Vakit Yayın Kurulu'ndan açıklama
Vakit Gazetesi Yayın Kurulu, Hüseyin Üzmez olayı ile ilgili olarak yazılı bir basın açıklaması yaptı.
Gazetenin Yayın Kurulu'ndan yapılan açıklamada şöyle denildi:
Ne yanlışa sahip çıkar, ne de komploya boyun eğeriz
26 Nisan’dan bu yana, Hüseyin Üzmez’in şahsında Vakit Gazetesi ve Vakit Gazetesi’nin şahsında tüm mütedeyyin insanları karalama maksatlı yayınlar herkesin malumudur.
Vakit Yayın Kurulu olarak, bu vesile ile şu hususları kamuoyuna duyurmayı bir borç bilmekteyiz.
Görsel ve yazılı medya, Hüseyin Üzmez üzerinden Vakit Gazetesi ve hatta tüm mütedeyyin insanları suçlayıcı yayınlara devam etmektedir.
Üzmez’in suçu henüz kesinlik kazanmamıştır... Buna rağmen, biz bu fiili tasvip etmediğimizi defalarca deklâre ettik... Böyle bir suç işlendiğinde; ölçümüz, Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed’in (sav); “Hırsızlık yapan kızım Fatıma da olsa, elini keserim” şeklindeki ilkesidir. Eylem tasvip edilmediği müddetçe; “fail”in yakınlarının ve çalıştığı kurumun o eylemden sorumlu tutulması mümkün olamaz!..
Evrensel hukukta, “suçun şahsiliği” ilkesi esastır. “Fail” kim ise, “eylem” sebebiyle sadece o suçlanabilir ve o cezalandırılabilir.
Eylemin; HüseyinÜzmez’e, “şahsi suç” olarak atfedilen bir “iddia” olduğu, Vakit Gazetesi ile hiçbir ilgisinin bulunmadığı ortadadır!.. Buna rağmen; ısrarla “Vakit Gazetesi”nin ve mütedeyyin insanların suçlanmaya kalkışılması, olayın “maksatlı” olduğu tezini güçlendirmektedir.
Şu ana kadar Hüseyin Üzmez aleyhine delil olarak küçük kızın karakol beyanlarından başka bir bilgi yoktur. Bu kız da; “adı kötüye çıkmış bir kadın”la dolaştığı için, olaydan iki gün önce babasından “dayak” yiyen ve bu sebeple karakolluk olan bir kızdır. Dolayısıyla o kızın beyanlarının ne derece sıhhatli olduğu şüphelidir.
Kaldı ki; adı geçen kızın, tutuklama sonrasında kendi öz babasına ve teyzesine, olayın gerçek olmadığını açıkladığı tarafımızca bilinmektedir.
Tüm bu süreç sonrasında, Hüseyin Üzmez hakkındaki iddiaların, tüm yönleriyle açıklığa kavuşmasını bekliyor, Vakit Gazetesi olarak da; alnımızın ak, başımızın dik olduğunu tekraren kamuoyuna duyuruyoruz..
Biz; duruşunu, güvenilirliğini tüm kamuoyu nezdinde ispat etmiş bir gazeteyiz.
Peki; Üzmez üzerinden Vakit Gazetesi’ne saldıranlara ne derece güvenilir?
Onlar; “porno” yayından kesinleşmiş mahkûmiyeti olan “sabıkalı bir patron”un, halen emrinde çalışan gazeteciler (!) değil midir?
Onlar; Etibank’ı hortumlayıp, bir şekilde kendilerini çete suçundan sıyırıp, bir başka patronun kontrolünde yayınlarına devam eden gazeteciler (!) değil midir?
Onlar; patronlarının “banka hortumu”na sessiz kalan, fakir fukaranın üzerine milyarlarca dolarlık borç yıkan, hatta patronları tutuklandıktan sonra bile, ona destek yazıları yazan, destek haberleri yapan gazeteciler (!) değil midir?
