MG_eVİL
New member
- Katılım
- 20 May 2008
- Mesajlar
- 3,623
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Güvendiğimiz pek çok kurumun ve değerin nasıl yıkıldığına, cephane yüklü kamyon haberi ibrettir.
Ankara’da çarşamba akşamı silâh ve mühimmat yüklü bir kamyonun durdurulduğu haberi büyük heyecan yarattı.
Emniyet’e e-posta yoluyla ulaşan ihbar Silâhlı Kuvvetler’i hedef alan daha önceki komplo denemelerinin dehşetini aratmayacak ayrıntılar içeriyordu.
Muğla’dan gelen sivil plâkalı kamyonun yükü, güya Özel Harp’ın kirli işlerinde kullandığı silâhlardı ve bunlar Ankara’da temizlenecekti!
TRT bir kamu kuruluşu olmanın sorumluluğunu unutmuş bir halde kamyonda ele geçirilen 900 el bombasındaki seri numaralarının kazınmış olduğunu duyurdu.
Oysa biraz ciddiyet, asgari bir habercilik namusu, böyle bir iddianın resmi açıklamalara dayanması gerektiğini hatırlatabilirdi.
Nitekim sorumsuzluğun bedeli ağır oldu.
Bir kaç saat içinde açığa çıkan doğru bilgi, gerçeğin tam aksi yönde olduğunu ortaya koydu.
Seri numarası olmayan el bombaları soruşturmalarda zorluk yaratıyor, kaynağına ulaşmayı imkânsız kılıyordu.
Genelkurmay’ın emri üzerine Milâs’taki askeri birlik elindeki Amerikan menşeli bombaları Ankara’ya numara vurulmak üzere göndermişti. Mesele buydu...
Kazayla yaşıyoruz!
Muhalefet dün TRT’den sorumlu bakan Bülent Arınç’a haklı olarak sordu:
“TRT tarafından yapılan haberler TSK’ya karşı var olan asimetrik, psikolojik ve sistematik saldırının parçası mıdır?”
Olay aydınlandığı için el bombası yüklü kamyon dün gideceği yere gitti ama cevap bekleyen pek çok soru var hâlâ.
Bu tür sevkiyatın Emniyet işbirliği ile yapılması gerekirken Ankara polisi neden bu olaydan ihbar sayesinde haberdar oldu?
Askerler “dikkat çekmesin diye” sivil araç tercih edildiğini ve belki Emniyet’ten bilgi sızar diye nakil işini haber vermediklerini söyleyebilirler. Ama bu kabul edilemez.
Çünkü gizli bilgilerin sızmasında askeriyenin durumu polisten daha parlak değildir.
Hiç bir askeri yetkili de bomba yüklü bir kamyonu Ankara’nın akşam trafiğine sokma hakkını kendinde bulmamalıdır.
İnsan hayatı bu kadar hafife alınamaz. Böyle işler sabaha karşı 02 ile 05 saatleri arasında gerekli güvenlik önlemleri alınarak yapılabilir.
Şeytan bile şaşırır
Ne oldu bize? Kurumlarımızı cinnet geçiren insanlar mı yönetiyor?
Dün işte bunları düşünüyordum ki internetten bir “kıssa” düştü. Şöyle:
Şeytan köyde dolanırken gözü inek sağan bir kadına takılmış. Aç buzağı annesinin sütü sağılırken bağlı olduğu kazıkta bağırıyor ve debelenip duruyormuş.
Şeytan buzağının ipini biraz gevşetmiş.
O da zorlayıp kurtulmuş ipten ve annesini emmek için hamle ederken kovaya çarpmış bütün süt yere dökülmüş.
Sinirlenen kadın buzağının kafasına odunu vurup öldürünce yavrusuna üzülen inek de bir tekmede kadını yere serip öldürmüş.
Kayınpeder o sırada ava çıkıyor. O da gelinini öldüren ineğe ateş edip öldürmüş.
Silah sesine koşan koca, bir cansız yatan karısına, bir de tüfeği elinde babasına bakmış belindeki silahı çekip tek kurşunla babasını öldürmüş.
Genç adam az sonra bu kadar acıya dayanamayacağını farkedip ikinci kurşunu kendi kafasına sıkmış, o da ölmüş.
Olan biteni bir kenarda izleyen şeytan söyleniyormuş:
“Bütün suçu yine bana yükleyecekler şimdi. Buzağının ipini gevşetmekten başka ne yaptım ki?”
