Mayhoş
mayhoş
Mavi aydınlığım, kalbimin susmayan köşesi,
Gider gibi yazmışsın. Yiter gibi susmuşsun içine saklandığın o alfabede. Sanki gece başucuma sessizce gelip ben uyurken öpmüşsün... Sanki narin ve kibar bir vedanın yelkenini açmışsın da, rüzgâr duasına açılmış ellerine dökülmemi istemişsin...
GİBİ diyorum, anlasana!
KAL diyorum, anlasana!
Sen senden gittikten sonra ben beni neyleyeyim? Sensiz bir seni neyleyeyim? Bilmez misin, canım küser o zaman tenime. Mor çiçekler açar gözeneklerimde de sırıtır yalnızlık. Ruhum aynasını kaybeder de, cüzamlı bir yalnız görünür baktığım duvarlarda. Bilmez misin, sen senden gittiğinde benim de kurtaracak bir şeyim kalmaz; inadına yaşamanın, inadına aşık olmanın, inadına gülmenin bütün haritalarını kaybederim.
Hadi yaslan bana, o kâse biziz. Yalandan doldurmaya kalkanların suratında patlayan tokat olmaya kavilleşmedik mi? Hadi tut bir daha ellerimi; sen gidersen gücüm kalmaz –ki OLMALIYIZ, KALMALIYIZ, temize ÇEKMELİYİZ bütün müsveddeleri… Döne döne aşık olmalıyız utandırmak için yalanı, döne döne TEMİZLEMELİYİZ kusmuktan dünyayı ve döne döne BAĞIRMALIYIZ bütün tonlardan, AŞKLAŞMALIYIZ...
Hadi topla gücünü. Kalkanlarını, kılıçlarını hazırla savaşa gidiyoruz heeeyy!
Ben bütün KAL’larımı çıkardım o kuleden. Öyle bir kırdım ki zincirlerini, beni görmeliydin. Tarihin bütün savaşçı figürlerini yendim! Açtım kapıları ve KAL ordusunu senin üstüne sürdüm. Ah beni görmeliydin! Nasıl çığlık çığlığa, telaşlı ama cesur, gitmeden sen yetişmeye sevdalı, en önde ve başı dik, mağrur ve tutkulu bir kadın yürek…
Gitme ve yitme!
KAL!
KALMALIYIZ!
İkimizin KAL’larından bir ordu yaratmalıyız. “Beş güzel söz, dört dokunuş, üç dirhem et, iki şuh bakış, bir birleşme” yi denize SÜRMELİYİZ, GÖMMELİYİZ..hep ve durmadan YÜRÜMELİYİZ…
Ah Mavim, öfkemin tatlı dili,
Bak, nasıl bir coşku nöbetine (aslında öfke nöbetine) tutuldu kalemim yeniden. O kadar usulcacık sokulmasaydın geceme belki de kalkamayacaktım düştüğüm yerden. Hay hecelerini sevdiğim, hay sözlerini nakış nakış işlediğim sevgili, hadi sen de kalk ve yürü! Düşmememizin teminatı olarak hareketsiz kalmamızı önerenlere “De get” diye sövmenin zamanıdır. Bırak bu kadar düşmeye, bu kadar kırığa ve çıkığa rağmen, her seferinde ayağa kalkıp yürümemizi dehşet içinde izlesinler. Bırak ağızları bir karış açık, kendi dar hareket alanlarında yeri eşelesinler. Biz dönüp nanik yapmanın coşkusunda sevinelim ve YÜRÜYELİM. Ardımızda kalsın VAR ÜLKE’nin yasaları ve insanları; biz YOK ÜLKE’nin yasalarını ve insanlarını YARATALIM.
Hadi, kalk ve yürü! Ben sensiz yürümeyeceğim! Gidersen gülümsemeyeceğim! Aşka aşk yüzü göstermeyeceğim!
..........
Ben
İçine sızdığım saat.
Gider gibi yazmışsın. Yiter gibi susmuşsun içine saklandığın o alfabede. Sanki gece başucuma sessizce gelip ben uyurken öpmüşsün... Sanki narin ve kibar bir vedanın yelkenini açmışsın da, rüzgâr duasına açılmış ellerine dökülmemi istemişsin...
GİBİ diyorum, anlasana!
KAL diyorum, anlasana!
Sen senden gittikten sonra ben beni neyleyeyim? Sensiz bir seni neyleyeyim? Bilmez misin, canım küser o zaman tenime. Mor çiçekler açar gözeneklerimde de sırıtır yalnızlık. Ruhum aynasını kaybeder de, cüzamlı bir yalnız görünür baktığım duvarlarda. Bilmez misin, sen senden gittiğinde benim de kurtaracak bir şeyim kalmaz; inadına yaşamanın, inadına aşık olmanın, inadına gülmenin bütün haritalarını kaybederim.
Hadi yaslan bana, o kâse biziz. Yalandan doldurmaya kalkanların suratında patlayan tokat olmaya kavilleşmedik mi? Hadi tut bir daha ellerimi; sen gidersen gücüm kalmaz –ki OLMALIYIZ, KALMALIYIZ, temize ÇEKMELİYİZ bütün müsveddeleri… Döne döne aşık olmalıyız utandırmak için yalanı, döne döne TEMİZLEMELİYİZ kusmuktan dünyayı ve döne döne BAĞIRMALIYIZ bütün tonlardan, AŞKLAŞMALIYIZ...
Hadi topla gücünü. Kalkanlarını, kılıçlarını hazırla savaşa gidiyoruz heeeyy!
Ben bütün KAL’larımı çıkardım o kuleden. Öyle bir kırdım ki zincirlerini, beni görmeliydin. Tarihin bütün savaşçı figürlerini yendim! Açtım kapıları ve KAL ordusunu senin üstüne sürdüm. Ah beni görmeliydin! Nasıl çığlık çığlığa, telaşlı ama cesur, gitmeden sen yetişmeye sevdalı, en önde ve başı dik, mağrur ve tutkulu bir kadın yürek…
Gitme ve yitme!
KAL!
KALMALIYIZ!
İkimizin KAL’larından bir ordu yaratmalıyız. “Beş güzel söz, dört dokunuş, üç dirhem et, iki şuh bakış, bir birleşme” yi denize SÜRMELİYİZ, GÖMMELİYİZ..hep ve durmadan YÜRÜMELİYİZ…
Ah Mavim, öfkemin tatlı dili,
Bak, nasıl bir coşku nöbetine (aslında öfke nöbetine) tutuldu kalemim yeniden. O kadar usulcacık sokulmasaydın geceme belki de kalkamayacaktım düştüğüm yerden. Hay hecelerini sevdiğim, hay sözlerini nakış nakış işlediğim sevgili, hadi sen de kalk ve yürü! Düşmememizin teminatı olarak hareketsiz kalmamızı önerenlere “De get” diye sövmenin zamanıdır. Bırak bu kadar düşmeye, bu kadar kırığa ve çıkığa rağmen, her seferinde ayağa kalkıp yürümemizi dehşet içinde izlesinler. Bırak ağızları bir karış açık, kendi dar hareket alanlarında yeri eşelesinler. Biz dönüp nanik yapmanın coşkusunda sevinelim ve YÜRÜYELİM. Ardımızda kalsın VAR ÜLKE’nin yasaları ve insanları; biz YOK ÜLKE’nin yasalarını ve insanlarını YARATALIM.
Hadi, kalk ve yürü! Ben sensiz yürümeyeceğim! Gidersen gülümsemeyeceğim! Aşka aşk yüzü göstermeyeceğim!
..........
Ben
İçine sızdığım saat.