Ordu, yargı, CHP

Serdengeçti

Banned
Katılım
8 May 2007
Mesajlar
1,808
Reaction score
0
Puanları
0
Ordu, yargı, CHP

ANAYASA Mahkemesi’nin kararını alkışlamak veya eleştirmek mümkün. Ama kurumlara ve topluma yön veren tarihsel dinamiklere bakmak daha ufuk açıcıdır. Bu açıdan gözüken gerçek, ordu, yargı ve CHP’nin rejim konusunda benzer önceliklere sahip bir “tarihsel blok” oluşturduklarıdır.

Celal Bayar’ın Kayseri Cezaevi Günlüğü‘ne yazdığı 26 Ekim 1963 tarihli not ilginçtir:

“Anayasa Mahkemesi, ‘Yassıada Divanı’nın biraz daha mutedil devamından başka bir şey değildir...”

Bayar notlarında Yassıada’daki hukuk anlayışının Yargıtay’a da hâkim olduğunu yazar. Yassıada’daki İhtilal Mahkemesi’nin Yargıtay hâkimlerinden oluştuğunu, İhtilal Mahkemesi’nin Başkanı olan Salim Başol’un Anayasa Mahkemesi üyesi yapıldığını hatırlatır. Hakkında devam eden davalarda adalete nasıl güvenebileceğini sorar! (Sf. 151)

İlginçtir, o zaman Yargıtay, Celal Bayar’dan “Sayın” diye bahseden Zafer gazetesi yazarının mahkûm edilmesini onaylayacaktı!

Anayasa Mahkemesi de 27 Mayıs’ı eleştirmeyi suç sayacaktı! (K: 1963/83)

‘Tarihsel blok’

Bugünkü Türkiye’de ordu, yargı ve CHP arasında organik bir ilişkiyi vehmetmek bile zırvadır. Ama dünya görüşü ya da rejime ilişkin öncelikleri bakımından bu üç kurum arasında önemli fikri örtüşmeler var.

Tarihten geliyor bu...

Bundan başka bir “tarihsel blok” daha var: Terakkiperver ve Serbest Fırka’dan Demokrat Parti’ye, Adalet Partisi’ne, Özal’ın ANAP’ına, bugün AKP’ye uzanan ve halka dayanan, liberallerin de desteklediği bir tarihsel blok.

Özelleştirme kararlarına bakın, 312. ve 301. maddelerle ilgili tartışmalara bakın, 367 kararına bakın, parti kapatmalara bakın, Anayasa Mahkemesi’nin son kararına bakın: Birinci blok alkışlıyor, öbür blok, AKP ve MHP dahil, eleştiriyor!

İster sosyoloji diliyle merkez-kenar çatışması deyin. İster siyaset bilimi diliyle cumhuriyetçi-demokrat çatışması deyin. İsterseniz İdris Küçükömer, Erol Güngör, Şerif Mardin, Nilüfer Göle gibi daha ince analizler yapın.

Tablo budur! Sorun da budur!

Bu sebepledir ki sorun hukuki olduğu kadar siyasidir. Yargı kararları saf hukuki değildir, siyasi tercihi de içermektedir.

Modernleşme sürecinde

Ve devlet odaklı elitlerin beklentisinin aksine, modernleşme süreci geliştikçe demokrasi tartışması büyüyor. Çünkü şehirleşme, eğitim, meslekleşme gibi dinamiklerle “kenar”daki “faso fiso vatandaşlar” okuyarak, iş tutarak yükseliyorlar, “Merkez”de yer almak, eşit olmak istiyorlar. Bunun için demokrasiye, liberal değerlere sarılıyorlar.

Türkiye’de liberal aydınların politik bir güç haline gelmesinin sebebi bu sosyolojik dinamiktir.

Öbür “blok” bu gelişmeyi “Eyvah, kız büyüdü, laf dinlemiyor” diyen otoriter baba gibi, rejimin elden gitmesi sanıyor! “Laikliği özgürlüğe kıydırmamak” gibi içi boş şiirsel laflarla laikliği gittikçe daraltıyor! Piyasa ekonomisini, demokrasiyi, fikirlerin serbest rekabetini kısıtlamaya çalışıyor.

Halbuki bize çok benzeyen Fransız tecrübesi göstermiştir ki, cumhuriyet de laiklik de demokratikleşerek, liberalleşerek kapsama alanını genişletebilir; ancak o takdirde toplumsal enerji kavgadan gelişmeye yöneltilebilir. O zaman merkez-kenar duvarları kalkar; yargı da liberal demokrasiyi içine sindirir.