Onlar; TRT’yi dolandırma suçundan yargılanıp mahkûm olan, basın kartı hamili sözde gazeteciler değil midir?
Eşi dışında bir kadın ile yatak sahneleri internet sitelerinde halen yayında olan, üstelik o görüntülerdeki “sadistçe” fiilleri apaçık ortada iken, bu sadistleri ana haber bülteni sunması için büyük transfer bedelleri ile kanallarına getirenler, onlara program yaptıranlar kimdir?
Toplumun ahlâkını bozmak için özellikle sübvanse edilen; kağıt bedelinin bile altındaki bir fiyatla satılan ucuz gazetelerinde “Aldatan kadınlar” başlıkları ile tam sayfa “zina dizi yazıları” yapanlar kimdir?
Çıplak kadın fotoğraflarını “arka sayfa güzeli” adı altında pazarlayanlar kimdir?
Zina suç olmasın diye kampanya başlatıp, “hayvanlar gibi özgürce sevişmek” isteyenler kimlerdir?..
Devletin anayasal düzenini değiştirme suçundan gözaltına alınıp, 83 yaşında olması dolayısıyla, 15 günde bir imza verme şartı ile salıverilen ve bu suç sebebi ile yurtdışına çıkışı yasaklanan başyazarlarına, bu suçlamadan aklanmadan başköşelerini açanlar onlar değil midir?
Çete sanığı başyazarlarını; tebriklerle, kutlamalarla, alkışlarla göklere çıkaranlar onlar değil midir?
Bizim ölçümüz, “fasıklardan gelen habere itibar etmemek”tir. Bu ölçü gereğince; biz ortalığa saçılan haberlere ihtiyatla yaklaşacak ve olayın tamamen açıklığa kavuşmasını bekleyeceğiz.
“İddia”lardan bu yana HüseyinÜzmez’in tek bir yazısı bu gazetede yayınlanmamıştır.
Ama sadece Üzmez’i değil, onun üzerinden topyekûn bir camiayı suçlayanlar, “pornodan mahkûm olan patron”un emrinde, halen yazı yazmaya, gazetecilik (!) yapmaya devam etmektedirler.
İşte Vakit’in farkı budur.
Vakit; henüz netleşmiş bir durum olmamasına rağmen, Hüseyin Üzmez aklanıncaya kadar onun yazılarına ara vermiş ve suçu sabit görüldüğünde “yollarını ayıracağını” deklâre etmişken, onlar hortumcuların kontrolünde gazete çıkarmaya devam etmekte hiçbir beis görmemektedir.
Vakit, bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da “inananların yüzakı” olma misyonunu sürdürecektir.
İnananların gören gözü, işiten kulağı, haykıran sesi olmaya devam edecektir.
Bomba koydurarak, kaleşnikofla taratarak, çete reisine iftira ettirerek, 28 Şubat sürecinde 400 polisle baskın yaptırarak susturulmak istenen sesimiz, Allah’ın izniyle bundan sonra da gür bir şekilde çıkmaya devam edecektir.
Hiç kimsenin yanlışına sahip çıkmayacak, ancak komplolara da boyun eğmeyeceğiz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
YAYIN KURULU
Vakit düşmanlarına gün doğdu
Vakit gazetesi, Cumhuriyet döneminin pislikleri arasında boy veren bir lale veya menekşe idi..
Elbette düşmanları olacaktı.. Nitekim İslâm’a muhalif olanların tamamı Vakit muhalifi, hatta can düşmanı idiler..
Pek tabii Hüseyin üzmez hadisesi üzerine atlayıverdiler.. Nasıl ki onlardaki lekeleri görünce biz yazıya geçiriyorsak, onlar da bizim lekelerimizi bulmaya, aleme ifşa etmeye meraklıydılar..
Baksanıza:
Ahmet Hakan’ından Ayşe Arman’ına değin eleştiri alıyoruz.. Haksızlar diyemiyorum.. Bu mesele ‘komplo’ demekle geçiştirilemez..
