Kuran-ı Kerim DİYANET Türkçe meali online okumak için buradan

19- MERYEM SURESI
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

l. Kâf. Hâ. Yâ. Ayn. Sâd.

2. (Bu,) Rabbinin, Zekeriyya kuluna rahmetinin anilmasidir.

3. Hani o, gizli bir sesle Rabbine niyaz etmisti:

4. Rabbim! dedi, benden (vücudumdan), kemiklerim zayifladi, saçim basim agardi. Ve ben, Rabbim, sana (ettigim) dua sayesinde hiç bedbaht olmadim.

5. Dogrusu ben, arkamdan is basina geçecek olan yakinlarimdan endise ediyorum. Karim da kisirdir. Tarafindan bana bir veli (ogul) ver.

6. Ki o bana vâris olsun; Ya'kub hanedanina da vâris olsun. Rabbim, onu rizana lâyik kil!

7. (Allah söyle buyurdu) Ey Zekeriyya! Biz sana bir ogul müjdeleriz ki, onun adi Yahya'dir. Daha önce ona kimseyi adas yapmadik.

8. Zekeriyya: Rabbim! dedi, karim kisir oldugu, ben de ihtiyarligin son sinirina vardigim halde, benim nasil oglum olabilir?

9. Allah: Öyledir, dedi; Rabbin: O bana kolaydir. Daha önce, sen hiçbir sey degilken seni de yaratmistim, buyurdu.

10. O: Rabbim! dedi, (çocugum olacagina dair) bana bir isaret ver. Allah: Sana isaret, sapasaglam oldugun halde üç gün insanlarla konusamamandir, buyurdu.

11. Bunun üzerine Zekeriyya, mâbetten kavminin karsisina çikarak onlara: "Sabah aksam tesbihte bulunun" diye isaret verdi.

12. "Ey Yahya! Kitab'a (Tevrat'a) vargücünle saril!" (dedik) ve henüz sabi iken ona (ilim ve) hikmet verdik.

13. Tarafimizdan ona kalp yumusakligi ve temizlik de (verdik). O, çok sakinan bir kimse idi.

14. Ana-babasina çok iyi davranirdi; o, isyankâr bir zorba degildi.

15. Dogdugu gün, ölecegi gün ve diri olarak kabirden kaldirilacagi gün ona selam olsun!

16. (Resûlüm! ) Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrilarak dogu tarafinda bir yere çekilmisti.

17. Meryem, onlarla kendi arasina bir perde çekmisti. Derken, biz ona ruhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan seklinde göründü.

18. Meryem dedi ki: Senden, çok esirgeyici olan Allah'a siginirim! Eger Allah'tan sakinan bir kimse isen (bana dokunma).

19. Melek: Ben, yalnizca, sana tertemiz bir erkek çocuk bagislamam için Rabbinin bir elçisiyim, dedi.

20. Meryem: Bana bir insan eli degmedigi, iffetsiz de olmadigim halde benim nasil çocugum olabilir? dedi.

21. Melek: Öyledir, dedi; (zira) Rabbin buyurdu ki: Bu bana kolaydir. Çünkü biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kilacagiz. Bu, hüküm ve karara baglanmis (ezelde olup bitmis) bir is idi.

22. Meryem ona hamile kaldi. Bunun üzerine onunla (karnindaki çocukla) uzak bir yere çekildi.

23. Dogum sancisi onu bir hurma agacina (dayanmaya) sevketti. "Keske, dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim!"

24. Asagisindan (Isa yahut melek) ona söyle seslendi: "Tasalanma! Rabbin senin alt yaninda bir su arki vücuda getirmistir."

25. "Hurma dalini kendine dogru silkele ki, üzerine taze, olgun hurma dökülsün."

26. "Ye, iç. Gözün aydin olsun! Eger insanlardan birini görürsen de ki: Ben, çok merhametli olan Allah'a oruç adadim; artik bugün hiçbir insanla konusmayacagim."

27. Nihayet onu (kucaginda) tasiyarak kavmine getirdi. Dediler ki: Ey Meryem! Hakikaten sen igrenç bir sey yaptin!

28. Ey Harun'un kiz kardesi! Senin baban kötü bir insan degildi; annen de iffetsiz degildi.

29. Bunun üzerine Meryem çocugu gösterdi. "Biz, dediler, besikteki bir sabî ile nasil konusuruz?"

30. Çocuk söyle dedi: "Ben, Allah'in kuluyum. O, bana Kitab'i verdi ve beni peygamber yapti."

31. "Nerede olursam olayim, O beni mübarek kildi; yasadigim sürece bana namazi ve zekâti emretti."

32. "Beni anneme saygili kildi; beni bedbaht bir zorba yapmadi."

33. "Dogdugum gün, ölecegim gün ve diri olarak kabirden kaldirilacagim gün esenlik banadir."

34. Iste, hakkinda süphe ettikleri Meryem oglu Isa -hak söz olarak- budur.

35. Allah'in bir evlât edinmesi, olur sey degildir. O, bundan münezzehtir. Bir ise hükmettigi zaman, ona sadece "Ol!" der ve hemen olur.

36. (Isa sunu da söyledi) Muhakkak ki Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O'na kulluk ediniz. Iste dogru yol budur.

37. Sonra guruplar kendi aralarinda ayriliga düstüler. Büyük güne sahit olundugu zamanda vay o kâfirlerin haline!

38. Onlar, bizim huzurumuza çikacaklari gün (baslarina gelecek olanlari) ne iyi duyarlar ve ne iyi görürler (bir görsen)! Fakat o zalimler bugün açik bir sapiklik içindedirler.

39. (Resûlüm!) Sen onlari pismanlik ve üzüntü günü hakkinda uyar. Çünkü onlar bir gafletin içine dalmis olduklari halde ve henüz iman etmemisken (bakarsin) is olup bitmistir.

40. Yeryüzüne ve onun üzerindekilere ancak biz vâris oluruz (her sey gider, biz kaliriz) ve onlar ancak bize döndürülürler.

41. Kitap'ta Ibrahim'i an. Zira o, sidki bütün bir peygamberdi.

42. Bir zaman o babasina dedi ki: Babacigim! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda saglamayan bir seye niçin taparsin?

43. Babacigim! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çikarayim.

44. Babacigim! Seytana kulluk etme! Çünkü seytan, çok merhametli olan Allah'a âsi oldu.

45. Babacigim! Allah tarafindan sana azap dokunup da seytanin yakini olmandan korkuyorum.

46. (Babasi) Ey Ibrahim! dedi, sen benim tanrilarimdan yüz mü çeviriyorsun? Eger vazgeçmezsen, andolsun seni taslarim! Uzun bir zaman benden uzak dur!

47. Ibrahim: Selâm sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için magfiret dileyecegim. Çünkü O bana karsi çok lütufkârdir.

48. Sizden de, Allah'in disinda taptiginiz seylerden de uzaklasiyor ve Rabbime yalvariyorum. Umulur ki (senin için) Rabbime dua etmemle bedbaht (emegi bosa gitmis) olmam.

49. Nihayet Ibrahim onlardan ve Allah'tan baska taptiklari seylerden uzaklasip bir tarafa çekildigi zaman biz ona Ishak ve Yâ'kub'u bagisladik ve her birini peygamber yaptik.

50. Onlara rahmetimizden bagista bulunduk; kendilerine hakli ve yüksek bir söhret nasip ettik.

51. (Resûlüm!) Kitap'ta Musa'yi da an. Gerçekten o ihlâs sahibi idi ve hem resûl, hem de nebî idi.

52. Ona Tûr'un sag tarafindan seslendik ve onu, fisildasan kimse kadar (kendimize) yaklastirdik.

53. Rahmetimizin bir sonucu olarak ona kardesi Harun'u bir peygamber olarak armagan ettik.

54. (Resûlüm!) Kitap'ta Ismail'i de an. Gerçekten o, sözüne sâdikti, resûl ve nebî idi.

55. Halkina namazi ve zekâti emrederdi; Rabbi nezdinde de hosnutluk kazanmis bir kimse idi.

56. Kitapta Idris'i de an. Hakikaten o, pek dogru bir insan, bir peygamberdi.

57. Onu üstün bir makama yücelttik.

58. Iste bunlar, Allah'in kendilerine nimetler verdigi peygamberlerden, Âdem'in soyundan, Nuh ile birlikte (gemide) tasidiklarimizdan, Ibrahim ve Israil (Ya'kub) 'in soyundan, dogruya ulastirdigimiz ve seçkin kildigimiz kimselerdendir. Onlara, çok merhametli olan Allah'in âyetleri okundugunda aglayarak secdeye kapanirlardi.

59. Nihayet onlarin pesinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazi biraktilar; nefislerinin arzularina uydular. Bu yüzden ileride sapikliklarinin cezasini çekecekler.

60. Ancak tevbe edip, iman eden ve iyi davranista bulunan kimseler hariçtir. Bunlar, cennete, girecekler. Ve hiç bir haksiglaga ugratilmayacaklardir.

61. O cennet, çok merhametli olan Allah'in, kullarina giyaben vâdettigi Adn cennetleridir. Süphesiz O'nun vâdi yerini bulacaktir.

62. Orada bos söz degil, hos söz duyarlar. Ve orada, sabah-aksam kendilerine ait riziklari vardir.

63. Kullarimizdan, takvâ sahibi kimselere verdigimiz cennet iste budur.

64. Biz ancak Rabbinin emri ile ineriz. Önümüzde, arkamizda ve bunlar arasinda olan her sey O'na aittir. Senin Rabbin unutkan degildir.

65. (O) göklerin, yerin ve ikisi arasindaki seylerin Rabbidir. Su halde O'na kulluk et; O'na kulluk etmek için sabirli ve metânetli ol. O'nun bir adasi (benzeri) oldugunu biliyor musun? (Asla benzeri yoktur).

66. Insan der ki: "Öldügüm zaman sahi diri olarak (kabrimden) çikarilacak miyim?"

67. Insan düsünmez mi ki, daha önce o hiçbir sey olmadigi halde biz kendisini yaratmisizdir?

68. Öyle ise, Rabbine andolsun ki, muhakkak surette onlari seytanlarla birlikte mahserde toplayacagiz; sonra onlari diz üstü çökmüs vaziyette cehennemin çevresinde hazir bulunduracagiz.

69. Sonra her milletten, rahman olan Allah'a en çok âsi olanlar hangileri ise çekip ayiracagiz.

70. Sonra, orayi boylamaya daha çok müstahak olanlari elbette biz daha iyi biliriz.

71. Içinizden, oraya ugramayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, Rabbin için kesinlesmis bir hükümdür.

72. Sonra biz, Allah'tan sakinanlari kurtaririz; zalimleri de diz üstü çökmüs olarak orada birakiriz.

73. Kendilerine âyetlerimiz ayan beyan okundugu zaman inkâr edenler, iman edenlere: Iki topluluktan hangisinin (hangimizin) mevki ve makami daha iyi, meclis ve toplulugu daha güzeldir? dediler.

74. Onlardan önce de, esya ve görünüs bakimindan daha güzel olan nice nesiller helâk ettik.

75. De ki: Kim sapiklikta ise, çok merhametli olan Allah ona mühlet versin! Nihayet kendilerine vâdolunan seyi -ya azabi (müminler karsisinda yenilgiyi), veya kiyameti- gördükleri zaman, mevki ve makami daha kötü ve askeri daha zayif olanin kim oldugunu ögreneceklerdir.

76. Allah, dogru yola gidenlerin hidayetini artirir. Sürekli kalan iyi isler, Rabbinin nezdinde hem mükâfat bakimindan daha hayirli, hem de âkibetçe daha iyidir.