Bazen yol kazaları olsa da Türkiye’nin yolu oraya gidiyor, oraya gidecek.


Taha AKYOL/ Milliyet
 
Akp Ve Şeriatçılar Blog Oluşturcana Atatürkçü Olan CHP Türk Milletinin Şerefli Ordusu ve T.C nin Yargı Organı Blog Oluştursun..
 
“Sınırlıdır” ne demek?
“Sınırlıdır” demek, aslında “sınırsızdır” demektir de biz mi yanlış biliyoruz anlamını?
Lügatlara baktım, internette aradım, yok yok yok.. Hiçbir yerde “sınırlıdır” kelimesinin anlamı “sınırsızdır” diye gösterilmemiş..
Beni bu araştırmaya iten ne?
Anayasa Mahkemesi’nin son kararı.
Açtım Anayasaya, baktım, “Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişikliklerini esas açısından inceler mi, inceleyemez mi?” konusunun nasıl düzenlendiğine..
öyle ya, bir açık kapı olmalı ki, oradan kaçıp versinler bu kararı..
367’de kısmen vardı öyle açık bir kapı..
Kanunun lafzını aldığınızda, Anayasa Mahkemesi’nin yorumu doğru oluyordu. Ama maddenin gayesine uygun yorum yaptığınızda ise kararları yanlış oluyordu.
Anayasa Mahkemesi de, “Bana gaye lazım değil. Ben lafza bakarım” deyip verivermişti kararını..
Gerçekten de değiştirilmeden önceki Anayasa’nın 102. maddesine baktığınızda, şöyle deniliyordu: “Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir.”
Bu madde ilk toplantıyı mı düzenliyor, sonraki toplantıların toplantı yetersayısını mı düzenliyor, tartışmalı bir konu. Maddenin konuluş amacına baktığınızda, cumhurbaşkanı seçimini kolaylaştırmak için bu düzenleme yapıldığına göre, “367 sadece ilk toplantı için gereklidir” daha doğru bir yorumdu.. Ama Anayasa Mahkemesi tersi yönde karar verdi..
Her neyse o iş bitti.
Anayasa Mahkemesi verdi kararını..
Bitirdi işini..
Halk da verdi kararını, % 70 oranındaki evet oyu ile değiştirdi o maddeyi.. Ve o defter kapandı..
Peki önceki gün verilen kararın, haklı bir gerekçesi olabilir mi?
Mümkün değil..
Neresinden bakarsanız bakınız. Hiçbir çıkış yolu yok.. Değil mantıklı hukuk yorumlarını, dünyanın en kral laf cambazını getirseniz, Anayasanın 148. maddesinden, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği şekilde bir kararı mantıklı gösterecek bir anlam çıkartamaz..
Anayasanın 148. madde metni şöyle: “Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır.”
Anayasayı yapanlar demek ki, Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir hukuk dışı işlem yapma tehlikesini önceden sezmişler.. önceden çerçeveyi çizmişler ve şekil incelemesinin sadece üç ihtimale dayanabileceğini açık açık belirtmişler..
“Teklif ve oylama çoğunluğu..” bir de “ivedilikle görüşülememe” durumu..
Anayasa Mahkemesi ilerde açıklanacak gerekçesinde, büyük ihtimalle şöyle diyecek, “orada teklif kelimesi geçiyor ya... Biz de ‘böyle bir değişiklik teklif edilemez’ gerekçesinden yola çıktık!”
Kahkahalarla güler misiniz.. yoksa halimize ağlar mısınız?!.
Oradaki teklifin anlamı, “ve” bağlacı ile birlikte okumaya mecbur olduğunuz için, “teklif çoğunluğu” ile ilgilidir beyler bayanlar!
Yani değişikliği kaç kişi teklif etmiş, ona bakabilirsiniz siz!.
Anayasanın 175. maddesi; Anayasa değişikliklerinin, “üye tamsayısının en az üçte biri tarafından teklif edileceği”ni belirtiyor.. Bu sayı var mı/yok mu, işte ona bakabilirsiniz siz.. Yoksa, “teklifin içeriği, teklif edilebilecek bir madde midir, ona bakacağım” derseniz, Türkçe’nin t’sinden habersiz duruma düşersiniz..
Hoş, böyle yaptığınızda da zaten kimseye hesap verecek değilsiniz ama, bugünün yarını da var.. Bugün; “Nasıl olsa 9 üye bu görüşte.. Yargılanmamız için, bizim dışımızdaki üyelerin hepsinin oyu bile yetmiyor. Değil aleyhimizde karar almak, toplantı yapabilecek sayıları bile yok. O halde bize kimse dokunamaz.Bile bile yanlış karar versek bile, kimse bize dokunamaz” diye düşünüyor olabilirsiniz. Ama mahkemedeki bugünkü denge bozulduğunda, yapılan işlemin “kasten görevi suiistimal olduğu” tesbit edilip, “kasten yanlış karar veren 9 üye”nin de cezaevine atılması, hiç de ihtimal dışı değil..
Ne diyecekler o zaman, “Anayasadaki ‘sınırlıdır’ ifadesini göremedik” mi diyecekler?
Bu savunma ile kurtulabileceklerini mi sanıyorlar?
60 darbesini yapanlar, 82 darbesini yapanlar yargılanamadılar..
Ama 2008 darbesinin failleri, bence yargılanmaktan kurtulamayacaklar!

