_ShadowOfTheReaper_
New member
- Katılım
- 19 Mar 2006
- Mesajlar
- 112
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Pentagram
Pentagram ilk olarak 1986
yılında gitar ve vokalde Hakan Utangaç ve davulda Cenk Ünnü tarafından kuruldu. Tabii ki
Hakan ve Cenk'in bundan önce başka bir grubu vardı. O da "Thunders". Bu grup 1984 yılında
elemanların lise çağlarında kurduğu bir gruptu. Grup da Hakan ve Cenk'e Kenan Bozoğlu
isminde bir de arkadaşları eşlik ediyordu. Şimdi biz tekrar Pentagram'ın 86'lı yıllarına
geri dönelim. 86'da grup iki kişi ile kurulduktan sonra 1987'de bas gitarist olarak Tarkan
Gözübüyük'ü gruba dahil ettiler. Tarkan gruba girene kadar onun yerini Kaan adında ki bir
başka basçı arkadaşları doldurmaktaydı. Tarkan gruba girdikten sonra ise grubun çekirdek
kadrosu oluşmuş oldu. Ardından Ümit Yılbar gruba katıldı solo gitarist olarak. Kadro
tamamlandıktan sonra Pentagram İstanbul Moda'da bir düğün salonunda ilk konserine çıktı.
Konser sonunda ne yazık ki etrafta kırılmamış masa ve sandalye kalmamıştı. Bu konserden sonra
konsere "Efsanevi Moda Konseri" ismini verdiler.
Kuruluş aşamasını gurbun
elemanlarindan olan Cenk şöle anlatıyor: "O yıllarda şimdiki kadar rock - metal dinleyen
insanlar çok çok azdı. Öyle 14 -15 kişi bir araya gelip beraber müzik dinlerdik, müzik
yapmaya çalışırdık genellikle. Bakırköy tayfası, Avcılar tayfası gibi kodlamalar vardı.
Üstümüze o zamana göre çok ters sayılacak şeyler giyerdik; bilekliklerimizi kendimiz
hazırlardık Mercan'dan piramitler alıp. Çok laf yedik, tepki çektik. Öyle bir dönemdi, hatta
kolsuz thsort giymenin bile homosexüellik sayıldığı yıllardı. Sonra Rambo çıktı da insanlar
alıştılar buna
80'ler güzeldi ama Türkiye için zor yıllardı. Dünya' da da heavy metalin
sıçrama yaptığı; enstrümanların kalitesinin arttığı heavy metalin en güzel günlerini yaşadığı
dönemlerdi. Türkiye' de, devrim sonrası, yasakların olduğu,; insanlara yapılan baskıların
getirmiş olduğu stress ve zorlukları yaşadık bizler. Öyle bir nesil olarak yetiştik...
İlk konserimizi Moda'da verdik bir düğün salonunda. O zamanlar eski Vitamin grubunun
solisti Gökhan vardı ( allah rağmet eylesin trafik kazasinda öldü...) işte onun vokal yaptığı
şu an ismini hatırlayamadığım Ac/Dc tarzında Türkçe sözlü müzik yapan bir gruba konuk olduk.
5 parça çalıp inecektik ama biz daha 5. parçaya gelemeden birden her şey yıkıldı salonda.
Sandalyeler, masalar her şey kırıldı. Türkiye'de verilen ilk speed metal konseriydi ve
yaklaşık 150 -200 kişi koskoca düğün salonunu yıkmıştı. Daha sonra düğün salonun sahibi geldi
"ne oluyor" filan dedi. Yine biz ödemek zorunda kaldık kırılanların masraflarını
Daha sonra işte Tarkan'la tanışma fırsatı bulduk. Bursa' da konserler verdik. O
zamanlar Bursa' da "Hakimiyet Gazetesi" vardı rock konserlerine çok büyük destek olurdu,
sponsor olurdu. O yıllar da gerçekten Bursa Rock City'di. İstanbul' dan filan daha iyiydi.
İnanılmaz iyi gruplar vardı. Bunu da yapan Sedat Sarıcı' dır. Şu an kendisi İngiltere 'de
yaşıyor. O adamın stüdyosu vardı ve gruplara ücretsiz çalışma fırsatı verirdi. Elinden gelen
her şeyi yapardı. Ama o gidince, Bursa bence Rock City ünvanını kaybetti. Bu dediğim olaylar
88' e kadar olanlar. Moda Konserini soruyorsun. Hıım, o konser bambaşkaydı yaa. İlkti, ilk
kez rock dinleyen metal dinleyen insanlar bir araya geldiler. Sahneye teatral şekilde dizayn
etmiştik. Bir gün önce oraya gidip tel çektik, bidonlar, variller, bombalar koyduk. Savaş
alanına benzetmeye çalıştık. İlk defa bu tarz dinleyen insanların bir araya gelip belli bir
güç oluşturduklarını hissettikleri bir konserdi Moda konseri. Orda ilk arkadaşlıklar oluştu.
O konserden sonra her şey hızla çoğalmaya başladı, gruplar kurulmaya başladı. O bir öncü
konser gibi bir şeydi. O an ki atmosferi nasıl anlatabilirim ki, ancak yaşayarak
anlayabilirsin. Çok komik bir şey var o konserle ilgili; o konserden önce inanılmaz
heyecanlanmıştık. Hatta konserden biraz önce tuvalete gittiğimiz de böyle zik zak çizerek
işediğimi hatırlıyorum ben hahaha
Gerçekten de öyle bir heyecan yaşamadım hayatım boyunca.
Moda konserine gelen çoğu kişi ise şu an artık bu tarz müziği dinlemeyi bıraktı. Bir de bir
şey var; ilk kaset çıktığında, biz kaset kapakçığında o zamanki tüm gruplara teşekkür
etmiştik. Ama şimdiye baktığında oradaki onca gruptan sadece 2 grup hala müzikal yaşamına
devam ediyor. Bu gerçekten acı bir şey. Ne bileyim çok zor belki de hem Türkiye şartlarında
bu tarz müziği devam ettirmek hem bu piyasanın birbirini yemesi, insanların arkasından
konuşmaları, gereksiz yere birbirlerine suçlamalarda bulunmaları... Aslında zaten şurada kaç
kişiyiz ki birbirimizin gözünü çıkarmaya çalışmayı bırakıp bu müziği nasıl daha iyi yerlere
getirebilir Türkiye' de onun uğraşısını vermeliyiz.
