MHP’nin dört yüzü:Osmanlıcı, Şeriatçı, Kürtçü ve hep Amerikancı

utkutan81

New member
Katılım
20 Ara 2006
Mesajlar
359
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Son Başbuğ Gazi mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK
MHP’nin dört yüzü:Osmanlıcı, Şeriatçı, Kürtçü ve hep Amerikancı


Altı Ok yerine Dokuz Işık!

Partisinin grup toplantısında konuşan Devlet Bahçeli, “MHP’nin 40 yıla yaklaşan net, berrak, açık düşüncelerini bilmelerine rağmen belli çevrelerin telkini doğrultusunda haksız ve adaletsizce bir suçlama var. Bu o cümlelerden bir tanesidir ‘MHP’nin milliyetçi çizgiden, ümmetçi çizgiye kaydığı’. Biz bunların kim olduklarını da biliyoruz.” diyor. Başka bir yerde de “Tahrikçiler toplumu geriyor” diyerek Atatürkçülere ve Türk milliyetçilerine saldıran Bahçeli, yapmış olduğu AKP kuyrukçuluğunun bedelini, Türk Milleti’nden gelen tepkilerle ödemektedir. Ama Bahçeli’ye sorarsanız, “İnanç istismarının aktörlerinden sonra bu kez de ortaya çıkan laiklik istismarcılarının da hedefi MHP ve Türk milliyetçileri” imiş. İnsanın MHP kim, milliyetçi olmak kim diyesi geliyor.

MHP’nin milliyetçi çizgiden ümmetçi çizgiye kayması meselesine gelirsek, biz de bu iddianın iftira olduğunu kanaatindeyiz. Çünkü MHP geçmişinde de ümmetçiydi, bugün de ümmetçidir. MHP hiçbir zaman milliyetçi olmamıştır ki, niye böyle bir iftirada bulunurlar anlamayız!

Neyse, MHP geçmişte nasıl milliyetçiymiş bir bakalım?

Atatürk’e olan düşmanlıklarını açıktan söylemeyen MHP’liler, işe önce Atatürk’ün ortaya koymuş olduğu ilkeleri görmezlikten gelerek başladılar. 1967 tarihinde Ülkücü hareketin siyasi tarihine sokulan, her ülkücünün okuması gereken “Dokuz Işık” kitabında bu çok açık ve net gözükmektedir.

Örneğin kitabın bir yerinde, “…Türk milliyetçiliği, ilk defa Milliyetçi Hareket Partisi tarafından siyasi bir hareket olarak Türk Milleti’ne mal edilmiştir” (Dokuz Işık, Hamle, s.78) denilerek, Atatürk döneminde CHP’nin programına koyulan milliyetçilik ilkesi görmezlikten gelinmiştir.

Kitabın bir başka yerinde de “Doktrinimizde dinimizin yüceliğini kabul etmişizdir. Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve faziletini hiçbir parti ortaya atmamışken, biz benimsemişizdir. Türk-İslam ülküsünü ortaya biz atmışızdır” (age, s. 235). denilerek yine Atatürk’ün ilkelerine tezat bir görüş benimsenmiştir.

Atatürk; “Türk Milleti; milli hissi, dini hisle değil, fakat insani hisle düşünmekten zevk alır. Vicdanında milli hissin yanında insani hissin şerefli yanını muhafaza etmekle muhtehirdir” diyerek, dini hissiyatların milliyetçilik ile harmanlanmasına karşı çıkmıştır. Bir nevi Türk-İslam sentezine karşı çıkmıştır.

Ülkücülerin teorisyenlerinden Seyyid Ahmed Arvasi’ye göre, “Milliyetçilerin davası; Türk Milleti’nin ve dolayısı ile Türk milliyetçiliğinin alemşümul davası ve ideolojisi, Allah ve resulünün davasıdır ve bunun adı İslamiyettir.”

