin yanina staja verirler. Ilk ders olarak bir posta arabasi soyulacaktir. Araba durdurulur; Sef haydut:
- "Herkesi indirin arabadan" der.
Bu sirada stajer arabada yasli bir ninenin oturmakta oldugunu farkeder ve
- "Nine otursun bari" der.
Haydutlar hep bir agizdan
- "Sen karisma, sef ne derse o olur" derler.
Bu sefer sef;
- "Bütün paralarini alin" der.
Stajer yine atlar:
- "Yasli nineninkileri de mi?" diye sorar.
Haydutlar yine hep bir agizdan
- "Sen sus, sef ne derse o olur" derler.
Bütün paralar alinmistir. Sef atina biner adamlarina döner ve
- "Bütün kadinlara tecavüz edin" der.
Tam stajer konusacakken nine atilir:
- "Sen sus, sef ne derse o olur




Dis doktoru
Dis hekiminin odasina giren genç ve güzel kadin:
-Ah doktorcugum, bu disi çektirmektense çocuk dogurmayi tercih ederim.
Doktor gayet sakin bir ifadeyle:
- Kararinizi çabuk verin koltugun ayarini ona göre yapacagim.




Zamane Çocuklari
Küçük afacan elinde bir kutu sekerle parka gitmis, bir banka oturmus, etrafa bakinirken sekerleri ardarda agzina atiyomus.. yanindaki bankta oturan yasli adam çocuga bakmis bakmis ve...
"evladim.."demis.. "seker güzeldir ama çok yemek zararlidir... hem dislerin çürür, hem yüzünde sivilce çikar, hem de sismanlarsin..."
Çocuk bunun üzerine adama dönmüs:
"Benim dedem 107 yasina kadar yasadi..."
Adam "Yaa.." demis... "Yani deden de mi çok seker yerdi?"
" Hayir, herseye burnunu sokmazdi.!




Kim 500 milyar ister?
Keyifli bir aksamdan sonra, kari koca yataga girmisler. Adamin geceyi henuz bitirmeye niyeti yok.. hafif hafif yanasmis esine.
'Tatlim'demis.
'Bu gece soyle bir seviselim ister misin?.
'Olmaz' demis karisi.
'Bu gece olmaz'
'Emin misin?' demis kocasi.
'Eminim' demis kadin.
'Bu son kararinmi?'diye israret mis adam.
'Son kararim' demis kadin.
'O zaman' demis adam 'bir arkadasa telefon etme hakkimi kullanabilirmiyim?'




Bogaz Köbrüsü
Temel bogazda tekneyle turist gezdiriyor, bir gün bir Amerikali'yi aliyor basliyorlar gezmeye... Turist falanca sarayi görüyor ..
- "Bu ne kadar zamanda yapilmis diyor"
Temel de: "5 yilda diye cevap veriyor"...
Amerikali :
- "Yazik bizde olsa 1 yil .." biraz sonra filan camiyi görüyor
- "Bu ne kadar zamanda yapilmis" diye soruyor ..
Temel de ....
- " 2 yil" diye cevap veriyor ...
Amerikali :
- " Yazik be bizde olsa 3 ayda biterdi" diyor. Temel uyuz oluyor duruma..
Biraz sonra bir tarihi yapi daha görüyorlar.. Yine soruyor turist..
Temel..2 ay diyor, adam gene yazik be bizde olsa 1 haftada biter, diyor.
Temel iyice deliriyor, tam o sirada bogaz koprusunun altina geliyor..
Adam yukariyi göstererek bu köprü ne kadar zamanda yapildi diyor..
Temel saskin saskin bakislarla kafasini kaldirip ..
- "Hangisi ? Bu mu? Bilmem, bu dün burda yoktu .."




Ürün müdürü
Bir gün sirketin genel müdürü sirketi içinde dolasmaya çikmistir. Tam ürün müdürünün ofisinin önünden geçerken onu sekreteriyle sarmas dolas bulur. Hisimla ofise dalar: "Biz sana bu kadar parayi bunun için mi veriyoruz?" Ürün müdürü istifini bozmaz: "Hayir, ben bunu bedavaya yapiyorum!"




Röntgen mütehassisi
Kadin gögsünden rahatsizmis ve bir röntgen mütehassisina gitmis. Doktor soyunun lütfen....demis. Kadin : Beyefendi ben utanirim isiklari kapatabilir misiniz acaba? diye sormus. Neyse doktor isiklari kapatmis bes dakika sonra kadin sormus: Doktor bey elbiselerimi nereye koyayim? Benimkilerin üzerine....




Tercih
Iki mühendislik ögrencisi kampus içerisinde yürürken biri digerine sorar, "Bu muhtesem bisikleti de nereden buldun ?" Digeri cevap verir, "Dün tek basima dolasirken bir yandan da okulu bitirince ne is yapacagimi düsünüyordum. Birden bu bisikletin üzerinde nefis bir kiz geldi ve yanimda durdu. Bisikleti çimenlerin üzerine birakti ve üzerindeki bütün giysileri çikartti. Sonra da bana "Hangisini istiyorsan al" dedi." Diger ögrenci arkadasini dogrularcasina basini sallayarak, "Iyi seçim yapmissin, elbiseler belki sana uymayabilirdi".




Esek
Adamin biri misafirlige gitmis. Aksam olunca haliyle sormuslar. Bizim odada mi yatarsiniz, bebegin odasinda mi, yoksa bos bir odada mi? Adam düsünmüs: Kari-koca nin yaninda yatilmaz, bebekte uyanir aglarsa uykusu kaçacak ben bos odada yatarim demis, Sabah olunca adam elini yüzünü yikamis, bir de bakmis çok güzel bir kiz adama havlu tutuyor, Adam: - Kizim senin ismin ne?,,,,,diye sormus. KIZ : - Bebek amcacigim ya sizin isminiz?... Adam: - Essek kizim esseeeek.




Herkese içki
Adamin biri bara girmis. Garson, herkese içki ver kendine de al demis. Içkiler içilmis garson hesap için gelince adam: Para yok demis. Tabi garson bunu bir güzel dövüp disari atmis. Diger aksam tekrar gelmis ve yine garson herkese içki kendine de al demis ve sonuçta parasi olmadigi için yine dayak yemis ve gitmis. Bu üç aksam böyle devam etmis. Dördüncü gün yine gelmis ve garson herkese içki fakat bu sefer sen içme, içince sapitiyorsun.
 
Ağanın Ayrıcalığı
Kurt borsacı genç borsacıyı yanına almış, işin inceliklerini anlatıyor. Bütün önemli konular gibi, bu konu da parkta yürüyüş yaparken konuşuluyor.
Yaşlı kurt anlatıyor:
- Durumu değerlendirirken, kafanda ne kadar risk karşısında ne kazanıyorum hesaplarını İyi yapacaksın... Mesela bak şuraya bir köpek pislemiş, normalde iğrenç ama sana "parmağını değdir ve yala, karşılığında bir milyar veririm" dediğimde bir fırsat şekline dönüşür değil mi?
- Elbette.
- Haydi bakalım, bir milyar veriyorum parmağını değdir ve yala.
Genç denileni yapar, ihtiyar kurtun anında saydığı bir milyarı cebe atar, yürüyüş devam eder.
- Peki ben size bir milyarınızı geri almanız için şu köpek pisliğine parmağınızı değdirip yalamanızı söylesem...
Yaşlı kurt hemen yapar ve bir milyarı geri alır.
Yan yana yürümeye devam ederler...
Genç: - Ceplerimizdeki para aynı, ikimizin de ağzında köpek pisliği tadı var. Ne fark etti?
Yaşlı kurt: - Öyle deme; iki milyarlık işlem hacmi yarattık! Ağanın Ayrıcalığı
Irgat koşa koşa ağasının yanına gelir;
-Ağam akşam rüyamda seni gördüm
-Hayırdır len nasıl gördün?
-İkimizde aynı uçakta seyahat ediyorduk.
-Eeee
-Sonra uçak arıza yaptı ve düştü.
-Hayırdır inşallah,ne oldu sonra?
-Ben bok çukuruna, sen de bal çukuruna düştün.
-Olacak di mi o kadar fark. Ağalığım rüyada bile belli olmuş.
-Sonra birbirimizi yalaya yalaya temizledik.

Kolkola
Hayvanat bahçesinde iki ahtapot kollarını birbirine sarmış dolaşıyorlardı.Erkek ahtapot eğildi hafif bir sesle dişi ahtapotun kulağına fısıldadı:
-Ne güzel bir gece değil mi sevgilim?...Mehtap,yıldızlar,sen,ben...Ve bu güzel gecede seninle ikimiz böyle kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola kolkola dolaşıyoruz...

Renk insanı değiştirir
Amerika'da bir fuar açılmıştı. Fuarda zencileri beyaza dönüştüren bir makine tanıtılıyordu. Denemek 10 dolardı. iki zenci fuarı gezerken bu makineyi gördüler ve denemeye karar verdiler. Birinin 11 doları diğerinin ise 9 doları vardı. 9 doları olan arkadaşına dönüp
-Sen 1 dolarını bana ver. Gidip birlikte beyaz olalım. dedi. Arkadaşı ise :
-Dur! Önce ben gireyim, deneyeyim. Eğer memnun kalırsam sana 1 dolarımı veririm. Sen de beyaz olursun. dedi.
Anlaştılar. Zenci gidip makineye girdi ve bir süre sonra beyaz olarak çıktı. Dışarıda kalan zenci duruma çok sevinmiş olarak arkadaşının yanına gidip :
-Hadi dedi. 1 doları ver ben de beyaz olayım.
-Hadi oradan pis zenci!

Topun Hacmi
Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir mühendise bir kırmızı top verip bunun hacmini nasıl bulacaklarını sormuşlar. Matematikçi, bir mezura ile etrafını ölçüp formülle yarıçapını hesapladıktan sonra diğer bir formülle yarıçapından hacmini bulacağını söylemiş. Fizikçi ise topu suya batırıp yer değiştiren suyun hacmini ölçerek topun hacmini bulabileceğini söylemiş. Top son olarak mühendisin eline verilmiş, mühendis topu şöyle biraz çevirip bakmış ve sonra: "Bana kırmızı toplar kataloğunu bulun"

Teknoloji
Bir Türk, Japon arkadaşının daveti üzerine Japonya'ya gidiyor. Birkaç gün gezdikten sonra arkadaşı onu çalıştığı fabrikaya götürüyor. Teknoloji muazzam. "Bak !", diyor Japon : "Burada robot yapıyoruz. Şu Robotlar öğle yemeğini hazırlar ve getirir. Şunlar bebek bakar. Şunlar araba bile kullanır." Bizim Türk vatandaşı hayretler içinde kalır. Dolastıkça gözleri fal taşı gibi açılır. Japonya'dan ayrılırken arkadaşı Türkiye'ye mutlaka gelmek ve teknolojisini görmek istediğini söyler. Ve o gün gelir. Fakat bizim Türk nereyi gezdireceğini bir türlü bilemez. Düşünür ne göstermelide altında kalmamalı Japonyada gördüklerinin. Aklına hamam gelir. Japon ne anlar Türk Hamamından. Alır götürür. Japona ilginç gelir: "Ne oluyor burada?" "Biz burada insan yapıyoruz." " Sahi mi?" der Japon. Bir odanın kapısını açarlar. İçeride tellak bir adamın kolunu ovmaktadır. "Bak der bizimki, burada kollar monte ediliyor." " Bir başka odada bacak ovulmaktadır. "Buradada bacaklar takılıyor." Japon bu sefer hayrette. Diğer odanın kapısını açarlar. İçeride bir kadının üstünde bir erkek iş üstünde. Japon sorar : "Peki burada ne oluyor." "Burada montaj bitmiş delikler açılıyor."

Emektar
Adamın biri sabah uyanınca o gün 90 yaşında olduğunu hatırlamış. Yavaş yavaş yataktan kalkarken gözü ayaklarına ilişmiş "sevgili ayaklarım" demiş, "Bugün 90 yaşına girdik. Bu kadar sene beni istediğim yere götürdüğünüz, bu yaşıma sizinle girdiğim için bahtiyarım, sizlere çok teşekkür ederim, nice seneler dilerim."
Sonra dizlerine dikkat etmiş "Sevgili dizlerim, bugün 90 yaşına girdik. Bu kadar sene beni taşıdınız,"bükül" dedim büküldünüz, çömel dedim çömeldiniz, bu yaşıma sizinle girdiğim için şükür ediyorum. Sizlere çok teşekkür ederim, nice seneler dilerim"
Sonra gözü biraz daha yukarı kaymış "Eee emektar" demiş "Eğer sende yaşasaydın bu günümüzü birlikte kutlayacaktık."

Sinekler
Dokuz yaşındaki oğlan cocuğu elinde raket, gözünü pencere camına konmuş çiftleşmekte olan sineklere dikmis..
- "Anneee!!" diye cağırmış.. "Sineklerin erkeği olur mu?"
Anne bu masum sorudan kuskulanmadığı için "Olur yavrum.." cevabını verince, oğlan sorusunu ikilemiş
- "Peki sineğin dişisi olur mu?"
Kadın o zaman soruların çetrefilli bir yere gideceğini sezip, yan çizmiş
- "Olmaz evladım.."
Oğlan aradığı cevapları alınca elindeki raketi hırsla sineklerin çzerine yapıştırmış.
"İbneler!"

Haremağasının İntikamı
Ahmed sarayın hizmetkarlarından biri.. Yıllardır Kraliçeyi görür ve onun göğüslerine hayran olurmuş.. Artık bir saplantı halini almış Kraliçenin göğüslerine dokunmak, öpmek.. Tüm cesaretini toplayıp haremağasına açılmış..
"Bana sultanın memelerini koklat.. Ömür boyu biriktirdiğim bin altın senin" demiş.. Harem ağasının aklı yatmıs bu karlı işe..
Kenar mahallelerde tanıdığı bir simyacı, büyücü karşımı bir kadın varmış.. Ona gidip bir losyon hazırlatmış ve bu losyonu, sultanın o gün banyodan sonra giyeceği korsaya iyice sürmüş.. Sultan çıplak tenine korsayı takınca, losyon etkisini hemen göstermiş. Memeleri yangın yeri gibi yanmaya başlamış.. Saray doktorları merhemlerle, ilaçlarla çare bulamamışlar.. Sultan acıdan, kaşıntıdan, yanmadan ölecek.. Harem ağası ortaya çıkmış ve padişaha "Saray hizmetkarlarından Ahmet, derdinize derman olabilir. Onun salyası, herşeye iyi geliyor. Tek çare, Ahmed'in dili.. Kraliçemizi ancak o kurtarır, eğer izin verirseniz" demiş.. Padişah çaresiz çağırmış Ahmed'i hareme.. Ahmed bir saate yakın sultanla yalnız kalıp muradına ermiş... Ne var ki söz verdiği halde 1000 altını harem ağasına vermeye yanaşmamış.. "Bu olayı açıklarsan ikimizin de kellesi gider. Bunu göze alamazsın.. Hadi bakalım, çek arabanı" demiş, haremağasına.. Çok kızmış harem ağası.. Öyle kızmış ki.. Ertesi gün aynı yakıcı losyonu padişahın, banyodan sonra giyeceği donuna iki kat sürmüş..

Güvenilmez
Adamın biri gazetedeki iş ilanı üzerine gelmiş ve sırası gelince görüşmeye girmiş.
İş ilanında üniversite mezunu, iyi fransızca konuşan, pazarlama konusunda tecrübeli bir yönetici arandığı yazıyormuş.
- Hoşgeldiniz, hemen başlayalım. Hangi üniversite mezunusunuz?
- Üniversite mezunu değilim.
- Öyle mi? O zaman yabancı dilinize güveniyor olmalısınız.
- Yabancı dil bilmem.
- Demek bilmiyorsunuz. O zaman tecrübenize güvenerek geldiniz.
- Pazarlama konusundan anlamam.
- O zaman niye geldiniz canım kardeşim ?
- Bu işte bana güvenmeyin. Onu demeye geldim.

Penguenler
Alaska'da bir bardan içeri iki İngiliz girmişler ve içki söylemişler. Bir süre sonra bir tanesi barmene
- Buralarda siyah kadın bulunur mu ?
- Hayır, bulunmaz elbet.
- Peki buralarda siyah beyaz kadın bulunur mu ?
- Bulunmaz tabi
Bunun üzerine Laz arkadaşına dönerek :
- Sanırım dün gece iki penguenleydik.

Mezarlık?
İki kişi arkadaşı konuşuyorlarmış :
- Nasıl, iş bulabildin mi ?
- Elbette, altımda 1500 kişi çalışıyor.
- Vay canına ! Ne işi bu ?
- Mezarlık bekçisiyim.

Sizin Kızdan Ne Haber?
İki aile varmış ve her iki ailenin de birer kız çocuğu varmış. Birgün misafirlikte sohbete baslamışlar;
-Eee sizin kızdan ne haber?..
-Valla işte ne olsun biliyorsunuz işe girdi geçen sene. Başını kaşıyacak vakti yok. İlk başlarda geceleri fazla mesai yapıyordu. Sonra hafta sonları da çalışmaya başladı. Patronu çok sevmiş her işi ona veriyormus. Derken Ankara seyahatleri başladı. Bizimki çanta sekreter gibi patron nereye o oraya. Sonra Paris seyahatleri filan en sonundabu iş böyle olmayack dediler, patronu ev tuttu. Deli gibi çalışıyor evladım. Ee, peki sizinki ne alemde?
-Valla bizimki o....u oldu, ben sizin kadar güzel anlatamıyorum...

Cennet-Cehennem Ligi
Bir devrin tüm en klas futbolcuları cennette toplanmışlar. Cennetin baş meleğide futbola çok meraklıymış. Şeytanı çağırtmış ve :
-Cennetle cehennem arasında bir maç düzenleyelim ne dersin?
-Bosuna oynamayalım, biz kazanırız, demiş şeytan.
-Olur mu en iyi futbolcular bizde. Ne kadar da kötü futbolcu varsa sizde. Şeytan şeytanca gülümsemis ve :
-Ama bütün hakemler de bizde.

Müsrif
Salamon be! Benim hanım çok müsrif, para yetişmiyor. İnanamazsın, Pazar günü benden 200 frank istedi, Pazartesi 300, Salı 400, Çarşamba 500, Perşembe 800, dün de 1000 frank!..
- Acıdım sana be Mison. Nereye harcıyor bu kadar parayı?
- Ne bileyim ben, verdiğim yok ki...

Bizi de Uyandırır mısınız?
Adam otele gelip resepsiyona kaydını yaptırırken görevli sordu :
- Sabah sizi kaçta uyandırmamızıi istersiniz? Adam başını salladı :
- Hiç gereği yok. Ben her sabah saat beşte kendim uyanırım. Resepsiyonda ki görevlinin yüzü güldü :
- Aman ne iyi. Lütfen uyandığınız zaman bizi de uyandırır mısınız?..

Rolex

Avukat arabasını bürosunun önüne çekmişti inmek için kapıyı açtı tam o sırada arkadan hızla gelen tır kapıyı aldı götürdü hemen kalabalık birikti ambulans polis ...vs polis avukata sordu nasıl oldu avukat sinirli inecekken arkadan geldi kapıyı aldı götürdü eyvah o kadar para vermiştim. Polis: peki beyfendi kolunuz nasıl koptu Avukat bagırarak eyvah rolexim rolexim

Herkes, Hiç kimse, Herhangibirisi, birisi

Öykünün kahramanları 'Herkes! 'herhangi biri' birisi ve Hiç kimse adlı dört kişidir Ortada HERKESTEN yapması istenilen bir iş vardı.HERKES bu işi kesimlikle BİRİSİNİN yapacağına inanıyordu HERHANGİ BİRİNİN yapabileceği bu işi nedense HİÇKİMSE üstüne almadı BİRİSSİ bu duruma çok üzüldü Çünkü yapılması gereken iş HERKESİN işiydi Fakat bıişi HERKESİN yapamayacağını HİÇKİMSE aklına getirmemişti HERKES ise konuya nasılolsa HEHANGİ BİRİ yapar gözüyle bakıyordu sonunda HEKES,HERHANGİ BİRİNİN yapabileceği fakat HİÇ KİMSSENİN yapamadağı bu işin suçunu BİRİSİnin omuzlarına yükledi

Enayi

Bir araştırmacı sabır ve dikkatle çalışarak iki fareye acıktıkları zaman burunları ile bir zile basmayı öğretti.Üç gün sonra bu farelerden biri diğerine şöyle diyordu:
enayiyi amma alıştırdık yahu ....her zile basışımızda peynir veriyor.

Uyuşturucu

İki genc uyusturucu icerken yakalanmislar ve cuma gunu mahkemeye cikarilmislar. Hakim - Bakin cocuklar daha cok gencsiniz size 2. bir sans veriyorum. Hafta sonu elinizden geldigince insanlari uyusturucudan vazgecirin pazartesi goruselim
Haftasonu gecmis..
Hakim - Eeee ne yaptiniz anlatin bakalim ..
1. genc - Ben 17 kisiye uyusturucuyu biraktirdim..
hakim - Cok guzel nasil yaptin?
1. genc - Iki daire cizdim.. ( O o ) seklinde ve 1. si uyusturucudan onceki beyniniz 2. si ise uyusturudan sonraki beyniniz deyince inandilar..
Hakim - Guzel, inandirici..Serbestsin..ya sen?
2. genc - Ben 156 kisiye biraktirdim..
Hakim - Ho !?..Inanilmaz,nasil ?
2. Genc - Bende 2 daire cizdim.( o O ) seklinde.. 1. daire uyusturucudan onceki kiciniz 2. si ise hapishaneden sonraki dedim..

Sadece Yağmur Yağdığında

Kadin kocasi isteyken sevgilisini eve cagiriyor, ikisi yatakta zevk dolusaatler gecirirken birden kapi caliyor bi de bakiyolar KOCASI EVE ERKEN GELMIIIIIS!!!... Kadin panik icinde: "Allahim bu nerden cikti simdi!!!Cabuk al topla kiyafetlerini, camdan atla kaybol!!"
Adam pencereden asagi bir bakiyor: "Hayir atlayamam deli misin nasil yagmur yagiyor gormuyor musun!!!"
Kadin deli gibi kosturuyor: "Kocam bizi burda yakalarsa ikimizi de öldürür atlamak zorundasin hadi cabuk cabuk!!!!"
Boylece adam caresiz,kiyafetlerini kaptigi gibi camdan atliyor.. ayaga kalkip bir de etrafa bakiyor ki bir maratonun tam ortasina dalmis....bozuntuya vermeden yariscilarla kosmaya baslamis.....tabi cirilciplak ve pantolonu gomlegi elinde kosan bitek kendisi oldugu icin dikkat cekiyor ...
Kosuculardan biri soruyor kendisine: "Siz hep ciplak mi kosarsiniz?"
"Ah evet evet...rüzgarin ciplak tenime degmesi kadar guzel bi duygu yok"
"Ama ciplak kosarken de hep kiyafetlerinizi elinizde mi tasirsiniz?"
"Yaaa öyle...kosu bitince arabama biner giyinir eve giderim diye"
"Gercekten cok ilginc....peki kosarken hep prezervatif de takar misiniz?"
"Aaa..seyy.. sadece yagmur yagdigi zaman..."

Tetikçi

Mafya babasi korumaya aldigi muesseselerden haraclari toplamak icin yeni bir tetikci buldu. Sectigi adam sagir ve dilsizdi. Baba, yeni tetikcinin polisin eline gecerse, fazla bir sey anlatmasinin mumkun olamayacagini dusunuyordu boylece.
Baba, bir gun odemelerin geciktigini fark etti ve tetikciye adamlarini gonderdi. Adamlarin sagir dilsizle anlasmalari mumkun olmadi tabii. Bunun uzerine "Baba" sagir dilsizi odasina aldirtti. Bir de isaret alfabesi bilen tercuman buldular.
Tercuman isaretle sordu:
"Paranerde?..
" Sagir dilsiz isaretle yanit verdi:
"Ne parasi.. Benim paradan haberim yok.. Neden bahsettiginizi anlamiyorum
." Tercuman tercume etti.
"Neden bahsettiginizi anlamiyormus..
" Baba 38'ligini koltuk altindan cekip sagir dilsizin beynine dayadi.
"Simdi sor bakalim, para nerde?.."
Tercuman isaretle sordu: "Para nerde?
." Sagir dilsiz isaretle yanit verdi:
"Central Park'ta, Bati 78'inci Caddeye acilan kapidan girince soldan ucuncu agacin kovugunda 100 bin dolar var."
Baba ofkeyle gurledi:
"Ne dedi?.."
Tercuman yanitladi:
"Dediki hala neden bahsettiginizi anlamiyormus. Ayrica diyor ki, o tetigi cekmeye de g..unuz yemezmis!.."

Kanca

Sahil kasabasindaki meyhaneye giren tek bacagi, tek kolu ve tek gözü olmayan kara korsan müsterilerin derhal dikkatini çekmis.
Tahta bacagini ileri dogru uzatip kanca kolunu yanindaki iskemleye dayadiktan sonra içkisini yudumlayan korsana meyhanedekiler biraz hosbesten sonra merakla sormuslar:
- Bacagini nerede kaybettin?
- Preveze deniz savasinda...
- Ya kolunu?
- Düelloda...
- Peki ya gözüne ne oldu?
- Güvercin pisledi...
- Güvercin pislemesi gözü kör eder mi?
- Güvercin pisledigi gün koluma kancayi yeni taktirmistim

İskoç Yöntemi

İskoç gencin birisi, evlendigi günün ertesi Amerika'ya çalismaya gider. 2 sene sonra vatanından eline bir telgraf gelir:
"Karın öldü stop. Acele gel stop."
İskoç atlar ilk uçağa ve memleketine döner. Hanımının başucuna gider ve başlar yakarmaya. Kiraz dudaklarına doyamadım, elma göğüslerine doyamadım derken şehvete gelir ve ölü hanımını becerir. İş buya hanımı birden canlanır
. Bir kaç gün daha memleketinde kalan iskoç tekrar Amerikaya döner.
Aradan bir iki yil daha geçtikten sonra, eline bir telgraf daha geçer:
"Amcanın oğlu öldü stop. Gelmene gerek yok stop. Bütün köy bir haftadır uğraşıyoruz stop.

Doktor Çok Kızdı

Adam doktora gitmişti. Muayeneden sonra doktor : -Sana suppozituvar yazıyorum. Akşamları uygularsın der. Adam eve geldikten sonra karısına sorar.
-Suppozituvar ne demek?
-Ben nerden bileyim aç telefonu doktora sor.
Adam doktora telefonda suppozituvarın nasıl kullanılacağını sorar.
Doktor yanıtlar.
-Rektal yoldan kullanacaksın.Ve telefonu kapatır. Adam karısına döner ve : -Rektal yol ne demek?
-Ayol delimisin ben nereden bileyim doktora sorsana.
Adam bu sefer de rektal yoldan kullanmak nedir diye sorar.
Doktor yanıtlar.
-Anal yoldan uygulayacaksın. Adam yine anlamamıştır. Tekrar sorar :
-Anal yol nedir? Doktor tekrar yanıtlar.
-Kıçına sok kardeşim. Ve telefonu kapatır. Adamın yüzü buruştuğu için karısı sorar.
-Doktor ne dedi?
-Valla adamın ne dediğini anlamadğm ama çok kızdı sanırım. İlacı kıçına sok dedi.

Yöneten Erkekler

Yeryüzündeki herkes ölür ve Tanrı'nın huzuruna çıkarlar... Tanrı der ki:
"Erkekler 2 sıra olsun, bir sırada karılari tarafından yönetilen erkekler, diğer sırada karılarını yöneten erkekler..
ayrıca bütün kadınları cennete aldım onlar meleklerle birlikte gidecekler şimdi..."
Böylece kadınlar gittikten sonra Tanrı erkeklerin karşısına geçer...
Bir bakar ki karıları tarafindan yönetilen erkeklerin sırası 100 km.uzun...ama karılarını yöneten erkeklerin sırasında sadece bir adam duruyor... Tanr diğer sıradakilere çok kızar:
"Kendinizden utanın!! Sizi bu dünyada güç ve idarenin temsilcisi olarak yarattım ve şuraya bak, hepiniz güçsüz karaktersiz 100 km.lik bir sürü olmuşsunuz... bakın bir tek erkek kulum şu yan sırada tek başına gururla dikiliyor...Ondan ders alın!!! Oğlum, sen anlat bunlara, sen ne yaptın da "karılarını yöneten erkekler" sırasında bir tek sen oldun????"
Ve adam cevap verir:
"Bilmem... karım bana burda durmamı söyledi"

Siyanürlü Karpuz

Bir karpuz tarlası olan çiftçi, her aksam tarlasına çocuklariın dadandığını ve birkaç karpuzun eksildiğini farketti. Epey düşündukten sonra, tarlaya bir uyari levhasi koymaya karar verdi.
"Dikkat! Karpuzlardan birine siyanür enjekte edildi! "
Ertesi akşam karpuz yiyemeden kaçan cocukları keyifle izledi.
Bir hafta sonra, çiftci tarlasında geziyordu. Karpuzlarıniı kontrol ederek eksik olmadığıı düşünürkenken gözü kendi levhasının yanına konan bir levhaya ilişti
"Şimdi o karpuzlardan iki tane var !"

Kravat istiyorum

Günün birinde bir adamın akşam patronla yemeği varmış. Adam takım giysisine çok güzel ve görkemli bir kravat almak istiyormuş. Bir mağazaya gitmiş.Yanına bir kadın yaklaşmış ve sormuş:
-Ne arzu etmitiniz efendim?
-Bir kravat alacaktım.
Kadın: -Bizde müşteriyi memnun etmek esastır kravatlarimiz 2. kattadır.
Adam 2. kata çıkmış. Adam kadına bir kravat istiyorum demiş ve kadın sormus:
-Kravatınız renkli mi olsun yoksa siyah beyaz mı?
Adam: -Renkli olsun, demiş.
kadın: -Bizde müşteriyi memnun etmek esastır lütfen bir kat yukarı çıkın, demiş.
Adam çıkmış. Kadına ben renkli bir kravat istiyorum demiş.
Kadın: -Kravatınız renkli ve üstünde çizgiler mi olsun yoksa renkli ve üstünde çiçekler mi demiş?
Adam : -Çiçekler olsun,demiş.
Kadın: -Bizde müşteriyi memnun etmek esastır lütfen bir kat yukarı çıkın,demiş.
Adam bi kat daha yukarı çıkmış.
Kadına: -Renkli ve desenleri çiçekli olan bir kravat istiyorum,demiş.
Kadın: -Kravatınızdaki çiçeklerin fonu koyu renk mi açık mı olsun ,demiş.
Adam: -Açık renk olsun,demiş.
Kadın: -Bizde müsteriyi memnun etmek esastır lütfen bi kat yukarı çıkın,demiş.
Adam renkliydi, açıkdı,koyuydu, çizgiliydi, fonu açıktı, maviydi, sarıydı derken 36. kata ulaşmış ve sinirli bir halde istediği kravatın özelliklerini saymış.
Kadın: -Alacağınız kravat bu giysinizin üstüne mi olacak yoksa başka bir giysinizin üstüne mi, diye sormuş.
Adam: -Evdeki bir takımımın üstüne demiş.
Kadın: -Bizde müşteriyi memnun etmek esastır,eğer vereceğimiz kravat takımınızın üstüne olmazsa bu bizim disiplin kurallarımıza uymaz lütfen evdeki giysilerinizi getirin, demiş.
Adam sinirli bir halde asansöre doğru yürümüş ve o anda asansörün içinden yarı çıplak bir adam çikmış ve demiş ki:
-Bu popom bu da klozet kapağım lütfen verin artık şu tuvalet kağıdını!

Eleman Aranıyor

Bir şietin kapısında bir ilan asılmış şöyle yazıyor:
"Dakikada 70 kelime yazabilen, Bilgisayar bilen, Yabancı dili olan eleman aranıyor"
Bir köpek ordan geçerken bu ilanı görüyor..bir süre bakiyor; bakıyor,derken ağzıyla kağıdı yerinden söküp ofise giriyor, doğru müdürün odasina...Ve müdürün karşısına geçip ağzında kağıtla ona öylece bakıyor... Adam bunu görünce kahkahayi basiyor....
- "Hahaaa ama ben bir köpeği işe alamam ki??"
- Ama köpek ısrarla kağıdı adama uzatıyor...Ve müdür sonunda diyor ki
- "peki o zaman sana bi mektup vericem bunu yaz bakalım"
Köpek kağıdı alıyor,bilgisayarın başına geçiyor, gayet güzel tıkır tıkır mektubu yazıp bitiriyor...Müdür şok oluyor,ama bozuntuya vermeden bu sefer diyor ki:
- "Bak şöyle şöyle bir uygulamaya ihtiyacımız var, buna bir program yaz çalıştır bakalım.."
15 dakika sonra köpek bilgisayarda o problemi çözecek süper hızlı bir uygulama yaziyor, adam inceliyor ve dumur oluyor....Artık söyleyeceği tek sey kalıyor:
-"Sen inanılmaz birşeysin!!! Ama yine de seni ise alamam...Ne yazik ki senin herşeyin mükemmel ama yabancı dilin yok" Ve köpek cevabi yapistiriyor:
-"Miaaooooowwwwww"

Papağan

Kadının birinin canı sıkılır ve hayatında değişiklik olsun diye pet shoptan bir hayvan almaya gider.Pet shopa gidince kedi,köpek ve bir papağanın fiyatını sorar. Papağanın fiyatının cok ucuz olduğunu gören kadın sorar:
''bu papağan neden bu kadar ucuz'' .Pet shopun sahibi yanıtlar:
''bu papagan daha önce bir genelevde duruyordu, ağzı biraz bozuktur, alanlarda ondan şikayetçi onun için fiyat ucuz.
''Kadın bu fiyatı kaçırmak istemez ve bir papağan ne kadar kötu konuşabilir ki diyerek alır evine götürür. Eve gelince kadın papağanın örtüsünü kaldırır. Yeni ortamı gören papağan
''ooo yeni mekan, yeni patron '' der.
Kadın bunlara gülüp geçer. Daha sonra evin iki kızı okuldan gelir. Papağan bunları görerek
''ooo, yeni mekan yeni patron, yeni kızlar'' der..
Tabii kızlar saşkin. Anneleri olayı anlatınca kızlar da gülerler. Bu sırada evin babası gelir. Papagan yine acar ağzıni:
''yeni mekan, yeni patron, yeni kızlar''
sonra evin babasına bakarak
''OOOO, Mehmet abi hos geldin yaaa!!!