77. (Resûlüm!) Âyetlerimizi inkâr eden ve "Muhakkak surette bana mal ve evlât verilecek" diyen adami gördün mü?

78. O, gaybi mi bildi, yoksa Allah'in katindan bir söz mü aldi?

79. Kesinlikle hayir! Biz onun söyledigini yazacagiz ve azabini uzattikça uzatacagiz.

80. Onun dedigine biz vâris oluruz, (mali ve evlâdi bize kalir); kendisi de bize yapayalniz gelir.

81. Onlar, kendilerine bir itibar ve kuvvet (vesilesi) olsun diye Allah'tan baska tanrilar edindiler.

82. Hayir, hayir! (Taptiklari), onlarin ibadetlerini tanimayacaklar ve onlara hasim olacaklar.

83. (Resûlüm!) Görmedin mi? Biz, kâfirlerin üzerine, kendilerini iyice (isyankârliga) sevkeden seytanlari gönderdik.

84. Öyle ise onlar hakkinda acele etme. Biz onlar için (günlerini) teker teker sayiyoruz.

85. Takvâ sahiplerini heyet halinde çok merhametli olan Allah'in huzurunda toplayacagimiz gün.

86. Günahkârlari da susuz olarak cehenneme süreceyiz.

87. O gün Rahmân (olan Allah)'in nezdinde söz ve izin alandan baskalarinin sefâata güçleri yetmeyecektir.

88. "Rahmân çocuk edindi" dediler.

89. Hakikaten siz, pek çirkin bir sey ortaya attiniz.

90. Bundan dolayi, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarilacak, daglar yikilip düsecektir!

91. Rahmân'a çocuk isnadinda bulunmalari yüzünden.

92. Halbuki çocuk edinmek Rahmân'in sanina yakismaz.

93. Göklerde ve yerde olan herkes istisnasiz, kul olarak Rahmân'a gelecektir.

94. O, bunlarin hepsini kusatmis ve sayilarini tesbit etmistir.

95. Bunlarin hepsi de kiyamet gününde O'nun huzuruna tek basina (yapayalniz) gelecektir.

96. Iman edip de iyi davranislarda bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, (gönüllerde) bir sevgi yaratacaktir.

97. (Resûlüm!) Biz Kur'an'i, sadece, onunla Allah'tan sakinanlari müjdeleyesin ve siddetle karsi çikan bir toplulugu uyarasin diye senin dilinle (indirilip okutarak) kolaylastirdik.

98. Biz, onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. Sen, onlardan herhangi birinden (bir varlik emâresi) hissediyor veya onlara ait ciliz bir ses isitiyor musun?
 
20- TAHA SURESI
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Tâ. Hâ.

2. Biz, Kur'an'i sana, güçlük çekesin diye degil, ancak Allah'tan korkanlara bir ögüt olsun diye indirdik.

3. Biz, Kur'an'i sana, güçlük çekesin diye degil, ancak Allah'tan korkanlara bir ögüt olsun diye indirdik.

4. (Kur'an) yeri ve yüce gökleri yaratan Allah tarafindan peyderpey indirilmistir.

5. Rahmân, Ars'a istivâ etmistir.

6. Göklerde, yerde ve ikisi arasinda bulunan seyler ile topragin altinda olanlar hep O'nundur.

7. Eger sen, sözü açiktan söylersen, bilesin ki O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.

8. Allah, kendisinden baska ilâh olmayandir. En güzel isimler O'na mahsustur.

9. (Resûlüm!) Musa (olayinin) haberi sana ulasti mi?

10. Hani o, bir ates görmüs ve ailesine: Bekleyin! Eminim ki bir ates gördüm. Belki ondan size bir mes'ale getiririm veya atesin yaninda bir rehber bulurum, demisti.

11. Oraya vardiginda kendisine (tarafimizdan): Ey Musa! diye seslenildi:

12. Muhakkak ki ben, evet ben senin Rabbinim! Hemen pabuçlarini çikar! Çünkü sen kutsal vâdi Tuvâ'dasin!

13. Ben seni seçtim. Simdi vahyedilene kulak ver.

14. Muhakkak ki ben, yalnizca ben Allah'im. Benden baska ilâh yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kil.

15. Kiyamet günü mutlaka gelecektir. Herkes pesine kostugu seyin karsiligini bulsun diye neredeyse onu (kendimden) gizleyecegim.

16. Ona inanmayan ve nefsinin arzularina uyan kimseler sakin seni ondan (kiyamete inanmaktan) alikoymasin; sonra mahvolursun!

17. Su sag elindeki nedir, ey Musa?

18. O, benim asamdir, dedi, ona dayanirim, onunla davarlarima yaprak silkelerim; benim ona baskaca ihtiyaçlarim da vardir.

19. Allah: Yere at onu, ey Musa! dedi.

20. Onu hemen yere atti. Bir de ne görsün, hizla sürünen bir yilan degil mi!

21. Allah buyurdu: Al onu! Korkma! Biz onu simdi ilk haline sokacagiz.

22. Bir de elini koltugunun altina sok ki, bir baska mucize olmak üzere o, kusursuz ve lekesiz beyazlikta çiksin.

23. Ta ki, sana, (böylece) en büyük âyetlerimizden bazilarini gösterelim.

24. Firavun'a git. Çünkü o iyice azdi.

25. Musa: Rabbim! dedi, yüregime genislik ver.

26. Isimi bana kolaylastir.

27. Dilimden (su) bagi çöz.

28. Ki sözümü anlasinlar.

29. Bana ailemden bir de vezir (yardimci) ver,

30. Kardesim Harun'u.

31. Onun sayesinde arkami kuvvetlendir.

32. Ve onu isime ortak kil.

33. Böylece seni bol bol tesbih edelim.

34. Ve çok çok analim seni.

35. Süphesiz sen bizi görmektesin.

36. Allah: Ey Musa! dedi, istedigin sana verildi.

37. Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmustuk.

38. Bir zaman, vahyedilecek seyi annene (söyle) vahyetmistik:

39. Musa'yi sandiga koy; sonra onu denize (Nil'e) birak; deniz onu kiyiya atsin da, benim düsmanim ve onun düsmani olan biri onu alsin. (Ey Musa! Sevilmen) ve benim nezaretimde yetistirilmen için sana kendimden sevgi verdim.

40. Hani, kiz kardesin gidip "Ona bakacak birini size bulayim mi?" diyordu. Böylece seni, gözü gönlü mutluluk dolsun ve üzülmesin diye annene geri verdik. Ve sen, birini öldürdün de seni endiseden kurtardik. Seni iyiden iyiye denemeden geçirdik. Bunun için yillarca Medyen halki arasinda kaldin. Sonra takdire göre (bu makama) geldin ey Musa!

41. Seni, kendim için elçi seçtim.

42. Sen ve kardesin birlikte âyetlerimi götürün. Beni anmayi ihmal etmeyin.

43. Firavun'a gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdi.

44. Ona yumusak söz söyleyin. Belki o, aklini basina alir veya korkar.

45. Dediler ki: Rabbimiz! Dogrusu biz, onun bize asiri derecede kötü davranmasindan yahut iyice azmasindan endise ediyoruz.

46. Buyurdu ki: Korkmayin, çünkü ben sizinle beraberim; isitir ve görürüm.

47. Haydi, ona gidin de deyin ki: Biz, senin Rabbinin elçileriyiz. Israilogullarini hemen bizimle birlikte gönder; onlara eziyet etme! Biz, senin Rabbinden bir âyet getirdik. Kurtulus, hidayete uyanlarindir.

48. Hakikaten bize vahyolundu ki: (Peygamberleri) yalanlayan ve yüz çevirenlere azap edilecektir.

49. Firavun: Rabbiniz de kimmis, ey Musa? dedi.

50. O da: Bizim Rabbimiz, her seye hilkatini (varlik ve özelligini) veren, sonra da dogru yolu gösterendir, dedi.

51. Firavun: Öyle ise, önceki milletlerin hali ne olacak? dedi.

52. Musa: Onlar hakkindaki bilgi, Rabbimin yaninda bir kitapta bulunur. Rabbim, ne yanilir ne de unutur, dedi.

53. O, yeri size besik yapan ve onda size yollar açan, gökten de su indirendir. Onunla biz çesitli bitkilerden çiftler çikardik.

54. Yeyiniz; hayvanlarinizi otlatiniz. Süphesiz bunda akil sahipleri için (Allah'in kudretine) isaretler vardir.

55. Sizi ondan (topraktan) yarattik; yine sizi oraya döndürecegiz ve bir kez daha sizi ondan çikaracagiz.

56. Andolsun biz ona (Firavun'a) bütün (bu) delillerimizi gösterdik; yine de yalanladi ve diretti.

57. Dedi ki: Bizi, yaptigin büyü ile yurdumuzdan çikarasin diye mi geldin, ey Musa?

58. Öyle ise, muhakkak surette biz de sana, aynen onun gibi bir büyü getirecegiz. Simdi sen, seninle bizim aramizda, ne senin, ne de bizim muhalefet etmeyecegimiz uygun bir yerde bulusma zamani ayarla.

59. Musa: Bulusma zamaniniz, bayram günü, kusluk vaktinde insanlarin toplanma zamani olsun, dedi.

60. Bunun üzerine Firavun dönüp gitti. Hilesini (sihirbazlarini) topladi; sonra geri geldi.

6l. Musa onlara: Yazik size! dedi, Allah hakkinda yalan uydurmayin! Sonra O, bir azap ile kökünüzü keser! Iftira eden, muhakkak perisan olur.

62. Bunun üzerine onlar, durumlarini aralarinda tartistilar; gizli gizli fisildastilar.

63. Söyle dediler: "Bu ikisi, muhakkak ki, sihirleriyle sizi yurdunuzdan çikarmak ve sizin örnek yolunuzu ortadan kaldirmak isteyen iki sihirbazdirlar sadece."

64. "Öyle ise hilenizi kurun; sonra sira halinde gelin! Muhakkak ki bugün, üstün gelen kazanmistir."

65. Dediler ki: Ey Musa! Ya sen at veya önce atan biz olalim.

66. Hayir, siz atin, dedi. Bir de bakti ki, büyüleri sayesinde ipleri ve sopalari, kendisine gerçekten kosuyor gibi görünüyor.

67. Musa, birden içinde bir korku duydu.

68. "Korkma! dedik, üstün gelecek olan kesinlikle sensin."

69. "Sag elindekini at da, onlarin yaptiklarini yutsun. Yaptiklari, sadece bir büyücü hilesidir. Büyücü ise, nereye varsa (ne yapsa) iflah olmaz."

70. Bunun üzerine sihirbazlar secdeye kapandilar; "Harun'un ve Musa'nin Rabbine iman ettik" dediler.

71. (Firavun) Söyle dedi : Ben size izin vermeden önce ona inandiniz öyle mi! Hakikat su ki o, size büyü ögreten ulunuzdur. Simdi elleriniz ile ayaklarinizi tereddüt etmeden çaprazlama kesecegim ve sizi hurma dallarina asacagim! Böylece, hangimizin azabinin daha siddetli ve sürekli oldugunu iyice anlayacaksiniz.

72. Dediler ki: "Seni, bize gelen açik açik mucizelere ve bizi yaratana tercih edemeyiz. Öyle ise yapacagini yap! Sen, ancak bu dünya hayatinda hükmünü geçirebilirsin."

73. "Bize, hatalarimizi ve senin bize zorla yaptirdigin büyüyü bagislamasi için Rabbimize iman ettik. Allah, (mükâfati) en hayirli ve (cezasi) en sürekli olandir."