Neyse, daha sonra Grinder'la
konser verdik. O zamanların en iyi gruplarından biriydi. Hatta şu an orda çalan davulcu Grave
Digger'ın davulcusu. İşte onlarla öyle 2- 3 gün geçirdik çok güzel şekilde. Maç yaptık, o
zaman ki imkanlarımız dahilinde "Tekel birası" ikram etmiştik
Bende hala plakları var o
grubun gerçekten çok sıkıydılar. Hatta o konser TRT' ye de çıkmıştı. Ondan sonra Protector
geldi. Onlarla çıktık." Evet, okuduğunuz gibi o ilk yıllardaki paylaşımlar, ilk dostluklar ve
ilk konserlerin heyecanı ve atmosferi gerçekten bambaşkaydı. Şimdi biz kaldığımız yerden
devam edelim ve grubun ilk albümünün çıkışına yavaş yavaş uzanalım...
Pentagram Ümit
Yılbar ile Açık Hava tiyatrosundaki son konserden sonra yollarını ayırdı. Ümit Yılbar, albüm
kayıtlarına başlanmadan önce gruptan ayrıldı ve ondan boşalan yere de Murat Net geldi. Bu
yeni kadroyla "Sound stüdyosu" na kapanan grup toplam 9 ayda kayıtları bitirdiler. 23 Nisan
1990 yılında vokalde Hakan ile birlikte kendi adlarını taşıyan ilk albümlerini çıkarttılar.
Albümün yapımcısı Nezih Kılıçkını; NEPA Müzik Yapım ile birlikte albümü piyasaya sürdüler.
Albüm yurtdışında da tanıtılmak istendiği için tüm şarkı sözleri İngilizce idi. Albüme gelen
eleştiriler inanılmaz iyiydi. Herkes (tüm metalseverler) albümden 2şer- 3er tane alarak o
zamana kadar hiç önemsenmeyen bir kitle olan rock-metal camiasının ne kadar birbirine bağlı
ve içten olduklarını cümle aleme kanıtladılar. Ki bunu sadece albümü almakla değil; albümü
alıp kimseye vermemeleriyle de kanıtlamış oldular. Böylece kimse başkasından bir Pentagram
albümünün çekimini yapmamış oldu. Albümün ilk baskısı 5000 tane yapıldı ve gruptan Hakan
eline aldığı bir koli ile albümü daha vapurdan inip Akmar' a gidene kadar yarısını sattı!
Daha sonraki baskılarla albümün satışı 30 000 civarında olmuştur ve bu rakam gün geçtikçe
artmaktadır. Son yıllarda ise albümün cd olarak da basıldığını eklememiz gerekir aslında. Bu
albüm belki de Türkiye'ye metal yolunu açan albümdür çünkü albümün bu kadar çok satmasından
sonra Dr. Skull, Objektif, Akbaba gibi isimler albüm yapma fırsatını yakalayacaklardı. Zaten
eski bir Boom Müzik dergisine verdikleri röportajda da "Türkiye'de yapılabilecek en sert
müziği yapıp, daha yumuşak müzik türlerinin önünü açtık" dediler.
Speed metalin
sınırlarını zorlayan albümden "Rotten Dogs, Dimensions Of Death, Los Magandos, Powerstage"
gibi bir çok hit çıkmıştı. Özellikle "Powerstage" o zaman ki "bıçkın" Pentagram fanlarına
ithaf edilmiş ve kurulacak olan fan cluba bu isim verilmişti. Demin de dediğimiz gibi ilk
albümün çıkmasıyla tüm Pentagram Fanları'nı bir araya toplamak amacıyla bir fan club
kuruldu. Ve fan cluba ilgi çok büyük oldu.
Albümün kapağına gelecek olursak, kapak
için bir yarışma düzenlendi, yarışmaya 120 kapak resmi katıldı ve aralarından şu an albümün
kapağında olan sıkı bir suluboya çalışması seçildi. Kapak Tunç Örer isimli bir arkadaşımızın
çizimlerinden oluşuyordu. (Bu kapak yarışma bittikten 3 gün sonra filan gelmiş olmasına
rağmen elemanlar feci şekilde kapağı beğendiklerinden bu kapağı seçtiler.) Albümün çıkışıyla
o zamana kadar hiçbir metal-rock grubunun veremediği konserlere çıktılar. Çeşmeden,
Bodrum'a; İnci Sineması'ndan, Açıkhava'ya kadar bir çok konserde sahne aldılar. Fanlarıyla
o kadar bütünleştiler ki bunu ölümsüzleştirmek istediler.(Bu arada grubun bu konserlerden
birkaç da sabıkası olmuştu: İnci sinemasını yakıp, yıkıp bir daha kullanıma sürdürmemek
gibi
Derken Pentagram bir konser kaydı olan "Live At The Trail" albümünü piyasaya çıkardı.
Bu o zamana kadar kimsenin yapmamış olduğu bir şeydi. Grup yine ilklere imza atmakla kalmıyor
aynı zamanda Türk Metal fanlarının ne kadar ateşli ve çılgın olduklarını kanıtlıyorlardı. Bir
de yasal bir albüm çıkartıp üstüne demo yapan ilk Türk grubu olarak da yine tarihe
geçiyorlardı. İlk albümde Hakan hem gitarı çalıyordu hem de vokal bu onun için gerçekten çok
zor oluyordu ve gruba bir vokalistin gelmesi kararlaştırıldı. Bu da Bartu Toptaş'dan başkası
değildi. Murat Net bu albümde yer almıyordu. İlk albümden sonra gruptan ayrıldı. Onun yerine
solo gitar işinde gerçekten çok ustalaşmış biri olan Demir Demirkan geldi.
