Börteçine9
New member
Hatırla Türk Milleti!
AKP iktidarının, Recep Tayyip Erdoğan'ın damadının patronuna kazandırdığı ATV'de "Hatırla Sevgili" isimli bir dizi yayınlanmaktadır. Bu dizi, ATV Çalık Grubuna geçmeden önce yayınlanmaya başlamıştı. ATV, TMSF'nin elinde iken (yani yine iktidarın elinde iken) yayınlanmaya başlayan "Hatırla Sevgili" isimli dizi, yayına başladığı günden bu yana taraflı, tarihi hakikatlere aykırı, haini, teröristi kahramanlaştıran bir içerikle izleyiciye sunulmaktadır.
Diziyi iki-üç bölüm tesadüfen izledim ama bu diziyi sürekli izleyen okuyuculardan, sık sık bu dizi hakkında şikâyet almaktayım ve bu dizi hakkında görüşlerimi yazmam yönünde mailler, cep mesajlar gelmektekteydi.
İzlediğim iki-üç bölümde bile nasıl bir tarafgirlik anlayışı ile senaryosunun yazıldığını gördüm…1980 öncesi olayları yanlı ve taraflı bir şekilde işleyen "Hatırla Sevgili" isimli dizide, Ülkücülere genelde katil, kavgacı, piyon, cahil insanlar imajı çizilirken, solculara mazlum, kahraman, duyarlı insanlar imajı verilmeye çalışılmaktadır.
İzlediğim bölümlerden birinde, Ülkücü genç ile Solcu genç aynı nezarette bir diyalog halinde oynatılıyor.
Ülkücü Genç komüniste "Satılmış komünistler, yaptığınızın hesabını vereceksiniz." deyince, solcu da Ülkücü'ye : Ulan kafanız bir şeye basmıyor, iki satır kitap okumayı bile bilmiyorsunuz, Başbuğunuzun 9 ışık saçmalığından başka bir b..k bildiğiniz yok!.."
Sırf böyle bir sahnede sergilenen diyalogda bile "Hatırla Sevgili" isimli dizinin düşüncesindeki saplantıyı anlamak mümkündür.
"Biz bu yanlı, taraflı saplantıyı anladık" derken, bize en büyük yardım, bu dizinin proje sahibi Tomris Giritlioğlu'ndan geldi. Bakın nasıl itiraf ediyor tarihi çarpıttığını…
Tomris Giritlioğlu, kendisi ile yapılan röportajda "Hatırla Sevgili'de biraz fazla taraf olmadınız mı?" Şeklindeki soruya bakın nasıl cevap veriyor:
"Tarafsız olmaya çalışıyorum. Kendimi paralıyorum. Bütün görüşlere yer vermeye çalışıyorum. Geriye çekilip tepeden bakmaya çalışıyorum. Ama mümkün değil ki, ben bir tarafım. Amcam da dayım da İşçi Partisi üyesiydi. Onlarla aynı fikirde bir babanın çocuğu olarak benim çocukluğumdan beri bir görüşüm vardı. Diziye de bunu yansıttım tabii."
Zaten bu sözler üzerine, "Hatırla Sevgili" isimli dizinin yanlı, taraflı olmasının tartışılması zaman kaybı olacaktır.
Tartışılması gereken olsa olsa "Hatırla Sevgili"nin arasına ekleme yapılarak "Hatırla Yalancı Sevgili" olarak dizinin isminin değiştirilmesi olmalıdır.
Bazıları, bu dizi filme gelen "yanlı, taraflı, yalancı" yönündeki tepkileri "Ya nihayetinde bir film, olur böyle şeyler" şeklinde dindirmeye çalışmaktadırlar. Fakat bu dizi film, gerçekleri saptırmakta, teröristi, hainliği insanlarımıza örnek model olarak sunmaktadır. Yaşanan hadiseleri, olduğundan farklı gösteren, suçluyu-suçsuzu birbirine karıştıran, ideolojik saplantı ile iftiralar atan "Hatırla Sevgili" yalanların ekrana taşınmasından başka bir şey değildir.
Türkiye, 1980 öncesi, kimsenin bir daha istemeyeceği ve bu ülkeden yana olan herkesin "Allah o günleri bir daha göstermesin" dediği günleri, en acı yönleri ile yaşadı.
