freelife03
Banned
- Katılım
- 27 Tem 2007
- Mesajlar
- 55
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Millî Görüş iktidarı çok yaklaştı
Milli Görüş partilerinin iktidara gelişleri, yaptıkları ve iktidardan ayrılmaları üzerine ana hatları ile bir bakış yaptığımızda ilginç bir süreç benzerliği görüyoruz. Bu süreç üzerinden bir teori ortaya koyabiliriz. Bu yazımda böyle bir teorik genelleme denemesi yapmak istiyorum.
Şimdi sözkonusu süreci şu safhalarda ortaya koyalım;
1. İktidara gelmeden önce ülkedeki genel durum.
2. Milli Görüş partileri üzerindeki beklentiler.
3. İktidarda ortaya konulan projeler ve performans.
4. İktidardan ayrılma şekilleri.
Milli Görüşçülerin kabinede yer aldığı ilk hükümet 37. TC Hükümeti’dir. Bu CHP-MSP Hükümeti’dir. Şimdi birinci safhaya bakalım. Bu hükümet kurulmadan önce ülkedeki genel durum neydi? Bu hükümet kurulmadan önceki genel durumu dört başlık halinde özetleyebiliriz.
a.37. TC Hükümetinden önce uzunca bir dönem Adalet Partisi iktidardaydı. Uygulamış olduğu politikalar sayesinde ülkede gelir dağılımı çok bozulmuştu.
b.OAPEC ülkeleri (petrol ihraç eden Arap ülkeleri), 1973 Arap İsrail Savaşı’na tepki olarak Batı’ya karşı Petrol fiyatlarını artırma kozunu kullanmışlardı. 1970 Ocak ayında Ortadoğu petrollerinin varili 1.80 dolar iken, 1974 Ocak ayında 11.65 dolara daha sonra da 12.5 dolara kadar yükselmişti. Kabaca, petrol fiyatları iki yıl içerisinde 7 kat artmıştı. Bu da, petrol ithalatçısı olan ülkemizin ekonomisine çok olumsuz olarak yansımıştı.
c.1971 yılında verilen 12 Mart Muhtırası siyasetin önünü açmamış ve işleri daha da zorlaştırmıştı.
d.Bütün bu olumsuzluklar büyük bir belirsizliğe ve kaosa neden oluyordu. Ekonomide güven ve istikrar bozulmuştu.
İkinci safhada, Milli Görüşçülerin partisi olan Milli Selamet Partisi üzerindeki beklentilerin ne olduğuna bakarsak şunu görüyoruz. 12 Mart Muhtırasından hemen sonra 20 Mayıs 1971 tarihinde Milli Nizam Partisi kapatılmıştı. Yaklaşık bir buçuk yıl sonra 11 Ekim 1972 tarihinde Milli Selamet Partisi kurulmuştu. Bir yıl sonra da Erbakan Hoca partinin genel başkanlığına geçmişti. MSP’nin de kapatılacağı söylemleri ortalıkta dolaşıyordu. MNP tecrübesi ve çeşitli asılsız dedikodulardan dolayı parti, siyasi bir gelecek vadeder gözükmüyordu. İşte bu şekilde bir yıl içerisinde yapılan 1973 seçimlerine girildi.
Tabi seçim sonuçları tam anlamıyla bir sürprizdi. MSP 48 milletvekili ile parlamentoya girmiş ve üçüncü parti olmuştu. Kimse daha ne olduğunu tam olarak kavrayamadan üç ay içerisinde MSP, CHP ile hükümet ortağı olmuştu. Erbakan Hoca Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı idi.
Üçüncü safhada, MSP’nin iktidarda ortaya koyduğu proje ve performanslara bakalım.