Gözbebeği

İngiltere'nin saygin kız kolejlerinden birinde biyoloji öğretmeni öğrencilerden miss perkins'a "söyle bakalım, insan vucudunda uyarıldığında normal büyüklüğünün altı katına ulaşan organ hangisidir?" Öğrenci yüzü kızararak bana bu soruyu sorduğunuzdan ailemin haberi olacak demiş. Öğretmen baska bir ögrenciye dönmüs ve sen söyle miss sarah demiş. Sarah "los ışıkta gözbebegi" yanıtını vermiş. Öğretmen aferin dedikten sonra miss perkins'a dönmüs ve sana üç sey söyleyeceğim demiş. 1- dersine hiç çalışmamışsın bundan ailenin haberi olacak 2-aklın fikrin sürekli kötü şeylerde. 3- ilerde çok büyük hayal kırıklığına uğrayacaksın...

Kanca

Sahil kasabasındaki meyhaneye giren tek bacağı, tek kolu ve tek gözü olmayan kara korsan müşterilerin derhal dikkatini çekmiş.
Tahta bacağını ileri doğru uzatıp kanca kolunu yanındaki iskemleye dayadıktan sonra içkisini yudumlayan korsana meyhanedekiler biraz hoşbeşten sonra merakla sormuslar:
- Bacağını nerede kaybettin?
- Preveze deniz savaşında...
- Ya kolunu?
- Düelloda...
- Peki ya gözüne ne oldu?
- Güvercin pisledi...
- Güvercin pislemesi gözü kör eder mi?
- Güvercin pislediği gün koluma kancayı yeni taktırmıştım

Başkasının Pantolonu

Öğretmen çocuğa sormuş,
'Oğlum elini pantalonun sağ cebine attın ve bir 10 milyon lira çıkarttın, sol cebinden de 5 milyon lira çıktı. Senin şimdi neyin var?
Öğretmen çocuğun '15 milyon liram var' cevabını vermesini beklerken Çocuk cevap vermiş
'Her halde üzerimde başka birinin pantalonu var!'

Gaipten Gelen Ses

Koyboy colorado colunde atıyla yorgun argın giderken birden bire nereden geldiği belli olmayan bir sesle irkilir.
- '' DUUR''
şasıran kovboy etrafına baksada kimseyi göremez. gaipten gelen bir sesdir bu. az sonra tekrar aynı ses,
- '' ATINDAN İN VE KUREĞİNİ AL'' der.
şaşıran kovboy korku içinde emre itaat edip atından ıner ve kureğını atının arka tarafında çekıp alır. bu arada etrafına bakmayı ıhmalde etmez ama koca colde kimseler yoktur. az sonra o uğultu şeklindeki gürleyen ses tekrar duyulur.
-'' SOLA DOĞRU YİRMİ ADIM AT''
kovboy aynen denileni yapar. yapar ama korkudan ne yapacağını bılememektedırde. Adımları sayar ve durur. birazdan, o ses... -'' ORAYI KAZ HEMEN''der
kovboy kazmaya basşar. Az sonra kureğıne bir şey takılır. biraz daha kazar ve bir sandık görür...
-'' SANDIĞI ÇIKART ORADAN''
denileni yapar hemen
-'' AÇ ONU'' diye gürler o ses yine kovboy sandığın kilidini kırar ve içini açar. oda ne içi, çil çil altın dolu. ne yapacağını şaşıran kovboy etrafına bakar bakar ama kimseyi göremez. şaşkınlığını üzerinden atamadan o ses yine gürler,
-'' HEMEN ATINA BİN VE DOĞRU LAS VEGASA GİT'' der.
bir robot gibi emre itaat eder ve hemen sandığı atının arkasına bağlar ve şaşkınlık içinde atını Las Vegas'a sürer. Las Vegas'a geldiğinde o ses ...
-'' DUUUR VE SAĞDAKİ KUMARHANEYE GİR'' der
kovboy denileni yapar içeri girer . ve yine o ses
-'' RULET MASASINA GİT VE BÜTÜN ALTINLARI SİYAH 5'E OYNA'' der.
kovboy, parlayan gözlerle denileni yapar. masaya yaklaşır ve sandığı herkesin şaşkın bakışları arasında siyah 5'e koyar. rulet dönmeye başlar kovboy kendinden emin olmakla beraber birazda heycanlıdır. top döner, döner,döner ve oda ne?
KIRMIZI 12 . Evet top kırmızı 12' de durur. sessizlik olur kovboy şaşkın etrafına,sağa sola bakarken gürleyen ses....
-'' HASS..R BE'' der.....

Kırık Anten

Kaynana geline devamli söylenirmiş babanın evinden ne getirdin diye.
Gelin sonunda dayanamamış "daha ne getireyim"
gögüslerini göstermiş "kristal avize" demiş,
göbeğini göstermiş "6 metrekare bünyan halı" demiş
ekmek teknesini gösterip "renkli televizyon" demiş
sonra kaynanaya sormus :
"Oğlun ne getirdi, kırık bi anten, o da oynamazsan göstermez

Mars'ta Hayat Yok

Temel, marsa gidecek ilk astronottur. 10 milyar dolarlik muhtesem bir uzay gemisi ile giden Temel'den dönüse dek haber alınamayacaktır.
10 yıl sonra geri döndügünde flaslar patlar herkes merakla etrafını sarar:
"Marsta hayat var mı???"
Temel omuzlarını silker: "Yok ..."
Bilim adamları, basın ve tüm dünya hayal kırıklığı içindedir. Temel'i uçağa bindirip Trabzona uğurlarlar.
Aksam evinde ailesi ile kendi dönüsünü seyreden Temel'in oglu sorar:
"Baba hakkaten hayat yok muydu acaba?"
Temel yine omuzlarını silker: "Haçan saat 11 dedin miydu butün tükkanlar kapanii! Sen puna hayat mi diisin?"

Hakan Şükür

Birkaç Fransız kantinde gevezelik ederken içlerinden biri sorar :
Bir gün Fatih Terim Rıdvan Dilmen'i Florya tesislerine cağırır ve :
-Benim oyuncularım seninkilerden akıllı, der. Bunun uzerine Rıdvan :
-Göster hadi, der.
Fatih :
-Hakan gel oğum, der. Hakan :
-Buyur hocam, der.
-Senin babanın oğlu olupta senin kardeşin olmayan kimdir?
-Tabiki benimdir hocam, der.
-Afferim doğru söylüyormuşsun, der Rıdvan. Fenerbahçe tesislerinde : -Boliç gel evladım.
-Buyur hocam.
-Senin babanın oğlu olupta senin kardeşin olmayan kimdir?
-Valla bilmem kimdir hocam?
-Bak birde bana soruyor git iki kat antreman yap!!!
Boliç düşünür :
-Ulan hocayı kızdırdık bari Rüştü'den öğreniyim.
-Rüştü.
-Ne var.
-Senin babanın oğlu olupta senin kardeşin olmayan kimdir?
-Tabiki benim.
-Sağol.
Boliç koşarak Rıdvan'ın yanına gelir.
-Hocam hocam cevabı buldum.
-Nedir?
-Tabii ki Rüştü'dür hocam.
-Salak herif cevap Rüştü olur mu?
-E peki o zaman nedir?
-Tabiki Hakan Şükür'dür.

Gece Kursu

Birkaç Fransız kantinde gevezelik ederken içlerinden biri sorar :
-Gütenberg kim. Biliyormusunuz?
-Hayır, der ötekiler.
-Güzel, sizde benim gibi gece kurslarına gitseydiniz, Gütenberg'in basım makinasını bulan kişi olduğunu bilecektiniz.... Ya Panmentier'i?
-Hayır, der ötekiler.
-Güzel, sizde benim gibi gece kurslarına gitseydiniz, Panmentier'in patatesi bulan kişi olduğunu bilecektiniz.Eğer gece kurslarına gitmezseniz yaşam boyunca....
İşte ozaman, aralarında lehimci olanı öfkelenip patlar :
-Oldu, anlaştık! Gütenberg'i, Panmentier'i bilmiyoruz. Sen Totoche kim biliyormusun?
-Hayır!
-Peki öyle ise öğren! Totoche, sen gece kurslarına giderken karınla yatan adam!

Güle Güle

Adam bakmış, küçük oğlu Hz. İsa'nın resmi önünde dua ediyor.
-Tanrımın anneme, babama, büyük babama uzun ömür ver.Güle güle anneanne...
Bir anlam verememiº bu duaya...Ancak ertesi gün acı haber gelmiş.Anneanne sizlere ömür...
Ertesi hafta adam bakmış çocuk yine duada :
-Tanrım anneme babama uzun ömür ver. Gülegüle büyük baba...
Ertesi gün büyük baba mefta...
Bir hafta sonra adam bakmış küçük çocuk yine duada :
-Tanrım anneme uzun ömür ver. Güle güle baba...
Adam ertesi sabah bir hastaneye gitmip yatmış.Tetkikler, tahliller, kalp elektrosu, röntgen çekimleri...Sapasağlam.
Bakmış karısı iki gözü iki çeşme ağlıyor. -Ne oldu hanım.
-Bizim postacı, demiş hanım. Ne iyi adamdı. Bugün haber aldım. Ölmüº!!!!

Trafik Cezası

İki polis otobanda arabayla yavaş yavaş giderlerken bir amcanın eşeğiyle otobanının kenarından giderken görürler ve biraz dalga geçmek için arabayı durdururlar.
Amcacığm senin bu yaptığın yasalara aykırı. Otobana eşekle girilmez. Bu yüzden ceza yazmamız gerekiyor. Cezayı sana mı yazalım yoksa eşeğe mi? Amca düşünmüş ve bana yazın demiş.
Polisler bir daha sormuş ama yine aynı cevabı almışlar. Polisler cezanın neden kendisine yazılmasını istediğini sorunca yaşlı amca;
"Ben bu eşeği ilerde polis yapacağım. Sicilinin şimdiden bozuk olmasını istemem." demiş

Boynuzlar

Bi adamla kadın evlilermiş fakat çocukları olmuyormuş 15 sene sonra kadın müjde kocacım hamileyim demiş bizimki çok sevinmiş ee kolay diil 15 seneden sonra baba olmak, fakat 8 ay sonra işyeri adamı yurtdışına göndermiş adam çok üzülmüş doğumda karısının yanında olamayacağı için ama eli mahkum gitmiş 4 ay sonra geldiğinde ne görsün çocuk zenci, karısına sorunca kadın soğukkanlılıkla cevap vermiş.
Aslında çocuk normal doğdu fakat sonradan benim sütüm kesildiği için zenci bir süt annesi buldum onun sütünü içe içe böyle karardı demiş.
Adamda ben en iyisi anneme sorayım o herşeyi bilir demiş annesine anlatmış. Anneside:
evet oğlum doğrudur sende normal doğdun fakat sütün kesildiği için seni inek sütüyle besledim şimdide boynuzların çıkıyor!

Reha Muhtar'ın konuğu

Reha Muhtar türkiyenin en yaşlı adamını stüdyosunda anahaber bültenine çağırır.
Reha- Efendim bize başınızdan geçen güzel bir anınızı anlatırmısınız.
Adam- Bir gün köyde komşumuzun eşeği kayboldu. köyün gençleri olarak onu aramaya gittik. Geri dönerken akşam olmuştu. Eşek gözümüze güzel göründü...
(Reha Muhtar hemen keser)
Reha- öhö öhö burda olmaz efendim. Siz en iyisi bize başka bir anınızı anlatın.
Adam- Bir gün muhtarın kızı kayboldu. köyün gençleri olarak onu aramaya gittik. Geri dönerken akşam olmuştu. Kız gözümüze güzel göründü...
(Reha Muhtar hemen keser)
Reha- öhö öhö ayıp oluyor efendim. siz en iyisi güzel anılarınızı boşverin başınızdan geçen kötü bir olayı anlatın bize.
Adam-BİR GÜN BEN KAYBOLDUM!

Temel'in Ataları

Temel bilim admıdır ve bir arkeoloijk uluslararası toplantıya katılır. jopon bilim adamı kürsüye çıvar ve:
-Biz yaptığımız kazılarda 50 m ye kadarindik ve telefon tellerine rastladık demekki bizim atalarımız telefon kullanıyorlarmış temel:
-Bizde yaptığımız çalışmalarda 100 m ye kadar indik ve hiç bir şey bulamadık demekki bizim atalarımız da telsiz tefon kullanıyorlarmış.

Eşşek Kaybolunca

Nasreddin Hoca'nın eşeği kaybolunca arkadaşları üzülmüş ve eşeği aramaya koyulmuştu. Hoca ise bunların arasında:
"Allaha şükürler olsun", diye dolaşıyordu.
Arkadaşları dayanamadı:
"Hoca efendi biz üzülüyoruz ve eşeğini arıyoruz, sen ise şükürler olsun diye adeta seviniyorsun, bu ne haldir." deyince:
Hoca: "Ben eşeğin kaybolmasını değil, eşeğin üzerinde ben olmadığıma şükrediyor seviniyorum, yoksa dört gündür ben de yitik olacaktım.

Ramazan

Bayramın yaklaştığı günlerden birinde, iftar sırasında, misafirlerden biri:
"Keşke Ramazan senede iki gelse..." der.
Aynı sofrada misafir bulunan Bektaşi ise hemen şu cevabı verir:
"Madem bu kadar seversiniz, Ramazan gider gitmez neden Bayram edersiniz..."

Biletimi Yırtıyor

Sinemaya girip, filmi seyretmek istiyodu. Gişeden biletini aldı. Birkaç dakika sonra gelip bir tane daha aldı. Sonra bir bilet daha, bir daha... Gişedeki görevli dayanamadı; "Karaborsa yapıyorsun galiba. Bu kaçıncı bilet alışın?" Deli; "İçeride bir deli var." dedi.
"Tam kapıdan girince biletimi yırtıyor. Bende gelip yenisini almak zorunda kalıyorum!"

Dilinizi Çıkarın

Doktor şikayetirıi dinledikten sonra kıza dönmüş: "Soyunun!" demiş. "Fakat doktor..." demiş kız, "Hasta olan ben değilim, annem..."
"Doktor anneye dönmüş: "Dilinizi çıkarın bakayım hanımefendi..."".


İnanır mısınız?
Bir kadının yatak odasındaki gardrop bozuktur. Evin yanında bulunan istasyondan her tren geçişinde, gardrobun kapağı açılmaktadır
"Bunun için bir gün bir marangoz çağırır. Marangozu yatak odasına götürür ve dolabı gösterir. O anda bir tren geçer ve gardrobun kapağı kendiliğinden açılır.


Wilson Çivileri
Adamın birinin bir çivi fabrikası vardır ve reklam yaptırmak istiyordur. Pazarlamacı bir arkadaşı ile konuşurken arkadaşı "Wilson Çivileri" diye bir reklam ayarlayabileceğini söyler. "Bana bir hafta ver." der arkadaşı. "Sana bir kasetle döneceğim." Bir hafta sonra pazarlama uzmanı Wilson'u görme ye gelir. Kaseti videoya koyar ve çalıştırır. "
Romalı bir asker, İsa'yı çarmıha çivilemekle meşgul, yüzünü kameraya çevirir ve "Wilson Çivileri kullanın, onlar her şeyi taşırlar!" der. Wilson çılgına döner ve bağırır; "Senin problemin ne? Bunu asla TV'de göstermezler, sana ikinci bir şans veriyorum, ama kesinlikle Romalılar'ın İsa'yı çarmıha germesi gibi şeyler istemiyorum."
"İkinci hafta pazarlamacı elinde başka bir kasetle gelir. Yine kaseti videoya koyar ve çalıştırır. Bu sefer kamera, Roma'nın dışından merkeze doğru yakınlaşır ve çarmıha gerili İsa'nın önünde durur. Romalı bir asker yukarı bakar ve "Wilson Çivileri... Her şeyi taşır!" der.
"Wilson kendini tutar bu sefer. "Sen, beni anlamıyorsun, çarmıhta bir İsa istemiyorum. Sana son şans veriyorum ve bir hafta içinde yayınlanabilecek bir reklamla gelmeni istiyorum." der. Bir hafta daha geçer. "
"Wilson sabırsızca beklemektedir. Pazarlama uzmanı yeni kasetiyle gelir. Saçları uzamış, çıplak bir adam nefes nefese koşmaktadır. Bir düzine Romalı asker de peşinden kovalamaktadır. Tepenin başına gelirler ve askerlerden biri kameraya döner: "Keşke Wilson Çivileri kullansaydık!"
Papaz
Papaz, iki metre ilerisinde duran zangoça sormuş:
"Gizli gizli sen mi içiyorsun kutsal şarabı?" Zangoç'ta derin bir sessizlik... İyice köpürmüş Papaz: "Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun?" "Hayır, buradan hiçbir şey duyulmuyor efendim!" Olacak şey mi! İki adım öteden beni duymuyorsun..."
Zangoç bıyık altından gülmüş;
"İsterseniz yer değiştirelim, anlarsınız..." Yer değiştirmişler. Bu kez Zangoç seslenmiş: "Kilise için toplanan yardımları kim iç ediyor?"
Papaz kendi kendine söylenmiş:
"Hakikaten yahu! Buradan hiçbir şey duyulmuyor."

Melez

Bir gün bir tavşan ormanda neşeyle yürüyormuş.
Derken karşısına tanımadığı bir hayvan çıkmış. "Nesin sen?" diye sormuş tavşan. .
"Ben katırım. Annem eşşek, babam ise bir attır." demiş. Tavşan "Hmm... hayli enteresan." diyerek yoluna devam etmiş. .
Derken yine tanımadığı bir hayvana rastlamış. .
"Peki sen nesin?" .
"Ben bir kurt köpeğiyim. Annem köpek, babam ise kurttur." Tavşan yine "Enteresan..." diyerek ilerlemiş. .
Ancak bu sefer karşısına ne idüğü belirsiz bir hayvan daha çıkmış. .
"Sen de kimsin?" "Ben bir devekuşuyum." "Hassittir len..."

Limon Kalmadı

Karadetnizlinin biri bara girmiş. "Barmen bey, Limonsuz bir tekila lütfen" demiş.
Barmen: "Beyefendi, limonumuz kalmadı, kusura bakmayın. Portakalsız versek olur mu?"

Program

Başbakan Temel gazetecilere açıklıyor;
-Programımızı tamamlamak için dört yıl daha istiyoruz!
-Programınız nedir?
-Dört yıl daha görevde kalmak!

Savunma

Bir çift, göl kıyısına tatile gider...
Gölün bazı bölgelerinde balık avlamak yasaktır. Koca, yasak olmayan bölümlerde avlanarak, kadın da kitap okuyarak günlerini geçirmektedirler.
Bir gün adam balık avlamaktan gelir ve öğleden sonra kestirmek üzere odasına çekilir. Kadının canı sıkılır ve botla gölde bir gezinti yapmaya karar verir. Bu gezinti umduğu gibi gitmez ve botun hakimiyetini yitirir.
Bot, göl üzerinde serbestçe dolaşmaya başlar. Kadın da yapacak bir şey olmadığı icin çıkarıp kitabını okumaya başlar.
Derken devriyeye çıkmış olan deniz polisi kadını görür ve yanına yanaşır.
"Hanımefendi burada ne yapıyorsunuz?"
"Görmüyor musunuz, kitap okuyorum!"
"Ama bu bölgede balık avlamak yasaktır!"
"Zaten ben de balık avlamıyorum!"
"Ama gerekli bütün ekipmana sahipsiniz, sanırım sizi karakola götürüp ceza kesmem gerekiyor!"
"Eğer böyle bir şey yaparsanız, ben de sizin bana tecavüz ettiğinizi söylerim!"
"Size dokunmadım bile!.."
"Ama gerekli tüm ekipmana sahipsiniz, değil mi?"

Relativite

Bir adam, tanrının doğasını anlamak istiyormuş ve ona sormuş;
"Tanrım, bir milyon yıl senin için ne kadar bir süredir?"
Tanrı şöyle cevaplamış;
"Bir milyon yıl, benim için 1 dakika kadardır." Adam sormaya devam etmiş;
"Peki tanrım, bir milyon dolar senin için ne kadardır?" Tanrı cevaplamış;
"Bir milyon dolar benim için bir pennydir"
Adam dayanamamış; "Tanrım bana bir penny verir misin? " demiş.
Tanrıdan şöyle bir cevap gelmiş;
"Bir dakika. "

Kulaklar

Bir hanımefendi, yıllık kontrol için doktora gitmiş. "Doktor..." demiş.
"Ben son derece sağlıklı bir kadınım. Bir tek kusurum var. Gaz kaçırıyorum. Durmadan gaz kaçırıyorum. Evde, işte, otobüste, asansörde, süper markette. Durmadan kaçırıyorum. Ama fazla da şikayetim yok. Kendime hiç sorun yapmıyorum bunu. Çünkü benim kaçırdığım gazın ne kokusu var, ne de sesi çıkıyor."
Doktor, bir hap yazmış kadının reçetesine. "Bu haplardan günde üç tane al, haftaya gel, gene beni gör." demiş.
Kadın, ertesi hafta hışımla girmiş doktorun muayenehanesine. "Doktor..." demiş. "Hey doktor... Geçen.` hafta verdiğin haplardan sonra, kaçırdığım gazlar leş gibi kokmaya başladı..."
Doktor, "Güzel..." demiş.
"Çok güzel... Sinüslerinizi tedavi ettik demek. Şimdi sıra geldi, kulâklarınız üzerinde çalışmaya..."

İki Deli

Akıl hastanesinden kaçan iki deli, karşıdan gelen bekçiyi görünce, iri gövdeli bir çınarın arkasına saklandılar.
Bekçi, onların ayak seslerini işitmişti. Sordu; "Kim o?"
İçlerinden biri kedi gibi miyavladı.
Bu başarılı miyavlamadan sonra bekçi yürüyüp gidiyordu ki delilerin ayakları altındaki yapraklar hışırdadı.
Bekçi geri dönüp yine seslendi: "Kim var orada?"
İkinci deli cevap verdi; " Bir kedi daha."

200 dolar________


Adam barda gördüğü güzel bir bayanla konuşmanın yollarını arıyordu. Sonunda cesaretini toplayarak kıza yaklaşır ve
- Afedersiniz hanımefendi biraz konuşabilir miyiz acaba? diye sorar.
Kız birden haykırır.
- Terbiyesiz ! Ben senin bildiğin kızlardan değilim !
Adam utancından yerin dibine girmiş, kıpkırmızı bir suratla yerine oturmuştur. Herkes ona bakmaktadır ve bu onu daha da rahatsız etmektedir. Bir süre sonra kız ona yaklaşır ve gülümseyerek..
- Az önceki olay için özür dilerim. Ben psikoloji öğrencisiyim ve utandırıcı durumlarda insanların nasıl davrandıklarını inceliyorum.
Bu açıklama adamın canını daha fazla sıkar ve avaz avaz bağırarak cevap verir.
- Ne ? Gecesi 200 dolar mı ? Deli misin sen ?

Burası Amerika


Temel Dallasdaki kuzeni Dursunu görmeye gitmis. Dursun Temeli havaalaninda karsilamis. Beraberce disari çikmislar. Temel bir bakmis 10 metre boyunda bir limuzin! "Uyyy, amma da büyük bu,da!"

Dursun hafifçe gülmüs. "Temelim burası Amerika! Bura da herbirsey büyük!"

Yola çikmislar, Dursunun çiftliğinin kapisindan içeri girmisler. Git git bir türlü eve varmiyorlar. Temel saskinlik içinde: "Uyy, amma da büyük çiftlik daaa!"

Dursun gene hafifçe gülmüs. "Temelim burasy Amerika! Burada herbirsey büyük!"

Neyse, aksam olmus, yemek salonuna geçmisler. Salonun ortasinda kocaman bir masa. Bir ucunda Temel bir ucunda Dursun. Temel Dursunu taa uzaktan zor seçiyor. "Uyy!" diye baaarmis. "ammabüyük masa, da!"

Dursunun sesi gelmis "Temelim burasi Amerika! Bura da herbirsey büyük!"

Yemekten sonra Temelin tuvalete gitmesi gerekmis. Dursun:

"Temelim, alt kata in, soldan üçüncü kapi" diye tarif etmis. Temel alt kata inmis ama sol yerine sagdan üçüncü kapiya girmis. Orasi evin havuzunun oldugu yermis.Heryer karanlik oldugu için Temel elektrik düğmesini ararken havuza düsmüs. Can havliyle bağırmaya baslamis:

"Sifonu çekmeyuun!!Sifonu çekmeyuun!"
 
Adamın karisi gece yarısı doğum yapmıştı. Sabah ilk is hastaneye telefon edip durumları sormak oldu.
- Alo orasi doğum servisi mi?
- Evet efendim.
- Servis sefi ile görüşebilirmiyim
Tam o sırada hatlarda bir karışıklık olur ve musterisiyle konusan bir otomobil tamircisi hatta girer. Cazir cuzurt Parazit sesleri ve hat duzeliyor.
- Alo.... alo sesim geliyormu ?
- Evet devam edin.
- Sesim simdi daha iyi herhalde, sizinkide oyle.
- Merak edilecek bir sey yok, burada hersey yolunda, onu iki gun icinde evinize yollariz.
- Demek her sey normal...?
- Aslinda ne kadar zorluk cektigimizi bilemezsiniz. Her tarafini elden gecirdik. Ise yaramaz hale gelen yerlerini degistirdik. Iki gun sonra da yeniden kullanmaya baslayabilirsiniz.
- Nasil yeniden kullanabilirim anlamadim?
- Hic merak etmeyin, sonuctan memnun kalacaksiniz. Giris deligini daralttik, cok fazla genislemisti. Her halde cok zorluyordunuz?
- Fakat !!!!
- Yooo hayir itiraz etmeyin, zorlandiginiz belli.. Sik sik yaglasaniz iyi olur. Bu arada cikis deligini de actik. Biraz tikanmisti da.
- Cikis deligi mi ?....
- Hani gaz cikan deligi. O kadar iyi acildi ki simdi gaz cikarirken sesini dinlemek bir zevk.
- Ne dediniz ?
- Dedigim gibi hersey yolunda...Emin olmak icin dun aksam bizzat kendim denedim. Hersey o kadar iyiydi ki zevkten mesut oldum. Bu sabah yedi kisi birden ciktik ustune bana misin demedi. Artik oyle hizli ki hic sormayin cok memnun kalacaksiniz

Ilkokulda, matematik dersinde ögretmen üçgenin alanini, cocuklara su sekilde ögretmis: Bir üç kenarlinin alani, yatayimi ile diklesiminin vurusumunun, ikiye bölümüdür. Çocuk bunu güzelce ezberlemis. Aksam babasi evde sormus:

- Bu gün okulda ne ögrendiniz?

- Matematik dersinde, bir üçkenarlinin alanini ögrendik babacigim.

- Ya öyle mi, peki nasil ögrendiniz?

- Bir üçkenarlinin alani, yatayimi ile diklesiminin vurusumunun, ikiye bölümüdür.

- Yavrum, yanlis ögretmisler size. Dogrusu : Bir üçgenin alani, tabani ile yüksekliginin çarpiminin yarisina esittir. O sirada, bir yandan gazetesini okuyan, bir yandan da torunuyla oglunun konusmasini dinleyen dede, dayanamayip söze girmis :

- Ikinizin de tanimi yanlis! Bir müsellesin mesaha-i sathiyesi, kaidesiyle irtifainin hasil-i darpinin nisfina müsavidir..

üyük şirketlerden birinin patronu ,bilgisayar sistemleriyle
ilgili önemli bir arızanın acilen giderilmesi için bilgisayar mühendislerinden birinin evine telefon etmesi gerekir. Adamın evine telefon eder ve karşı taraftan fısıldayan bir çocuk sesi "Alo" der. Bu kadar önemli bir konuyu bir çocukla konuşmak
istemeyen patron sorar "Baban evde mi?"

Çocuk fısıldayarak cevap verir "Evet"

Patron sorar "Onunla konuşabilirmiyim?"

Çocuk fısıldayarak cevap verir "Hayır"

Patron şaşırarak "Peki annen evde mi?"

Çocuk fısıldayarak "Evet"

Patron , "Peki onunla konuşabilirmiyim?"

Çocuk yine fısıldayarak "Hayır"

Patron çocuğun cevapları karşısında şaşırır ve en iyisinin bir
büyükle konuşmak olacağını düşünerek sorar , "Orada başka kimse var mı?"

"Evet" der çocuk fısıldayarak , "Bir polis memuru var"

Mühendislerinden birinin evinde polisin ne işi olduğuna anlam veremeyen adam sorar "Memur beyle konuşabilir miyim?"

"Hayır" der ufaklık , "Şu anda meşgul"

İyice meraklanan patron: "Neyle meşgul?"

Çocuk fısıldayarak cevaplar:" Annemle babamla ve itfaiyeci
amcalarla konuşuyor"

Meraklanan ve endişelenen patron , telefondan gittikçe artan bir gürültü duyar "Bu ses de ne? Diye sorar.

"Bir helikopter" der çocuk , hala fısıldayarak.

Panikleyen patron:"Neler oluyor orada" diye sorar

Cocuk hala fısıldayarak: "Arama kurtarma timi geldi"

Patron endişeli ve neler olduğunu bilmemenin kızgınlığı içinde: "İyide neyi arıyorlar"

Küçük çocuk hala fısıldayarak ve kıkırdayarak cevap verir "Beni"


ANNELER HERŞEYİ BİLİR

Hasan annesini aksam yemeğine davet etmiş. Yemek sırasında anne hep Hasan�ın ev arkadasının ne kadar cekici oldugunu dusunmeden edememis. Yemek boyunca ogluyla kız arasında neler oldugu konusunda meraktan çıldırıyormuş. Bunu farkeden Hasan �Anneciğim Ayse ile aramızda inan hicbir sey yok. Biz sadece ev arkadasıyız� demis.Bir hafta kadar sonra Ayse Hasan�a sormus:
� Annenin yemege geldigi geceden beri çorba kepçesini bir türlü bulamıyorum. Nerde oldugu konusunda bir fikrin var mı? Sence annen almış olabilir mi?�
Hasan cevap vermis �Aldığını sanmıyorum ama bir e-mail gönderip ona sorayım� ve annesine şöyle yazmıs:
�Annecigim, sana aldın demiyorum, almadın da demiyorum ama gercek şu ki bize yemege geldiginden beri çorba kepçesi kayıp�
Bir kac saat sonra annesinden soyle bir e-mail gelmis:
� Sevgili oğlum, sana Ayse ile yatıyorsun ya da yatmıyorsun demiyorum. Ama gercek su ki eger o kendi yatagında uyuyor olsaydı simdiye kadar corba kepcesini coktan bulmus olmalıydı..�

MAFYA BABASI



Mafya babasi korumaya aldigi muesseselerden haraclari toplamak icin yeni

bir tetikci buldu.Sectigi adam sagir ve dilsizdi. Baba, yeni tetikcinin

polisin eline gecerse, fazla bir sey anlatmasinin mumkun olamayacagini

dusunuyordu boylece..

Baba, bir gun odemelerin geciktigini fark etti ve tetikciye adamlarini

gonderdi. Adamlarin sagir dilsizle anlasmalari mumkun olmadi tabii. Bunun

uzerine Baba sagir dilsizi odasina aldirtti. Bir de isaret alfabesi

bilen tercuman buldular.

Tercuman isaretle sordu:

"Para nerde?.."

Sagir dilsiz isaretle yanit verdi:

"Ne parasi.. Benim paradan haberim yok.. Neden bahsettiginizi

anlamiyorum."

Tercuman tercume etti.

"Neden bahsettiginizi anlamiyormus .."

Baba 38?ligini koltuk altindan cekip sagir dilsizin beynine

dayadi..

"Simdi sor bakalym, para nerde?.."

Tercuman i aretle sordu:

"Para nerede?."

Sagir dilsiz isaretle yanit verdi:

"Central Park?ta, Bati 78?inci Caddeye acilan kapidan girince soldan

ucuncu agacin kovugunda 100 bin dolar var."

Baba ofkeyle gurledi:

"Ne dedi?.."

Tercuman yanitladi:

"Dediki hala neden bahsettiginizi anlamiyormus. Ayrica diyor ki, o tetigi

cekmeyi de kiciniz yemezmis!.."
CUMA GÜNLERİNİ SEVECEĞİNİ SANMIYORUM

Çok günahkar bir adam ölmüş ve kendini cehennemde bulmuş... Şeytanın
karşısına geçmiş, şeytan ona sormuş;
- Niye titriyorsun, korkuyor musun?
- Tabi ki korkuyorum, cehenneme düştüm..!!!
- Aaa korkma, cehennem size anlatıldığı gibi bi yer diil, göreceksin...