Bu sözlerle Türk milliyetçiliği çarpıtılmaya çalışılmıştır. Atatürk’ün Türk milliyetçiliği anlayışı ile Seyyid Ahmed Arvasi gibi bir ülkücünün Türk milliyetçiliği anlayışının ortak bir yanı var mıdır? Yoktur.

MHP başta laiklik olmak üzere birçok akımın kökü dışarıda olduğu, dışarıdan geldiği gerekçesi ile karşı olmuştur. Ama kökü dışarıda olan ve Türkiye’ye dışarıdan dayatılan self determinasyon (halkların kendi kaderini tayin hakkı) hakkını savunmuşturlar.

Hatta Türkeş, “…Biz Türk milliyetçiliğinin bir diğer görevi olarak başka milletlerin sömürgesi durumunda yaşatılan Türk topluluklarına Birleşmiş Milletler Anayasası’nda yer almış olan, İnsan Hakları Beyannamesi’nde yer almış olan, self determinasyon hakkının tanınması bir azınlık vazifesi olarak ileri sürmekteyiz” (age, s. 93) diyerek, kökü dışarıda olan bir ideoloji benimsenmektedir.

Eğer bunu kabul ediyorsanız, Kürtlerin de self determinasyon haklarını kullanarak ayrılma taleplerine de karşı olmamanız gerekir!

MHP ekonomik bağımsızlığı hiç savunmadı

Geçmişlerinde madenlerin bile devlet eliyle değil, özel teşebbüslerce işletilmesini savunanlar nasıl milliyetçi olabilir ki.

Kaldı ki, MHP 2002 seçim beyannamelerinde bile, Ziraat ve Halk Bankalarının özelleşmesini istemişti. Ekonomide devletçi ekonomi modelini benimsemeyen hiçbir siyasi ideoloji milliyetçi olamaz.

MHP Ankara İl Başkanı Ömer Demirel, “12 Eylül öncesi Marksistlere kızardık. ‘Ekonomik bağımsızlık olmazsa siyasal bağımsızlık olmaz’ derlerdi aslında çok doğru söylemişler. Bugün bunları yaşıyoruz” diyerek, bir nevi geçmişte ekonomide milliyetçi olmamalarını eleştiriyordu. (Milliyet, 14.07.2006)

“Ulusalcılık, milliyetçilik için tehdittir” diyen MHP’li Vedat Bilgin, 1977 yılında Genç Arkadaş adlı dergide bir yazı yazmış, bakalım ne yazmış:

“ Gelişmiş ülke kapitalizmi bir iç sömürü olmaktan öteye, gelişmemiş toplumlar üzerine kurulmuş, geniş alanlı bir sömürü tezgahıdır.”

Evet, bugün Avrupa kapitalist midir?

Kapitalisttir.

Türkiye az gelişmiş bir ülke midir?

Evet.

Peki, bunların lideri olan Bahçeli, AB için “onurlu giriş” adı altında onursuz bir politikayı onaylamış mıdır?

Onaylamıştır. Hatta “AB bir devlet politikası olmuştur” demiştir.

Avrupa Türkiye’yi içine almadan Gümrük Birliği’ne alarak sömürüyor mu?

Sömürüyor.

Peki Vedat kardeş, niye böyle yapıyorsunuz?

Geçmişte güya antikapitalist, antiemperyalist takılıp şimdi AB’ci olmak size yakışır mı? Kaldı ki, ulusalcılık diye küçümsediği kelimeyi, yani ulus ve ulusal kelimesini Cumhuriyet döneminde ilk kullanan Atatürk olmuştur. İşte bu bile sizlerin niyetlerinizi çok açık ve net göstermektedir.

