Mutlu Değilim Ama Üzülmüyorum..

Hiç olmadığı kadar
Yumacağım gözlerimi
Gayri ihtiyari sola döndüğümde...
Koca bir boşlukta insanın kendini görmesi
Zor olur bilirsin..
Ve gecenin o saatinde yaşanan yalnızlık
Kopyasıdır,
Çoğaltılması yasak bir geçmişin...

 
hangi cehenneme sakladın
gözlerimin alıştığı bakışlarını?
kimler aldı götürdü senden
keşfettiğim en masum yanını...
kime sundun zamanını
bu gece kirpiğinde takılı olan kim?
söyle!
kimler harcıyor şimdi
senin geri kalanını...

 
"gölgelerin bizi gizlediği maskeli bir balonun en sahipsiz adsız kahramanlarıyız. kostümlerimiz dapdar üstümüze oturmuş. sanki gerçekten o karakterler bizmişiz gibi,makyajlarımızsa kusursuz! ayrı ayrı girdiğimiz o görkemli salonun ayrı ayrı köşelerini mesken tutmuşuz;elerimizde en ince camdan bardaklar tavandaki ışıkları süzüyor. yudumlarımız karışıyor birbirine. herkesi tanıyoruz aslında belki de hiç kimseyi hatta birbirimizi ... yarılanan bardaklarla köşe kapmaca oynuyoruz. kalıplarımızın içinde bize öngörülen rolleri oynarken belki ben olduğumdan daha korkuncum sense anlamlandıramadığım bir dinginlikte. seni tanımıyorum bile. maskeleriz çıktığında karşılaşacağım çıplaklığına hazır mıyım onu da bilmiyorum. ben kendi çıplaklığıma alışamadım daha ...
benliğimizi yitirdiğimiz kostümlerimizde kendimiz oynuyoruz belki de öyle yitik öyle yalnız öyle kimsesiz sensiz ve bensiz. cam kenarında bıraktığımız kadehlerimizle vazgeçiyoruz birbirimizden. saatler gece ayrısını çoktan geçmiş ve ayrı ayrı girdiğimiz o görkemli salondan yine ayrı ayrı kapılardan çıkıp kayboluyoruz şehirle. o şehirle yoğruluyor kimsesizliğimiz , nemle dağılıyor kusursuz maskelerimiz ; kendimizi zor bela attığımız odalarımızda tenimizle erimiş o kostümler öyle ağırlaşıyor ki;o adi kötü koku dağılıyor her yana ve derimizi sökercesine arındırma seansları başlıyor yine. hiçliğimiz ve adsızlığımız içimizden dışarı sızıyor yavaş yavaş. oysa o maskelerimizin üstümüze oturtulan karakterleri çoktan terk etmişler bile bizi. yorganların arasına gizliyoruz sonra çıplaklığımızı. uyku derinden yavaş yavaş çökerken gözlerimize ; gecenin sessizliği örterken üstümüzü bir adsız gecemiz daha son buluyor. içimize yerleşen merakla bilmediğimiz yerlerde ayrı ayrı girdiğimiz yataklarda çıplaklıklarımızı hayal ediyoruz.
yorganlar dar geliyor yastıklar fazla. kendi çıplaklığımız bile utandırmaya başlıyor sonra. gece sabaha dönerken rüyaları lanetleyen bir ışıkla aralanıyor gözlerimiz ve güneş günü çağırırken gecenin boğazlarımızda bıraktığı acısı bir yudum sıcak çayla azalıyor. yine kayboluyoruz şehirle ;yüzümüzde yeni maskeler üstümüzde yeni kostümlerle ayrı ayrı evlerin kapılarından ayrı ayrı saatlere yol alıyoruz birlikte..."
 
tıpkı gözlerinin renginde mürekkebim
satırların bahtımın karanlığında kaybedilmiş
bütün savaşlarım adına yenilmişliğimin mahçup
cesaretine sığınıpta sensizliğe ve hep sezsizliğe
biriktirdiklerimi içimde dağları deviren izleri yazdım
sana bir gün bu hikayeninde biteceği
aslında hep aklımda sana veremediğim bütün sözler
artık son satırlarımda içimin en iç yanığı
bendeki bir enkaz yığını senin terk etmenin bile
baskaydı tadı sana hasretlenmek
zaten bana bir baht baksana bu ayrılık ikimizede
çok yakıştı içimin acıyan yüzü sakın ağlama
sen bende ki bir ayrılığın hüznü sende kaybetmişliğin
acı telaşı inan senin ki çabuk geçer
ama benim ayrılığım kim bilir kim bilir kaç ömür sürer
 
hayatımın dağınıklığını toplamayı bıraktım
şimdilerde kırış kırış olan ruhumun buruşukluğunu ütülüyorum

iç acılarımın toplamı aşka ters bir açı
ki aşk bir (b) ölme işlemi
çok kalanlı acılarımı
kalansız mutluluklara bölüp
seni içimde ölüyorum ..

hiç olamadığın kadar gerçek
olduğun gibi yalan kal
aşkın vurduğu yürekte acı biter
gidiyorum.. '


acısı olmayan bir aşk tarifin var mı ?
 
windowtomysoulgj1600x32zx3.jpg



aklım bedenimi intihara teşvikten hüküm giydi!
şimdi ben nerde olduğumu bilemiyorum
akıllıca içerde mi ya da ihbarcı bedenimle dışarda mı
tıpkı sana dair bilmediklerim gibi
bende misin bensiz de var olabiliyor musun
bilemiyorum...
öldürsem kendimi ya da bedenimi intihara ikna etsem
benimle ölür müsün? "
 
