- Katılım
- 23 May 2010
- Mesajlar
- 10,583
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Tayyi mekân; mekân degistirmek anlamına gelmektedir. Üç sekli vardır:
Nefs Tayyi Mekânı
· Ruh Tayyi Mekânı
· Fizik Vücut Tayyi Mekânı
Nefsimizin elektron devir sayısı, fizik vücudumuzun elektron devir sayısının yarısı kadardır.
Ayrılabilmesi için bu devir sayılarının esitlenmesi lâzımdır. Iste gerçek uykuya ulastıgımız
zaman parçasının belki tek bir saniyelik bir bölümünde, nefsin elektron devir sayısı artar;
fizik vücudun devir sayısı azalır ve ikisinin dengeye geldigi anda, nefs vücuttan
tereyagından kıl çeker gibi ayrılır.
Bu neye benzer?
Bir kamyon düsünün, bir de özel araba düsünün. Özel arabanın sürati iki yüz kilometre
olsun, kamyonun yüz kilometre. Eger kamyonun hızını yüz elli kilometreye çıkartırsanız,
öteki arabanın hızını yüz elli kilometreye indirirseniz, ikisi yan yana giderken; herhangi bir insanın, birinden ötekine geçmesi, sokakta yürüyormus gibi bir kolaylık arz eder; çünkü iki
araba aynı hızla ve yan yana gidiyordur. Birinden ötekine geçmek hiçbir problem
göstermez. Yani; Kim nefs tayyi mekânı yaparsa, kim uykuya dalarsa; uykuya daldıgı
anda, onun nefsi vücudundan derhâl ayrılır.
Tayyi mekânın yasanması ise, bu ayrılıgın uyanık olarak gerçeklestirilmesidir; yani kisinin
aklı nefsini kumanda etmeye baslar ve nefs, fizik vücuttan ayrıldıgı zaman, akıl tamamen
nefsi kontrol altında bulundurur.
Artık akıl, fizik vücudu kumanda etmemektedir. Fizik vücudun elektron devir sayısı, nefs
kendisinden ayrıldıgı an, tekrar eski haline döner. Nefsin elektron devir sayısı da fizik
vücuttan ayrıldıgı an, derhâl kendi elektron sayısına döner ve böylece nefs, baska bir
âlem olan zahirî âlemde, yani kendisine ait olmayan bir âlemde, sonsuz hızla hareket
etmek imkânının sahibi olur.
Insan her gece rüya görür. Bazı insanlar da rüyalarında uçarlar. Uçanlar, aslında
uykularında tayyi mekânı yasayanlardır; ama onlar hiçbir zaman tayyi mekân yaptıklarının
farkına varamazlar. Sadece rüyalarında, bir hayal âleminde uçtuklarını düsünürler. Oysa
ki rüyamızın çok az bir bölümü hariç asagı yukarı bütünü gerçektir. Bu âlemde cereyan
etmeyen, baska âlemlerde cereyan eden bir güzel yolculugu, her seferinde yasarız. Iste
söz konusu olan sey, bunun bilincinde olmaktır. Ne zaman bilincinde olursak, o zaman
yasadıgımız sey artık rüya degildir; tayyi mekândır.
Nefs, vücuttan ayrıldıgı an fizik vücut derhâl uykuya dalar. Akıl artık fizik vücudu kumanda
etmemektedir. Nefsi kumanda etmektedir. Fizik vücudu idare eden nedir? Otomatik
kontrol sistemleridir. Midemizi, bagırsaklarımızı, kalbimizi, akcigerlerimizi bütün organlarımızı çalıstıran otomatik kontrol müesseseleri, artık onları kontrol altına
almıslardır. Bu sistemlerin her biri sünnetullahın bir baglantısını ifade eder.
Sünnetullah, bütün sistemleri kontrol altında tutan, Allah’ın sonsuz bilgisayar sistemidir.