Şeytanın bile hayalini aşan kötülükler yaşıyorsak kabahati kendimizde arayalım!
..::GÜNGÖR MENGİ::..
Ankara’da çarşamba akşamı silâh ve mühimmat yüklü bir kamyonun durdurulduğu haberi büyük heyecan yarattı.
Emniyet’e e-posta yoluyla ulaşan ihbar Silâhlı Kuvvetler’i hedef alan daha önceki komplo denemelerinin dehşetini aratmayacak ayrıntılar içeriyordu.
Muğla’dan gelen sivil plâkalı kamyonun yükü, güya Özel Harp’ın kirli işlerinde kullandığı silâhlardı ve bunlar Ankara’da temizlenecekti!
TRT bir kamu kuruluşu olmanın sorumluluğunu unutmuş bir halde kamyonda ele geçirilen 900 el bombasındaki seri numaralarının kazınmış olduğunu duyurdu.
Oysa biraz ciddiyet, asgari bir habercilik namusu, böyle bir iddianın resmi açıklamalara dayanması gerektiğini hatırlatabilirdi.
Nitekim sorumsuzluğun bedeli ağır oldu.
Bir kaç saat içinde açığa çıkan doğru bilgi, gerçeğin tam aksi yönde olduğunu ortaya koydu.
Seri numarası olmayan el bombaları soruşturmalarda zorluk yaratıyor, kaynağına ulaşmayı imkânsız kılıyordu.
Genelkurmay’ın emri üzerine Milâs’taki askeri birlik elindeki Amerikan menşeli bombaları Ankara’ya numara vurulmak üzere göndermişti. Mesele buydu...
Kazayla yaşıyoruz!
Muhalefet dün TRT’den sorumlu bakan Bülent Arınç’a haklı olarak sordu:
“TRT tarafından yapılan haberler TSK’ya karşı var olan asimetrik, psikolojik ve sistematik saldırının parçası mıdır?”
Olay aydınlandığı için el bombası yüklü kamyon dün gideceği yere gitti ama cevap bekleyen pek çok soru var hâlâ.
Bu tür sevkiyatın Emniyet işbirliği ile yapılması gerekirken Ankara polisi neden bu olaydan ihbar sayesinde haberdar oldu?
Askerler “dikkat çekmesin diye” sivil araç tercih edildiğini ve belki Emniyet’ten bilgi sızar diye nakil işini haber vermediklerini söyleyebilirler. Ama bu kabul edilemez.
Çünkü gizli bilgilerin sızmasında askeriyenin durumu polisten daha parlak değildir.
Hiç bir askeri yetkili de bomba yüklü bir kamyonu Ankara’nın akşam trafiğine sokma hakkını kendinde bulmamalıdır.
İnsan hayatı bu kadar hafife alınamaz. Böyle işler sabaha karşı 02 ile 05 saatleri arasında gerekli güvenlik önlemleri alınarak yapılabilir.
Şeytan bile şaşırır
Ne oldu bize? Kurumlarımızı cinnet geçiren insanlar mı yönetiyor?
Dün işte bunları düşünüyordum ki internetten bir “kıssa” düştü. Şöyle:
Şeytan köyde dolanırken gözü inek sağan bir kadına takılmış. Aç buzağı annesinin sütü sağılırken bağlı olduğu kazıkta bağırıyor ve debelenip duruyormuş.
Şeytan buzağının ipini biraz gevşetmiş.
O da zorlayıp kurtulmuş ipten ve annesini emmek için hamle ederken kovaya çarpmış bütün süt yere dökülmüş.
Sinirlenen kadın buzağının kafasına odunu vurup öldürünce yavrusuna üzülen inek de bir tekmede kadını yere serip öldürmüş.
Kayınpeder o sırada ava çıkıyor. O da gelinini öldüren ineğe ateş edip öldürmüş.
Silah sesine koşan koca, bir cansız yatan karısına, bir de tüfeği elinde babasına bakmış belindeki silahı çekip tek kurşunla babasını öldürmüş.
Genç adam az sonra bu kadar acıya dayanamayacağını farkedip ikinci kurşunu kendi kafasına sıkmış, o da ölmüş.
Olan biteni bir kenarda izleyen şeytan söyleniyormuş:
“Bütün suçu yine bana yükleyecekler şimdi. Buzağının ipini gevşetmekten başka ne yaptım ki?”
Şeytanın bile hayalini aşan kötülükler yaşıyorsak kabahati kendimizde arayalım!
..::GÜNGÖR MENGİ::..