Bunların ekonomideki milliyetçilik anlayışlarına iyi bir örneği ise, 21 Nisan 1969 tarihli Devlet gazetesinde Prof. Dr Fikret Eren yazmıştır. “Milliyetçi-Toplumcu Doktrinin Esasları” adlı yazısında, “Ferdin menfaati milli menfaatten önce gelir. Ferdi menfaatle milli menfaat çatışırsa ferdi menfaat esas alınır. Madem ki malın mutlak sahibi ve hakimi ferttir, o halde o, malını kullanırken milli menfaatten çok kendi menfaatini esas alacaktır ve bunda da haklı görülecektir” demiştir. Sözde komünizme karşı olduğu kadar kapitalizme karşı olanların, antikapitalistliği ve milliyetçiliği.

Güler misin, ağlar mısın!...

Bununla kalınsa iyi. Yine o meşhur kitapta (Dokuz Işık) “Emek-Sermaye Bütünleşmesi” anlatılmaktadır. Sözde anti-kapitalist takılıp da kapitalist olanların, dünyayı doğru okumasını bekleyemezsiniz zaten. Emek-sermaye gibi iki zıtlık birbiriyle çatışırken, bütünleşmeden bahsedenlere yalnızca gülüyoruz.

Cumhuriyetçi değil Osmanlıcı MHP

MHP her zaman Atatürk’ün kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti yerine Osmanlı Devleti’ni arzuladığını ifade etmekten çekinmemiştir.

Örneğin Devlet gazetesinin 21 Temmuz 1969 tarihli sayısında; “Milliyetçi Türk gençliği her çeşit yabancı tesirlerin ve bütün şüphelerin dışında, hayatını bile esirgediği büyük davanın, Türk-İslam medeniyetini yeniden kurmak ve yaşatmak davasının emrinde idi” denilerek, bir Osmanlıcılık davasının güdüldüğünü açık ve seçik yazabilmiştirler.

Kaldı ki, MHP amblemindeki üç hilal bile Osmanlı’ya dönüşü isteyen bir zihniyetin ürünüdür. Parti amblemi olarak üç hilalin kabul edildiği 1969 tarihindeki 9. Büyük Kurultay’da, vakti zamanında Irkçılık-Turancılık davasından yargılanan ve Kürt milliyetçisi olan Said-i Kürdi’ye (Nursi) methiyeler düzen Osman Yüksel Serdengeçti, “Biz Osmanlı’nın torunlarıyız, üç hilal’in amblem olması gerekir” diyerek, Osmanlıcılık yapılmıştır. Şimdiki MHP’nin kökeninde de bu Osmanlıcılık vardır.

Bu Kurultayda Türkeş, “…Türklük şuur ve gururuna, İslam ahlak ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalete yarışa, birliğe kardeşliğe kısacası hak yolu, hakikat yolu, Allah yoluna çağırıyorum…” diyerek, dini söylemleri ön planda tutan bu ve benzeri birçok konuşmalar yapmıştır.

Bu tarz konuşma ve ifadeler Nihal Atsız’ın bile tepkisini çekmiş, “Bozkurtlar, MHP’den ayrılın… MHP Şeriatçıdır” demesine yol açmıştır. 1973 yılında Atsız yanlısı Ali Balseven’in Ülkücüler tarafından öldürülmesi ile MHP ve Atsız arasındaki ilişki tamamıyla kopmuştur. Ali Balseven’in öldürülmesi nedeniyle Atsız, “Ne Yaptığını Bilmeyenler” adlı yazısında; “Türkçü bir genç olan Ali Balseven; milliyetçi parti diye MHP’ye girip, bu partinin kesinlikle Türkçü olmadığını anladıktan sonra çıktığı için, üstüne çektiği düşmanlıklar sebebiyle kahpece öldürülmüştür” diyerek MHP’nin milliyetçi, Türkçü olmadığını söylemiştir.

Ayrıca, “Kanımız aksa da zafer İslamın”, “Çağrımızda İslamda dirilişe”, “Gücümüzü İslamdan alıyoruz”, “Ülkücü gençlik ölecek, İslamın güneşi sönmeyecek”, “İslamın bayrağı kanlarımızla yükseliyor” gibi dini sloganları kendi yayın organlarında kullanarak milliyetçilik yerine dincilik yapılmış, yayınladıkları bildirilerde bile; Türkiye’deki çatışmaları “İslamla küfrün çatışması” olarak lanse etmiştirler. Duvarlara yazdıkları yazılarda, “Allah için savaşın” yazabilecek kadar siyasal İslamcılardan daha fazla dincilik yapmıştırlar.