O zamanki Milli Görüş kadrolarının ortaya koyduğu en önemli projeler demeti Ağır Sanayi Atılımı (ASA) olarak isimlendirildi. Kıbrıs Barış Harekatı da MSP’nin dirayeti sayesinde gerçekleştirildi. Bununla birlikte manevi kalkınma gibi başka projeler de vardı ancak, başat program ASA idi. ASA çerçevesinde yaklaşık 650 parça tesis yapılması öngörülüyordu. Bunlardan 200 tanesi ağır sanayi idi. Bugün, özelleştirme kapsamında satmakla bitirilemeyen birçok tesis o zaman ASA çerçevesinde kurulmuştur. Bu konu ayrı bir değerlendirme konusu olduğu için daha fazla detaylandırmayacağım. Ancak, ASA hala iyi anılan ve Türkiyemizin önünü açan önemli bir projedir. MSP’nin bu konudaki performansı da fevkalade iyiydi. MSP, 39 ve 41. Hükümetlerde de iktidar ortağı olmuştu. Ağır sanayi tesislerinden yaklaşık 70 tanesini tamamlayıp hizmete açmak yine MSP kadrolarına nasip olmuştur.
Şimdi dördüncü safhada MSP’nin iktidardan uzaklaştırılma şekline bakalım.
MSP istikrarlı bir şekilde ülke genelinde güçlenirken, 1977 seçimlerine giderayak parti içinde huzursuzluklar çıkarıldı. Ayrıca, seçim sisteminde yapılan çeşitli düzenlemeler sayesinde (!) MSP’nin oy sayısı artmasına rağmen, milletvekili sayısı yarı yarıya düştü. 1973 seçimlerinde 1,265,771 oyla 48 milletvekili çıkaran MSP, 1977 seçimlerinde 1,269,918 oyla 24 milletvekili çıkarabilmişti!
Şimdi bütün bunları şöyle bir teorik çerçevenin içerisine sokarak bir genelleme yapalım:
1.Milli görüş partisi, gelir dağılımının bozulduğu, ekonominin çöktüğü, siyasetin üzerinde bazı antidemokratik tehditlerin olduğu ve istikrarın olmadığı bir zamanda iktidara geliyor. Diğer bir ifade ile halk böyle kötü bir zamanda Milli Görüş kadrolarını ümit olarak görüyor.
2.Milli görüş partisi, kendisinden siyasi performans beklenilmediği bir zamanda çok büyük bir sürprizle geliyor ve iktidara oturuyor.
3.İktidarda, Türkiye’nin önünü açacak ve marka haline gelecek projeler ortaya koyuyor. ASA gibi.
4.İktidardaki başarıları yüzünden, halkın teveccühü artınca, önce içeriden ayrılık başlatılıyor sonra da çeşitli hileler ile seçimlerdeki performansı düşürülüyor.
Şimdi bu teorik genellemeyi Refah Partisi için test edelim. Ancak Refah Partisi’ni ele alırken 1994 yerel seçimleri ile 1995 genel seçimlerini tek bir süreç olarak ele alacağız.
Millî Görüş iktidarı çok yaklaştı (2)
Bir önceki yazımda ortaya koymuş olduğumuz genellemeyi, şimdi Refah Partisi için test edelim. Ancak Refah Partisi’ni ele alırken 1994 yerel seçimleri ile 1995 genel seçimlerini tek bir süreç olarak ele alacağız.
Bu iki seçimleri birbirinin tamamlayıcı parçası olarak görüyoruz. Dört safhayı şu şekilde özetleyelim;
1. Refah Partisi’nin iktidarından önce, özellikle 5 Nisan kararları ile ekonomik yapımız çökmüştü. Belediyeleri çöp, çamur, çukur, merkezi iktidarı yoksulluk, yolsuzluk ve teslimiyet sarmıştı. Uzun süren ANAP iktidarıyla gelir dağılımı bozulmuştu. Kısacası istikrarsızlık, güvensizlik ve belirsizlik hakimdi. Müdahale edileceği söylentileri de her yanı sarmıştı.
2. Refah Partisi’nden çok büyük bir siyasi performans beklenmiyordu. 1991 seçimlerinde Meclis’e ittifak ile girdiği için oy oranı tahminlerinde yüzde 7 civarında gösteriliyordu. Dolayısıyla da çok büyük bir ilgi odağı değildi. Ancak bilinçli tabanı ve kadroları ile yapmış olduğu çalışmalar neticesinde seçimlerden en büyük parti olarak çıktı ve iktidara oturdu.
