Misyonerlik karalamalarının gerçek amacı

zerkli

New member
Katılım
7 Eyl 2008
Mesajlar
2,738
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
faşizm uygulayandan uygulanana bulaşan bir hastalı
Ruşen Çakır




Prof. Türkan Saylan başta olmak üzere eğitim alanında gönüllü faaliyet gösteren bazı isimlere ve kurumluşlara reva görülen muamelenin Ergenekon soruşturmasına ciddi bir şekilde gölge düşürmesinin ardından, bu işin sorumluluları, hatalarını kabul edip özür dileyecekleri yerde konuyu saptırmaya çalışıyorlar. Bu kapsamda ÇYDD ve ÇEV’in Hıristiyan misyonerliği yaptıkları ve Prof. Saylan’ın annesinin Hıristiyan olduğu iddiaları özellikle dikkati çekiyor. Aslında normal demokratik bir ülkede bu tür suçlamaların, yapanlardan başka kimseye zarar vermemesi gerekir, fakat burası Türkiye ve atılan çamurların izleri kalabiliyor. Bu nedenle misyonerlik iddiaları etrafında yapılan spekülasyonları irdelemekte fayda var.

İlk olarak ülkemizde misyonerliğin neredeyse cumhuriyetin kurulmasından beri çok hassas bir konu olageldiğini hatırlayalım. İlginç olan, uzun bir süre misyonerlik, dindarlar değil de laikliğe duyarlı oldukları bilinen devlet kurumları, örneğin TSK tarafından “öncelikli tehdit” olarak algılandı. İslami cemaatlerin misyonerlik faaliyetlerinden ciddi olarak rahatsız olmaları 1980 ortalarından itibaren başlamıştır ve bunun esas nedeni aynı kitleye (gençler, öğrenciler, yoksullar) seslenmeleri, yani rekabet içinde olmalarıdır. Yine son yıllara bakacak olursak misyonerliği en fazla dillerine dolayanların “resmi ideoloji” ye ve milliyetçiliğe daha yakın kesimler olduğunu; buna bağlı olarak “ulusalcı” hareketin de misyonerliği hedefine almış olduğunu görürüz.

Bir dizi tutarsızlık

İşte bu olgular, Prof. Saylan ve arkadaşlarına yöneltilen misyonerlik suçlamalarının ne kadar tutarsız olduğunu kanıtlıyor. Şöyle ki, siz bir yandan, büyük ölçüde haklı argümanlarla Trabzon’da rahip Santoro’nun, Malatya’da misyonerlerin ve İstanbul’da Hrant Dink’in öldürülmelerini Ergenekon ile irtibatlandırmaya çalışacaksınız, diğer yandan daha başından “Ergenekoncu” ilan etmiş olduğunuz bazı isimlere yönelik kamuoyu ilgisini dağıtmak için onların “gizli Hıristiyan” ve hatta “misyoner” olduklarını söyleyeceksiniz. Bir diğer tutarsızlık da, misyonerlik senaryolarını piyasaya süren odakların yıllardır “dinlerarası diyalog” ve “hoşgörü” nün şampiyonluğunu yapıyor olmalarıdır. Fethullah Gülen cemaatinin Türkiye’de ve dünyanın farklı yerlerinde düzenledikleri birçok toplantıyı izleme şansım oldu. Bunların hiçbirinde “evet sizinle diyalog kurarız ancak misyonerlik yapmanıza asla izin veremeyiz” dediklerine hiç şahit olmadım. Bir de şu var: Fethullah Gülen’in Papa II. Jean Paul ile buluşması kadar Hıristiyanlığı Türk halkı nezdinde meşrulaştıran herhangi bir olay olmuş mudur şu son yıllarda?

Hemen ardından üçüncü bir tutarsızlıktan bahsetmek şart. Gülen cemaatinin faaliyetleri, bugün birçok objektif araştırmacı tarafından bir tür “İslam misyonerliği” olarak tanımlanıyor; örneğin sık sık Katolik bir misyoner şebekesi olan Opus Dei ile arasında paralellikler kuruluyor. Zira Gülen hareketi sadece Müslüman topluluklarda değil, Asya, Afrika ve hatta Latin Amerika’da okullar inşa ediyor.

Son olarak, Prof. Saylan ve arkadaşlarına “misyoner” yaftası yapıştırmaya çalışanların çoğunun Türkiye’nin AB üyeliğine destek veriyor olmalarındaki garipliğin altını çizmek şart. “Avrupalılık” ile “misyoner avcılığı” nı bağdaştırabilmek o kadar kolay olmasa gerek.

Misyonerlik suç değil

Bundan birkaç yıl önce bir polis müdürü ilginç bir olay anlatmıştı. Bir ilçede Hıristiyan misyonerlerin faaliyetlerinden rahatsız olan bir mülki amir bu kişilerin içeri alınmaları için ısrar ediyormuş. Fakat kanunlarımızda misyonerlik suç olmadığı için polisler ne yapacaklarını şaşırmışlar. Sonunda misyonerleri, dağıttıkları kitapçıklarda bandrol olmadığı için gözaltına almış, bu gözdağının ardından serbest bırakmışlar. İnsan düşünmeden edemiyor: Prof. Saylan ve arkadaşları aleyhine yayın yapanlar misyonerliğin suç olmadığını bilmiyor olabilirler mi?