MHP Kıbrıs Barış Harekâtı’na da karşı çıktı!

Oysa Türkeş, 1944 yılında yargılandığı Irkçılık-Turancılık davasındaki sorgusunda, “Nihal Atsız bana daima Irkçı-Turancı telkinatta bulunmuştur. Ben de tamamen onun gibi düşünüyorum” demiştir. Hatta, sıkıyönetim savcısı, Türkeş’in Atsız’a yazdığı bir mektupta da Irkçılık-Turancılık konusunda “Kalem kifayet etmezse o zaman işi silahlara bırakacağız” dediğini de aktarıyordu. (Uğur Mumcu, 40’ların Cadı Kazanı, s. 67) MHP’nin ilk yıllarında motifler de yerli yerine oturmamıştır. Mesala Milli Hareket dergisinin kapağının üstünde, Hitler’in SS’lerine benzeyen birbirine çengellenmiş üç hilalin resmedildiği görürsünüz. O yıllarda gelen eleştiriler üzerine üç hilal bugünkü halini almıştır. “Milliyetçi-Toplumcu” görüşleri bile “Nasyonal sosyalizme” benzetildiği için 1971 yılında kaldırılmış yerine Türk-İslam sentezi monte edilmeye çalışılmıştır.

Irkçılıktan İslamcılığa kayan MHP, komünizmle mücadele etmek için ırkçı milliyetçilik ile kitleleri harekete geçiremeyince dincilik, İslamcılık yaparak komünizmle mücadele etme kolayına kaçmıştır. Sivas, Maraş, Çorum gibi Alevi yurttaşlarımızın fazla olduğu illerde toplumsal katliamları dinci ve İslamcı öğeleri kullanarak gerçekleştirmiştirler.

Alevi vatandaşlarımızı sola yatkın olduğu için düşman görenler, Kıbrıs Barış Harekatı ve haşhaş konularını da provoke ederek, milli davayı zedelemeye çalışmıştırlar. Türkeş bunların başında gelir. Kıbrıs ve haşhaş konularında göstermiş olduğu Amerikancı tavrı da hesaba katarsak, ortada hiç de öyle milliyetçi bir partinin olmadığını çok rahatlıkla görürsünüz. Türk-Amerikan ilişkileri bozuluyor diye Kıbrıs Barış Harekatı’na karşı çıkan birisi Türk milliyetçisi olamaz. Sonrasında da, o gün federasyon tezine karşı çıkıp Kıbrıs tamamıyla işgal edilmeli diyenlerin, o sığ milliyetçilik anlayışlarının yanlışlığı, bugün çok net gözükmektedir.

Türk-İslam sentezi aslında hep Kürt-İslam senteziydi

Kürt kökenli Türk milliyetçisi Ziya Gökalp’ten başlayarak “Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir, Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir” anlayışı ile Türk’ün yanında devamlı olarak ikinci millet konulmak istenmiştir. Yine Türkeş’in Kürtlerle ilgili “Biz ne kadar Türk’sek onlar da o kadar Türk’tür; onlar ne kadar Kürtse biz de o kadar Kürdüz”, “Etle tırnak gibiyiz... Kız alıp verdik” gibi sözlerle Türkiye’de Kürt-İslam sentezi yapılmasına müsait bir ortam yaratmıştır.

Oysa Atatürk döneminde Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, “Türk’ün en kötüsü, Türk olmayanın en iyisinden iyidir” diyerek Türk’ün yanına ikinci bir etnik unsurun konulmasına karşı olmuştur.