Allah’ın sonsuzlugu, bütün âlemleri kapsamıstır. Kur’ân-ı Kerim diyor ki: "Allah’ım, Senin
Rahmetin ve ilmin her seyi kusatmıstır" . Iste sonsuz ilim sahibi olan Allah, bu ilminden bir
parçayı insanlara da vermistir. Insanlar nefs, ruh ve fizik vücut tayyi mekânı yapacak
seviyeye ulasabilirler. Nefs tayyi mekânında, vücuttan ayrılan nefs baska bir âleme gider.
Fizik vücutla nefsin arasında, baslarını birbirine baglayan bir kordon vardır. Allah’ın
yarattıgı bu kordon, nereye kadar giderse gitsin, ne kadar sonsuz uzaklara giderse gitsin
hiç kopmaz. Allah herseye kaadirdir. Eger baska insanların kordonları birbirleriyle
karsılassa biri ötekine hiç dokunmadan birbirinin içinden geçerler. Bir gün basınızın
üzerindeki kordondan nefsinize baglandıgınızı göreceksiniz. Iste nefs tayyi mekânı
yaptıklarını iddia eden budistler diyorlar ki: “Bu kordonlar göbekten birbirine baglıdır”.
Bunun külliyen yalan oldugunu kesinlikle söyleyebiliriz. Baska bir sey yasıyorlarsa, biz
onları bilemeyiz. Ama bildigimiz, yasadıgımız nefs tayyi mekânı, basımızdan, fizik
vücudumuzun basından nefsimizin basına bir kordonun uzatıldıgını göstermektedir. Bu
kordon, sonsuza kadar uzayabilen bir nesnedir ki; hiç bir nefsi baska bir vücuda
ulastırmaz. Baska bir vücudun bir nefsi kendisine mâl etmesi veya buna benzer bir olay,
hiçbir sekilde mümkün degildir.Iste böyle bir dizaynda, nefsimizin diledigimiz yere, düsündügümüz yere birkaç saniyede
ulastıgını görüyoruz. Ve gittiginiz yerlerde, eger insanlar sizi görmüyorlarsa bilin ki nefs
halindesiniz. O yasadıgınız da zahirî âlemdir. Zahirî âlemde hiç kimse normal
standartlarda, nefsi görmez. Insanların arasında gezersiniz; ama sizi kimse görmez.
Dünyadasınız; ama siz uyudugunuz esnada gündüzü yasıyorsunuz. O zaman dünyanın öbür tarafındasınız, diger yarım küresindesiniz ve günesin oldugu taraf gecenin oldugu
taraftan daima farklı ve dünya döndügü için devamlı sekil degistiriyor.
Öyleyse nerede sartlar fizik degilse orada bilin ki; nefsiniz bu âlemdedir. Ama bir de
sartların fizik oldugu bir âleme gideceksiniz. Sizden evvel olanların yasadıgı berzah âlemi.
O zaman bardagı tutabiliyorsanız, içindekini içebiliyorsanız oradasınız, berzah
âlemindesiniz. Sizden evvel ölmüs olan kisilerin nefslerinin kıyâmete kadar yasayacagı
yerdesiniz. Berzah âlemi, nefslerimize göre fizik olarak yaratılmıstır. Bütün insanların
nefsleri öldükten sonra mutlaka oraya gider, orada yasantılarını devam ettirirler. Kıyâmet
gününe kadar orada yasamakta devam ederler. Iste nefslerinizin o gittikleri yerde,
sonsuz hızını devam ettirebilmek için Allah, nefslere küçücük bir degisiklik yaptırır.
Nefslerin yapılarında yaptıgı degisiklikle nefsimizin karsıt elektronlarının devir sayısını,
elektron devir sayısının ötesine geçirir. O zaman berzah âleminde de sonsuz hızla
hareket söz konusudur. Nefsler bu âleme ulastıkları zaman tekrar yapı degisikligine
ugrarlar. Isık duvarı üzerinden geçerken, iki âlem arasındaki ve bizim âlemimizde normal
bir nefsin standartlarında gelirler.