74. Surasi muhakkak ki, kim Rabbine günahkâr olarak varirsa, cehennem sirf onun içindir. O ise orada ne ölür ne de yasar!

75. Kim de iyi davranislarda bulunmus bir mümin olarak O'na varirsa, üstün dereceler iste sirf bunlar içindir.

76. Içinde ebedî kalacaklari, zemininden irmaklar akan Adn cennetleri! Iste arinanlarin mükâfati budur.

77. Andolsun ki biz Musa'ya: Kullarimla birlikte geceleyin yola çik da (size) yetisilmesinden korkmaksizin ve (bogulmaktan) endise etmeksizin onlara denizde kuru bir yol aç, diye vahyetmistik.

78. Bunun üzerine o, askerleri ile birlikte onlarin pesine düstü. Deniz onlari gömüp boguverdi.

79. Firavun, kavmini saptirdi, dogru yola sevketmedi.

80. Ey Israilogullari! Sizi düsmaninizdan kurtardik; Tûr'un sag tarafina (gelmeniz için) size vâde tanidik ve size kudret helvasi ile bildircin eti lütfettik.

81. Size rizik olarak verdiklerimizin temiz olanlarindan yeyiniz, bu hususta taskinlik ve nankörlük de etmeyiniz; sonra sizi gazabim çarpar. Her kim ki kendisini gazabim çarparsa, hakikaten o, yikilip gitmistir.

82. Su da muhakkak ki ben, tevbe eden, inanan ve yararli is yapan, sonra (böylece) dogru yolda giden kimseyi bagislarim.

83. Seni acele ile kavminden ayrilmaya sevkeden nedir, ey Musa!

84. Musa: Iste, dedi, onlar da benim pesimdeler. Ben, memnun olasin diye sana acele ile geldim Rabbim.

85. Allah buyurdu: Senden sonra biz, kavmini (Harun ile kalan Israilogullarini) imtihan ettik ve Sâmirî onlari yoldan çikardi.

86. Bunun üzerine Musa, öfkeli ve üzüntülü olarak kavmine döndü. Ey kavmim! dedi, Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmamis miydi? Su halde size zaman mi çok uzun geldi, yoksa üstünüze Rabbinizin gazabinin inmesini mi istediniz ki, bana olan vâdinizden döndünüz?

87. Dediler ki: Biz sana olan vâdimizden, kendi kudret ve irademizle dönmedik. Fakat biz, o kavmin (Misir'lilarin) zinet esyasindan bir takim agirliklar yüklenmis, sonra da onlari atmistik; ayni sekilde Sâmirî de atmisti.

88. Bu adam, onlar için, bögürebilen bir buzagi heykeli icat etti. Bunun üzerine: Iste, dediler, bu, sizin de, Musa'nin da tanrisidir. Fakat onu unuttu.

89. O seyin, kendilerine hiçbir sözle mukabele edemeyecegini, kendilerine ne bir zarar ne de bir fayda vermek gücünde olmadigini görmezler mi?

90. Hakikaten Harun, onlara daha önce: Ey kavmim! demisti, siz bunun yüzünden sadece fitneye ugradiniz. Sizin Rabbiniz süphesiz çok merhametli olan Allah'tir. Su halde bana uyunuz ve emrime itaat ediniz.

91. Onlar: Biz, dediler, Musa aramiza dönünceye kadar buna tapmaktan asla vazgeçmeyecegiz!

92. (Musa, döndügünde)Dedi: Ey Harun! bunlarin dalâlete düstüklerini gördügün vakit seni engellegen ne oldu.

93. (Neden) benim yolumu takip etmedin? Emrime âsi mi oldun?

94. (Harun) Ey annemin oglu! dedi, saçimi sakalimi, yolma! Ben, senin: "Israilogullarinin arasina ayrilik düsürdün; sözümü tutmadin!" demenden korktum.

95. Musa: Ya senin zorun nedir, ey Sâmirî? dedi.

96. O da: Ben, onlarin görmediklerini gördüm. Zira, o elçinin izinden bir avuç (toprak) alip onu (erimis mücevheratin içine) attim. Bunu böyle nefsim bana hos gösterdi, dedi.

97. Musa: Defol! dedi, artik hayatin boyunca sen: "Bana dokunmayin!" diyeceksin. Ayrica senin için, kurtulamayacagin bir ceza günü var. Tapmakta oldugun tanrina da bak! Yemin ederim, biz onu yakacagiz; sonra da onu parça parça edip denize savuracagiz!

98. Sizin ilâhiniz, yalnizca, kendisinden baska ilâh olmayan Allah'tir. O'nun ilmi her seyi kusatmistir.

99. (Resûlüm!) Iste böylece geçmistekilerin haberlerinden bir kismini sana anlatiyoruz. Süphesiz ki, tarafimizdan sana bir zikir verdik.

100. Kim ondan yüz çevirirse, süphesiz ki kiyamet gününde o, agir bir günah yükünü yüklenecektir.

101. Bu kimseler, onda (o günah yükünün altinda) ebedî kalirlar. Onlar için kiyamet gününde bu ne kötü bir yüktür!

102. O günde Sûr'a üflenir ve biz o zaman günahkârlari, gözleri (korkudan) gömgök bir halde mahserde toplariz.

103. Aralarinda birbirlerine gizli gizli söyle derler: "Dünyada sadece on gün kaldiniz."

104. Aralarinda konustuklari konuyu biz daha iyi biliriz. Onlarin en olgun ve akilli olani o zaman: "Bir günden fazla kalmadiniz" der.

105. (Resûlüm!) Sana daglar hakkinda sorarlar. De ki: Rabbim onlari ufalayip savuracak.

106. Böylece yerlerini dümdüz, bombos birakacaktir.

107. Orada ne bir inis, ne de bir yokus görebileceksin.

108. O gün insanlar, dâvetçiye (Israfil'e) uyacaklar. Ona karsi yan çizmek yoktur. Artik, çok esirgeyici Allah hürmetine sesler kisilmistir. Bu yüzden, fisiltidan baska bir ses isitemezsin.

109. O gün, Rahmân'in izin verdigi ve sözünden hoslandigindan baskasinin sefaati fayda vermez.

110. O, insanlarin geleceklerini de geçmislerini de bilir. Onlarin ilmi ise bunu kapsayamaz:

111. Bütün yüzler (insanlar), diri ve her seye hakim olan Allah için egilip boyun bükmüstür. Zulüm yüklenen ise, gerçekten perisan olmustur.

112. Her kim, mümin olarak iyi olan islerden yaparsa, artik o, ne zulümden ne de hakkinin çignenmesinden korkar.

113. (Resûlüm!) Biz onu böylece Arapça bir Kur'an olarak indirdik ve onda ikazlari tekrar tekrar açikladik. Umulur ki onlar (bu sayede günahtan) korunurlar; yahut da o (Kur'an) kendileri için bir ibret ortaya koyar.

114. Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. Sana O'nun vahyi tamamlanmazdan önce Kur'an'i (okumakta) acele etme ve "Rabbim, benim ilmimi artir" de.

115. Andolsun biz, daha önce de Âdem'e ahit (emir ve vahiy) vermistik. Ne var ki o, (ahdi) unuttu. Onda azim de bulmadik.

116. Bir zaman biz meleklere: Âdem'e secde edin! demistik. Onlar hemen secde ettiler; yalniz Iblis hariç. O, diretti.

117. Bunun üzerine: Ey Âdem! dedik, bu, hem senin için hem de esin için büyük bir düsmandir. Sakin sizi cennetten çikarmasin; sonra yorulur, sikinti çekersin!

118. Simdi burada senin için ne acikmak vardir, ne de çiplak kalmak.

119. Yine burada sen, susuzluk çekmeyecek, sicaktan da bunalmayacaksin.

120. Derken seytan onun aklini karistirip "Ey Adem! dedi, sana ebedîlik agacini ve sonu gelmez bir saltanati göstereyim mi?"

121. Nihayet ondan yediler. Bunun üzerine kendilerine ayip yerleri göründü. Üstlerini cennet yapragi ile örtmeye çalistilar. (Bu suretle) Âdem Rabbine âsi olup yolunu sasirdi.

122. Sonra Rabbi onu seçkin kildi; tevbesini kabul etti ve dogru yola yöneltti.

123. Dedi ki: Birbirinize düsman olarak hepiniz oradan (cennetten) inin! Artik benden size hidayet geldiginde, kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz.

124. Kim de beni anmaktan yüz çevirirse süphesiz onun sikintili bir hayati olacak ve biz onu, kiyamet günü kör olarak hasredecegiz.

125. O: Rabbim! Beni niçin kör olarak hasrettin? Oysa ben, hakikaten görür idim!, der.

126. (Allah) buyurur ki: Iste böyle. Çünkü sana âyetlerimiz geldi; ama sen onlari unuttun. Bugün de ayni sekilde sen unutuluyorsun!

127. Dogru yoldan sapani ve Rabbinin âyetlerine inanmayani iste böyle cezalandiririz. Ahiret azabi, elbette daha siddetli ve daha süreklidir.

128. Bizim, onlardan önce nice nesilleri helâk etmis olmamiz kendilerini yola getirmedi mi? Halbuki onlarin yurtlarinda gezip dolasirlar. Bunda, elbette ki akil sahipleri için nice ibretler vardir.

129. Eger Rabbinden, daha önce sâdir olmus bir söz ve tayin edilmis bir vâde olmasaydi, (ceza onlar için de dünyada) kaçinilmaz olurdu.

130. (Resûlüm!) Sen, onlarin söylediklerine sabret. Günesin dogmasindan önce de batmasindan önce de Rabbini övgü ile tesbih et; gecenin bir kisim saatleri ile gündüzün etrafinda (iki ucunda) da tesbih et ki, sen, Allah'tan hosnut olasin, (Allah da senden!).

131. Sakin, kendilerini denemek için onlardan bir kesimi faydalandirdigimiz dünya hayatinin çekiciligine gözlerini dikme! Rabbinin nimeti hem daha hayirli, hem de daha süreklidir.

132. Ailene namazi emret; kendin de ona sabirla devam et. Senden rizik istemiyoruz; (aksine) biz seni riziklandiriyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir.

133. Onlar: (Muhammed) bize Rabbinden bir mucize getirmeli degil miydi? dediler. Önce gelen kitaplardakinin apaçik delili (Kur'an) onlara gelmedi mi?

134. Eger biz, bundan (Kur'an'dan) önce onlari bir azapla helâk etseydik, muhakkak ki söyle diyeceklerdi: Ya Rabbi! Bize bir elçi gönderseydin de, su asagiliga ve rüsvayliga düsmeden önce âyetlerine uysaydik!

135. De ki: Herkes beklemektedir: Öyle ise siz de bekleyin. Yakinda anlayacaksiniz; dogru düzgün yolun yolculari kimmis ve hidayette olan kimmis!
 
21-el-ENBIYÂ
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Insanlarin hesaba çekilecekleri (gün) yaklasti. Hal böyle iken onlar, gaflet içinde yüz çevirdiler.

2. Rablerinden kendilerine ne zaman yeni bir ihtar gelse, onlar bunu, hep alaya alarak dinlerler.

3.Kalpleri hep eglencede(gaflette),hem o zalimler su gizli fisiltiyi yaptilar: Bu (Muhammed), sizin gibi bir beser olmaktan baska nedir ki! Siz simdi gözünüz göre göre büyüye mi kapiliyorsunuz?

4. (Peygamber) dedi ki: Rabbim, yerde ve gökte (söylenmis) her sözü bilir. O, hakkiyla isiten ve bilendir.

