Nefis Yenilmesi Gerekli Koca Bir Düşman…
Şeyh Saduk (r.a.) bir grup ravi vasıtasıyla İmam Ali’den (a.s.) şöyle naklediyor. Resulullah (s.a.a) bir seriye gönderdi ve onlar geri döndüklerinde şöyle buyurdu:
“Aferin küçük cihadı yerine getirip de büyük cihadın üzerinde baki kalanlara. Denildi ki; Ey Allah’ın Resulü! Büyük cihad nedir? Hazret, “nefis ile yapılan cihattır. En güzel cihad insanın gönlünün içindeki nefsiyle yaptığı cihattı.(1)
AÇIKLAMA
“Seriye gönderdi”: Seriye beş kişiden başlayarak dört yüze kadar oluşan orduya denir.
“Nefisle cihad” :Yani sürekli olarak onunla savaşmak, dediklerine uymayarak haramlardan kaçınıp Allah’a itaat etmek. Sürekli muşarete, murakebe ve muhasebe halinde olmak. Kendi nefisini hesaba çekmektir, acaba bu ticaretten hangi tarafın kazançlı çıkacağını düşünmek, nefsin içinde bulunan hayvani, yırtıcı sıfatlardan zahmetlere katlanarak ve büyük çabalar harcayarak kurtulmaktır.
Allah’ı Teâlâ onca yeminden sonra şöyle buyuruyor: “And olsun ki kim özünü iyice temizlemişse kurtulmuştur ve ant olsun ki kim, özünü kirletmişse ziyana girmiştir.”(2)
“Gönlü’nün içindeki” : İlk bakışta bu cümleden nefsin somut olduğu anlaşılıyor çünkü onun için belirli bir yer belirtilmiştir. Lakin kesinlikle bu cümleden nefsin somut olduğu anlaşılmaktadır. Burada maksat yakınlığın nedenli olduğudur.
Nefsin soyut olduğu hususta kimsenin şüphesi yoktur bunun için birçok akli, semavi kitaplardan, ve rivayetlerden kanıtlar belirtilmiştir. Ayrıca ariflerin içsel şuhudları, mukaşifeleri, sırri belirtileri buna bir delildir.
ŞERH
Bu hadiste de belirtildiği gibi, cihadlar içerisinde en güzeli ve en üstünü insanın kendi nefsiyle savaşmasıdır. Allah böyle insanları doğru yola ulaştıracağını söylüyor: “Bizim için cihad edenleri yolumuza sevk ederiz, şüphesiz Allah iyilik edenlerle beraberdir.” (3)
Öyleyse her insan için en önemli şey kendi nefsi ile cihad etmesidir, nefsine her zaman dikkat etmelidir, onu geçici dünya lezzetlerinden,Allah’tan alıkoyan her şeyden sakındırmalıdır, gün boyu yapmış olduğu bu işlerin hesabını “muhasebe” ederek sormalıdır.
Bu hal ve hareketlerini,hatta hiç bir şey ile değiştirilmeyecek kadar önemli olan nefesini dahi kontrol altına almalıdır. İnsanın bir nefesi nice ilahi rahmet kapılarını yüzüne açılmasına yahut kötülük, fesat, geçiçi haram lezzetlerin peşinden koşarak sonsuz azabı kazanmasına sebep olabilir.
Akıllı insan en önemli sermayesini hiçbir zaman boş yere harcamaz.
Kul sabah erkenden kalkar kalkmaz nefsinin farkında olmalıdır, ona dikkat ederek şöyle demeli : “ Ey nefs en değerli sermayem ömrümdür, her geçen gün biraz daha kaybediyorum. Bu gün yeni bir gün, Allah’ın bana yeniden ihsan ettiği, en güzel nimeti, eğer bugün benim canımı alacak olsa,sen dünyaya dönmeyi arzulayacaksındır. Sırf daha güzel amel yapabilmek için, bir gün dahi olsa bile salih amel için dünyaya döneyim diye yalvaracaksın.
