- Katılım
- 22 Haz 2007
- Mesajlar
- 10,386
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0

KELİMELERLE BİR sorunum olduğunu varsaymamı sağlayacak kadar çarpıtılmış ve oturmuş düzenin sıkıntısını yaşıyorum. Kimse düşünmüyor ya da düşünürken ve tabii konuşurken dikkat etmiyor, altında ne yatıyor diye. Merak da etmiyor sahi. Herşey öyle bir kıvama gelmiş ve getirilmiş ki, düşünmenize gerek kalmıyor!
İslam dinine mensup olanları (kendilerini bunlardan üstün tutanlar tarafından) düşük görüp ötekileştirirken ve tabii dönüşüme muhtaçlık vurgusunu yaparlarken kullandıkları bir kelimedir ‘çağdaşlık.’
Konu, “Elhamdülillah biz de Müslümanız, ama efendim...” yaklaşımına sahip olanlar veya “Ne dinimden ne çağdaşlığımdan taviz vermem” diyecek olanlardan bağımsız olduğu için konunun bu veçhesine değinmiyorum.
Çağdaşlığın modernlik ya da gelişmişlik gibi algılanıyor olması çok yaygın. Oysa bu kelimenin neredeyse tüm sözlüklerde tek bir tanımı var, zaten kelime kendi manasını direkt yansıtıyor, tanım şöyle: “Aynı çağda yaşayan, muasır; bulunulan çağın anlayışına, şartlarına uygun olan, muasır”.
Çağdaş olmak aynı çağda yaşadıklarınla uyum içinde olmaktır dense yanılmayız öyleyse. Bizi zorlayıp durdukları şey bu olsa gerek. Öyle ya, biz asırlar önce gelmiş bir dini yaşamakta ısrar eden ‘gerici’lerizdir. Peki çağdaşlık denilince aslan payına sahip olanlar açısından bakarsak, kendilerine yetişmek için dinimizden uzaklaşmamız gereken muasırlarımızın dini 1900’lerde mi inmiştir? Muasırlarımız dinsiz değildir, çünkü ayrıca çağdaşların muasırlarımızın dinleri ve din mensuplarıyla da bir çağdaşlık dertleri bulunmamaktadır.
Sanki Miladın kendisiyle başladığı İsa (as) yeni binyılda ve Los Angeles’ta dünyaya gelmiş kadar muasırdır. Çünkü çağdaş yaşamı sağlama organizatörleri Kur’an okuduğu bilgisine ulaştıklarını bursa ve hatta eğitim hakkına uzak bulurlar da, kamplarda İncil okurlar burs vermeye layık gördükleri geleceğin çağdaş gençlerine.
Obama İncil’e el basarak yemin ettiğinde hiç gerici değildir, hangi çağdayız diye sormaz kimse, kimse rahatsız da olmaz hem. Oysa Kur’an üzerine yemin ederek göreve başlayan bir başkan korkunç bir felakettir birçoğuna göre. Her çocuğun günahkar doğması ve rahip tarafından kutsanmış alkollü içkilerle yıkanması gerektiği gibi ‘ayrıntılar’ da kimsenin beynini yormaz, bu ritüellere kimsenin itirazı yoktur. Kilise korosundaki küçücük çocuklar “İsa’nın askerleriyiz” dese herkes gülümseyerek karşılar, oysa bunu bir Müslüman çocuk grubu camide söylese memleket yerinden oynar, çünkü bu hiç çağdaş değildir!
İsa’dan (as) bile önce gelmiş bir dinin her ayrıntısını sıkı sıkıya yaşayan Yahudiler de hiç çağdaş olmama ithamına maruz kalmazlar, ilginçtir. Dinlerine böylesi bağlı olmaları takdir bile edilir. Vaad edilmiş toprak obsesifliğiyle masum insanların vatanlarına tepeden inmiş olmaları ve kan döke döke ilerliyor olmaları onları hiç gerici yapmaz mesela. Çağdaşlıklarından hiçbir şey yitirmez onlar. Son model silahları vardır ya! Ördükleri duvarların diğer kısmında kalanlardır gerici, yobaz, terörist; çağdaşlar terörist olmaz çünkü, onlar sadece haklı olur.