3. İktidarda yine Türkiye’nin önünü açacak projeleri Milli Görüş markası haline getirdi. Bunlardan başat projeler Havuz Sistemi ve D8 Projeleridir. Bunları yine detaylandırmıyorum. Çünkü bunlar ayrı ayrı anlatılması gereken önemli projelerdir.
4. İktidardaki başarıları sayesinde halkın kendisine teveccühü artınca, kapalı kapılar ardından yapılan komplolar ile (ki bunlar artık medyada açıkça yazılmaktadır) iktidardan uzaklaştırılmıştır. Aynı zamanda da içerisinden ayrılıkçılar peydah edilmiştir.
İşte, ana hatları ile bakarak teorik genellememizi Refah Partisi için test ettiğimizde bizi doğrulayacak şekilde sonuçlar bulabiliyoruz. Okuyucularımız bunları daha da detaylandırabilirler. Ben burada bu kadar ifade etmeyi yeterli buluyorum.
Elbette bunlar kesinlik ifade etmez ancak en azından bizlere Milli Görüş kadrolarının hangi şartlarda iktidara geldiğini ya da hangi şartlarda milletimiz tarafından tercih edildiğine dair ipuçları verebilir.
Şimdi yine bu teorik genellemeden hareket ile günümüze bakalım. Tabi şu an itibarıyla, bu sürecin sadece iki safhasını irdeleyebiliriz.
1. Milli Görüş’ün partisi olan Saadet Partisi, şu anda kamuoyunda kendisinden çok yüksek siyasi performans beklenen bir parti görünümünde değildir. Dolayısıyla da ilgi odağı değildir. Bu durum onun, sadece bilinçli ve davasına inanan insanların görev aldığı bir parti haline gelmesine vesile olmaktadır. Geçmişten görünen odur ki başarı da böyle bilinçli kadroların çalışmaları üzerine bina edilmektedir. Hareketi her zaman, amiyane tabirle, “hesabi” değil “hasbi” kadrolar iktidara taşımaktadırlar.
İktidar ümidi yükselen bir parti içine ise her türlü hesapla yüzlerce insan girdiği için, hareketin özüne olan bağlılığı azalmakta ve neticede de ayrılma/kırılma hatları oluşmaktadır.
Şimdiki durum ise farklıdır. Bilinçli kadroların yapacağı canhıraş çalışmalar Saadet Partisi’nin en büyük atılımı yapan parti olarak seçimlerden çıkmasına vesile olacaktır. Kısacası, partinin mevcut durumu, çözümlememizin başında yapmış olduğumuz teorik genellememizin birinci kısmını sağlamaktadır. Yani Saadet Partisi büyük bir sürpriz yapmaya hazır hale gelmektedir.
2. İkinci olarak, günümüz koşulları da Milli Görüş’ün iktidarının tercih edileceği formata uygun hale gelmektedir. Çünkü;
a. Uzun süren AKP iktidarı ülkedeki zaten bozuk olan gelir dağılımını daha çok bozmuştur. Zengin ile fakir arasındaki uçurum inanılmaz boyutlardadır. Bir taraftan dolar milyarderi sayımız 50’lere yaklaşmış diğer taraftan açlık sınırı altında yaşayan insanlarımız 10 milyonları geçmiştir. Sosyal devlet olma özelliğimiz neredeyse kalmamıştır. Burada şunu hatırlatayım hemen, sadaka dağıtan devlet ile sosyal devlet arasında dağlar kadar fark vardır. Ramazan poşeti ve kömür dağıtmak ile sosyal devlet olunmaz!
b. Petrol fiyatları üç dört yıl içerisinde 30 dolarlardan 150 dolarlara kadar ulaşmıştır. MSP’nin iktidara geliş dönemindeki kadar artmış olmasa da yine de aynı şekilde artma trendi içerisindedir.
c. Siyasetin üzerinde değişik mihrakların olumsuz etkileri vardır. Bunlarla şu anda mücadele ediliyor görüntüsü var olsa da sonuç itibariyle henüz somut bir başarı elde edilmiş değildir. Siyaset çeşitli iç ve dış güç odaklarının vesayeti altındadır.
d. Ekonomik dengeler yabancıların lehine bozulmuştur. Pazarlarımız, tesislerimiz, topraklarımız, bankalarımız kısacası hemen hemen herşeyimiz yabancıların eline geçmiş bulunmaktadır. Ülkemizde genel olarak bir belirsizlik, bir memnuniyetsizlik ve bir güvensizlik hakimdir. Bu durum genel siyasi istikrarı olumsuz olarak etkilemektedir.