üzmez, Müslüm Gündüz, Abdüllatif Şener, Emin çölaşan, Vural Savaş, ve dahi ne kadar eski ünlü hukukçu varsa, hepsini sever sayardı. çoğunu “Devre arkadaşım” diyerek lanse ederdi..
Beni günahı kadar sevmezdi..
Amma ben de onu sevmezdim.. Aynı gazetede yazardık, fakat ne fikren, ne de zikren bir yakınlığımız vardı.. O daha Ankara’da iken bazı eleştirilerim olmuştu, aramızdaki bütün bağları koparmıştık..
Ha.. Bildiklerim, duyduklarım mı?
Mağdur durumdaki bir insanın arkasından konuşmak bana göre değil..
Ancak şu var ki, fikri temiz olan, temiz bir veya birkaç kavramı savunan insan kendine dikkat etmek zorundadır..
Seveni de, sevmeyeni de Vakit gazetesini dikkatle takip ediyorlar, ne gibi bir falso yapsa da hakkından gelsek diyorlardı..
Herkesin zaafları mercek altındaydı..
Böyle bir zamanda atılacak adımlar gelişigüzel olamazdı.. Olmaması için önce samimiyet, sonra da dikkat gerekirdi..
Yazık ki olmadı..
Daha dün denecek bir zamana kadar her türlü çatışmacı kıytırık TV programlarına davet ettikleri, konuşturdukları bir kişiyi sevdikleri söylenemez.. Şimdi o kanallar aleyhine geçtiler üzmez’in. Bence bu, Hüseyin üzmez’den ziyade VAKİT gazetesine yönelik bir hareketti..
Mertçe yıkamadıklarını çıvgara getirmek istediler..
İslâm'ı bu kanaldan tezyif etmekti niyetleri ve maksatlarına ulaştılar..
Suç kimde?
Savcı ve hakim olmadığımız için bekleyeceğiz.. Suç sabit olunca yine yazarız canımız sağ olursa..
Ben Hüseyin üzmez’i temizleyemem..
Dünya alemin gözü üstünde olan Vakit gazetesine üzülüyorum..
öte taraftan Tek Bir Giyim patronuna ne kadar vursalar, ellerinize sağlık derim..
İhlas..
Tek-Bir..
Az kaldı “Kelime-i Şehadet” kuaförü veya pavyonu açacak kurnaz ve samimiyetsiz İslâm tüccarları..
“Siz bizim Ergenekon’umuza saldırırsanız, biz de sizin bilumum kurum, kuruluş neyiniz varsa oraya saldırırız” diyorlar..
Haklılar.. Zira bu bir fikir ve kalem savaşıdır..
Ne kadar sosyal demokrat, postal demokrat, gri sol, bulanık sağ var, hepsi de VAKİT’in varlığından rahatsızdılar.. İçkiye karşı, kumara karşı, köksüzlüğe karşı, darbeciliğe karşı, edepsizliklere karşı bir Vakit’in zararını görüyordu patronlar ve avaneleri..
Dün manşetlere çekmişlerdi üzmez haberlerini.. Bugün köşelere yaydılar..
Bence suçlu değiller..
Suçlu olan bizim adamlarımız.. Ya da tedbirini almayanlar..
Henüz suç isnat edilene zanlı diye hitab ediyoruz.. Fakat muhalifler kaşelerini çoktan bastılar bile..
Bu uğursuz ve çirkin hadise “komplo” kelimesiyle bertaraf edilemez..
Bekleyeceğiz, amma sahiplenmeden.. Zira, sahiplendiğimiz husus bizi çukura düşürebilir..
Muarızlarımıza kabahat yüklemeyi bırakalım.. Neden başkası değil de üzmez olduğunun cevabını bulalım.. Neden Bursa’da?
Allah doğrulara yardımcı olsun..
Abdurrahim Karakoç
Vakit