Albümün
kapağı bu sefer basitti: Pentagram'ın o değişmeyen logosunun altında dikenli teller ve
ellerini mosh yapmış Pentagram fanları... Albümün teşekkürler listesi ilk albüme göre daha
kısaydı ve aynen şöyle yazıyordu: "Bizi seven ve destekleyen herkese çok çok teşekkür
ederiz." Bu albümde cover çalışmalara büyük yer verilmişti: Megadeth (Peace Sells), Sex
Pistols (Anarchy In The U.K.) ve Misfits (Some Kind A Hate). Albümde ilginç bir şey daha
vardı o da ilk albümü ellerine geçiren Kolombiya'lı bir rock programı, grubun ve bizim de
hala çözemediğimiz bir ağızla Pentagram'ı anlatıyorlar ve ardından da "Rotten Dogs" adlı
parçalarını çalıyorlar. Ne diyelim ilginç ama ne anlattıklarını çözeceğiz :=)) Albüm Trail
Blazer albümünün açılışı olan "Secret Missile" adlı parça ile son buluyor. Bu parçanın hepsi
o an tamamlanmamıştı ve sonunda "to be continue" deniyordu. Ve parçayı Ogün'ün o iğrenç
vokalinden dinlemek zorunda kalmadığım için bu halini çok daha fazla
beğenmekteyim.(AlperioN'un düşüncesi)... Bu albümdeki parçalar grubun Blue Jean ve Yamaha
ortaklığıyla düzenlenen "Bodrum Top Rock 3", "Lenetli Konser 1", "Pangaltı İnci Live"
konserlerinde kaydedilen parçalarıyla, 88'de kaydedilen "Trail Blazer Part 1", yeni
çalışması "Secret Missile" ve Colombia Radyo Show'da yayınlanan bir parçasından oluşuyor.
İkinci albümleri olan Trail Blazer 1992 yılında Nuclear Blast fiması tarafından
piyasaya sürüldü. Bu albümün çıkmadan önce Bartu gruptan ayrılıp İsveç'e gitti ve Bartu'nun
yerine vokale Ogün Şanlısoy geçti. Pentagram bu albümüyle birlikte kendine yeni ufuklar açmış
ve amatörlükten profesyonelliğe doğru hızlı bir şekilde yol almaya başlamıştır. Bu albümde
anlatılanlar Türkiye'deki birçok grubunda anlatmaya çalıştığı anateması savaşa hayır,
günümüzün dünyasının gittiği kötü yoldu. Bu da albümü üstün kılan bir başka noktaydı tabii
ki. Albümün çıkışından sonra birçok konser verildi ve Pentagram'ın fan kitlesi giderek
genişlemeye başladı. Bu arada Demir Demirkan 2 yıllığına Amerika'ya gitti. Ogün'de bir süre
sonra gruptan ayrılarak kendi solo alüm albümünü yapmak için çalışmalara koyuldu. Ogün'ün
yerine 1995 yılında grubun vokaline daha önce Cherokee ve Saw Dust gruplarında vokalistlik
yapmış olan Murat İlkan geldi. Murat ile birlikte grubun çekirdek kadrosuna bir eleman daha
dahil olmuş oldu. Tarkan, Hakan ve Cenk, Murat için "O artık bizden biri" diye konuşuyorlar.
Grubun üçüncü ve en ses getiren albümleri Anatolia 1997 yılında Raks Müzik tarafından
piyasaya çıktı. Bu albümle birlikte Pentagram Türkiye'de ve kendi çapında bir devrim
gerçekleştirmiş oldu. Albüm dediğimiz gibi bugüne kadar yaptıkları albümler arasında en ses
getiren albüm olmuştu. 2 yıllık sıkı bir çalışmanın ardından böyle bir alvüm piyasaya çıktı.
Bu albümde Pentagram ilk defa Türkçe sözlü parçalar yapmıştı ve albümde toplam 3 tane Türkçe
sözlü parça bulunuyordu.
Anatolia'nın soundu çok sertti tabii parçaların Türk
motifleri ile süslü olması da cabası. Murat'ı ilk kez bu albümde dinledik. Murat kendini
Pentagram dinleyicisine çok iyi kanıtladı ve o muhteşem vokaliyle grubu zirve denecek yere
taşıdı. Ne derler Rock ile gürültü arasında ince bir çizgi vardır işte Pentagram Anatolia
albümüyle o ince çizgiyi tutturmuştu. Anatolia albümü Pentagram'ın en çok satan albümü oldu:
70.000.
Albüm adından da anlaşıldığı gibi Anadolu'yu anlatıyordu. Pentagram bu
albümünde birçok popçu ile çalışdı ve bu yüzden de çok tepki aldı. Anatolia albümünde yer
alan birkaç parçaya klip çekildi fakat sadece Anatolia ve Gündüz Gece isimli parçaların
klipleri yayınlandı. Bu kliplerin yönetmenliğini Ömer Faruk Sorak yaptı.
Albümün
çıkmasından sonra Pentagram'da konserlerle boy göstermeye başladı. Pentagram 5 Temmuz
1997'de Harbiye Açık Hava Tiyatrosunda bir konser verdi ve yer yerinden oynadı. Pentagram
1998 yılında Açık Hava Tiyatrosu'nda yapılan bu konseri bir albüme çevirme kararı aldı ve
bunu yapdı da. Albümün ismini ise konserde bulunan fanlar belirledi: "Popçular Dışarı". Bu
konserde eski parçalara da yer verilmişti. Bir de cover vardı: Slayer - Black Magic. İtiraf
etmek gerekirse Pentagram bu parçayı Slayer'dan daha iyi yorumluyor. Tabii bunda Hakan
Utangaç'ın vokalide bir etki bence. Bu konser albümünün sahne performansı mükemmeldi. Murat
Pentagram ile birlikte ilk defa böyle bir ortama ateşli Pentagram Fanları'nın karşısına
çıkıyordu. Tabii konserde aksaklıklar da yaşanmadı değil, bir ara elektrikler kesildi. Bu
elektrik kesintisi "1000 In The Eastland" adlı parçadan sonra oldu. Ortam müthişdi. Murat bir
ara mikrofonu Hakan'a bıraktı ve Rotten Dogs Hakan'ın ağzından çıkan kelimelerle ve o süper
ritimle bütünleşerek bize yansıdı. Konsede yaklaşık 5000 izleyici vardı.
