Onlar için 'millet'in hiç önemi yok!

T

Banned
Katılım
8 May 2006
Mesajlar
3,665
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun

Dün de yazdım; bir insanın “eylem” ve “söylem”lerinde, “aidiyet”lerinin büyük rolü vardır... Kişinin “dini inancı” veya “ideolojik görüş”leri söylemlerine de yansır, eylemlerine de... çünkü hiçbir insan “et ve kemik”ten ibaret değildir!.. Hiçbir insan, “ot” da değildir... Elbette, her insan bir “ruh” sahibidir, bir “görüş” sahibidir... Görüş ve düşüncelerini oluşturan da “durduğu yer”dir!.. İnsan “nerede” duruyorsa, “hangi pencere”den bakıyorsa, “oradan görüneni” görür!.. Meselâ, “gecekondu penceresi”nden bakan bir adamın gördükleri farklıdır, “plazaların penceresi”nden bakan bir adamın gördüğü farklı!..
Aynen bunun gibi; olan-bitene “devlet” veya “rejim” penceresinden bakanın görüşü farklıdır, “millet” penceresinden bakanın farklı!.. Zaten öyle olmasaydı; yani herkes “aynı pencere”den baksaydı, ortada “görüş farklılığı” da olmazdı, “parti farklılığı” da!..
Şüphe yok ki; bugünkü “siyasi görüş farklılıkları”nın temelinde; CHP"nin “devlet” ve “rejim” penceresinden bakması, AK Parti"nin de; “devlet millet için vardır” düsturundan hareketle “millet” penceresinden bakması yatmaktadır!..

KIZILIRMAK SUYU TARTIŞMASI

Şimdi, gelin bu iki görüş farklılığının, günümüz Türkiyesi"nde nasıl tezahür ettiğini “iki örnek”le açıklayalım.
Efendim, malûmlarınız olduğu üzre, geçen yıl İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, Türkiye"nin birçok şehrinde “kurak bir yaz” yaşandı...
Evet, “susuz yaz” yaşadık!..
“Irmak”lar kurudu, “baraj” ve “göl”lerdeki su seviyesi oldukça düştü.
İstanbul ve Ankara belediyeleri, “halkın susuzluktan kırılmaması” için çeşitli tedbirlere başvurdular!..
İstanbul Belediyesi “Melen Suyu”nu devreye sokarken, Ankara Belediyesi de “Kızılırmak Suyu”nu getirmeye çalışıyor!..
Gelin görün ki;
ODTü Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut, Kızılırmak Suyu"nun Ankara"ya getirilmesine karşı çıkmış ve dün demiş ki;
“Şehir suyunda arsenik yok ama Kızılırmak"ta tehlikeli oranda, limitin iki katı arsenik var!.. Şu ana kadar Ankara"nın suyuna arsenik ulaşmamış. Cuma günü barajdan üç ayrı yerden analiz yaptık, üçünde de limitin iki katı arsenik var.”
Ural Akbulut, ayrıca demiş ki;
“Ankara Büyükşehir Belediyesi hiçbir zaman ODTü"den su analizi istemedi. Bize ispat etmeleri gerekir. Etmedikleri takdirde halkı aldatmaktan, hem de bizim adımıza aldatmaktan dolayı yasal işlem başlatmak zorundayız.”
Akbulut"un iddialarını cevaplayan ASKİ Genel Müdürü Kamil Kılıç ise, Ankara"ya Kızılırmak"tan getirilen suyun son derece sağlıklı olduğunu, çeşitli kurumlar tarafından yapılan “analiz”lerle de bu durumun kanıtlandığını belirterek;
“İsteyen her türlü sivil toplum kuruluşu ya da çeşitli odalar Kızılırmak suyunun tahlilini rahatlıkla yaptırabilir” demiş ve eklemiş:
“Kızılırmak suyuna ODTü tarafından yapılan su tahlili de bunlar arasında yer alıyor. Kimya Mühendisleri Odası, ODTü çevre Mühendisliği Bölümü"ne Kızılırmak suyunun tahlilini yaptırmış... çeşitli internet sitelerinde ve basında yer alan bu analiz raporlarına, biz de kurumun bazı yayınlarında yer verdik... Kızılırmak suyunda insan sağlığını tehdit eden ne ağır metal, ne de arsenik gibi herhangi bir oluşum söz konusudur. ODTü, kurum olarak yasal bir girişimde bulunacaksa biz de gereği neyse yaparız.”
Gördüğünüz gibi, Kızılırmak Suyu konusunda “iki farklı görüş” var...
ODTü Rektörü “arsenikli” diyor,
ASKİ Genel Müdürü “temiz” diyor!..