Bu sorunun ardından “bu tür yayınların tam tersi etki yaratacağını nasıl hesaplayamazlar!” şeklinde tepkiler de gelebilir. Nitekim son olayların ardından Prof. Saylan bir “kahraman” haline geldi; ÇYDD ve ÇEV gibi kuruluşlara yardımların arttığı söylendi. Bütün bunlara rağmen bu karalamaların, onları tezgahlayanların lehine sonuçlar yarattığını düşünüyorum. Bu kampanyaların esas olarak kentli orta sınıfları hedef aldığını düşünenler yanılır. Ana amaç Anadolu’nun yoksul ve muhafazakâr ailelerinin, çocuklarını ÇYDD, ÇEV gibi kuruluşlara gönül rahatlığıyla teslim etmelerinin önüne geçmek olduğunu sanıyorum. Bu bağlamda Prof. Saylan’ın, annesinin Hıristiyanlıktan Müslümanlığa geçtiğini kanıtlamak için didinmesini yanlış bulmamak lazım.

Hatırlayalım: Abdullah Gül de “velev ki...” diye başlayan bir cümle kurmak yerine soyunda kesinlikle Ermenilik olmadığının altını ısrarla çizmeye özen göstermişti. Gül Türkiye’nin milliyetçi-muhafazakâr kesimlerinin algı ve zihniyet kalıplarını çok iyi bildiği için böyle yapmıştı. Anlaşılan Prof. Saylan da epey dolaştığı Anadolu’nun ruhunu çok iyi okumuş ve “kara propagandacılar” a hiçbir konuda açık vermemek için çabalıyor. İyi de ediyor.



http://haber.gazetevatan.com/haberd...=24.04.2009&Newsid=234887&Categoryid=4&wid=73
 
Yazının geneLinden ''MisyonerLiğin Suç olmadığına'' vurgu yapıLmış.
Oyunu kuraLına göre oynarsan tehLike oLmaz tabiki.
Ama araLarı pisLikle sıvarsan işde o zaman patLamaya hazır bomba oLur.
HristiyanLığı yay banane.Ama MüsLümanLarın bazı zaaflarından yararLanıp
onLarı kuLLanmaya çaLışırsan,Dinini eLinden aLmaya Çalışırsan
bu hristiyan misyonerliği Ve isLam Düşmanlığının bir karışımı oLur.
Bu gerçekten çok tehLikeLi,En azından bir terör saLdırısı kadar emin oLun.
Benim rahatsız oLduğum nokta burasıdır...
 
bir örnek
demokratik kongo cumhuriyeti yıllarca önce çoğunluğu müslüman bir ülkeydi.hristiyan misyonerler.buraya oltalarını attılar.halk gariban.yiyecek yemekleri yok.misyonerlerde cuma namaz saati cami önlerine kurdukları mutfaklarda sıcak yemek dağıtmaya başladılar. tam cuma saati. insanlar zaten aç. millet namazı bırakıp yemeğe yöneldi.zamanla insanlar namazdan vazgeçti.sonrada hristiyan olmayanlara yemek vermediler. bu sadece örneklerden biri.şu an kongonun yaklaşık %70 i hristiyan.zaten bu misyonerler söğüşleyemeyeceği yerle uğraşmaz.kongoda dünyanın en zengin elmas maden yatakları var. ve bunların hemen hepsini belçikalılar sömürüyor.işte misyonerlik böyle bişey.bakalım bu burs verdiklerinden karşılığında neler istenecek.
burs deyince ;
afgan genç geçmiş zamanda tıp okumak için türkiyenin bursuyla ülkemizde okumaya başlar.bir yıl sonra yetkililer burs veremeyeceklerini kendi imkanıyla okumak isterse okumasını söylediler.çocuk şaşkın şaşkın gezerken sovyet ajanları bir teklifte bulunur.eğer isterse burs vereceklerini yanlız kendi ülkelerinde siyaset okumasını önerirler.öğrenci mecburen kabul eder.gider okur.tekrar ülkesine döner ve zamanla ülkesinde devlet başkanlığına kadar yükselir.ileriki yıllarda ülkesindeki kargaşayı önlemeleri için sovyetleri ülkesine davet eder.bu kişi badra karmadır.işte o gün bu gündür afgan halkı güneş yüzü görememektedir.buyrun siz karar verin
 