Popçular
Dışarı konserinden bir süre sonra grubun solo gitaristi Demir Demirkan gruptan ayrıldı. Grup
ile yaptığımız söyleşide sözü Demir Demirkan'a getirdiğimizde şu cevabı aldık: "Bizden
farklı bir tarzda solo albüm yaptı ve ayrıldı. Tabii herkesin kendine has bi tarzı vardır.
O'da kendi tarzını seçti". Demir Demirkan'ın yerine de Pentagram'da gitar teknisyenliği
yapmakta olan Onur Pamukçu geldi. Aslında Onur Pamukçu yeni çıkacak olan albüm için konuk
olarak Pentagram'a yardım amacıyla grupla birlikte çalacaktı ama bizim gördüğümüz kadarıyla
artık Onur'da Pentagram'ın bir üyesi. Onur'un da gruba dahil olmasıyla birlikte Pentagram
yeniden konser vermeye başladı ve Popçular Dışarı'dan ile başlayan konser serisine Bostancı,
Rock House ve Bodrum konserleri ile devam edildi. Kemancı'da "Dolunaylı Geceler" adı altında
5 konser vereceklerdi fakat konsere 2 gün kala yaşadığımız deprem bu konserlerin iptal
olmasına neden oldu.
Pentagram bu konserler ve albümlerden sonra durakladı derken, 17
Kasım 1999'da AGİT Zirvesi'ndeki üyeleri ve aralarında Clinton'ın da bulunduğu 62 devlet
başkanını Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda "Gündüz Gece" ile coşturdu.
Sonrasında Pentagram bir EP çıkarmaya karar verdi. "Neden albüm değil de bir EP?"
diyeceksiniz şimdi hemen hatırlatalım. Sanırım 1999 sonu gibiydi ve tüm Rock camiasının
karalanmasına neden olan bir cinayet işlenmişti. Halk arasında "Satanist olayları" diye
geçiyordu. Bir kaç serseri yüzünden uzun saçlı, siyah giyen ve küpeli kişiler satanist ilan
edilmişti. Konuyu fazla dağıtmadan geri dönelim. Bu olaylardan en çok adı nedeniyle Pentagram
etkilenmişti ve bu yaşadığımız olaylara cevap olarak hemen bir EP çıkarmaya karar
vermişlerdi. Bu EP 5 parçadan oluşacak ve tamamı Türkçe olacaktı. EP içinde 2 tane de
entrumantel parça yer alacaktı. Hatta Radyo dinleyicileri özellikle de Maximum Rock
dinleyicileri hatırlayacaklar Güven Erkin Erkal Pentagram'dan Tarkan'ın katıldığı bir
program yaptı bu programda EP den de bir parça çalınmıştı: "BİR" program sırasında baya
eleştiri ve tartışmalara neden olmuştu. Elemanlarımızın askerliklerini de tamamlamalarıyla
EP'yi albüme çevirme fikri ortaya çıktı. Sonra da albümden iki albüme dönme kararı alındı.
Albümün bas gitar ve bateri kayıtları Yunanistan'da Sierra adında bir stüdyoda yapıldı.
Pentagram dünyanın en ünlü gruplarından Iced Earth ve grubun asistanları ile birlikte bu
stüdyoda çalıştı.
Pentagram'ın çıkaracağı albümlerden biri tamamıyla İngilizce sözlü
diğeri ise Türkçe sözlü olacaktı. İngilizce sözlü olan albüm Noise Records firması tarafından
çıkacak ve tüm dünyada satışa sunulacaktı. Yalnız Pentagram'ın ilk albümü çıkarışndan bu
yana yurt dışı için bir isim sorunu vardı. Yurt dışında Pentagram isimli başka bir grubun
olması sıkıntı yaratıyordu. Trail Blazer'dan Popçular Dışarı albümüne kadar bu böyleydi. Bu
albümlerin çıktığı zaman isme ufak bir ek yaparak olayı halletmeye çalıtılar ve grup o
zamanlar "The Pentagram" olmuştu. Ama artık değil çünkü grup yurt dışındaki ismini Mezarkabul
olarak belirledi. Mezarkabul (Pentagram)'ın "UNSPOKEN" adlı albümü 24 Eylül 2001 günü Noise
Records firması tarafından tüm dünyada satışa sunuldu. Albüm dünyanın ünlü en ünlü Rock
dergilerinden olumlu notlar aldı.
Pentagram Anatolia albümüyle Pentagra kendi
soundunu oturttu diyenler, bu albümü dinlediklerinde oturan bu soundun ne kadar da ilerilere
gittiğini gördüler. Artık bana göre Trash, Heavy, Hard diye sınıflandırdığımız müzik türleri
arasında Pentagram'da vardı.
Türkiye'deki albümün çıkışı ekonomik kriz vs. vs.
yüzünden hep ileri tarihlere atıldı. Ama en sonunda 14 Kasım Çarşamba günü Türkiye'deki
İngilizce albüm yani "UNSPOKEN" piyasaya çıktı. Albüm Böcek Yapım tarafından piyasaya
sürüldü, dağıtıcı firma ise Universal Müzik. Albümün çıkışıyla birçok Pentagram fanı
muradlarına ermiş oldular. Pentagram "Bir" adını verdiği ful Türkçe albümünü 13 Ağustos 2002
Salı günü Türkiye'de satışa sunarak "ne zaman turkçe albüm çıkartcaklar" sorusuna da bi
anlamda cevap vermiş oldu. Albüm yine Böcek Yapım tarafından piyasaya sürüldü, dağıtıcı firma
ise Universal Müzik oldu.