5. "Hayir, dediler, (bunlar) saçma sapan rüyalardir; bilakis onu kendisi uydurmustur; belki de o, sairdir. (Eger öyle degilse) bize hemen, öncekilere gönderilenin benzeri bir âyet getirsin."

6. Bunlardan önce helâk ettigimiz hiçbir belde iman etmemisti; simdi bunlar mi iman edecekler?

7. Biz, senden önce de, kendilerine vahiy verdigimiz kisilerden baskasini peygamber olarak göndermedik. Eger bilmiyorsaniz bilenlerden sorunuz.

8. Biz onlari (peygamberleri), yemek yemez birer (cansiz) ceset olarak yaratmadik. Onlar (bu dünyada) ebedî de degillerdir.

9. Sonra onlara (verdigimiz) sözü yerine getirdik; böylece, hem onlari hem de diledigimiz (baska) kimseleri kurtulusa erdirdik; müsrifleri de helâk ettik.

10. Andolsun, size içinde sizin için ögüt bulunan bir kitap indirdik. Hâla akillanmaz misiniz?

11. Zalim olan nice beldeyi kirip geçirdik; arkasindan da nice baska topluluklar vücuda getirdik.

12. Azabimizi hissettiklerinde bir de bakarsin ki oralardan (azap bölgesinden) kaçiyorlar!

13. "Kaçmayin! Içinde bulundugunuz refaha ve yurtlariniza dönün! Çünkü size sorular sorulacak!"

14. "Vay basimiza gelenlere! dediler; gerçekten biz zalim insanlarmisiz."

15. Biz kendilerini, kuruyup biçilmis ekine, sönmüs atese çevirinceye kadar bu feryatlari sürüp gider.

16. Biz, gögü, yeri ve bunlar arasindakileri, oyuncular (isi, eglencesi) olarak yaratmadik.

17. Eger bir eglence edinmek isteseydik, onu kendi tarafimizdan edinirdik. (Bu irademizin eseri olurdu. Ama) biz (bunu) yapanlardan degiliz.

18. Bilakis biz, hakki bâtilin tepesine bindiririz de o, bâtilin isini bitirir. Bir de bakarsiniz ki, bâtil yok olup gitmistir. (Allah'a) yakistirdiginiz sifatlardan dolayi yaziklar olsun size!

19. Göklerde ve yerde kimler varsa O'na aittir. O'nun huzurunda bulunanlar, O'na ibadet hususunda kibirlenmezler ve yorulmazlar.

20. Onlar, bikip usanmaksizin gece gündüz (Allah'i) tesbih ederler.

21. Yoksa (o müsrikler), yerden birtakim tanrilar edindiler de, (ölüleri) onlar mi diriltecekler?

22. Eger yerde ve gökte Allah'tan baska tanrilar bulunsaydi, yer ve gök, (bunlarin nizami) kesinlikle bozulup gitmisti. Demek ki Ars'in Rabbi olan Allah, onlarin yakistirdiklari sifatlardan münezzehtir.

23. Allah, yaptigindan sorumlu tutulamaz; onlar ise sorguya çekileceklerdir.

24. Yoksa O'ndan baska birtakim tanrilar mi edindiler? De ki: Haydi delillerinizi getirin! Iste benimle beraber olanlarin Kitab'i ve benden öncekilerin Kitab'i. Hayir, onlarin çogu hakki bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler.

25. Senden önce hiçbir resûl göndermedik ki ona: "Benden baska Ilâh yoktur; su halde bana kulluk edin" diye vahyetmis olmayalim.

26. Rahmân (olan Allah, melekleri) evlât edindi, dediler. Hâsâ! O, bundan münezzehtir. Bilakis (melekler), lütuf ve ihsana mazhar olmus kullardir.

27. O'ndan (emir almazdan) önce konusmazlar; onlar, sadece O'nun emri ile hareket ederler.

28. Allah, onlarin önlerindekini de, arkalarindakini de (yaptiklarini da, yapacaklarini da) bilir. Allah rizasina ulasmis olanlardan baskasina sefaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan titrerler!

29. Onlardan her kim: "Tanri O degil, benim!" derse, biz onu cehennemle cezalandiririz. Iste biz, zalimlere böyle ceza veririz!

30. Inkâr edenler, göklerle yer bitisik bir halde iken bizim, onlari birbirinden kopardigimizi ve her canli seyi sudan yarattigimizi görüp düsünmediler mi? Yine de inanmazlar mi?

31. Onlari sarsmasin diye yeryüzünde bir takim daglar diktik. Orada genis genis yollar açtik; ta ki maksatlarina ulassinlar.

32. Biz, gökyüzünü korunmus bir tavan gibi yaptik. Onlar ise, gökyüzünün âyetlerinden yüz çevirirler.

33. O, geceyi, gündüzü, günesi, ayi... yaratandir. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler.

34. Biz, senden önce de hiçbir besere ebedîlik vermedik. Simdi sen ölürsen, sanki onlar ebedî mi kalacaklar?

35. Her canli, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayirla da, serle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz.

36. (Resûlüm!) Kâfirler seni gördükleri zaman: "Sizin ilâhlarinizi diline dolayan bu mu?" diyerek seni hep alaya alirlar. Halbuki onlar, çok esirgeyici Allah'in Kitabini inkâr edenlerin ta kendileridir.

37. Insan, aceleci (bir tabiatta) yaratilmistir. Size âyetlerimi gösterecegim; benden acele istemeyin.

38. "Eger, diyorlar, dogru iseniz, ne zaman (gerçeklesecek) bu tehdit?"

39. Inkâr edenler, yüzlerinden ve sirtlarindan (saran) atesi savamayacaklari, kendilerine yardim dahi edilmeyecegi zamani bir bilselerdi!

40. Bilâkis kendilerine o (kiyamet) öyle âni gelir ki, onlari sasirtir. Artik, ne reddedebilirler onu, ne de kendilerine mühlet verilir.

41. Andolsun, senden önceki peygamberlerle de alay edildi; ama onlari alaya alanlari, o alay konusu ettikleri sey kusativerdi.

42. De ki: Allah'a karsi sizi gece gündüz kim koruyacak? Buna ragmen onlar Rablerini anmaktan yüz çevirirler.

43. Yoksa kendilerini bize karsi savunacak birtakim ilâhlari mi var? (O ilâh dedikleri seyler) kendilerine bile yardim edecek güçte degildirler. Onlar bizden de alâka ve destek görmezler.

44. Evet, onlari da, atalarini da barindirdik. Nihayet ömür kendilerine (hiç bitmeyecek gibi) uzun geldi. Oysa onlar, bizim gelip (kâfirlere ait) araziyi çevresinden eksiltecegimizi görmezler mi? Su halde, üstün gelen onlar mi?

45. De ki: Ben, sadece, vahiy ile sizi ikaz ediyorum. Fakat, sagir olanlar, ikaz edildikleri zaman bu çagriyi duymazlar.

46. Andolsun, onlara Rabbinin azabindan ufak bir esinti dokunsa, hiç süphesiz, "Vah bize! Hakikaten biz zalim kimselermisiz!" derler.

47. Biz, kiyamet günü için adalet terazileri kurariz. Artik kimseye, hiçbir sekilde haksizlik edilmez. (Yapilan is,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.

48. Andolsun biz, Musa ve Harun'a, takvâ sahipleri için bir isik, bir ögüt ve Furkan'i verdik.

49. (O takvâ sahipleri ki) onlar, görmedikleri halde Rablerine candan saygi gösterirler. Yine onlar, kiyametten korkan kimselerdir.

50. Iste bu (Kur'an) da, bizim indirdigimiz hayirli ve faydali bir ögüttür. Simdi onu inkâr mi ediyorsunuz?

51. Andolsun biz Ibrahim'e daha önce rüsdünü vermistik. Biz onu iyi tanirdik.

52. O, babasina ve kavmine: Su karsisina geçip tapmakta oldugunuz heykeller de ne oluyor? demisti.

53. Dediler ki: Biz, babalarimizi bunlara tapar kimseler bulduk.

54. Dogrusu, siz de, babalariniz da açik bir sapiklik içindesiniz, dedi.

55. Dediler ki: Bize gerçegi mi getirdin, yoksa sen oyunbazlardan biri misin?

56. Hayir, dedi, sizin Rabbiniz, yarattigi göklerin ve yerin de Rabbidir ve ben buna sahitlik edenlerdenim.

57. Allah'a yemin ederim ki, siz ayrilip gittikten sonra putlariniza bir oyun oynayacagim!

58. Sonunda Ibrahim onlari paramparça etti. Yalniz onlarin büyügünü birakti; belki ona müracaat ederler diye.

59. Bunu tanrilarimiza kim yapti? Muhakkak o, zalimlerden biridir, dediler.

60. (Bir kismi) Bunlari diline dolayan bir genç duyduk; kendisine Ibrahim denilirmis, dediler.

61. O halde, dediler, onu hemen insanlarin gözü önüne getirin. Belki sahitlik ederler.

62. Bunu ilâhlarimiza sen mi yaptin ey Ibrahim? dediler.

63. Belki de bu isi su büyükleri yapmistir. Hadi onlara sorun; eger konusuyorlarsa! dedi.

64. Bunun üzerine, kendi vicdanlarina dönüp (kendi kendilerine) "Zalimler sizlersiniz, sizler!" dediler.

65. Sonra tekrar eski inanç ve tartismalarina döndüler: Sen bunlarin konusmadigini pek âlâ biliyorsun, dediler.

66. Ibrahim: Öyleyse, dedi, Allah'i birakip da, size hiçbir fayda ve zarar vermeyen bir seye hâla tapacak misiniz?

67. Size de, Allah'i birakip tapmakta oldugunuz seylere de yuh olsun! Siz akillanmaz misiniz?

68. (Bir kismi) Eger is yapacaksaniz, yakin onu da tanrilariniza yardim edin! dediler.

69. "Ey ates! Ibrahim için serinlik ve esenlik ol!" dedik.

70. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; fakat biz onlari, daha çok hüsrana ugrayanlar durumuna soktuk.

71. Biz, onu ve Lût'u kurtararak, içinde cümle âleme bereketler verdigimiz ülkeye ulastirdik.

72. Ona (Ibrahim'e), Ishak'i ve fazladan bir bagis olmak üzere Ya'kub'u lütfettik; herbirini sâlih insanlar yaptik.

73. Onlari, emrimiz uyarinca dogru yolu gösteren önderler yaptik ve kendilerine hayirli isler yapmayi, namaz kilmayi, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi.

74. Lût'a gelince, ona da hüküm (hakimlik, peygamberlik, hükümdarlik) ve ilim verdik; onu, çirkin isler yapmakta olan memleketten kurtardik. Zira onlar (o memleketin halki), gerçekten fena isler yapan kötü bir kavimdi.

75. Onu (Lût'u) rahmetimize kabul ettik; çünkü o, sâlihlerden idi.

76. Daha önce Nuh da dua etmis, biz onun duasini kabul etmistik. Böylece, kendisini ve (iman eden) yakinlarini büyük sikintidan kurtarmistik.

77. Onu, âyetlerimizi inkâr eden kavimden koruduk. Gerçekten onlar, fena bir kavim idi; bu yüzden topunu birden (suya) gömdük.

78. Davud ve Süleyman'i da (an). Bir zaman, bir ekin konusunda hüküm veriyorlardi: bir gurup insanin koyun sürüsü, geceleyin basibos bir vaziyette bu ekinin içine dagilip ziyan vermisti. Biz onlarin hükmünü görüp bilmekte idik.