İşte bak Allah sana bir gün daha izin verdi bu dünyaya yeniden gönderdi. Sakın,sakın olan bu günü boşa harcayasın, önünde sadece yirmi dört saatlik bir süre vardır. Bak hadiste ne güzel buyuruyor: her gün kula yirmi dört tane hazinenin müjdesini veriyoruz her hazine başka bir hazineye açılıyor. Onun içinde nurdan güzel ve Salih amelleri görecek ve o saatlerde yapmış olduğu amelleri gördükçe bütün cehennem ehlinin azabının acısını unutturacak bir sevince ulaşacaktır. Birden diğer bir hazine açılacak oysa kaprakaranlık…
Bu günahı işlediği , Allah’a itaat etmediği saatlerdir , bu esnada bütün cennet ehli verilse hiçbir nimetten hoşlanmayacağı bir üzüntüye kapılacaktır.Diğer bir hazine açıldığında ise onu boş görecek , bu hiçbir iş yapmadığı , uykuda olduğu saatlerdir. Bu saatlerimi neden iyi değerlendiremedim , Kemal’e ulaşmak için neden daha çok çaba harcamadım diye çok kederlenecektir.Böylelikle bütün geçirdiği saatler gösterilecektir.
Öyleyse nefsim bu günü iyi değerlendirmelisin.
Bütün saatleri güzel ve hayırlı amellerle doldurmalısın. Asla bu hazineleri günahlar ile doldurma ve hatta boş bile bırakma… Büyük ve yüce makamları elden kaçırmadan tembellikten kurtul yoksa sonradan iflas etmiş tacirler gibi her zaman keşkelerin olacaktır ve son pişmanlığın sana bir faydası olmayacaktır. Böyle pişmanlıklardan Allah’a sığınırım.
Bil ki, insanın nefsi iki güç arasına sıkıştırılmıştır.
Şehvet ve akıl. Şehvet sayesinde insan bedensel ve hayvansal isteklerini gidermeye çalışır; yemek yemek, cinsel ilişki, kazanmak, üstün olmak gibi hep geçici ve çabuk son bulan temayüller gibi.
Akıl sayesinde, güzel sıfatları kazanmak, gerçek bilgilere ulaşmak, sonsuz mutluluğu kazanmak arzusundadır. Allah Kuran’da bu iki yola şöyle deyiniyor; “Ve onu her iki yola ilettik.”(4) “Biz onu doğru yola ilettik şimdi ister şükreden olur veya nankörlük eden.”(5)
Eğer şehvetini akılının kontrolüne alırsan büyük bir kurtuluşa erişmişsin demektir ve eğer tam tersi olursa, aklını şehvetinin kontrolüne bırakırsan onun her istediğini yerine getirmeye çalışırsan bil ki; büyük bir ziyandasın ve geleceğin en büyük acıları, hüsranları ve felaketleri seni bekliyor demektir.
Ey azizim! Sen varlık âleminin en güzel örneği ve seçilmiş tek olgususun, bütün âlem sende özetlenmiştir. Soyut, somut, madde ve basit bütün varlıklar sende toplanmıştır, sen bu küçük bedeninle sonsuz bir âlemsin. Müvahhidlerin efendisi Hz.Ali’nin buyurduğu gibi:
Dertlerin devası sende görsene
Bütün dertlerin meşesi senden bilsene
Küçük mü zannettin kendini bir bak
Büyük âlem sende gizli bunu bilsene
İnsan’ın içsel güçlerine biraz dikkat ettiğimiz zaman bütün deruni sıfatlarını dört grupta toplayabiliriz:
Bir:İlahi ve meleki sıfatlar
İki:Yırtıcı ve sebu-i sıfatlar
Üç:Şehevi ve hayvan-i sıfatlar
Dört:İblisi ve şeytan-i sıfatlar.
İlahi sıfatlar: Allah’a ibadet etmek, ona yaklaşmak, emirlerini yerine getirip, günahlarından uzaklaşmaktır.
Yırtıcı sıfatlar: düşmanlık, kin beslemek, insanlara saldırmak, kavga etmek.