Emperyalizmin ahtapot gibi ülkeyi sardığı, vatanın "varoluş-yokoluş" mücadelesinin yaşandığı o günlerde, Ülkücüler "Ne ABD, Ne Rusya, Ne Çin, Her şey Türk tarafından, Türk'e göre, Türk için" sloganı ile fikri ve fiili mücadele verdi, bu konuda da çok büyük bedeller ödedi. O mücadele yıllarında binlerce şehit, binlerce gazi verdi.
Fakat, 'Hatırla Sevgili'de hatırlatılmayan, Ülkücülerin yaşadığı ızdıraplar ve ödediği bedellerdir. Tek yönlü, takıntılı ve alerji yüklü bir şekilde, Ülkücüleri suç toplama merkezi olarak gösteren solcular, medyada yer tuttukları günden bu yana, Ülkücülere her türlü iftirayı atarak, kamuoyunda "kötü adamlar" imajını verdiler, Ülkücülerin kahramanlıklarını ve kahramanlarını gölgelediler… Ülkücülerin medya alanındaki eksiklikleri ve propaganda alanındaki zayıflıkları, bu imajı çizenlerin çalışmalarını kolaylaştırmaktadır.
1980 öncesi, Komünist çeteler tarafından katledilen beş bine yakın şehidi olan,12 Eylül ihtilalinde dokuz tane yiğidini idam sehpasına şehit veren Ülkücü Harekete bu mağduriyeti kimler yaşatmıştır?
'Hatırla Sevgili' dizisinde olduğu gibi, birçok propaganda alanında, Ülkücüleri sürekli katil olarak gösterenlere sormak lazım? Binlerce Ülkücü'yü şehit edenler, uzaylılar mıydı? Başka gezegenlerin yaratıkları mıydı, yoksa "Hatırla Sevgili" gibi dizilerde "masum, mazlum ve kahraman" olarak gösterilen komünistler miydi?
Ülkücülere tolerans, Ülkücülere torpil istemiyoruz sadece tarihi gerçekleri olduğu gibi topluma yansıtmanızı bekliyoruz… "Taraf olmadan yapamam, mümkün değil" diyen 'Hatırla Sevgili'nin mimarlarından bunu beklemek de, herhalde zaman kaybı ve boş hayal olur. Bu projenin sahibi Tomris Giritlioğlu itiraf ediyor, ve diyor ki, "Ben İşçi Partiliyim, tarafsız olamam.." daha ne desin.
Bu itirafı bilmeyenler için biraz açayım. 80 öncesi İşçi partisinin yayın organı Aydınlık, Ülkücüleri isim isim, ev adreslerini yayınlar, yayınladıkları isimler de hemen o gün ya da ertesi gün kahpe bir pusuyla şehit edilirdi. 1978'de Taksim'de 1 Mayıs Mitinginde 38 insanı katleden de Maocu teröristler olduğu bilinsin de Maocu-İşçi Partili olmak ne demek herkes anlasın. Bu işçi Partisinin öncesi de var tabi.
Önceleri Behice Boranın TİKP (Türkiye İşçi Köylü Partisi), Türkiye'yi terör ve kamplaşma ile tanıştıran ihanet odağıydı. "Hatırla Sevgili" dizisinin proje sahibi Tomris Giritlioğlu gibi bir İşçi Partiliden de başka türlü bir proje çıkmazdı zaten.
Gerçekleri saptırmada taraf olduğunu itiraf eden "Hatırla Sevgili" isimli dizinin en acı yönü de, konsept danışmanları arasında, Ülkücü şehidin kardeşi Mümtazer Türköne gibi bir ismin bulunmasıdır. AKP'li bir milletvekilinin kocası olan, "Diyarbakır'ın adı Amed (PKK jargonunda Diyarbakır'a verilen ad) olabilir. Eğer Kürtlere onurlarıyla, kendilerini eşit hissedecekleri bir siyasal atmosfer sunarsanız, onlar da kendilerini bu ülkenin tamamına ait hisseder." şeklinde uçuk-kaçık fikirlerin sahibi olan Mümtazer Türköne, bu dizinin danışmanlığını yapıyorsa, o filmden nasıl bir hayır beklenebilir?