Meselaaaaa... Sen içki sever misin?
- Severim hem de çok
- Harika... O zaman Pazartesileri de çok seveceksin.. Pazartesi burada
İÇKİ GÜNÜ'dur.. Bütün gün viski, tekila, bira, şarap servisi yapılır...

İstediğin kadar içeceksin ve asla sarhoş olmaycaksın..... nasıl?
- Waowwwww bayıldım...!!!
- Peki sigara içer misin?
- Evet çok fazla içerim..
- Harika.. o zaman Salıları da çok seveceksin...
Salı burada SİGARA GÜNÜ'dür... Bütün gün dünyanın en kaliteli
sigaralarını tutturebiliceksin, ciğerlerin patlamaycak, öksürük
krizleri
yok,
kanser de yok, nasılsa ölüyüz di mi... Nasıl??
- Aman tanrım insan daha ne ister ki..!!!!
- Peki kumar oynar mısın??????
- Evet !! Hayattayken deli gibi kumar oynardım...
- Harika..... O zaman Çarşambaları da çok seveceksin...
Çarşamba burada KUMAR GÜNÜ'dür...
Sabahtan akşama kadar blackjack, poker, rulet, ne ararsan...
İflas etmek yok, hep kazanmak var, kazandıkça oynamak var... Nasıl?
- İNANILMAZ... TEK KELİMEYLE İNANILMAZ...!!!
- Ya uyuşturucularla aran nasıl???
- Aaah sorma, ben iflah olmaz bir uyuşturucu bağımlısıydım...
- Sen çok şanslısın ahbap... Perşembelere de bayılacaksın demektir...
Perşembe burada UYUŞTURUCU GÜNÜ'dür... Bütün bir gün eroin, kokain,
marijuhana, hangisini istersen ne şekilde istersen alabiliceksin...
Kafayı bulmak yok, zehirlenmek yok, bütün gün uçuş halindesin...
Hoşuna gitti mi????
- BUNLARA İNANAMIYORUM CENNETTE BU KADAR MUTLU
OLAMAZDIM HERHALDE...!!!
- Peki eşcinsel misin?
- Hayır...
- Hmmmm.. O zaman Cumalardan nefret edeceksin..
Sarışın
Kör bir adam yanlışlıkla Bayanlar Barına girer. Bara doğru ilerler ve bir içki ısmarlar. Biraz oturup, içkisini yudumladıktan sonra barmene seslenir: "Hey, bir sarışın fıkrası duymak ister misin?" Birden bar, bomba düşmüş gibi sessizleşir. Kör adamın yanında oturan kadın, tok bir sesle: "Hey bayım," der "bu fıkrayı anlatmadan önce bilmeniz gereken beş şey var.

Birincisi, barmen sarışın bir kız.

İkincisi kapı görevlisi sarışın bir kadın. Üçüncüsü, ben 1.90 boyunda
karatede siyah kuşaklı bir sarışınım.

Dördücüsü, sağınızda oturan kadın profesyonel bir halterci ve sarışın.

Beşincisi, benim yanımda oturan kadın profesyonel güreşçi ve sarışın.

Yine de bu fıkrayı anlatmak istiyor musunuz?"

Kör adam bir kaç saniye düşünür, sonra başını sallar: "Hayır, hiç sanmıyorum. Beş defa anlatamam."
__________________

EINSTEIN VE SÖFÖRÜ==
>>
>> Einstein konferaslarina hep özel soförü ile giderdi. Yine bir
>>konferansa
>> gitmek üzere yola çiktiklari bir gün soförü
>> Einstein'a, "Efendim, uzun zamandir siz konusmanizi yaparken ben
>>de arka
>> siralarda oturup sizi dinliyorum ve artik neredeyse
>> söyleyeceginiz her seyi kelimesi kelimesine biliyorum" dedi.
>> Einstein gülümseyerek ona bir öneride bulundu:
>> "Peki, simdi gidecegimiz yerde beni hic tanimiyorlar" dedi. "O
>>halde bugün
>> palto ve sapkalarimizi degistirelim, benim yerime sen yap
>>konusmayi, ben de
>> arka sirada seni dinlerim." Soför, gercekten cok basarili bir
>>konusma yapti
>> ve sorulan tüm sorulari dogru yanitladi.
>> Tam yerine oturacagi sirada bir kisi, o güne kadar konferansta
>>sorulmamis
>> bir soru sordu. Soför, hic duraksamadan soruyu soran kisiye döndü
>>ve
>> "Böylesine basit bir soruyu sormaniz gercekten cok garip" dedi.
>> Sonrada
>> Einstein'i isaret ederek söyle devam etti:
>> "Simdi size arka sirada oturan soförümü cagiracagim ve sordugunuz
>> soruyu, göreceksiniz, o bile yanitlayacak."


8 Nolu Kutu
>DOKTORUN biri yeni bir muayene açmış. Kapıya yazmış...
>"Vizite ücreti 100 Dolar. İyileştirmediğimiz hastaya beş mislini geri
>veriyoruz..."
>
>Vizite pahalı ama, doktor gerçekten doktor...
>Her gelen hasta iyileşip gidiyor... Doktorun ünü her geçen gün
>artıyormuş...
>Uyanığın biri doktora gidecek, iyileşmeyecek ve beş misli parayı geri
>alacak
>ya, kapıyı çalmış...
>"Doktor! Ağzımın tadı hiç yok... Öyle kötüyüm ki, hiçbir şeyin tadını
>alamıyorum..."
>Doktor... Adama şöyle bir bakmış, hemşireye seslenmiş:
>"Hemşire hanım! Sekiz numaralı kutuyu getirin"
>Hemşire adama uzatmış kutuyu, adam, bir kaşık içindekinden yemiş ve anında
>tükürmüş...
>"Ama Bu bok!!!!!"
>Doktor sakin, "Evet! İyileştiniz. Tad alıyorsunuz artık.."
>Adam, parayı ödemiş sinirleri tepesinde gitmiş...
>Aradan birkaç ay geçmiş. büyük bir hırsla yeniden kapısına dayanmış
>doktorun
>..
>"Doktor bey, ben de hafıza kaybı başladı... Herşeyi unutuyorum...!"
>Doktor, adama şöyle bir bakmış yine, hemşireye dönmüş, "Kızım, sekiz
>numaralı kutuyu getirir misin?" demiş.
>Adam, hemen itiraz etmiş, "Ama, o kutuda bok var!"...
>Doktor, "Doğru! Bakın, hafızanız da yerine geldi!...."
>Adam, ağlamaklı, hırsla ödemiş parayı çıkmış dışarı...
>Kurmuş da kurmuş intikam planlarını... Birkaç ay sonra..
>"Doktor! Ben de iktidarsızlık başladı... Durumum kötü, hiçbir şey
>yapamıyorum..."
>Doktor adamı gözüyle şöyle bir inceleyip, "Hemşire hanım sekiz numaralı
>kutuyu getirir misin" diye seslenince, adam, tüm hırsıyla, "S.kecem, seni
>de
>sekiz numaralı kutunu da..." diye bağırmış..
>Doktor gayet sakin, "Geçmiş olsun! Artık yapabiliyorsunuz!!!!!!!!!"

Kaçakçı
Juan, motosikleti ile Meksika sınırına gelir.

Arkasındaki iki büyük çantayı gören sınır polisi şüphelenir ve içinde ne olduğunu sorar.

Juan, "Yalnızca kum" diye yanıt verince polis,



"Aç bakalım çantaları" der.

Juan çantaları açar, polis didik didik kontrol etmesine rağmen kumdan başka birşey bulamaz çantada ! Bununla yetinmeyen polis, gece yarısına kadar kumu her tür tahlilden geçirtir ancak saf kumdan başka birşey yoktur ! Polis, çantalarını Juan'a geri verir ve sınırdan geçmesine izin verir.

Ertesi gün Juan Motosikletinin arkasında iki büyük çantayla tekrar sınırda belirir. Polis Juan'ı gene durdurur, didik didik arar, birşey bulamaz ve Juan'ı serbest bırakmak zorunda kalır.

Bu olay, polis emekli olana dek yıllarca devam eder !

Bir gün emekli polis Meksika'da bir barda otururken Juan'ın içeri girdiğini görür ve derhal yakasına yapışır;



"Senin yıllardır birşeyler kaçırdığından eminim. Çıldıracağım. Geceleri uyku uyuyamıyordum senin yüzünden. Lütfen anlat bana ne kaçırdığını. Aramızda kalacağından emin olabilirsin."

Juan gülümseyerek yanıtlar, "Motosiklet"

Cesaret
Bir gün havacilarin karacilarin ve denizcilerin en yüksek komutanlari
> askerlerinin cesaretlerini birbirlerine ispatlamak için toplanmislar.
> Karacilarin komutani bir asker çagirmis.
> Asker "emret komutanim" diyerek yanina gitmis. Komutani yere
yatmasini
istemis.
> Daha sonra da bir tanka askerin üzerinden geçmesi için emir vermis.
> Asker kilini bile kipirdatmadan yattigi yerde beklemis ve malumunuz
ezilmis.
> Komutan digerlerine dönerek 'iste cesaret' demis.
> Havacilarin komutani bir asker çagirmis. Asker yine 'emret komutanim'
diyerek
> komutaninin yanina gitmis. Komutani helikoptere binmesini emretmis.
> Asker helikoptere binmis ve havalanmis. Daha sonra komutani askere
asagiya
> parasütsüz atlamasini emretmis.
> Asker de emre itaat etmis ve atlamis. Yere çakilmis ve can vermis.
Komutan da
> digeri gibi dönerek 'iste cesaret' demis.
> Sira gelmis denizci komutana. Denizci komutan askerini çagirmis.
Asker
'ne var
> lan' demis. Komutan 'gel buraya' emrini vermis. Asker ona 'hade len'
demis.
> Komutan diger komutanlara dönerek 'iste cesaret' demis.

Baltacı
>Birgün ormancinin biri dallari nehrin üzerine sarkan agacin dallarin keserken baltasini suya düsürür. "Aman tanrim" diye bagirdiginda tanri hemen bir melek gönderir. Melek "ne diye bagiriyorsun?" der. Ormanci baltasini suya düsürdügünü ve yasamini sürdürebilmek için o baltaya ihtiyaci oldugunu söyler.
>
>Melek suya dalar ve elinde bir altin balta ile tekrar belirir. "Baltan bu muydu?"
>
>diye sorar. Ormanci "hayir" diye cevaplar. Melek suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüs bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar. "Baltan bu muydu?" ormanci yine "hayir" diye cevaplar. Melek suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar. "Baltan bu muydu?" ormanci "evet" der. Ormancinin dürüstlügü tanrinin çok hosuna gider ve melege baltalarin üçünü de ormanciya vermesini emreder. Ormanci mutlu bir sekilde evine döner. Bir zaman sonra ormanci esiyle birlikte nehir boyunca yürürken karisi suya düser. Ormanci "Aman tanrim" diye bagirir. Tanri yine bir melek gönderir. Melek sorar.
>
>"Ne diye bagiriyorsun?"
>
>Ormanci "karim suya düstü" der. Melek suya dalar ve jennifer lopez le birlikte geri döner.
>
>"Senin karin bu mu?" diye sorar. Ormanci "evet" der. Melek sinirlenir.
>
>"Yalan söylüyorsun.Gerçek bu degil" der. Ormanci "Özür dilerim." der.
>
>"Ortada bir yanlis anlasilma söz konusu. Eger jennifer lopez için hayir deseydim bu sefer catherine zeta-jones ile geri dönecektin.
>
>O na da hayir deseydim karimla dönecektin ve sonunda da tanrim her üçünü de bana verecekti. Ben fakir bir adamim ve üç karimin sorumlulugunu tasiyabilecek durumda degilim.
>
>jennifer lopez e evet dememin sebebi budur."
>
>*******
>
>Bu hikayeden alinacak ders : Ne zaman bir erkek yalan söylüyorsa bunun iyi ve saygin bir nedeni vardir ve bu baskalarinin yarari içindir.Kendimiz için bisey istiyosak ekmek, musaf çarpsin!!


Maria
Ispanya'da Maria adinda bir kadinin ilk evliliginden 12 tane

cocugu olur. Gel zaman git zaman derken esi vefat eder.Belli bir

süre

geçtikten sonra Maria yeniden evlenir ve bu evliliginden 15 tane

daha cocugu olur.

Aradan on yil geçtikten sonra ikinci esi de Allah'in rahmetine

kavusur.

Esinin vefatinin üstünden fazla bir zaman geçmeden Maria da

ölür.

Cenazesinde rahip konusmaya baslar: "En sonunda Allah

Ahiret'te onlari bir araya getirdi."Maria'nin çoçuklarindan biri:

"Peder hangi esinden bahsediyorsunuz. Birincisi mi yoksa ikincisi mi?"Peder:




"Hayir, ben bacaklarindan söz ediyorum."


İtiraf
Ferit ölüm dösegindedir.

Karisi Cavidan da bu son anlarinda onun

yanindadir ve çok üzgündür.

Kocasinin elini tutar ve gözlerinden

yaslar bosalir. Ferit son gücüyle fisildar .

"Cavidan!"

Cavidan yasli gözlerle;

"Sus sevgilim!" der.

Ferit;

"Cavidan sana itiraf etmem gereken bir

sey var" der.

Cavidan;

"Kendini yorma sevgilim. Itiraf edecek

hiçbir sey yok!" der.

Ferit israrla;

"Hayir var! Huzur içinde ölmek

istiyorum" der

Cavidan susar ve dinler.

Ferit devam eder;

"Kizkardesinle yattim. En iyi arkadasin

ve

annenle de yattim" der.

Cavidan sukuneti bozmadan ve kocasinin

elini

birakmadan cevaplar;

"Biliyorum sevgilim. Seni o yüzden

zehirledim zaten"

Kafir

Neyzen Tevfik sivri dilliliği ve içmesiyle bilinen bir sofuymuş.Yine herzamanki mekanında arkadaşlarıyla içiyormuş Oradan geçmekte olan katı dindar bir başka sofu arkadaşı Neyzen'i görmüş.Söylene söylene yanına gelmiş ve şöyle demiş:
-Ah Neyzen! iyi adamsın hoş adamsında, bbirde şu kafiri içmesen
Neyzen sofuya bıyık altından gülerek:
-Sen hiç merak etme aziz dostum. Ben bu kafiri önce ehli müslim yapıyorum, sonra içiyorum


İş iştir

Abraham Libemovitz sınıfındaki tek yahudi öğrenciydi. Ne iyi ki yaşadığı şehir nezih bir yerdi ve ırkçılık gibi sorunlar yoktu. Bir gün sınıfta öğretmen şöyle bir soru sordu:
- Evet çocuklar, dünyada gelmiş geçmiş een büyük insan kimdir? Bilene 20 dolar vereceğim. Bütün çocuklar tahmin etmeye başladı. Biri "George Washington ! Çünku ulusumuzun babasıdır!" dedi. Başka biri "Abraham Lincoln ! Çünkü köleliği kaldırdı !", bir diğeri; "Jan Dark ! Fransayı kurtardı !" Fakat öğretmen bu cevapları kabul etmemiş. Bu sırada Abraham parmak kaldırmış. Öğretmen sormuş; "Evet Abraham,sence dünyada gelmiş geçmiş en büyük insan kimdir?" - Nasıralı İsa.
- Bravo Abraham, aferim, gel al 20 dolarrını.
Dersten sonra cevaptan çok memnun kalmış olan öğretmen Abrahama neden isa cevabını verdiğini sordu.
- Öğretmenim, aslına bakarsanız bence düünyadan gelmiş geçmiş en büyük insan Musadır ama...,iş iştir...

Dünyanın Sonu
Günün birinde Bill Clinton, Fidel Castro ve Bill Gates kendilerini tanrının yanında bulmuşlar. Tanrı bunlara dönmüş " Sizi buraya çağırdım çünkü 2000 yılında kıyametin kopacağını cemaatlerinize haber vermenizi istiyorum" demiş. Daha ne olduğunu anlayamadan bi de bakmışlar ki evlerindeler...
Clinton, hemen ülkenin bütün televizyonlarına haber vermiş ve canlı yayına çıkmış. " Sayın vatandaşlarım, size bir iyi bir de kötü haberim var. İyi olanı, In god we trust harbi harbi var. Yani bunca zaman boşuna inanmadınız. Kötü olan ise 2000 yılında kıyamet kopacak...
" Kastro'da boş durmamış hemen insanlarının karşısına geçmiş. " Yoldaşlar üzgünüm ama size iki kötü haberim var. Birincisi, bunca zaman kendimizi kandırmısız, tanrı gerçekten de varmış! İkincisi ise daha kötü, daha tanrıya inanamadan hepimiz öleceğiz, çünkü 2000 yılında kıyamet kopuyor.
" Bu arada Gates'de bütün kurmaylarını toplamış havadis veriyor. "Baylar size iki iyi haberim var. Birincisi, tanrı beni dünyanın en önemli üç kişisinden biri olarak görüyor. İkincisi ise artık "year2000" problemini çözmemize gerek kalmadı..."



Yine kardayız
Ücüncü Boğaz Köprüsü'nü Japon, Amerikan ve Türkler'den oluşan bir konsorsiyum almış. Tam açılışın yapılacağı sırada kurdela kesilirken köprü büyük bir gürültüyle yıkılmıs. Japon; 'gitti bütün emeklerim, mahvoldu kumlarım' diyerek harakiri yapmış.
Amerikalı; 'gitti çeliklerim, tonlarca çelik yıkıldı' diyerek tabancasını çekip intihar etmiş.
Tüm bunlari izleyen Türk müteahhit de derin bir 'Oh!' çekerek yanındakilere dönmüş: '
'İyi ki çimento koymamışım, yoksa bunlar gibi mahvolurdum'...'


Allah erkeği yarattı
Allah eşşeği yarattı ve ona dedi ki : Sen bir eşşeksin. Sabahtan akşama kadar yorulmadan çalışacaksın ve ağır yükleri sırtında taşıyacaksın. Ot yiyeceksin, az akıllı olacaksın ve 50 yıl yaşayacaksın.
Eşşek cevap verdi : 50 sene böyle bir hayat için çok çok fazla, lütfen bana 30 yıldan fazla verme ! Ve böyle oldu... Sonra Allah köpeği yarattı ve ona dedi ki : Sen bir köpeksin. İnsanların mallarını koruyacaksın, onların en yakın dostu olacaksın. İnsanlardan geriye kalan artıkları yiyeceksin ve 25 yıl yaşayacaksın.
Köpek cevap verdi : Allahım, 25 yıl böyle yaşamak çok fazla. Bana 10 yıl ver yeter ! Ve böyle oldu... Daha sonra Allah maymunu yarattı ve dedi ki : Sen bir maymunsun. Ağaçtan ağaca salınacak ve bir aptal gibi davranacaksın. İnsanları eğlendireceksin ve 20 yıl yaşayacaksın. Maymun cevap verdi : 20 sene dünyanın palyaçosu olarak yaşamak çok fazla. Bana 10 seneden fazla verme ! Ve böyle oldu...
En sonunda Allah erkeği yarattı ve ona dedi ki : Sen erkeksin, dünyada yaşayacak tek rasyonel düşünen canlı sen olacaksın. Diğer yaratılmışlara zekanı kullanarak hükmedeceksin. Dünyayı yöneteceksin ve 20 yıl yaşayacaksın. Erkek cevap verdi : Allahım erkek olmak için 20 yıl yetmez. Lütfen bana eşşekten artan 20 yılı, köpekten artan 15 yılı ve maymunun 10 yılını da ver...
Allah bunu kabul etti ve erkek 20 yıl erkek olarak yaşadı, sonra evlendi ve 20 sene eşek olarak sabahtan akşama kadar çalıştı ve ağır yükleri taşıdı. Sonra çocukları oldu ve 15 yıl köpek gibi yaşadı, evi korudu, aileden artanları yedi. Sonra ilerleyen yaşında 10 yıl maymun olarak yaşadı, aptal gibi davrandı ve torunlarını eğlendirdi. Bugüne kadar böyle geldi...


Kaplumbağalar
iskoçyada nesli tükenmekte olan dünyanın en uzun ömürlü hayvanlarından üç kaplumbağa nın canları sıkılmış ve ne yapacaklarını bilmiyorlarmış. İçlerinden biri uzklardaki bir dağı gösterip.
-Hadi biralarımızı da alıp şu dağın zirvvesinde piknik yapalım demiş.
-Güzel fikir diye almışlar yanlarına soğğuk biralarını ve yiyeceklerini yola koyulmuşlar.dağın zirvezine ulaşmak tam yirmi yılda olmuş.soluklandıktan sonra içlerinden biri,
-hadiyemeğimizi yiyip biralarımızı içeliim. demiş sofra hazırlanmış ama o da ne?Biraları açmak için açacak getirmeyi unutmuşlar.kimin gideceğine kararverirken içlerinden yaşı küçük olan -Ben giderim ama bir şartla kimse ben gelinceye kadar yemeklere dokunmayacak.demiş ve kabul edildikten sonra yola koyulmuş.aradan 20 yıl 30 yıl 40 yıl derken 50 yıl geçmiş hala gelen yok. içlerinden en yaşlı olanı
-Ben artık yaşlandım izin verde bir parçça ekmek yiyeyim demiş arkadaşıda tamam demiş ve yaşlı kaplumbağa tam ağzına lokmasını götürüp ısırdığı esnada karşı taraftaki çalıların arasında bir hışırtı duyulmuş ve birden en küçük kaplunbağa fırlamış ve
-Yalancılar. e vallahi gitmeyeceğim. demmiş

Fotoğraf
Resmi bir daireden, Kırşehirli birisinden 12 fotoğraf isterler. Kırşehirli, yanında 6 fotoğraf olduğunu söyler. Görevli, 'Onları ver, arkadan 6 fotoğraf daha getir' der.
Bunun üzerine Kırşehirli, biraz sonra enseden çekilmiş 6 fotoğrafı, görevliye getirir

İmamların maçı
Trabzonlu imamlar kendi aralarında maç yaparlarmış ama ne hikmetse hep merkez imamlarının takımı maçı kaybedermiş. Bir gün merkezin hocalardan biri demiş ki: -Böyle olmayacak. En iyisi biz Trabzonspor'lu Hami'ye rica edelim gelsin takımda oynasın.Soran olursa merkez camii imamı Hami Hoca deriz demiş. Hami'den rica etmişler. Hami de kabul etmiş. Maç oynanmış ama merkezin imamları yine mağlup olmuşlar. Maç dönüşü merkez imamlarının arkadaşlarından biri sormuş:
-Hoca bu hafta kazandık değil mi?
-Malesef 2-1 yenildik
-Yapma ya nasıl olur Hami oynamadı mı? -Oynadı ve bizim golümüzü de o attı
-Peki onların gollerini kim attı?
-Roberto Carlos Hocayla, Ronaldo Hoca

Meslek
Birinci sınıfa başlayan çocuklara öğretmen, babalarının mesleklerini soruyordu :
-Söyle bakalım Tuna, baban ne iş yapıyorr? Tuna :
-Otobüsleri kaldırıyor efendim, dedi. Biir sıra önde oturan bir çocuk yanındaki arkadaşına yavaşça sordu:
-Pekiyi anlayamadım, neymiş babası? Arkaadaşı büyük bir saflıkla cevap verdi:
-Vinç miş, vinç!

Şempanze
Kadın bebeğiyle otobüse binerken otobüs şöförü kendini tutamayıp şöyle demiş:"- Aman tanrım ne kadar çirkin bir bebek..." Kadın sinirle biletini kutuya basmış, en arka tarafa geçmiş, bir adamın yanındaki boş yere oturmuş. Adam dönüş kadına;"- Özür dilerim. Acaba az önce şöförle aranızda ne geçti?"
Kadın: - Büyük bir terbiyesizlik etti. Hakaret...
Adam: - Bir kamu görevlisi insanlara hakaret edemez. Suç teşkil eder.
Kadın: - Doğru. Gideyim de şunu bir azarlayayım.
- Merak etmeyin, ben maymununuza gözkulaak olurum...

Papaz ile Zangoç

Papaz, iki metre ilerisinde duran zangoça sormuş:
"Gizli gizli sen mi içiyorsun kutsal şarabı?"
Zangoç'ta derin bir sessizlik...
lyice köpürmüş Papaz:
"Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun?"
"Hayır, buradan hiçbir şey duyulmuyor efendim!"
Olacak şey mi! İki adım öteden beni duymuyorsun..." Zangoç bıyık atından gülmüş; "İsterseniz yer değiştirelim, anlarsınız..." Yer değiştirmişler.
Bu kez Zangoç seslenmiş:
"Kilise için toplanan yardımları kim iç ediyor?" Papaz kendi kendine söylenmiş:
"Hakikaten yahu! Buradan hiçbir şey duyulmuyor."



Mucizeler

Bir Yahudi, bir Hristiyan ve bir Müslüman kimin daha çok dindar olduguna dair tartisiyorlarmis.
"Çölün ortasinda devemin üzerinde gidiyordum" demit Müslüman."Aniden, nereden geldigi belli olmayan çok büyük bir kum firtinasi koptu. Devemin yanina uzandim, deveyle birlikte kumlara daha çok gömüldükçe, gerçekten sonumun geldigini düsündüm. Ama, Allah 'a inancimi yitirmedim. Dua ettim, dua ettim ve aniden etrafimdaki on millik alanda firtyna durdu ve ben köyüme dönebildim.
Hristiyan , "Bir gün okyanusta küçük bir kayikta balik tutarken, dev bir firtina koptu. 2 metre boyunda dalgalar! Gerçekten sonumun geldiiini sandim. Tanri 'ya dua ettim, dua ettim ve sonra etrafimdaki on millik alanda firtina dindi, ben karaya çikabildim."
Yahudi anlatmaya baslamis. "New York sehrinin ortasindayken, yerde siyah bir çanta gördüm. Çantanin içine bakinca parayla dolu oldugunu gördüm. Cumartesi günü oldugundan ve bizim bu kutsal günümüzde paraya el sürmemiz yasak oldugu için, gerçekten sonumun geldigini düsündüm. Ama, inancimi yitirmedim. Dua ettim, dua ettim ve aniden, etrafimdaki on millik alanda "Sali" oldu.


ne sıklıkta

Erenlerden birine sormuslar
-'ne sıklıkla oruç tutarsın?'
-'ooo' demiş 'her sene kesin oruç tutarıım'
-'peki ne sıklıkla namaz kılarsın?'
-'ooo' demiş 'çok sık. her hafta namaz kkılarım'
-'peki' demişler ne sıklıkla alkol alırssın?'

Tedbirli olmaya çalışıyor

Papaz ölmek üzere olan adamın üzerine eğilerek;
'Ölmeden önce şeytanı ve onun kötülüklerini lanetle'...der.
Ancak adamdan ses çıkmaz.
Papaz isteğini bir kez daha tekrarlar, ama hastanın sessizliği sürer.
Sonunda Papaz kızgın bir ifadeyle; 'Neden şeytanı ve kötülüklerini lanetlemiyosun, bre gafil?' diye sorunca adam halsizce karşılık verir; 'Nereye gideceğim belli olmadan kimse hakkında kötü konuşmak istemiyorum.'

Kevser

İmam Hatip Lisesinde teftiş yapan bir müfettiş sınıfa girer.. Ders Kur'an-ı Kerim'dir. Bir öğrenciyi kaldırarak ismini sorar. Öğrenci:"Fatih" diye cevap verir.. Müfettiş : "Peki öyleyse yavrum Fatiha suresini oku bakalım.."..cocuk sureyi okur. Sıra başka bir öğrenciye gelmiştir. Mufettiş yine sorar.."İsmin ne çocuğum?"..çocuk cevap verir: "Yasin ama arkadaşlar kısaca Kevser derler."

BİTSİN BU DAVA

Bektaşi'nin birine konuk gelecekmiş. Bektasi konuğu nasıl ağırlar... Elde yok, ayakta yok.. Mahçup olmak da istemiyor... Komşusu Yahudi'nin bir sürü keçisi varmış...Onlardan birini çaktırmadan alıp kesiyor... Ama çaktırmadığını sanan kendisi... Yahudi, ağacın arkasından gözlermiş durumu... Diyor ki kendi kendine, "Kadıya gitsem.. Kadı Müslüman, o Müslüman, ben Yahudi� Davayı kazanamam. Hadi kazandım, Bektaşi'nin nesi var ki, ondan alıp bana versin... Biz artık Allah'ın huzurunda hesaplaşırız... Yıllar geçiyor. Yahudi, Allah'ın huzurunda davacı oluyor, Bektaşi'den... Mahkeme kuruluyor..
Allah :
-Sen Yahudi kulumun keçisini kesmişsin, diyor Bektaşi'ye...
-Kesmedim, diyor Bektaşi...
-Ben gözlerimle gördum diyor, Yahudi.. -Allahım, diyor Bektaşi... Bir mahkemedee bir adam hem şahit, hem davacı olamaz.
-Haklısın ama, diyor, Allah Ben her şeyii görürüm. Ben de gördüm, kestiğini...
-Allahım, diyor Bektaşi...Aynı mahkemedee, hem şahit, hem hakim olunmaz...
-Gene haklısın, diyor Allah... O zaman ggetirin keçiyi ona soralım...
-Ne!... diyor Bektaşi... Keçi burada mı??...Ver onu o zaman bu Yahudi'ye...Bitsin bu dava..

MANASTIR HAYATI

Bir manastırda yaşayan üç rahibe oturmuş dedikodu yapıyorlarmış.
Birincisi 'Kızlar' demiş 'Geçen gün baş papazın odasını temizlerken bir sürü seks mecmuası buldum'.
Diğerleri 'Peki ne yaptın?' diye sorunca ilk rahibe 'Hiiç' demiş ne yapacağım hepsini çöpe attım'
İkinci rahibe anlatmaya başlamış 'Bende bir ay önce baş papaz efendinin odasını temizliyordum bir sürü prezervatif buldum'
İlk rahibe sormuş 'Peki sen prezervatifleri ne yaptın? Attın her halde'
İkinci rahibe 'Yok canım' demiş 'Hiç üşenmedim tek tek hepsini iğne ile deldim ve tekrar paketlerine koydum'
Bunu duyan üçüncü rahibe düşmüş bayılmış..


BEN DE PEDERİM AMA

Bildiğiniz gibi bazı hristiyanlar papazlara 'Father-Peder-Baba' derler. Komünist rejim zamanında Rusya'dan zar zor kaçıp New York'a yeni gelen Salamon, metro'da bir papazın yanına oturmuş. O güne kadar hiç papaz görmediği için de sormuş
'Af edersiniz efendim, sizin gömleğinizin yakası neden ters?'
Papaz 'Çünkü ben bir pederim' demiş.
Salamon 'Ben de bir babayım ama gömleğimin yakası ters değil.
Neden siz yakanızı ters takıyorsunuz?' diye yine sormuş.
Papaz biraz düşünmüş ve 'Beyim ben bir çok insanın pederiyim' demiş.
Salamon 'Benim de çok çocuğum var. Tam dört kızım ve dört oğlum var. Ama yakam ters değil' diye cevap vermiş.
Papaz 'Ben yüzlerce, binlerce hatta milyonlarca insanın babasıyım' deyince Salamon gülmüş ve
'Beyim' demiş 'Ben sizin yerinizde olsam yakamı ters takacağıma pantalonumu ters giyerdim'


ORUÇ

Ataist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafındaki güzelliklere bakıyormuş 'Evrim ne güzellikler yaratıyor!diye düşünüp mest oluyormuş birden arkasında kocaman bir ayı belirmiş ve onu kovalamaya başlamış Adam bütün gücüyle kaçıyormuş ama her arkasına bakışında ayının daha olduğunu farkediyormuş. Dakikalarca süren bir kaçışın sonunda adamın ayağı yerdeki bir dala takılmış, ayı adamın üzerine atlamış, pençesini kaldırmış, Tam vurmaya hazırlanırken adam "ALLAHIM! diye bağırmış. bir anda zaman durmuş ayı donmuş, ormandaki nehir bile akmaz olmuş bir anda orman karramış ve gökyüzünden bir ışık hüzmesi adamın üzerine parlamış. Çok derinden gelen ilahi bir ses adama;
"Yıllarca bana inanmadın,yaratılışı kozmik bir kazaya bağladın, sana bu durumda yardım etmemi mi istiyorsun? Seni sevgili bir kulum mu saymalıyım?"demiş.
Adam untanç içinde: Biliyorum bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem haksızlık, ama belki AYIYI DİNDAR yapabilirmisin." demiş
SES: peki " diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmuş.Nehir tekrakmaya baslamış herşey eski haline dönmüş. Ayı pençesini indirmiş, iki pençesinide göge doğru çevirmiş, ve konuşmaya başlamış;
"ALLAHIM,senin rızkınla orucumu açıyorum, Hamdolsun bana verdiğin nimetlere...