CHP KüRSüSü"NDE BİR REKTöR!
Hemen söyleyelim; ASKİ Genel Müdürü Kamil Kılıç, bana göre “millet”i düşünmektedir... Bütün çabası, “milletin susuzluktan kırılması”nı önlemek içindir!..
Ben buna inanıyorum.
Ama aynı inancı, “ODTü Rektörü” için dillendirmem mümkün değil!.. Ben, ODTü Rektörü Ural Akbulut"un, bu olaya “insanî” veya “bilimsel” pencereden değil, “ideolojik pencere”den baktığına inanıyorum!..
Bana öyle geliyor ki;
Ural Akbulut için, “Ankaralının susuz kalması”nın ve insanların “susuzluktan kırılması”nın hiçbir önemi yoktur!..
önemli olan;
Melih Gökçek ve onun şahsında AK Parti"nin “hüsran” yaşaması ve önümüzdeki “mahalli seçim”leri kaybetmesidir!..
çünkü eğer;
Kızılırmak Suyu ihtiyacı karşılar ve Ankara “susuz bir yaz” geçirmezse, Ankara yine “AK Parti yönetiminde kalmaya” devam eder!..
Bu da, CHP için “yıkım” demektir!..
Diyeceksiniz ki;
“Akbulut"un CHP ile ilgisi ne?”
İlgisini, siz de gayet iyi biliyorsunuz...
Hatırlarsınız;
Meslek liselerindeki adaletsizliğe de son verecek olan YöK Yasa Tasarısı"nın kanunlaşmasını engellemek için, bir grup öğretim üyesi 10 Mayıs 2004"te cüppeleriyle Meclis"i basmıştı... öğretim üyelerine en büyük destek 28 Mart seçimlerinde halka rağmen siyaset yaptıkları için, sandıkta tokat yiyen CHP"lilerden gelmişti...
Cüppeli öğretim üyelerini TBMM"ye sokan CHP"liler, grup salonlarını öğretim üyelerine açmışlar, öğretim üyeleri de “Altıok” önünde şov yapmıştı!..
Yukarıdaki fotoğraf, 10 Mayıs 2004"te TBMM"deki CHP Grup Salonu"nda çekilmişti... Kürsüde cüppesiyle konuşan zat, ODTü Rektörü Ural Akbulut idi!.. Arkasında ve önünde ise CHP"nin Altıok amblemi!..

İŞLERİ-GüçLERİ MİLLETİ KORKUTMAK!

Bir öğretim üyesi ki;
Kamuoyuna “böyle bir fotoğraf” verirse, ben onun “bilimsel” düşünebileceğine inanamam... Bir rektör, eğer “CHP kürsüsü”nde konuşuyor, CHP"nin “Altı Ok”lu ambleminin önünde poz veriyorsa ve hele de milletin “adaletsizlik ve zulüm” olarak gördüğü “katsayı eşitsizliği”nin aynen devamını istiyorsa; “böyle bir kafa”dan çıkan ve çıkacak her görüş “CHP"nin menfaatine” demektir!..
Ama, “milletin menfaatine” değil!..
Ortada, “hafızalara kazınan böyle bir fotoğraf” varken, Rektör Akbulut"un “Kızılırmak Suyu” konusundaki sözlerinin “bilimsel” olabileceğine asla ve kat"a inanmam!..
Bay Akbulut, Kızılırmak suyuna “analiz” yaptırdıklarını iddia ediyor... Eğer varsa bir analiz, hiç şüpheniz olmasın ki, bu “biyolojik” bir analiz değil, “ideolojik bir analiz”dir!..
Ankaralıları “arsenik”le korkutuyorlar ki, bir daha AK Parti"ye oy vermesinler!..
“CHP"nin taktiği” de hep bu değil midir?..
Hep “öcü”ler ve “korku”lar üretip, milleti sindirmediler mi bugüne kadar?!?..
Hiç kuşkunuz olmasın ki;
“CHP"nin arka bahçesi”nde, “bilim” değil “siyaset” üreten Ural Akbulut"un, Kızılırmak Suyu"na uyguladığı “ideolojik analiz”le, Anayasa Mahkemesi üyelerinin “başörtüsü”ne uyguladıkları “hukuksal(!) analiz” arasında hiçbir fark yoktur!..
Her ikisi de, “millet hilafına”dır!..
Yani, millet ne olursa olsun;
Yeter ki “CHP ve laiklik” yaşasın!..
Gerisi fasarya!..