'Hatırla Sevgili'nin yapımcısı Tomris Giritlioğlu, "Ben bir tarafım" diyerek durduğu noktayı bildiriyor. Ya Ülkücü şehidin kardeşi olan Mümtazer Türköne necidir? Ülkücü olmadığı fikirlerinden bellidir. Yeni düşüncelerine bakınca ya PKK'lı, ya AKP'li dememiz gerekiyor herhalde? Zaten, AKP'yi savunacağım diye, saçmalamanın her çeşidini fikir diye ortaya koyuyor.
Bazıları, bu tür dizi fırsatlarını, geçmişin muhasebesini yapmak, yaşanan acı günlerden ders çıkartıp Türkiye'yi yaşanacak yeni badirelerden kurtarmak için değil, yine kutuplaşma ve çatışma yarattıracak senaryolar peşinde koşmaktadırlar. Taraf olmaları, diğer tarafa haksızlık olarak yansımaktadır.
1980 öncesi mücadelelerde, komünistlerden daha çok Ülkücüler öldürülmüştür, hal böyle iken komünist çetelerin cinayetleri görülmeyip, neden tek suçlu Ülkücüler ilan edilmektedir? İdam sehpasında şehit edilen 9 Ülkücü yiğit, kahraman değil de, nedir? Fikir olarak sırtını Rusya'ya ve Çin'e dayamış komünistler kendi ideolojisinin kahramanı ise, tek sevdası vatan, millet, bayrak ve din olan Ülkücülerde, Türkiye'nin gerçek kahramanlarıdır.
Ellerinde Kuran-ı Kerim ve Türk bayrakları ile idam ipine doğru yürüyen Ahmet Kerse, 31 Ocak 1983, Gaziantep Cezaevi'nde idam edildi. Ali Bülent Orkan, 13 Ağustos 1982, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde idam edildi. Cengiz Baktemur, 2 Mayıs, 1982, Elazığ Kapalı Cezaevi'nde idam edildi. Cevdet Karakuş, 4 Haziran 1981, Elazığ Kapalı Cezaevi'nde idam edildi. Fikri Arıkan, 27 Mart 1982, Mamak Askeri Cezaevi'nde idam edildi. Halil Esendağ, 5 Haziran 83, İzmir Buca Cezaevi'nde idam edildi. İsmet Şahin, Paşakapı Cezaevi'nde idam edildi. Mustafa Pehlivanoğlu, 7 Ekim 1980'de ve Selçuk Duracık, 5 Haziran 1983'te idam edildi...
Komünistler idama giderken intihar etmek isterlerken yakalanmış, Ülkücüler ise namazlarını kılıp, Kuran-ı Kerim sesleri, tekbirler eşliğinde şehit olmaya yürürken, düğüne gider gibi, kahramanlaşarak gitmişlerdir. Her Ülkücü şehidin hayatı destan gibidir. İdam edilen Ülkücülerin, idam anları asil duruşun, en mahzun fotoğrafıdır. Ülkücüler, bu ülkenin gerçek garibanı, gerçek mağduru, gerçek mazlumu, gerçek kahramanıdır.
İdam edilen şehitlerden Halil Esendağ'ın yaşadıkları yürek parçalayıcıdır. Kefen parası olmayan Halil Esendağ için yirmi kişi bir araya gelir ama o kefen parası yine bulunmaz. Sonra Ülküdaşlarının birinin nevresiminden Halil Esendağ için kefen yapılır… Halil Esendağ böyle şartlarda şahadet şerbetini içiyor.
İdam edilen şehitlerden Cengiz Baktemur, idam vakti gelince müsaade isteyip sabah namazını kılıyor, idam gömleğini giyip, darağacına doğru yürüyor. Cellâtlar son arzusunu soruyor. "Bir bayrak ve Kur'an-ı Kerim istiyorum" diyor. Kuran-ı Kerim getiriliyor. Öpüyor üç defa başına koyuyor. Küçük de bir bayrak getirmişlerdi. Bayrağı göğüs hizasına kadar kaldırıyor, ileri doğru uzatıyor ve "Ey benim şerefli bayrağım, Ben seni dalgalandırmak için çok mücadele ettim ama gücüm yetmedi" dedikten sonra öpüp başına koyuyor ve şahadete ondan sonra yürüyor…
Diğer şehitlerimizin hepsinde buna benzer manzaralar, buna benzer duygu yüklü anılar yaşanmıştır…
Komünistlerin mektuplarını yayınlayarak, duygusallık oluşturmaya çalışanlar, Ülkücü şehitlerin okuyan hiç kimsenin gözyaşlarını tutamayacağı mektuplarını neden yayınlamazlar?
