'Kuş gibi üzerime uçtu' diyor Havva Köksal, 'hiç görmediğim bir canavardı'. Ona saldırdığı için vurmuştuk son Anadolu leoparımızı. Beypazarı'nda 17 Ocak 1974'te.
Son Anadolu leoparı (Anadolu parsı-Panthera pardus tulliana) 17 Ocak 1974'te Ankara'nın Beypazarı ilçesi yakınlarında görülmüş ve aynı gün öldürülmüştü. İlçeye altı kilometre mesafedeki Bağözü köyüne yaklaşan leopar, tek başına bahçeye giden Havva Köksal'a saldırmış ve onu kolundan yaralamıştı. Olaya uzaktan tanık olan bir kadın 'Havva'ya canavar saldırdı' diyerek köylüyü ayaklandırmıştı. Köylüler daha önce hiç görmedikleri ve kurt sandıkları 'canavar'ın peşine düşmüş ve bilinen son Anadolu leoparı, köyün muhtarı Ahmet Çalışkan'ın mavzerinden çıkan dokuz fişeğe yenik düşmüştü.
Atlas'ın yayınlarında da yer aldığı üzere son yıllardaki arazi çalışmaları, birkaç birey de olsa bu nadir memelinin hâlâ yaşadığına dair veriler ortaya koydu. Ancak Anadolu leoparına 1974'teki olaydan sonra rastlayan olmadı. Havva Köksal ve o gün leoparın peşinden ava giden birkaç köylü, Anadolu leoparının bilinen son tanıkları.
Bugün 75 yaşındaki Havva Köksal'ı Beypazarı'nda torunlarıyla yaşadığı evinde bulduk. Sağlığı yerinde olan Havva Hanım, 'leopar' kelimesini duyduğunda hâlâ irkiliyor. Yakınlarının da yardımıyla biraz açılınca 'kuş gibi uçtu üstüme' diye anlatmaya başlıyor. O sabah kocası, oğlu ve gelini kendisinden önce serene (yazlık evin de bulunduğu bahçeye seren diyorlar) iniyor. Köyle seren arası yaklaşık üç kilometre. Havva Hanım, inekleri sağdığı için geride kalıyor ve tek başına yola çıkıyor.
Bağözü köyünün güney eteğinde, toprak yolun sağında seyreden bir dere var. Leopar, yoldan üç dört metre kadar aşağıdaki derenin yatağına uzanmış yatıyor. (Dere daha sonra köyün yakınındaki soda külü madeninin yolu altında kalmış.) Havva Köksal 'Her gün geçtiğimiz yol, nereden bileyim orada canavar olduğunu. Benim ayak sürüntüme geldi' diyor. Onun hayvanı görmesiyle, saldırıya uğraması bir oluyor. 'Beş altı metre uzaktan üzerime uçtu. Yüzümü korumak için kolumu kaldırdım.' Leopar ön dişlerini Havva Köksal'ın koluna geçiriyor ve çırpıyor. Daha sonra öğreneceği üzere kolu dirseğinden çıkıyor ve iki yerden kırılıyor. Köksal bayılıyor. Yerde gözlerini açıp kafasını kaldırdığında leoparı birkaç metre uzağında yatarken görüyor. Ve tekrar bayılıyor. Havva Köksal ve bilinen son Anadolu leoparının karşılaştığı toplam süre bu birkaç saniye ile sınırlı.