bir örnek
demokratik kongo cumhuriyeti yıllarca önce çoğunluğu müslüman bir ülkeydi.hristiyan misyonerler.buraya oltalarını attılar.halk gariban.yiyecek yemekleri yok.misyonerlerde cuma namaz saati cami önlerine kurdukları mutfaklarda sıcak yemek dağıtmaya başladılar. tam cuma saati. insanlar zaten aç. millet namazı bırakıp yemeğe yöneldi.zamanla insanlar namazdan vazgeçti.sonrada hristiyan olmayanlara yemek vermediler. bu sadece örneklerden biri.şu an kongonun yaklaşık %70 i hristiyan.zaten bu misyonerler söğüşleyemeyeceği yerle uğraşmaz.kongoda dünyanın en zengin elmas maden yatakları var. ve bunların hemen hepsini belçikalılar sömürüyor.işte misyonerlik böyle bişey.bakalım bu burs verdiklerinden karşılığında neler istenecek.
burs deyince ;
afgan genç geçmiş zamanda tıp okumak için türkiyenin bursuyla ülkemizde okumaya başlar.bir yıl sonra yetkililer burs veremeyeceklerini kendi imkanıyla okumak isterse okumasını söylediler.çocuk şaşkın şaşkın gezerken sovyet ajanları bir teklifte bulunur.eğer isterse burs vereceklerini yanlız kendi ülkelerinde siyaset okumasını önerirler.öğrenci mecburen kabul eder.gider okur.tekrar ülkesine döner ve zamanla ülkesinde devlet başkanlığına kadar yükselir.ileriki yıllarda ülkesindeki kargaşayı önlemeleri için sovyetleri ülkesine davet eder.bu kişi badra karmadır.işte o gün bu gündür afgan halkı güneş yüzü görememektedir.buyrun siz karar verin


Müdür demokratik Kongo Cumhuriyeti açlıktan kırılırken Zengin Arap şeyhleri nasıl bir hayat sürüyor biliyorsun değil mi? O caminin önüne aş evini müslüman bir zengin değil de misyoner kuruyorsa çıkıp da misyonerler öyle kötü böyle kötü demeyeceksin.

90 yıllarda Somalide, Kongoda, Nijerya da müslüman insanlar açlıktan kırılırken Birleşmiş Milletlerin yardım merkezlerinde çocuklar birbirini ezerken, meşhur açlıktan ölen çocuk ve tepesinde bekleyen akbaba resmi çekilirlen SUUDİ ARABİSTAN DA HAC MEVSİMİ KESİLEN MİLYONLARCA KURBANLIK HAYVANIN ÇÖLE GÖMÜLDÜKLERİ ORTAYA ÇIKMIŞTI. Olay infial yarattıktan sonra Suudiler Hacca gelecek turist sayısının azalmasından korktukları için (suudiler hacıları turist olarak görürler) bu kurbanlıkları yeni yeni afrikaya yönlendiriyorlar.

Nerede kaldı islamiyet? Senin müslümanların Kongo nun açlarına sahip çıkamıyorsa elbet bir sahip çıkan çıkar.
Hacı Sakal bırakıp Cüppe giyince mümin olduğunu zanneden cemaatçiler bunları anlamaz. O misyoner denilen islam düşmanı sayılan adamlarla tanıştım bir çok defa. Bir müslüman olarak beni protestan kiliselerine götürdüler üstelik din değiştirmeyeeğimi açık açık söylememe rağmen. Çok muhabbet ettim. Ve hepsi son derece idealist insanlar. İçlerinde bahsi geçen Kongo daki işleri yapanlar da vardı. Afrikanın senin gitmeyeceğin köylerine gidip senin müslüman kardeşim dediğin adamları tedavi edenler, onlara yiyecek götüren, çocuklarına okuma yazma öğretenlerle tanıştım.

Adam bir hizmet götürüyor. Ve bu hizmet ile tavlıyor insanları. Çünkü misyonerler kimseyi zorlamıyor, gönlünü kazanmak için para, yiyecek, eğitim ve sosyal destek sağlıyor. Bunun neresi kötü? Bir ülkeyi misyonerler sömürmüyor misyonerlerin arkasından o ülkeye giren sermaye grupları sömürüyor.

Köprülerimizi, otoyollarımızı, fabrikalarımızı, bankalarımızı, toprağımızı yabancılara satarken sesini çıkarmayan islamcılar iş dini satmaya gelince aslan kesiliyor.
Avrupa Birliğinin en büyük destekçisi Fethullahçı ve islamcı cephe hıristiyanlar ile diyalog diyor, AVRUPA Birliği için destek veriyor. Ama sonra insanları misyonerlikle suçluyor müsyonerlik suç olmadığı halde.

Kemalistlerden başka kimse bu ülkede Avrupa Birliğine karşı çıkmıyor. İslamcılar ve ittifak yaptıkları satılmış liberaller cahil vatandaşı kullanıyorlar resmen. Hem Avrupa Birliğine gireceğim de. Avrupa da misyonerlik yap, Avrupalıları müslümanlaştırmak için uğraş. Sonra da Türkiye'de faaliyet gösteren misyonerlere katillermiş gibi muamele et. İşte günümüzün müslüman cemaatlerinin başındaki adamlarının iki yüzlülüğü.
daha ne denir ki...
 
Konu ve içindeki yaşanmış bir hikaye için benden de benzeri bir hikaye;

Bir hırsız Kadı Karakuş'a gelir ve hırsızlık için girdiği evin sahibini şikâyet eder: "Kadı Efendi, evin penceresi çürükmüş; kaçarken düştüm ve kolum kırıldı" der. Ev sahibi "pencereyi ben yapmadım, marangoz yaptı" diyerek, işin içinden sıyrılır. Marangoz "pencereyi takarken, gözüme falanca kadının elbisesi ilişmişti" der. Kadın, elbiseyi boyayanı suçlar. Boyacı herhangi bir mazeret bulamayınca, Karakuş boyacının idamına karar verir. Ne var ki, boyacının boyu idam sehpasından uzun olduğu için yerine daha kısa boylu bir boyacı bulunur ve hüküm infaz edilir.