A.Karahasanoğlu
 
Dünyada kendi Anayasasını kendi Anayasa Mahkemesi ihlal eden çak tane Anaysa Mahkemesi vardır?

1.Türkiye

2.Türkiye

3.Türkiye
....
.....
....
.....
....
19789.Türkiye

......
......
 
Dünyada kendi Anayasasını kendi Anayasa Mahkemesi ihlal eden çak tane Anaysa Mahkemesi vardır?

1.Türkiye

2.Türkiye

3.Türkiye
....
.....
....
.....
....
19789.Türkiye

......
......


Var tabki. zannedersem MUZ cumhuriyetleride benzer şekilde yapıyor
 
Boşa serzenişler bunlar anayasanın 2 ve 4 üncü maddeleri çok açık değiştirilmesi bile teklif dahi edilemeyecek maddeler teklif edilip komisyonlarda görüşülüp oylanıp kabul edilmiştir yüce mahkemede gereken cevabı vermiştir.
Şimdi gelelim baş örtüsüne eğer bir kız öğrenci baş örtüsüyle okumak istiyorsa buna engel teşkil eden bir durum yokki ülkemizde aa olurmu sen nediyorsun saçmalama dediğinizi duyar gibiyim.
Anadolu üniversitesinin bütün fakültelerinde dışarıdan lisans eğitimi sağlanmıştır tek yapması gereken çalışıp sınavlara girip üniversite eğitimini tamamlamasıdır baş örtüsü ile sınavlara girmek için ek bir düzenlemede yapılabilir bunada chp başta olmak üzere hiç bir parti hayır demez zaten şu an dada sınavlara bu şekilde girilebilmektedir.
Ama asıl sorun üniversiteden sonra baş örtüsü ile bu kişinin mesleğini icra edememesidir.
Neden çünki ancak şeriat devletlerinde baş örtüsü ve kara çarşaf ile bir hakim bir doktor bir mühendis devlet kurumunda çalışan bir kişi mesleğini icra edebilir.
Bu ülke anayasada tanımlanan laik sosyal bir hukuk devletidir türkiyede olmaz arkadaşlar hiç kusura bakmayın.
 
Fettullaçı arkadaslar topic açmak zorundamı ?
Yoksa böyle bir emirmi verildi kendilerine?

Normalde bir cümleyle başka bir topicde ifade edilebilecek şeyleri tekrar tekrar önümüze koyuyorlar.
Yazdıkları şeyler hep aynı sadece nick ler farklı..
Atatürk ve cumhuriyet karşıtı yazılar ve yazarlar...
Kabak tadı verdi artık.Bence kendi yazılarınızı koysanızda bizde ne dediginizi bi ögrensek...
 
Ordu, Yargı CHP

bu nedemek

Orduyla yargı CHP nin arkasına geçmiş habire gaz veriyor.
 
CHP yanlısı eski Cumhurbaşkanı Sezer’in atadığı 9 Anayasa Mahkemesi üyesi de CHP görüşünde olduğu için, CHP’nin açtığı dâvalar hep kabul görüyor. Sandıkta kazanamayan CHP egemenliğini yargı vasıtasıyla kuruyor

Sezer + AYM= CHP
 
meyve veren ağaç taşlanır
 
Geri
Üst