OKTAY EKŞİ"DEN TüRKçE EZAN TEKLİFİ!
Yazının başında da dedim ya; söylem ve eylemlerde “aidiyet”ler büyük rol oynar!..
Her kim söylerse söylesin, “söylenen söz” elbette önemlidir!.. Ama o “söz” kadar, “sözü söyleyen” de önemlidir!..
Meselâ, “Anayasa Mahkemesi"nin kararı ne kadar övülse yeridir” sözünü söyleyen, “Sarı çizmeli Memedağa” olsa, pek önemsenmez!.. Ama aynı sözü Hürriyet"in başyazarı Oktay Ekşi söylerse, önem derecesi artar!..
Peki; “İslâm"ın emri” olan “başörtüsü”ne “serbestlik” getiren Anayasa değişikliklerini “yok hükmünde” sayan Anayasa Mahkemesi"nin kararını Oktay Ekşi niye alkışlar ve niye “ne kadar övülse yeridir” diyerek destek verir?..
Bu sorunun cevabını bulabilmek için “geçmiş”e bir yolculuk yapmak ve Bay Ekşi"ye “yön” veren “aidiyet”leri irdelemekte fayda var!..
Bildiğiniz gibi;
Bay Oktay Ekşi, şu anda “kanunlar nezdinde herhangi bir hükmî şahsiyeti olmadığı” için “illegal” olan Basın Konseyi"nin başındadır!..
Kendisi, aynı zamanda “Kanlı 27 Mayıs Darbesi”ni gerçekleştiren “cuntacılar” tarafından “Kurucu Meclis”, bir diğer ifadesiyle “Temsilciler Meclisi” üyeliğine getirilmiştir!..
“Kanlı 27 Mayıs Darbesi”nin birçok sebebi var... Bu sebeplerden biri de, CHP tarafından “Türkçeleştirilen” ezanın, Demokrat Parti tarafından “Aslî Dil”ine kavuşturulmasıdır!..
Evet, DP"ye yapılan ve merhum Menderes"i idama götüren “darbe”nin en büyük sebeplerinden biri de, “Ezan"ı aslî diline kavuşturmak”tı!..
Oktay Ekşi, ta o zamandan beri “Ezan”ın, dolayısıyla “İslâm"ın aslî dili”ne karşıdır!..
Şu anda “başyazı” yazdığı Hürriyet gazetesinin 23 Şubat 1961 tarihli sayısı da bu karşıtlığın “belge”sidir!..
Efendim, 23 Şubat 1961 Perşembe günkü Hürriyet"in haber başlığında görüldüğü gibi, “Türkçe Ezan"la ilgili kanun teklifi hazır”dır!.. 24 Şubat 1961"de de Meclis Başkanlığı"na verilecektir!..
Peki, “Türkçe Ezan” teklifini hazırlayanlar kimlerdir?..
Hürriyet"teki haberi aynen sunuyorum:
“Temsilciler Meclisi üyelerinden İlhami Soysal, İlhan Esen ve altı arkadaşı, ezanın Türkçe okunmasını temin maksadiyle bir kanun tasarısı hazırlamışlardır. Millî Birlik Komitesi üyelerinden Kurmay Albay Sami Küçük de teklife imza atacağını va"detmiştir. Kanun teklifi yarın başkanlığa verilecektir.”
Haber, şöyle devam ediyor:
“İlhami Soysal ile birlikte kanun teklifine imza koyan Altan öymen, ömer Sami Coşar, İsmet Giritli, Ziya Müezzinoğlu, Selami Savaş, Oktay Ekşi ve İhsan Esen hazırladıkları (...)”
Neymiş, neymiş?!?..
Aralarında Oktay Ekşi"nin de bulunduğu İlhami Soysal ve arkadaşları, Meclis"e bir teklif vermişler ve demişler ki;
“Ezan, Türkçe okunsun!”
Söyleyin Allah aşkına;
“Kanlı 27 Mayıs darbesi”ne destek veren ve o darbecilerin hazırlattığı “anayasa”ya imza atıp, “Türkçe Ezan” konusunda “kanun teklifi” hazırlayan bir adam, bugünkü “Yargıçlar Darbesi”ne destek verip, onların kararını övmez mi?..
“Aidiyet”ler, işte bu kadar önemlidir!..
Bu aidiyetlerin ortak özelliği,
“Milleti sevmemek”tir!..
Şekil 1 A"da görüldüğü gibi!..


O sözler, "kinaye" imiş!
Dünkü yazımda; CHP Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi ile AK Parti İstanbul Milletvekili Alaattin Büyükkaya arasında TBMM Komisyonu'nda geçen diyaloğu aktarmıştım...
Hamzaçebi, sözkonusu konuşmada, "Biz ne dersek, Anayasa Mahkemesi o yönde karar verir"' mealinde sözler sarfediyordu...
Yazı üzerine, sayın Akif Hamzaçebi telefonla aradı...
Sonra da, konuşmanın geçtiği "TBMm tutanakları"nı gönderdi.
Komisyondaki tartışmalar hayli uzun... Tutanaklarda da görülüyor ki, Hamzaçebi, gerçekten de "Tabiî ki, yani biliyorsunuz... Biz ne dersek Anayasa Mahkemesi ona göre karar veriyor" şeklinde bir söz sarfetmiş...
"Ama" diyor, Hamzaçebi; "Ben, o sözü bir kinaye olarak söyledim... Bu sözlerin kinaye olduğunu Başkanvekili sayın Altan Karapaşaoğlu da onayladı... Ama sayın Büyükkaya bunu farklı yönlere çekti!"
"Cevap hakkı"na saygımdan dolayı, sayın Akif Hamzaçebi'nin açıklamasına yer vermek, benim görevim... Ancak, şunu eklemeliyim: "Söylenen söz" kadar, o sözün "nasıl anlaşıldığı" da önemlidir!..
Sayın Hamzaçebi, o sözler "kinaye idi" diyor!.. Ona bakarsanız, CHP"li önder Sav da, "Hac aleyhindeki sözleri" için, "şaka" demişti!..
Demek istediğim şu: Ortalık "kinaye" ve "şaka"(!)lardan geçilmez oldu!..