Ülkücünün aşklarını, sevdalarını niçin görmek ve göstermek istemezler?
Okuyun bakalım yiğitler yiğidi Mustafa Pehlivanoğlu'nun anasına ve babasına yazdığı mektubunu… Vatan sevdalısı, bayrak sevdalısı, millet sevdalısı, din sevdalısı olupta gözyaşlarını tutabilecek var mı?
"Sevgili anneciğim ve babacığım, sizler beni bu yaşa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı işlemiş olduğum hataları ve suçlarımı affedin. Hakkınızı helal edin. Ben sizlerin bir evladınız olarak, bugüne kadar Cenab-ı Hakkın ve Onun Resulünün, Yüce Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle yazılmış. Kader ne ise onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah'tan bulsunlar. Şunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah'a inananlarındır.
Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Sizden ricam ağlamayın. Anne, sizlerle helalleşmek isterdim, fakat olmadı. Hakkım varsa, hepinize helal olsun, siz de helal edin.Son olarak, abime, yengeme, yiyenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim.
Oğlunuz Mustafa/7 Ekim 1980
Vatan, Millet uğruna korkmadan,ardına bakmadan darağacına bile düğüne gider gibi giden Ülkücüler, katil, korkak.... ama asılarak idam edilmekten korktuğu için defalarca intihara girişen, Sovyetler ve Çin adına her türlü eylemi yapan, banka soyan, namaz kıldığı için anasını, babasını kurşunlayan, özkardeşlerine Moskova ve Pekin adına kurşun sıkan Komünistler... Kahraman... Öyle mi? Sorun Yaşar Kemal'inize. Sizin kahramanlaştırdığınız o kişiler "Kaç kere, niye intihara kalkışmışlar?", o söylesin.
Şerefli bir Türk, kendi bayrağı dışında bir bayrak taşır mı? Söyleyin o zaman sizin o kahramanlaştırdıklarınız neden Sovyet-Çin bayrağı sallıyor, neden Mao-Lenin-Marks posterleri taşıyordu? Hangi şerefli ve kahraman insan başka milletin bayrağını taşır, hangi şerefli Türk kendi büyükleri dururken Mao-Lenin-Marks posteri taşır?
Sizin o kahramanlaştırdıklarınız Sovyet-Çin hatta Arnavutluk bayrağı taşıyıp duvarlara İnsanlık suçlusu Mao-Lenin-Marks fotoğrafları asmadı mı?
Ülkücülerin elinde yüreğinde Türk Bayrağı, Türk Büyükleri dışında başka bir sevda mı vardı?
Taraflı, yanlı, saplantılı, yalancı olan 'Hatırla Sevgili'den bunları hatırlamasını beklemiyoruz… Biz sadece vicdan sahiplerine sesleniyoruz. Ve "Hatırla Türk Milleti" diyoruz… Hatırla senin için mücadele veren yiğitleri, hatırla senin için şehit olanları, hatırla senin için gazi olanları, hatırla senin için bedeller ödeyenleri…
Hatırla bu ülkeyi Rusya'ya, Çin'e köle yapmak isteyenleri, hatırla emperyalist fikirleri Türkiye'ye salgın hastalık gibi yaymaya çalışanları, hatırla bu ülkeyi Halklara bölmeye çalışanları, hatırla milli ve manevi değerlere kin ve nefret kusanları…
Eğer o günleri hatırlarsan kim kahraman, kim hain o zaman daha iyi anlayacaksın…
Tarih, Ülkücüleri her konuda haklı çıkarmıştır. Ülkücülerin fikirlerinin haklılığı bugün, o günlerde komünist çizgide bulunan birçok solcuyu milliyetçi çizgiye getirmesinden anlaşılmaktadır. Bugün birçok solcu milliyetçi reflekslerle, Türk bayrağı dalgalandırmaktadır. Bu Türkiye adına çok büyük kazançtır. Biz bundan kompleks değil, mutluluk duyarız…
Tarih gerçekleri bağrında saklamaktadır. Propaganda araçlarını kullananlar, ideolojik düşmanlık için değil, gerçekleri öğretmek için çaba vermelidir.
En başta da "Hatırla Sevgili" dizisindeki saplantılı ve taraflı ruh hali kendini düzeltmelidir….