Hayvani sıfalar: Çok yemek, şehvetin esiri olmak, mal mülk yığmak,tamahkâr olmak, cinsel isteklerde sınırsız olmak…
Şeytani sıfatlar: Şeytanın bütün yol göstermelerine açık olmak, böyle insanlar hedeflerine ulaşmak için her türlü hiyleye başvururlar.
Gördüğünüz gibi birçok değişik özelikleri insan, varlığında bulunduruyor. Öyleyse ey insan! Melek olabilirsin yahut bir köpek veya domuz ve bir şeytan, belki bunlardan birisin, karar almak sana kalmış.
Demek ki; köpek yani gazab, domuz şehvet ve şeytan ise hile güçleridir. Nefsinle ve bu üç kötü sıfat ile savaşmaya başladınsa, bil ki ilk önce şeytandan başlamalısın, onun kurnazlıklarına çok iyi dikkat etmelisin. Köpeği domuzun sonra domuzu köpeğin üzerine salarak bu üç sıfatı tamamen kontürolün altına almalısın, böylelikle orta yolu bularak varlığına sahip olabilirsin ve bütün sıfatları doğru yolda kullanabilirsin.
Ama eğer bunlarla savaşmadığın takdirde sana hâkim olacaklardır. Şehvetin esiri yapıp, sana kan akıttıracaklardır. Her taraftan sana saldırıp seni kendilerine köle yapacaklardır. Ne yazık ki çoğu insan böyle, peki ya sen! Sen puta tapanları nasılda akılsız olduklarını söylüyorsun. Oysa perdeler kalktı mı, mukaşefeler ortaya çıktımı ve insan gerçek yüzleri görmeye başladığı kendisinin ne halde olduğunu o zaman anlar. İşte o zaman nasılda şeytana kul köle olduğunu göreceksin, onun emirlerini bekliyorsun, onun karşısında bazen secdedesin bazen kıyamda ve bazende kuudda.
Yahut domuzun karşısında durmuş şehevi emirlerini bekliyorsun, işte nefsin böyledir. Seni bu üç sıfata köle ve esir etmeden bırakmaz, onları da seni esir almak için sürekli tahrik eder. Demek ki yarın Allah tarafından azarlananlardan olacaksın. Şöyle buyuruyor:
“Ey âdemoğulları, sakın şeytana kulluk etmeyin şüphe yok ki, o size apaçık düşmandır, diye söz almadı mı?”(6)
Öyleyse ey aziz! Biraz olsun düşün, hal-hareketlerine, konuşmana, susmana, durmana, oturmana ve yürümene dahi dikkat et. Belki böylelikle bu kötü sıfatların esiri olmayasın.
Ne kadar acı değil mi, insan efendisi olduğu şeylerin esiri olsun, emir ettiği takdirde artık emir alan olsun bundan daha büyük zulüm mü?
Akıl evin sahibi olmalı, efendisi emir edeni diğer sıfatlar ona bağlı olmalı, ama nefsinle cihad etmedin mi onlar akla hâkim olacaklardır. Bazı büyük müfessirler aşağıdaki ayetin tefsirinde şöyle buyuruyorlar:
“Yeryüzünde ve gökyüzünde olan her şeyi sizler için ram etmiştir, hepside onun rahmetindendir, şüphesiz bunda düşünen topluluğa deliler vardır.”(7)
Allah âlemdeki bütün varlıkları ele geçirile bilir, evcileştirile bilir olarak yaratmıştır, böylelikle sen onların eline geçmeyesin.
Eğer yinede sen bu varlıkların esiri, onlar için olmayı illa istersen kendi makam ve değerinin farkına varmamışsın demektir. İşte sen o zaman nankör oldun demektir. Allah seni her şeyin efendisi yaptı ki; sen ona kul olasın ,ama sen çizgini değiştirdin,Allah’tan başka herkese kul ve köle olup her şeyin esiri oldun. Bir tek ona itaat ve ibadet etmedin.
(1) Vesailüş Şia,c:11,s:123,h:9.
(2) Şems-9,10.
(3) Ankebut-69.
(4) Beled-10.
(5) İnsan-3.
(6) Yasin-60.
(7) Casiye-13.
Nefsin frenlenmesi, ferdin kendi kendini yenmesi bir esastır.

