_bozkurt_
New member
Bu gün Çanakkale Ruhu ve Milli Mücadele Zaferi ‘Çanakkale’yi Geçemeyenlerin’ ayakları altında çiğnenmekte ve aziz şehitlerimize hakaret edilmektedir.
AKP İktidarı ise ‘MÜSTEVLİLER’E TRUVA ATI görevini yapmaktadır!
Türkiye, tarihinin en talihsiz yıllarını yaşamaktadır.
Bu gün Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tutarsız, ilkesiz, işbirlikçi ve teslimiyetçi bir hükümet ile yönetilmektedir. AKP hükümeti, aziz milletimizi içte ve dışta ağır ipoteklerin altına sokmuştur.
Cumhuriyet yönetimini kendisinin bir anti tezi gibi gören bu zihniyet, temel değerlerimizi için için kemirmekte adeta birikmiş bir intikam duygusu ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Milli Mücadele ruhuyla savaşmaktadır.
Gelinen bu noktadan sonra; AKP yönetiminde ülkemiz, altından kalkamayacağı çok ağır tahribatla karşı karşıya kalacaktır. AKP iktidarı ile geçecek her gün milletimizin daha büyük buhranları yaşaması, Devletimizin yeni ve ağır bedeller altına itilmesi demektir.
AKP İktidarı ile bugün dünden kötüdür, yarın da bugünden daha kötü olacaktır.
ÇÜNKÜ
AKP İKTİDARI, kendisini iktidara taşıyanlara kapalı kapılar arkasında kayıt altına alınamayan görüşmelerde hangi sözleri vermişse bu gün artık bu sözler ülkemizin önüne tek tek konulmaktadır. AKP, iktidar olmak diyetini milletimize ödettirmektedir. Bu yolun sonu ülkemizin parçalanması, milletimizin egemenliğini kaybetmesi ve kısacası felaket olacaktır; milletimize yönelik kuşatma her alanda gittikçe daralmaktadır.Hükümet boynuna geçireceği ipi yabancı güçlere teslim etmiştir
Bunun sonunda, yapay milletlerden oluşan ve yeni tanımı “federal” olan farklı bir devlet kurulmak istenmektedir. Demokratikleşme maskesi arkasındaki bu kampanyanın hedefinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu kimliği ve kuruluş ilkelerinin olduğu artık ortaya çıkmıştır.
Bu ihanet fikrinin gerçek sahipleri olan İmralı Canisi ve siyasi uzantılarına verilen destek her geçen gün artmakta ihanet ve şer cephesi genişlemektedir. Bölücü terör AKP İktidarı sayesinde yasal bir zemin ve siyasal bir mahiyet kazanmıştır.
Siyasi amaçları, siyasi geçmişleri ve sicilleri aziz milletimiz tarafından iyi bilinen odaklar Türk milleti ve devleti ile hesaplaşmak maksadıyla emel ve eylem birliği içinde yer almaya başlamışlardır. Maalesef bu ihanete ‘ Düz Ovada Siyaset’ vadedenler de katılmıştır.
Bunun adı yıkıcılıktır ve suçtur. Bu zırvalarla, yıllardır terör destekli milleti parçalama projesi olan bölücülüğe, devleti de parçalanmaya götürmesi mukadder olan yıkıcılık refakat etmeye başlayacaktır.
Anlaşılacağı üzere, önümüzdeki dönemde Türkiye’yi çok ciddi bir terör ve siyasi bölücülük gündemi beklemektedir. Çok vahim sonuçlar doğuracak olan yeni ve farklı bir kriz kapıya dayanmıştır.
Yıllardır, oynanan oyunun ve adım adım tırmanan bölücü senaryoların galası olarak bir Türk bayramı olan Nevruz günü seçilmektedir. Bu yıl da, geçen yıl elde etkileri kazanımlar ve yığınağın desteği ile yeni isyan provalarının programı belli olmuştur.
Hükümetin kucaklaşmak için can attığı Iraklı aşiret reisleri, hükümete vekâleten servis yapan Türkiye’deki yandaşları tarafından Nevruz’daki bölücü rezalete onur konuğu olarak davet edilmişlerdir.