Yıldıray Çiçek
AKP iktidarının, Recep Tayyip Erdoğan'ın damadının patronuna kazandırdığı ATV'de "Hatırla Sevgili" isimli bir dizi yayınlanmaktadır. Bu dizi, ATV Çalık Grubuna geçmeden önce yayınlanmaya başlamıştı. ATV, TMSF'nin elinde iken (yani yine iktidarın elinde iken) yayınlanmaya başlayan "Hatırla Sevgili" isimli dizi, yayına başladığı günden bu yana taraflı, tarihi hakikatlere aykırı, haini, teröristi kahramanlaştıran bir içerikle izleyiciye sunulmaktadır.
Diziyi iki-üç bölüm tesadüfen izledim ama bu diziyi sürekli izleyen okuyuculardan, sık sık bu dizi hakkında şikâyet almaktayım ve bu dizi hakkında görüşlerimi yazmam yönünde mailler, cep mesajlar gelmektekteydi.
İzlediğim iki-üç bölümde bile nasıl bir tarafgirlik anlayışı ile senaryosunun yazıldığını gördüm…1980 öncesi olayları yanlı ve taraflı bir şekilde işleyen "Hatırla Sevgili" isimli dizide, Ülkücülere genelde katil, kavgacı, piyon, cahil insanlar imajı çizilirken, solculara mazlum, kahraman, duyarlı insanlar imajı verilmeye çalışılmaktadır.
İzlediğim bölümlerden birinde, Ülkücü genç ile Solcu genç aynı nezarette bir diyalog halinde oynatılıyor.
Ülkücü Genç komüniste "Satılmış komünistler, yaptığınızın hesabını vereceksiniz." deyince, solcu da Ülkücü'ye : Ulan kafanız bir şeye basmıyor, iki satır kitap okumayı bile bilmiyorsunuz, Başbuğunuzun 9 ışık saçmalığından başka bir b..k bildiğiniz yok!.."
Sırf böyle bir sahnede sergilenen diyalogda bile "Hatırla Sevgili" isimli dizinin düşüncesindeki saplantıyı anlamak mümkündür.
"Biz bu yanlı, taraflı saplantıyı anladık" derken, bize en büyük yardım, bu dizinin proje sahibi Tomris Giritlioğlu'ndan geldi. Bakın nasıl itiraf ediyor tarihi çarpıttığını…
Tomris Giritlioğlu, kendisi ile yapılan röportajda "Hatırla Sevgili'de biraz fazla taraf olmadınız mı?" Şeklindeki soruya bakın nasıl cevap veriyor:
"Tarafsız olmaya çalışıyorum. Kendimi paralıyorum. Bütün görüşlere yer vermeye çalışıyorum. Geriye çekilip tepeden bakmaya çalışıyorum. Ama mümkün değil ki, ben bir tarafım. Amcam da dayım da İşçi Partisi üyesiydi. Onlarla aynı fikirde bir babanın çocuğu olarak benim çocukluğumdan beri bir görüşüm vardı. Diziye de bunu yansıttım tabii."
Zaten bu sözler üzerine, "Hatırla Sevgili" isimli dizinin yanlı, taraflı olmasının tartışılması zaman kaybı olacaktır.
Tartışılması gereken olsa olsa "Hatırla Sevgili"nin arasına ekleme yapılarak "Hatırla Yalancı Sevgili" olarak dizinin isminin değiştirilmesi olmalıdır.
Bazıları, bu dizi filme gelen "yanlı, taraflı, yalancı" yönündeki tepkileri "Ya nihayetinde bir film, olur böyle şeyler" şeklinde dindirmeye çalışmaktadırlar. Fakat bu dizi film, gerçekleri saptırmakta, teröristi, hainliği insanlarımıza örnek model olarak sunmaktadır. Yaşanan hadiseleri, olduğundan farklı gösteren, suçluyu-suçsuzu birbirine karıştıran, ideolojik saplantı ile iftiralar atan "Hatırla Sevgili" yalanların ekrana taşınmasından başka bir şey değildir.
Türkiye, 1980 öncesi, kimsenin bir daha istemeyeceği ve bu ülkeden yana olan herkesin "Allah o günleri bir daha göstermesin" dediği günleri, en acı yönleri ile yaşadı.