Şimdi buradan görüldüğü gibi, teorik genellememizin ikinci kısmına da mevcut konjonktör cevap verebilmektedir. Yani, mevcut ortam da Milli Görüş kadrolarının iktidara gelmesine çok müsait bir hale dönüşmektedir. Böyle durumlarda Milli Görüş kadroları ülkenin teminatı olarak görülmekte ve halkımızın teveccühüne mazhar olmaktadır.
Milli Görüş kadroları bu kez de iktidara geldiklerinde elbette başat ve marka olacak çeşitli plan ve programlar ortaya koyacaktır. Bunlar ayrıca konuşulup tartışılacak olan şeylerdir.
Burada dikkat çekmek istediğim konu, Saadet Partisi ve ülkemiz şartlarının bir Milli Görüş iktidarını talep eder hale geldiğidir.
Saadet Partisi, önümüzdeki Ekim ayı içerisinde büyük kongresini yapmayı planlamaktadır. Önümüzdeki yerel ve genel seçimlere yeni bir vizyon ve yeni bir heyecan ile gireceği muhakkaktır. Bu anlattıklarımız çerçevesinde de en büyük sürprizi yapacaktır.
Bu dönem yeni bir dönem olacaktır. Bu dönem,
Yaşanabilir Bir Türkiye’nin, Yeniden Büyük Türkiye’nin ve Yeni Bir Dünya’nın kurulacağı saadet dönemi olacaktır.
Artık vakit gelmiş, tünelin ucundaki ışık görülmüştür.
Bu asır saadet asrıdır.
Doç. Dr. Mete GÜNDOĞAN
Saadet Partisi
Genel Başkan Yardımcısı
Gik Üyesi
Milli Görüş partilerinin iktidara gelişleri, yaptıkları ve iktidardan ayrılmaları üzerine ana hatları ile bir bakış yaptığımızda ilginç bir süreç benzerliği görüyoruz. Bu süreç üzerinden bir teori ortaya koyabiliriz. Bu yazımda böyle bir teorik genelleme denemesi yapmak istiyorum.
Şimdi sözkonusu süreci şu safhalarda ortaya koyalım;
1. İktidara gelmeden önce ülkedeki genel durum.
2. Milli Görüş partileri üzerindeki beklentiler.
3. İktidarda ortaya konulan projeler ve performans.
4. İktidardan ayrılma şekilleri.
Milli Görüşçülerin kabinede yer aldığı ilk hükümet 37. TC Hükümeti’dir. Bu CHP-MSP Hükümeti’dir. Şimdi birinci safhaya bakalım. Bu hükümet kurulmadan önce ülkedeki genel durum neydi? Bu hükümet kurulmadan önceki genel durumu dört başlık halinde özetleyebiliriz.
a.37. TC Hükümetinden önce uzunca bir dönem Adalet Partisi iktidardaydı. Uygulamış olduğu politikalar sayesinde ülkede gelir dağılımı çok bozulmuştu.
b.OAPEC ülkeleri (petrol ihraç eden Arap ülkeleri), 1973 Arap İsrail Savaşı’na tepki olarak Batı’ya karşı Petrol fiyatlarını artırma kozunu kullanmışlardı. 1970 Ocak ayında Ortadoğu petrollerinin varili 1.80 dolar iken, 1974 Ocak ayında 11.65 dolara daha sonra da 12.5 dolara kadar yükselmişti. Kabaca, petrol fiyatları iki yıl içerisinde 7 kat artmıştı. Bu da, petrol ithalatçısı olan ülkemizin ekonomisine çok olumsuz olarak yansımıştı.
c.1971 yılında verilen 12 Mart Muhtırası siyasetin önünü açmamış ve işleri daha da zorlaştırmıştı.
d.Bütün bu olumsuzluklar büyük bir belirsizliğe ve kaosa neden oluyordu. Ekonomide güven ve istikrar bozulmuştu.