Yine Mahmut Esat Bozkurt, “Türk bu ülkenin yegane efendisi, yegane sahibidir, saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette bir tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı. Dost, düşman ve hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler” demiştir. Bu sözleri de Kürtlerin yapmış olduğu Ağrı İsyanından sonra dile getirmiştir.

Yani ortada öyle pek de kardeş olan bir Kürt yoktur. Ama bizlere hep böyle pompalanmıştır; “Türk-Kürt kardeştir” gibi. Cumhuriyet dönemi uygulamalara bakarsak tek bir milletin adı zikredilmiştir, o da Türk Milleti’dir.

Kardeşlik masalını okuyanlardan biri de Türkeş’tir. Verdiği bir röportajda, “Ben verdiğim konferanslarda Türk-Kürt kardeşliğini işledim. Atsız ise benim fikirlerime karşı şunları söylüyordu:…” diyerek ırkçı Atsız ile Kürtçülük konusundaki görüş farklılıklarını anlatan Türkeş, Atsız’ın Kürtler üzerine yazdığı yazıların Ülkücüler arasında tartışmalara neden olduğunu, bu nedenle gençlere, “Hepimiz Müslümanız, ama Türklük de milliyetimizi ifade ediyor: Hepimiz Türk’üz ve Müslümanız” diyerek sözde Türklüğe düşman olan Kürtçüleri Türk yaparak “bizi İslam birleştirir” mantığıyla ülkede birlik beraberliği sağlamaya çalışmıştır. Oysa ülkemizde 60 yıldan fazladır dillendiren bizi İslam birleştirir anlayışının getirdiği noktayı herkes görmektedir. İşte bunlar Atatürkçü politikalardan uzaklaşmanın sonucudur.

Mezhepler arası çelişkilerin körüklenmesi, MHP’nin dinci bir görünüm kazanmasıyla eş zamanlı olarak gelişiyordu. Partinin dinci görünümünün oy oranını artırmasıyla bağlantısına en iyi örnek Bingöl’ün durumudur. 1977 genel seçimlerinde Bingöl il merkezinde sadece 464 oy alan MHP, 6 ay sonra yapılan yerel seçimleri, Kürtlerin yoğun olduğu bu bölgede “Türkçülüğü” bırakıp tarikatlarla ve şeyhlerle işbirliği sayesinde kazanıyor ve Bingöl Belediye Başkanlığı MHP’nin eline geçiyor.

Görüyorsunuz ya, Bingöl gibi Kürtlerin yoğun olduğu bir bölgede, sözde Türkçülük yapanlar Türkçülüğü bırakıp Kürtçülük ve İslamcılık yapıyorlar, yani Kürt-İslamcılık yapıyorlar.

Şimdi MHP’ye gönül veren yurttaşlarımıza soruyoruz. Böyle bir geçmişi olan MHP, Türk-İslamcı mıdır, yoksa Kürt-İslamcı mıdır?

Yok eğer hâlâ, “MHP Türk-İslamcılık yaptı” diyorsanız, o zaman Maraş gibi bir yerde Türkmen Alevi yurttaşlarımızın Kürt ve Sünni inanca sahip insanların kışkırtılmasıyla katledilişlerini nasıl izah edecekseniz?

80 öncesi güya Kürtçülüğe karşı olanlar, kardeşiz edebiyatı ile Kürtleri kendi karanlık emelleri için kullanıp, Türk öldürmekten çekinmemiştirler. Kendi içinde ileri gelen Kürt-İslamcıları baş tacı edenler, nedense Kürt kökenli Seyyid Ahmed Arvasi’nin ailesine; Kürtçülük ve İslamcılık faaliyetlerinden dolayı hiçbir eleştiri getirmemiştirler.

MHP’li Osman Yüksel Serdengeçti’nin Kürt milliyetçisi Said-i Kürdi (Nursi) hayranı olması ve yazılarını kendi soyadıyla çıkan dergisinde yayınlaması ise hiç bahsedilmemiştir.