Hasan KARAKAYA
VAKİT
 
arkadaşlar türkçe ezan size niye bukadar batıyor anlamış değilim?
 
bilim adamlarından iyi bilecekler ya suyun zararlı olup olmadıgını :D

kanserojen maddler cok fazla o suda, melih gokcek yine gozumuze baka baka sırıtıyor.

bu arada Atatürk zamanında Türkçe ezan okunuyordu, arapçasının anlamını kaç kişi biliyor sanki ezanın ama Türkçe olursa herkes anlar, anlayarak dua eder.neden anlaşılmasını istemiyorlar onu anlamış degilim.
 
bilim adamlarından iyi bilecekler ya suyun zararlı olup olmadıgını :D

kanserojen maddler cok fazla o suda, melih gokcek yine gozumuze baka baka sırıtıyor.

bu arada Atatürk zamanında Türkçe ezan okunuyordu, arapçasının anlamını kaç kişi biliyor sanki ezanın ama Türkçe olursa herkes anlar, anlayarak dua eder.neden anlaşılmasını istemiyorlar onu anlamış degilim.

CEVAPLAR
A) DEVLETİN HIFZISIHHA KURUMU DÜN AÇIKLAMA YAPTI : ANKARANIN SUYU AB NORMALARINDA
B) ATATÜRK ZAMANINDA EZAN ARAPÇA OKUNURDU. O DEDİĞİNİZ İNÖNÜ ZAMANIDIR
C) TÜM MÜSLÜMAN DÜNYA ÜLKELERİNDE EZAN ARAPÇA OKUNUR
Bilgilerinize
 
CEVAPLAR
B) ATATÜRK ZAMANINDA EZAN ARAPÇA OKUNURDU. O DEDİĞİNİZ İNÖNÜ ZAMANIDIR
C) TÜM MÜSLÜMAN DÜNYA ÜLKELERİNDE EZAN ARAPÇA OKUNUR
Bilgilerinize

Atma din kardeşiyiz.İşte gerçek:

TÜRKÇE EZANIN ÖYKÜSÜ

Gençler bilmez, bir zamanlar Türkiye'de minarelerden "Tanrı Uludur" diye Türkçe ezan okunurdu.

Üstelik bu uygulama öyle kısa da sürmedi.

1932 yılından 1950 yılına kadar tam onsekiz sene, Türkiye'de insanlar Türkçe ezanla namaz vaktini öğrendi.

Daha sonra, Ikinci Dünya Savaş'ının bitimiyle başlayan "Soğuk Savaş" döneminde bütün Batı Dünyası'nı kapsayan "Anti-komünizm" mücadelesinde ön plana çıkarılan dinci yaklaşımlar, içerde de çok partili siyasetin iktidara getirdiği Demokrat Parti'nin Atatürk Devrimlerini sorgulayan tutumuyla bütünleşti ve ezan yeniden Arapça okunmaya başlandı.

Altan Öymen Değişim Yılları adıyla ikinci cildini çıkardığı anılarında, pek çok ilginç olayla birlikte bu deneyimin öyküsünü de ayrıntılı olarak anlatıyor: (ss.483-496)
Türkçe ezan okunması konusu Meşrutiyet dönemindeki bazı aydınlar tarafından da dile getirilmişti.

Bu özlemi Ziya Gökalp şöyle şiirleştirmiş:

"Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur.
Köylü anlar manasını namazdaki duanın
Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kuran okunur
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüda'nın
Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın."

Atatürk 1932'de, önce Türkçe ezan okunmasının dinen caiz olup olmadığını tartıştırıyor ve caiz olduğu belirleniyor.

Bunun üzerine içlerinde Hafız Burhan, Sadettin Kaynak, Hafız Nuri gibi dönemin önemli hafızlarının bulunduğu bir komisyon kurularak ezanın Türkçe çevirileri yapılıyor ve hangisinin ahenginin daha uygun olduğu tartışılıyor.

Kabul edilen metin şöyle:
"Tanrı uludur;
Şüphesiz bilirim, bildiririm:
Tanrı'dan başka yoktur tapacak,
Şüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı'nın elçisidir Muhammed
Haydin namaza, haydin felaha
Namaz uykudan hayırlıdır."

Diyanet Işleri Başkanlığı 18 Temmuz 1932 tarihli bir genelge ile bu metni bütün camilere bildiriyor ve ezan Türkçe okunmaya başlıyor.
Öymen, öykünün bundan sonrasını ve yaşanan ilginç olayları da son derece tatlı bir dille anlatıyor.

Pek çok ilginç olay yaşandıktan sonra, Demokrat Parti 1950 yılında iktidara geliyor ve ilk iş olarak ezanın yeniden Arapça okunmasını sağlıyor.

Bu arada Menderes ve arkadaşları bir sıkıntı yaşamışlardır:
Atatürk'e bağlılığıyla bilinen ve çok partili rejime geçilirken Ismet Inönü'ye Atatürk Devrimleri konusunda dikkatli olma sözü vermiş olan Celal Bayar buna ne diyecektir?