Ve bu adamlar bittiği gün ben ağlamaya başlamıştım :'(
Pentagram ilk olarak 1986
yılında gitar ve vokalde Hakan Utangaç ve davulda Cenk Ünnü tarafından kuruldu. Tabii ki
Hakan ve Cenk'in bundan önce başka bir grubu vardı. O da "Thunders". Bu grup 1984 yılında
elemanların lise çağlarında kurduğu bir gruptu. Grup da Hakan ve Cenk'e Kenan Bozoğlu
isminde bir de arkadaşları eşlik ediyordu. Şimdi biz tekrar Pentagram'ın 86'lı yıllarına
geri dönelim. 86'da grup iki kişi ile kurulduktan sonra 1987'de bas gitarist olarak Tarkan
Gözübüyük'ü gruba dahil ettiler. Tarkan gruba girene kadar onun yerini Kaan adında ki bir
başka basçı arkadaşları doldurmaktaydı. Tarkan gruba girdikten sonra ise grubun çekirdek
kadrosu oluşmuş oldu. Ardından Ümit Yılbar gruba katıldı solo gitarist olarak. Kadro
tamamlandıktan sonra Pentagram İstanbul Moda'da bir düğün salonunda ilk konserine çıktı.
Konser sonunda ne yazık ki etrafta kırılmamış masa ve sandalye kalmamıştı. Bu konserden sonra
konsere "Efsanevi Moda Konseri" ismini verdiler.
Kuruluş aşamasını gurbun
elemanlarindan olan Cenk şöle anlatıyor: "O yıllarda şimdiki kadar rock - metal dinleyen
insanlar çok çok azdı. Öyle 14 -15 kişi bir araya gelip beraber müzik dinlerdik, müzik
yapmaya çalışırdık genellikle. Bakırköy tayfası, Avcılar tayfası gibi kodlamalar vardı.
Üstümüze o zamana göre çok ters sayılacak şeyler giyerdik; bilekliklerimizi kendimiz
hazırlardık Mercan'dan piramitler alıp. Çok laf yedik, tepki çektik. Öyle bir dönemdi, hatta
kolsuz thsort giymenin bile homosexüellik sayıldığı yıllardı. Sonra Rambo çıktı da insanlar
alıştılar buna
sıçrama yaptığı; enstrümanların kalitesinin arttığı heavy metalin en güzel günlerini yaşadığı
dönemlerdi. Türkiye' de, devrim sonrası, yasakların olduğu,; insanlara yapılan baskıların
getirmiş olduğu stress ve zorlukları yaşadık bizler. Öyle bir nesil olarak yetiştik...
İlk konserimizi Moda'da verdik bir düğün salonunda. O zamanlar eski Vitamin grubunun
solisti Gökhan vardı ( allah rağmet eylesin trafik kazasinda öldü...) işte onun vokal yaptığı
şu an ismini hatırlayamadığım Ac/Dc tarzında Türkçe sözlü müzik yapan bir gruba konuk olduk.
5 parça çalıp inecektik ama biz daha 5. parçaya gelemeden birden her şey yıkıldı salonda.
Sandalyeler, masalar her şey kırıldı. Türkiye'de verilen ilk speed metal konseriydi ve
yaklaşık 150 -200 kişi koskoca düğün salonunu yıkmıştı. Daha sonra düğün salonun sahibi geldi
"ne oluyor" filan dedi. Yine biz ödemek zorunda kaldık kırılanların masraflarını
Daha sonra işte Tarkan'la tanışma fırsatı bulduk. Bursa' da konserler verdik. O
zamanlar Bursa' da "Hakimiyet Gazetesi" vardı rock konserlerine çok büyük destek olurdu,
sponsor olurdu. O yıllar da gerçekten Bursa Rock City'di. İstanbul' dan filan daha iyiydi.
İnanılmaz iyi gruplar vardı. Bunu da yapan Sedat Sarıcı' dır. Şu an kendisi İngiltere 'de
yaşıyor. O adamın stüdyosu vardı ve gruplara ücretsiz çalışma fırsatı verirdi. Elinden gelen
her şeyi yapardı. Ama o gidince, Bursa bence Rock City ünvanını kaybetti. Bu dediğim olaylar
88' e kadar olanlar. Moda Konserini soruyorsun. Hıım, o konser bambaşkaydı yaa. İlkti, ilk
kez rock dinleyen metal dinleyen insanlar bir araya geldiler. Sahneye teatral şekilde dizayn
etmiştik. Bir gün önce oraya gidip tel çektik, bidonlar, variller, bombalar koyduk. Savaş
alanına benzetmeye çalıştık. İlk defa bu tarz dinleyen insanların bir araya gelip belli bir
güç oluşturduklarını hissettikleri bir konserdi Moda konseri. Orda ilk arkadaşlıklar oluştu.
O konserden sonra her şey hızla çoğalmaya başladı, gruplar kurulmaya başladı. O bir öncü
konser gibi bir şeydi. O an ki atmosferi nasıl anlatabilirim ki, ancak yaşayarak
anlayabilirsin. Çok komik bir şey var o konserle ilgili; o konserden önce inanılmaz
heyecanlanmıştık. Hatta konserden biraz önce tuvalete gittiğimiz de böyle zik zak çizerek
işediğimi hatırlıyorum ben hahaha
Moda konserine gelen çoğu kişi ise şu an artık bu tarz müziği dinlemeyi bıraktı. Bir de bir
şey var; ilk kaset çıktığında, biz kaset kapakçığında o zamanki tüm gruplara teşekkür
etmiştik. Ama şimdiye baktığında oradaki onca gruptan sadece 2 grup hala müzikal yaşamına
devam ediyor. Bu gerçekten acı bir şey. Ne bileyim çok zor belki de hem Türkiye şartlarında
bu tarz müziği devam ettirmek hem bu piyasanın birbirini yemesi, insanların arkasından
konuşmaları, gereksiz yere birbirlerine suçlamalarda bulunmaları... Aslında zaten şurada kaç
kişiyiz ki birbirimizin gözünü çıkarmaya çalışmayı bırakıp bu müziği nasıl daha iyi yerlere
getirebilir Türkiye' de onun uğraşısını vermeliyiz.