Elimden Geleni Yaptım

Kasabanın birinde kilisede pazar ayini sırasında kilisenin içinde olduğu kasabayı su basar. Sular kiliseye doğru ilerlemeye başlar.Herkes panik içinde koşuştururken Papaz'ın yerinde durduğunu gören insanlar Papaz'a gelmelerini söylerler.
Papaz onu Tanrı'nın koruyacağını söyler.
O anda sular yükselmeye başlar.Sular kiliseye girer.Rahip canını kurtarmak için 2. kata çıkar.Bir yandan da Papaz'a kaçmasını söyler.Papaz inadını devam ettirir.Sular 2. kata çıktığında pencerenin önünden bir kayık geçer.İçinde halktan bazı kişiler vardır.Papaz'a gelmesini söylerler ama Papaz yine inadını sürdürür.
'Tanrı beni korur'der.Sular çatıya çıktığında yine bir kayık geçer ve yine halktan bazıları kayığın içindedir Papaz'a gelmesini söylerler ama Papaz 'Tanrı beni korur'demeye devam eder.Sular çatıyıda aşınca Papaz çatıdaki direğe tutunur.Bu sefer tepeden bir helikopter geçer. İçinde yine halktan bazı kişiler vardır.Papaz'a gelmesini söylerler.Papaz yine
'Tanrı beni korur.'der. Ve ölür.
Tanrı'! nın huzuruna çıkar.Tanrıya 'Ben sana darıldım Tanrım. Ben senin huzurunda yıllarca çalıştım,sen beni öldürdün.'der.
Tanrı da 'asıl sen kendini öldürdün.Senin için 2 kayık 1 helikopter gönderdim daha ne yapayım.'der


Yalansa

Abartıcı bir kişi olarak tanınan hattat İzzet Efendi bir dostuna:
- Dün gece sabaha kadar oturdum, bir Kurr�an yazıp bitirdim, demiş.
Az sonra dostu söze girmiş :
- Geçen Ramazan�da Kandilli�ye, bir iftaar yemeğine gidiyordum. Boğaziçi�nde öyle bir fırtına çıktı ki... Dalgalar bindiğim kayığı sahildeki minarelerin şerefelerine kadar çıkardı. Kayık dalgalar arasında sallanırken iftar oldu, toplar atıldı. Ben de sigaramı kandillerden yakıp orucumu bozdum.
Mustafa İzzet Efendi bağırmış :
-Yalan !..
-Yalansa, senin dün gece yazdığın Kur�ann-ı Kerim çarpsın.


Cehennem

Dört samimi arkadaş aynı arabada yolculuk ederken trafik kazasında ölürler. Azrail "Türk cehennemine mi yoksa avrupa cehennemine mi gitmek istersiniz?" diye sorar. "Fark nedir?" diye sorarlar. Azrail "Avrupa cehenneminde her gün bir kepçe Türk cehenneminde her gün bir kova bok yersiniz" der. Üç tanesi "biz Türk doğduk, Türk ölürüz" der. Bir tanesi ise uyanıktır, Avrupa cehennemini seçer. Ve aradan epey zaman geçer avrupa cehennemindeki adam artık kepçe kepçe yemekten bıkmıştır, arkadaşlarının durumunu merak eder, hallerini görmek için ziyarete gider. Oysa onlar şen şakrak gülerek karşılarlar onu. Dayanamaz sorar: "Ben bir kepçesini hazmedemezken siz her gün bir kova bok yiyip nasıl bu kadar neşeli olursunuz?" "Oğlum oğlum" derler "Burası Türk cehennemi, bir gün bok olur kova olmaz bir gün kova olur bok olmaz, 3 aydır bir bok yediğimiz yok!"

Vaaz

Papazın biri vaaz verecekmiş ama çok heyecanlanıyormuş. Gitmiş baş papaza, papaz efendi ben vaaz vereceyim ama çok heyecanlanıyorum demiş.Papaz,o zaman git biraz şarap iç heyecanın geçer demiş. Adam,şarabı içmiş sonrada vaazı vermiş. Vaazdan sonra gitmiş papaza,demiş nasıldı papaz efendi beğendiniz mi? Papaz , "Güzeldi yavrum ama bazı hataların var."
1)Merdivenden yürüyerek ineceksin tırabzandan kaymayacaksın.
2)Duaların sonunda oleeeey değil, Amin diyeceksin.
3)En önemlisi de İsa Tanrı'nın oğlu sütçünün çocuğu değil.


Sen en iyisini bilirsin

Nasrettin hoca bir gün köyden şehre giderken yorulmuş tarlanın kenarındaki Ceviz ağacının altında dinleneyim demiş.Şöyle bir etrafına bakınıp ağacın altına uzanmış. Ve şöyle düşünmüş.Ey Allah'ım gücüne sual olmaz amma,incecik kabak sapında kocaman kabak var, koskocaman ağaçta küçücük ceviz var, bu nasıl iş deyip uykuya dalmış.Ağaçtan bir ceviz hocanın kafasına düşüvermiş.Ve kafada ceviz büyüklüğünde bir şiş olmuş. Hoca hiddetle uyanmış ve Yarabbi sen en iyisini bilirsin demiş. Simdi o kabak ağaçta olsaydı benim halim ne olurdu.

Suç sende değil

Bektaşiler gene bir akşam iciyorlarmis. Havada sıcakmı sıcak yazın en sıcak ayı. Ekinlerin suya ihtiyaci var. İçerlerken arkadan birisi seslenmiş '' hocam ne olacak bizim tarlalarımızın hali? bizim için yağmur duasına çıksanda bize bereket yağdırsan''. demiş. Bektaşi ''tamam yarın içmeyelimde yağmur duasına çıkalım''demiş. sabahleyin erkenden bektaşi önde cemaati arkada giderken tarlaların yanına gelmişler. Bektaşi baslamış dua etmeye. Tam duanın ortasında''Allah'im bu tarla benim ''demiş duaya devam etmiş. Neyse duayı bitirdikten sonra herkes evlerine dağılmış. Bektaşininde arsası tam yolun yanındaymış yani çok kıymetliymiş. Bektaşide evine dönmüş. Akşam bir yağmur baslamış, ortalığı sel götüruyor durdurak bilmiyor. Bektaşinin arsasını sel almış götürmüş. Sabahleyin bektaşi yağmurun sevinciyle koşa koşa geliyor birde bakıyorki arsa yok!!! Bektaşi çok sinirlenmiş ellerini havaya kaldırmış ''Yok Allahm suç sende değil, sana o arsanın yerini söyleyen pezevenkte''demiş

Güzel için oruç bozulurmu ?

Bektaşiye bir gün sormuşlar...
Gelse bir dilberi ahu
Olsa savmı ramazan
Dilber-i ahumu efdaldir ,
yoksa savmı ramazan mı?
Bektaşi cevap verir:
Fırsatı fevketme zinhar...
Sür sefasın dilberin
Olur kazası savmın
Olmaz kazası dilberin...


Kirletmek



Adam kizini hayatin tehlikelerinden korumak istiyormus. Zaman geldiginde ve kizinin guzelligi tam bir olgunluga eristiginde, onu
karsisina oturtarak dunyanin alcaklik ve kotuluklerini anlatmis.Soyle soylemis:

-"Sevgili kizim, sana soyleyeceklerimi unutma. Butun erkekler tek sey ister. Erkekler cok kurnazdir. Her an kapan kurmaya calisirlar. Onlarin arzularinin batagina gittikce nasil daha cok battigini anlamazsin bile. Sana mutsuzluga giden yolu gosterecegim.Erkek
once senin en guzel ozelliklerine bayilir ve sana hayran oluraha sonra seni disari bir yere davet eder.Sonra evinin onunden gecerken
ceketini almak istedigini soyler.Kendisiyle iceri gelmeni ve oturmani ister.Sana cay ikram eder. Beraber muzik dinlersiniz ve uygun zaman gelince de birden kendini senin ustune atar. Bu sekilde kirletilmis olursun, tabii bizler de kirletilmis oluruz.Ailemiz kirletilmis olur ve temiz ismimize kara leke surulur."

Kizi babasinin bu sozlerini kafasina yerlestirmis.Bir sure sonra babasina gelmis, gururla gulumseyerek soyle demis:

-"Baba sen muneccim misin?
Nasil tum olacaklari onceden bildin. Tam soyledigin gibiydi.Once Benim guzelligime hayran oldu. Daha sonra cikma teklif etti. Sonra sanki rastlantiymis gibi onun evinin yanindan gectik. Oradan gecerken, zavalli
adam ceketini unuttugunu fark etti. Ve oradan yalniz bekleyemecegimden,beni evine davet etti. Kibar davranis ornegi olarak bana cay ikram etti ve hosca vakit gecirmek icin muzik caldi.Tam bu noktada, bana soylediklerini dusundum.Olacaklari tamamen biliyordum.
Fakat gordugun gibi sana layik bir evladim.
Zamanin geldigini hissettigimde,kendimi onun uzerine attim ve ben onu, onun annesini
babasini, ailesini ve itibarini lekeledim."


Çiçekçiye giren adamin kolunda siyriklar, sol gözünde bir morluk vardi.
- Bir düzine kirmizi gül istiyorum, dedi ve hemen ekledi. Karimin dogum günü için, tazesinden rica ediyorum.
Çiçekçi:
- Basüstüne, dedi. Hangi gün için?
Adam koluyla gözünü isaret etti:

- Dün için lütfen.




Iki rahibe varmis biri matematikçi biri mantikli.Bunlar bir aksam karanlikta kiliseye dönerlerken matematikçi rahibe mantikliya dönerek ;
-"Yaklasik 20 dakikadir bir adam bizi takip ediyor ve gittikçe yaklasiyor su anda aradaki mesafe 50 metre" der.
Bunun üzerine mantikli rahibe bunun tek mantikli açiklamasi olabilecegini ve adamin kendilerine tecavüz edecegini ve daha hizli yürümeleri gerektigini belirtir.Rahibeler daha hizli yürümeye baslarlar. 2 dakika sonra matematikçi rahibe:
-"Adam da hizlandi ve aradaki mesafeyi kapatiyor, su anda 30 metre arkamizda... O zaman mantik olarak kosmamiz gerekir."
Rahibeler kosmaya baslar ve 3 dakika sonra matematikçi rahibe
-"O da kosuyor ve arayi kapatiyor su anda mesafe 10 metre.O zaman mantik olarak bizi yakalayacak birimiz saga digerimiz sola saparak kiliseye ulasmaya çalisalim en az birimiz kurtulur.".
Ve matematikçi saga dogru kosmaya mantikli sola dogru kosmaya baslar. Matematikçi 20 dakika sonra kiliseye ulasir ve telas içinde beklemeye baslar. Aradan 40 dakika geçtikten sonra mantikli rahibe gelir.
Matematikçi sorar ;
-"Ne oldu ne yaptin ?"
-"Adam beni takip etti artik mesafe üç-bes adima kadar azalmisti, mantik olarak daha fazla kosmanin anlami yoktu...
-"Eeee..."
"Mantik olarak ben durdum adamda durdu."
-"Sonra..."
-"Mantik olarak ben etegimi kaldirdim oda pantolonunu indirdi."
-"Peki daha sonra...."

-"Daha sonra ne olacak etegini kaldirmis bir rahibe pantolonunu indirmis bir adamdan DAHA HIZLI KOSAR..."



Fotoğraf

Temel bir is için bir fabrikaya başvurmuş.
Fabrika da 12 tane vesikalık fotoğraf istemiş.
Temel kara kara düşünmeye başlamış, 'vesikalık fotoğrafı nasıl çektirecem ben simdi' diye.
Durumu Idris'e açıklamış. O da demiş ki:
- üzülme Temel, geniş bi arazide bi çukur kazarız, sen sadece vesikalık kısmın gözükecek şekilde çukura girersin, ben de senin resmini dedemden kalma yadigarla çekerim, demiş.
Temel kabul etmiş ve yer ve zamanı ayarlamışlar.
Buluşma vaktinden önce Temel Buluşma yerine gidip 12 tane kuyu kazmış.
Idris gelince şaşırmış:
- Yahu Temel, niye 12 kuyu kazdin ki, demiş, ben zaten 12 tane fotoğraf makinesi getirmiştim



Mühendis

Bir papaz, bir sarhoş ve bir mühendis giyotinle ölüm cezasına çarptırılmışlardır. Sıra öncelikle papazdadır. İnfaz memuru papaza sorar : "İnfaz edilirken yukarı mi aşağı mi bakmayı tercih edersin?" Papaz cevap verir : "Yukarı bakmak isterim. En azından ölürken yüzüm tanrıya dönük olur." Papazin isteği yerine getirilir, giyotin bıçağı havaya kaldırılır ve bırakılır. Bıçağın hızı kesilir kesilir ve tam papazin boynuna santimetreler kala duruverir. Bu tanrıdan bir işaret olarak görülür ve papaz serbest bırakılır. Sıra sarhoşa gelmiştir. Bir umutla sarhoş da yukarı dönük olmak istediğini söyler. Ayni şekilde giyotin bıçağı tam sarhoşun boynuna yaklaşmışken yavaşlar ve durur. Bu da tanrının bir işareti olarak kabul edilir ve sarhoş da serbest bırakılır. En son sıra mühendistedir. Mühendis de yukarı dönük infaz edilmek istediğini belirtir. Tam bıçak havaya kalkmışken mühendis bağırır : "Durun bir dakika, bıçaktaki sorunun nerede olduğunu anladım.

Adam aşırı kiloluymuş. Sağlığı tehlikeye düşünce doktoru en kısa
>zamanda otuz kilo zayıflamasını söylemiş. Nasıl yapayım diye
>>kara
>>kara
>> > > > düşünürken gazetede "Garantili zayıflatma" diye bir ilan
>>görmüş
>>ve
>> > > > hemen başvurmuş, "3 günde 5 kilo" programına
>>yazılmış.
>> > > > Ertesi günü sabah kapısı çalmış, açınca bir de ne görsün !
>>Karşısında
>> > > > 19 yaşlarında dünya güzeli, sportmen ve üzerinde giysi
>>olarak bir
>>çift
>> > > > Nike ayakkabı bulunan bir kadın!!! Kadın kendini tanıtmış,
>>zayıflama
>> > > > şirketinden geldiğini söylemiş, sırtını dönüp koşmaya
>>başlamış,
>> > > > sırtında bir etiket varmış, "yakalarsan seninim". Adam
>>kızın
>> > > > arkasından koşmaya başlamış, kilometrelerce koşmuş, kan
>> >ter içinde
>> > > > kalmış ama kızı ormanda yakalamış ve beraber olmuş.
>>Programın
>>dördüncü
>> > > > günü adam gerçekten de 5 kilo zayıfladığını
>>görmüş.
>> > > > Şirketin zayıflatma metodunu çok beğendiğinden ikinci bir
>>programa
>> > > > kaydolmuş, "5 günde 10 kilo". Ertesi günü yine kapısı
>>çalınmış,
>> > > > karşısında daha da güzel genç bir kadın, üstelik üzerinde
>>bir
>> >çift
>> > > > Reebok ayakkabıdan başka bir şey yok ve sırtında yine bir
>>etiket,
>> > > > "yakalarsan seninim". Adam yine canını dişine takıp kadının
>>arkasından
>> > > > koşmuş ve kilometreler sonra yakalamış. Programı tamamlamış
>>ve
>>altıncı
>> > > > gün hakikaten 10 kilo daha verdiğini sevinçle
>>görmüş.
>> > > Bu defa, şirketin "10 günde 20 kilo" programına kaydolmak
>>istemiş
>>ama
>> >
>> > > > şirket yetkilisi uyarmış, "emin misiniz, bu program
>>gerçekten çok
>>zor
>> > > > bir etaptır". Adam ısrar etmiş, bütün zorluklara
>>katlanacağını
>> > > >
>>söylemiş.
>> > > Ertesi gün kapısı çalmış,
>> >heyecanla koşup açınca karşısında iri yarı
>> > > > sportmen genç bir adam görmüş. üstelik adamın üzerinde
>>sadece
>>koşu
>> > > > ayakkabıları varmış, onunde de da bir etiket "yakalarsam
>>benimsin"
__________________

-Çocuklar şimdi, ahiret gününde bütün herkes tartılacak, sevapları
günahlarından fazla olanlar sırat köprüsünden geçerek cennete
ulaşıcak.
-Hocam nasıl bir şey o sırat köprüsü?
-Kıl gibi ince, Kılıç gibi keskin.
-Eeee nasıl geçiyoruzki biz ordan hocam? Ayağımız acır, duramayız
üstünde denge diye bir şey var herkes cehenneme düşer böyle hocam.
-Sevabı fazla olanlara o köprü böyle otoban gibi geniş gelecek.
-E hocam sevabı fazla olanlar gecicekse kıldan köprüye otobana ne
gerek var, Allah sevabı çok olana geç desin geçsin, az olana cehenneme
git desin gitsin, sanki itirazmı edicez -Sus esek sıpası aklın ermez

senin Allahın işine, tövbe summe, haşaa tövbe
_____________
-Bu evren, bu kuşlar, bu böcekler çiçekler, hepsi yüce rabbimizin
bizlere birer armağanıdır..
Kendi vücudunuza bir bakın ... bu mükemmeliyeti başka kim
yapabilirdiki? mesela gözlerimiz... yüzümüzde yani ona en uygun
yerde...
Gözlerimiz
diz kapaklarımızda olsaydı ne kadar çirkin olurdu değil mi?
-Itirazım var hocam.
-Söyle çocuğum!
-Eğer gözlerimiz diz kapaklarımızda olsaydı değişen hiç bir şey
olmazdı , çünkü herkesin gözleri diz kapaklarında olurdu, o zaman da siz
"çocuklarım, gözlerimiz yüzümüzde olsaydı ne kadar çirkin olurdu"
derdiniz, ben de itirazım var derdim...
__________________
Uçak havalandıktan sonra pilot mikrofonu açıp şöyle demiş "sayın yolcularımız uçağımız havalanmış durumdadır kemerlerinizi çözebilirsiniz" demiş ve arkasına yaslanmış. ve mikrofonun açık olduğunu unutan pilot kendi kendini önce bir gerinmiş ve söylenmeye başlamış "oooohhhh gidim önce bir sıçim ondan sonrada şu hostese bir yüklim demiş " içrideki yolcular hepsini duymuş hostes durumu düzeltmek için içeriye koşmaya çalışırken ayağı takılıp düşmüş yoculardan biri acele etme bacı adam önce sıçacak yav demiş.
__________________
okuldan gelen kız koşarak mutfağa annesinin yanına gelmiş;
- ''Anne, annecim, okulda bu gün alfabeyi saydık, herkes C'ye kadar saydı, ben G'ye kadar.. bak;
- ''A, B, C, D, E, F, G''.
Anne;
- ''Aferim benim güzel, akıllı kızım''.
Çocuk;
- ''Bütün bunlar sarışın olduğum için, di'mi annecim?''.
Anne;
- ''Evet, güzel kızım''.
Ertesi gün;
- ''Anne, annecim, okulda bu gün sayı saydık, herkes 4'e kadar saydı, ben 9'a kadar.. bak, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9''.
Anne;
- ''Aferim benim güzel, akıllı kızım''.
Çocuk;
- ''Bütün bunlar sarışın olduğum için, di'mi annecim?''.
Anne;
- ''Evet, güzel kızım''.
Ve ertesi gün;
- ''Anne, bu gün beden eğitimi dersinde soyunma odasındaydık, bütün kızların göğsü tahta gibi dümdüzdü, bir tek benim göğüslerim kocamandı. Bu da sarışın olduğum için di'mi annecim''.
Anne;
- ''Hayır yavrum, onlar 7 sen 24 yaşında olduğun için''
 
Bomba

Birgün bomba eğitimi sırasında Temel'in komutanı şöyle demiş: "Bakın bombanın pimini çekin ona kadar sayın ve bombayı atın. Şimdi deneyeceğiz." Komutan herkese bombayı vermiş ve herkes sırayla bombaları atmaya başlamış. Sıra Temel'e gelmiş. Temel pimi çekmiş. Tabi ki saymayı eliyle yapıyormuş. Başlamış: "Bir,iki,üç,dört,beş…" Sıra altıya gelince Temel bombayı bacağının arasına sıkıştırmış:"Altı,yedi,sekiz,dokuz,on. Güüüüüüüüüümmmmmmmmmmmmmm!!!!!"

Co

Bir çiftlikte öküzler inekleri bir türlü rahat bırakmazmış. Birbirlerini her gördükleri yerde mikişirlermiş. Çiftçilerde buna önlem olarak onları ayırmaya karar vermiş. İnekler ile öküzlerin arasına yüksek şişler döşemiş. Bir kaç gün geçtikten sonra öküzlerden biri şişlerin üstünden atlamaya karar vermiş ama başaramamış. Bundan cesaret alan diğerleri de teker teker atlamaya başlamış ama hepsi şişlere takılıp ölmüş. En sona maşşağı en büyük olan maşşak co kalmış. Şöyle bir gerilip canhavliyle atlamış ve inekler tarafına düşmüş. İnekler çılgına dönmüş "Heey maşşak co başardı heey" derken. Co sinirlenmiş "Kesin lan! Artık maşşak co yok. Sadece co"

Noşut

Temel, Afrika'ya safariye gitmiş. İlk günün sonunda gece otelin lobisinde avcılar konuşuyormuş. İngiliz; "Ben bugün 1 gergedan vurdum" demiş. Fransız; "Ben de 1 aslan vurdum" demiş. Temel de; "Ben de 1 noşut vurdum." demiş. İngiliz'le Fransız anlamamış ama cehaletleri belli olmasın diye de sormamışlar. Ertesi gün yine ava gidilmiş gece yine toplanmışlar. İngiliz "Ben 2 kaplan vurdum" demiş. Fransız "Ben de 1 fil vurdum demiş." Temel "Ben 4 noşut vurdum" demiş. İngiliz dayanamamış sormuş: "Kusura bakma ama noşut nasıl bir şeydir? Bunca yıllık avcıyım hiç duymadım." Temel de; "Ben de ilk defa burda gördüm. Kara kara bir şeyler insana benziyorlar. Ellerini kaldırıp noşut noşut diye bağırıyorlar" demiş.

Maho

Köyün birinde Maho Ağa isimli biri varmış, bir de sağ kolu Bilo. Her kış ilk kar yağdığında sabah köyün meydanına sağ kolu biloyla meydana çıkarmış. "Bilo bak bakayım herkezler bakıyır mi?" "Herkezler bakıyir Maho ağam." dıye sorduktan sonra işeyerek karın üstüne adını yazarmış sonra köylüler evlerinden çıkarmış. Bu yıllarca adet olmuş. Maho Ağa 60 yaşına gelmiş, yine ilk kar yağmış Maho Ağa Bilo'yla köyün meydanına çıkmış "Bİlo bak bakayım herkezler bakıyır mi?" "Herkezler bakıyir agam" Maho Ağa malı çıkarmış başlamış yazmaya M A H yazmış gerisi gelmemiş. Maho Ağa prostad olmuş köylüye çaktırmadan "Bilo benimki bitti sen devam et." Demiş. Bilo "Ağam, kırk yıldır yardımcınım kafama vura vura salak ettin, okumam yazmam kalmadı. Sen eline alda devamını sen getir." demiş.

Kökle

Hocanın biri çok azmıştır ama cebinde fazla parası yoktur. Orospuların yanına gider ve kaç para olduğunu sorar. "Beş para" derler. Bizimkinin cebinde üç para vardır "Sende yarısına kadar sokarsın" derler ve anlaşırlar. Derken işe başlarlar. Orospu iyice zevke gelir ve "Hoca kökle kökle!..." der. Hoca: "Yok yokk!.. biz haram yemeyiz.."

Ana yüreği

Kızın biri annesine; "Çocuk nasıl yapılır?" diye sormuş. Anne de şöyle demiş; "Akşamleyin yatmadan yastığın altına bir şeker koyarsın sabahleyin çocuk olur." Çocuk bunun üstüne akşam yastığının altına şeker koyar. Sabah kalkınca suratı kırmızı yanağını karıncaların ısırdığını görmüş, sonra karıncalara bakarak; "Şimdi sizi öldürürdüm ama ana yüreği dayanmıyor." demiş.

Ana yüreği

Kızın biri annesine; "Çocuk nasıl yapılır?" diye sormuş. Anne de şöyle demiş; "Akşamleyin yatmadan yastığın altına bir şeker koyarsın sabahleyin çocuk olur." Çocuk bunun üstüne akşam yastığının altına şeker koyar. Sabah kalkınca suratı kırmızı yanağını karıncaların ısırdığını görmüş, sonra karıncalara bakarak; "Şimdi sizi öldürürdüm ama ana yüreği dayanmıyor." demiş.

3. Kat

Temel ve Dursun bir gece bara eğlenmeye giderler. İkisinin de gözüne güzel bir kadın takılır ve önce kimin kadını ayarlayacağına dair iddiya girerler. Temel kadının yanına gider ve onu çok beğendiğini söyler. Kadın da bunun üzerine Temel'e sorar; "Sende son model bir BMW var mı?" Temel "Yok…" der. "Peki, güzel manzaralı,dublex bir evin var mı?" Temel "Yok…" der. "O zaman İsviçre bankalarına yatırdığın yüklü miktarda paran var mı?" Temel yine yok der. Kadın en sonunda sinirlenir ve Temel'e "Git başımdan kardeşim, ben seni naapayım" der. Temel, Dursun'un yanına döner ve der ki; "Yahu Dursun benim Ferrari'yi satsam bi BMW alabilir miyim? İsviçre'deki bankalarımı satsam çok para alır mıyım? Hadi bunları yaparım ama işin kötüsü babam evin üçüncü katını yıktırmama izin vermez ki!"

Jet ski

Temel, kumsalda güneşlenirken güzel bir bayan koşarak gelir ve Temel'e "Afedersiniz jetskiciyi gördünüz mü?" diye sorar. Temel şapkasını kaldırarak; "Jetskiciyi görmedim ama zamanınız varsa yavaş yavaş s...bilirim" der.

Geç

Temel herşeye geç gülermiş. Çünkü, birincisi anlatılan şeyi anlamadığını anlayınca, ikincisi anlamaya yeni başlayınca, üçüncüsü herşeyi anladığı anda.

Plaka

Temel birgün barda oturuyormuş, içeri koşarak bir arkadaşı girmiş; "Temel koş arabanı çalıyolar" demiş… Temel koşarak çıkmış 5 dakika sonra yüzünde hınzır bir sırıtmayla dönmüş. Herkes meraklı tabi, somuşlar; "Hayırdır yakalayabildin mi?" Temel sevinçli bir şekilde cevap vermiş; "Yakalayamadım ama plakasını aldım!"

Tımarhane

İki deli tımharanenin bahçesinde dolaşırken delilerden birisi der ki: "Ben şu karşıdaki havuza geçenlerde şeker atmıştım. Bir bakayım tatlanmış mı?" Öteki deli araya girer ve der ki; "Arkadaşım, ben de seni akıllı sanardım hiç karıştırmadan tatlanır mı?"

Kırkayak

Kırkayak baba, kırkayak oğlunu evlendirmiş gerdek gecesi kapıda beklemiş. Saatler geçmiş ses seda yok. Merak etmiş kapının deliğinden bakmış, oğlu düşünüyor. Gelin yatakta uzanmış duruyor. Biraz daha beklemiş bakmış, gene aynı şekil… 1 2 3 derken kırkayak baba dayanamamış içeri girmiş "Oğlum saatlerdir oturuyorsun neden karınla yatmıyorsun? Sorun ne demiş?" Kırkayak oğlu "Baba zkecem zkmesine ama bu kodumun karısı hangi bacağının arasıda olduğunu söylemiyor ki..."

Cüzdan

Bir gün kahvede birinin cüzdanı kaybolmuş cüzdanı kaybolan demiş ki; "Cüzdanımın içinde 100 milyon vardı. Bulupta bana getirene 20 milyon vercem" Bizim Temel atlamış hemen; "Ula uşaklar bana getirin, ben 50 vereceğum!"

Gelmeyin!

Bir gün spermler bir karar alır. Derler ki; "Biz bu prezervatif denen şeyi delip geçip bu adamın başına bela açacağız". En önde koşan sperm yüklenir ve yırtar. Arkasına dönüp arkadaşlarına der ki: "Gelmeyin arkadaşlar, burası bok çukuruna çıkıyor."

100 Lira

Çocuğun biri, bir gün kaldırımda oturup ağlıyormuş. Yanından geçen bir kadın sormuş: "Neden ağlıyorsun ufaklık?" Çocuk cevap vermiş: "100 liramı kaybettim o yüzden ağlıyorum." Kadın ardından çantasından 100 lira çıkartıp çocuğa vermiş ve yoluna devam etmiş. Kadın 200 metre yürüdükten sonra çocuğun yine ağladığını duymuş. Tekrar yanına gidip sormuş: "Peki şimdi niye ağlıyorsun?" Çocuk cevap vermiş: "100 liramı kaybetmeseydim 200 liram olacaktı."

Tahlil

Temel bir gün hastaneye gitmiş. Oturan bir adam ağlıyomuş. Temel: "Niye ağlıyosun hemşerim" diye sormuş. Adam: "Kan tahlili oldum parmağımın ucunu kestiler" demiş. Bu sefer bizimki daha çok ağlamaya başlamış. Adam sen niye ağlıyosun demiş. Temel: "Ben İDRAR TAHLİLİ olmaya geldim de..."

Firavun

Firavun komşu ülke kralına accayip sinir oluyomuş. Savaş çıkartıp herifi alt etmek için her yolu deniyormuş. Sonunda aklına çok iyi bi fikir gelmiş. Yollayacağı ağır hakeretler içeren bir mektupla onu dolaylı yoldan savaşa davet etmiş olacağından hemen yazıcılarını cağırmış. Tabi o zamanlar yazı olmadığından hiyerogrifle anlaşıyorlar. Firavun başlamış kafasındaki mektubu okumaya 'BEN' der demez yazıcılar koca bi taş plakanın üstüne firavunun resmini kazımışlar. Ardından 'SENİN' demiş diğer kralın resmini kazımışlar. 'ANANI' demiş boynunda komşu ülkenin madalyonunu taşıyan yaşlı bir kadın resmini kazımışlar. 'BACINI' demiş aynı madalyonu taşıyan genç bir kız çizmişler. 'SÜLALENİ' demiş devasa madalyonun önüne kalabalık bir halk kitlesi çizmişler. Sonunda da malum fiili patlatmış 'S.KİM' Bütün yazıcılar plakanın biyerlerini kazıyormuş ama biri öylece kalakalmış. Bir süre sonra eğilmiş ve yanındakine sormuş. "Ya baksana… S.KİM tek taşakla mı yazılıyor yoksa çift taşakla mı?"

Tarak

Kadının biri havuzun kenarında güneşleniyormuş. Ancak bu kadının kolları ve ayakları yokmuş. Güneşlenen bu kadının yanına bir adam yaklaşmış ve kulağına doğru yaklaşarak; "Çok güzel omuzlarınız var daha önce hiçbir erkek omuzlarınıza dokundu mu?" demiş. Kadın; "Hayır dokunmadı..." "Peki dokunabilirmiyim?" "Evet dokunabilirsin." Bunun üzerine adam kadının omuzlarına dokunmaya başlamış… Daha sonra adam kadının kulağına tekrar yaklaşmış ve; "Çok güzel dudaklarınız var daha önce hiçbir erkek sizi dudaklarınızdan öptü mü" demiş. Kadın; "Hayır öpmedi!" "Peki öpebilir miyim?" "Evet öpebilirsin." Ve adam kadını dudaklarından öpmüş... Daha sonra adam tekrar kadına: "Çok güzel göğüsleriniz var daha önce hiçbir erkek onlara dokundu mu?" Demiş. Kadın; "Hayır dokunmadı." "Peki dokunabilir miyim onlara?" "Evet dokunabilirsin." Bunun üzerine adam kadının göğüslerini okşamaya başlamış. Daha sonra adam kadının kulağına daha da yaklaşarak cok kısık bir sesle: "Daha önce hiç tarrak yedin mi?" demiş. Kadın; "Hayır." "Peki yemek ister misin?" "Evet isterim..." Bu cevap üzerine adam kadını kucaklamış ve havuza atmış... "Aha şimdi tarrağı yedin..." demiş.

Ateşböcekleri

Temel ile Dursun iki katlı bina yaparlar. Birinci katı tamamladıktan sonra evleri olmadığı için orada kalmaya karar verirler. Yaz mevsimi olduğundan yattıkları yere sivri sinekler dolar. Bunlar da sineklerin kendilerini sokmaması için yorganı başlarına kaptırlar. Günlerden bir gün yine yatma zamanı gelince odaya ateş böcekleri girer. Bunlar herzamanki gibi başları yorganın içine gömülü şekilde yatarlarken Temel bir ara başını dışarı çıkarıp ateş böceklerini görünce tekrar aceleyle yorganın içine gömülür. Dursun'u dürter ve ona; "Ula, ula Dursun! Sivrisinekler ellerinde fenerle bizi ariler" der.

Ölüyü diriltmek

Erbakan ile Clinton ilk görüşmelerinde birbirlerine hava atarlar. Clinton "Bizde bulunan teknolojiyle ölüyü bile diriltebiliyoruz " der. Erbakan'da altta kalmaz "Bizde teknolojik imkanlarımızı kullanarak 100 metreyi 3 saniyede koşabiliyoruz!" diye karşılık verir. Erbakan, Türkiye'ye döner, hemen danışmanlarını yanına çağırır ve durumu anlatır: "Haftaya Clinton geliyor yalanımız ortaya çıkacak, acaba ne yapsak?" Danışmanlardan biri sorar: "O size ölüyü nasıl canlandırdıklarını gösterdi mi başbakanım?" Erbakan: "Hayır." Danışman devam eder: "İyi o zaman. Clinton'u Anıtkabir'e götürürüz ve Atatürk'ü canlandırmalarını isteriz. Canlandıramazlarsa onlar rezil olurlar. Eğer canlandırırlarsa siz zaten 100 metreyi 3 saniyede koşarsınız."