Alıntı.
Nefs Tayyi Mekânı
· Ruh Tayyi Mekânı
· Fizik Vücut Tayyi Mekânı
Nefsimizin elektron devir sayısı, fizik vücudumuzun elektron devir sayısının yarısı kadardır.
Ayrılabilmesi için bu devir sayılarının esitlenmesi lâzımdır. Iste gerçek uykuya ulastıgımız
zaman parçasının belki tek bir saniyelik bir bölümünde, nefsin elektron devir sayısı artar;
fizik vücudun devir sayısı azalır ve ikisinin dengeye geldigi anda, nefs vücuttan
tereyagından kıl çeker gibi ayrılır.
Bu neye benzer?
Bir kamyon düsünün, bir de özel araba düsünün. Özel arabanın sürati iki yüz kilometre
olsun, kamyonun yüz kilometre. Eger kamyonun hızını yüz elli kilometreye çıkartırsanız,
öteki arabanın hızını yüz elli kilometreye indirirseniz, ikisi yan yana giderken; herhangi bir insanın, birinden ötekine geçmesi, sokakta yürüyormus gibi bir kolaylık arz eder; çünkü iki
araba aynı hızla ve yan yana gidiyordur. Birinden ötekine geçmek hiçbir problem
göstermez. Yani; Kim nefs tayyi mekânı yaparsa, kim uykuya dalarsa; uykuya daldıgı
anda, onun nefsi vücudundan derhâl ayrılır.
Tayyi mekânın yasanması ise, bu ayrılıgın uyanık olarak gerçeklestirilmesidir; yani kisinin
aklı nefsini kumanda etmeye baslar ve nefs, fizik vücuttan ayrıldıgı zaman, akıl tamamen
nefsi kontrol altında bulundurur.
Artık akıl, fizik vücudu kumanda etmemektedir. Fizik vücudun elektron devir sayısı, nefs
kendisinden ayrıldıgı an, tekrar eski haline döner. Nefsin elektron devir sayısı da fizik
vücuttan ayrıldıgı an, derhâl kendi elektron sayısına döner ve böylece nefs, baska bir
âlem olan zahirî âlemde, yani kendisine ait olmayan bir âlemde, sonsuz hızla hareket
etmek imkânının sahibi olur.
Insan her gece rüya görür. Bazı insanlar da rüyalarında uçarlar. Uçanlar, aslında
uykularında tayyi mekânı yasayanlardır; ama onlar hiçbir zaman tayyi mekân yaptıklarının
farkına varamazlar. Sadece rüyalarında, bir hayal âleminde uçtuklarını düsünürler. Oysa
ki rüyamızın çok az bir bölümü hariç asagı yukarı bütünü gerçektir. Bu âlemde cereyan
etmeyen, baska âlemlerde cereyan eden bir güzel yolculugu, her seferinde yasarız. Iste
söz konusu olan sey, bunun bilincinde olmaktır. Ne zaman bilincinde olursak, o zaman
yasadıgımız sey artık rüya degildir; tayyi mekândır.
Nefs, vücuttan ayrıldıgı an fizik vücut derhâl uykuya dalar. Akıl artık fizik vücudu kumanda
etmemektedir. Nefsi kumanda etmektedir. Fizik vücudu idare eden nedir? Otomatik
kontrol sistemleridir. Midemizi, bagırsaklarımızı, kalbimizi, akcigerlerimizi bütün organlarımızı çalıstıran otomatik kontrol müesseseleri, artık onları kontrol altına
almıslardır. Bu sistemlerin her biri sünnetullahın bir baglantısını ifade eder.
Sünnetullah, bütün sistemleri kontrol altında tutan, Allah’ın sonsuz bilgisayar sistemidir.