79. Böylece bunu (bu fetvayi) Süleyman'a biz anlatmistik. Biz, onlarin her birine hüküm (hükümdarlik, peygamberlik) ve ilim verdik. Kuslari ve tesbih eden daglari da Davud'a boyun egdirdik. (Bunlari) biz yapmaktayiz.

80. Ona, savas sikintilarinizdan sizi korumasi için zirh yapmayi ögrettik. Artik sükredecek misiniz?

81. Süleyman'in emrine de kasirga (gibi esen) rüzgâri verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattigimiz yere dogru eserdi. Biz herseyi biliriz.

82. Seytanlar arasindan da, onun için dalgiçlik eden (ve inciler çikaran) ve bundan baska isler görenler vardi. Biz onlari gözetim altinda tutuyorduk.

83. Eyyub'u da (an). Hani Rabbine: "Basima bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz etmisti.

84. Bunun üzerine biz, tarafimizdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatira olmak üzere onun duasini kabul ettik; kendisinde dert ve sikinti olarak ne varsa giderdik ve ona aile efradini, ayrica bunlarla birlikte bir mislini daha verdik.

85. Ismail'i, Idris'i ve Zülkifi de (yâdet). Hepsi de sabreden kimselerdendi.

86. Onlari rahmetimize kabul ettik. Onlar hakikaten iyi kimselerdendi.

87. Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmisti; bizim kendisini asla sikistirmayacagimizi zannetmisti. Nihayet karanliklar içinde: "Senden baska hiçbir tanri yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!" diye niyaz etti.

88. Bunun üzerine onun duasini kabul ettik ve onu kederden kurtardik. Iste biz müminleri böyle kurtaririz.

89. Zekeriyya'yi da (an). Hani o, Rabbine söyle niyaz etmisti: Rabbim! Beni yalniz birakma! Sen, vârislerin en hayirlisisin, (her sey sonunda senindir).

90. Biz onun da duasini kabul ettik ve ona Yahya'yi verdik; esini de kendisi için (çocuk dogurmaya) elverisli kildik. Onlar (bütün bu peygamberler), hayir islerinde kosusurlar, umarak ve korkarak bize yalvarirlardi; onlar, bize karsi derin saygi içindeydiler.

91. Irzini iffetle korumus olani (Meryem'i de an.) Biz ona ruhumuzdan üfledik; onu ve oglunu cümle âlem için bir ibret kildik.

92. Hakikaten bu (bütün peygamberler ve onlara iman edenler) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise bana kulluk edin.

93. (Insanlar) kendi aralarinda (din ve devlet) islerinin birligini bozdular. Halbuki hepsi bize döneceklerdir.

94. Bu durumda her kim mümin olarak iyi davranislar yaparsa onun çabasini görmezlikten gelmek olmaz. Zira biz onu yazmaktayiz.

95. Helâk ettigimiz bir belde için artik (yeniden mâmur olmak) imkânsizdir; çünkü onlar geri dönemeyeceklerdir.

96. Nihayet Ye'cûc ve Me'cûc (sedleri) açildigi ve onlar her tepeden akin ettigi zaman;

97. Ve gerçek vaad (ölüm, kiyamet) yaklasinca, birden, inkâr edenlerin gözleri donakalir! "Yaziklar olsun bize! (derler), gerçekten biz, bu durumdan habersizmisiz; hatta biz zalim kimselermisiz."

98. Siz ve Allah'in disinda taptiginiz seyler cehennem yakitisiniz. Siz oraya gireceksiniz.

99. Eger onlar birer tanri olsalardi oraya (cehenneme) girmezlerdi. Halbuki hepsi (tapanlar da tapilanlar da) orada ebedî kalacaklardir.

100. Orada onlara inim inim inlemek düser. Yine onlar orada (hiçbir iyi haber) duymazlar.

101. Tarafimizdan kendilerine güzel âkibet takdir edilmis olanlara gelince, iste bunlar cehennemden uzak tutulurlar.

102. Bunlar onun ugultusunu duymazlar; gönüllerinin diledigi nimetler içinde ebedî kalirlar.

103. En büyük dehset dahi onlari tasalandirmaz. Melekler kendilerini söyle karsilar: Iste bu size vâdedilmis olan (mutlu) gününüzdür.

104. (Düsün o) günü ki, yazili kâgitlarin tomarini dürer gibi gögü toplayip düreriz. Tipki ilk yaratmaya basladigimiz gibi onu tekrar o hale getiririz. (Bu,) üzerimize aldigimiz bir vaad oldu. Biz, (vâdettigimizi) yapariz.

105. Andolsun Zikir'den sonra Zebur'da da: "Yeryüzüne iyi kullarim vâris olacaktir" diye yazmistik.

106. Iste bunda, (bize) kulluk eden bir kavim için bir mesaj vardir.

107. (Resûlüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.

108. De ki: Bana sadece, sizin ilâhinizin ancak bir tek Allah oldugu vahyedildi. Hâla müslüman olmayacak misiniz?

109. Eger yüz çevirirlerse de ki: (Bana emrolunani) hepinize açikladim. Artik size vâdolunan sey (mahserde toplanma zamaniniz) yakin mi uzak mi, bilmiyorum.

110. Süphesiz Allah sözün açigini da bilir, gizli tuttuklarinizi da bilir.

111. Bilmiyorum, belki de o (azabin ertelenmesi), sizi denemek ve bir zamana kadar sizi (imkânlardan) faydalandirmak içindir.

112. (Muhammed) Rabbim! (Onlar hakkinda) adaletinle hükmünü ver. Bizim Rabbimiz Rahmân'dir. Sizin anlattiklariniza karsi yardimi umulandir, dedi.
 
22-el-HACC
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

l. Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kiyamet vaktinin depremi müthis bir seydir!

2. Onu gördügünüz gün, her emzikli kadin emzirdigi çocugu unutur, her gebe kadin çocugunu düsürür. Insanlari da sarhos bir halde görürsün. Oysa onlar sarhos degillerdir; fakat Allah'in azabi çok dehsetlidir!

3. Insanlardan, bilgisi olmaksizin Allah hakkinda tartismaya giren ve her inatçi seytana uyan birtakim kimseler vardir.

4. Onun (seytan) hakkinda söyle yazilmistir: Kim onu yoldas edinirse bilsin ki (seytan) kendisini saptiracak ve alevli atesin azabina sürükleyecektir.

5. Ey insanlar! Eger yeniden dirilmekten süphede iseniz, sunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alakadan (asilanmis yumurtadan), sonra uzuvlari (önce) belirsiz, (sonra) belirlenmis canli et parçasindan (uzuvlari zamanla olusan ceninden) yarattik ki size (kudretimizi) gösterelim. Ve diledigimizi, belirlenmis bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak disari çikaririz. Sonra güçlü çaginiza ulasmaniz için (sizi büyütürüz). Içinizden kimi vefat eder; yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çagina kadar götürülür; ta ki bilen bir kimse olduktan sonra bir sey bilmez hale gelsin. Sen, yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine yagmur indirdigimizde o, kipirdanir, kabarir ve her çesitten (veya çiftten) iç açici bitkiler verir.

6. Çünkü Allah hakkin ta kendisidir; O, ölüleri diriltir; yine O, her seye hakkiyla kadirdir.

7. Kiyamet vakti de gelecektir; bunda süphe yoktur. Ve Allah kabirlerdeki kimseleri diriltip kaldiracaktir.

8. Insanlardan bazisi, bir bilgisi, bir rehberi ve (vahye dayanan) aydinlatici bir kitaba dayanmaksizin, Allah hakkinda tartisir.

9. Allah yolundan saptirmak için yanini egip bükerek (kibir ve azamet içinde) Allah hakkinda tartismaya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik vardir; kiyamet gününde ise ona yakici azabi tattiracagiz.

10. Iste bu, önceden yapip ettiklerin yüzündendir (denilir). Elbette Allah kullarina haksizlik edici degildir.

11. Insanlardan kimi Allah'a yalniz bir yönden kulluk eder. Söyle ki: Kendisine bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir de musibete ugrarsa çehresi degisir (dinden yüz çevirir). O, dünyasini da, ahiretini de kaybetmistir. Iste bu, apaçik ziyanin ta kendisidir.

12. O, Allah'i birakip, kendisine ne faydasi, ne de zarari dokunacak olan seylere yalvarir. Bu, (haktan) büsbütün uzak olan sapikligin ta kendisidir.

13. O, zarari faydasindan daha (akla) yakin olan bir varliga yalvarir. O (yalvardigi), ne kötü bir yardimci, ne kötü bir dosttur!

14. Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranislarda bulunan kimseleri, zemininden irmaklar akan cennetlere kabul eder. Süphesiz Allah diledigi seyi yapar.

15. Her kim, Allah'in, dünya ve ahirette ona (Resûlüne) asla yardim etmeyecegini zannetmekte ise, (Allah ona yardim ettigine göre) artik o kimse tavana bir ip atsin; (bogazina geçirsin); sonra da (ayagini yerden) kessin! Simdi bu kimse baksin! Acaba, hilesi (bu yaptigi), öfke duydugu seyi (Allah'in Peygamber'e yardimini) gerçekten engelleyecek mi?

16. Iste böylece biz o Kur'an'i açik seçik âyetler halinde indirdik. Gerçek su ki Allah diledigi kimseyi dogru yola sevkeder.

17. Mümin olanlar, yahudi olanlar, sâbiîler, hiristiyanlar, mecûsîler ve müsrik olanlara gelince, muhakkak ki Allah, bunlar arasinda kiyamet gününde (ayri ayri) hükmünü verir. Çünkü Allah her seyi hakkiyla bilendir.

18. Görmez misin ki, göklerde olanlar ve yerde olanlar, günes, ay, yildizlar, daglar, agaçlar, hayvanlar ve insanlarin birçogu Allah'a secde ediyor; birçogunun üzerine de azap hak olmustur. Allah kimi hor ve hakir kilarsa, artik onu degerli kilacak bir kimse yoktur. Süphesiz Allah diledigini yapar.

19. Su iki gurup, Rableri hakkinda çekisen iki hasimdir: Imdi, inkâr edenler için atesten bir elbise biçilmistir. Onlarin baslarinin üstünden kaynar su dökülecektir!

20. Bununla, karinlarinin içindeki (organlar) ve derileri eritilecektir!

21. Bir de onlar için demir kamçilar vardir!

22. Izdiraptan dolayi oradan her çikmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler ve: "Tadin bu yakici azabi!" (denilir).

23. Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranislarda bulunanlari, zemininden irmaklar akan cennetlere kabul eder. Bunlar orada altin bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giyecekleri ise ipektir.

24. Ve onlar, sözün en güzeline yöneltilmisler, övgüye lâyik olan Allah'in yoluna iletilmislerdir.

25. Inkâr edenler, Allah'in yolundan ve -yerli, tasrali- bütün insanlara esit (kible veya mâbed) kildigimiz Mescid-i Harâm'dan (insanlari) alikoymaya kalkanlar (sunu bilmeliler ki) kim orada (böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse ona aci azaptan tattiririz.

26. Bir zamanlar Ibrahim'e Beytullah'in yerini hazirlamis ve (ona söyle demistik): Bana hiçbir seyi es tutma; tavaf edenler, ayakta ibadet edenler, rükû ve secdeye varanlar için evimi temiz tut.

27. Insanlar arasinda hacci ilân et ki,gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen argin develer üzerinde sana gelsinler.

28. Ta ki kendilerine ait bir takim yararlari yakînen görmeleri, Allah'in kendilerine rizik olarak verdigi kurbanlik hayvanlar üzerine belli günler de Allah'in ismini ansanlar . Artik ondan hem kendiniz yeyin,hem de yoksula, fakire yedirin.