Emperyalizmin ahtapot gibi ülkeyi sardığı, vatanın "varoluş-yokoluş" mücadelesinin yaşandığı o günlerde, Ülkücüler "Ne ABD, Ne Rusya, Ne Çin, Her şey Türk tarafından, Türk'e göre, Türk için" sloganı ile fikri ve fiili mücadele verdi, bu konuda da çok büyük bedeller ödedi. O mücadele yıllarında binlerce şehit, binlerce gazi verdi.
Fakat, 'Hatırla Sevgili'de hatırlatılmayan, Ülkücülerin yaşadığı ızdıraplar ve ödediği bedellerdir. Tek yönlü, takıntılı ve alerji yüklü bir şekilde, Ülkücüleri suç toplama merkezi olarak gösteren solcular, medyada yer tuttukları günden bu yana, Ülkücülere her türlü iftirayı atarak, kamuoyunda "kötü adamlar" imajını verdiler, Ülkücülerin kahramanlıklarını ve kahramanlarını gölgelediler… Ülkücülerin medya alanındaki eksiklikleri ve propaganda alanındaki zayıflıkları, bu imajı çizenlerin çalışmalarını kolaylaştırmaktadır.
1980 öncesi, Komünist çeteler tarafından katledilen beş bine yakın şehidi olan,12 Eylül ihtilalinde dokuz tane yiğidini idam sehpasına şehit veren Ülkücü Harekete bu mağduriyeti kimler yaşatmıştır?
'Hatırla Sevgili' dizisinde olduğu gibi, birçok propaganda alanında, Ülkücüleri sürekli katil olarak gösterenlere sormak lazım? Binlerce Ülkücü'yü şehit edenler, uzaylılar mıydı? Başka gezegenlerin yaratıkları mıydı, yoksa "Hatırla Sevgili" gibi dizilerde "masum, mazlum ve kahraman" olarak gösterilen komünistler miydi?
Ülkücülere tolerans, Ülkücülere torpil istemiyoruz sadece tarihi gerçekleri olduğu gibi topluma yansıtmanızı bekliyoruz… "Taraf olmadan yapamam, mümkün değil" diyen 'Hatırla Sevgili'nin mimarlarından bunu beklemek de, herhalde zaman kaybı ve boş hayal olur. Bu projenin sahibi Tomris Giritlioğlu itiraf ediyor, ve diyor ki, "Ben İşçi Partiliyim, tarafsız olamam.." daha ne desin.
Bu itirafı bilmeyenler için biraz açayım. 80 öncesi İşçi partisinin yayın organı Aydınlık, Ülkücüleri isim isim, ev adreslerini yayınlar, yayınladıkları isimler de hemen o gün ya da ertesi gün kahpe bir pusuyla şehit edilirdi. 1978'de Taksim'de 1 Mayıs Mitinginde 38 insanı katleden de Maocu teröristler olduğu bilinsin de Maocu-İşçi Partili olmak ne demek herkes anlasın. Bu işçi Partisinin öncesi de var tabi.
Önceleri Behice Boranın TİKP (Türkiye İşçi Köylü Partisi), Türkiye'yi terör ve kamplaşma ile tanıştıran ihanet odağıydı. "Hatırla Sevgili" dizisinin proje sahibi Tomris Giritlioğlu gibi bir İşçi Partiliden de başka türlü bir proje çıkmazdı zaten.
Gerçekleri saptırmada taraf olduğunu itiraf eden "Hatırla Sevgili" isimli dizinin en acı yönü de, konsept danışmanları arasında, Ülkücü şehidin kardeşi Mümtazer Türköne gibi bir ismin bulunmasıdır. AKP'li bir milletvekilinin kocası olan, "Diyarbakır'ın adı Amed (PKK jargonunda Diyarbakır'a verilen ad) olabilir. Eğer Kürtlere onurlarıyla, kendilerini eşit hissedecekleri bir siyasal atmosfer sunarsanız, onlar da kendilerini bu ülkenin tamamına ait hisseder." şeklinde uçuk-kaçık fikirlerin sahibi olan Mümtazer Türköne, bu dizinin danışmanlığını yapıyorsa, o filmden nasıl bir hayır beklenebilir?