Zaman

Laza karayollarını boyama işi vermişler. Birinci gün 200 m boyamış, ikinci gün 100 m boyamış, üçüncü gün 50 metre boyamış ve dördüncü gün 10 m boyamış. Ustabaşı laza sorar: "Oğlum ne oldu? İlk günlerdeki gibi verimli değilsin sen?" Laz cevap verir : "E haliyle boya kutusunun yanına gidip gelmek artık zaman alıyor…

Faşizm

Bir gün Hitler 3 esir yakalamış. Bir hain Alman, bir Fransız ve bir Yahudi. Bunlara "Size birer soru soracağım. Eğer bilirseniz hayatınız bağışlayacağım demiş." Bunlar da "Tamam" demiş. Hitler hain olan Alman'a: "Titanic kaç yılında battı?" demiş. Alman: "1912" Hitler: "Tamam geç…" Hitler Fransıza: "Kaç kişi öldü?" demiş. Fransız 1050 kişi demiş. Hitler: "Tamam geç…" demiş. Hitler Yahudiye şunu demiş: "Say ulan kurtulanların isimlerini..."

Padişah

Bir zamanlar padişah kendi ülkesinde içkiyi yasaklamış! Tüm halkı kontrol etmek biraz zor olduğundan, kıyafetlerini değiştirip veziriyle birlikte kontrola çıkmışlar dışarı. Bir sandalın içinde yaşlı bir adamı içerken görmüşler. Kralın ve vezirin canıda içki çekmiş o anda. Kral ve vezir olduklarını söylemeden oturmuşlar onlarda sandala ve açılmışlar denize... Kral: "Bize de bir duble versene!" demiş... Yaşlı adam vermiş, ikinciyi istemişler, adam yine birer duble vermiş. Üçüncüye istediklerinde ise, yaşlı adam vermek istememiş. Bunun üzerine kral adama; "Bak ben kralım bu da benim verzirim, bize içki vermek zorundasın" demiş... Yaşlı adam gülerek: "İki duble verdim, biriniz kral birinizde vezir oldunuz, bir duble daha verirsem biriniz Allah diğerinizde Peygamber olursunuz" demiş…

Gurbetçi

Küçük Temel, Almanya'da yaşayan bir Türk gurbetçisinin oğludur. Küçük oğlan,akşam üstü okuldan gelmiş... Kapıdan girer girmez: "Anne!" diye seslenmiş, "Ben Alman oldum!" "O nasıl söz? Sakın yineleme bir daha..." "Anne...Ben Alman oldum. Bugün sınıfta karar verdik. Ben Alman'ım artık." Annesi "Sus bakayım!" diye tiz perdeden bağırırken, babası da içeriden duyup koşmuş. Bir tokat, bir tokat daha... Çocuk bir yandan korunmaya çalışırken, bir yandan da konuşmasını sürdürüyormuş: "Şu dünyanın işine bakın! Alman oldum. Yarım saat sonra Türklerle başım derde girdi!"... demiş.

Gökdelen

Temel bir gökdelenin camlarını temizliyormuş. Birden ayağı kaymış ve tam seksen yedinci kattan aşağı düşmüş. Bütün katları jet gibi geçerek aşağı düşüyormuş 59, 58, 57, 56, ..., 45, 44... Temel tam birinci kata geldiginde aklından şunlar geçmiş; "Buraya kadar sağsalim geldim. Buradan sonra düşsem de birşey olmaz!"

Kolye

Genç kız akşam davete gitmek için evde hazırlanmaktadır. Makyajını yapar, kıyafetini giyer, takılarıni takar. Uğurlu saydığı bir de kolyesi vardır, ucunda uçak resmi olan kolye… Onu da takar ve otobüse biner. Otobüste karşısında oturan genç dikkatle onu süzmektedir. Dayanamaz gence sorar; "Kolyem dikkatinizi çekti herhalde… Uçağa mı bakıyorsunuz?" Genç; "Hayır alanı seyrediyordum."

Sonra yeriz

Bir gün bi işadamı bi iş için, Diyabakır'a gitmiş. İşini gördükten sonra da trenle İstanbul'a dönmeye karar vermiş. Kompartmanına geçmiş oturmuş. O sıra Diyarbakırlının biri de gelmiş aynı kompartmana. Neyse bizimkinin uykusu gelmiş, açmış yatağını uzanmış. Diyarbakırlı amcamında karnı acıkmış açmış bohcasını çiğ köfteyi çıkarmış. Bizimkisi de bakmış ne yiyo diye… Adam demiş ki "Buyur gardaş, çiğ köfte yiyek…" Adam da; "Yok benim basurum var!" demiş... Diyarbakırlı da; "Olsun…" demiş "Onu da sonra yerik!"

Önemli değil

Tanrı önce yerküreyi yaratır, bakar ve 'Güzel ' der… Sonra atmosferi yaratır, kenardan bakar ve yine 'Güzel' der… Erkeği yaratır, bir baştan sona şöyle bir seyreder, "Güzel" Sonra kadını yaratır ve bir hayli baktıktan sonra şöyle der; "Önemli değil, boyanır!"

Lamba

Çocuğu öğretmen kaldırır. "Söyle bakayım"der "Lamba nedir?" Çocuk cevap verir "Yenilen bişeydir" Dik dik bakar oğretmeni "Bak evladım, 3.sınıfa gidiyorsun, lambanın yenilmediğini bilmiyor musun?" diye sorar. Çocuk kendinden emin bir şekilde cevaplar "Yenilir oğretmenim"der. "Hep başıma geliyor. Ne zaman yatmadan once annemlerin odasının önünden geçsem babam anneme, cabuk lambayı kapat ağzına sokacam diyor…"

Deliler
Üç deli kayıkla denizde geziniyorlardı ki birdenfırtına patladı. Birbirlerine akıl danışmaya başladılar. Biri dedi ki:
- İkiniz suya girip kayığı itin, ben de dümene geçeyim

Niyetim Yok
İki deli konuşuyorlardı.
- Dünyadaki bütün mücevherleri ve elmasları satın almak istiyorum.
- Boşuna heveslenme; satmaya hiç niyetim yok!

Gübre Çekmeye
Nadir Şah bir gün zayıf bir şiir söyledi ve şair Mirza Mehdi Han'a sordu:
-Nasıl buldun bu şiiri?
- Zayıf bir şiir.
Sen misin bu lafı söyleyen; hiddetlendi Nadir Şah:
- Atın şunu ahıra; gübre çeksin!
Bir süre sonra Nadir Şah yine bir şiir söyleyip Mirza Mehdi Han'a tasdik ettirmek istedi. Şair hiçbir şey söylemeden kapıya yönelmişti ki Nadir Şah sordu:
-Nereye gidiyorsun?
- Ahıra, gübre çekmeye!

Namaz Batıl Oldu
Bir cemaat namaza durmuştu. İçlerinden biri konuşunca, öteki "Namazda konuştun ve namazın bozuldu!" diye çıkıştı. Bir başkası gülerek "İkinizin namazı da bozuldu" diye güldü. Dördüncüsü " Üçünüzün namazı da bozuldu. Çünkü üçünüz de konuştunuz" dedi. Aynı safta duran bir başkası "Allah'a şükür ben hiç konuşmadım!" deyiverdi.

Terzi Testiye Düştü
Vaktiyle şehir kapısında dükkanı olan bir terzi vardı. Bu terzi çiviye bir testi asmıştı. Huy bu ya; ne zaman şehirden bir cenaze çıkarılsa, terzi o testiye bir taş atar ve her ay sonunda testideki taşları çıkarıp sayar, böylece o ay kaç kişinin öldüğünü hesaplardı. İşi bitince testiyi bir ay sonra boşaltmak üzere tekrar çivisine asardı.
Aradan bir süre geçti ve tesadüfen terzi ölüverdi. Bir müşteri terzinin dükkanına geldi ama onun ölümünden haberi yoktu. Komşusuna terzinin nerede olduğunu sordu.
Komşusu soğukkanlı cevap verdi:
- Terzi testiye düştü!

Dahası Var
Adam namaza durmuştu. Arkadaşları onun hakkında konuşmaya başladılar:
- Dindar, takva sahibidir doğrusu.
Bunu duyan adam namazını kesip arkadaşlarına döndü:
- Dahası var; oruçluyum da!

Yedek Motor
Volkswagen arabaları olan iki hanım kendi arabalarına binip şehir dışına çıktılar. Yolda birisinin arabası stop etti. Arabadan inip kaputu açtıysa da bir şey anlayamadı.
Arkadaşı yanına yaklaştı ve:
- Üzülme. Benim bağajda bir yedek motor daha var!

Antikacı
Birisi eski dostlarından birinin evine gitmişti. Ev sahibinin hanımı beyine sordu:
- Bu bey kim ?
- Nasıl yani?
- Canım, hep anneme bakıyor da!
- Ha o mu ? Antikacıdır!

Neden Saçların Gür?
Çocuk annesine sordu:
- Anneciğim, babamın saçları neden dökülmüş?
- Çok düşündüğü için.
- Peki neden senin saçların bu kadar gür?
- Hadi bakalım, yemeğini ye de git yat!

Sakın Evlenme
Ticaret için o şehir senin bu şehir benim dolaşan çirkin ve köse bir adam anlatıyor :
Vaktiyle Isfahan'daydım. Bir gün bir sokaktan geçerken süslü püslü bir kadın yanıma gelip "Nerelisin kardeş?" diye sordu. "Kaşanlıyım; ticaretle uğraşırım" dedim.
"Kaşan'dan güzel ve akıllı delikanlılar çıkar " dedi ve "siz evli misiniz?" diye sordu.
Kadının bana aşık olduğunu sandım. Çünkü şimdiye kadar hiç nasibim çıkmamıştı. Hoşuma gitti ve "Hayır, evlenmedim. Bu ilginizin sebebini sorabilir miyim?" diye sordum.
Kadın "Maksadım Allah'a hizmet. Şimdiye kadar evlenmedinse, Allah aşkına sakın evlenirim deme!" dedi.
"Neden?" diye sorduğumda " Aman yeryüzünde neslin kalmasın! Çünkü bu halinle senden doğacak nesil adama benzemez de ondan !" diye cevap verdi.

Yerimizi Bulduk
Ahmet Bey beş yaşındaki oğluyla sinemaya gitmişti. Filmin ortasında çocuk tuvalete gitmek istediğini söyledi. Ahmet Bey çocuğu alıp tuvalete götürdü.Dönüşte Ahmet Bey sırasını bulamadı. Karanlıkta ilk sıranın başında oturan beye "Afedersiniz, demin çıkarken ayağınıza basmış mıydım?" diye sordu.
Özür dilenmesini bekleyen adam cevap verdi:
- Evet.
Ahmet Bey memnuniyetle çocuğuna döndü:
- Gel Mesut, gel, yerimizi bulduk!

Yaş Hesabı
İki yaşlı hanım otobüste konuşuyorlardı. Biri sordu:
- Sahi kardeş, kaç yaşındasın sen?
- Biliyorsun işte, otuz. Peki sen kaç yaşındasın?
- Ben de yirmi yedi.
Sonra ikisi de yanlarında ayakta duran ve konuşmalarına kulak misafiri olan genç kıza sordular:
- Kızım sen kaç yaşındasın?
- Sizin hesaba göre daha doğmadım ben!

Saç Kuvvetlendirici
Müşteri saçlarını kuvvetlendirici ilaç almak için eczaneye girdi. Eczacı bir şişe çıkarıp müşteriye uzattı. Müşteri şişeye şüpheli şüpheli baktıktan sonra "Eczacı bey; gerçekten de bu ilaç saçları kuvvetlendiriyor mu?" diye sordu.
Eczacı:
- Ne demek efendim. Müşterilerden biri bundan bir şişe kullandı. Zavallı iki yıl önce Berber Hasan'a gitmişti ama hala dönemedi bir türlü. Çünkü başının bir tarafının tıraşı bitmeden öbür tarafın tıraşı geliyor!

Üç Kafadar
Isfahanlı, Şirazlı ve Kaşanlı birlikte seyahat ediyorlardı ama ceplerinde metelik yoktu. Acıkınca bir lokantaya girdiler. Yemekten sonra Isfahanlı yerinden kalkıp lokantacıya gitti ve "Paramın üstünü verir misiniz?" dedi. Daha parasını bile almamış olan lokantacı sinirlenerek "Bana para vermedin ki üstünü isteyesin!" diye bağırdı. Herkes başlarına üşüştü. Birisi lokantacıya "Bir daha düşün. Belki parayı almışsındır" derken Şirazlı yanlarına geldi ve "Ben yemek parasını öderken bu biçare Isfahanlı da parasını veriyordu" dedi. Lokantacı bu kez onunla da verdiydin vermediydin davasına başladı. Tam bu sırada Kaşanlının lokantanın ortasına oturmuş ağladığını gördü. "Ne oldu? Niye ağlıyorsun böyle ?" diye sorduklarında "Neden ağlamayayım; benim paramın da üstüne yatmasından korkuyorum!" dedi.

Hafızanın Böylesi
Kağıda bakarak ezan okuyan bir müezzine sordular:
- Yazacağın yerde ezanı ezberleyip okusan olmaz mı?
- Gidin, kadıya sorun.
Kadıya gittiler ve "Selamün aleyküm" dediler.
Kadı bir kağıt çıkarıp uzun uzun baktıktan sonra "Ve aleyküm selam" dedi.
Bunun üzerine müezzini mazur görüp kadının huzurundan çıktılar.

Yakınlığın Böylesi
Birisi Cafer Bermekî'ye giderek ondan yardım talebinde bulunmak istedi ama birkaç günlük zahmetten sonra görüşme imkanı buldu. Cafer'in huzuruna çıkınca "Niçin benimle görüşmekte bu kadar zorluk çıkarıyorsun? Oysa seninle aramda bir yakınlık da var!" dedi.
Cafer şaşkınlıkla yakınlığın derecesini sordu.
- Senin baban gençken anamı istemiş. Eğer anamla evlenseydi, şimdi ben sen olurdum!

Horasanlının Eşeği
Horasanlı biri kervanda eşeğini kaybedince, başka bir eşek bulup yükünü yükledi. Ama asıl sahibi çıkıp eşeği yularından tuttu ve Horasanlının yükünü yere attı. Horasanlı eşeğin sahibiyle kavgaya tutuştu. Etraftan yetişenler Horasanlıya sordular:
- Senin eşek erkek miydi dişi miydi?
- Erkekti.
- Baksana bu eşek dişi!
- Canım erkek dedikse, o kadar da erkek değildi!

Lanet Olsun
Beyefendi hanımının doğum günü için bir kuyumcuya girdi. Bir kolye beğenip fiyatını sordu.
Kuyumcu: Kırk bin tümen.
Beyefendi "Lanet olsun!" dedikten sonra başka bir kolye seçip fiyatını sordu.
Kuyumcu : İki kez lanet olsun!


» Flash Oyunlar bölümümüz açıldı. Hemen tıkla, sıkılına kadar oyna!

Devenin Gerdanlığı
Bir arap devesini kaybetmişti. Devesini bulursa bir dirheme satacağına yemin etti. Tesadüf bu ya , devesini buldu ama gönlü onu bir dirheme satmaya el vermedi. Bunun üzerine devenin boynuna bir kedi bağlayıp cerre çıktı:
-Boynunda beşyüz dirhemlik kediyle beraber bir dirheme deve satıyorum!
Yoldan geçen bir arap bunu duyunca dayanamadı:
- Gerdanlığı olmazsa ucuz bir deve !

Acemi Okçu
Bir filozof kırda tek başına giderken uzaktan acemi ve cahil bir okçu gördü. Oku hedefe nişanlıyor ama hep karavana atıyordu. Filozof oka hedef olmaktan korktuğu için gidip okçunun hedefine oturdu ve " Buradan daha emin ber yer olamaz. Çünkü okun hedefini bulmayacağından eminim!"

Hırsız Götürür
Fıkıhçı Ebû Mansûr Sicistânî'ye sordular:
- Kırda bir subaşına gelsek ve gusül almak istesek , ne tarafa dönmeliyiz?
- Elbiselerinize doğru; yoksa hırsız götürür!

Köpek Kalbi
Kalp hastası bir delikanlıya köpek kalbi nakledilmişti. Delikanlı bir süre ameliyatı yapan cerraha gitti :
- Doktor bey, bir süredir kötü bir huy edindim. Ne zaman bir telgraf direğinin yanından geçsem, bir ayağım havaya kalkıyor!

Büyük Mucit
- Kardeşim bir sabun yaptı; tam dört metre boyunda iki metre eninde.
- Kaldıramadıktan sonra neye yarar?
- Kaldırmaya gerek yok canım. Banyo yapacağı zaman duşun altına girer, sonra gelip sabunun üstünde yuvarlanır!

Ders Tarih Olunca
Nadir o gün son saatteki Tarih dersine kadar sınıftaydı. Ama tarih dersinde öğretmen Safevîlerin çöküşünü anlatmaya başlayınca birdenbire hastalandı ve dışarı çıktı. Dersin sonuna doğru sınıfa dönünce öğretmen sordu:
- Ne zamandan beri yoktun sen?
- Safevîlerin çöküşünden beri öğretmenim!

Uyanık Satıcı
Uyanık mı uyanık bir seyyar satıcı bir yerde tezgahını kurmuş, etrafına bir çok insan toplamıştı. İçi su dolu bir şişeyi seyircilere göstererek " Hey millet! Bu ilaçtan kim bir tatlı kaşığı içerse ömrü uzar; birkaç asır sapasağlam yaşar. Mesela bana bakın; ne kadar sağlıklıyım değil mi? Bu ilaçtan bir tatlı kaşığı içtim ve üç yüz yıldır yaşıyorum." dedi.
Adamın sözüne hiç de inanmayan bir seyirci, satıcının çırağına sordu:
- Doğru mu diyor? Gerçekten bu kadar yaşlı mı?
- Valla tam olarak bilmiyorum. Çünkü sadece iki yüz yıldır ona çıraklık ediyorum!

Aracı
Dilenci Isfahan zenginlerinden birinin evine giderek sadaka istemişti. Ev sahibi uşağına seslendi:
- Ey Mübarek! Kanber'e söyle. Kanber Yakut'a söylesin. Yakut da dilenciye "Allah versin" desin.
Dilencinin tepesi attı:
- Allahım! Cebrail'e söyle. Cebrail Mikail'e söylesin. Mikail İsrafil'e söylesin. İsrafil de Azrail'e "şimdi ev sahibinin canını al" desin!

Seninle Boğulacağım
Nüktedan biri bir bedeviyle yolculuk ediyordu. Yolda bedeviye sordu:
- Adın ne?
- Matar, yani yağmur.
- Künyen nedir?
- Ebul-gays, yani yağmurun babası.
- Babanın adı ne?
- Ebul-feyz yani akarsuyun babası.
- Annenin adı ne peki?
- Sihâb yani bulut.
- Onun künyesi ne?
- Ummul-bahr yani denizin anası.
- Allah aşkına bekle bi dakka, bir yerlerden kayık bulayım. Yoksa seninle giderken boğulacağım!

Beni Davet Et
Adam cimri mi cimri arkadaşına dedi ki:
- Bunca yıldır dostluğumuz var, bir kerecik olsun davet etmedin beni.
- Davet etmedim, çünkü nasıl iştahlı olduğunu bilirim senin. Daha lokmanın birini götürmeden öbürünü alıyorsun eline!
- Sen davet et beni. Söz veriyorum, her lokmadan sonra iki rekat namaz kılacağım!

İndirim
İki dilenci yakın aralıkla kaldırıma oturmuş dileniyorlardı. Hayırseverin biri dilencilerden birine bir sikke verecekti ki öteki dayanamadı:
- Beyim, sadakayı bana verirseniz, indirim yaparım!

Çare
Adam arkadaşına sordu:
- Gözüm çok ağrıyor. Çaresi ne acaba?
- Valla, evvelki yıl da benim dişim ağrıyordu; söküp attım!

Hazırcevap Çocuk
Guvatr hastası adam otobüse binmişti ama çocuğun biri gözlerini dikmiş, ona bakıyordu. Çocuğun bakışlarından adamcağızın sinirleri bozuldu ve "Bana bakmaya devam edersen, yerim seni!" deyince çocuk cevabı verdi:
- Önce boğazındakini yut, sonra sıra bana gelsin!

Tembel Uşak
Adamın tembel mi tembel bir uşağı vardı. Bir gün uşağını üzüm ve incir almak için çarşıya gönderdi. Uşak getire getire yalnız üzüm getirmişti. Efendisi"Ne zaman seni bir iş için göndersem, birkaç işi birden yapmalısın!" diye azarladı uşağı.
Aradan bir süre geçti. Tesadüfen adamcağız hastalandı ve uşağını doktor çağırmaya gönderdi. Uşak doktorla birlikte kâri, gassal ve mezarcıyı da yanında getirmişti.
Adam yine çıkıştı uşağına:
-Bunları ne diye getirdin yanında? Sana yalnız doktor çağır demedim mi?
- Efendim, 'ne zaman seni bir iş için gönderirsem, birkaç işi birden yapmalısın' dememiş miydiniz? İşte ,tedaviniz için doktor getirdim. Tedavi kâr etmezse, başınızda Kuran okusun diye kâri getirdim. Cesedinizi gasletmesi için gassal ve gömmek için de bir mezarcı getirdim!

Şaşkın Yolcu
Tren bir istasyonda durmuştu. Yolcunun biri fırsattan istifade bir şeyler satın almak için vagondan indi. Bu arada vagonu şaşırmamak için vagonun numarası olan 1492'yi ezberledi ve "Amerika'nın keşfi de bu tarihteydi"dedi kendi kendine.
Yarım saat sonra tren görevlileri o yana bu yana koşuşturan bir bey gördüler. Önüne gelene "Afedersiniz, Amerika'nın hangi yıl keşfedildiğini biliyor musunuz?" diye soruyordu.

Erken Kalk
İran hükümdarı Enûşirvan'ın veziri Bozorcmihr her sabah erkenden sultanın huzuruna gider ve ona erken kalkanın mutlu olacağını söyler, sultan da bunu bir sitem olarak değerlendirirdi.
Bir gün Enûşirvan hizmetkarları çağırarak ertesi sabah erkenden kılık değiştirdikten sonra Bozorcmihr'e saldırmalarını, ona zarar vermeden elbiselerini üstünden almalarını emretti. Hizmetkarlar ertesi sabah sultanın emrini yerine getirdiler.
Üstünde giyecek bir şey kalmayan Bozorcmihr giyinmek için evine gitti.Bu yüzden de huzura geç çıktı. Sultan gecikmesinin sebebini sorunca Bozorcmihr "Hırsızlar yolumu kesip giysilerimi çaldılar. Eve gidip giyindiğim için geç kaldım" cevabını verdi.
Enûşirvan "Bana hep erken kalk diye nasihat eder misin? Bu bela da erken kalkmak yüzünden geldi başına!" deyince Bozorcmihr lafını esirgemedi:
- Bu kez erken kalkan hırsızlardı. Mutluluk onların da hakkı!

Çok Fark Var
Harun Reşit rüyasında bütün dişlerinin döküldüğünü gördü. Sabahleyin bir rüya tabircisi çağırdı. Tabirci "Emirülmüninin'in ömrü uzun olsun. Tüm akrabalarınız sizden önce ölecekler" diye yorumladı rüyayı.
Harun Reşit "Huzurumda böyle üzücü sözler ettiği için yüz değnek vurun şu adama" dedi ve başka bir rüya tabircisi çağırdı. Rüyasını ona anlattıktan sonra rüya tabircisi "Emirülmüminin bütün akrabalarından çok yaşayacak" dedi.
Harun Reşit "Bu tabir de ondan pek farklı değil ama söylemeden söylemeye fark var." dedi ve rüya tabircisine yüz dinar verdi.

Han
Bir gün Sultan İbrahim Edhem sarayında oturmuş, görevlileri de huzurunda saf kurmuşlardı. Derken elinde keşkül ve asâsıyla bir derviş çıkageldi. Saraya girmek istiyordu.
Görevliler sordular:
-İhtiyar, nereye gidiyorsun?
-Bu hana gitmek istiyorum.
- Burası han değil, Belh sultanının sarayı.
- Hayır, handır.
Sultan konuşmaları duyunca dervişi yanına çağırdı.
- Ey derviş! Burası benim sarayım. Neden han diyorsun buraya?
- Ey İbrahim! İzin verirsen sana birkaç soru soracağım. Bu saray ilk önce kimindi?
- Dedemin.
- Deden ölünce kime kaldı?
- Babama.
- Baban ölünce kime kaldı?
-Bana.
- Sen ölünce kime kalacak?
- Oğluma.
- Ey İbrahim! Birinin girip birinin çıktığı yer han değil de nedir?

Arslanın Ayak İzi
Bir avcı ormanda bir oduncuya rastlayıp sordu:
- Arslanın ayak izini gösterebilir misin bana? Avlayacağım da.
- Buralarda bir arslan gördüm. Çabuk ol, yetişirsin ona.
Zavallı avcının rengi uçtu yüzünden; titremeye başladı:
- Ben arslanın ayak izini sordum ; arslanı değil!

Balık İle Balıkçı
Balıkçı oltasını atıp küçük bir balık yakaladı. Tam sepete atacakken balık:
-Sevgili balıkçı; ben henüz çok küçüğüm. Ancak bir lokma olurum sana. Beni bırak da büyüyeyim. Ertesi yıl gel, al beni. Bütün ailen doyacaktır benimle, dedi.
Balıkçı :
- Sevgili balık; doğru diyorsun da, kabul edemem bunu. Çünkü "peşin tokat veresiye helvadan iyidir" demişler

Tarih Tekrarlandı
Onaltı yaşındaki oğlan babasının yanına geldi :
- Babacığım , hatırlıyor musun? Hani vaktiyle sen babanın arabasını ilk aldığında kaza yaptığını ve arabanın hurdahaş olduğunu söylemiştin?
- Evet oğlum.
- Yine hatırlıyor musun? Hani "Tarih tekrardan ibarettir" demiştin?
- Evet oğlum.
- Bugün tarih tekrarlandı da babacığım!

Yüz Yaşında Olanı Yok mu?
Tahsilli bir genç zengin bir adamın kızını istemeye gitmişti. Adam delikanlıyı görür görmez pek beğendi ve onu kendine damat yapmak için şöyle dedi:
- Benim üç kızım var. Hiçbiri de evlenmedi. Rahat bir evlilik yapmalarını istiyorum. Bu yüzden her birine düğün zamanı yaşına göre para vermek istiyorum ki koca evine eli boş gitmesinler. Mesela onsekiz yaşında olana onsekiz milyon tümen, yirmibeş yaşında olana yirmibeş milyon tümen, otuziki yaşında olana da otuz iki milyon tümen vermek niyetindeyim. Hangisini isterseniz, benim için farketmez.
Delikanlı biraz düşündükten sonra sordu:
- Afedersiniz, sizin yüz yaşında kızınız var mı?

Müjde
Derler ki; Şair Hâce Mecd-i Hemger'in karısı bir hayli yaşlıydı. Hâce Yezd'den Isfahan'a geldikten bir süre sonra karısı da Isfahan'a geldi.
Hâce'ye müjde verdiler:
- Müjde! Hanımın eve indi!
- Ev hanımın başına inseydi, müjde ona derdim ben!

Derviş Evi
Nüktedan biri dervişlerden birinin evine konuk oldu.
Derviş evin tavanını zayıf ve ince tahtalarla kapatmıştı. Ağır yük altında tahtalardan çıtır çıtır sesler geliyordu.
Konuk " Derviş ! Beni bu evden başka bir yere götür. Korkarım bu tavan çökecek!"dedi.
Derviş: Korkma, korkma. Tahtaların zikir ve tespih sesidir bu.
Konuk: Zikir çeke çeke tahtalar vecde gelir ve hep birden raks ve semaya başlayıp bir de secde ederlerse, işte ondan korkarım!

Çocukların Duası
Bir kaç kişi yanlarına ilkokul çocuklarını alıp kıra yağmur duasına çıktılar.
Birisi "Nereye götürüyorsunuz bu çocukları?" diye sordu.
"Yağmur duasına götürüyoruz. Çocukların duası kabul olurmuş da". dediler.
Adam "Çocukların duası kabul olsaydı, dünya yüzünde bir öğretmen bile kalmazdı!" dedi

Gerisini Sen Bilirsin
Arapların nüktedan şahsiyetlerinden biri olan Cuha çocukluğunda bir terzinin yanında çıraklık yapıyormuş.
Bir gün ustası dükkana bir kase bal getirmiş. Bir iş için dükkandan ayrılırken de Cuha'ya "Bu kâsede zehir var. Aman yerim deme; ölürsün yoksa!" diye sıkı sıkı tembihlemiş.
Cuha da "Benim neyime?" demiş ama usta gider gitmez elindeki yamanacak elbiseyi sarrafa okutup bir somun ekmek almış ve afiyetle balı yemiş.
Ustası dönüp de yamanacak elbiseyi sorunca Cuha "Dövmezsen doğruyu söylerim. Dalgınlığıma geldi, elbiseyi çaldırdım. Beni dövmenden korktuğum için şu zehiri yiyip öleyim dedim. Kâsedeki zehrin hepsini yedim. Ama hala yaşıyorum. Gerisini sen bilirsin artık!" demiş.

Etkili Kitap
Adam yanındaki arkadaşıyla konuşuyordu:
- Karım üçüz doğurdu. Doğum esnasında da "Üç Silahşörler"i okuyormuş. Demek ki Üç Silahşörler bayağı etkili bir kitapmış!
Arkadaşı güldü ve :
- Doğum esnasında kitap okumak bu kadar etkiliyse, yat kalk Allah'ına şükret ki karın o sırada "Kırk Papağan" kitabını okumuyormuş!

İskender İle Asker
Büyük İskender'in çok hızlı koşan bir atı vardı. Bir gün atına binmiş, ordusunu teftiş ediyordu. Gözü cılız bir ata binmiş olan bir askere ilişti.
- Üstüne bindiğin şu ölümcül at da neyin nesi böyle? dedi.
Asker güldü ve
- Ben savaş meydanında kalmak için bu ata bindim. Oysa sen savaş meydanından kaçabilmek için bu hızlı ata binmişsin! dedi.

Nasıl Olsa
Beyefendinin tembel mi tembel bir uşağı vardı. Bir gün ona "Yusuf, ayakkabılarımı getir" dedi.
Yusuf ayakkabıları getirdi ama pis ve boyasızdı.
Beyefendi : Bugün ayakkabıları boyamamışsın !
Uşak : Beyefendi, bugün caddeler çamurlu. Dışarı çıkınca ayakkabılarınız nasıl olsa çamurlanacak!
Beyefendi güldü ama hiçbir şey demedi. Dışarı çıkarken Yusuf:
-Beyefendi, beyefendi! Anahtar!
- Anahtar mı? Ne anahtarı?
- Kahvaltı etmek için, dolabın anahtarı!
- Kahvaltı etmek için mi? Bugün kahvaltı etmeyiver. Nasıl olsa iki saat sonra acıkacaksın!

Babada Kalacaktır
Boşanma davasında kadın, hakime talebini gerekçesi ile açıklamış:
- "Sayın hakim, çocuğun bende kalmasını istiyorum. Onu dokuz ay karnımda taşıdım."
Hakim kocaya sormuş:
- "Karınızı duydunuz. Bir diyeceğiniz var mı?"
Adam "Var tabii" demiş ve anlatmış:
- "Sayın hakim. Farzedelim ki canınız bir kutu soğuk kola istedi. Makineye parayı attınız ve kola geldi. Şimdi bu kola makinenin midir, yoksa parayı deliğe atanın mı?"
Hakim sekreterine dönmüş:
- "Yaz kızım. Çocuk babada kalacaktır..."

Matematik Finali
4 tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematik
finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin
patladığını söylerler... Hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin
yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.
Sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı
köşelerine oturtur.
Sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes
sınavı geçebilir... Hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar
puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... Bunları kolayca çözerler.
Arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "Hangi lastik
patladı?"

Medeniyet
Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış. "Niye 7 tane?" diye İngiliz'e sormuşlar. O da "Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş. "Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki." Sıra Fransız'ın valizine gelmiş. açmışlar bakmışlar 8 tane don. "7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız "Pazartesi, Salı, Çarşamba... Hergün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş. "Vay be! Adamlardaki temizliğe medeniyete bak!" demiş görevliler. Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don. "Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar "Neden 12 adet?" Bizimki cevap vermiş "Ocak, Şubat, Mart,......"

Uğursuz Kadın
Cafer komadadır. Yanında ise karısı... Cafer'in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar:
"İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın...
Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi.
"Şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın"

Yılan
İki laz yılan olan Temel'le İdris yolda gidiyorlarmış. Birden Temel İdris'e dönüp: "Ula İdris biz zehirli miydik yoksa zehirsiz mu?" diye sormus. İdris şaşırmış "Ula ne oldu gene" demiş. Temel de:
"Ula biraz once dilimi isirdim da," demiş...

Annem Gel Dedi
İlkokul öğretmeni sınıfta Cennet'e gitmek isteyenlerin ellerini kaldırmalarını ister. Yalnız Temel'cik elini kaldırmayınca merak eder ve sorar,
- Sen gitmek istemiyor musun?
- İster idum ama anacığım okuldan sonra hemen eve gel dedü...