29. Sonra kirlerini gidersinler; adaklarini yerine getirsinler ve o Eski Ev'i (Kâbe'yi) tavaf etsinler.

30. Durum böyle. Her kim, Allah'in emir ve yasaklarina saygi gösterirse, bu, Rabbinin katinda kendisi için daha hayirlidir. (Haram oldugu) size okunanlarin disinda kalan hayvanlar size helâl kilindi. O halde, pislikten, putlardan sakinin; yalan sözden sakinin.

31. Kendisine ortak kosmaksizin Allah'in hanifleri (O'nun birligini taniyan müminler olun). Kim Allah'a ortak kosarsa sanki o, gökten düsüp parçalanmis da kendisini kuslar kapmis, yahut rüzgâr onu uzak bir yere sürüklemis (bir nesne) gibidir.

32. Durum öyledir. Her kim Allah'in hükümlerine saygi gösterirse, süphesiz bu, kalplerin takvâsindandir.

33. Onlarda (kurbanlik hayvanlarda veya hac fiillerinde) sizin için belli bir süreye kadar birtakim yararlar vardir. Sonra bunlarin varacaklari (bitecegi) yer, Eski Ev'e (Kâbe'ye) kadardir.

34. Biz, her ümmete -(Kurban kesmeye uygun) hayvan cinsinden kendilerine rizik olarak verdiklerimiz üzerine Allah'in adini ansinlar diye- kurban kesmeyi gerekli kildik. Imdi, Ilâhiniz, bir tek Ilah'tir. Öyle ise, O'na teslim olun. (Ey Muhammed!) O ihlâsli ve mütevazi insanlari müjdele!

35. Onlar öyle kimseler ki, Allah anildigi zaman kalpleri titrer; baslarina gelene sabrederler, namaz kilarlar ve kendilerine rizik olarak verdigimiz seylerden (Allah için) harcarlar.

36. Biz, büyük bas hayvanlari da sizin için Allah'in (dininin) isaretlerinden (kurban) kildik. Onlarda sizin için hayir vardir. Su halde onlar, ayaklari üzerine dururken üzerlerine Allah'in ismini aniniz (ve kurban ediniz). Yan üstü yere düstüklerinde ise, artik (cani çiktiginda) onlardan hem kendiniz yeyin, hem de ihtiyacini gizleyen-gizlemeyen fakirlere yedirin. Iste bu hayvanlari biz, sükredesiniz diye sizin istifadenize verdik.

37. Onlarin ne etleri ne de kanlari Allah'a ulasir; fakat O'na sadece sizin takvâniz ulasir. Sizi hidayete erdirdiginden dolayi Allah'i büyük taniyasiniz diye O, bu hayvanlari böylece sizin istifadenize verdi. (Ey Muhammed!) Güzel davrananlari müjdele!

38. Allah, iman edenleri korur. Su da muhakkak ki Allah, hain ve nankör olan herkesi sevgisinden mahrum eder.

39. Kendileriyle savasilanlara (müminlere), zulme ugramis olmalari sebebiyle, (savas konusunda) izin verildi. Süphe yok ki Allah, onlara yardima mutlak surette kadirdir.

40. Onlar, baska degil, sirf "Rabbimiz Allah'tir" dedikleri için haksiz yere yurtlarindan çikarilmis kimselerdir. Eger Allah, bir kisim insanlari (kötülüklerini) diger bir kismi ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah'in ismi bol bol anilan manastirlar, kiliseler, havralar ve mescidler yikilir giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardim edenlere muhakkak surette yardim eder. Hiç süphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.

41. Onlar (o müminler) ki, eger kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazi kilar, zekâti verirler, iyiligi emreder ve kötülükten nehyederler. Islerin sonu Allah'a varir.

42. (Resûlüm!) Eger onlar (inkârcilar) seni yalanliyorlarsa, (sunu bil ki) onlardan önce Nuh'un kavmi, Ad, Semûd(kavimleri de kendi peygamberlerini) yalanladilar

43. Ibrahim'in kavmi de, Lût'un kavmi de (peygamberlerini) yalanladilar.

44.(Suayb'in kavmi olan) Medyen halki da(Sûayb'i) yalanladilar. Musa da yalanlanmisti. Iste ben o kâfirlere süre tanidim, sonra onlari yakaladim. Nasil oldu benim onlari reddim (cezalandirmam)!

45. Nitekim, birçok memleket vardi ki, o memleket (halki) zulmetmekte iken, biz onlari helâk ettik. Simdi o ülkelerde duvarlar, (çökmüs) tavanlarin üzerine yikilmistir. Nice kullanilmaz hale gelmis kuyular ve (issiz kalmis) ulu saraylar vardir.

46. (Sana karsi çikanlar) hiç yeryüzünde dolasmadilar mi? Zira dolassalardi elbette düsünecek kalpleri ve isitecek kulaklari olurdu. Ama gerçek su ki, gözler kör olmaz; lâkin gögüsler içindeki kalpler kör olur.

47. (Resûlüm!) Onlar senden azabin çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vâdinden asla dönmez. Muhakkak ki, Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarinizdan bin yil gibidir.

48. Nice ülkeler var ki, zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonunda onlari yakaladim. Dönüs yalniz banadir.

49. De ki: Ey insanlar! Ben ancak sizin için apaçik bir uyariciyim.

50. Iman edip sâlih ameller isleyen kimseler için magfiret ve bol rizik vardir.

51. Ayetlerimiz hakkinda (onlari tesirsiz kilmak için) birbirlerini geri birakircasina yarisanlara gelince, iste bunlar, cehennemliklerdir.

52. (Ey Muhammed!) Biz, senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, o, bir temennide bulundugunda, seytan onun dilegine ille de (beserî arzular) katmaya kalkismasin. Ne var ki Allah, seytanin katacagi seyi iptal eder. Sonra Allah, kendi âyetlerini (lafiz ve mana bakimindan) saglam olarak yerlestirir. Allah, hakkiyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

53. (Allah, seytanin böyle yapmasina müsaade eder ki) kalplerinde hastalik olanlar ve kalpleri katilasanlar için, seytanin kattigi seyi bir deneme (vesilesi) yapsin. Zalimler, gerçekten (haktan) oldukça uzak bir ayrilik içindedirler.

54. Bir de, kendilerine ilim verilenler., onun (Kur'an'in) hakikaten Rabbin tarafindan gelmis bir gerçek oldugunu bilsinler de ona inansinlar, bu sayede kalpleri huzur ve tatmine kavussun. Süphesiz ki Allah, iman edenleri, kesinlikle dosdogru bir yola yöneltir.

55. Inkâr edenler, kendilerine o saat ansizin gelinceye, yahut da (kendileri için hayir yönünden) kisir bir günün azabi gelinceye kadar onun (Kur'an) hakkinda hep süphe içindedirler.

56. O gün, mülk Allah'indir. Insanlar arasinda hüküm verir. (Bu hüküm geregi) iman edip iyi davranislarda bulunanlar Naîm cennetlerinin içindedirler.

57. Inkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, iste onlar için alçaltici bir azap vardir.

58. Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut ölenleri hiç süphesiz Allah güzel bir rizikla riziklandiracaktir. Süphesiz Allah, evet O, rizik verenlerin en hayirlisidir.

59. Allah onlari, herhalde memnun kalacaklari bir girilecek yere sokacaktir. Allah, kesinlikle tam bir bilgi sahibidir, halîmdir.

60. Iste böyle. Her kim, kendisine verilen eziyetin dengi ile karsilik verir de, bundan sonra kendisine yine bir tecavüz ve zulüm vaki olursa, emin olmalidir ki, Allah ona mutlaka yardim edecektir. Hakikaten Allah çok bagislayici ve magfiret edicidir.

61. Böylece (Allah, haksizliga ugrayana yardim edecektir ve buna kadirdir). Çünkü Allah, geceyi gündüze katar, gündüzü geceye katar. Su da muhakkak ki Allah, hakkiyla isiten ve görendir.

62. Böyledir. Çünkü Allah, hakkin ta kendisidir. O'nun disindaki taptiklari ise bâtilin ta kendisidir. Gerçek su ki Allah, evet O, uludur, büyüktür.

63. Görmedin mi, Allah, gökten yagnmur indirdi de bu sayede yeryüzü yeseriyor. Gerçekten Allah çok lütufkârdir. (her seyden) haberdardir.

64. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Hakikaten Allah, yalniz O zengindir, övgüye degerdir.

65. Görmedin mi, Allah, yerdeki esyayi ve emri uyarinca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Gögü de, kendi izni olmadikça yer üzerine düsmekten korur. Çünkü Allah, insanlara çok sefkatli ve çok merhametlidir.

66. O, (önce) size hayat veren, sonra sizi öldürecek, sonra yine diriltecek olandir. Gerçekten insan, çok nankördür.

67. Biz, her ümmete, uygulamakta olduklari bir ibadet tarzi gösterdik. Öyle ise onlar (ehl-i kitap) bu iste seninle çekismesinler. Sen, Rabbine davet et. Zira sen, hakikaten dosdogru bir yoldasin.

68. Eger seninle münakasa ve mücâdeleye girisirlerse: "Allah yaptiginizi çok iyi bilmektedir" de.

69. Allah kiyamet gününde, ihtilâf etmekte oldugunuz konulara dair aranizda hüküm verecektir.

70. Bilmez misin ki, Allah, yerde ve gökte ne varsa bilir? Bu, bir kitapta (levh-i mahfuzda) mevcuttur. Bu (esya ve olaylarin bilgisine sahip olmak), Allah için çok kolaydir.

71. Onlar, Allah'i birakip, Allah'in kendisine hiçbir delil indirmedigi, kendilerinin dahi hakkinda bilgi sahibi olmadiklari seylere tapiyorlar. Zalimlerin hiç yardimcisi yoktur.

72. Âyetlerimiz açik açik kendilerine okundugunda, kâfirlerin suratlarinda hosnutsuzluk sezersin. Onlar, kendilerine âyetlerimizi okuyanlarin neredeyse üzerlerine saldirirlar. De ki: Size bundan (bu öfke ve huzursuzlugunuzdan) daha kötüsünü bildireyim mi? Cehennem! Allah, onu kâfirlere (ceza olarak) bildirdi. O, ne kötü sondur!

73. Ey insanlar! (Size) bir misal verildi; simdi onu dinleyin: Allah'i birakip da yalvardiklariniz (taptiklariniz) bunun için bir araya gelseler bile bir sinegi dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir sey kapsa, bunu ondan geri de alamazlar. Isteyen de âciz, kendinden istenen de!

74. Onlar, (Bu âciz putlari Allah'a ortak kosmak suretiyle) Allah'in kadrini hakkiyla bilemediler. Hiç süphesiz Allah, çok kuvvetlidir, çok üstündür.

75. Allah meleklerden de elçiler seçer, insanlardan da. Süphesiz Allah isitendir, görendir.

76. Onlarin önlerindekini de, arkalarindakini de (yaptiklarini da, yapacaklarini da) bilir. Bütün isler Allah'a döndürülür.

77. Ey iman edenler! Rükû edin; secdeye kapanin; Rabbinize ibadet edin; hayir isleyin ki kurtulusa eresiniz.

78. Allah ugrunda, hakkini vererek cihad edin. O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babaniz Ibrahim'in dininde (de böyleydi). Peygamberin size sahit olmasi, sizin de insanlara sahit olmaniz için, O, gerek daha önce (gelmis kitaplarda), gerekse bunda (Kur'an'da) size "müslümanlar" adini verdi. Öyle ise namazi kilin; zekâti verin ve Allah'a simsiki sarilin. O, sizin mevlânizdir. Ne güzel mevlâdir, ne güzel yardimcidir!
 