Öymen, bunu da o dönemin Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı olan Nihat Reşat Belger'in ağzından aktaran Nadir Nadi'ye dayanarak şöyle anlatıyor:
Cumhurbaşkanı Bayar'ın başkanlığında toplanan hükümet Arapça ezan yasağının kaldırılmasını tartışmaktadır:
Bayar bir ara soruyor:
"Arkadaşlar, kararımızla Atatürk'ün ruhu muazzep olmaz mı?"

Buna Belger yanıt veriyor:
"Büyük zaferimiz üzerine Atatürk'ün ruhu o kadarcık kusuru bize bağışlar efendim!"

Bunun üzerine Bayar yatışıyor ve toplantı neşeli bir havada sürüyor.
Bugünlerde yaşanan bilgi ve tarih kirlenmesi, daha doğrusu "kirletilmesi" ortamında Öymen'in kitabı, gerçekleri öğrenmek isteyenler için bulunmaz bir fırsat.

Kaynak: AYDINLANMA - EMRE KONGAR


Bakalım Kur'an da ayetler ne diyor, bugün yobazlar islam dinini nasıl tahrip ediyorlar. Önce Akp' ye fevkalade uyan bir sure ile başlıyorum
MÜNÂFİKÛN SÛRESİ
2. Ayet; Onlar yeminlerini kalkan olarak kullanıp insanları Allah'ın yolundan uzaklaştırırlar. Yaptıkları bu iş ne kötü bir iştir!
3. Ayet; Çünkü onlar önce inandıklarını iddia ettiler, sonra inkâra gittiler. Bu sebeple kalpleri mühürlendi. Artık onlar hakkı anlamazlar.
4. Ayet; Onları gördüğünde kalıpları kıyafetleri senin hoşuna gider, onları beğenirsin. Konuştuklarında sözlerine kulak verirsin. Gerçekte ise onlar, âdeta duvara dayatılan, ruhsuz kütüklere benzerler. İçleri boş, ödlek olduklarından çıkan her sesten pirelenir, her yeni haberi kendi aleyhlerinde sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah belalarını versin onların! Nasıl da hakikatten vazgeçiriliyorlar.




3 mart 2004; Tayyip Erdoğan: "Evet, bir zamanlar dini istismar ettik" diyor.
İslam dinini kullanarak dini siyasete alet eden ve insanları kandıran bu parti aynı zamanda kendileriyle de tezat düştüler.
Zinayı suç olmaktan çıkaran onlar değil mi?
Domuz etini kasaplık et kapsamına almadı mı?
Eşcinsellere dernek kurma hakkı vermedi mi?
Yakında AB yasaları gereği eşcinsellere evlilik hakkı yasası da geliyor.
Düne kadar yahudi, ABD ve AB düşmanıydılar, şimdi onlardan üstün hizmet ödülü alıyorlar, icazet alıyorlar, yasaları onların istekleriyle çıkarıyorlar. Karşılıksız teslim.... YOLA DEVAM....

Özellikle de 4. Ayeti tekrar okumanızı tavsiye ederim.