İki Er
İki general bir cafede oturup konuşuyorlarmış. generalin biri "benim bir erim var çok salak demiş. diğeriyse "hayır, benim bir erim var o daha da salaktır." demiş. tartışma çok büyümeden kimin askerinin daha salak olduğunu anlamak için yarışma gibi bir şey yapmaya karar vermişler. ilk general askerini yanına çağırıp "oğlum, git bana şu 5000 lirayla bir mercedes al gel" demiş. ikinci general de askerini çağırıp "git bak ben ordu evinde miyim?" demiş. iki asker yolda karşılaşmışlar. ilki "ya benim general çok salak. bu günün pazar olduğunu bildiği halde beni araba aldırmaya gönderdi." demiş. ikincisiyse "benim general daha salak. yanında telefon dururken, beni ordu evine gönderdi." demiş

Hizmetçi
Evin hanımı işe başlayan hizmetçiye:
"Biz 8'de kalkar, 9'da kahvaltı yaparız. Sen ona göre hazırlanırsın tamam mı?"
Hizmetçi, gayet sakin:
"Uyanamazsam, siz başlayın."

Sinemaya Cideyruz
Temel'i elinde tuttuğu penguenlerle beraber görünce,
- Bunu hayvanat bahçesine götür, diyorlar.
Bir müddet sonra Temel'le yolda dolaştığını görünce:
- Niye hayvanat bahçesine götürmedin?
- Hayvanat bahçesine götürdüm. Şimdi sinemaya cideyruz.

Şenol Güneş
Bir gün Şenol Güneş Brezilya milli takımı antrenörü Scolari ile karşılaşmış.
- Hocam sen bu takımı nasıl seçtin de şampiyon oldunuz? demiş.
- Çok kolay zekalarına göre seçiyorum. Bak mesela sana bir örnek vereyim demiş ve Ronaldo'yu çağırmış.
- Ronaldo'ya oğlum söyle bakayım senin annenin ve babanın çocuğu olan ama senin kardeşin olmayan kimdir?
Ronaldo biraz düşünmüş, "tabiiki ben oluyorum" demiş. Şenol Güneş bundan çok etkilenmiş. Türkiye'ye döner dönmez İlhan Mansız'ı çağırmış.
- İlhan sana bir soru soracağım eğer bilirsen bu hafta seni takıma alırım, bil bakalım annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?
İlhan biraz düşünmüş işin içinden çıkamamış, biraz zaman istemiş ve hemen koşmuş Hakan'ı bulmuş.
- Hakan, annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir?
Hakan cevap vermiş: Benim tabii ki, İlhan sevinçle Şenol Güneş'in yanına dönmüş:
- Sorunun cevabını buldum hocam: Hakan'mış.
Şenol Güneş köpürmüş:
- Vay salak herif, Hakan olur mu hiç, doğru cevap Ronaldo idi!..

Kadeş Savaşı
Tarih dersinde öğretmen birini tahtaya kaldırmış ve sormuş:
-Oğlum Kadeş Savaşını kim yaptı?
Çocuk hemen yanıtlamış:
-Hocam vallahi billahi ben yapmadım.
Hoca sinirinden çıldıracak. O sinirle dışarıya çıkmış, koridorda Matematik öğretmenini görmüş ve durumu Matematik öğretmenine anlatmış:
-Hoca hanım bu öğrenciler beni çıldırtacak; Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, vallahi billahi ben yapmadım diye yanıt veriyorlar, çıldıracağım...
-Hocam üzülmeyin çocuktur bunlar hem yaparlar hem de yapmadım derler... Tarihçinin sinirleri iyice tepesine çıkmış ve soluğu Müdür Beyin odasında almış.
-Müdür Bey bu nasıl bir okul, ne öğrencisinde hayır var, ne de öğretmeninde; öğrenciye Kadeş Savaşını kim yaptı diye soruyorum, ben yapmadım diyor, öğretmene durumu anlatıyorum, bunlar çocuktur hem yaparlar hem de yapmadım derler diyor, kafayı yiyeceğim.
Müdür Bey: Siz hiç kendinizi üzmeyin Hocam, bunda merak edilecek birşey yok, şimdi Bakanlığa bir yazı yazar ve Kadeş Savaşını kimin yaptığını sorarız... Tarih Öğretmeni aldığı yanıt ile oracığa yığılıp kalmış ve Müdürden bir hafta izin almış...
Bir hafta sonra Bakanlıktan bir yazı:
Bu yıl ödenek olmadığı için Kadeş Savaşı yapılamayacaktır. Bilginize...

Babası Dava Açmaz
Müfettiş, öğretmeni bir öğrenciyi fena halde döverken yakalamıştı. Derhal uyardı.
- Ne yapıyorsunuz hocam, biliyorsunuz ki dövmek yasak! Babası size dava açsa
başınıza bela alır, uğraşıp durusunuz?
- Babasının dava açmayacağına garanti veririm!...
Müfettiş şaşırdı. Öğretmen açıklamaya devam etti:
- Babası benim!...

Yanlış
Öğretmen, sınıfta Leyla`ya sordu:
- Eğer ben gitmişim dersem, bu yanlış olur neden?
- Çünkü hala burdasınız öğretmenim!..

Dil Bilgisi
Dilbilgisi dersinde Karadenizli öğretmen, Erzurumlu öğrencisini sözlüye kaldırıp sormuş:
- Bakmak fiilinin çekiminu yap bakalım...
Erzurumlu öğrenci hemen atlamış:
- Bakirem, bakirsen, bakir..
Öğretmen, öğrencisinin bu cevabı karşısında onu azarlamış:
- Uy diluni eşekarisu soksun. Öyle mi denur daa! Onun aslı pöyledir: Pakayrum, pakaysun, pakay...

Eve Gel Demiş
Ali Can okula gitmiş, derse başlamışlar. Öğretmen:
- Kim cennete gitmek ister? demiş.
Can hariç herkes parmak kaldırmış. Öğretmen Can`a sormuş:
- Can sen cennete gitmek istemiyor musun?
- Ama öğretmenim ya annem kızarsa.
- Niye kızsın oğlum, boşu boşuna. Ayrıca herkes cennete gitmek ister.
- Ama hocam, annem dedi ki: "Okuldan çıkınca hemen eve gel."

Ona Kadar Saymak
Günlerden bir gün baba oğlunu alıp karşısına oturtur, der ki;
- Oğlum iki senedir, okula gidip geliyorsun, sadece ona kadar sayabiliyorsun.
Ne olacaksın sen bu gidişle bilmem...
Çocuk babasına gülümseyerek:
- Babacığım, merak etme, ben boks hakemi olmaya karar verdin, der.

Kim Daha Zeki
Küçük Temel`le arkadaşları sınıfta aralarında kim daha zeki diye tartışıyorlarmış
Küçük Temel:
- Ben çok zekiyimdir, üç aylıkken yürümeye başlamışım, demiş.
Oradan Dursun hemen atlar:
- Sen habuna zeka mi deyisun. Haçan ben üç yaşına kadar kendumi kucakta taşitmişum.

Sayılar Yalan Söylemez Mi?
Öğretmen matematik dersinde öğrencilerine sordu:
- Çocuklar sayılar asla yalan söylemez. Örneğin bir adam bir tarlayı on günde sürerse, on adam bir günde sürebilir.
Buna benzer bir örnekte siz verin bakalım!
Öğrencilerden birisi gülerek cevap verdi.
- Örneğin bir vapur Atlantik Okyanusunu altı günde geçerse, yüz kırk dört vapur bir saatte geçer...

Siz Babamı Bilmiyorsunuz
Öğretmen, matematik sözlüsünde Oğuz`u tahtaya kaldırıp sordu:
- Oğuz, babandan yüzde 10 faizle 200 milyon borç para alsam, yıl sonunda kendisine kaç para vermem gerekir?
Oğuz hemen cevap verdi:
- 400 milyon lira.
- Nasıl olur oğlum, sen hiç hesap bilmiyor musun?
- Bilmesine biliyorum ama, siz benim babamın ne büyük faizci olduğunu bilmiyorsunuz.

Doğum
İlkokulda üç çocuk bebeklerin nasıl dünyaya geldiklerini konuşuyormuş.
Dursun:
- Bizim ailede hep leylekler getirir.
Fadime:
- Bizde hep cül bahçesinde bulunur.
Temel:
- Biz façiruz, bizde hep pepekleri annem kendisi yapayi.

Özenti
Temel`in çocuğunu sokakta ders çalışırken görenler, Temel`e nedenini sormuşlar.
Temel`in cevabı hazır:
- Herkes çocuğunu dışarda okutayi.
 
Politik Fıkralar

Bush`un Pulu
Başkan Bush'un yeni talimatı:
- Üzerinde resmim olan pul bastırdım, bundan böyle başkanlığın bütün mektuplarında bu pullar kullanılacak.
Bir süre sonra görülmüş ki pullar zarfa bir türlü yapışmıyor.
Başkan Bush küplere binmiş ve yetkilileri çağırıp sormuş;
- Üstünde resmim olan pullar yapışmıyor, arkalarına zamk sürmediniz mi?
- Sürdük efendim, demiş yetkili ve eklemiş;
- Yapışmamasının nedeni, herkesin pulun arka yüzüne değil de ön yüzüne tükürmesi efendim..."

Bush ve Şoförü
George W. Bush şoförüyle bir kır gezisine çıkar. Arabayla giderken bir tavuğu ezerler. Meseleyi tavuğun sahibi olan çiftçiye kim anlatacak diye düşünürken Bush âlicenap bir tavırla şoförüne şöyle der:

"Bana bırak. Ben Dünya'nın en güçlü adamıyım. Çiftçi bana muhakkak anlayış gösterecektir." Bush çiftçinin evine girer ve bir dakika sonra da nefes nefese koşarak geri döner.
Göz morarmış, surat dagılmış haldedir. Şoförüne "Çabuk toz olalım burdan!" der.

Aksilik bu ya, arabayla daha 20 metre gitmeden bu defa da orada gezen bir domuzu ezerler. Bush korkulu gözlerle şoförüne bakar ve "Şimdi adama gidip söyleme sırası sende!" der.

Şoför çiftliğe gider. Bush da arabada bekler. 10 dakika, 20 dakika 30 dakika derken....Şoför bir saat sonra sarkı söyleyerek, gülerek, cepleri para dolu ve kolunda irice bir meyve sepeti ile geri gelir.

Bush şaşkın bir halde sorar: "Çiftçiye ne dedin ki bu kadar ikrama boğdu seni?" "Valla ben de anlamadım" der Şoför. "Ben ona sadece şöyle dedim:
Iyi günler. Ben George Bush'un şoförüyüm. Domuz öldü!

Bob Nerde
George Bush bir ilkokulu ziyaret eder. Çocuklara:

- Sorusu olan var mı? der. Ve kücük Bob sözü alir.

- Benim üç sorum olacak:

1- Seçimlerde daha az oy almanıza ragmen nasıl oldu da Başkan oldunuz?

2- Hiroshima'ya atılan atom bombasi sizce dünyanin en büyük terör faaliyeti değil midir?

3- Hiçbir neden yokken neden Irak'a saldırmak istiyorsunuz?
Aniden zil çalar ve çocuklar tenefüsse çıkarlar. Çocuklar geri döndügünde bu sefer sözü küçük

Tom alır. Benim beş sorum olacak:

1- Seçimlerde daha az oy almanıza rağmen nasıl oldu da Başkan oldunuz?

2- Hiroshima'ya atılan atom bombası sizce dünyanın en büyük terör faaliyeti değil midir?

3- Hiçbir neden yokken neden Irak'a saldırmak istiyorsunuz?

4- Bugün neden zil 30 dakika erken çaldı?

5- Bob nerede?

Kayseriye Liman
Mecliste Kayseri Milletvekilinin hafif yollu şekerlediği bir sırada Trabzon Milletvekili konuşmasını yapıyormuş. Kayserili vekil, uyanmış ki Trabzonlu vekil kürsüden Trabzon’a bir şeylerin yapılmasını istiyormuş. Bizimki ne istediğini anlayamadığı için sıkıntıya girmiş. Trabzon’a bir şey yapılacaksa Kayseri’ye de yapılmalı diye düşünmüş. Söz alıp:
- Sayın vekilin Trabzon’a yapılacaklar hususundaki açıklamalarını takdirle karşılıyoruz, lakin bu konuda Kayseri’nin de ihmal edilmemesini istiyoruz. Mecliste bir gülüşmedir başlamış. Vekil şaşırmış, ne oluyor gibisinden bakınırken Meclis Başkanının sesi duyulmuş:
- Sayın vekil, Kayseri’ye denizi getirdiğiniz gün söz veriyoruz, Kayseri’ye de bir liman yapılacaktır.

Şart midur
Bir gün Temelle Dursun otururlarken Temel Dursun'a;

-"Ula usagum ben politikaci olacagum." demis

Dursun Temel'e dönüp;

-"Sen delimusun ki politikaci olacaksun.."

Temel Dursun a dönüp:



-"Şart midur??"

Vergi
Bizim Temel uluslararasi ekonomi toplantisina katilir...
Devletin topladigi vergi dagilimini tartisirlar...
Konusmacilardan biri Amerikali, biri Avrupali, biri de Temel..
Ortaya bir fikir atilir... Halktan toplanan vergiler nasil dagilim yapilacak.

Amerikan vatandasi söz alir:
-"Bizim Amerika’da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladigimiz vergileri havaya atariz... Çizginin soluna düsen paralari halka hizmet olarak geri veririz, sag tarafta kalan devlete kalir, yatirim yapariz..."

Derken Avrupali söz alir ve:
-"Bizim Avrupa’da baska ama ona benzer bir uygulama yapariz... Önce yere bir daire çizeriz... Halktan toplanan vergileri havaya atariz. Dairenin disinda kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düsenleri devlet harcamalarina kullaniriz... "

Sira bizim Temel’e gelir ve baslar anlatmaya:

-"Ula usaklar ne güzel anlattunuz. Keske bizda sizun çirkefluklerunuzi degil da habu çaliskanlugunuzi alsak... İnanun bizum öyle bir uygulamamiz yok... Bizde daha kisa oluyi... Bi kere öyle yere çizgi çizmezuk... Bizde hükümet halktan toplar vergileri... Atar havaya. Yere düsenleri kendilerine harcama yaparlar... Havaya kalanlar halka hizmet olarak geri döner..."

Yalan
Bir otobus dolusu politikacı seçim kampanyası için Teksas'ta dolaşıyorlardı. Otobus buyuk bir çiftliğin yanından geçerken, otobus şöförunun dalgınlığı yüzünden derin bir şarampole uçtu.

Çiftci kosarak geldi. Gece kurda kuşa yem olmasınlar diye cesetleri gommeye başladı.

Ertesi sabah, şerif soruşturma için çiftliğe geldi. Ciftciye Sordu:

-"Otobusdeki bütün polikitacıları gömdün demek... Hepside ölüydü, eminsin değil mi?"

Çiftci cevap verdi:

-"Bazıları yaşadıklarını iddia ettiler ama politikacıları bilirsiniz.. Nasıl yalan soylerler."

Temel Millet Vekili
birgün bizim temel millet vekilleri ile uçağa biner başlarlar birşey sallamaya birinci millet vekili şurdan on milyon atsam biri bulur ve bir kişiyi sevindiririm ikinci millet vekili ben yirmi milyon atsam iki kişi bulur ve ikikişiyi sevindirimiş olurum üçüncü dördüncü derken hepsi birşey sallar sıra temele gelir temel düşünür ve ULAN BEN BURDAN HEPİNİZİ ATSAM YETMİŞ MİLYON SEVİNİR NEDİYORSUNUZ LAN

Kullanılmıyan Kalp
Kati yürekliligiyle ünlü sadrazam pasadan söz ediliyordu. Pasa hastalanmis,
o sirada yanlarinda bulunan ünlü bir doktor kendisini tedavi etmisti.
Içlerinden biri doktora sordu :
- Simdi nasil?
- Iyilesiyor. Masallah, kalbi, yirmi yasinda bir gencin kalbi gibi.
Konusmalari dinleyen Tevfik Fikret kis kis güldü :
- Elbette öyle olacak. O kadar az kullanildi ki...

Komünist Bayrağı
Rus devlet başkanı Brejnev Amerika'yı ziyaret ettiğinde Ford'un davetlisi olarak Beyaz sarayda davet edilmişti. Ziyaretin ertesi sabahı Ford Brejnev'e geceyi nasıl geçirdiğini sordu: Çok iyi uyudum ve ilginç bir rüya gördüm.

- Yaa ne gördünüz?
- Beyaz sarayda komünist bayrağının dalgalandığını gördüm.

Brejnev'in bu cevabına Ford karşılık vermedi. Bir yıl sonra Ford'da Rusya'ya ziyarete gitti. Sabah olunca Brejnev ona nasıl uyuduğunu sordu. Ford: İyi uyudum ve ilginç bir rüya gördüm.

- Ne gördünüz?
- Kremlin'de komünist bayrağı dalgalanıyordu.

Brejnev pek memnun olmuştu. Ford devam etti:

- Ama bayrakta acaip yazılar vardı.
- Ne yazıyordu ne yazıyordu?
- Vallahi okuyamadım zira yazılar Çince idi

Veteriner
Veteriner temel, Birleşmiş Milletler'e delege olmuş...

Diğer delegeler merakla ve alaylı bir şekilde sormuşlar,

- Veterinermişsiniz doğru mu?

- Togrutur, pi tertiniz mi vardur?

Karın mı Devletin mi?
Birgün bir amerikalı milletvekilini bir odaya almışlar ve sormuşlar:

'-karınmı yoksa devletinmi.'

amerikalı düşünmeden cevaplamış:

'-devletim.'

ordakiler:

'-o zaman al şu tabancayı git yan odadaki karını vur.'

adam sıkılmış terlemiş ve sonunda dayanamıyarak:

'-yapamayacağım.' demiş.

daha sonra bir türk milletvekilini

aynı odaya almışlar.aynı soruyu sormuşlar:

'-karınmı yoksa milletinmi?'.

millet vekili hiç düşünmeden:

'-devletim' demiş

'-o zaman al şu tabancayı git yan odadaki karını vur.'

odadan önce bir silah sesi sonra bir cam sesi gelmiş.çıkınca sormuşlar:

'-ne oldu.'

'-sizin verdiğiniz silah kurusıkı çıktı bende karıyı camdan aşağı attım.

Ege
Sayin Cumhurbaskanımız Suleyman Demirel'in sair bir tarihte duzenlediği bir basın toplantısından aynen aktarıyorum,

-Ege bir yunan gölü deeldir.

-Ege bir Turk gölü de deeldir.

-Binanaleyhh Ege bir göl deeldir..

Ameliyat
Büyük bir hastahane de 5 meşhur cerrah oturmuş hangi meslekten olan insanları ameliyat etmenin kolay olduğuna dair sohbet ediyorlarmış.

İlk cerrah;
"Ben" demiş "Muhasebecileri, hesap uzmanlarını ameliyat etmeyi
severim. İçlerini açtığım zaman her şey numaralıdır, iş kolay olur"

İkincisi;
"Doğru ama" demiş "Elektrikçilerin, elektronikçilerin ameliyatı daha
kolay olur. Her şey ayrı, ayrı renktedir"

Üçüncü cerrah;
"Siz bir de kütüphanecileri, arşivcileri görün. Her sey alfabetik
sıradadır, onun için onların ameliyatı çok kolay olur"

Dördüncüsü;
"İnşaatçıların ameliyatı da pek kolay olur" demiş.
"Üstelik onlar iş bittikten sonra içeride parçalar, yabancı maddeler
kalmasyna alışıktırlar"

Sonuncu cerrah;
"Arkadaşlar" demiş "Siz her halde hiç politikacıyı ameliyat etmediniz. Onların kalbi, yürekleri yoktur. İçleri bomboştur.
Beyinleri de öyle.

İhbar Sırası
Sovyetler Birliği'nin ayakta olduğu dönemler. KGB'ye ihbar geliyor:
-"Komşum Salamon bir haindir. Devletten elmaslarını saklamak için onu odunluktaki odunların içlerine gizledi."
KGB anında baskın düzenliyor, bütün odunları kırıyor, ama ihbar yanlış, bir tek elmas bulamıyorlar. Salamon'un gözünü korkutup gidiyorlar. Gece geç vakit, Salamon'un telefonu çalıyor:
-"Salamon? Ben Moiz. KGB baskın yaptı mı?"
-"Evet."
-"Kışlık odunlarını kırdı mı?"
-"Evet."
-"Tamam. O zaman ihbar sırası sen de. Ön bahçenin çapalanması gerekiyor..."

Kavga Edicez
Dağistanlılar kavga etmeyi çok severlermiş. Bir gün rusun biri Dağistanlının arabasına çarpar. İçinden 3 Dağistanlı çıkar ve adama:

-"Kavga edecez" der.

Rus:

-"Abi affet özür diliyorum"

-"Yok biz kavga edecez"

-"Abi polis çağıralım hata kiminse ödesin"

-"Yok kavga edecez"

-"Tamam abi ben sizin hasarı ödiyim kavga etmeyelim"

-"Yok baba biz kavga edecez"

-"Abi ben sizin hasarı ödiyim alın araba da sizin olsun"

-"Mümkün değil kavga edecez"

-"Abi tamam ama böyle kavga olur mu, 3 e 1 olmaz valla"

Ve Dağistanlı lideri yanındaki arkadaşına döner ve:

-"Geç lan karşıya kavga edecez.."

İşte Politika Budur
politikaBir bürokrat yoksul bir adamı ziyarete gitmiş demiş ki: "senin
oğlana bir eş bulalım, zamanı geldi artık."
Adam: "ben hayatımda oğlumun işine karışmadım." demiş.
Bürokrat: " ama demiş bu kız Rahmi Koç'un kızı" deyince
Adam: "a aaa ..tamam o zaman" demiş ve durumu kabul etmiş"
Sonra bizim bürokrat Rahmi Koç'un evine gitmiş: " kızınız için harika bir
koca adayı buldum" demiş.
Rahmi Koç şaşırarak: " ama benim kızım daha çok küçük" diye itiraz etmiş.
Bürokrat: " ama bu genç adam DÜNYA BANKASI'nda başkan yardımcısı" deyince.
kızın babası: " a aaa... tamam o zaman" diyerek duruma hemen razı
oluvermiş.
Sonunda bizim bürokrat DÜNYA BANKASI başkanını ziyarete gitmiş ve demiş ki:
"başkanım, size harika bir başkan yardımcısı adayı buldum"
Başkan: " iyi ama benim zaten ihtiyacımdan fazla yardımcım var" deyince
Bürokrat: ama bu Rahmi Koç'un damadı" demiş.
Başkan da " a aaaa...tamam o zaman" demiş.
İşte politika budur...

Kahverengi
Osmanlı döneminde Osmanlı ve Bizanslılar savaş yaparlar. Bizans donanmasının komutanı Aptülkadir. Osmanlı donanmasında Osman Paşa vardır. Bizans savaşa 10 gemiyle katılır. Aptülkadir'in yaveri Ziyakadir bağırır:

-Paşam, paşam, Osmanlı donanması 3 gemiyle geliyor. Aptulkadir:

-Yaver, kırmızı gömleği at aşağıya. Yaralandığım zaman askerlerimin morali bozulmasın.

Gömleği giyer ve yaver bağırır:

-Paşam, paşam, Osmanlı donanmasının 3 geisinin yanında 30 gemisi daha geliyor.

-Yaver, kahverengi pantalonumu getirin...

Temsilci
Parti başkanı Temel, seçimde Cemal'i aday listesine koyunca, partililer itiraz etmiş,

-O üçkağıtçının biridir.

-Memleketde o kadar çok varki, Cemal'de onlari temsil etsun..

Geçmiş Olsun
Atatürk, yurdumuzu ziyaret etmekte olan Yugoslav kralı Aleksandr ile İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda konuşurken konuk kral:

-Ekselans, biz Türkleri çok severiz. Sevgimiz o kadar çok ki, vaktiyle Birinci Cihan Harbi'nin sonunda Lloyd George Batı Anadolu'yu Yunanistan'a teklif etmeden evvel bize teklif etmişti. Fakat biz Yugoslavlar, Türkleri çok sevdiğimiz için Lloyd George'un bu önerisini kabul edip Anadolu seferine çıkmadık.

Atatürk, kralın bu sözlerine karşılık cevabı şu olur:

-Haşmetmeap, evvela bize karşı olan sevginize teşekkür ederiz. Sonra ise, büyük geçmiş olsun derim...

Texsaslı Bush
Bir İngiliz doktor diyor ki :

-"Tıp bilimi bizde öyle ilerledi ki, biz bir adamın beynini alırız ve başkasına koyarız ve onu altı haftada iş arayacak hale getiririz."

Alman doktor diyor ki :

-"Bu hiç birşey değil; biz bir adamın beynini çıkarırız ve başkasına koyarız ve onu dört haftada şavaşa hazır hale getiririz."

Amerikalı doktor da diyor ki ;

-"Beyler siz çok geridesiniz. Biz Teksastan bir beyinsizi aldık ve beyazsaraya koyduk. Şimdi ülkenin yarısı iş arıyor, yarısı da savaşa hazırlanıyor."

Başım Belada
Siyasal gerginliğin dışında iki toplumun insanlarının arasındaki sosyo-kültürel farklılığın da büyük boyutlara ulastığı bir dönem de, bir Türk gurbetçisinin evi: Küçük oğlan, akşam üstü okuldan gelmiş... Kapıdan girer girmez:

'Anne!' diye seslenmiş, 'ben Alman oldum!'

Annesi:'O nasil söz? Sakın bir daha tekrarlama...'

'Anne ben Alman oldum. Bugün sınıfta karar verdik. Ben Almanım artık...

'Annesi 'sus' bakayım diye perdeden bağırırken,babası da içerden duyup kosmuş. Bir tokat, bir tokat daha... Çocuk bir yandan yediği dayaktan korunmaya çalışırken, bir yandan da konuşmasını sürdürüyormuş:

'Şu dünyanin işine bakın! Alman oldum. Yarım saat sonra Türklerle başım derde girdi!...'

Dolar Sevdası
- Yarin dünyaya dev bir meteor çarpacak. Okyanuslar tasacak, dünya nüfusunun yarisi o anda ölecek. Havaya yükselen tozlar dünyayi karanliga gömecek. Buzul çagi baslayacak. Kalanlar da bu çagda ortadan kalkacaklar. Insanligin sonu gelecek. Böyle bir felaketi önceden haber alsan ne yaparsin???

Türk hiç düsünmeden yanitlamis:

- Bütün paramla dolar alirim!!!!

Toplu Sözleşme
Toplu sözlesme pazarligindan yeni çikmis sendika baskani, salonda toplanmis isçilere atesli bir söylev çekmektedir:
- "Yoldaslar! Yönetimle yeni bir sözlesme yaptik. Bundan böyle
haftanin dört günü daha çalismayacagiz!" Kalabalik,
- "Yasasiiinn!" diye bagirir.
- "Çalisma saatimiz beste degil, dörtte bitecektiiir!"
- "Yathaaaaaa!!"
- "Çalismaya dokuzda degil, onbirde baslayacagiiizz!"
- "Helaaallll!!"
- "Maaslarimiz yüzde 150 artacaktiiirrr!"
- "Vaaaaaauuuuuvvvv!!"
- "Yalnizca Çarsambalari çalisacagiiiiz!"
Bu sözün ardindan derin bir sessizlik olur. Derken arkalardan bir ses duyulur:
- "Her çarsamba mi !"

Bakan
Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti.Ne yapsa makbule geçmiyor,

basın hergün kendisiyle uğraşıyordu.Nihayet :

-Öyle bir şey yapayım ki,gazeteciler mat olsun, diye düşündü ve ilan etti :

-Pazar günü saat 10`da bakan denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim.

Pazar sabahı saat 10`da tüm basın mensupları toplandılar orada.Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı.Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti.Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı.

Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu :

-Bakan yüzme bilmiyor!

Ziyaretçi
Kanuni Sultan Süleyman, büyük ve muhteşem bir sünnet düğünü yapmıştı. Bu düğün uzun müddet dillere destan oldu. Bundan evvel de veziri İbrahim Paşa, evlenmesi münasebetle büyük bir düğün yapmış ve Kanuni'yi davet etmişti... Birgün Sultan Süleyman, Paşa'ya "Paşa! Senin düğünün mü, benim düğünüm mü daha muhteşem oldu?" diye sordu. Paşa "Benim düğünüm" diye cevap verdi.

Sultan Süleyman üzülerek ve hiddetlenerek sordu:

-Neden?

-Zira efendim, benim düğünüme dünyanın en büyük padişahı geldi. Sizin düğününüze ise böyle bir kimse gelmedi...

Hangi Otelde Kalıyolar
İsvicre Çin`e savaş ilan etmiş. Bir şekilde Çine kadar gelmişler. Haber Çin başbakanına geç ulaşmış.
- Başbakanım İsviçreliler saldırdı Pekine girdiler
- İsvicre de ne?
- Avrupada bir ülke
- Kaç kişi bunlar?
- 5 milyon
- Peki hangi otelde kalıyorlar?

Anlamış Değiliz
Dönemin Amerika, İngiltere ve Türkiye Başbakanları biraraya gelmiş ve toplantı sonunda basının sorularını yanıtlıyorlarmış.

Gazeteci sormuş:
- ülkenizde 4 kişilik bir aile ne kadar gelirle rahat bir hayat
sürebilir, siz onlara ne kadar ödüyorsunuz?

Amerika başkanı:
- Amerikada 4 kişilik bir aile 5000 dolar ile rahat bir yaşam surebilir, biz onlara 6500 dolar ödüyoruz geri kalan 1500 doları naparlar bilmiyorum.

İngiltere Başbakanı:
- İngilterede ayni aile 4000 pound ile rahat yaşar, biz 5000
veriyoruz 1000 pound nereye gidiyor bilmiyoruz.

Türkiye Başbakanı:
- Türkiyede aynı ailenin açlık sınırı 800 milyon TL dir. Biz onlara
300 000 000 TL veriyoruz, geriye kalan 500 milyon TL yi nereden buluyorlar biz de anlamış değiliz

Adolf
20. yüzyilin basinda bir evde kucuk bir cocuk babasina sormus: - "Baba!, kedilerin kuyruklarini kesip kemer yapmak günah midir?"
Baba ilgisizce;
- "Günahtir evladim" demis
- "Peki baba zencilerin derilerinden paspas yapmak günah midir?"
- "O da gunahtir evladim"
- "Peki baba japonlarin beyinlerinden corba yapmak gunah midir?"
- "Ooofff! o da günahtir evladim"
- " Peki baba yahudilerin yaglarindan sabun yapmak gunah midir?"
Baba en sonunda dayanamaz:
- "Degildir ulan. oooff bee Adolf , nerden aklina gelir boyle sorular
sormak?!..."

He Direm
Erzurum'a bilgisayarın daha yeni yeni gelmeye başladığı zamanlara
ait bir anıyı Erzurum Kültür Kurumu İlköğretim Okulu'ndan Mansır
Bey anlatıyor...

Bir işyerine bilgisayar ve stok programı satılır. Teknik servis elemanı
bilgisayarı işyerine kurduktan sonra stok programının kullanımı ile ilgili
bilgi verir ve ayrılır.

Aradan bir iki saat geçer, işyerinden telefon:
"Kardeşim sizin anlattıgınız kimi yapirem fegat program düzgün çalışmiir."

Teknik servis elemanı sorar:
"Nasıl yapıyorsunuz?"

"Senin anlattıgın kimi."

"Hata ne?"

"Yazdıgım bilgiler kaydetmeme ragmen saklanmiir."

"İşlem basamaklarını tek tek anlatır mısınız?."

"Tamam" diyor ve başlıyor anlatmaya...

"Programı açirem. Malın adı bölümüne adını, adedi bölümüne adedini, birim fiyatını vb. yazirem. Hepsini yazdıhtan sonra senin anlattıgın kimi kayıt bölümüne basirem. Ekrana bir yazı geliir:
Kaydetmek ister misiniz?
E / H
yazısı çıkir. Ben de diyirem Hee..."

Oruç Nasıl Bozulur
Birgün Naim Hoca'ya sormuşlar; `denize girersek orucumuz bozulur mu?´ diye.

Naim Hoca şöyle cevap vermiş;
- Ula uşahlar, Remazanda siz denize girersez orucuz bozulmaz. Amma deniz size girerse orucuz bozilir. Ona göre...

Ola Zeçi
Erzurum lisesinde Erzurumlu Öğretmen ,Erzurumlu öğrenciyi sözlü sınavı yapıyor :
-Arhadaçi
-Buyur hocam neci?
-Adın neçi?
-Mehmet Zeçi
-Numaran neçi?
-içiyüz içi
-Memleçetin nereçi?
-Erzürümün içi
-Soriyi bilirmisen peçi?
-Hocam sori neçi ?
-Erzürümün nüfüsi neçi?
-Hocam bilmemçi
-Eleyse otur içi
-hocam neyettimçi?

Sako
Bir kış gecesi Emin Hafizin kayınbiraderi çocuklarıyla gezmeye gelir. Gece uzundur, ikram izzet gerekir ama evde hiç bir şey yok!

Emin Hafiz, karısına "sen misafirlerle ilgilen" der, hemen asılı olan kaynının "sako"sunu aldığı gibi en yakın kahvede onbeş liraya okutur.

Et, meyve, çerez ne lazımsa alır gelir. Karısı da sevinçle pişirir, ikram eder. Yer içerler. Geç vakitte kalkmak isterler. Kayınbirader seslenir:

- Baci hele sakomi getir biz gahah.
Kadın arar ama sakoyu bulamayınca:
- Ağabeg senin sakon var miydi?

- Eşşeggızi, zehmeri güni caket gatına mi geldi, der. Birden herkesin jetonu düşer ve hep birden Emin Hafiz'e bakarlar. Emin Hafiz istifini bozmadan:

-Gavatın oğli dolmalari üçer üçer yudanda eydi he mi!