Sâkin deniz olamadım,üzgünüm Olsam,ağlamazdı şarkılar belki Her şiirden bir cam kırığı düşmezdi payıma Elimde kalmazdı sevdâ kalıntıları Artakalan olmazdım tüm umutlardan

Ama fırtınalarda savruldum,fırtınaları savurdum sonraBir,ayrılık ağrısı kaldı şuramda ve hep kalacak anlıyorum Yitip gitmeyi göze alarak ve uzağında uzağın olmayı da Sâkin denizler diliyorum sana

Ben ise,dâim med-cezirlerimle olacağımSonrası görünüyor ufkumun Sularım sürekliliğini koruyamayacak berraklık adına;bulanacağım Düşerek ve dahî kalkarak büyüyen çocuklar misâli yara olacak dizlerimBir köşede büzülüp ağlayamayacağım üstelik;başım hafifçe eğik yürüyeceğim senli kaldırımlarda

Sâhi sen,yağmurlu günde denizi gördün mü? Ya fırtına sağanağında?

Rengi uçar denizinMâviyi unutursun,griye döner gözlerinKalbin,tekmeler ya sîneni,çıkmak için

Görmemişsin belli ki Görseydin;kucaklardın tüm sancıları,aşktandır diyeSansürü silerdin lügatinden Elek vermezdin titreyen ellerime;artık elemelisin kelimelerini,diyeŞu ağrılı kalbimi toprak altına gömme çalışmaların niye?


Duruldum,ırmaklar üstüme dökülürkenAltında kaldı umutlarım,giden her yılın Duymadın sesimi Duyma da artık! Haykırayım ve de yalnız ağlayayım sessizliğime Başımı omzuna koyup dünyâya gözlerimi kapama düşlerimi,düşüreyim iç cebimdenSen bak sâdece,çok uzaklardan baktığını bileyimBuruk bir tebessümle kucaklayayım tüm yaşanmışlıkları Vedâ mısrâlarım olsun anılar defterinde

Ve sonra,gömsünler beni,ömre bedel sevdâlar makberine


Öyle ya; "sevmek acı,gerçek acı

benzer birbirine"
 
oyuncak etti hayat beni
benim oyuncaklarım kırıkken
küçükken oynadığım tren
kaçıp gitti ben içinde yokken

benim ruhum cam bir ev
hiç mi hiç örtme perdelerimi
sakın vurma duvarlarıma
birlerce parçam aydınlatır geceyi

aradığım kolu kırık bebeğim gibi
dağılan parçamı bulamadım
tamir edin kurun beni
oyuna devam etmek istiyorum
 
Belki uzun belki kısa bir yoldasınız..
Her başarısızlık sizin için birer KAVŞAK......
Endişeleriniz bir VİRAJ
Arkadaşlarınız bazen GAZ PEDALI olur bazen de FREN..
Düşmanlarınız trafik ışıklarındaki KIRMIZI
...Aileniz ise yolunuzdaki UYARI TABELALARI
İş hayatınız ise ENGEBELİ BİR ARAZİ..

Ama
Deponuz PRENSİPLERİNİZ ile doluysa..
Motorunuz İRADENİZ kadar sağlamsa..
İnandığınız her şey SİGORTANIZ olmuşsa..
Ve yan koltukta YARADANIN varlığını her zaman hissediyorsanız..

Dilediğiniz Yere Mutlaka Varacaksınız....
 
Daha üç adım olmadı çıkalı bu sevdadan
Ayrılığın kokusu hala üzerimde
Avuçlarımda buzdan bir alev
Yüreğimde yepyeni bir ateşkes
Gitmeler bana kaldı yine bu aşktan
Bütün sayfalarım sil baştan
Sonu nereye varacak bilmiyorum
Oysa içimde inadına yanan bir mum
Dokunma ellerime-sönmedim daha
Unutmaktan geliyorum.
 
Daha dün kirpikleri kadar yakındım ona
Her gece düşlerinde sabahlıyordum
İşte orada köşebaşında bıraktım ellerini
O bana
Ben ona ağlıyordum
Son tetiği gözleri çekti gözlerime
Kanıyor kanıyordum
Ölüler yalan söylemez bilirsin
Deliler gibi seviyordum
 
Dertlerin tam ortasındayım,ne yüzebiliyor nede batabiliyorum,Hasretin intikamını alırcasına tenimden çıkarıyor hırsını,suçlu ilan edilmiş sevdam,karanlıklara atılmış diğer yarım,Ne kadar da kederli çalıyor gece şarkısını ,içimde gözyaşlarım kuruyor,Yıllar hesabını yapmış borçlu çıkarıyor siyahlarımı,Yazıyor kalemim öncesinde olmadığı kadar öfkeli her hecede kanatıyor seni anlatan aşkımı..
 
Ağlamak için gözden yaş mı akmalı ??
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?
 
Yarım kaldım
Dudağında tebessüm eksik olduğundan beri
Veda busesine alışkın değilim
Dokunmasın dudağın yanaklarıma
Durma istersen daha
Takılan saçlarını çek umutlarımdan
Dağıt gönül odalarımı
Tüm aynaları kır
Kır da GİT
 
''...
ben şu kısa boylu hayatta
uzun boylu kederlerle acırım
yorar şu telaş, şu karmaşa
bir sığınak aranırken şu uğultuda
bir aşk gelir bir yara
bir yara...bir yara daha!

eski bir aşk
yeni bir ayrılıktır her zaman
bunu kuşlar sorar yıldızlar da anlatır
kimse bilmez he canım
bir yara bir ömrü hergün nasıl kanatır
... ''
 
Geri
Üst