Star Gazetesi Yazarı Taha Kıvanç, istihbaratçılar ve gazetecileri kıyaslayan yazısında, MİT ve CIA'den örnekler vererek, Türkiye ve ABD'deki gazetecilerin istihbarat servisleriyle olan ilişkilerini kaleme aldı.
İstihbarat dünyasının medyayla ilişkisinden haberdar olduğunu bildiğini belirten Kıvanç, 1. MİT Raporunda ortak operasyonlar düzenlendiği bilgisinin yer aldığının altını çiziyor.
Buna paralel olarak (ABD, CIA, New York Times) döngüsünü kuran Kıvanç, ABD'de gazetecilerin CIA ile bağlantısı analiz ederek, "Son 25 yılda 400 CIA casusunun gazeteci kisvesi altında görev yaptığı bir ülke ABD; NYT muhabiri CIA sözcüsüne kıyakta bulunmuşsa, ne olmuş?" yorumunu yapıyor.
Kıvanç'a göre, casus veya istihbaratçı olamayanlar meslek olarak gazeteciliği seçiyor.
İşte Taha Kıvanç'ın o yazısı:
Dilim tutuldu, kalemim felç oldu
Kamuoyuna bomba gibi düşen 1. MİT Raporundan beri istihbarat dünyasının medyayla ilişkisinden haberdarız. Rapora göre, istihbaratçılarla bazı gazeteciler biraraya geliyor ve bilgi alış-verişinde bulunuyor... Bazen deortak operasyondüzenliyorlar...
Dünyanın ikinci en eski mesleği denir
istihbaratçılık/casusluk için; tanımlama yanlış sayılmaz. Gazetecilik ile istihbaratçılık arasında da geçişlilik vardır. Casus veya istihbaratçı olamayınca meslek olarak gazeteciliği seçenlerin bir ayaklarının o dünyada olduğunu sanmamız için çok sebep var. KCK davası kapsamında tutuklananlardan bir gazetecinin, Emniyetteki ifadesinde, Ben aslında MİTin adamıyım dediği duyulmuştu; MİT mahkemeye gönderdiği yazıyla ilişkiyi doğruladı.
Ajankimliği açığa çıkan foto muhabirinin ilişkiler ağı içerisinde yer alan kimbilir daha kaçgazetecikimlikli ajan vardır...
Bunun bize özgü bir durum olduğunu sanmayınız. İstihbarat örgütleri her yerde basına ilgi duyar. İngilizlerin ünlü casusu Kim Philby, Sovyetler Birliğine sığınmadan az önce, Economist dergisinin Beyrut muhabiri kisvesi altında çalışıyordu.
İş üstünde yakalanan ve gerçek kimlikleri ortaya çıkan istihbarat örgütleriyle içli dışlıgazetecileryanında, gizli kalan nicesi de var.
Watergate Skandalını ortaya çıkaran iki Washington Post muhabirinden Carl Bernstein beş yıl önce Rolling Stones dergisinde çıkan konuya ilişkin kapsamlı değerlendirmesinde, son çeyrek yüzyılda 400den fazla Amerikalı gazetecinin CIA tarafından verilmiş görevleri yerine getirdiğini yine CIA belgelerine dayanarak kayda geçirmişti.
En itibarlı köşe yazarlarından Josep Alsop 1953 yılında Filipinlere seçimleri izlemek üzere gitmiş... Bağlı olduğu basın kuruluşu mu onu göndermişti? Yazılarını basan gazeteler mi kendisinden böyle bir şey istemişti? Hayır. Alsop oraya CIAnin ricası üzerine gitmişti diye yazıyor Bernstein...
Herhalde bu sebeple olacak, iki gün önce bir internet sitesi tarafından servise konulan resmi belgeler, CIA örgütüyle içli dışlı olduğu deşifre edilen muhabir New York Times (NYT) gazetesinde çalıştığı, CIA adına takip ettiği konu NYTnin önemli yazarlarından birini ilgilendirdiği halde, beklenen tepkiyi uyandırmadı. Hiç değilse benim beklediğim tepkiyi...
Yine de bu tür işlerin nasıl kotarıldığıyla ilgili bir fikriniz olsun istiyorum...
CIA artık nereden öğrendiyse, Üsame bin Ladenin Pakistanda öldürülmesiyle ilgili bir film çevirmeyi düşünen yapımcılara malzemeleri CIAnin sağladığıyla ilgili bir yazıyı NYT yazarlarından Maureen Dowdun kaleme alacağını öğrenmiş... CIAnin sözcüsü Marie Harf derhal NYTnin savunma ve istihbarat muhabiri Mark Mazzetti ile önce sözlü sonra da e-posta teması kurmuş...
5 Ağustos 2011 geceyarısı Mazzettiye gönderdiği e-postada, Harf, Bir şeyler öğrenebildin mi? diye soruyormuş... İki dakika sonra Mazzettiden cevap gelmiş: Peşindeyim, yazı çıkmadan önce son biçimini de görmeye çalışacağım dedikten sonra, NYT muhabiri, Merak etme, herhalde yazının sonundaki kısa bir bölümde CIA adı geçiyordiye eklemiş... CIA sözcüsü de, Aman beni haberdar et, gerçekten minnettar olurum cevabını göndermiş...
Aradan dakika bile geçmeden Dowdun gazetede iki gün sonra yayımlanacak yazısını CIAye göndermiş Mazzetti; şu notla: Bunu ben göndermedim ha, lütfen okur okumaz sil... Herhalde endişe edilecek bir durum olmadığını sen de gördün...
Vallahi kendi hesabıma ben endişelendim.
Herhalde sonrasını da merak ediyorsunuzdur. Bu yazışma kamuoyunun bilgisi dahiline girince NYTnin sorumlu editörlerinden Dean Baquet şu açıklamayı yapmış:Markla konuştuktan sonra önemli bir durum olmadığı kanaatine vardım; ne de olsa istihbaratla ilgili bir konu bu...
YAZETE