Bizim halimiz de aynen burada olduğu gibi. İslâm, hayatının en olmadığı kadarki yetim dönemini yaşıyor, hepimiz kıl beşi kurtar başı seviyelerine düşmüşüz, kalkmışız misyonerleri sorun ediyoruz, faturayı onlara kesiyoruz. Yahu, sen anadan doğma mirasına konduğun, Allah katındaki tek din için kılını kıpırdatma, "ben sahibim, başkaları da bilsin" diye dertlenme, etrafını saran misyonerleri görünce "din elden gidiyor, gençlerimizi çalıyorlar" hafakanlarına bürün. Digiklan da febeke' nin söylemeye çalıştığını anlamadan veryansın etmiş. Meseleyi dönüp yine zengin Arap şeyhlerine bağlamış. Febeke' nin kastettiği de aslında Digiklan' ın da bir yerde haklı olduğu "çoban köpeğinin olmadığı yerde, kurtlara açık büfe" benzetmesinin bir versiyonu. Misyonerlerden biri ile ben de karşılaştığım için biliyorum. Gerçekten dişin kovuğunu dolduracak kadar birşey yok anlattıklarında, karamboller içindeler, tutarsızlıklar dizboyu. Ne kadar da heveslenmiştim, kana kan - dişe diş tartışırız diye ama nafile. 2 dakika içinde kaçtı kayboldu, dumur oldum. Bu mu dedim misyonerlik, bunlar mı bizi bozacaklar? Anlattıklarında ne hristiyanlık var, ne yahudilik ne diğerleri. Hiç birine inanmıyorlar, tanrı yahovaya gel kurtul diyorlar. Bu işin bir boyutu. Diğer boyutunda, ne Türkân Saylan' dan, ne ÇYDD' nden, ne ÇEV' den ne diğerlerinden zerre kadar endişe duymuyorum. Çünkü benim şahsi görüşümdür, ben onları asla tehlike olarak görmüyorum. İyiler ya da kötüler, ellerinden geleni yapsınlar. Kapatılsınlar ya da sınırdışı edilsinler diye kesinlikle düşünmüyorum. Neden korkayım ki onlardan? Bendeki mücevher daha kıymetli. İki yiğit çıkar meydane, ikisi de birbirinden merdane hesabı. O da anlatsın doğrularını, biz de anlatırız. Hangisi nefsine hoş gelirse tercih dinleyenindir. Benim en büyük endişem; artı ile eksinin mücadelesinde ben kendi safımda üstüme düşen yükümlülüklerden ne kadarını lâyıkıyle yerine getirebiliyorum, muhasebem budur. İslâm' ı bulunduğumuz noktadan ne kadar uzağa taşıyabiliyoruz, kaç kişinin ayağına götürebiliyoruz? Mesajı doğru alanlar zaten balıklama atlıyorlar dinime. Febeke' nin de söylemek istediği tamamen bu, Afrika' da bugüne kadar bizler neredeydik? Bütün olumsuz reklâmlara rağmen geçenlerde müslüman olan Avustralyalı genci hatırlayın. Önceki hayatını yaşarken, eline geçen Kur'an ile müslüman olan Yusuf İslam' a kulak verin "ben müslümanlara bakarak değil, Kur'anı okuduğum için müslüman oldum" diyor. İşte en büyük sorun bu. İslâm mükemmel ama bizler defoluyuz. Ya da çoğunlukla öyleymişiz gibi gösteriliyoruz. Dünyada "müslümanlar teröristtir" tiyatrosu oynatılıyor. Bilmeyen de öyle sanıyor. Çünkü sadece o bilgi ona ulaşmış, alternatifi yok. İslam = terör diye inanırken birisi, o anda biz neredeydik? Tehlike, bize doğru gelen haçlı ordusu değil; asıl tehlike o ordunun karşısına dikilecek bir Selâhaddin' in olup olmadığıdır. Fikirsel güçte zamanın Selâhaddin' i konumunda olan Fethullah Gülen için tersinden bakıp haçlı misyoneri gibi görenlere de söylenecek bir şey yok. İyilerin kötü, kötülerin iyi sayıldığı ahir zaman sürecinden geçiyoruz. Asıl suçlu hırsız, biz cezayı boyacıya kesiyoruz. Hepimiz dönüp kendimizi sorgulayalım. Misyonerler görev başında, biz nerdeyiz?
 
Konu ve içindeki yaşanmış bir hikaye için benden de benzeri bir hikaye;

Bir hırsız Kadı Karakuş'a gelir ve hırsızlık için girdiği evin sahibini şikâyet eder: "Kadı Efendi, evin penceresi çürükmüş; kaçarken düştüm ve kolum kırıldı" der. Ev sahibi "pencereyi ben yapmadım, marangoz yaptı" diyerek, işin içinden sıyrılır. Marangoz "pencereyi takarken, gözüme falanca kadının elbisesi ilişmişti" der. Kadın, elbiseyi boyayanı suçlar. Boyacı herhangi bir mazeret bulamayınca, Karakuş boyacının idamına karar verir. Ne var ki, boyacının boyu idam sehpasından uzun olduğu için yerine daha kısa boylu bir boyacı bulunur ve hüküm infaz edilir.