İkinci safhada, Milli Görüşçülerin partisi olan Milli Selamet Partisi üzerindeki beklentilerin ne olduğuna bakarsak şunu görüyoruz. 12 Mart Muhtırasından hemen sonra 20 Mayıs 1971 tarihinde Milli Nizam Partisi kapatılmıştı. Yaklaşık bir buçuk yıl sonra 11 Ekim 1972 tarihinde Milli Selamet Partisi kurulmuştu. Bir yıl sonra da Erbakan Hoca partinin genel başkanlığına geçmişti. MSP’nin de kapatılacağı söylemleri ortalıkta dolaşıyordu. MNP tecrübesi ve çeşitli asılsız dedikodulardan dolayı parti, siyasi bir gelecek vadeder gözükmüyordu. İşte bu şekilde bir yıl içerisinde yapılan 1973 seçimlerine girildi.
Tabi seçim sonuçları tam anlamıyla bir sürprizdi. MSP 48 milletvekili ile parlamentoya girmiş ve üçüncü parti olmuştu. Kimse daha ne olduğunu tam olarak kavrayamadan üç ay içerisinde MSP, CHP ile hükümet ortağı olmuştu. Erbakan Hoca Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı idi.
Üçüncü safhada, MSP’nin iktidarda ortaya koyduğu proje ve performanslara bakalım.
O zamanki Milli Görüş kadrolarının ortaya koyduğu en önemli projeler demeti Ağır Sanayi Atılımı (ASA) olarak isimlendirildi. Kıbrıs Barış Harekatı da MSP’nin dirayeti sayesinde gerçekleştirildi. Bununla birlikte manevi kalkınma gibi başka projeler de vardı ancak, başat program ASA idi. ASA çerçevesinde yaklaşık 650 parça tesis yapılması öngörülüyordu. Bunlardan 200 tanesi ağır sanayi idi. Bugün, özelleştirme kapsamında satmakla bitirilemeyen birçok tesis o zaman ASA çerçevesinde kurulmuştur. Bu konu ayrı bir değerlendirme konusu olduğu için daha fazla detaylandırmayacağım. Ancak, ASA hala iyi anılan ve Türkiyemizin önünü açan önemli bir projedir. MSP’nin bu konudaki performansı da fevkalade iyiydi. MSP, 39 ve 41. Hükümetlerde de iktidar ortağı olmuştu. Ağır sanayi tesislerinden yaklaşık 70 tanesini tamamlayıp hizmete açmak yine MSP kadrolarına nasip olmuştur.
Şimdi dördüncü safhada MSP’nin iktidardan uzaklaştırılma şekline bakalım.
MSP istikrarlı bir şekilde ülke genelinde güçlenirken, 1977 seçimlerine giderayak parti içinde huzursuzluklar çıkarıldı. Ayrıca, seçim sisteminde yapılan çeşitli düzenlemeler sayesinde (!) MSP’nin oy sayısı artmasına rağmen, milletvekili sayısı yarı yarıya düştü. 1973 seçimlerinde 1,265,771 oyla 48 milletvekili çıkaran MSP, 1977 seçimlerinde 1,269,918 oyla 24 milletvekili çıkarabilmişti!
Şimdi bütün bunları şöyle bir teorik çerçevenin içerisine sokarak bir genelleme yapalım:
1.Milli görüş partisi, gelir dağılımının bozulduğu, ekonominin çöktüğü, siyasetin üzerinde bazı antidemokratik tehditlerin olduğu ve istikrarın olmadığı bir zamanda iktidara geliyor. Diğer bir ifade ile halk böyle kötü bir zamanda Milli Görüş kadrolarını ümit olarak görüyor.
2.Milli görüş partisi, kendisinden siyasi performans beklenilmediği bir zamanda çok büyük bir sürprizle geliyor ve iktidara oturuyor.
3.İktidarda, Türkiye’nin önünü açacak ve marka haline gelecek projeler ortaya koyuyor. ASA gibi.