Leoparın saldırısını yukarıdan gören Fatma Yılmaz, 'Havva'ya ala canavar saldırıyor' diye bağırarak köyü ayaklandıyor. O sırada Havva Köksal'ın çığlıklarını duyan biri daha var. Eşekle ters yöne gitmekte olan 12 yaşındaki Süleyman Yıldız, çığlığın geldiği tarafa ilerleyince yaklaşık 30 metre mesafeden leoparı görüyor ve geri dönüyor. O tarihte 14 yaşında olan, şimdiki muhtar Zekeriya Çalışkan'ın ifadesiyle köylüler Havva Köksal'a yardıma 'yarışıyor'. Zekeriya Çalışkan, olayın gelişimini şöyle anlatıyor:
'Biz köyde kurda 'canavar' da deriz. Avcılık yapan altı yedi kişi arazide dağılarak ala canavarın karda izini sürmüşler. Usta avcılar av hayvanlarının nereden geçeceğini bilir. Hayvan önce Başören köyü civarına gitmiş ancak çoban ve hayvanlarla karşılaşınca geri dönmüş. Öğleden sonra köyün kuzeyindeki Kızılmeşe mevkiine çıkmış. Babam, 'kireçlik kayalar' diye anılan yerde 'kapı' tabir edilen geçitte beklemiş ve leoparı görmüş.' 1994 yılında ölen Ahmet Çalışkan usta bir avcıdır. Köyün muhtarı ve korucusu olduğu için iyi bir tüfeğe (mavzer) sahiptir. İlk mermiyle leoparı önkolunun arkasından vuruyor. 'Hayvanın önküreğinin arkasına ‘kızılcakoltuk' deriz biz, havyanı yıkabilecek bir yerdir' diye devam ediyor Zekeriya Çalışkan. 'Ama leopar yıkılmamış. Bu kez babamın üzerine koşmaya başlamış, can havliyle meşeleri kopararak. Babam üzerine geldikçe atıyor. Artık birkaç metre kala son mermisini 'ya o, ya ben' diye ateşlemiş. Mermi leoparın çenesinin altından girmiş ve ona bir takla attırarak yere sermiş.'
Ahmet Çalışkan hayatında ilk defa gördüğü hayvanı hayrette seyrediyor ve son nefesini verirken başını okşuyor. Beypazarı Devlet Hastanesi'ne götürüyor ve belediye hoparlörlerinden, isteyenlerin iki buçuk lira ücret karşılığında bu ilginç hayvanı görebileceği duyuruluyor. Zekeriya Çalışkan'ın aktardığına göre hastanenin başhekimi, postunu beğendiği leoparı kuduz tetkiki yapma bahanesiyle alıkoymak istiyor. Köylüler, 'Tüm Beypazı gerekirse kuduz iğnesi olmaya hazırız' diyerek reddediyor. Leoparı görmek için gelenlerden elde edilen 8 bin 500 lira ile hastaneye röntgen cihazı alınıyor. Bu arada hayvanın beyni Ankara'da incelenerek kuduz şüphesi de ortadan kaldırılıyor.
Olayın ulusal basına da yansımasıyla Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) yetkilileri gelerek leoparı 5 bin TL karşılığında satın alıyor. Bağözü Muhtarlığı bu parayla köy odası inşa ediyor. Havyanı muhafaza etmede o dönemde türlü acemilikler yaşansa da leopar doldurularak Tabiat Tarihi Müzesi'nin alt katında teşhire alınıyor.
Havva Köksal, Beypazarı Devlet Hastanesi'nde tedavi görüyor ve kolu 25 gün alçıda kalıyor. Kolunu kullanmakta yıllar yılı güçlük çekiyor. Ancak 32 yılın ardından bugün kolunda saldırıya ve diş izlerine dair bariz bir iz görmedim. Yıllar sonra onu, MTA Tabiat Tarihi Müzesi'ne götürüp leoparla birlikte fotoğrafını çekmek istemişler. Köksal, hâlâ korktuğu leoparı bir daha görmek istemediği için teklifi geri çevirmiş..
Son Anadolu leoparı (Anadolu parsı-Panthera pardus tulliana) 17 Ocak 1974'te Ankara'nın Beypazarı ilçesi yakınlarında görülmüş ve aynı gün öldürülmüştü. İlçeye altı kilometre mesafedeki Bağözü köyüne yaklaşan leopar, tek başına bahçeye giden Havva Köksal'a saldırmış ve onu kolundan yaralamıştı. Olaya uzaktan tanık olan bir kadın 'Havva'ya canavar saldırdı' diyerek köylüyü ayaklandırmıştı. Köylüler daha önce hiç görmedikleri ve kurt sandıkları 'canavar'ın peşine düşmüş ve bilinen son Anadolu leoparı, köyün muhtarı Ahmet Çalışkan'ın mavzerinden çıkan dokuz fişeğe yenik düşmüştü.