Arvasi ailesi demişken, Necip Fazıl Kısakürek’in Van-Başkale yöresinin Kürt-İslamcı önderlerinden Abdülhakim Arvasi’den etkilenmesini ve onun öğrencisi olmasını ülkücü kardeşlerimiz bize mutlaka izah edecektirler!

Görüldüğü gibi ortada pek de öyle Türk milliyetçisi bir parti yoktur. Bunun yerine Kürt-İslamcı bir parti söz konusudur.
 
MHP’nin dört yüzü:Osmanlıcı, Şeriatçı, Kürtçü..

çok komik olmuş bari başlığa koymasaydı yazan kişide daha dikkat çekici olurdu.başlıktan belli nekadar komik bi yazı olduğu.ayrıca şu Osmanlıcı konusunada bi yorum belirteyim.Biz soyumuzu inkar etmeyiz nasıl Atatürk Atamızsa OsmanGazi,OrhanGazi vs. hepsi atamızdır inkar edenle tartışmam bile bu konuları :)
 
yaw agalar bu adam seçimlerde hep diğer parti başkanlarının ayıplarını attı.yani şunu yapıcam bunu yapıcam demedi.adam kafayı başka yerlere takmış.sözler yerine getirilmiş veya getirilmemiş olabilir .demediki hedefim bu...
bu adama oymu verilir be.
 
kardeşim söylediklerin hakkında bi yorum yapmıcam eyvallah görüşündür ama yazıda Devlet Bahçeliden bahsedilmiyo veya onun karalanması yapılmıyo MHP'nin karalanması yapılıyo.hatırlatayım dedim =)
 
ben yazıyı hiç okumadım :D sadece seçim günlerinde tvde devlet bahçeliyi oy isterken ne yapıyodu onu anlatmak istedim
 
çok komik olmuş bari başlığa koymasaydı yazan kişide daha dikkat çekici olurdu.başlıktan belli nekadar komik bi yazı olduğu.ayrıca şu Osmanlıcı konusunada bi yorum belirteyim.Biz soyumuzu inkar etmeyiz nasıl Atatürk Atamızsa OsmanGazi,OrhanGazi vs. hepsi atamızdır inkar edenle tartışmam bile bu konuları :)

oku bunları:durdurun


Ülkücü zihniyetin temsil ettigi Türk İslam adı altında araplaşmaya karşılık gelen zihniyet. Türk tarihini sadece Osmanlıdan ibaret sananlarin kapıldığı gaflet, dalalet, ve hatta hıyanettir Osmanlıcılık.

azınlıkları yurtta tutmak amacıyla, benimsenen devlet görüşüdür aynı zamanda. zira başarılı olamamış, ülke bölündüğü gibi, kaçıp gitmesini istemediğimiz azınlıklar bir güzel sıyrılıp bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Çünkü 19. yy osmanlı imparatorluğu günümüz abd'si olamadığı gibi, balkanlarda yükselen miliyetçilik ateşi, rumlar,bulgar ve sırpların "yemişim osmanlı vatandaşlığını" tepkisi vermesine neden olmuştur. zaten balkanlar elden çıkıp da imparatorluk toprakları anadolu ve arap yarımadasıyla sınırlı kalınca, osmanlıcılık siyaseti yerini önce islamcılık'a, 1. dünya savaşı'nda arapların büyük ihaneti sonrasında da Türkçülük'e bırakmak zorunda kalmıştır.

Eğer kendiniz "Türk" diye tanımlayan biri aynı zamanda Osmanlıcılık (ümmetçilik, Türk-İslam Sentezi) savunuyorsa ortada cok derin bir tutarsızlık vardır.nitekim;

1-Osmanlıda en çok haksızlığa uğrayan Türklerdir. Osmanlı Devletindeki bazı basiretsiz padişahlar döneminde Osmanlı yönetimi Anadoludaki Türkleri asimile etmek, araplaştırmak için elinden geleni yapmıs,kendi sülalesine rakip çıkmaması için Türklere çiftçi olmaktan başka secenek tanımamıştır.sonucta zenginlik gayri muslimlerin elinde toplanmış ve malum yıkılış gerçekleşmiştir.