Şeyh Saduk (r.a.) bir grup ravi vasıtasıyla İmam Ali’den (a.s.) şöyle naklediyor. Resulullah (s.a.a) bir seriye gönderdi ve onlar geri döndüklerinde şöyle buyurdu:
“Aferin küçük cihadı yerine getirip de büyük cihadın üzerinde baki kalanlara. Denildi ki; Ey Allah’ın Resulü! Büyük cihad nedir? Hazret, “nefis ile yapılan cihattır. En güzel cihad insanın gönlünün içindeki nefsiyle yaptığı cihattı.(1)
AÇIKLAMA
“Seriye gönderdi”: Seriye beş kişiden başlayarak dört yüze kadar oluşan orduya denir.
“Nefisle cihad” :Yani sürekli olarak onunla savaşmak, dediklerine uymayarak haramlardan kaçınıp Allah’a itaat etmek. Sürekli muşarete, murakebe ve muhasebe halinde olmak. Kendi nefisini hesaba çekmektir, acaba bu ticaretten hangi tarafın kazançlı çıkacağını düşünmek, nefsin içinde bulunan hayvani, yırtıcı sıfatlardan zahmetlere katlanarak ve büyük çabalar harcayarak kurtulmaktır.
Allah’ı Teâlâ onca yeminden sonra şöyle buyuruyor: “And olsun ki kim özünü iyice temizlemişse kurtulmuştur ve ant olsun ki kim, özünü kirletmişse ziyana girmiştir.”(2)
“Gönlü’nün içindeki” : İlk bakışta bu cümleden nefsin somut olduğu anlaşılıyor çünkü onun için belirli bir yer belirtilmiştir. Lakin kesinlikle bu cümleden nefsin somut olduğu anlaşılmaktadır. Burada maksat yakınlığın nedenli olduğudur.
Nefsin soyut olduğu hususta kimsenin şüphesi yoktur bunun için birçok akli, semavi kitaplardan, ve rivayetlerden kanıtlar belirtilmiştir. Ayrıca ariflerin içsel şuhudları, mukaşifeleri, sırri belirtileri buna bir delildir.

ŞERH
Bu hadiste de belirtildiği gibi, cihadlar içerisinde en güzeli ve en üstünü insanın kendi nefsiyle savaşmasıdır. Allah böyle insanları doğru yola ulaştıracağını söylüyor: “Bizim için cihad edenleri yolumuza sevk ederiz, şüphesiz Allah iyilik edenlerle beraberdir.” (3)
Öyleyse her insan için en önemli şey kendi nefsi ile cihad etmesidir, nefsine her zaman dikkat etmelidir, onu geçici dünya lezzetlerinden,Allah’tan alıkoyan her şeyden sakındırmalıdır, gün boyu yapmış olduğu bu işlerin hesabını “muhasebe” ederek sormalıdır.

Bu hal ve hareketlerini,hatta hiç bir şey ile değiştirilmeyecek kadar önemli olan nefesini dahi kontrol altına almalıdır. İnsanın bir nefesi nice ilahi rahmet kapılarını yüzüne açılmasına yahut kötülük, fesat, geçiçi haram lezzetlerin peşinden koşarak sonsuz azabı kazanmasına sebep olabilir.
Akıllı insan en önemli sermayesini hiçbir zaman boş yere harcamaz.

Kul sabah erkenden kalkar kalkmaz nefsinin farkında olmalıdır, ona dikkat ederek şöyle demeli : “ Ey nefs en değerli sermayem ömrümdür, her geçen gün biraz daha kaybediyorum. Bu gün yeni bir gün, Allah’ın bana yeniden ihsan ettiği, en güzel nimeti, eğer bugün benim canımı alacak olsa,sen dünyaya dönmeyi arzulayacaksındır. Sırf daha güzel amel yapabilmek için, bir gün dahi olsa bile salih amel için dünyaya döneyim diye yalvaracaksın.