“Kürt devleti fikrine alışmalılar” diyerek hükümete telkinde bulunan Barzani her gün bir başka zırvası ile Türkiye’ye karşı düşmanlığını ilan etmekte ve Türkiye’nin güvenliğine yönelik açık tehditte bulunabilmektedir.
Bölücüler ve destekçileri, Nevruz kutlamaları bahanesiyle Türk Milletine ve devlete meydan okuyarak Türk Bayrağı’na hakaret ederlerse bunun sorumlusu AKP İktidarı olacaktır: HESAP BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN’DAN SORULACAKTIR!
Çanakkale Ruhu ve Aziz şehitlerimizin kanları ‘ dalalet, gaflet ve ihanet’ içinde olanları yine Çanakkale’de boğacaktır!
Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir kez daha söylüyoruz!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk Milleti’ne dayalı olarak üniter ve milli karakterde Atatürk ve kurucu Kahramanlar tarafından kurulmuştur. Milli mücadelenin ve bağımsız devletimizin temelleri Çanakkale’de atılmıştır. Şehitler şahidimizdir ki bu topraklar Türk Milleti için bedeli ödenmiş ebedi vatandır.
Büyük Türk milleti, tüm dünyaya son sözünü 29 Ekim 1923 tarihinde söylemiştir ve bu konu bizim için ilelebet kapanmıştır.
Başkentimiz Ankara, dilimiz Türkçe, bayrağımız ay yıldızlı al bayrak, milli marşımız İstiklal Marşı’dır.
Değişmez Anayasamız şehitlerin kanları ile yazılmıştır!
Kimler ve hangi mihraklar, hangi oyunları tertip ederlerse etsinler, hangi ihanetlerin içine girerlerse girsinler, buradan bir kez daha ilan ediyorum ki;
Türkiye Cumhuriyeti, ülkesi, milleti ve egemenlik unsurları ile tektir ve üniter bir devlettir.
Türk milleti tarihi ve kültürel kökleri itibariyle ayrılık kabul etmeyen bir bütündür.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu, istiklâl ve bağımsızlık mücadelemizin taçlandırılmasıdır.
Ay yıldızlı al bayrağımız bağımsızlığımızın, egemenliğimizin, birlik ve beraberliğimizin sembolüdür.
İstiklal Marşımız, bu onurlu mücadelenin kahramanlık destanıdır ve o günlerin mukaddes bir hatırasıdır.
Milli birlik ve bölünmez bütünlüğümüzün dayandığı temeller tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek dil ülküsüdür.
Verilecek toprağımız, terk edilecek ilimiz, çizilecek sınırımız, vazgeçilecek insanımız, peşkeş çekilecek kaynağımız yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti, ebedi vatanında milli varlığını ve birliğini koruyacaktır.
Türk milliyetçileri, bu kutlu değerleri ve kutsal emanetleri, gösterecekleri yüksek fedakârlık, kararlılık, milli şuur ve millet sevgisi ile korumaya yeminlidir.
Türkiye bir yol ayrımına doğru yaklaşmaktadır ve artık herkes tarafını belli etmek zorundadır.
Tereddütle, özürle ve pişmanlıklarla oyalanacak zaman çok geride kalmıştır.
Bunun arası ve orta noktası artık yoktur.
Ya onurlu ve huzurlu bağımsız bir millet olarak yaşayacağız,
Ya da küresel oyunlara boyun eğerek her türlü zillete katlanacağız.
Karar anı yaklaşmıştır. Herkes tercihini yapmalı. Kararını vermelidir.
Ya teslimiyetçilik, ya milliyetçilik...
Ya küresel güçlere taşeronluk ve Büyük Ortadoğu Projesine eşbaşkanlık yapmakla övünen Türküm diyemeyen bir zihniyetin zilleti...
Ya da Çanakkale şehitlerinin emanetine layık milliyetçi iktidarın gururu ve huzu
Mehmet ŞANDIR