Din düşüncesini taşıyamayanların çağdaşlık imgeleri olabilen, Konfüçyus, Marks, Lenin, Nietzsche vs de artık muasırımız değil oysa. Nice düşünce akımı geldi geçti üzerlerinden, çürütüldüler, yalanlandılar, suçlandılar, onlardan beslenen birçok düşünce yapısı daha oldu, doğdu, öldü. Ama onları kendilerine rehber sayanlar hep ilerici oldu, zaman onların üzerinden geçemedi belki, ya da zaman sadece 14 asır geçtiğinde eski sayılıyordur? Belki de çağdaş olmak birileri için sadece İslam’dan uzak olmakla sınırlanıyordur.
Acaba, muasırlarımızın dini ve dine olan bağlantısı bizi ilgilendirmez, biz onların bilimine, teknolojisine öykünüyoruz mu diyorlar? Bizi bu yüzden cahil buluyorlar belki de. İslam’ın aydınlattığı çağların ışığı sayesinde var oldukları halde. Garbı medenileştiren, bilim dedikleri şeyin özünü keşfeden Şarklılar olduğu halde.
Koskoca imparatorluklar, destansı medeniyetler hep çağdaşların eseri olsa gerek? Orta Çağ karanlığıyla suçluyorlar ya bizi, biz çağ açar çağ kaparız, siz bilmezsiniz. Yüzyıllar önce bir bedevi toplumunun içinden medeniyetin tanımı dediğiniz ama asla ulaşamadığınız şeyin resmini çıkarırız yaparız, hâlâ çağdaşların ağzını açık bırakan insan hakları, sosyal adalet, dahice siyasi yapı vs. gibi ‘ayrıntılar’ vardır bizim tarihimizde. Orta Çağ hiç karanlık olmadı bizde. Bizi kendileri ittiğiniz muasırlarımız için geçerlidir karanlık çağlar.
Ama siz bunları bilmezsiniz değil mi, tarihle aranız yoktur, güne bakarsınız sadece.
Peki öyleyse sizi üzen, bizi gerici eyleyen şey, muasırlarımıza göre düşük olan suç oranlarımız mıdır, orta öğretimde düşük yapan kızlarımızın sayısının onlardan düşük olması mı, alkol ve madde bağımlılığında çağdaşı olduklarımızı yakalayamadığımız için mi dertlisiniz? Boşanma oranımız daha düşük olduğu için mi geri kafalıyız ve geri kalmışızdır muasırlarımızdan?
Kabul edin, sizin ne çağlarla, ne tarihle, ne gelecekle bir hesabınız yok. İslam hariç hiçbir dinle de derdiniz. Türbeye gidip sizi şikayet edeceğimi söylesem hurafelere inanan bir geri kafalı olurum, oysa siz beni Anıtkabir’e şikayete gidebilirsiniz ve oraya sadece çağdaşlar girebilir!
Rica etsem, bizi kendisine yakıştıramadığınız çağdaşlığın bir tanımını yapar mısınız? Karı delecek çiçekleri seçerken uyguladığınız kriterleri bir de. İnsan hakları ve medeniyetle, inanç özgürlüğünün neden hiçbir alâkasını kuramadığınızı sonra. Kıyafetimden ötürü beni kapılardan ayıklarken muasırlarımızın eski asırlarda sömürgelerine uyguladığı özgürlük katli köleliği, ikinci sınıf insanlara yapılması gereken muameleyi mi örnek alıyordunuz peki? Çağdaşlıktan anladığınız bilimse neden bilime talip olanlara engel koyarsınız ki?
Sonra neden bir günden bir güne bilimsel başarılarla duymayız adınızı. Yasak koymak ve yasağa emek vermek, darbe için mum yakıp dilek dilemek, taşı toprağı kamusal alan yapıp bu alanlardan çağdışıları temizlemek mi sizin ‘takdire şayan’ emeğiniz?
Ne yaman çelişki!
Bu çizdiğiniz resme bakınca size hak veriyorum aslında, bizler hiçbir zaman böyle başarılar gösteremedik, bu çağın kuralları böyleyse, evet, biz hiç de çağdaş değiliz.