2-eğer kendinize Türk diyorsanız bir ulusa aitsiniz demektir ve imparatorluklar sizin düşmanınız olmalıdır.

günümüzde hem Türküm hem Ümmetçiyim hem de Osmanlıcıyım diyen yığınla cahilimize duyrulur...

Osmanlı değiliz Türküz; Atatürkçüyüz..
 
Osmanlı değiliz Türküz

sana bi örnekle açıklayayım olayı.bu cümlenle ne demiş oluyosun biliyonmu.ben kadıköyde oturuyorum ama istanbulda yaşamıyorum.Türklük kavramını iyi bir araştır sen heralde cumhuriyetin kurulduğu tarihten beri var olduğunu zannediyosun bu kavramın :D
 
kardesım gorusune saygı cunku hepımız turkuz hepımız kardesız bız bunun bılıncındeyız ya sız neyın bılıncındesınız ????????????????????????????????????
 
Osmanlı Tarihine Fatih Sultan Mehmet Dönemine kadar sahip çıkarız. Sahip çıkma olayı da saygı duymaktır yoksa sistemi sona ermiştir.

Osmanlıcılık ise ülkemizdeki en büyük sorundur. Hala Osmanlı özlemi ile yaşayan ve kendini milliyetçi olarak tanımlayan bir çok yobaz vardır piyasada. Oysa ki Osmanlı Türk'ün en çok ezildiği ve aşağılandığı,Türklüğün en çok unutulduğu devlettir. ve de Orta Çağ devletidir. Sistemi itibariyle çökmüştür.
 
Osmanlı Tarihine Fatih Sultan Mehmet Dönemine kadar sahip çıkarız. Sahip çıkma olayı da saygı duymaktır yoksa sistemi sona ermiştir.

Osmanlıcılık ise ülkemizdeki en büyük sorundur. Hala Osmanlı özlemi ile yaşayan ve kendini milliyetçi olarak tanımlayan bir çok yobaz vardır piyasada. Oysa ki Osmanlı Türk'ün en çok ezildiği ve aşağılandığı,Türklüğün en çok unutulduğu devlettir. ve de Orta Çağ devletidir. Sistemi itibariyle çökmüştür.

Sen tarihinden utanıyormusun?
 
:hhmanD osmanlılar Türk değil zaten sen osmanlı deilsin türksün he allah da seni güldürsün ilkokul 1e falan mı gidiyosun :hhmanD
Osmanlı Türk deilmiş millet haberimiz oldu şimdi ahuahuahuhauha
 
Atatürk yaşasaydı tarihinden utanç duyan vatandaşlarından dolayı utanç duyardı.
 
Atatürk olmasaydı emperyalist ülkelere boyun eğerek ,sömürülen bir ülke olarak yaşayacaktık.istanbulu ingilizlere vermeye çalışan osmanlı padişahları değilmiydi?osmanlı bu vatanın topraklarını satmıyormuydu altın uğruna.ama ATATÜRK satmadı işte tarih ATATÜRKLE onurlandı...ATATTÜK tarihi güzeldi...ATATÜRK benden niye utanç duysunki kendide karşıydı osamnlı yönetimine cumhuriyeti bizi osmanlı yönetiminden kurtarmak için kurduı.ama maalesef tayyip erdoğanla osmanlı dönemine geri döndük,padişah gibi tayyip ve millliyetçi takım mhplilerde tıpkı osmanlı dönemindeki gibi çizgisi değişen hiç bişey yok durmak yok akp mhp elele yola devam
 
Biligi sahibi olmadan Fikir sahibi olmayın Lütfen bol keseden atmayın...Benim İstediğim Türklük anlayışı ATATÜRK'ün Türklük anlayışıdır. "Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çaliskandir, Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmistir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte oldugu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasinda tuttugu mesale, müspet ilimdir." "
 
Geri
Üst