Neyse, daha sonra Grinder'la
konser verdik. O zamanların en iyi gruplarından biriydi. Hatta şu an orda çalan davulcu Grave
Digger'ın davulcusu. İşte onlarla öyle 2- 3 gün geçirdik çok güzel şekilde. Maç yaptık, o
zaman ki imkanlarımız dahilinde "Tekel birası" ikram etmiştik
grubun gerçekten çok sıkıydılar. Hatta o konser TRT' ye de çıkmıştı. Ondan sonra Protector
geldi. Onlarla çıktık." Evet, okuduğunuz gibi o ilk yıllardaki paylaşımlar, ilk dostluklar ve
ilk konserlerin heyecanı ve atmosferi gerçekten bambaşkaydı. Şimdi biz kaldığımız yerden
devam edelim ve grubun ilk albümünün çıkışına yavaş yavaş uzanalım...
Pentagram Ümit
Yılbar ile Açık Hava tiyatrosundaki son konserden sonra yollarını ayırdı. Ümit Yılbar, albüm
kayıtlarına başlanmadan önce gruptan ayrıldı ve ondan boşalan yere de Murat Net geldi. Bu
yeni kadroyla "Sound stüdyosu" na kapanan grup toplam 9 ayda kayıtları bitirdiler. 23 Nisan
1990 yılında vokalde Hakan ile birlikte kendi adlarını taşıyan ilk albümlerini çıkarttılar.
Albümün yapımcısı Nezih Kılıçkını; NEPA Müzik Yapım ile birlikte albümü piyasaya sürdüler.
Albüm yurtdışında da tanıtılmak istendiği için tüm şarkı sözleri İngilizce idi. Albüme gelen
eleştiriler inanılmaz iyiydi. Herkes (tüm metalseverler) albümden 2şer- 3er tane alarak o
zamana kadar hiç önemsenmeyen bir kitle olan rock-metal camiasının ne kadar birbirine bağlı
ve içten olduklarını cümle aleme kanıtladılar. Ki bunu sadece albümü almakla değil; albümü
alıp kimseye vermemeleriyle de kanıtlamış oldular. Böylece kimse başkasından bir Pentagram
albümünün çekimini yapmamış oldu. Albümün ilk baskısı 5000 tane yapıldı ve gruptan Hakan
eline aldığı bir koli ile albümü daha vapurdan inip Akmar' a gidene kadar yarısını sattı!
Daha sonraki baskılarla albümün satışı 30 000 civarında olmuştur ve bu rakam gün geçtikçe
artmaktadır. Son yıllarda ise albümün cd olarak da basıldığını eklememiz gerekir aslında. Bu
albüm belki de Türkiye'ye metal yolunu açan albümdür çünkü albümün bu kadar çok satmasından
sonra Dr. Skull, Objektif, Akbaba gibi isimler albüm yapma fırsatını yakalayacaklardı. Zaten
eski bir Boom Müzik dergisine verdikleri röportajda da "Türkiye'de yapılabilecek en sert
müziği yapıp, daha yumuşak müzik türlerinin önünü açtık" dediler.
Speed metalin
sınırlarını zorlayan albümden "Rotten Dogs, Dimensions Of Death, Los Magandos, Powerstage"
gibi bir çok hit çıkmıştı. Özellikle "Powerstage" o zaman ki "bıçkın" Pentagram fanlarına
ithaf edilmiş ve kurulacak olan fan cluba bu isim verilmişti. Demin de dediğimiz gibi ilk
albümün çıkmasıyla tüm Pentagram Fanları'nı bir araya toplamak amacıyla bir fan club
kuruldu. Ve fan cluba ilgi çok büyük oldu.
Albümün kapağına gelecek olursak, kapak
için bir yarışma düzenlendi, yarışmaya 120 kapak resmi katıldı ve aralarından şu an albümün
kapağında olan sıkı bir suluboya çalışması seçildi. Kapak Tunç Örer isimli bir arkadaşımızın
çizimlerinden oluşuyordu. (Bu kapak yarışma bittikten 3 gün sonra filan gelmiş olmasına
rağmen elemanlar feci şekilde kapağı beğendiklerinden bu kapağı seçtiler.) Albümün çıkışıyla
o zamana kadar hiçbir metal-rock grubunun veremediği konserlere çıktılar. Çeşmeden,
Bodrum'a; İnci Sineması'ndan, Açıkhava'ya kadar bir çok konserde sahne aldılar. Fanlarıyla
o kadar bütünleştiler ki bunu ölümsüzleştirmek istediler.(Bu arada grubun bu konserlerden
birkaç da sabıkası olmuştu: İnci sinemasını yakıp, yıkıp bir daha kullanıma sürdürmemek
gibi
Bu o zamana kadar kimsenin yapmamış olduğu bir şeydi. Grup yine ilklere imza atmakla kalmıyor
aynı zamanda Türk Metal fanlarının ne kadar ateşli ve çılgın olduklarını kanıtlıyorlardı. Bir
de yasal bir albüm çıkartıp üstüne demo yapan ilk Türk grubu olarak da yine tarihe
geçiyorlardı. İlk albümde Hakan hem gitarı çalıyordu hem de vokal bu onun için gerçekten çok
zor oluyordu ve gruba bir vokalistin gelmesi kararlaştırıldı. Bu da Bartu Toptaş'dan başkası
değildi. Murat Net bu albümde yer almıyordu. İlk albümden sonra gruptan ayrıldı. Onun yerine
solo gitar işinde gerçekten çok ustalaşmış biri olan Demir Demirkan geldi.