4.İktidardaki başarıları yüzünden, halkın teveccühü artınca, önce içeriden ayrılık başlatılıyor sonra da çeşitli hileler ile seçimlerdeki performansı düşürülüyor.
Şimdi bu teorik genellemeyi Refah Partisi için test edelim. Ancak Refah Partisi’ni ele alırken 1994 yerel seçimleri ile 1995 genel seçimlerini tek bir süreç olarak ele alacağız.
Millî Görüş iktidarı çok yaklaştı (2)
Bir önceki yazımda ortaya koymuş olduğumuz genellemeyi, şimdi Refah Partisi için test edelim. Ancak Refah Partisi’ni ele alırken 1994 yerel seçimleri ile 1995 genel seçimlerini tek bir süreç olarak ele alacağız.
Bu iki seçimleri birbirinin tamamlayıcı parçası olarak görüyoruz. Dört safhayı şu şekilde özetleyelim;
1. Refah Partisi’nin iktidarından önce, özellikle 5 Nisan kararları ile ekonomik yapımız çökmüştü. Belediyeleri çöp, çamur, çukur, merkezi iktidarı yoksulluk, yolsuzluk ve teslimiyet sarmıştı. Uzun süren ANAP iktidarıyla gelir dağılımı bozulmuştu. Kısacası istikrarsızlık, güvensizlik ve belirsizlik hakimdi. Müdahale edileceği söylentileri de her yanı sarmıştı.
2. Refah Partisi’nden çok büyük bir siyasi performans beklenmiyordu. 1991 seçimlerinde Meclis’e ittifak ile girdiği için oy oranı tahminlerinde yüzde 7 civarında gösteriliyordu. Dolayısıyla da çok büyük bir ilgi odağı değildi. Ancak bilinçli tabanı ve kadroları ile yapmış olduğu çalışmalar neticesinde seçimlerden en büyük parti olarak çıktı ve iktidara oturdu.
3. İktidarda yine Türkiye’nin önünü açacak projeleri Milli Görüş markası haline getirdi. Bunlardan başat projeler Havuz Sistemi ve D8 Projeleridir. Bunları yine detaylandırmıyorum. Çünkü bunlar ayrı ayrı anlatılması gereken önemli projelerdir.
4. İktidardaki başarıları sayesinde halkın kendisine teveccühü artınca, kapalı kapılar ardından yapılan komplolar ile (ki bunlar artık medyada açıkça yazılmaktadır) iktidardan uzaklaştırılmıştır. Aynı zamanda da içerisinden ayrılıkçılar peydah edilmiştir.
İşte, ana hatları ile bakarak teorik genellememizi Refah Partisi için test ettiğimizde bizi doğrulayacak şekilde sonuçlar bulabiliyoruz. Okuyucularımız bunları daha da detaylandırabilirler. Ben burada bu kadar ifade etmeyi yeterli buluyorum.
Elbette bunlar kesinlik ifade etmez ancak en azından bizlere Milli Görüş kadrolarının hangi şartlarda iktidara geldiğini ya da hangi şartlarda milletimiz tarafından tercih edildiğine dair ipuçları verebilir.
Şimdi yine bu teorik genellemeden hareket ile günümüze bakalım. Tabi şu an itibarıyla, bu sürecin sadece iki safhasını irdeleyebiliriz.
1. Milli Görüş’ün partisi olan Saadet Partisi, şu anda kamuoyunda kendisinden çok yüksek siyasi performans beklenen bir parti görünümünde değildir. Dolayısıyla da ilgi odağı değildir. Bu durum onun, sadece bilinçli ve davasına inanan insanların görev aldığı bir parti haline gelmesine vesile olmaktadır. Geçmişten görünen odur ki başarı da böyle bilinçli kadroların çalışmaları üzerine bina edilmektedir. Hareketi her zaman, amiyane tabirle, “hesabi” değil “hasbi” kadrolar iktidara taşımaktadırlar.
İktidar ümidi yükselen bir parti içine ise her türlü hesapla yüzlerce insan girdiği için, hareketin özüne olan bağlılığı azalmakta ve neticede de ayrılma/kırılma hatları oluşmaktadır.