İşte bak Allah sana bir gün daha izin verdi bu dünyaya yeniden gönderdi. Sakın,sakın olan bu günü boşa harcayasın, önünde sadece yirmi dört saatlik bir süre vardır. Bak hadiste ne güzel buyuruyor: her gün kula yirmi dört tane hazinenin müjdesini veriyoruz her hazine başka bir hazineye açılıyor. Onun içinde nurdan güzel ve Salih amelleri görecek ve o saatlerde yapmış olduğu amelleri gördükçe bütün cehennem ehlinin azabının acısını unutturacak bir sevince ulaşacaktır. Birden diğer bir hazine açılacak oysa kaprakaranlık…

Bu günahı işlediği , Allah’a itaat etmediği saatlerdir , bu esnada bütün cennet ehli verilse hiçbir nimetten hoşlanmayacağı bir üzüntüye kapılacaktır.Diğer bir hazine açıldığında ise onu boş görecek , bu hiçbir iş yapmadığı , uykuda olduğu saatlerdir. Bu saatlerimi neden iyi değerlendiremedim , Kemal’e ulaşmak için neden daha çok çaba harcamadım diye çok kederlenecektir.Böylelikle bütün geçirdiği saatler gösterilecektir.
Öyleyse nefsim bu günü iyi değerlendirmelisin.
Bütün saatleri güzel ve hayırlı amellerle doldurmalısın. Asla bu hazineleri günahlar ile doldurma ve hatta boş bile bırakma… Büyük ve yüce makamları elden kaçırmadan tembellikten kurtul yoksa sonradan iflas etmiş tacirler gibi her zaman keşkelerin olacaktır ve son pişmanlığın sana bir faydası olmayacaktır. Böyle pişmanlıklardan Allah’a sığınırım.
Bil ki, insanın nefsi iki güç arasına sıkıştırılmıştır.


Şehvet ve akıl. Şehvet sayesinde insan bedensel ve hayvansal isteklerini gidermeye çalışır; yemek yemek, cinsel ilişki, kazanmak, üstün olmak gibi hep geçici ve çabuk son bulan temayüller gibi.
Akıl sayesinde, güzel sıfatları kazanmak, gerçek bilgilere ulaşmak, sonsuz mutluluğu kazanmak arzusundadır. Allah Kuran’da bu iki yola şöyle deyiniyor; “Ve onu her iki yola ilettik.”(4) “Biz onu doğru yola ilettik şimdi ister şükreden olur veya nankörlük eden.”(5)
Eğer şehvetini akılının kontrolüne alırsan büyük bir kurtuluşa erişmişsin demektir ve eğer tam tersi olursa, aklını şehvetinin kontrolüne bırakırsan onun her istediğini yerine getirmeye çalışırsan bil ki; büyük bir ziyandasın ve geleceğin en büyük acıları, hüsranları ve felaketleri seni bekliyor demektir.
Ey azizim! Sen varlık âleminin en güzel örneği ve seçilmiş tek olgususun, bütün âlem sende özetlenmiştir. Soyut, somut, madde ve basit bütün varlıklar sende toplanmıştır, sen bu küçük bedeninle sonsuz bir âlemsin. Müvahhidlerin efendisi Hz.Ali’nin buyurduğu gibi:
Dertlerin devası sende görsene
Bütün dertlerin meşesi senden bilsene
Küçük mü zannettin kendini bir bak
Büyük âlem sende gizli bunu bilsene
İnsan’ın içsel güçlerine biraz dikkat ettiğimiz zaman bütün deruni sıfatlarını dört grupta toplayabiliriz:
Bir:İlahi ve meleki sıfatlar
İki:Yırtıcı ve sebu-i sıfatlar
Üç:Şehevi ve hayvan-i sıfatlar
Dört:İblisi ve şeytan-i sıfatlar.

İlahi sıfatlar: Allah’a ibadet etmek, ona yaklaşmak, emirlerini yerine getirip, günahlarından uzaklaşmaktır.

Yırtıcı sıfatlar: düşmanlık, kin beslemek, insanlara saldırmak, kavga etmek.