Bizim halimiz de aynen burada olduğu gibi. İslâm, hayatının en olmadığı kadarki yetim dönemini yaşıyor, hepimiz kıl beşi kurtar başı seviyelerine düşmüşüz, kalkmışız misyonerleri sorun ediyoruz, faturayı onlara kesiyoruz. Yahu, sen anadan doğma mirasına konduğun, Allah katındaki tek din için kılını kıpırdatma, "ben sahibim, başkaları da bilsin" diye dertlenme, etrafını saran misyonerleri görünce "din elden gidiyor, gençlerimizi çalıyorlar" hafakanlarına bürün. Digiklan da febeke' nin söylemeye çalıştığını anlamadan veryansın etmiş. Meseleyi dönüp yine zengin Arap şeyhlerine bağlamış. Febeke' nin kastettiği de aslında Digiklan' ın da bir yerde haklı olduğu "çoban köpeğinin olmadığı yerde, kurtlara açık büfe" benzetmesinin bir versiyonu. Misyonerlerden biri ile ben de karşılaştığım için biliyorum. Gerçekten dişin kovuğunu dolduracak kadar birşey yok anlattıklarında, karamboller içindeler, tutarsızlıklar dizboyu. Ne kadar da heveslenmiştim, kana kan - dişe diş tartışırız diye ama nafile. 2 dakika içinde kaçtı kayboldu, dumur oldum. Bu mu dedim misyonerlik, bunlar mı bizi bozacaklar? Anlattıklarında ne hristiyanlık var, ne yahudilik ne diğerleri. Hiç birine inanmıyorlar, tanrı yahovaya gel kurtul diyorlar. Bu işin bir boyutu. Diğer boyutunda, ne Türkân Saylan' dan, ne ÇYDD' nden, ne ÇEV' den ne diğerlerinden zerre kadar endişe duymuyorum. Çünkü benim şahsi görüşümdür, ben onları asla tehlike olarak görmüyorum. İyiler ya da kötüler, ellerinden geleni yapsınlar. Kapatılsınlar ya da sınırdışı edilsinler diye kesinlikle düşünmüyorum. Neden korkayım ki onlardan? Bendeki mücevher daha kıymetli. İki yiğit çıkar meydane, ikisi de birbirinden merdane hesabı. O da anlatsın doğrularını, biz de anlatırız. Hangisi nefsine hoş gelirse tercih dinleyenindir. Benim en büyük endişem; artı ile eksinin mücadelesinde ben kendi safımda üstüme düşen yükümlülüklerden ne kadarını lâyıkıyle yerine getirebiliyorum, muhasebem budur. İslâm' ı bulunduğumuz noktadan ne kadar uzağa taşıyabiliyoruz, kaç kişinin ayağına götürebiliyoruz? Mesajı doğru alanlar zaten balıklama atlıyorlar dinime. Febeke' nin de söylemek istediği tamamen bu, Afrika' da bugüne kadar bizler neredeydik? Bütün olumsuz reklâmlara rağmen geçenlerde müslüman olan Avustralyalı genci hatırlayın. Önceki hayatını yaşarken, eline geçen Kur'an ile müslüman olan Yusuf İslam' a kulak verin "ben müslümanlara bakarak değil, Kur'anı okuduğum için müslüman oldum" diyor. İşte en büyük sorun bu. İslâm mükemmel ama bizler defoluyuz. Ya da çoğunlukla öyleymişiz gibi gösteriliyoruz. Dünyada "müslümanlar teröristtir" tiyatrosu oynatılıyor. Bilmeyen de öyle sanıyor. Çünkü sadece o bilgi ona ulaşmış, alternatifi yok. İslam = terör diye inanırken birisi, o anda biz neredeydik? Tehlike, bize doğru gelen haçlı ordusu değil; asıl tehlike o ordunun karşısına dikilecek bir Selâhaddin' in olup olmadığıdır. Fikirsel güçte zamanın Selâhaddin' i konumunda olan Fethullah Gülen için tersinden bakıp haçlı misyoneri gibi görenlere de söylenecek bir şey yok. İyilerin kötü, kötülerin iyi sayıldığı ahir zaman sürecinden geçiyoruz. Asıl suçlu hırsız, biz cezayı boyacıya kesiyoruz. Hepimiz dönüp kendimizi sorgulayalım. Misyonerler görev başında, biz nerdeyiz?

Müdür söylediklerinin altına aynen imzamı atıyorum. Ama probleme bir başka bakış açısı daha getirmek istiyorum.

Ruhban sınıfı olmayan İslamda Peygamberin arkasından hadisleri çarpıtarak ayetlere farklı anlamlar yükleyerek zorla cemaatleştirme motivasyonu yaratanların bir yerleri tutuşuyor misyonerleri görünce.

Çünkü 1500 senedir Türk insanına din hocanın dediğidir, şeyhin şıhhın dediğidir denilmiş. Çünkü 1500 senedir Türk insanı, Kuran a Peygamber e iman etmemiştir. Onlar değil Kuran ı kendi mezhebince yorumlayan İmamların söylediklerine iman etmiştir.

Yani bu ülke insanı ne dinini bilmektedir ne kitabını. 1500 senedir papağan gibi Fatiha okuyup ne dediğini bilmeyen adamlar misyonerlerin kucağına düşer elbette.