'Hatırla Sevgili'nin yapımcısı Tomris Giritlioğlu, "Ben bir tarafım" diyerek durduğu noktayı bildiriyor. Ya Ülkücü şehidin kardeşi olan Mümtazer Türköne necidir? Ülkücü olmadığı fikirlerinden bellidir. Yeni düşüncelerine bakınca ya PKK'lı, ya AKP'li dememiz gerekiyor herhalde? Zaten, AKP'yi savunacağım diye, saçmalamanın her çeşidini fikir diye ortaya koyuyor.
Bazıları, bu tür dizi fırsatlarını, geçmişin muhasebesini yapmak, yaşanan acı günlerden ders çıkartıp Türkiye'yi yaşanacak yeni badirelerden kurtarmak için değil, yine kutuplaşma ve çatışma yarattıracak senaryolar peşinde koşmaktadırlar. Taraf olmaları, diğer tarafa haksızlık olarak yansımaktadır.
1980 öncesi mücadelelerde, komünistlerden daha çok Ülkücüler öldürülmüştür, hal böyle iken komünist çetelerin cinayetleri görülmeyip, neden tek suçlu Ülkücüler ilan edilmektedir? İdam sehpasında şehit edilen 9 Ülkücü yiğit, kahraman değil de, nedir? Fikir olarak sırtını Rusya'ya ve Çin'e dayamış komünistler kendi ideolojisinin kahramanı ise, tek sevdası vatan, millet, bayrak ve din olan Ülkücülerde, Türkiye'nin gerçek kahramanlarıdır.
Ellerinde Kuran-ı Kerim ve Türk bayrakları ile idam ipine doğru yürüyen Ahmet Kerse, 31 Ocak 1983, Gaziantep Cezaevi'nde idam edildi. Ali Bülent Orkan, 13 Ağustos 1982, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde idam edildi. Cengiz Baktemur, 2 Mayıs, 1982, Elazığ Kapalı Cezaevi'nde idam edildi. Cevdet Karakuş, 4 Haziran 1981, Elazığ Kapalı Cezaevi'nde idam edildi. Fikri Arıkan, 27 Mart 1982, Mamak Askeri Cezaevi'nde idam edildi. Halil Esendağ, 5 Haziran 83, İzmir Buca Cezaevi'nde idam edildi. İsmet Şahin, Paşakapı Cezaevi'nde idam edildi. Mustafa Pehlivanoğlu, 7 Ekim 1980'de ve Selçuk Duracık, 5 Haziran 1983'te idam edildi...
Komünistler idama giderken intihar etmek isterlerken yakalanmış, Ülkücüler ise namazlarını kılıp, Kuran-ı Kerim sesleri, tekbirler eşliğinde şehit olmaya yürürken, düğüne gider gibi, kahramanlaşarak gitmişlerdir. Her Ülkücü şehidin hayatı destan gibidir. İdam edilen Ülkücülerin, idam anları asil duruşun, en mahzun fotoğrafıdır. Ülkücüler, bu ülkenin gerçek garibanı, gerçek mağduru, gerçek mazlumu, gerçek kahramanıdır.
İdam edilen şehitlerden Halil Esendağ'ın yaşadıkları yürek parçalayıcıdır. Kefen parası olmayan Halil Esendağ için yirmi kişi bir araya gelir ama o kefen parası yine bulunmaz. Sonra Ülküdaşlarının birinin nevresiminden Halil Esendağ için kefen yapılır… Halil Esendağ böyle şartlarda şahadet şerbetini içiyor.
İdam edilen şehitlerden Cengiz Baktemur, idam vakti gelince müsaade isteyip sabah namazını kılıyor, idam gömleğini giyip, darağacına doğru yürüyor. Cellâtlar son arzusunu soruyor. "Bir bayrak ve Kur'an-ı Kerim istiyorum" diyor. Kuran-ı Kerim getiriliyor. Öpüyor üç defa başına koyuyor. Küçük de bir bayrak getirmişlerdi. Bayrağı göğüs hizasına kadar kaldırıyor, ileri doğru uzatıyor ve "Ey benim şerefli bayrağım, Ben seni dalgalandırmak için çok mücadele ettim ama gücüm yetmedi" dedikten sonra öpüp başına koyuyor ve şahadete ondan sonra yürüyor…
Diğer şehitlerimizin hepsinde buna benzer manzaralar, buna benzer duygu yüklü anılar yaşanmıştır…
Komünistlerin mektuplarını yayınlayarak, duygusallık oluşturmaya çalışanlar, Ülkücü şehitlerin okuyan hiç kimsenin gözyaşlarını tutamayacağı mektuplarını neden yayınlamazlar?