Allah’ın sonsuzlugu, bütün âlemleri kapsamıstır. Kur’ân-ı Kerim diyor ki: "Allah’ım, Senin
Rahmetin ve ilmin her seyi kusatmıstır" . Iste sonsuz ilim sahibi olan Allah, bu ilminden bir
parçayı insanlara da vermistir. Insanlar nefs, ruh ve fizik vücut tayyi mekânı yapacak
seviyeye ulasabilirler. Nefs tayyi mekânında, vücuttan ayrılan nefs baska bir âleme gider.
Fizik vücutla nefsin arasında, baslarını birbirine baglayan bir kordon vardır. Allah’ın
yarattıgı bu kordon, nereye kadar giderse gitsin, ne kadar sonsuz uzaklara giderse gitsin
hiç kopmaz. Allah herseye kaadirdir. Eger baska insanların kordonları birbirleriyle
karsılassa biri ötekine hiç dokunmadan birbirinin içinden geçerler. Bir gün basınızın
üzerindeki kordondan nefsinize baglandıgınızı göreceksiniz. Iste nefs tayyi mekânı
yaptıklarını iddia eden budistler diyorlar ki: “Bu kordonlar göbekten birbirine baglıdır”.
Bunun külliyen yalan oldugunu kesinlikle söyleyebiliriz. Baska bir sey yasıyorlarsa, biz
onları bilemeyiz. Ama bildigimiz, yasadıgımız nefs tayyi mekânı, basımızdan, fizik
vücudumuzun basından nefsimizin basına bir kordonun uzatıldıgını göstermektedir. Bu
kordon, sonsuza kadar uzayabilen bir nesnedir ki; hiç bir nefsi baska bir vücuda
ulastırmaz. Baska bir vücudun bir nefsi kendisine mâl etmesi veya buna benzer bir olay,
hiçbir sekilde mümkün degildir.Iste böyle bir dizaynda, nefsimizin diledigimiz yere, düsündügümüz yere birkaç saniyede
ulastıgını görüyoruz. Ve gittiginiz yerlerde, eger insanlar sizi görmüyorlarsa bilin ki nefs
halindesiniz. O yasadıgınız da zahirî âlemdir. Zahirî âlemde hiç kimse normal
standartlarda, nefsi görmez. Insanların arasında gezersiniz; ama sizi kimse görmez.
Dünyadasınız; ama siz uyudugunuz esnada gündüzü yasıyorsunuz. O zaman dünyanın öbür tarafındasınız, diger yarım küresindesiniz ve günesin oldugu taraf gecenin oldugu
taraftan daima farklı ve dünya döndügü için devamlı sekil degistiriyor.
Öyleyse nerede sartlar fizik degilse orada bilin ki; nefsiniz bu âlemdedir. Ama bir de
sartların fizik oldugu bir âleme gideceksiniz. Sizden evvel olanların yasadıgı berzah âlemi.
O zaman bardagı tutabiliyorsanız, içindekini içebiliyorsanız oradasınız, berzah
âlemindesiniz. Sizden evvel ölmüs olan kisilerin nefslerinin kıyâmete kadar yasayacagı
yerdesiniz. Berzah âlemi, nefslerimize göre fizik olarak yaratılmıstır. Bütün insanların
nefsleri öldükten sonra mutlaka oraya gider, orada yasantılarını devam ettirirler. Kıyâmet
gününe kadar orada yasamakta devam ederler. Iste nefslerinizin o gittikleri yerde,
sonsuz hızını devam ettirebilmek için Allah, nefslere küçücük bir degisiklik yaptırır.
Nefslerin yapılarında yaptıgı degisiklikle nefsimizin karsıt elektronlarının devir sayısını,
elektron devir sayısının ötesine geçirir. O zaman berzah âleminde de sonsuz hızla
hareket söz konusudur. Nefsler bu âleme ulastıkları zaman tekrar yapı degisikligine
ugrarlar. Isık duvarı üzerinden geçerken, iki âlem arasındaki ve bizim âlemimizde normal
bir nefsin standartlarında gelirler.
Alıntı.