Şimdiki durum ise farklıdır. Bilinçli kadroların yapacağı canhıraş çalışmalar Saadet Partisi’nin en büyük atılımı yapan parti olarak seçimlerden çıkmasına vesile olacaktır. Kısacası, partinin mevcut durumu, çözümlememizin başında yapmış olduğumuz teorik genellememizin birinci kısmını sağlamaktadır. Yani Saadet Partisi büyük bir sürpriz yapmaya hazır hale gelmektedir.
2. İkinci olarak, günümüz koşulları da Milli Görüş’ün iktidarının tercih edileceği formata uygun hale gelmektedir. Çünkü;
a. Uzun süren AKP iktidarı ülkedeki zaten bozuk olan gelir dağılımını daha çok bozmuştur. Zengin ile fakir arasındaki uçurum inanılmaz boyutlardadır. Bir taraftan dolar milyarderi sayımız 50’lere yaklaşmış diğer taraftan açlık sınırı altında yaşayan insanlarımız 10 milyonları geçmiştir. Sosyal devlet olma özelliğimiz neredeyse kalmamıştır. Burada şunu hatırlatayım hemen, sadaka dağıtan devlet ile sosyal devlet arasında dağlar kadar fark vardır. Ramazan poşeti ve kömür dağıtmak ile sosyal devlet olunmaz!
b. Petrol fiyatları üç dört yıl içerisinde 30 dolarlardan 150 dolarlara kadar ulaşmıştır. MSP’nin iktidara geliş dönemindeki kadar artmış olmasa da yine de aynı şekilde artma trendi içerisindedir.
c. Siyasetin üzerinde değişik mihrakların olumsuz etkileri vardır. Bunlarla şu anda mücadele ediliyor görüntüsü var olsa da sonuç itibariyle henüz somut bir başarı elde edilmiş değildir. Siyaset çeşitli iç ve dış güç odaklarının vesayeti altındadır.
d. Ekonomik dengeler yabancıların lehine bozulmuştur. Pazarlarımız, tesislerimiz, topraklarımız, bankalarımız kısacası hemen hemen herşeyimiz yabancıların eline geçmiş bulunmaktadır. Ülkemizde genel olarak bir belirsizlik, bir memnuniyetsizlik ve bir güvensizlik hakimdir. Bu durum genel siyasi istikrarı olumsuz olarak etkilemektedir.
Şimdi buradan görüldüğü gibi, teorik genellememizin ikinci kısmına da mevcut konjonktör cevap verebilmektedir. Yani, mevcut ortam da Milli Görüş kadrolarının iktidara gelmesine çok müsait bir hale dönüşmektedir. Böyle durumlarda Milli Görüş kadroları ülkenin teminatı olarak görülmekte ve halkımızın teveccühüne mazhar olmaktadır.
Milli Görüş kadroları bu kez de iktidara geldiklerinde elbette başat ve marka olacak çeşitli plan ve programlar ortaya koyacaktır. Bunlar ayrıca konuşulup tartışılacak olan şeylerdir.
Burada dikkat çekmek istediğim konu, Saadet Partisi ve ülkemiz şartlarının bir Milli Görüş iktidarını talep eder hale geldiğidir.
Saadet Partisi, önümüzdeki Ekim ayı içerisinde büyük kongresini yapmayı planlamaktadır. Önümüzdeki yerel ve genel seçimlere yeni bir vizyon ve yeni bir heyecan ile gireceği muhakkaktır. Bu anlattıklarımız çerçevesinde de en büyük sürprizi yapacaktır.
Bu dönem yeni bir dönem olacaktır. Bu dönem,
Yaşanabilir Bir Türkiye’nin, Yeniden Büyük Türkiye’nin ve Yeni Bir Dünya’nın kurulacağı saadet dönemi olacaktır.
Artık vakit gelmiş, tünelin ucundaki ışık görülmüştür.
Bu asır saadet asrıdır.
Doç. Dr. Mete GÜNDOĞAN
Saadet Partisi
Genel Başkan Yardımcısı
Gik Üyesi