Ülkücünün aşklarını, sevdalarını niçin görmek ve göstermek istemezler?
Okuyun bakalım yiğitler yiğidi Mustafa Pehlivanoğlu'nun anasına ve babasına yazdığı mektubunu… Vatan sevdalısı, bayrak sevdalısı, millet sevdalısı, din sevdalısı olupta gözyaşlarını tutabilecek var mı?
"Sevgili anneciğim ve babacığım, sizler beni bu yaşa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı işlemiş olduğum hataları ve suçlarımı affedin. Hakkınızı helal edin. Ben sizlerin bir evladınız olarak, bugüne kadar Cenab-ı Hakkın ve Onun Resulünün, Yüce Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle yazılmış. Kader ne ise onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah'tan bulsunlar. Şunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah'a inananlarındır.
Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Sizden ricam ağlamayın. Anne, sizlerle helalleşmek isterdim, fakat olmadı. Hakkım varsa, hepinize helal olsun, siz de helal edin.Son olarak, abime, yengeme, yiyenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim.
Oğlunuz Mustafa/7 Ekim 1980
Vatan, Millet uğruna korkmadan,ardına bakmadan darağacına bile düğüne gider gibi giden Ülkücüler, katil, korkak.... ama asılarak idam edilmekten korktuğu için defalarca intihara girişen, Sovyetler ve Çin adına her türlü eylemi yapan, banka soyan, namaz kıldığı için anasını, babasını kurşunlayan, özkardeşlerine Moskova ve Pekin adına kurşun sıkan Komünistler... Kahraman... Öyle mi? Sorun Yaşar Kemal'inize. Sizin kahramanlaştırdığınız o kişiler "Kaç kere, niye intihara kalkışmışlar?", o söylesin.
Şerefli bir Türk, kendi bayrağı dışında bir bayrak taşır mı? Söyleyin o zaman sizin o kahramanlaştırdıklarınız neden Sovyet-Çin bayrağı sallıyor, neden Mao-Lenin-Marks posterleri taşıyordu? Hangi şerefli ve kahraman insan başka milletin bayrağını taşır, hangi şerefli Türk kendi büyükleri dururken Mao-Lenin-Marks posteri taşır?
Sizin o kahramanlaştırdıklarınız Sovyet-Çin hatta Arnavutluk bayrağı taşıyıp duvarlara İnsanlık suçlusu Mao-Lenin-Marks fotoğrafları asmadı mı?
Ülkücülerin elinde yüreğinde Türk Bayrağı, Türk Büyükleri dışında başka bir sevda mı vardı?
Taraflı, yanlı, saplantılı, yalancı olan 'Hatırla Sevgili'den bunları hatırlamasını beklemiyoruz… Biz sadece vicdan sahiplerine sesleniyoruz. Ve "Hatırla Türk Milleti" diyoruz… Hatırla senin için mücadele veren yiğitleri, hatırla senin için şehit olanları, hatırla senin için gazi olanları, hatırla senin için bedeller ödeyenleri…
Hatırla bu ülkeyi Rusya'ya, Çin'e köle yapmak isteyenleri, hatırla emperyalist fikirleri Türkiye'ye salgın hastalık gibi yaymaya çalışanları, hatırla bu ülkeyi Halklara bölmeye çalışanları, hatırla milli ve manevi değerlere kin ve nefret kusanları…
Eğer o günleri hatırlarsan kim kahraman, kim hain o zaman daha iyi anlayacaksın…
Tarih, Ülkücüleri her konuda haklı çıkarmıştır. Ülkücülerin fikirlerinin haklılığı bugün, o günlerde komünist çizgide bulunan birçok solcuyu milliyetçi çizgiye getirmesinden anlaşılmaktadır. Bugün birçok solcu milliyetçi reflekslerle, Türk bayrağı dalgalandırmaktadır. Bu Türkiye adına çok büyük kazançtır. Biz bundan kompleks değil, mutluluk duyarız…
Tarih gerçekleri bağrında saklamaktadır. Propaganda araçlarını kullananlar, ideolojik düşmanlık için değil, gerçekleri öğretmek için çaba vermelidir.
En başta da "Hatırla Sevgili" dizisindeki saplantılı ve taraflı ruh hali kendini düzeltmelidir….
Yıldıray Çiçek