23-el-MÜ'MINÛN
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Gerçekten müminler kurtulusa ermistir;

2. Onlar ki, namazlarinda husû içindedirler;

3. Onlar ki, bos ve yararsiz seylerden yüz çevirirler;

4. Onlar ki, zekâti verirler;

5. Ve onlar ki, iffetlerini korurlar;

6. Ancak esleri ve ellerinin sahip oldugu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla iliskilerden dolayi) kinanmis degillerdir.

7. Su halde, kim bunun ötesine gitmek isterse, iste bunlar, haddi asan kimselerdir.

8. Yine onlar (o müminler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler;

9. Ve onlar ki, namazlarina devam ederler.

10. Iste, asil bunlar vâris olacaklardir;

11. (Evet) Firdevs'e vâris olan bu kimseler, orada ebedî kalicidirlar.

12. Andolsun biz insani, çamurdan (süzülüp çikarilmis) bir özden yarattik.

13. Sonra onu saglam bir karargâhta nutfe haline getirdik.

14. Sonra nutfeyi alaka (asilanmis yumurta) yaptik. Pesinden, alakayi, bir parçacik et haline soktuk; bu bir parçacik eti kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladik. Sonra onu baska bir yaratisla insan haline getirdik. Yapipyaratanlarin en güzeli olan Allah pek yücedir.

15. Sonra, muhakkak ki siz, bunun ardindan elbet öleceksiniz.

16. Sonra da süphesiz, sizler kiyamet gününde tekrar diriltileceksiniz.

17. Andolsun biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattik. Biz yaratmaktan habersiz degiliz.

18. Gökten uygun bir ölçüde yagmur indirip onu arzda durdurduk. Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter.

19. Böylece onun (yagmurun) sayesinde sizin yarariniza hurma bahçeleri ve üzüm baglari meydana getirdik. Bunlarda sizin için birçok meyveler vardir ve siz onlardan yersiniz.

20. Tûr-i Sînâ'da da yetisen bir agaç daha meydana getirdik ki, bu agaç hem yag hem de yiyenlerin ekmegine katik edecekleri (zeytin) verir.

21. Hayvanlarda sizin için elbette ibretler vardir. Onlarin karinlarindakinden (sütlerinden) size içiririz. Onlarda sizin için birçok faydalar daha vardir; etlerinden de yersiniz.

22. Onlarin üzerinde ve gemilerde tasinirsiniz.

23. Andolsun ki, Nuh'u kavmine gönderdik ve o: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan baska bir tanri yoktur. Hâla sakinmaz misiniz? dedi.

24. Bunun üzerine, kavminin inkarci ileri gelenleri söyle dediler: "Bu, tipki sizin gibi bir beser olmaktan baska bir sey degildir. Size üstün ve hâkim olmak istiyor. Eger Allah (peygamber göndermek) isteseydi, muhakkak ki melekler gönderirdi. Biz geçmisteki atalarimizdan böyle bir sey duymadik."

25. "Bu, yalnizca kendisinde delilik bulunan bir kimsedir. Öyle ise, bir süreye kadar ona katlanip bekleyin bakalim."

26. (Nuh), Rabbim! dedi, beni yalanlamalarina karsi bana yardim et!

27. Bunun üzerine ona söyle vahyettik: Gözlerimizin önünde (muhafazamiz altinda) ve bildirdigimiz sekilde gemiyi yap. Bizim emrimiz gelip de sular cosup yükselmeye baslayinca her cinsten esler halinde iki tane ve bir de, içlerinden, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmis olanlarin disindaki aileni gemiye al. Zulmetmis olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle bogulacaklardir.

28. Sen, yanindakilerle birlikte gemiye yerlestiginde: "Bizi zalimler toplulugundan kurtaran Allah'a hamdolsun" de.

29. Ve de ki: Rabbim! Beni bereketli bir yere indir. Sen, iskân edenlerin en hayirlisisin.

30. Süphesiz bunda (Nuh ve kavminin basindan geçenlerde) birtakim ibretler vardir. Hakikaten biz (kullarimizi böyle) deneriz.

31. Sonra onlarin ardindan bir baska nesil meydana getirdik.

32. Onlar arasindan kendilerine: "Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan baska bir tanriniz yoktur. Hâla Allah'tan korkmaz misiniz?" (mesajini ileten) bir peygamber gönderdik.

33. Onun kavminden, kâfir olup ahirete ulasmayi inkâr eden ve dünya hayatinda kendilerine refah verdigimiz varlikli kisiler: "Bu, dediler, sadece sizin gibi bir insandir; sizin yediginizden yer, sizin içtiginizden içer."

34. "Gerçekten, sizin gibi bir besere itaat ederseniz, herhalde ziyan edersiniz."

35. "Size, öldügünüz, toprak ve kemik yigini haline geldiginizde, mutlak surette sizin (kabirden) çikarilacaginizi mi vâdediyor?"

36. "Bu size vâdedilen (öldükten sonra yeniden dirilmek, gerçek olmaktan) çok uzak!"

37. "Hayat, su dünya hayatimizdan ibarettir. (Kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yasariz; bir daha diriltilecek de degiliz."

38. "Bu adam, sadece Allah hakkinda yalan uyduran bir kimsedir; biz ona inanmiyoruz."

39. O peygamber: Rabbim! dedi, beni yalanlamalarina karsilik bana yardimci ol!

40. Allah söyle buyurdu: Pek yakinda onlar mutlaka pisman olacaklar!

41. Nitekim, vukuu kaçinilmaz olan korkunç bir ses yakalayiverdi onlari! Kendilerini hemen sel süprüntüsüne çevirdik. Zalimler toplulugunun cani cehenneme!

42. Sonra onlarin ardindan baska nesiller getirdik.

43. Hiçbir ümmet, ecelini ne öne alabilir, ne de erteleyebilir.

44. Sonra biz peyderpey peygamberlerimizi gönderdik. Herhangi bir ümmete peygamberlerinin geldigi her defasinda, onlar bu peygamberi yalanladilar; biz de onlari birbiri ardindan yok ettik ve onlari ibret hikâyelerine dönüstürdük. Artik iman etmeyen kavmin cani cehenneme!

45. Sonra âyetlerimizle ve apaçik bir fermanla Musa ve kardesi Harun'u gönderdik.

46. Firavun'a ve ileri gelenlerine de(gönderdik). Onlar ise kibire kapildilar ve ululuk taslayan bir kavim oldular.

47. Bu yüzden dediler ki: Kavimleri bize kölelik ederken, bizim gibi olan bu iki adama inanir miyiz?

48. Böylece onlari yalanladilar ve bu sebeple helâk edilenlerden oldular.

49. Andolsun biz Musa'ya, belki onlar yola gelirler diye, Kitab'i verdik.

50. Meryem oglunu ve annesini de (kudretimize) bir alâmet kildik; onlari, yerlesmeye elverisli, suyu bulunan bir tepeye yerlestirdik.

51. "Ey Peygamber! Temiz olan seylerden yeyin; güzel isler yapin. Ben sizin yaptiklarinizi hakkiyle bilmekteyim."

52. "Süphesiz bu (insanlar) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir; ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise benden sakinin" (denildi).

53. Ne var ki insanlar kendi aralarindaki islerini parça parça böldüler. Her gurup kendilerinde bulunan (fikir ve davranis) ile sevinip böbürlenmektedirler.

54. Simdi sen onlari bir zamana kadar gaflet ve sapikliklari ile basbasa birak!

55. Saniyorlar mi ki, onlara verdigimiz servet ve ogullar ile.

56. Kendilerine faydalar saglamak için can atiyoruz? Hayir, onlar isin farkina varamiyorlar.

57. Rablerine olan saygidan dolayi kötülükten sakinanlar;

58. Rablerinin âyetlerine inananlar;

59. Rablerine ortak tanimayanlar;

60. Ve Rablerine dönecekleri için yapmakta olduklari isleri kalpleri çarparak yapanlar;

61. Iste onlar, iyiliklere kosusurlar ve iyilik için yarisirlar.

62. Biz hiç kimseyi gücünün yettiginden baskasi ile yükümlü kilmayiz. Nezdimizde hakki söyleyen bir kitap vardir ve onlar haksizliga ugratilmazlar.

63. Hayir, onlarin (o inkârcilarin) kalpleri bu hususta cehâlet içindedir. Ayrica onlarin bundan (bu sirk ve inkârciliklarindan) öte birtakim (kötü) isleri vardir ki, onlar bu isleri yapar dururlar.

64. En nihayet, refah ve bolluk içinde olanlarini sikintiya (veya azaba) ugrattigimizda, bakarsin ki onlar feryadi basarlar.

65. Bosuna sizlanmayin bugün! Zira bizden yardim göremeyeceksiniz!

66. Çünkü âyetlerim size okunurdu da, siz, buna karsi kibirlenerek arkanizi döner, geceleyin (Kâbe'nin etrafinda toplanarak) hezeyanlar savururdunuz.

67. Çünkü âyetlerim size okunurdu da, siz, buna karsi kibirlenerek arkanizi döner, geceleyin (Kâbe'nin etrafinda toplanarak) hezeyanlar savururdunuz.

68. Onlar bu sözü (Kur'an'i) hiç düsünmediler mi? Yoksa kendilerine, daha önce geçmisteki atalarina gelmeyen bir sey mi geldi?

69. Yoksa Peygamberlerini henüz tanimadilar da bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar?

70. Yoksa onda bir cinnet oldugunu mu söylüyorlar? Hayir; o, kendilerine hakki getirmistir. Onlarin çogu ise haktan hoslanmamaktadirlar.

71. Eger hak, onlarin kötü arzu ve isteklerine uysaydi, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayir, biz onlara san ve sereflerini getirdik; fakat onlar kendi sereflerine sirt çevirdiIer.

72. (Resûlüm!) Yoksa sen onlardan bir karsilik mi istiyorsun? Rabbinin verecegi daha hayirlidir. O, rizik verenlerin en hayirlisidir.

73. Gerçek su ki sen onlari dogru bir yola çagiriyorsun.

74. Ahirete inanmayanlar ise, israrla yoldan çikmaktadirlar.

75. Eger onlara aciyip da içinde bulunduklari sikintiyi giderseydik, iyice körleserek azginliklarinda direnirlerdi.

76. Andolsun, biz onlari sikintiya düsürdük de yine Rablerine boyun egmediler, tazarru ve niyazda da bulunmuyorlar.

77. En nihayet üzerlerine, azabi çok siddetli bir kapi açtigimiz zaman, bir de bakarsin ki onlar orada saskin ve ümitsiz kalmislardir!

78. O, sizin için kulaklari, gözleri ve gönülleri yaratandir. Ne de az sükrediyorsunuz!

79. Ve O, sizi yeryüzünde yaratip türetendir. Sirf O'nun huzurunda toplanacaksiniz.

80. Ve O, yasatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün degismesi O'nun eseridir. Hâla aklinizi kullanmaz misiniz!

81. Buna ragmen onlar, öncekilerin dedikleri gibi dediler.

82. Dediler ki: Sahi biz, ölüp de bir toprak ve kemik yigini haline gelmisken, mutlaka yeniden diriltilecegiz öyle mi?

83. Hakikaten, gerek bize, gerekse daha önce atalarimiza böyle bir vaadde bulunuldu; (fakat) bu geçmistekilerin masallarindan baska bir sey degildir!

84. (Resûlüm!) de ki: Eger biliyorsaniz (söyleyin bakalim), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?

