Parti Bülteni mi, Gazete mi?

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
Gazetecilerin kendi görev tanımlarının dışına çıkıp yargıç gibi davranmaları yeni değil ama Ergenekon soruşturması kapsamında doruğa çıkmış bir alışkanlık.

Nitekim, dün üç gazete yayın yasağına uymadığı gerekçesiyle uyarıldı.

Star, Taraf ve Yeni Şafak gazeteleri bu süreçte verdikleri haberlerden dolayı soruşturmaya tabi.

Star ve Yeni Şafak militan gazeteler.

Parti bülteni gibi çıkıyorlar, önemli olan iktidarda olanı her koşul ve şartta aklamak onlar için.

"Büyük basın" terbiyesinden de gelmedikleri için bunun dengeli ayarını da bilmiyorlar, kendi söylemek istediklerini okurun gözünün içine sokuyorlar.

Yayın yasağına da uymayarak bizzat ortamın bulanmasına katkıda bulunuyorlar, dezenformasyon saçıyorlar.

Nitekim fişlenmelerin, parmakla gösterilen isimlerin merkezi de Yeni Şafak.

Aynı gazete İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek'i de birinci sayfasından çetenin elebaşları olarak yargılamakta hiç mi hiç sakınca görmedi.

Sekiz aydır ortada iddianame olmaması, bütün bu soruşturmanın bir farsa dönüşmesi de önemli değildi bu gazeteler için.

Roller birbirine girdi, gazeteciler görevlerini şaşırdılar galiba.

Ne dersiniz?

En dikkat çekici değişim Taraf'taydı.

AKP'nin kapatılmasını hazırlayan savcıyı hedef gösterdi Taraf öncelikle, hakkında suç duyurusunda bulundu.

Ergenekon kapsamında da bu minvaldeki yayınlarına devam etti. Gözaltına alınan isimleri "Çetenin sol kanadı" diye damgalamaktan çekinmedi, "Tehlikenin farkında mısınız" diye manşet attı.

İşin ilginci, tıpkı Fehmi Koru'nun insanları fişleyen yazıları gibi bir süre önce Taraf'ın yayın yönetmeni Ahmet Altan da köşe yazısında felaket haberciliği yapmıştı.

"Çok büyük şeyler olacak"

diye ipucu veren Altan, yaklaşan dalganın ne olacağını açıklamadı ancak hemen gözaltlarıyla bağlantı kuruldu. Altan sonra da sustu.

Bir yazarın böylesi bir süreçte susması mı yoksa bildiğini açıklaması mı doğru olur? Altan, bildiğini yazmalı mıydı yoksa "Bazı şeyler biliyorum" dediğiyle kalıp bulanık havaya katkıda mı bulunmalıydı?

Karar okurun.

Ama ben Taraf'ın yaratmaya çalıştığı saygınlığa da epey gölge düştüğünü düşünüyorum. Bir okurları olarak onlara kuşkuyla bakıyordum, maalesef kuşkularımı doğruladılar.

Üstelik Altan ailesiyle iktidarın arası kısa süre önce bozulmuştu, AKP'nin en büyük destekçisi olan ağabey-kardeş en sert muhalefete başlamıştı.

Galiba bizlerin bilmediği bir tür "uzlaşma" sağlandı bu süreçte.

Liberallerin gönlünü bir şekilde almış olmalı AKP; Taraf'ın manşetlerinin başka türlü bir okuması yok.

Neden böylesi taraftar oldular acaba?

İster istemez Taraf gazetesinin sermayesini düşünüyorum. Sadece kitap basan bir yayınevi koskoca bir gazetenin maliyetini, yüksek masraflarını tek başına karşılayabilir mi yoksa arkalarında başka bir finansal güç mü var?

Taraf, ilk gününden beri pek çok konuda okurunu aydınlattı ama en önemli meselenin üzeri hep kapalı kaldı. Üzerini böyle kapattıkları için de böylesi dönemlerde manşetlerini muğlak sermaye yapısı ekseninde okumanın yolunu bizzat kendileri açtı.

--------------------------------------------------------------------------

Terbiyesizi iyi tanıyalım

Kendisinin iki büyük terbiyesizliği oldu şu son günlerde. Bir kere TRT ekranına çıkıp Cumhuriyet Mitingleri' ne katılan halkı Ergenekon'la ilintilendirmesi bugüne kadarki günahlarının belki de en büyüğüydü.

Hayatta bugüne kadar hiçbir şey olamamasının, hep bir yere itilip kakılmasının ve adam yerine konulmamasının intikamını günümüzün iktidarına karşı kahverengi ruj sürerek göstermesinin daha itidalli bir uzantısı olabilirdi halbuki.

Eskiden de ciddiye alınmazdı, bir parodiydi ama şimdikinden daha düzgün bir parodiydi.

Keşke bu dönemi ranta çeviren ağabeylerinden üslup ve şıklık öğrenseydi. Kraldan çok kralcılık ve kaba bir ideoloji tetikçiliği yerine.

TRT spikeri nazikçe onu uyarıp iki olay arasında bir bağlantının kanıtlanmadığını söylerken de "Ben biliyorum, ben söylediysem doğrudur" diye o koltuğuna yapışmış kantin sosyoloğu havasını sürdürmesi daha da ayıptı.

Bir başkasının utancını onun adına yaşarsınız ya, hiç kimsenin kendini bu kadar alçaltamayacağını düşünüp onun adına yüzünüz kızarır ya...

Öyle bir andı izlemek. Maalesef, bu kadar dipte, bu kadar aşağıda yaşıyor bu canlı türü.

Benim için daha da büyük ayıbı şu oldu: Yazısının sonuna

"İnşallah 83 yaşındaki İlhan Selçuk'a gözaltında iyi bakılır. Aksi halde hükümetin üstüne kalır"

diye not koymuş.

Nedir bu, iyi niyetli bir temenni mi, hükümete karşı bir uyarı mı?

"Bir seri katilin güncesinden"

notlar mı?

İlhan Selçuk ve "üzerine kalır" kelimeleri nasıl aynı cümle içinde kullanılır?

Tam olarak anlatamamış olabilirim ama içten, samimi hiç değil. Sadece çirkin bir ifade.

Ben mesela

"Bedava yedikleri restoranlar Emre Aköz ve karısına iyi baksın, şişip patlarlarsa üzerine kalır"

yazarsam yakışık alır mı?

Oray Eğin - Akşam Gazetesi
 
Ulkemizde bagımsız bir yayın organınının bulunmaması cok acı. Basın yayın kuruluslarına bakıldıgında cok garip bir tablo cıkıyor ortaya. Herhangi bir siyasi gorusu savunmayan basın organı kalmamıs...
 
gazeteler parti bülteni olsa ne olur beee.

koskoca devlet parti teşkilatına dönmüşken gazetelerle dergilerle uğraşmak çok saçma geliyor bana
 
Geri
Üst