Seni Kıtlar
Omuzları tilki kürklü bir hınımefendi Cumhuriyet caddesinde yürürken Dadaşın biri yanına gelip şöyle diyor:

- Baci, baci dalıza gudik dırmanir.
Hanım kızgın kızgın:
- Git işine kardeşim, ne dalı ne gudigi diye dadaşı tersliyor.
Dadaş cevap veriyor :
- E benene kıtlarsa seni kıtlar!

Yukarı Mumcu
Erzurum'da bir kadınlar toplantısına davetli olan yabancı bir bayan, genç ve güzel bir kadına sormuş:

- Cici kızım sen kimlerdensin?

- Vallah çimlerden oldugumi bülmirem. Yuhari Mumcunun gızi, Assagi Mumcunun geliniyem.

En iyi Vali
Adamın biri Erzurum'a vali tayin edilmiş. Gitmiş, görevi devralmış. Halkı ve çevreyi tanımak için çiktiği gezilerin birinde köy halkına sormuş :

-Şimdiye kadar Erzurum'a tayin edilmiş valiler içinde size en çok hizmet eden hangisiydi?

Köylünün biri cevap vermiş :

-Sizden iki önceki valiydi ; Mehmet Paşa.

-Yaaaa, öyle mi, peki size ne gibi hizmetler yaptı?

-Daha Erzurum'a gelirken, yolda, Bayburt'ta öldü!

Niye Durdun
Erzurum'lu bir hanım telaşla koşarak belediye otobüsünü durdurmaya uğraşıyor. Halk ıslıklıyor. Soför acı bir frenle duruyor. Kadın:

-"Gardas bu otubus iliçeye gidir mi?"

Soförün canı burnunda, araba dolu, zor durmuş, kızgınlıkla

-"Hayır bacı, getmez!"

Kadın: -"Haydaaaa eleyse niye durdun!"

Otobüs Yolcusu
Saf bir Erzurum'lu sehirlerarasi otobüs yolculugu yaparken mola yerinde otobüsünü sasirmisti. Anonsu duyunca kalkmakta olan otobüsten içeri dalip seslendi:

-Dadaslar hele bir bahin ben bu otobusun yolçusu miyam?

Dil Bilgisi
Dilbilgisi dersinde Karadenizli öğretmen, Erzurumlu öğrencisini sözlüye kaldırıp sormuş :

-Pakmak fiilinin çekiminu yap pakalum...

-Erzurumlu öğrenci hemen atılır :

-Bakirem, bakirsem, bakir...

Öğretmen öğrencisinin bu cevabı karşısında :

-Uy diluni eşekarisu soksun.Öyle mi denur daa? Onun aslu pöyledur :

-Pakayrum, pakaysun, pakay...

Teyo Pehlivan
Teyo pehlivan ihtilal dönneminde başından geçen bir olayı kahvede anlatır" ankarada kızılayda ferrarimle dolaşırken birden önüme solcular çıktı tam geri fitese taktım gaçacam voliyov sağcılarda arkadan gelir.

"teyo abi sen neyittin "ğardaş baktım olacağı yok YAN FİTESE TAKTIM yan yan elemi ğaçiram

Yunus Usta
Rahmetli Kunduracı Yunus Usta, bir yorgunluk çayı içmek için dükkanının bitişiğindeki İki Kapılı kahveye gitmişti. Oturur oturmaz garson önüne yarım bardak çayı koyunca Yunus Usta sinirlenerek garsonu çağırdı.

- Buyur Beybaba?
- Oğlum bu nasıl çay?
- Beybaba yeni demledim.
- Oni demirem. Bah burada tiryakinin ögüne bele yarım bardah çay goydun mi ona söymüş kimi olursan, annadın mi!
- Beybaba dudak payı istemez misin?
- Ben pay isdemirem, çay isdirem çay!

Teyo Korede
Teyo Kore harbindedir. Gülle, top, mermi sesleri arasinda ne olup bittiğini anlamak için kafasını siperden çıkarır çıkarmaz bir kurşun "vizzz" diye kulağının dibinden geçince Teyo sinirlenir:

-Itoglitler demiller ki atar herifin gözüni kor ederih..!

Cafer Ağa
Erzurum Belediyesinin kurulus yıllarında fahri olarak her işe koşuşturan Cafer Ağa'nın bu gayretkesliğini ödüllendirmek için Ankara'ya gidecek heyete onu da yazmışlar. Cafer Aga bu haberden çok memnun olmuş.

Öyle ya ekabir-i memleketten olmasa heyete adını yazarlar mı?

Cafer Aga o aksam eve hergünkünden farkli bir havayla gelince hanımı merak edip sormuş:

-Cefer, o gözel sufatin niye ele töhmüs, mosolun asmissan, biseye mi sinirlendin?

-Ben sinirlenmim kim sinirlensin! Bihdim usandim. Sohahlar mi temizlenecah, gel Cefer Aga, çölpühler mi payhlanacah, gel Cefer Aga. Sindi de Engere'de hökümatin isi bozulmus, gel Cefer Aga!

Kokar Onlar
Sark hizmetini yapmak üzere Erzurum'a atanmış bir memur, bir ikindi vakti Dere mahallesinde yüksekçe bir yere çıkmış, otlaktan dönen, evlere dağılan inek nahirini seyrediyordu. Yanında da mahalleden yaşlıca bir ihtiyar vardi. O sırada bir kaç kadin mayislari toplayip yogurmaya, yassiltip duvara yapistirmaya basladilar. Bunu merakla izleyen memur yanindaki yasli ihtiyara: Erzurum'da her tarafta tezek gördügünü bunlarin gübre olarak niye kullanilmadigini sorunca, yasli adam:

-Beg, sen o tezegi ele çoh agzan alma, oni biz gisin yahirih.

-Peki su kadnlarla nasıl yatıyorsunuz, hepsi bok kokar onların?

-Asil merifet onnarnan yatmahda, sizin garilarnan herkes yatar!

Gurbet
İstanbul'a gurbete giden Erzurumlu, dönüŞte karısına istanbul'lu hanımların, akşam eve dönen kocalarını, kapıda nasıl karşıladıklarını "Hoş geldin kocacığım, üşümüşsün, yorulmuşsun!" gibi kibar, nazik laflar ettiklerini anlatmış. Belli ki o da karısının kendisini öyle karşılamasını istiyor....

Aksam eve gelmiş, kar, tipi, soğuk, karısı kapıyı açmiş :

-Uy kocacığım, it gibi titriyisen...

Sırayı Bozma
Ermeni katliamnn sürdüğü dehşetli günlerdi. Yine bir grup savaş artığı Erzurumluyu Yanıkdere civarına götürüp kurşuna diziyorlardı. Halkı sıraya dizmişler, teker teker çağırıp bir kayanın arkasında atlediyorlardı.

İçlerinden biri merak edip ne oluyor diye başını uzatınca arkasındaki uyardı:

-Dadas neyidirsen... Sırayi bozub başımıza iş açhsan

Gars Geçi
Erzurum-Kars çekişmesi malum. Bir Erzurumlu ile bir Karslı, şehirlerininin üstünlügünü ıspatlamaya çalışırken Dadaşım dayanamadı:


-Di get ola Kars neçi, Erzürümde Karsin nüfüsi geder gavat var!

Heç Belli Olmaz
Tortum'lu iki kardeş, yan köyden kız kaçırmış, kendi köylerine dönüyorlardı. Arazi malum patika! Büyük kardeş önde kız ortada küçük kardeş arkada. Kız hangi kardeşe kaçırıldığını merak edip arkadaki küçüğe yanaştı ve sordu:
- Bahasan beni hangüze kaçırdıııız?
Küçük kardeş şöyle bir bıyıklarını burduktan sonra :
- Orası heç bellim olmaz! Hele bir eva gidah!

Tut Satiram
Tortumlu'nun biri eşeğe yüklediği dutu "batmanı 2.5" diye bağırarak satıyordu.Biri kulağına eğilip "kilosu gaça" diyende:
- Niye baba ele egilib gulağıma fısıldirsan, hoç esgeriye mevzeri satmiram; tut satiram!

Eşşegi Bulirsin
Her yıl dünyanın bir bölgesini gezmeyi adet edinen Tortumlu, dönüşünde de gördüklerini etrafına anlatırdı.
- Memmet, bu sene nereye getdün?
- Efrikiye.
- Eeee?
- Orada safari yapduh.
- Ula safari nedür?
- Çeşüt çeşüt yaban hayvani vurduh da!
- Ya sen ne vurdun?
- Zürafa vurdum.
- Ula zürafa nedür?
- Eşşegi bülirsin?
- Hee.
- Onun ayahlari iki metre, boyni iki metre olani.
- Başga?
- Kergedan vurdum.
- Ula o nedir?
- Eşşegi bülirsin?
- Hee.
- Ondan üş teneyi birleşdirirsin burnuna da bir tikinti yapirsin, o.
- Başga?
- Piton vurdum.
- Piton ne ki?
- Eşşegi bülirsin?
- Hee.
- Şeyini de bülirsin?
- Helbe.
- Onun dört metre olani. Ama eşşeg yoh!

Ehmed
Bir zamanlar yol vergisi vardı. Ya yol vergisi vereceksin ya da yol işinde çalışacaksın. İki Tortumlu hem vergi verememiş hem de işten kaçmışlardı ki yolda jandarmayla karşılaştılar.
- Dipkoçanızi verin bahim!
- Yohdur.
- Adın ne?
Tortumlu, arkadaşının gözlerine bakıp bir işaret verdi. Adlarını da söylemezlerse kurtulacaklardı.
- Ola benüm adım neydi Memmed?
- Ben ne bülim Ehmed!

Ben Diyerem
Tortum'un köylerinden birine Kaymakam bir köprü yaptırır. Ancak köprü biraz alçak olduğu için buradan geçen eşeklerin kulaklarına sürtünür.
Tortumlu da eline bir bıçak alarak eşeğin kulağının sürtündüğü yerleri oymaya başlar. Tam bu sırada Kaymakam yanına gelir ve niye köprüyü oyduğunu sorar. Tortumlu da eşeğinin kulakları sürttüğü için bunu yaptığını söyleyince Kaymakam:
-Köprüyü oyacağına eşeğin ayaklarına gelen yeri kazısana,der. Tortumlu şöyle bir bakar:
-Bir de ohumuş adamsan Gaymagam beg, ben diyirem gulahlari... sen diyirsen ayahlari!

Poker
İsmet Paşa ile Çörçil poker oynamaktadır. Seyircileri de Teyo Pehlüvan!
İsmet Paşa elindeki kartlara güvenerek:
- Türkiye, dedi
Teyo hemen atıldı:
- Paşa neyidirsen... Ya Erzürüm.. Ya Hasangalasi.. Ya bizim evler!

İt Balıkları
Ağa Emerika'ya Kılay'nan güleşmiye çağırdılar. Haman Keveng'in gölüne bir dumdum Ağdenizden çıhdım. İki gulaçda Cebelitarığı geşdim. Ohyanusda yüzirem bir bahdım arhamdan "hav hav" sesleri... Bir de ne dönim ağa, it balıhlari!

Clay`ın Müslüman Oluşu
Teyo'nun şöhreti Amerika'ya ulaşıp, gazeteler, televizyonlar hep ondan bahsetmeye başlayınca Clay ona meydan okur. Lafın kısası Teyo ile birlikte ringe çıkarlar.
- Kılay, gara bir cırbağa. Dutiram dutiram yere çaliram. Ele oldu ki, dermansız dizlerime gapandi.
- Pehlüvan ben ettim sen etme, canimi bağışla.
Dedim ki "ya kelmeyi şahadet getirisen ya canın alıram!" O sahat müslüman oldi.
 
Eşek Vali
Birgün; Kamil Paşa, yapılan bir şikayet üzerine, Şair Eşrefi vilayet makamına davet etmişti. Davete icabet eden Eşref, vilayete geldiği zaman, kendisine valinin encümende olduğunu ve biraz beklemesi icap ettiğini söylediler.

Valiyi bekleyen şair, bir ara konuşulanları dinlemeye çalıştı. O esnada; valinin, münakaşa edilen bir mesele hakkında "O kadar incelemeyin, millet eşektir, anlamaz" dediğini duydu. Bu sözlerden fena halde üzülen şair, cebinden çıkardığı bir kağıda şu kıtayı yazdı ve ordaki odacıca valiye verilmek üzere bıraktı, sonra da çıkıp gitti...


Reddolunmaz sözü ama eşşoğlu can sıkar

Millete eşek diyen eşek herif bilmez mi ki

Sadrazamlar da, valiler de milletten çıkar.>

Hitler ve Stalin
Hitler ve Stalin bir barda oturmaktadırlar. Bir adam içeri girer ve barmene bunlar Hitler ve Stalin değil mi diye sorar. Barmen "Evet, onlar" der.

Sonra adam onlara dogru yürür ve sorar:
"Selam, ne yapıyorsunuz?"
Hitler cevaplar:
"3. Dünya savaşını planlıyoruz."
Adam sorar. "Gerçekten mi? Neler olacak?"

Hitler: "Bu sefer 14 milyon yahudiyi ve bir bisiklet tamircisini öldüreceğiz" der.

Adam sorar: "Bir bisiklet tamircisi mi???!"

Hitler Stalin'e döner ve der ki:

"Gördün mü, sana kimsenin 14 milyon yahudiyi takmayacağını söylemiştim!"

Hitler
Hitler üç esir yakalamis, Ingiliz, Fransiz ve bir Yahudi.

- "Size soru soracagim, bilirseniz sizi birakacagim" demis.

Ingiliz'e sormus

- "Titanik kaç yilinda batti?"

Ingiliz hemen cevap vermis

- "1912" diye.

Hitler göndermis Ilgiliz'i. Fransiz'a sormus bu kez:

- "Titanik'te kaç kisi öldü?"

Fransiz cevap vermis

- "1050".

- "Tamam, sen de gidebilirsin" diye özgür birakmis.

Ve Yahudi'ye dönmüs;

- "Say lan isimlerini!"

Çay İçmeyiz
Bir Amerikalı, bir Ingiliz ve bir Irakli kahvede oturmus çay
içiyorlarmis. Amerikali çayını bitirince bardagi havaya firlatmis,
silahini cikarip bardaga ates edip parcalamis "Bizde bardaklar o kadar
ucuzdur ki biz Amerika'da ayni bardakla iki kere çay içmeyiz" demis.

Ingiliz de bunun üzerine çayını bitirip bardagi havaya firlatmis ve ates
ederek bardagi parçalamis "bizim Ingiliz kumsallarinda bardak yapacak cam
için o kadar çok kumsal vardir ki, ayni bardakla iki kere çay içmeyiz"
demis.

Bunun üzerine Irakli da buz gibi sogukkanli bir sekilde çayını
bitirmis, bardagi havaya firlatmis, silahini çekip Amerikali ve Ingilizi
vurup öldürmüs Bagdat'ta bu Ingiliz ve Amerikalilardan o kadar çok var ki,
biz ayni adamlarla iki kere çay içmeyiz" demis.

İstanbulun Fethi
Akşemsettin ve Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'un fethi günü, yanlarında Fatih'in hocaları Molla Gürani, Molla Hüsrev de olduğu halde, törenle İstanbul'a giriyorlardı.
Bizanslılar, şehrin Fatih'ine çiçek vermek için yarış ediyorlardı. Bir yerde, şehri fetheden kişinin bu ak sakallı hocalar arasında gencecik Fatih olacağını düşünmediklerinden, çiçekleri, ak sakallı Akşemsettin'e uzattılar. Akşemsettin, hemen atını geri çekerek, beyaz at üzerindeki genç Fatih'i gösterdi:
-Padişah ben değilim.
Fatih Sultan Mehmet:
-Ona geldiniz, ona. Padişah benim, ama o da benim hocamdır...

Churchill
İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere Başbakanı Churchill radyoda
konuşma yapmaya gidiyormuş. Radyoevinin kapısına gelince, bindiği
taksinin şoförüne sormuş:
- Beni yarım saat bekleyebilir misin?
Karanlıkta müşterisinin yüzünü seçemeyen şoför:
- Özür dilerim, sör, ama başbakanın konuşmasını dinleyeceğim.
Churchill yurttaşının bu ilgisinden pek hoşnut kalarak iki sterlin
uzatmış. Şoför parayı aldıktan sonra yerlere eğilerek selam vermiş:
zaten kimin umrundaki Churchill, sizi bekliyorum, efendim.

Tavuklarda Biliyor mu
Bir gün adamın biri kendini tavuk yemi saniyormuş ve tavuklardan çok korkuyormuş derken adamı hastaneye yatırmışlar ve uzun süre tedavi etmişler.

Sonunda adama sormuşlar,
"Artık tavuk yemi olmadığını biliyorsun demi?"
adamın cevabı ise
"Ben biliyorum da tavuklarda biliyormu?"şeklinde olmuş

13
Bir adam evine giderken hastanenin bahçesinden 13,13 diye bağrıldığını duyar.
Merak etmiş duvara tırmanmış.Deliler adamın kafasını tuttukları gibi içeri çekmişler ve 14,14 diye bağırmaya başlamışlar

Kurtardım
Delinin birisi bilmeden havuza düşmüş. Bunu da bir başka deli görmüş ve onu kurtarmak için havuza atlamış ve kurtarmış. Doktorlar daha sonra kurtaranı çağırmışlar ve tebrik etmişler ve:
Havuza düşeni çağır da, onunla konuşalım demişler.Kutaran deli de:-Olmaz, onu kurusun diye astım.

Plan Bozuldu
Akıl hastanesinde deliler bir araya gelip kaçış planı yaparlar. elebaşları planı anlatır : -Büyük bir kütük bulup ilk önce 1. kapıyı, 2. kapıyı ve daha sonra 3. kapıyı kıracağız ve herkes başının çaresine bakıp kaçacak. sabah olunca bir kütük bulurlar doğruca 1. kapıyı kırarlar, 2. kapıya koşup onu da kırdıktan sonra 3. kapıya yönelirler. 3. kapının açık olduğunu gören elebaşları der ki : -Arkadaşlar plan bozuldu geri dönün.

Enayimiyim Ben
Delinin biri hastanenin bahçesinde el arabasını ters çevirmiş ve sürmeye uğraşıyormuş.
Bunu gören doktor: - Öyle sürülmez, düzeltsene arabayı. Deli hemen cevap verir: - Geçen gün senin dediğin gibi sürdüm akşama kadar kum taşıttırdılar, enayimiyim ben!

Delik
Temel deliler hastanesine düsmüs.Odada 15- 20 tane deli varmis.Odada bir delik varmı deliler sraya girip delige bakiyorlarmıis.Temel de merak etmis girmis sıraya...Sıra Temele Gelince ;
- Temel : Burda bişi yok puraya neden bakarsunuz demis.
- Delinin Biri : Biz 20 senedir bakıyoz bişi göremedik de sen bir bakıştamı görecen demiş.

Havuz
Delinin biri hastanedeki havuza egilip su ictikten sonra, dogrulup agzındaki suyu yere tukurmus .Onu goren baska bir deli;-Ne oldu , demis, suyu niye tukurdun?
Birinci deli:
-Havuza iki seker atmıstım ,yine de tatsız.
Ikinci deli:
-Akıllım tabii tatsız olur.Niye karıstırmadın?

Balık Tutuyorum
Deli duvara oturmuş.Elindeki oltanın ucu sokağa sarkmış....
Yoldan geçen soruyor;
- Orada balık mı tutuyorsun sen?
- Hayır alık tutuyorum.
- Tutabildin mi bari ?
- çook ... Seninle 23 oldu !

Bir Kedi Daha
Akıl hastanesinden kaçan iki deli, karşıdan gelen bekçiyi görünce iri gövdeli bir çınarın arkasına saklandılar.Bekçi,onların ayak seslerini işitmişti.Sordu:
- Kim o?
ıçlerinden biri kedi gibi miyavladı.
Bu başarılı miyavlamadan sonra bekçi yürüyüp gidiyordu ki,delilerin ayakları altındaki yapraklar hışırdadı.Bekçi geri dönüp yine seslendi:
- Kim var orada?
ıkinci deli cevap verdi:
- Bir kedi daha.

Merdiven Bitmedi mi?
Üç deli deliler hastanesinden kaçmaya karar verirler ama hastaneden kaçmak için 100 basamaklı merdiven engelini aşmak zorundadırlar ve merdiveni çıkmaya başlarlar 1 2 3 45 derlerken 50.basamağa gelirler 1.deli ben çok yoruldum der ve geri döner iki deli devam eder 80.basamakta ikinci delide yorulur ve geri döner üçuncu deli merdivenleri çıkmaya devam eder 81 82 83 90 95 96 derken son basamak olan 100. merdivene gelir ve derki onuda yarın çıkarım der ve geri döner.

Dikenli Tel
İki deli tımarhaneden kaçmaya karar vermişler. Biri ötekine: "Git bak bakalım dikenli teller yüksek mi alçak mı, eğer yüksekse altından kaçarız, alçaksa üstünden atlarız." Diğeri gitmiş, bir süre sonra geri gelmiş ve şöyle demiş: "Ne yazık ki kaçamayacağız arkadaşım çünkü hiç dikenli tel yok!"

Karşı Duvar
Delinin biri, çiviyi tersine çevirerek sivri tarafına vura vura duvara çakmaya başlamış.
Onun bu halini gören başka bir deli işe karışmış :
-Baksana, yahu! Sen yanlış bir iş görüyorsun.Bu çivi karşıki duvarın çivisi olacak galiba,demiş.

Eski Gazeteler
Başhekim, akıl hastanesinin bahçesinde dolaşıyordu, bir ara baktı, bir kalabalık gözüne çarpmıştı.Hemen oraya seğirtti.Deliler bir halka oluşturmuş, ortada dönüp konuşan birini dinliyorlardı :
-Papendreu seçimleri kaybetti.Hastaneye kaldırıldı...Bulgar zulmü devam ediyor.Zorla yollanan soydaşlarımızın sayısı seksen bine ulaştı...Federasyon kupasını Beşiktaş kazandı...
Başhekim bu işten hoşlanmış :
-Ne yapıyorlar bunlar böyle? diye sormuş.
-Efendim, demişler.Ortadaki deli kendinin gazete olduğunu sanıyor, haberleri bildiriyor.
Başhekim daha da hoşlanmış.Dolaşmasını sürdürmüş.Az ileride birde ne görsün! Sekiz, on deli iplerle sımsıkı birbirlerine bağlanıp bir köşeye atılmamış mı!
-Onlar mı, okunup da iadeye gidecek eski gazeteler efendim

Kafa
Delinin birisi hastaneden taburcu olacakmış ve son muayene için baş hekim gelir. Deliye sorar :
-Elin nerede?
Deli gösterir.
-Bacağın nerede?
Deli yine gösterir.
-Burnun nerde?
Deli yine gösterir.
Baş hekim doktorlara :
-Bırakın emrini verir ve çıkar. Hekim çıktıktan sonra deli göbeğini gösterir ve :
-Bende bu kafa varken tabi salıverirsiniz, der.

Otobüs
Bir gün doktorlar delileri test etmek istiyorlarmış ve kim akıllandıysa, onu bırakacaklarmış. Duvara kocaman bir resim asmışlar. Resim kırmızı otobüs resmiymiş. Doktarlar delilere "Atlayın otobüse" demişler. ve deliler resime doğru yürüyüp girmeye çalışmışlar. Bir deli arkada dikilmiş. Doktorlar "Bu neden otobüse girmiyor" diye sormuş. Deli cevaplamış:

-Biletim yoktu...

Ders Bitti
Delileri uçağa bindirmişler, bir şehirden ötekine naklediliyorlardı.Ama o kadar çok gürültü yapıyorlardı ki, sonunda pilot dayanamadı, uçağı ikinci pilota teslim ederek içeride ne olup bittiğini görmek istedi.

Deliler uçakta hep bir ağızdan bağırıp çağırıyorlardı.Baktı, en başta, bir deli, ötekilere uymamış, akıllı, uslu oturuyordu.

-Sen neden bağırmıyorsun? diye soracak oldu.

Adam :

-Ben bunların öğretmeniyim, diye cevap verdi.Onlarda benim öğrencilerim.Şimdi teneffüsteler de onun için ses çıkartmıyorum.

Pilot, çaresiz yerine döndü. Bir süre geçti.Bir an geldi ki sesler büsbütün kesiliverdi.

Pilot:

-Aman çok güzel! diye sevindi.Herhalde kendinin öğretmen olduğunu sanan deli, ötekileri derse almış olsa gerek, diye düşündü.

Ama dakikalar geçiyor, arkadan hiç bir ses seda çıkmıyordu.Pilot biraz daha bekledikten sonra merak etti.Gidip bakmak istedi.

Bir de ne görsün! Uçağın kapısı açık ve içeride öğretmenden başka kimsecikler yok değil mi!

Dehşetle sordu :

-Öğrencilerin nerede?, diye...

-Dersler bitti.Hepsini evlerine gönderdim!

Delimisin Nesin
Deli adamın biri bir gün balkondan aşağı olta sarkıtmış yoldan geçen biriyse adama sormuş:

-"Kaç balık tuttun" demiş. Deli ise adama:

-"Delimisin be adam burada balık ne arar"

Saatini Kurdun mu?
Delinin birisi saatini hastane bahçesindeki havuza atmış. Bunu gören arkadaşı yanına yanaşmış ve konuşmaya başlamışlar:

- "Niye attin saati havuza?"

- "Nasil yüzdüğünü görmek için."

- "Peki, kurdun mu?"

- "Hayir."

- "Enayi, hiç kurmadan yüzer mi?"

Yapıştım
Bir gün bir bilim adami yilbasi nedeniyle hastaneleri gezip akillanan delileri salmaya karar vermis. Bir sürü hastaneyi gezmis fakat hic akillandigina kanaat getirilen deliye rastlamamis.

En sonunda bir hastaneye gitmis birde bakmis ki bütün deliler zipliyor hemen onlarla ilgilenen doktorlara sormus:
-"Bunlar neden böyle zipliyorlar?"
-"Bunlar kendilerini misir patlagi zannediyorlar." demis

Birde bakmislar ki bir tanesi ziplamadan yatagin üzerinde sabit bir sekilde duruyormus. Hemen ona yaklasarak sormus.
-"Sen neden ziplamiyorsun?"
-"Ben tavaya yapistim..."

Roman Yazmış
Bir akıl hastanesinde bir deli, öteki deliye:
- Ben bir roman yazdım, al oku; bakalım beğenecek misin, demiş.
Ve kendisine kalınca bir kitap vermiş.
Öteki deli, bir hafta boyunca okumuş romanı. Sonunda arkadaşı deliye:
- Romanın çok ilginç, demiş; yalnız biraz kalabalık, çok isim var içinde.
Kitabı veren deli:
- Al, demiş, ikinci cildini de oku.
Ve kalınca bir kitap daha vermiş.
Yine aradan bir zaman geçmiş. Romanın ikinci cildini de alan deli:
- Bunu da okudum, demiş; gerçekten çok ilginç ama, bu da çok kalabalık; çok isim var içinde...
O sırada akıl hastanesinin doktoru gelmiş üstlerine:
- Verin bakayım, demiş, o telefon rehberlerini. Ne zaman aldınız bunları; ben de kaç gündür onları arıyordum.
 
Tüleyman

Ögretmen bir gün ögrencilerine söyle bir soru sormus :
- Insanlarda istem disi çalisan sey nedir ?
Ögrencilerden biri parmak kaldirip cevap vermis :
- Tik tir hocam...
Ögretmen soruyu bilen ögrencisine :
- Aferin oglum senin adinne? diye sormus.
Ögrenci :
- Tüleyman hocam... demis...

heheh çok komikmiş...
 
Kim Obur
Padişah veziriyle oturmuş hurma yiyor, çekirdeklerini de vezirin önüne atıyordu.
Hurmalar bitince padişah vezire "Önündeki çekirdeklere bak. Ne kadar obursun!" dedi. Vezir altta kalır mı? Cevabını verdi hemen: "Hünkârım; obur ona derler ki önünde ne hurma bırakır ne çekirdek!" dedi.

Neden Para Vereyim?
Şairin biri bir zengine giderek onu çok medhetti. Zenginin keyfine diyecek yoktu ."Yarın gel de para vereyim sana" dedi.
Şair ertesi gün sabah zenginin kapısına geldi. Zengin "Neden geldin sen?" diye sorunca "Dün bana para vereceğini söylemiştin ya; onun için geldim" dedi şair.
Bunun üzerine zengin "Amma da salaksın ha! Sen sözle beni memnun ettin, ben de sözle seni memnun ettim. Şimdi niye para vereyim ki?" dedi.

Benim İçin Değil
Görme özürlü biri geceleyin elinde kandil, omzunda testi çarşıda yürüyordu. Birisi "Be ahmak! Gece ile gündüz senin için bir nasıl olsa. Kandilin ne faydası var sana?" dedi.
Kör gülerek "Gecenin karanlığında üstüme gelip testiyi kırmayasın diye kandil taşıyorum; kendim için değil" dedi

Sultan Mahmud İle Nedimi
Gazneli Mahmut çok acıkmıştı. Önüne patlıcan yemeği getirdiler. Çok hoşuna gitmişti. "Patlıcan hoş bir taam" dedi.
Mahmud'un nedimi patlıcanı medhetmeye başladı. Meziyetlerini anlata anlata bitiremedi.
Yemek bitip de karnı doyunca "Patlıcan kötü bir taam" dedi Gazneli Mahmud.
Nedimi bu kez "Çok kötü ve de zararlıdır" dedi.
Bunun üzerine Mahmut nedime dönerek: "Behey köftehor, demin patlıcanı övüyordun, şimdi yeriyorsun. Bu ne iştir?" deyince nedim "Efendim, ben sizin nediminizim, patlıcanın değil" cevabını verdi.

Çalınmış Şair
Bir gün ünlü şair Enverî, Belh çarşısından geçerken bir kalabalık gördü. Kalabalığı yarınca bir de ne görsün? Adamın biri onun kasidelerini kendi adına okuyor ve halk da alkış tutuyor. Yaklaşıp adama sordu:
- Kimin şiirlerini okuyorsun sen?
- Enverî'nin.
- Enverî'yi tanır mısın ?
- Ne diyorsun? Enverî benim.
Enverî güldü ve :
- Çalınmış şiir duymuştum ama çalınmış şair duymamıştım hiç! dedi.

Yüzme Bilmiyorum
Adamcağız suya düşmüş çırpınıyor ve imdat istiyordu. Yoldan geçen biri sordu:
- Niye bu kadar bağırıp çağırıyorsun?
- Yüzme bilmiyorum da ondan!
- Allah iyiliğini versin! Ben de yüzme bilmiyorum ama senin gibi bağırıyor muyum?

Salaklık Listesi
At satıcıları padişaha bir kaç at gösterdiler. Padişah atları beğenip satın aldı ve yine at getirsinler diye bin tümen de peşinen verdi.
Bir gün padişah vezirine dedi ki:
- Memleketteki bütün salakların adını yaz getir bana.
- Önceden yazmıştım efendim. Listenin başında da zâtı-devletlilerinin adı var.
- Neden o?
- At satanlara tanımadan etmeden para verdiniz. Salaklık değil de nedir bu?
- Peki, ya at satıcıları atları getirirlerse ne olacak?
- O zaman isminizi silip, onun yerine at satıcılarının adını yazarım!

Kim Mutlu?
Sadece erkeklerin katıldığı bir ziyafette ev sahibi sordu:
- Karısından memnun olmayan varsa, ayağa kalksın.
Bir kişi dışında herkes ayağa kalktı. Ev sahibi adama dönüp :
- Maşallah, maşallah! Ne mutlu size ki karınızdan memnunsunuz!
- Yok canım. Karım bugün ayağımı kırmasaydı, sizden önce kalkardım!

Etkili Dua
Bir sofu değirmene buğday götürdü.
Değirmenci : Şimdi zamanım yok.
Sofu : Şimdi buğdayımı öğütmezsen, sana, değirmenine ve eşeğine bela gelmesi için dua ederim !
Değirmenci : Senin her duan kabul oluyor mu?
Sofu : Evet.
Değirmenci : Öyle mi? Dua et de buğdayın öğütülsün bakalım!

Kaç Yıl Kaldı
Padişah müneccime sordu:
- Kaç yıl ömrüm kaldı?
- İki yıl.
Padişah bu cevaba çok üzüldü.
Çok akıllı bir veziri vardı padişahın. Müneccimi huzura çağırıp sordu:
- Söyle bakalım. Kaç yıl ömrün kaldı senin?
- Yirmi yıl.
Vezir derhal kılıcını çekip padişahın gözü önünde müneccimi öldürdü. Bu durumdan çok keyiflenen padişah bir daha müneccimlere güvenmedi.

Görüntü
Küçük Said televizyona fena alışmıştı. Her şeyi televizyon gözlüğüyle görüyordu.
Bir gün annesi şiddetli soğukalgınlığından yatağa düşmüş, göğüs ağrısından konuşamıyordu.
Akşam babası gelince sordu :
- Annen nasıl oğlum?
- Görüntü fena değil ama ses gitmiş!

Yoksul İle Bakkal
Yoksulun biri bir bakkaldan sadaka istedi. Bakkal kovalayıp küfretmeye kalkınca o da ayakkabısını çıkarıp bakkalın başına indirdi. Bakkal doğru kadıya gidip şikayette bulundu. Kadı yoksulu çağırtıp "Niye vurdun bakkala?" diye sordu.
- Bana küfretti de ondan.
- Yine de kötü bir şey yapmışsın. Ama fakir olduğun için sana fazla ceza vermeyeceğim. Bakkala yarım kıran ver ve git!
Cebinden bir kıran çıkaran yoksul, parayı kadıya verirken onun başına da ayakkabısını geçirdi:
- Adalet buysa, yarım kıranı sen al, yarım kıranı da ver ona!