Din arapça icra edilmeli mi? Yoksa sakıncalı mı? İlk önce şeytanın, Allahın huzuruna çıkıp asilik yaptığı konuşmayla başlayalım.
Şeytan aynen şöyle söylüyor
" Yemin olsun, onları (insanları) mutlaka saptıracağım, kuruntulara / hurafelere / ümniye' ye (anlamını bilmeden okumak) iteceğim." Nisa suresi, 119
Buyrun, hodri meydan, açın da okuyun. (Anlamını bilmeden okumaya ümniye denir, Kur' anda çok yerde geçer) Bugün halkımız anlamını bilmeden sureleri, duaları okuyor ama ne denildiğini anlamıyor bile.
Bunun üzerine Kur' an, Maun suresi şöyle yazar:
"Ne dediğini anlamadan namaz kılanlara veyl olsun!" (Lanet olsun)
Hz. Muhammed'e gelerek Kur' an ı kureyş lehçesiyle okuyamayanlara kendi kabile lehçeleriyle okunabileceğini Hz. Muhammed bizzat kendileri bildirmiştir. (bknz; Ebu Davud, vitr 22; Nesai, ittifah 37 syf)
Buhari der ki; "Araplar nasıl ki kendi lehçeleriyle okuyorlar ve bu caizdir, o halde diğer milletler de kendi dillerinin lehçeleriyle okuyabilirler"
30. Rum suresi, 22. ayet şöyle: "Sizin DİLİNİZİ ve RENGİNİZİ (ırkınızı) ben yarattım"... O zaman biz Türkleri de o yarattı, buna bir itiraz var mı? O zaman niye kendi ırkımıza ait olan dil ile yapmıyoruz ibadeti?
Elin gavuru dedikleri bile ibadetini kendi diliyle yaparken biz niye arap'ın diliyle yapıyoruz. Türk bu kadar aşağılık mı? Türk'ün özü hani nerede!!!
14.sure olan İbrahim suresinin 4.ayeti;
Cenab-ı Allah: "Hangi kavme peygamber göndermişsek o kavmin dili ile gönderdik" demekte.
Ve 120.000 kavme peygamber gönderildiği biliniyor zaten.Yani herkes kendi diliyle dini icra ederken biz niye arapça!
44. sure olan Dühan suresi 58. ayet;
Ey peygamber, biz bu kur'an'ı senin dilinde göndermemizin sebebi anlattığın zaman anlamalarında (araplara) kolaylık olsun diyedir.
5. Ha mim;
Biz sana bu Kur'an' ı manasını anlasınlar diye senin lisanınla gönderdik
26. sure olan Şuara suresi 199 ve 200. ayet;
Ey peygamber, eğer biz sana bu Kur'an' ı yabancı bir dil üzerinden gönderseydik, belki Araplar iyi anlamayacak ve inanmayacaklardı.
41. Fussilet suresi, 44. ayet;
"Ey peygamber, eğer biz sana bu Kur'an' ı yabancı bir dil ile gönderse idik, niçin kendi dilimizle anlatılmadıki anlaya idik diyeceklerdi . Dil yabancı, geldiği millet ise arap milletidir" diyeceklerdi.
Kur'an' da bu dini kesinlikle arapça yapacaksınız diye bir şey yok. Yüce Allah'ın adalet, hoşgörü anlayışında böyle bir şey zaten olmaz. arapçayı üstün gören yobaz tayfasıdır arkadaşlar, Allah değildir bunu söyleyen, bu böyle biline.
Dikkatinizi çekti mi bilmem; Kur'an ın en baştaki suresi Fatiha'dır ama namaza başlarken Fatiha'dan bile önce sadece arapça bir "DUA" olan "SUBHANEKE" okunuyor. Resmen cahillik ve arap milliyetçiliği. Sübhaneke' yi Allah yollamadı, ayet değil, sadece insanların çıkardığı bir dua. Fatiha'ya bile üstün tutulur mu hiç?
Hz.Bilali Habeşi'nin ilk okuduğu ezan şimdiki gibi değildir, zaman içinde son arapça şeklini almıştır. Demek ki değişip, Türkçe de olabilir. Zaten hadis/ayet içermiyor ki. Bir Kur'an değil yani. İnsanları iflah olmaya çağırıyor. Ezan okunurken "Aman ezan okunuyor müziğin sesini kıs, yattığın yerden kalk, düzgün otur" derler... Bakın şuna aşırı dikkat edin. Saygıdan dolayı düzgün otur, müziği kıs derler. Peki neye saygı? Arapçaya mı? Ezanda bir hadis veya ayet okunmuyor ki. Müziğin sesini kısarsın çünkü bulunduğun yerde belki biri namaza gitmek ister ama müzik yüzünden ezan sesini duyamaz, onu engellemiş olursun. Bütün hadise bu.
42.Şura suresi, 14.ayet: "Size ilim geldikten sonra aranızda haddi tecavüz edip fırkalara bölmeyin" emri var.
Hadi bakalım, tarikatlar, mezheplar, şeyhler, Fethullahçılar, Süleymancılar, Nurcular, Adnancılar, Nakşibendiler!!! Ne diyeceksiniz buna? Yahu Peygamberimizin yaşadığı SAADET DEVRİ'nde bile bunların hiç biri yoktu. Zaten yasak da bunlar. Herkes farklı birinin peşinde, kimsenin dini taktığı yok yahu, başka amaçları var bunların. Şafiler de müslüman, hanefiler de. Ama şafiler de kan akması abdesti bozmazken, hanefiler de bozuyor.
Bugün iran' da günde 3 vakit namaza giderler. Türkiye' de ise 5 vakit... Suudi Arabistan' da ise hemen hemen farzları kılarlar. Araplar cuma namazını iki rekat kılar bir saat hutbe dinlerler. Bizde ise rekat sayısı 16...
Her şey çelişki. Niye? Çünkü cahil halkımız maalesef ibadetini kendi dilinde yapmıyor, hiç bir şey anlamıyor. Bu sebeple de olur olmaz her şeye inanıp, imamların, hocaların ıvır zıvırların peşinde koşuyor. İnsanın vicdanını en iyi yönlendiren DİN ise ve TÜRK halkı kendi dinini bile kendi diliyle icra edemiyorsa gel bu ülkeden kalkınma bekle... Yükseliş bekle. Adam sende, daha ibadetini bile beceremiyorsun ki, anlamıyorsun ki bişey!
İşte anlaşılıyor mu şimdi, yüceler yücesi, şanlı, büyük "GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK" ümüzün dinimize kazandırmak istediği çağdaşlığı, mantığı. O' nu hep din düşmanı gösteren mollalar okuyun bunları okuyun. Kur'an ne emretmiş ise ATATÜRK hep onları uygulamak istedi.
HZ.Muhammed bir hadis te "Ne ki aklımıza uygundur, işte o bizim dinimize de uygundur" Aynı şeyi islam tarihini çok iyi okuyup, araştıran MUSTAFA KEMAL ATATÜRK de söylemekte. Kur'anın hemen her sayfasındaki ayetlerde ise "akıl ediniz, aklınızı kullanınız, ANLAYIP öğüt alınız, DÜŞÜNÜNÜZ, ve fikir edininiz" denmekte. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK' ün istediği de buydu işte. "İnanan değil düşünen toplum"... Her duyduğunuza inanmayın, anlayın, aklınızla hareket edin demiştir ulu önderimiz...Yok onun gibisi yoookkk!!!
İstanbul Vaniköy'e adı verilen Vani Mehmet Efendi(Bir din adamıdır), devrin padişahına şu dilekçeyi vermişti; "Kur'an müslümanın kanun kitabıdır, bizim millet bunun anlamını bilmediğinden günahlar ileri geliyor, Kur'anın Türkçeye çevrilmesinde emriniz gerekmekte"... O devirdeki kafa bu devirde hala yok!!! Herkes şeyhlerin, imamların peşine düşünce, her kafadan farklı ses çıkınca Türk islam medeniyetleri birbirine düştü, gericiliğe sürüklendi. Her şeyi bizden öğrenen sonradan görme Avrupa bu boşluktan yararlanıp ilerleme kaydetti. Halbuki, Hristiyan engizisyon mahkemelerinde, "Dünya yuvarlaktır" diyenleri idam ediyorlardı. Avrupa bu kadar gericiyken, islam medeniyetleri o zaman Kur'an da yazan" Ay ve güneş menzillerinde belli hesaplara göre seyr ettikleri, gece gündüzün böylece meydana geldiği" konusunda çalışıyorlardı. Şimdi onlar her şeyi bizden öğrenip ilerlerken biz hala olduğumuz yerde sayıyoruz, yazık...
Sen padişaha halifelik verirsen, o da siyasete alet ederse dini, uydurma fetvalar yayınlar, kelleler istenir, muskalar, safsatalar, mezhepler, tarikatler derken din bu hale gelir tabii.