Albümün
kapağı bu sefer basitti: Pentagram'ın o değişmeyen logosunun altında dikenli teller ve
ellerini mosh yapmış Pentagram fanları... Albümün teşekkürler listesi ilk albüme göre daha
kısaydı ve aynen şöyle yazıyordu: "Bizi seven ve destekleyen herkese çok çok teşekkür
ederiz." Bu albümde cover çalışmalara büyük yer verilmişti: Megadeth (Peace Sells), Sex
Pistols (Anarchy In The U.K.) ve Misfits (Some Kind A Hate). Albümde ilginç bir şey daha
vardı o da ilk albümü ellerine geçiren Kolombiya'lı bir rock programı, grubun ve bizim de
hala çözemediğimiz bir ağızla Pentagram'ı anlatıyorlar ve ardından da "Rotten Dogs" adlı
parçalarını çalıyorlar. Ne diyelim ilginç ama ne anlattıklarını çözeceğiz :=)) Albüm Trail
Blazer albümünün açılışı olan "Secret Missile" adlı parça ile son buluyor. Bu parçanın hepsi
o an tamamlanmamıştı ve sonunda "to be continue" deniyordu. Ve parçayı Ogün'ün o iğrenç
vokalinden dinlemek zorunda kalmadığım için bu halini çok daha fazla
beğenmekteyim.(AlperioN'un düşüncesi)... Bu albümdeki parçalar grubun Blue Jean ve Yamaha
ortaklığıyla düzenlenen "Bodrum Top Rock 3", "Lenetli Konser 1", "Pangaltı İnci Live"
konserlerinde kaydedilen parçalarıyla, 88'de kaydedilen "Trail Blazer Part 1", yeni
çalışması "Secret Missile" ve Colombia Radyo Show'da yayınlanan bir parçasından oluşuyor.
İkinci albümleri olan Trail Blazer 1992 yılında Nuclear Blast fiması tarafından
piyasaya sürüldü. Bu albümün çıkmadan önce Bartu gruptan ayrılıp İsveç'e gitti ve Bartu'nun
yerine vokale Ogün Şanlısoy geçti. Pentagram bu albümüyle birlikte kendine yeni ufuklar açmış
ve amatörlükten profesyonelliğe doğru hızlı bir şekilde yol almaya başlamıştır. Bu albümde
anlatılanlar Türkiye'deki birçok grubunda anlatmaya çalıştığı anateması savaşa hayır,
günümüzün dünyasının gittiği kötü yoldu. Bu da albümü üstün kılan bir başka noktaydı tabii
ki. Albümün çıkışından sonra birçok konser verildi ve Pentagram'ın fan kitlesi giderek
genişlemeye başladı. Bu arada Demir Demirkan 2 yıllığına Amerika'ya gitti. Ogün'de bir süre
sonra gruptan ayrılarak kendi solo alüm albümünü yapmak için çalışmalara koyuldu. Ogün'ün
yerine 1995 yılında grubun vokaline daha önce Cherokee ve Saw Dust gruplarında vokalistlik
yapmış olan Murat İlkan geldi. Murat ile birlikte grubun çekirdek kadrosuna bir eleman daha
dahil olmuş oldu. Tarkan, Hakan ve Cenk, Murat için "O artık bizden biri" diye konuşuyorlar.
Grubun üçüncü ve en ses getiren albümleri Anatolia 1997 yılında Raks Müzik tarafından
piyasaya çıktı. Bu albümle birlikte Pentagram Türkiye'de ve kendi çapında bir devrim
gerçekleştirmiş oldu. Albüm dediğimiz gibi bugüne kadar yaptıkları albümler arasında en ses
getiren albüm olmuştu. 2 yıllık sıkı bir çalışmanın ardından böyle bir alvüm piyasaya çıktı.
Bu albümde Pentagram ilk defa Türkçe sözlü parçalar yapmıştı ve albümde toplam 3 tane Türkçe
sözlü parça bulunuyordu.
Anatolia'nın soundu çok sertti tabii parçaların Türk
motifleri ile süslü olması da cabası. Murat'ı ilk kez bu albümde dinledik. Murat kendini
Pentagram dinleyicisine çok iyi kanıtladı ve o muhteşem vokaliyle grubu zirve denecek yere
taşıdı. Ne derler Rock ile gürültü arasında ince bir çizgi vardır işte Pentagram Anatolia
albümüyle o ince çizgiyi tutturmuştu. Anatolia albümü Pentagram'ın en çok satan albümü oldu:
70.000.
Albüm adından da anlaşıldığı gibi Anadolu'yu anlatıyordu. Pentagram bu
albümünde birçok popçu ile çalışdı ve bu yüzden de çok tepki aldı. Anatolia albümünde yer
alan birkaç parçaya klip çekildi fakat sadece Anatolia ve Gündüz Gece isimli parçaların
klipleri yayınlandı. Bu kliplerin yönetmenliğini Ömer Faruk Sorak yaptı.
Albümün
çıkmasından sonra Pentagram'da konserlerle boy göstermeye başladı. Pentagram 5 Temmuz
1997'de Harbiye Açık Hava Tiyatrosunda bir konser verdi ve yer yerinden oynadı. Pentagram
1998 yılında Açık Hava Tiyatrosu'nda yapılan bu konseri bir albüme çevirme kararı aldı ve
bunu yapdı da. Albümün ismini ise konserde bulunan fanlar belirledi: "Popçular Dışarı". Bu
konserde eski parçalara da yer verilmişti. Bir de cover vardı: Slayer - Black Magic. İtiraf
etmek gerekirse Pentagram bu parçayı Slayer'dan daha iyi yorumluyor. Tabii bunda Hakan
Utangaç'ın vokalide bir etki bence. Bu konser albümünün sahne performansı mükemmeldi. Murat
Pentagram ile birlikte ilk defa böyle bir ortama ateşli Pentagram Fanları'nın karşısına
çıkıyordu. Tabii konserde aksaklıklar da yaşanmadı değil, bir ara elektrikler kesildi. Bu
elektrik kesintisi "1000 In The Eastland" adlı parçadan sonra oldu. Ortam müthişdi. Murat bir
ara mikrofonu Hakan'a bıraktı ve Rotten Dogs Hakan'ın ağzından çıkan kelimelerle ve o süper
ritimle bütünleşerek bize yansıdı. Konsede yaklaşık 5000 izleyici vardı.