Kendi otoritelerini kaybetmemek için halka gerizekalı muamelesi yapan. ŞEYHİ OLMAYANIN ŞEYHİ ŞEYTANDIR diyen. Bir çok ayette Kuran ın herkesin anlayacağı kadar açık olduğu yazar. Ama bazı İSLAM TÜCCARLARI Kuran ın herkes tarafından anlaşılmayacağını sadece ilim irfan sahibi hacı hoca tarafından anlanacağını söylerler.
İslamiyette imam dini diğerlerinden çok bilen kimse değil. İbadete başkanlık eden kimsedir. Çünkü islamda herkes Kuran ı ve Sünneti imam kadar bilmekle mükellefdir zaten.

Hıristiyanlığı açıkça okuyup öğrenen, İslamiyeti de açıkça okuyup öğrenen bir insan mukayese yaptı mı zaten problem yok.

Asıl problem Müslümanlığı piyangodan çıkan, dinini Kuranı okuyarak değil hacıdan hocadan duydukları ile öğrenen insanlardır.

Cemaatler, tarikatler bu insanları elden kaçırmak istemiyorlar.

DİNİNİ KULAKTAN DOLMA ÖĞRENENLER KULAKTAN DOLMA KAYBEDERLER...

Vatandaşa islamı asla öğretmezler. İnsanlar islamı öğrenirse Fethullahlar, Nursiler, Süleymancılar olmaz. İnsanlar kendilerini kıçı kırık kulları değil Peygamberi Kuran ı referans alırlar.

Ama cemaati sivil toplum örgütü gibi gösterip kula kulluğu meşrulaştırmaya çalışan adamlar olduğu sürece deve kervanı misali başlarındaki eşek mnereye gidiyorsa herkes oraya gidecek... Hele hele 1. dünya savaşında ve 2. dünya savaşında Hitler müslümandır diye fetva veren, Mustafa Kemal in katli vaciptir diye fetva veren şerefsiz imamları düşününce CAHİL MÜSLÜMANLARIN MİSYONERLERDEN DAHA BÜYÜK TEHLİKE OLDUĞUNU söyleyebilirim...
 
CAHİL MÜSLÜMANLARIN MİSYONERLERDEN DAHA BÜYÜK TEHLİKE OLDUĞUNU söyleyebilirim...





cehalet işlerine geldiği içindir ki baba beni okula gönderi ya da çağdaş yaşamı destekleyenleri içeri attılar

çünkü karanlıkta kalmış insanları kandırmak daha koalydır.

gözünü bağlasan insanın eliyle kaldırp bağı atar
ama karanlığa ittiğin insana ne söylesen inanır. çünkü göremez.

anadoluda yaşamış en yüce din bilginlerinden biri ve hatta başı olan, anadoluda türklüğü ve islamiyeti yayamayı kendine görev edinmiş olan, horasanda hoca ahmed vesevi türbesinden sırtında bir bohçayla çıkıp anadoluya yerleşen ve kendine mesken tutan, osmanlı yeniçerisinin piri kabul ettiği hacı bektaşi velinin en ünlü sözlerinden bir kaç tanesi şöyledir

kadınlarınızı okutunuz

ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır

ara, bul

hararet nardadır sacda değildir
keramet baştadır tacda değildir
her ne arar isen kendinde ara
kudüste mekkede hacda değildir


yani içimizde olmayan birşeyi haccada gitsek bulamayız

ve müslümanlar yüzyılardır mezheplere inanırlar


bir mezhebe göre köpeğe temas edince abdest bozulur ama öbürüne göre bozulmaz

neden? kuran her mezhebe farklımı indi?

peygamber her mezhebe farklı sünnetmi gösterdi?

ama yüzyılalrdır bu böyledir.


mezheplere inanamayan kuranı rehber alan müslümanlarada mezhepsiz diye hor bakılır


acaba hor olan kimdir?


allahın buyruğunu kneidne göre yorumlayanlamış bazı kişilerin dediğini yapıp aslında allahın yolundan çıkanalrmı?
yoksa ışığından gidilmesi gereken kuranı ehber alıp ona göre inançlarını yerine getirenlermi?


suudileri sevmem ama onalrın sevdiğim tek bir uygulamaları var

şeyhleri, şıhları ve buna benzer kendini yüce ilan etmiş kişilerin boynunu vurmaları





bitiriken


kuranın ilk emri



"oku"







anlayana
 
Nerede kaldı islamiyet? Senin müslümanların Kongo nun açlarına sahip çıkamıyorsa elbet bir sahip çıkan çıkar.
Hacı Sakal bırakıp Cüppe giyince mümin olduğunu zanneden cemaatçiler bunları anlamaz. O misyoner denilen islam düşmanı sayılan adamlarla tanıştım bir çok defa. Bir müslüman olarak beni protestan kiliselerine götürdüler üstelik din değiştirmeyeeğimi açık açık söylememe rağmen. Çok muhabbet ettim. Ve hepsi son derece idealist insanlar. İçlerinde bahsi geçen Kongo daki işleri yapanlar da vardı. Afrikanın senin gitmeyeceğin köylerine gidip senin müslüman kardeşim dediğin adamları tedavi edenler, onlara yiyecek götüren, çocuklarına okuma yazma öğretenlerle tanıştım.