Ekberali'den alıntı
 
Bugün iran'da değil ezan namaz bile farsça kılınmakta, Kur'an farsça okunmaktadır...Tüm İslam ülkelerinde ezan arapça dır çünkü islam ülkelerinin büyük bölümü arap ülkesidir ve arapça konuşulur.
 
ATATÜRK ZAMANINDA EZAN ARAPÇA OKUNURDU. O DEDİĞİNİZ İNÖNÜ ZAMANIDIR


Sallama.Araştır öyle gel...
 
Bugün iran'da değil ezan namaz bile farsça kılınmakta, Kur'an farsça okunmaktadır...Tüm İslam ülkelerinde ezan arapça dır çünkü islam ülkelerinin büyük bölümü arap ülkesidir ve arapça konuşulur.

İran gibimi olalım diyo birileri :hhmanD
Herneyse İran ve Türkiye Müslümanları (Şia-Ehli Sünnet) Arasındaki 77 farkı öğrendiğiniz vakit tekrar bi yorumunuzu görmeyi çok isterim sedatpınar
 
ATATÜRK ZAMANINDA EZAN ARAPÇA OKUNURDU. O DEDİĞİNİZ İNÖNÜ ZAMANIDIR


Sallama.Araştır öyle gel...

TERBİYESİZ VE SEVİYESİZCE SOKAK AĞZI KELİMELER KULLANMA ACİZLİĞİ YAKIŞIYOR SİZE GALİBA
SİZİ TERBİYEYE DAVET EDİYORUM.
FORUMDAKİ DİĞER MESAJLARIMA BAKARSANIZ SEVİYESİZLİKTEN UZAK KALMAYI İSTEDİĞİMİ YAZMIŞIMDIR.
 
arkadaşlar türkçe ezan size niye bukadar batıyor anlamış değilim?

ne demek batıyor sen böle mi konuşarak tartışıyorsun şimdi burda sana kalksa biri küfür etse yönetici ne yapacak hakediyorsun biraz daha saygılı ol düzgün konuş kahvemi kardeşim burası ? kimse seviyesini düşürmesin arkadaşlar daha sakin kırıcı değil yapıcı olmaya çalışın kocaman adamlarsınız biz mi diyelim nasıl konuşmanız gerektiğini
 
Arkadaşların tarih dersine çok teşekkür ederiz de öğrenmek için bir sualimiz olacak.
Ezanın Türkçe çevirisi yapılmış ve 18 sene okunmuş halinde Türkçe olmayan bir kelime vardır:
FELAH

Ey türk dil tarih ve coğrafyasına yön veren ermiş kişiler!!!
Bu kelimenin Türkçe karşılığı yokmudur?

Eğer var ise neden minarelerden Türkçe karşılığı okunmamış,seda edilmemiştir?

Bizimkisi nacizane bilgisizlik.Yoksa öküzün altını deştiğimizden değil...
 
arkadaşlar türkçe ezan size niye bukadar batıyor anlamış değilim?

şu ezanı Türkçeye çevirmeye çalışanların kullanıcı adları yabancı oluyor ya :hhmanD

etrafta o kadar cafe,shop,bar vs. yabancı kelime varken Ezan-ı Şerifin arapça okunması mı sana batıyor?

kullandığın kelimelere dikkat et bazılarının ağzından duyunca hoşuna gitmeyebilir!
 
arkadaşlar türkçe ezan size niye bukadar batıyor anlamış değilim?