Hayvani sıfalar: Çok yemek, şehvetin esiri olmak, mal mülk yığmak,tamahkâr olmak, cinsel isteklerde sınırsız olmak…
Şeytani sıfatlar: Şeytanın bütün yol göstermelerine açık olmak, böyle insanlar hedeflerine ulaşmak için her türlü hiyleye başvururlar.
Gördüğünüz gibi birçok değişik özelikleri insan, varlığında bulunduruyor. Öyleyse ey insan! Melek olabilirsin yahut bir köpek veya domuz ve bir şeytan, belki bunlardan birisin, karar almak sana kalmış.
Demek ki; köpek yani gazab, domuz şehvet ve şeytan ise hile güçleridir. Nefsinle ve bu üç kötü sıfat ile savaşmaya başladınsa, bil ki ilk önce şeytandan başlamalısın, onun kurnazlıklarına çok iyi dikkat etmelisin. Köpeği domuzun sonra domuzu köpeğin üzerine salarak bu üç sıfatı tamamen kontürolün altına almalısın, böylelikle orta yolu bularak varlığına sahip olabilirsin ve bütün sıfatları doğru yolda kullanabilirsin.
Ama eğer bunlarla savaşmadığın takdirde sana hâkim olacaklardır. Şehvetin esiri yapıp, sana kan akıttıracaklardır. Her taraftan sana saldırıp seni kendilerine köle yapacaklardır. Ne yazık ki çoğu insan böyle, peki ya sen! Sen puta tapanları nasılda akılsız olduklarını söylüyorsun. Oysa perdeler kalktı mı, mukaşefeler ortaya çıktımı ve insan gerçek yüzleri görmeye başladığı kendisinin ne halde olduğunu o zaman anlar. İşte o zaman nasılda şeytana kul köle olduğunu göreceksin, onun emirlerini bekliyorsun, onun karşısında bazen secdedesin bazen kıyamda ve bazende kuudda.
Yahut domuzun karşısında durmuş şehevi emirlerini bekliyorsun, işte nefsin böyledir. Seni bu üç sıfata köle ve esir etmeden bırakmaz, onları da seni esir almak için sürekli tahrik eder. Demek ki yarın Allah tarafından azarlananlardan olacaksın. Şöyle buyuruyor:

“Ey âdemoğulları, sakın şeytana kulluk etmeyin şüphe yok ki, o size apaçık düşmandır, diye söz almadı mı?”(6)
Öyleyse ey aziz! Biraz olsun düşün, hal-hareketlerine, konuşmana, susmana, durmana, oturmana ve yürümene dahi dikkat et. Belki böylelikle bu kötü sıfatların esiri olmayasın.
Ne kadar acı değil mi, insan efendisi olduğu şeylerin esiri olsun, emir ettiği takdirde artık emir alan olsun bundan daha büyük zulüm mü?
Akıl evin sahibi olmalı, efendisi emir edeni diğer sıfatlar ona bağlı olmalı, ama nefsinle cihad etmedin mi onlar akla hâkim olacaklardır. Bazı büyük müfessirler aşağıdaki ayetin tefsirinde şöyle buyuruyorlar:
“Yeryüzünde ve gökyüzünde olan her şeyi sizler için ram etmiştir, hepside onun rahmetindendir, şüphesiz bunda düşünen topluluğa deliler vardır.”(7)
Allah âlemdeki bütün varlıkları ele geçirile bilir, evcileştirile bilir olarak yaratmıştır, böylelikle sen onların eline geçmeyesin.
Eğer yinede sen bu varlıkların esiri, onlar için olmayı illa istersen kendi makam ve değerinin farkına varmamışsın demektir. İşte sen o zaman nankör oldun demektir. Allah seni her şeyin efendisi yaptı ki; sen ona kul olasın ,ama sen çizgini değiştirdin,Allah’tan başka herkese kul ve köle olup her şeyin esiri oldun. Bir tek ona itaat ve ibadet etmedin.
(1) Vesailüş Şia,c:11,s:123,h:9.
(2) Şems-9,10.
(3) Ankebut-69.
(4) Beled-10.
(5) İnsan-3.
(6) Yasin-60.
(7) Casiye-13.
Nefsin frenlenmesi, ferdin kendi kendini yenmesi bir esastır.