Hoşgelmiş
Sağırın biri hasta ziyaretine gidiyor, hem yürüyor hem düşünüyordu:
-Hastanın başucuna oturunca "Nasılsın?" diye sorarım. "İyiceyim" diyecektir. "Ne yiyorsun?" diye sorarım. "Falan filan " diyecektir. "Doktorun kim?" diye sorarım. "Filanca" diyecektir…
Hastanın başına geldi; eğilip sordu:
- Nasılsın?
- Ölüyorum!
- Elhamdülillah! Neler yiyorsun?
- Zıkkım!
- Afiyet olsun! Doktorun kim peki?
- Azrail!
- Hoşgelmiş!..

Öze Bak
Adam, dostunu evine davet edip önüne bir tas süt koydu.
- Buyrun. Yoğurt, peynir, tereyağı sütten yapılır zaten.
Zavallı konuk sesini çıkarmadı. Sütü içip gitti. Bu kez o davet etti arkadaşını. Önüne bir asma dalı koydu.
- Buyrun. Pekmez, helva, şıra asmadan yapılır zaten!

Hangisini İstersin
Bir gün Gazneli Mahmut sırtında diken taşıyan zayıf mı zayıf bir ihtiyar gördü. Haline acıyıp "İhtiyar! Şu sıkıntıdan kurtulmak için iki üç altın mı istersin, bir eşek mi ? İki üç koyun mu, bir bağ mı? Dile benden." dedi.
- Altını ver, belime sarayım. Eşeğe binip koyunları önüme katayım. Bağa gidip ömrümün sonunda duacın olayım.
Sultan bu cevabı beğendi ve ihtiyarın dileklerini yerine getirdi

Tatil Bitti
Adam bir aylık yıllık iznini geçirmek için Hazar kıyısındaki motellerden birine gitmişti. Dokuzuncu gün eline bir mektup verdiler. Mektubu okuduktan sonra bir ah çekti:
- Ne yazık ki tatil bitti!
Motel müdürü şaşkınlık içinde sordu:
- Ama bir ay kalacağınızı söylemiştiniz!
- Evet . Bir ay kalacağım ama yine de tatilim bitti. Çünkü karım yarın buraya geleceğini yazıyor!

Hasan Bey'in Papağanı
Hasan , arkadaşını yalnız yakalamış, papağının meziyetlerini anlatıyordu:
- Papağanımın ne akıllı olduğunu bir bilsen. Sağ ayağını tuttun mu İngilizce konuşur. Sol ayağına değersen Fransızca konuşmaya başlar.
Hasan'ı köşeye sıkıştırdığını sanan arkadaşı "Ya iki ayağını çekersen ne yapar peki?" diye sorunca Hasan ne cevap vereceğini bilemedi. O sırada papağan imdadına yetişti:
- Yere düşerim o zaman salak!

Asker
Askerin birine sordular:
- Neden savaşa gitmiyorsun?
- Valla düşmanlardan birini bile tanımam. Onlar da beni tanımazlar. Öyleyse niye düşmanlık olsun aramızda?

Yoksul İle Cimri
Yoksulun biri cimri mi cimri bir zengine gidip "Seninle benim babam Adem, annemiz de Havva değil mi? Öyleyse kardeşiz biz. Ama senin de bunca malın mülkün var. Kardeşçe paylaşalım şunu." dedi.
Zengin adam uşağına seslendi:
- Şuna bir mangır ver de bir an evvel gitsin başımdan!
Yoksul: Efendim, neden doğru dürüst pay etmiyorsun ?
Zengin: Aman sus! Öteki kardeşlerin bir haberi olursa payına bu kadar da düşmez !
 
Çekiniz
Adam psikiyatriste giderek derdini anlatıyordu :
- Hep aynı rüyayı görüyorum : Bir kapı var, üzerinde bir yazı... Kapıyı itiyorum,
itiyorum bir türlü açılmıyor. Ter içinde uyanıyorum.
- Kapının üzerinde ne yazılı ?
- Çekiniz yazılı.
- Anlasıldı... Siz kapıyı çekmiyor itiyorsunuz... Çekin de açılsın...

Bitmemesi Lazım
Adam doktora gidiyor.
Dr. bey karnım atıyor. nasıl yani diyor Dr. hani diyor adam kalbim nasıl atıyorsa karnım da iste öyle atıyor.
Dr. iyice sasırıyor. Allah Allahi atmaması! lazım.
Sagolun diyor ve gidiyor adam. 2 hafta sonra tekrar geliyor. tesekkür ederim Dr. bey diyor.
Tavsiyeniz üzetine at maması aldım yedim. İyi geldi bütün sikayetlerim bitti.
Dr. iyice sasırır:
Allah Allah, bitmemesi! lazım :))))

Doktor Ressam
Bir gün ünlü bir ressam, doktor Temel`e muayeneye gelmiş.Temel para almamış, küçük bir resmi tercih edeceğini söylemiş .Ressam bür süre sonra koca bir tablo ile gelince,

-Uyy,pu çok değerli,kapul edemem.

Ressam ısrar edince,

-Peçi öyleyse, size bi fituk ameliyati borcum olsun..

Kolunuzu Kaldırmayın
Doktor Temel`e hastası soruyor:

-Ne zaman kolumu havaya kaldırsam çok büyük ağrılar başlıyor.Ne yapmam lazım.

-Kolunuzu havaya kaldurmayın.

Kırık Parmak
Temel doktora gitmis.

- Hastayim doktor, cok hastayim, vucudumun her yeri agriyor, nereme dokunsam sizim sizim sizliyor, dokuluyor...

Doktor:

- Nasil hastalik o, tum vucudunu saran, agritan?

Temel parmaginin ucuyla kafasina dokunmus.

- Ay ay ay...

Sonra gogsune parmagini basmis ve yine aciyla bagirmis. Sonra beline, yine acidan allak bullak olmus, sonra bacaklarina... Temel parmagini neresine dokundursa agriyla irkiliyormus... Doktor daha fazla dayanamamis.

- Ver bakayim su elini, demis; Bak oglum senin parmagin kirik...

Merdiven
Adam evinin merdivenlerinden çıkarken düşüp, bacağını dört yerinden kırmıştı. Hemen hastaneye kaldırılmış, doktor bacağı boydan boya alçıya almış ve:

- "Beyefendi bundan sonra daha dikkatli olun, en azından alçınız çıkana kadar merdivenlerden inmek çıkmak yok", demişti. Üç ay sonra kırıklar kaynamış, alçı çıkarılmıştı. Adam bu arada doktora:

- "Doktor bey artık merdivenlerden inip çıkabilir miyim?" diye sormuş, doktor da:

- "Tabii, ancak yine de bir süre daha dikkatli olmalısınız", demişti.Adam doktorun bu cevabı üzerine sevinçle bağırmış:

- "Oh be şükürler olsun, üç aydır eve su borusundan tırmanarak girip çıkmaktan anam ağlamıştı."

23 Nisan
23 Nisan da çocuk öğretmenine sorar:
Öğretmenim 23 Nisan çocukların bayramıdır değil mi? Ögretmen:
Evet diyerek soruyu cevaplar. Çocuk:
Öğretmenim siz söylemiştiniz; bayramlarda insanlar dinlenir ve birbirlerini ziyaret ederler değil mi. Ögretmen:
-Evet yavrum. Çocuk:
Anlamadığım bir şey var? "NİYE 23 NİSAN`DA EN ÇOK YORULAN BİZ OLUYORUZ".

Nereden Bulacak?
Suna'nın başı agrıyordu. Doktor çağırdılar. Doktor hap vererek dedi ki:
- Bu hap şimdi senin baş ağrını geçirir. Peki onu kolay yutabilecek misin?
Kolay yutmasına yutarımda, hap mideme girdikten sonra başıma giden yolu nereden bulacak?

İğne
Yüzü gözü yaralı adam muayehane kapısından içeri girerken der ki:
"Her tarafımı arılar soktu." Doktor ona bakar ve gayet sakin:
"Peki o zaman şöyle oturun da size birkaç iğne yapalım" der.

Üç Doktor
Üç doktor muayenehane açmaya karar vermişler ve açmışlar.
1.doktor tabela olarak "memleketin en iyi doktoru" yazmış. Bunun üzerine tabiki öbürleri boş kalmamış.
2.si ise tabela olarak ise "dünyanın en iyi doktoru" yazmış.
Tabii ki bizim 3. doktor daha iyi bişey yapması lazımdır. Bunun üzerine 3. ise tabelaya "mahallenin en iyi doktoru" yazmış.

Bunu Unutmayın
Kadının biri doktoru yolda durdurup sordu:
-Köşe başındaki zengin çocuğunu iyileştirmek için sanıyorum çok para alıyorsunuzdur.
Doktor:
-Alırsam alırım, dedi. Sizi ilgilendirir mi?
Kadın:
-Nasıl ilgilendirmez! Çocuğu yaralayan taşı oğlum atmıştı, bunu unutmayın.

Hangisi Daha Akıllı?
Çok akıllı geçinirdi.Kapısında "ikinci kez gelen hastalardan yarım ücret alınır" yazılı doktora girdi. Gülerek :
-Bakın doktorcuğum, yine ben geldim, hatırladınız mi beni?dedi.
Doktor da güldü :
-Tabii, hatırlamaz olur muyum?
-Eeee? Muayene etmeyecek misiniz?İlaç vermeyecek misiniz?
-Hayır gerekmez. Geçen gelişinizde verdiğim ilaca devam edin...

Bulmaca Merakı
Doktor şaşırmıştı :
-Doğrusu gözlerinizdeki bozukluğu bir türlü anlayamadım. Tam 25 yıllık göz hekimi olduğum halde, böyle bir olayla ilk kez karşılaşıyorum. Gözlerinizin biri soldan sağa bakıyor, öteki yukarıdan aşağı...
-Şey, doktor...Ben biraz bulmaca meraklısıyımdır da...

Bir Başka Doktor
Doktor, biraz duraksadıktan sonra :
-Gerceği fazla saklamak istemiyorum, dedi. Bence hastalığınız şifasız.. Son bir arzunuz varsa söyleyin. Mesela birini görmek istermisiniz? Hasta yatağından güçlükle doğruldu.
-İsterim... isterim elbette, dedi. Hem de çabuk...
-Kimi çağıralım?
-Bir başka doktor...

Üstünü Arayacağım
Doktor, hasta yatan dedeye:
- Sizde şeker var, dedi.
Bunu duyan Orhan, dedesinin üzerine atıldı:
-Hiç anlamam, dede! Üstünü arayacağım

Doktorun İyisi
Kadının beşinci kocası ağır hastalanmış.Adam korkunç ağrılar içinde kıvranırken kadın telaşla söylenmiş :
-Hemen gidip bir doktor çağırayım!
Kocası :
-İyi ama, demiş, bari doğru dürüst bir doktor çağır. İyi bir doktor olduğundan emin misin?
Kadın :
-Emin olmaz olur muyum, demiş.Ölen kocamı da aynı doktor tedavi etmişti!...

İlk Ameliyat
Ameliyat odasında doktorla hasta konuşuyordu.
Hasta:
- Aman doktor, çok korkuyorum. Ömrümde ilk defa ameliyat olacağım!
Doktor:
- Korkmakta haklısın, bende ömrümde ilk defa ameliyat yapacağım!

Bir Gün Daha
Doktor:
- Tam zamanında geldiniz, sizinle konusmam lazımdı.
Hasta:
- Niye doktor, çok mu acil?
Doktor:
- Hayır, bir gün daha geç kalsaydın zaten kendiliğinden hallolurdu.

Doktorlar
Bir İngiliz doktor diyor ki:
-Tıp bilimi bizde öyle ilerledi ki, biz bir adamın beynini alırız ve başkasına koyarız ve onu altı haftada iş arayacak hale getiririz.
Alman doktor diyor ki:
-Bu hiçbir şey değil; biz bir adamın beynini çıkarırız ve başkasına koyarız ve onu dört haftada savaşa hazır hale getiririz.
Amerikalı doktor da diyor ki:
-Beyler siz çok geridesiniz. Biz Teksas’tan bir beyinsizi aldık ve beyaz saraya koyduk. Şimdi ülkenin yarısı iş arıyor, yarısı da savaşa hazırlanıyor.

Liste
Adamın birini kuduz köpek ısırmış. Ama adam çok vurdumduymaz olduğu için, bugün iğne olurum, yarın iğne olurum derken iş işten geçmiş. Doktora başvurup da kuduz olduğu gerçeğini anlayınca hemen bir kağıt kalem isteyip uzun uzun bir şeyler karalamaya başlamış.
Doktor uzun süre beklemiş hayretle sormuş:
-Vasiyetnameniz bu kadar uzun mu?
-Vasiyetname hazırladığımı söyleyen kim doktor? Ben ısıracağım siyasilerin listesinİ yapıyorum! demiş.

Şişeyi Evde Bıraktım
Doktor muayenede hastasına sordu:
-Sigara içiyor musunuz? Hasta:
-Elbette, dedi. Ve cebinden sigara paketini çıkararak ikram etti. Doktor reddetmedi, ikisi de sigaralarını yaktı. Doktor muayeneye devam etti:
-İçki içiyor musunuz?
-Aahh be doktorcuğum! İçerim, ama ne yazık ki şişeyi evde bıraktım.

Artık Takmıyorum
Adamın biri şidddetli ishal şikayetiyle Çapa Hastanesine başvurur. İşlemleri devam ederken karışan kağıtlar sonucunda adamı psikiyatri servisine havale ederler. Aradan 15 gün geçip taburcu olma günü gelince arkadaşı bizim adamı karşılamaya gelir.
-Nasıl oldu geçti mi ishal? der arkadaşı.
Bizimki ise :
-Hayır geçmedi ama artık takmıyorum.

Beslenme
Anteplinin biri doktora gider. Kalbi ve kilolarıyla ilgili şikayetlerini iletir. Doktoru tavsiyelerde bulunur :
- Bundan sonra beyaz et salata türü yiyeceklere ağırlıklı beslen.
Hasta sorar :
- Doktora dediklerinizi yemekten önce mi sonra mı yiyeceğim.

Denk Gelmiş
Kurtuluş Savaşı yılları.. Doğu cephesi ile telefon görüşmesi birden kesilir. Arıza ekibi Erzurum'dan yola çıkar kontrol ede ede Teyo'nun tarlasına bir gelirler ki yüz elli telefon direği yerde, Teyo hışımla ekin biçiyor.
- Pehlüvan kolay gelsin de.. Direkler?
- Ola oğul cepheye gidecağam dedim ambu tarlayi da biçim ele gidim. Ferğinde degilem demah tırpana denk gelmiş!

Teyo Kore`de
Teyo Kore Harbindedir. Kurşunlar havada vızır vızır ederken: "Hele bahim nevolir?" der ve başını siperden çıkarır. Çıkarır çıkarmaz da bir kurşun kulağının dibinden "vız" diye geçer. Teyo sinirlenir:
- İtoğlitler! Vola demiller atar herifin gözüni kor ederih!

Birde Vapur
Birgün gahvede oturiram,telefon çaldi.
-Pehlivan seni isdiller diye seslendiler.
Gahdım bahdım, ariyan bizim Kars Valisi:
-Pehlivan Sarıkamış’da denize bir cip düştü!
Biz uğraştık ama çıkaramadık.
Buradakiler de “ bu cipi denizden çıkarsa
Hasankale’li Teyo Pehlivan çıkarır.
“Allahını seversen gel bize yardım et” diye yalvardi.
Bunun üzerine gahdım bindim ata.
Gettim Sarigamış’a.
Atladım denize, suya bir dumdum,
cip suyun dibinde.
Bir goluma cipi tahdım, öteki golumunan da
gulaç atmaya başladım ve cipi sudan çığartdım.
Ama gardaş cip bene çok ağır geldi.
Tikkatli bahdım ne görim.
Megerse cipe bir de vapur tahılmış.

Ayı Beni Yedi
Teyo Pehlüvan kahvehanede oturmuş, Zafer Pehlüvanın de kahvede olduğundan habersiz
böbürlenerek anlatmaktadır.
-Ola gardaş birgün dağda gezirem,
tamda böyük bir kayanın dibinde
garşıma bir ayi çıhmasın!
Ayi benim kibi üç var, ama heç isdifimi bozmadım.
Ola Teyo dedim gendi gendime bir ayıdan mi gorhacağsan.
Başladık ayiyinan güleşmiye....
O beni alir yere vurir, sonra ben oni yerden yere vuriram,
ne ayi pes edir, ne de ben pes diyirem.
Aradan iki gün geçti,
hele daha birbirimizin
sırtını yere deydirmiş deyilih.
Herkes işin sonunu merakla beklerken
Zafer Pehlivan sert bir şekilde çıkışır.
-Ola Teyo, sora ne oldu?
Zaferi gören Teyo lafý dolaştırır,
ne dediğini, nerede kaldığını unutur ve noktayı koyar:
-Nevolacah ayi beni yedi!

Karga Karga
Teyo Pehlüvana takılmak için yol mu yok?
- Teyo bahasan bu Gargalar niye bele gara?
Teyo Pehlivan'ın cevabı cebinde:
- Güneşe yakın uçduhlari üçün.

Ne Tilkisi
Tebrizkapı civarında bir camide müezzinlik yapan Emin Hafiz, darlandıkça uydurduğu firkete ile yardım kasasından kağıt paraları aşırmaktadır.
İmam Efendi, kasadan sürekli bozuk para çıkmasına bir anlam veremez ve işi kolaçan ettiğinde durumu anlar. Münasip bir lisanla bunu Emin Hafiz'e söyler:
- Hafiz, diyirem ecep bu kasaynan bir tilki mi oynir?
Tilkiliği kendine yediremeyen Emin Hafiz, elini yumruk yapıp göğsüne vura vura:
- Ne tilkisi Hocam, bu aslan bu aslan!

Sako
Bir kış gecesi Emin Hafizin kayınbiraderi çocuklarıyla gezmeye gelir. Gece uzundur, ikram izzet gerekir ama evde hiç bir şey yok! Emin Hafiz, karısına "sen misafirlerle ilgilen" der, hemen asılı olan kaynının "sako"sunu aldığı gibi en yakın kahvede onbeş liraya okutur. Et, meyve, çerez ne lazımsa alır gelir. Karısı da sevinçle pişirir, ikram eder. Yer içerler. Geç vakitte kalkmak isterler.Kayınbirader seslenir:
-Baci hele sakomi getir biz gahah.
Kadın arar ama sakoyu bulamayınca:
-Ağabegi senin sakon var miydi?
-Eşşeggızi, zehmeri güni caket gatına mi geldi, der.
Birden herkesin jetonu düşer ve hep birden Emin Hafiz'e bakarlar. Emin Hafiz istifini bozmadan:
-Gavatın oğli dolmalari üçer üçer yudanda eydi hemi!

Farzet ki
Erzurum’da birisi tanıdık bir köylü dostuna misafirliğe gider. Ev
sahibi izzet ikramda bulunur. Yemekten sonra misafirin önüne bir kalbur yer
elması getirir. Bu kadar çok ikramdan mahcup olan misafir :
- Ağa ne zehmet ettin, bunlara ne lüzum vardi, deyince, köylü:
- Ne zehmeti efendi farzet ki müsürlüge töhmüşem öküzler yiyir !

İt Gırhirem
Eskiden İstanbul'dan Erzurum'a Trabzon üzeri vapurla gelinirdi. Trabzon'dan otobüse binene yolcular Aşkale'de araba bozulduğu için uzun bir beklemeye girmişlerdi. İstanbullu bir yolcu fırsattan istifade berbere girmiş traş oluyordu. Bu arada biri kafasını dükkana uzatıp:
- Yusuf emi neyidirsen?
- Neyidim oğul, ahşama geddin it gırhiram!

Vışşşş Sen Ne
Trafik lambaları şehre yeni konulmuş.Trafik polisi kırmızı ışıkta geçen teyzeyi durdurur:
-Teyze teyze dur nereye gidiyorsun?
Vışşşş devamsız, sene ne? Eltimgile gidirem, erimin de heberi var!

Yolçi
Saf bir Erzurum'lu şehirlerarası otobüs yolculuğu yaparken mola yerinde otobüsünü şaşırmıştı. Anonsu duyunca kalkmakta olan otobüsten içeri dalıp seslendi:
-Dadaşlar hele bir bahın ben bu otobusun yolçusu miyam?

Dalımsız Gızssın
Erzurumlu cehennemi boylamıştır ama şikayetçi değildir. Hatta memnundur. Kapıyı sık sık açan ve açık bırakanlara rica eder:
- Aman, nevolur kapıyi mökkem örtün de bir dalımız gızsın.

SİTAVUH
Erzurum’lu İstanbul’da gezerken hele bir de ano diskoya gidim demiş. Kapıdaki bekçi:
- Damsız girilmez, yasak, deyince:
- Gardaş benim damım Erzürümün Sitavuh kövünde.Hoç altına gındıllik tahacah halım yoh!

Bennam Dağları
Erzurum’un en yüksek dağları hangisidir, yazılı sorusuna bir öðrenci “bennam dağları“
cevabını yazmıştı. Öðretmen sınıfta çocuğu kaldırıp sordu :
- Oğlum nereden çıkardın Bennam dağlarını?
Erzurumlu olmayan öğrenci mahcup bir edayla :
- Öğretmenim, soruyu bilmeyince yanımdakine sordum “BENNAM“ diye cevap verdi.

Bedira
Radyo yeni icat edilmişti. Köyün birinde evdeki radyoya büyük hoperlörlerden
birini bağlayıp dış duvara asmışlardı. Oradan geçen köylü çalan müziği
dinlemiş dinlemiş hayretle:
-İcatta icat gardaş, bedira da gonişir!

Suçumuz Ne
Tebrizkapı'da kaldırıma yaslanarak zorla durabilen kamyonu görünce Trafik Polisi hemen yanaştı:
- Hoop hemşerim, burada durmak yasak!
- Aman terpetme gurban olim, frennerim dutmir.
- Senin farların da kırık?
- Mehellenin pijleri...
- Silecekler de yok?!
- Vış, ahan ben de yeni gördüm.
- Ehliyet ruhsat lütfen.
- Vallah rühset yok, ne yalan diyim. Ehliyet de emim de.
- Peki, sana elli lira ceza yazıyorum.
- Gurban olim polis bey, ahan vermesine verah da, suçumuz ne?

Bedira
Radyo yeni icat edilmişti. Köyün birinde evdeki radyoya büyük hoperlörlerden
birini bağlayıp dış duvara asmışlardı. Oradan geçen köylü çalan müziği
dinlemiş dinlemiş hayretle:
- İcatta icat gardaş, bedira da gonişir!

Bu Bir Nutuktur
Omuzları tilki kürklü bir hanımefendi Cumhuriyet caddesinde yürürken dadaşım
yanına gelir:
- Baci ,baci dalan gudik dırmanir.
Kadın kendisine laf atıldığını düşünerek:
-Terbiyesiz, der.
Dadaşım bozulur :
- Benene kıtlarsa kıtlasın !

Dalan Gudik Dırmanır
Omuzları tilki kürklü bir hanımefendi Cumhuriyet caddesinde yürürken dadaşım
yanına gelir:
- Baci ,baci dalan gudik dırmanir.
Kadın kendisine laf atıldığını düşünerek:
- Terbiyesiz, der.
Dadaşım bozulur :
- Benene kıtlarsa kıtlasın !

Eeleyse Niye Durdun
Erzurum'lu bir hanım telaşla koşarak belediye otobüsünü durdurmaya uğraşıyor. Halk ıslıklıyor. Şoför acı bir frenle duruyor.
Kadın:
- Gardaş bu otubus İlice'ye gidir mi?
Şoförün canı burnunda, araba dolu, zor durmuş, kızgınlıkla
- Heyir baci, getmez!
Kadın:
- Vış! eleyse niye durdun!

Helbet
Gürcükapıda sıra sıra müşteri bekleyen faytonlardan birine kibar bir adam yanaşarak faytoncuyan "binebilir miyim" diye sorunca faytoncu:
- Helbetde binebülürsen, dedikten sonra kendi kendine söylenmeye başlar:
- "Vola bu dünyada da ne tevür adamlar var; hem para verir hem de binebülürmiyem diye sorir. Sormiya ne lüzüm, parasıni verdıhdan sonra teyyariya bile binebülürsen!

Hurda Nene
Çeşitli hastalıklar, kazalar geçirmiş, bir gözünü kaybetmiş, romatizmadan beli bükülmüş, parmakları çarpılmış olduğundan mahalleli bu yetmişlik ihtiyara Hurda Nene adını takmıştı. Rahmetli o haliyle bile herkesle şakalamayı, espri yapmayı severdi.

Hastalanmış ,hastaneye kaldırılmıştı. Sabahleyini, nabzını ve ateşini kontrol eden doktor der ki:
- Teyze maşallah çok iyisin. Nabız normal, ateş de yok. Vücut sıcaklığın 37 derece.
- Tohtor beğ oğlum, der Nene, bir türli ıssınamirem. Soyuhdan donirem. sen o otuz yedi dereceyi kırka elliye çıkart. Ücreti mühüm değil.

Ayahlaran
Küçük evinin bir odasında torunuyla oturan yaşlı kadın, evin diğer müştemilatını kiraya verecekti. Bakmaya gelenlere evini şöyle meth ediyordu:
- Bah ayahlaran burasi bir sofa, anburada iki ufah oda var. Anburada da ayahyoli. Ayahlaran, bah hepsi ağzın içinde....

Ceryan
Neriman Hanıma gelen misafir, evin kızını ortalıkta göremeyince sormuştu:
- Ayşe nerede, göremedim?
Ev sahibi hava akımını kastederek:
- Geçen gün sizin evde ceriyana kapılmış, hesde yatir içerde.
Bu söz üzerine misafir hanım öfkeyle:
- Viyh torpah başıma, bizim evde ceriyan ne arir? Sen de bülirsen ki biz kaz lambasi gullanirih!

Vali
Bir Mülkiye müfettişi doğuya teftişe giderken ihtiyar bir Erzurum'lu köylüye misafir olmuştu. Sohbet sırasında sordu:
- Baba, memlekette kaç vali gördün?
- On, onbeş vali hetirimdedir...
- Peki bunlardan kaçı hizmet etti, kaçından memnunsunuz?
- Allah geni geni rehmet etsin, Mustafa Paşa'dan çoh memnunduh!
- Bu Mustafa Paşa ne hizmetler etti ki onbeş valinin içinde ona rahmet okudun?
- Beg, o vali Erzürüm'e varmadan yoldayken vefat etmişdi. Gerisini sen anna

90 Dakikalık Dua
Erzurumspor yenilirse küme düşecek, berabere kalır ya da yenerse ligde kalacaktır. Hoca'dan dua etmesini isterler:
- Hocam bi dua et de takım yensin, heç degilse berabere galsın.
Hoca dua eder. Maçın 90 dakikası berabere biter ama Erzurumspor uzatmalarda bir gol yer ve küme düşer. Taraftarlar:
- Ne biçim dua ettin" diye Hoca'ya çıkışırlar. Hoca:
- Ula uşah ben 90 dekke için dua ettim. Ne bülim gavat uzadacah!.

Cafer Ağa
Erzurum Belediyesinin kuruluş yıllarında fahri olarak her işe koşuşturan Cafer Ağa'nın bu gayretkeşliğini ödüllendirmek için Ankara'ya gidecek heyete onu da yazmışlar.
Cafer Ağa bu haberden çok memnun olmuş. Öyle ya ekabir-i memleketten olmasa heyete adını yazarlar mı?
Cafer Ağa o akşam eve hergünkünden farklı bir havayla gelince hanımı merak edip sormuş:
- Cefer, o gözel sufatın niye ele töhmüş, mosolun asmışsan, bişeye mi sinirlendin?
- Ben sinirlenmim kim sinirlensin! Bıhdım usandım. Sohahlar mi temizlenecah, gel Cefer Ağa, çölpühler mi payhlanacah, gel Cefer Ağa. Şindi de Engere'de hökümatın işi bozulmuş, gel Cefer Ağa!

Uluslararası Kaçakçı
Hakim sanığa sorar:
- Uluslararası kaçakçılıkla suçlanıyorsun. Ne diyeceksin söyle bakalım?
Sanık sakin bir ifadeyle cevap verir:
- Tamamen iftira efendim. Biz Fenerliyiz. Uluslarası ne işimiz olabilir ki bizim?..

Telefon Kimin
Bir golf kulubünün soyunma odasında bir sürü adam giyiniyormuş. Ortada duran bir cep telefonu çalmıs. Yakınındaki bir adam hands-free konuşma düğmesine basmış ve giyinirken konuşmaya başlamış.
Adam: Alo
Kadın: Merhaba şekerim, kulüpte misin?
Adam: Evet.
Kadın: Ay ben burda süpper bir deri ceket gördüm. 1000 dolarcık.
Alabilir miyim?
Adam: Oluur, madem çok sevdin, al tabii.
Kadın: Aslında buradan önce de galeriye uğradım. 2002 modelleri
gelmiş, tam istediğim renkte bir tane buldum.
Adam: Ne kadar?
Kadın: 60 bin dolarcık.
Adam: O parayı vereceksem bütün aksesuarlarını isterim ama...
Kadın:Yaşasınnn! Bir şey daha var. Geçen sene beğendiğimiz ev yine satılık ve 450 bin dolar istiyorlar.
Adam: Tamam, ama 420 bin dolardan fazla verme sakın.
Kadın: Oldu şekerim. Sonra görüşürüz. Seni seviyorum.
Adam: Ben de seni... Görüşürüz.
Adam telefonu kapatıp afallamış şekilde onu seyreden topluluğa döner ve sorar:
Bu telefon kimin, bilen var mı?"

Kaleci Temel
Bir yangında evin çatısında mahsur kalmş bir anne ve kucağında kundaklı bir bebeği... Asağıdakiler anneye, gerilmiş olan brandaya önce çocuğu sonra da kendisini atmasını öneriyorlar, fakat o kabul etmiyor, ne yaptılarsa kabul etmiyor. Alevler onlara ulaşmak üzere.... Bu sırada onları seyretmekte olan Temel, barıkatları asarak binanın dibine kadar gelir ve kadına seslenir:

-Abla korkma, at bebeği..bana. Ben Sürmene Spor' un kalecisiyim...

Kadın Temel' e inanır ve bebeği Temel' e doğru atar..Temel, nefis bir hareketle bebeği yere düşmeden yakalar, ayaga kalkar, iki kere yerde zıplattıktan sonra degajını yapar..

Atletizim
Temel ile İdris bir gun stadyuma gitmişler.

Atletler koşarken aralarında şu konuşma geçmiş:

Temel :
- "Ula, bu uşaklar hacan niye koşayi?"

İdris :
- "Biri birinci gelecek, madalya alacak."

Temel :
- "Haaaa!.. Peçi öbürleri niye koşayi???"

Yedek
Futbolcu Temel yeni bir kulübe transfer olmuş. Kendisiyle yapılan röpotajda:

- Şimdi yedekte kalmak içun çalişayrum.

- Herhalde takıma girmek için demek istediniz?

- Yoo yedekte kalmak içun.

- Nası yanİ?

- Maçlari rahat seyretmek içun daa..

At Yarışı
Temelle dursun bi gün sinamaya giderler

filmde bir at yarışı sahnesi vardır ve temel dursuna sorar

-İddaya varmisun ben diyrum 1.at kazanur.

dursun;

-Oldi benda 2. ata oynayrum

Iddayı temel kazanır ve temel dursunun 5 milyonunu alır.

ertesi gun temel dursunu arar

-Dünkü film faridiya ben oni bidaa seyretmiştum vicdanum rahat etmedi onun içun aradum.

Dursun:

-Benda seyretum.

Temel:

-O zaman niye 2. ata oynadu?

Dursun:

-Süpriz oynadum daa

Erzurum
Erzurum Beden terbiyesi il müdürlüğünün eski kayıtlarında spor dalları şöyle sıralanıyor;


1. Çimme dalı (yüzme)

2. Gumbuz dalı (boks)

3. Seyirtme dalı (atletizm)

4. Cilit dalı (cirit)

Temel Mike Tayson`a Karşı
Birgün Temel Mike Tayson ile ünvan maçına çıkmış.

Daha ilk yumrukta Temel nakavt olmuş.
Hakem bir, iki, üç dört.. sayarken menejeri Temel'in kulağına;

- "Sakın dokuzdan önce kalkma" demiş
Temel hafifden gözlerini aralayarak menejerine sormuş;

- "Saat kaç?"

Doping
Temel olimpiyat oyunları 100 metre finalinde doping yapmış.Anlaşılmasın diye sonuncu olmuş.

İki Karadeniz Takımı
İki karadeniz takimi: Rizesporla Sinop mac yapiyorlarmis.
O esnada stadin yanindan bir tren geçiyormuş.
Sinoplular trenin dudugunu hakemin bitiş dudugu zannetmisler.
Ve sahayi terketmisler. Kalan 85 dakikada Rizespor da gol atamayinca mac 0-0 berabere bitmis.

Maç
İki fanatik futbolsever konuşmaktadır. Biri:
- Maça gitmiyor musun?
- Ne diye gideyim?.. Oynanan futbol değil ki... Hakemler kötü... Oynanan oyun itiş kakış... Saatlerce gişe önünde, kuyrukta bekle... İçeride kavga gürültü... Çıkışta vasıta bulamıyorsun...
Diğeri :
- Bende tıpkı senin gibi maça gitmiyorum. Beni de tıpkı senin gibi karım bırakmıyor...
 
Geri
Üst