Turkcemizle Ezan...

Tanri uludur Tanri uludur
Tanri uludur Tanri uludur

Suphesiz bilirim ve bildiririm: Tanri�dan baska yoktur tapacak

Süphesiz bilirim ve bildiririm: Tanri�dan baska yoktur tapacak

Süphesiz bilirim, bildiririm: Tanri�nin elcisidir Muhammet

Süphesiz bilirim, bildiririm: Tanri�nin elcisidir Muhammet

Haydi namaza, haydi namaza
Haydi felaha, haydi felaha

Tanri uludur, Tanri uludur
Tanri'dan baska yoktur tapacak

Bir dinleyin hele asagidaki linkten:
http://www.youtube.com/watch?v=JKlRtcFv3Qc

kaynak:http://turkceezan.com/

sana uyarmı bilmem ama bize uymaz türkçe ezan

ATATÜRK ZAMANINDA EZAN ARAPÇA OKUNURDU. O DEDİĞİNİZ İNÖNÜ ZAMANIDIR


Sallama.Araştır öyle gel...

Türkçe ezan uygulamasına geçiş [değiştir]

1931 yılının Aralık ayında, Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle dokuz hafız, Dolmabahçe Sarayı’nda ezanın ve hutbenin Türkçeleştirilmesi çalışmalarına başladı.

Kur'an’ın Türkçe tercümesi ilk kez 22 Ocak 1932 tarihinde İstanbul’da Yerebatan Camii’nde Hafız Yaşar (Okur) tarafından okundu. Bundan 8 gün sonra, 30 Ocak 1932 tarihinde ise ilk Türkçe ezan, Hafız Rıfat Bey tarafından Fatih Camii’nde okundu. 3 Şubat 1932 tarihine denk gelen Kadir Gecesi’nde de, Ayasofya Camii’nde Türkçe Kuran, tekbir ve kamet okundu. 18 Temmuz 1932 tarihinde Diyanet İşleri Riyaseti, ezanın Türkçe okunmasına karar verdi. Takip eden günlerde, yurdun her yerindeki Evkaf Müdürlüklerine Türkçe ezan metni gönderildi. 4 Şubat 1933 tarihinde, müftülüklere ezanı Türkçe okumalarını, buna uymayanların kati ve şedid (kesin ve şiddetli) bir şekilde cezalandırılacaklarını bildiren bir tamim gönderildi.

evet sallama ...araştır öyle gel
KAYNAK:http://tr.wikipedia.org/wiki/Türkçe_Ezan

HA BİRDE SENİN YOLDAŞIN Vtnsvr SENİN MESAJINDAN ÖNCE VERMİŞTİ EZANIN TARİHİNİ SENDE OKUMADAN BASMIŞSIN TEŞEKKÜR BUTONUNA,SİZLERDE OKUMADAN TEŞEKKÜR BUTONUNA BASIYOSUNUZ YA BİRBİRİNİZİN KOMİK OLUYOSUNUZ VALLAHA:) :) :) :) :)(iş olsun işte destek veriyoruz sanıyorsunuz ya. bir birbirinize karşı borçlu hissediyorsunuz galiba kendinizi basın birbirinizin teşekkür butonlarına hahahahahaha)
 
İran gibimi olalım diyo birileri :hhmanD
Herneyse İran ve Türkiye Müslümanları (Şia-Ehli Sünnet) Arasındaki 77 farkı öğrendiğiniz vakit tekrar bi yorumunuzu görmeyi çok isterim sedatpınar

İran kurban olsun benim vatanıma .Burası Türkiye Cumhuriyeti kimse gibi olmayacak.Bu vatanın ATATÜRK ilkeleri var bunlar yeter.
Ben şii ile ehli sünnet farkını çok iyi biliyorum İncibus.Dikkatli okursanız ben;

TÜM MÜSLÜMAN DÜNYA ÜLKELERİNDE EZAN ARAPÇA OKUNUR
diye iddialı bir sözcük kullanan birine cevap verdim orada.Tüm islam ülkelerinde ezan arapça değil diye.....
Benin bilgimden önce kendi dikkatinizi ölçün siz.
Selametle.....
 
1. olarak İnci değil incubus olcaktı

2. olarak sana daha fazla bişey yazmıycam kaç aydır incubusla incibus arasındaki farkı anlatamadığım birisine ben daha ne anlatabilirimki :hhmanD

Ya anlamak istemiyosun ya anlıyamıyosun-ki ikiside kötü bi durum
 
1. olarak İnci değil incubus olcaktı

2. olarak sana daha fazla bişey yazmıycam kaç aydır incubusla incibus arasındaki farkı anlatamadığım birisine ben daha ne anlatabilirimki :hhmanD

Ya anlamak istemiyosun ya anlıyamıyosun-ki ikiside kötü bi durum

Seda ile sedat arasındaki fak kadar bariz değil incibus.siz onu anladığınız gün bende onu anlayacağım.Başkada cevap yazmayacağım....
 
Geri
Üst