Adam bir hizmet götürüyor. Ve bu hizmet ile tavlıyor insanları. Çünkü misyonerler kimseyi zorlamıyor, gönlünü kazanmak için para, yiyecek, eğitim ve sosyal destek sağlıyor. Bunun neresi kötü? Bir ülkeyi misyonerler sömürmüyor misyonerlerin arkasından o ülkeye giren sermaye grupları sömürüyor.

..

arkadaşım sen üzme tatlı canını her nekadar biz rahat döşeklerimizde yatıyorsak senin bu derdini dertlenipte rahat yatmayan müslüman Türk evlatları var..bunu dünyada müslüman olarak sahabe ciddiyetiyle yapan tek topluluk. o malum topluluk.o yüzden de ülkemizdeki misyonerler ve avanelerinin saldırdığı toplulukta onlar.önlerindeki enbüyük engel.ama biz de en azından Hz İbrahim (as)a gagasında ateşi söndürmek için su taşıyan serçe misali olabiliriz.en azından ateşi söndüremeyebiliriz fakat tarafımız belli olur.bu değirmenin suyu nereden akıyor diye merak edersen onlar da anadolunun fedakar esnaflarıdır.

işte bunlar da afrikadaki Türk misyonerleri
içiniz rahat olsun.
gölge etmeyin başka ihsan istemez.


349clmp.jpg

28ukbps.jpg

2wdd4qd.jpg

2d1weu1.jpg
 
arkadaşım sen üzme tatlı canını her nekadar biz rahat döşeklerimizde yatıyorsak senin bu derdini dertlenipte rahat yatmayan müslüman Türk evlatları var..bunu dünyada müslüman olarak sahabe ciddiyetiyle yapan tek topluluk. o malum topluluk.o yüzden de ülkemizdeki misyonerler ve avanelerinin saldırdığı toplulukta onlar.önlerindeki enbüyük engel.ama biz de en azından Hz İbrahim (as)a gagasında ateşi söndürmek için su taşıyan serçe misali olabiliriz.en azından ateşi söndüremeyebiliriz fakat tarafımız belli olur.bu değirmenin suyu nereden akıyor diye merak edersen onlar da anadolunun fedakar esnaflarıdır.

işte bunlar da afrikadaki Türk misyonerleri
içiniz rahat olsun.
gölge etmeyin başka ihsan istemez.





al sana misyonerlerin


Gülen operasyonu : 11 kişiye hapis

Cemaat üyesi 3`ü Türk 11 kişi 6,5 yıl ile 8 yıl arasında hapis cezasına çarptırıldı.

Özbekistan`da Fethullah Gülen hareketi üyelerinin `Pantürkizm` suçlamasıyla hapse mahkûm edildikleri bildirildi.

Rusya`ya Orta Asya haberleri sunan ferghana.ru sitesindeki habere göre, Harezm ve Buhara gibi Gülen yandaşlarının etkin olduğu bölgelerde yapılan operasyonlarda tutuklanan kişiler 6 aydan 6.5 yıla kadar değişen cezalara çarptırıldı. Sayıları tam olarak belli olmayan kişilerin, 1990`lı yıllarda Gülen okullarında okuyan kişiler olduğu kaydedildi. Gülen cemaatinin Özbekistan`daki okulları 1999 ve 2000 yıllarında Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov`un emriyle kapatılmıştı. Kerimov bu kararı alırken kendisine yönelik bir suikast girişiminde Gülen yandaşlarının da yer aldığını söylemişti.

Rusya yönetimi de `radikal İslamcı ve Pantürkist propaganda yaydığı` gerekçesiyle yasakladığı Gülen hareketine ait 16 okulu kapatmış ve 50 öğretmeni sınır dışı etmişti. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Tacikistan`da ise ilkokuldan üniversiteye kadar, 70`ten fazla Gülen okulu faaliyet gösteriyor. Özbek Ulusal Güvenlik Servisi tarafından hazırlanan ve devlet televizyonunda 16 Şubat günü yayımlanan `Karanlığa Giden Işık` başlıklı belgeselde ise Nurculuğun ve Gülen hareketinin tarihi anlatıldı ve bu hareketin özellikle yatılı okullar aracılığıyla yaydığı şeriatçı ve Pantürkist görüşlerin Özbek ulusal kültürüne ve bilincine aykırı olduğu vurgulandı.

Belgeselde,

Gülen hareketi üyesi 3`ü Türk 11 kişinin 6.5 yıl ile 8 yıl arasında hapis cezalarına çarptırıldığı duyuruldu.(Cumhuriyet)

http://www.tumgazeteler.com/?a=4719327




Rusya artık `NUR`suz olacak


Rusya Yüksek Mahkemesi, "Türkiye çıkışlı olan ve Nurcular" olarak tanımladığı grubun ülkede faaliyet göstermesini yasakladı.

Mahkemeden yapılan açıklamada, "Yüksek Mahkeme, kapalı oturumda Rusya Başsavcılığı`nın, ülkenin çıkarlarının korunması ile ilgili yaptığı talebi görüştü. Başsavcılık, uluslararası dini bir örgüt olan Nurcular`ın `ekstremist` olduğuna karar verilmesini, Rusya topraklarındaki faaliyetlerinin de yasaklanmasını istedi. Biz de başsavcılığın talebinin kabul edilmesine karar verdik" denildi.