Atlas'ın yayınlarında da yer aldığı üzere son yıllardaki arazi çalışmaları, birkaç birey de olsa bu nadir memelinin hâlâ yaşadığına dair veriler ortaya koydu. Ancak Anadolu leoparına 1974'teki olaydan sonra rastlayan olmadı. Havva Köksal ve o gün leoparın peşinden ava giden birkaç köylü, Anadolu leoparının bilinen son tanıkları.
Bugün 75 yaşındaki Havva Köksal'ı Beypazarı'nda torunlarıyla yaşadığı evinde bulduk. Sağlığı yerinde olan Havva Hanım, 'leopar' kelimesini duyduğunda hâlâ irkiliyor. Yakınlarının da yardımıyla biraz açılınca 'kuş gibi uçtu üstüme' diye anlatmaya başlıyor. O sabah kocası, oğlu ve gelini kendisinden önce serene (yazlık evin de bulunduğu bahçeye seren diyorlar) iniyor. Köyle seren arası yaklaşık üç kilometre. Havva Hanım, inekleri sağdığı için geride kalıyor ve tek başına yola çıkıyor.
'Biz köyde kurda 'canavar' da deriz. Avcılık yapan altı yedi kişi arazide dağılarak ala canavarın karda izini sürmüşler. Usta avcılar av hayvanlarının nereden geçeceğini bilir. Hayvan önce Başören köyü civarına gitmiş ancak çoban ve hayvanlarla karşılaşınca geri dönmüş. Öğleden sonra köyün kuzeyindeki Kızılmeşe mevkiine çıkmış. Babam, 'kireçlik kayalar' diye anılan yerde 'kapı' tabir edilen geçitte beklemiş ve leoparı görmüş.' 1994 yılında ölen Ahmet Çalışkan usta bir avcıdır. Köyün muhtarı ve korucusu olduğu için iyi bir tüfeğe (mavzer) sahiptir. İlk mermiyle leoparı önkolunun arkasından vuruyor. 'Hayvanın önküreğinin arkasına ‘kızılcakoltuk' deriz biz, havyanı yıkabilecek bir yerdir' diye devam ediyor Zekeriya Çalışkan. 'Ama leopar yıkılmamış. Bu kez babamın üzerine koşmaya başlamış, can havliyle meşeleri kopararak. Babam üzerine geldikçe atıyor. Artık birkaç metre kala son mermisini 'ya o, ya ben' diye ateşlemiş. Mermi leoparın çenesinin altından girmiş ve ona bir takla attırarak yere sermiş.'
Olayın ulusal basına da yansımasıyla Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) yetkilileri gelerek leoparı 5 bin TL karşılığında satın alıyor. Bağözü Muhtarlığı bu parayla köy odası inşa ediyor. Havyanı muhafaza etmede o dönemde türlü acemilikler yaşansa da leopar doldurularak Tabiat Tarihi Müzesi'nin alt katında teşhire alınıyor.
Havva Köksal, Beypazarı Devlet Hastanesi'nde tedavi görüyor ve kolu 25 gün alçıda kalıyor. Kolunu kullanmakta yıllar yılı güçlük çekiyor. Ancak 32 yılın ardından bugün kolunda saldırıya ve diş izlerine dair bariz bir iz görmedim. Yıllar sonra onu, MTA Tabiat Tarihi Müzesi'ne götürüp leoparla birlikte fotoğrafını çekmek istemişler. Köksal, hâlâ korktuğu leoparı bir daha görmek istemediği için teklifi geri çevirmiş..
Gökhan Tan / ATLAS