Popçular
Dışarı konserinden bir süre sonra grubun solo gitaristi Demir Demirkan gruptan ayrıldı. Grup
ile yaptığımız söyleşide sözü Demir Demirkan'a getirdiğimizde şu cevabı aldık: "Bizden
farklı bir tarzda solo albüm yaptı ve ayrıldı. Tabii herkesin kendine has bi tarzı vardır.
O'da kendi tarzını seçti". Demir Demirkan'ın yerine de Pentagram'da gitar teknisyenliği
yapmakta olan Onur Pamukçu geldi. Aslında Onur Pamukçu yeni çıkacak olan albüm için konuk
olarak Pentagram'a yardım amacıyla grupla birlikte çalacaktı ama bizim gördüğümüz kadarıyla
artık Onur'da Pentagram'ın bir üyesi. Onur'un da gruba dahil olmasıyla birlikte Pentagram
yeniden konser vermeye başladı ve Popçular Dışarı'dan ile başlayan konser serisine Bostancı,
Rock House ve Bodrum konserleri ile devam edildi. Kemancı'da "Dolunaylı Geceler" adı altında
5 konser vereceklerdi fakat konsere 2 gün kala yaşadığımız deprem bu konserlerin iptal
olmasına neden oldu.
Pentagram bu konserler ve albümlerden sonra durakladı derken, 17
Kasım 1999'da AGİT Zirvesi'ndeki üyeleri ve aralarında Clinton'ın da bulunduğu 62 devlet
başkanını Lütfü Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda "Gündüz Gece" ile coşturdu.
Sonrasında Pentagram bir EP çıkarmaya karar verdi. "Neden albüm değil de bir EP?"
diyeceksiniz şimdi hemen hatırlatalım. Sanırım 1999 sonu gibiydi ve tüm Rock camiasının
karalanmasına neden olan bir cinayet işlenmişti. Halk arasında "Satanist olayları" diye
geçiyordu. Bir kaç serseri yüzünden uzun saçlı, siyah giyen ve küpeli kişiler satanist ilan
edilmişti. Konuyu fazla dağıtmadan geri dönelim. Bu olaylardan en çok adı nedeniyle Pentagram
etkilenmişti ve bu yaşadığımız olaylara cevap olarak hemen bir EP çıkarmaya karar
vermişlerdi. Bu EP 5 parçadan oluşacak ve tamamı Türkçe olacaktı. EP içinde 2 tane de
entrumantel parça yer alacaktı. Hatta Radyo dinleyicileri özellikle de Maximum Rock
dinleyicileri hatırlayacaklar Güven Erkin Erkal Pentagram'dan Tarkan'ın katıldığı bir
program yaptı bu programda EP den de bir parça çalınmıştı: "BİR" program sırasında baya
eleştiri ve tartışmalara neden olmuştu. Elemanlarımızın askerliklerini de tamamlamalarıyla
EP'yi albüme çevirme fikri ortaya çıktı. Sonra da albümden iki albüme dönme kararı alındı.
Albümün bas gitar ve bateri kayıtları Yunanistan'da Sierra adında bir stüdyoda yapıldı.
Pentagram dünyanın en ünlü gruplarından Iced Earth ve grubun asistanları ile birlikte bu
stüdyoda çalıştı.
Pentagram'ın çıkaracağı albümlerden biri tamamıyla İngilizce sözlü
diğeri ise Türkçe sözlü olacaktı. İngilizce sözlü olan albüm Noise Records firması tarafından
çıkacak ve tüm dünyada satışa sunulacaktı. Yalnız Pentagram'ın ilk albümü çıkarışndan bu
yana yurt dışı için bir isim sorunu vardı. Yurt dışında Pentagram isimli başka bir grubun
olması sıkıntı yaratıyordu. Trail Blazer'dan Popçular Dışarı albümüne kadar bu böyleydi. Bu
albümlerin çıktığı zaman isme ufak bir ek yaparak olayı halletmeye çalıtılar ve grup o
zamanlar "The Pentagram" olmuştu. Ama artık değil çünkü grup yurt dışındaki ismini Mezarkabul
olarak belirledi. Mezarkabul (Pentagram)'ın "UNSPOKEN" adlı albümü 24 Eylül 2001 günü Noise
Records firması tarafından tüm dünyada satışa sunuldu. Albüm dünyanın ünlü en ünlü Rock
dergilerinden olumlu notlar aldı.
Pentagram Anatolia albümüyle Pentagra kendi
soundunu oturttu diyenler, bu albümü dinlediklerinde oturan bu soundun ne kadar da ilerilere
gittiğini gördüler. Artık bana göre Trash, Heavy, Hard diye sınıflandırdığımız müzik türleri
arasında Pentagram'da vardı.
Türkiye'deki albümün çıkışı ekonomik kriz vs. vs.
yüzünden hep ileri tarihlere atıldı. Ama en sonunda 14 Kasım Çarşamba günü Türkiye'deki
İngilizce albüm yani "UNSPOKEN" piyasaya çıktı. Albüm Böcek Yapım tarafından piyasaya
sürüldü, dağıtıcı firma ise Universal Müzik. Albümün çıkışıyla birçok Pentagram fanı
muradlarına ermiş oldular. Pentagram "Bir" adını verdiği ful Türkçe albümünü 13 Ağustos 2002
Salı günü Türkiye'de satışa sunarak "ne zaman turkçe albüm çıkartcaklar" sorusuna da bi
anlamda cevap vermiş oldu. Albüm yine Böcek Yapım tarafından piyasaya sürüldü, dağıtıcı firma
ise Universal Müzik oldu.
Ve bu adamlar bittiği gün ben ağlamaya başlamıştım :'(