Rusya Yüksek Mahkemesi`nin kararına 10 gün içinde itiraz edilebilecek.

Rusya`nın yasaklama kararını siyasi nedenlerle aldığı, Rus haber ajansı RIA Novosti`nin haberine de yansıdı. Ajans haberinde, uluslararası istihbarat verilerinde, Nurcuların, Bozkurtlar örgütü ile bağlantılarının olduğu, Bozkurtlar`ın da dünyada "terörist" bir örgüt olarak kabul edildiğini iddia etti.

Rus polisi, 2002-2004 yılları arasında Nurcular`a üye olduğu gerekçesiyle, 20`nin üzerinde Türk`ü sınır dışı etmişti. Moskova`da bir mahkeme de, geçen sene, Said Nursi`ye ait ve Rusça`ya tercüme edilen 14 kitabın "aşırı" olduğuna karar vermişti. Karara gerekçe olarak da Tataristan Savcılığınca açılan ve Rusya Bilimler Akademisi Psikoloji Enstitüsü ve Yabancı Diller Enstitüsü uzmanlarından meydana gelen bilirkişi heyetince hazırlanarak mahkemeye sunulan bir rapordaki bazı iddialar gerekçe olarak gösterilmişti. Raporda "Risale-i Nur`da dinler arası bölücülük çağrısı yapıldığı, radikalizm içerdiği, üstünlük propagandası ve insanları dini inançlarına göre aşağılayan bölümler bulunduğu" ileri sürülüyordu.

Risale-i Nur`ların yasaklanması öncesinde de Fethullah Gülen`le bağlantılı olduğu öne sürülen okullar kapatılmıştı. Rusya, okulları kapatırken, bu okullarda, `Pan - İslamist, Pan - Türkist` propaganda ve `casusluk` yapıldığını iddia etmişti

dunyabulteni

http://www.tumgazeteler.com/?a=2731618




senin misyonerlerin ajanlıkla suçlanıyorlar
 
şimdi burada bir çelişki var.siz bizden yanamısınız yoksa onlardan yana mı? fedakar Türk gençlerinin hiçbir yabancı ülkeden maddi yardım almadan diğer ülkelerde Türklüğü ve islamı anlatmaları sizi üzmüyormu. bu ne yaman çelişki böyle. adamların sözde hapis cezası almaları sanki sizi mutlu etmiş gibi görünüyor.üstelik sizden hiçbir maddi menfaat bile istemiyorlar.
ayrıca birçok dindar görünen gruplara bakarsan bu gruptan nefret ettiklerini görürsünüz.
neden çünkü bazıları müslümanların temiz niyetlerinden nemalanmaktaydılar.sözde şeyhleri istediği gibi bu halkı kullanırdı.ama bu grup ortaya çıkınca işleri bozuldu.rant bitti.müslüman olması gerektiği gibi uyanınca bunlar sağa sola saldırıya geçtiler.neden çünkü müslümanlar daha çok okullara gitmeye başladı.bütün engellemelere rağmen kızlar okula gitmeye başladı.cehalet devri sona erdi.biraz da yurt dışına açılma başlayınca bu defa dış devletler ürkmeye başladı.neden.* çünkü müslümanlar uyanmaya başladı.onlara ve bazı bizden görünenlere göre müslüman camiyle ev arasında gidip gelmeliydi.ne işi var dı ticaretle eğitimle.berderke arkadaş ne demiş kıl beşi kurtar başı.bu devir bitti.dış ülkelerin de rantı kesilmeye başladı.müslüman Türkler organize ve hiçakıllarının almayacağı bir biçimde dışarıda örgütlenmeye başladı.şu burnumuzun dibindeki ermenileri görmüyormusunuz nasılda örgütlenip dünyayı ele geçirmişler.biz niye olmayalım.ama üzülmeyin.dünyada bunu çok iyi yapan Türk insanı var.
düşünsenize bu okullarda okuyan öğrenciler okullara sınavla alınıyor.yani en başarılılar seçiliyor.ayrıca bulunulan ülkenin devletbaşkanları bakanları generallerinin ve diğer kalburüstü adamlarının çocukları bu okullarda okuyor.okulları bitirince devletiçinde en üst makamlara yine bunlar geçecek.sonrasını artık siz düşünün.

aşağıda resimlerde görünenler de bunun meyveleri.
yurt dışında bulunan kahraman öğretmenler ve yetiştirdikleri öğrencilerin aracılığıyla yapılan iş görüşmeleri.
f35q35.jpg

2d18ra8.jpg

2ednpr6.jpg


bu da orada bu vesile ile açılan kuruluşlardan sadece birisi
9zx6i8.jpg


ayrıca daha detaylı bilgiyi http://www.tuskon.org/faaliyet/detay.php?id=36 adresinde görmek mümkün
 
Pantürkizm suçlamasıyla hapis cezası almışlarsa kendinizden utanmanız lazımdır.Türkiyeli ulusalcılara pantürkizm batıyor mu????

Ee düne kadar siz bu adamlara bunlar ulusal kimliğimizi eritmeye çalışıyorlar demiyor muydunuz?

Bakın adamlar türkçülük yapmak suçundan içerideler...

pardon duyamadım...

Anlayana...
 
Geri
Üst