85. "Allah'a aittir" diyecekler. Öyle ise siz hiç düsünüp tasinmaz misiniz! de.

86. Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Ars'in Rabbi kimdir? diye sor.

87. "(Bunlar da) Allah'indir" diyecekler. Su halde siz Allah'tan korkmaz misiniz! de.

88. Eger biliyorsaniz (söyleyin), her seyin melekûtu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her seyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir? diye sor.

89. "(Bunlarin hepsi) Allah'indir" diyecekler. Öyle ise nasil olup da büyüye kapiliyorsunuz? de.

90. Dogrusu biz onlara gerçegi getirdik; onlar ise hakikaten yalancilardir.

91. Allah evlât edinmemistir; O'nunla beraber hiçbir tanri da yoktur. Aksi takdirde her tanri kendi yarattigini sevk ve idare eder ve mutlaka onlardan biri digerine galebe çalardi. Allah, onlarin (müsriklerin) yakistirdiklari seylerden münezzehtir.

92. Allah, gaybi da sehâdeti de bilendir. O, müsriklerin ortak kostuklari seylerden çok yüce ve münezzehtir.

93. (Resûlüm!) De ki: "Rabbim! Eger onlara yöneltilen tehdidi (dünyevî sikintiyi ve uhrevî azabi) mutlaka bana göstereceksen.

94. Bu durumda beni zalimler toplulugunun içinde bulundurma, Rabbim!"

95. Biz, onlara yönelttigimiz tehdidi sana göstermeye elbette ki kadiriz.

96. Sen, kötülügü en güzel bir tutumla sav. Biz onlarin yakistirmakta olduklari seyi çok iyi bilmekteyiz.

97. Ve de ki: Rabbim! Seytanlarin kiskirtmalarindan sana siginirim!

98. Onlarin yanimda bulunmalarindan da sana siginirim, Rabbim!

99. Nihayet onlardan (müsriklerden) birine ölüm gelip çattiginda: "Rabbim! der, beni geri gönder;"

100. "Ta ki bosa geçirdigim dünyada iyi is (ve hareketler) yapayim." Hayir! Onun söyledigi bu söz (bos) laftan ibarettir. Onlarin gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardir.

101. Sûra üflendigi zaman artik aralarinda akrabalik baglari kalmamistir; birbirlerini de arayip sormazlar.

102. Artik kimlerin (sevap) tartilan agir basarsa, iste asil bunlar kurtulusa erenlerdir.

103. Kimlerin de tartilari hafif gelirse, artik bunlar da kendilerine yazik etmislerdir; (çünkü onlar) ebedî cehennemdedirler.

104. Ates yüzlerini yakar; orada suratlari çirkin ve gülünç bir halde bulunurlar.

105. Size âyetlerim okunurdu da, siz onlari yalanlardiniz degil mi?

106. Derler ki: Rabbimiz! Azginligimiz bizi altetti; biz, bir sapiklar toplulugu idik.

107. Rabbimiz! Bizi buradan çikar. Eger bir daha (ettiklerimize) dönersek, artik belli ki biz zalim insanlariz.

108. Buyurur ki: Alçaldikça alçalin orada! Bana karsi konusmayin artik!

109. Zira kullarimdan bir zümre: Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet; bize aci! Sen, merhametlilerin en iyisisin, demislerdi.

110. Iste siz onlari alaya aldiniz; sonunda onlar (ile alay etmeniz) size beni yâdetmeyi unutturdu, siz onlara gülüyordunuz.

111. Bugün ben onlara, sabrettiklerinin karsiligini verdim; onlar, hakikaten muratlarina erenlerdir.

112. (Allah inkârcilara) "Yeryüzünde kaç yil kaldiniz?" diye sorar.

113. "Bir gün veya günün bir kismi kadar kaldik. Iste sayanlara sor" derler.

114. Buyurur: Sadece az bir süre kaldiniz; keske siz (bunu) bilmis olsaydiniz!

115. Sizi sadece bos yere yarattigimizi ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceginizi mi sandiniz?

116. Mutlak hakim ve hak olan Allah, çok yücedir. O'ndan baska tanri yoktur, O, yüce Ars'in sahibidir.

117. Her kim Allah ile birlikte diger bir tanriya taparsa, -ki bu hususla ilgili hiçbir delili yoktur- o kimsenin hesabi ancak Rabbinin nezdindedir. Surasi muhakkak ki kâfirler iflah olmaz.
 
24-en-NÛR
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. (Bu) Bizim inzâl ettigimiz ve (hükümlerini üzerinize) farz kildigimiz bir sûredir. Belki düsünüp ögüt alirsiniz diye onda açik seçik âyetler indirdik.

2. Zina eden kadin ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inaniyorsaniz, Allah'in dininde (hükümlerini uygularken) onlara aciyacaginiz tutmasin. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya sahit olsun.

3. Zina eden erkek, zina eden veya müsrik olan bir kadindan baskasi ile evlenmez; zina eden kadinla da ancak zina eden veya müsrik olan erkek evlenir. Bu, müminlere haram kilinmistir.

4. Namuslu kadinlara zina isnadinda bulunup, sonra (bunu isbat için) dört sahit getiremeyenlere seksener sopa vurun ve artik onlarin sahitligini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkârdirlar.

5. Ancak bundan sonra tevbe edip islah olanlar müstesnadir. Allah çok bagislayici ve merhametlidir.

6. Eslerine zina isnadinda bulunup da kendilerinden baska sahitleri olmayanlara gelince, onlarin her birinin sahitligi, kendisinin dogru söyleyenlerden olduguna dair dört defa Allah adina yemin ederek sahitlik etmesi, besinci defa da, eger yalan söyleyenlerden ise Allah'in lânetinin kendi üzerine olmasini dilemesidir.

7. Eslerine zina isnadinda bulunup da kendilerinden baska sahitleri olmayanlara gelince, onlarin her birinin sahitligi, kendisinin dogru söyleyenlerden olduguna dair dört defa Allah adina yemin ederek sahitlik etmesi, besinci defa da, eger yalan söyleyenlerden ise Allah'in lânetinin kendi üzerine olmasini dilemesidir.

8. Kadinin, kocasinin yalan söyleyenlerden olduguna dair dört defa Allah adina yemin ve sahitlik etmesi,kendisinden cezayi kaldirir.

9.Besinci defa da, eger (kocasi) dogru söyleyenlerden ise Allah'in gazabinin kendi üzerine olmasini diler.

10. Ya Allah'in size bol lütfu ve merhameti bulunmasaydi ve Allah, tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydi (haliniz nice olurdu)!

11. (Peygamber'in esine) bu agir iftirayi uyduranlar süphesiz sizin içinizden bir guruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayin, aksine o, sizin için bir iyiliktir. Onlardan her bir kisiye, günah olarak ne islemisse (onun karsiligi ceza) vardir. Onlardan (elebaslik yapip) bu günahin büyüklügünü yüklenen kimse için de çok büyük bir azap vardir.

12. Bu iftirayi isittiginizde erkek ve kadin müminlerin, kendi vicdanlari ile hüsnüzanda bulunup da: "Bu, apaçik bir iftiradir" demeleri gerekmez miydi?

13. Onlarin (iftiracilarin) da bu konuda dört sahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki sahitler getiremediler, öyle ise onlar Allah nezdinde yalancilarin ta kendisidirler.

14. Eger dünyada ve ahirette Allah'in lütuf ve merhameti üstünüzde olmasaydi, içine daldiginiz bu iftiradan dolayi size mutlaka büyük bir azap isabet ederdi.

15. Çünkü siz bu iftirayi, dilden dile birbirinize aktariyor, hakkinda bilgi sahibi olmadiginiz seyi agizlarinizda geveleyip duruyorsunuz. Bunun önemsiz oldugunu saniyorsunuz. Halbuki bu, Allah katinda çok büyük (bir suç) tur.

16. Onu duydugunuzda: "Bunu konusup yaymamiz bize yakismaz. Hâsâ! Bu, çok büyük bir iftiradir" demeli degil miydiniz?

17. Eger inanmis insanlarsaniz, Allah, bir daha buna benzer tutumu tekrarlamaktan sizi sakindirip uyarir.

18. Ve Allah âyetleri size açikliyor. Allah, (isin iç yüzünü) çok iyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir.

19. Inananlar arasinda çirkin seylerin yayilmasini arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

20. Ya sizin üstünüze Allah'in lütuf ve merhameti olmasaydi, Allah çok sefkatli ve merhametli olmasaydi (haliniz nice olurdu)!

21. Ey iman edenler! Seytanin adimlarini takip etmeyin. Kim seytanin adimlarini takip ederse, muhakkak ki o, edepsizligi (yüzkizartici suçlari) ve kötülügü emreder. Eger üstünüzde Allah'in lütuf ve merhameti olmasaydi, içinizden hiçbir kimse asla temize çikamazdi. Fakat Allah diledigini arindirir. Allah isitir ve bilir.

22. Içinizden faziletli ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallarindan) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bagislasinlar; feragat göstersinler. Allah'in sizi bagislamasini arzulamaz misiniz? Allah çok bagislayandir, çok merhametlidir.

23. Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadinlara zina isnadinda bulunanlar, dünya ve ahirette lânetlenmislerdir. Onlar için çok büyük bir azap vardir.

24.O gün dilleri,elleri ve ayaklari, yapmis olduklarindan dolayi aleyhlerinde sahitlik edecektir.

25. O gün Allah onlara gerçek cezalarini tastamam verecek ve onlar Allah'in apaçik gerçek oldugunu anlayacaklardir.

26. Kötü kadinlar kötü erkeklere, kötü erkekler ise kötü kadinlara; temiz kadinlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadinlara yarasir. Bu sonuncular, (iftiracilarin) söylediklerinden çok uzaktirlar. Kendileri için bagislanma ve güzel bir rizik vardir.

27. Ey iman edenler! Kendi evinizden baska evlere, geldiginizi farkettirip (izin alip) ev halkina selâm vermedikçe girmeyin. Bu sizin için daha iyidir; herhalde (bunu) düsünüp anlarsiniz.

28. Orada hiçbir kimse bulamadinizsa, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eger size, "Geri dönün!" denilirse, hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha nezih bir davranistir. Allah, yaptiginizi bilir.

29. Içinde kendinize ait esyanin bulundugu oturulmayan evlere girmenizde herhangi bir sakinca yoktur. Allah, sizin açiga vurduklarinizi da, gizlediklerinizi de bilir.

30. (Resûlüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, irzlarini da korumalarini söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranistir. Süphesiz Allah, onlarin yapmakta olduklarindan haberdardir.

31. Mümin kadinlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kisimlari müstesna olmak üzere, zinetlerini teshir etmesinler. Bas örtülerini, yakalarinin üzerine (kadar) örtsünler. Kocalari, babalari, kocalarinin babalari, kendi ogullari, kocalarinin ogullari, erkek kardesleri, erkek kardeslerinin ogullari, kiz kardeslerinin ogullari, kendi kadinlari (mümin kadinlar), ellerinin altinda bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadinina sehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadinlarin gizli kadinlik hususiyetlerinin farkinda olmayan çocuklardan baskasina zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte olduklari zinetleri anlasilsin diye ayaklarini yere vurmasinlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtulusa eresiniz.

32. Aranizdaki bekârlari, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverisli olanlari evlendirin. Eger bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onlari zenginlestirir. Allah, (lütfu) genis olan ve (her seyi) bilendir.

33. Evlenme imkânini bulamayanlar ise; Allah, lütfu ile kendilerini varlikli kilincaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altinda bulunanlardan (köleler ve câriyelerden) mükâtebe yapmak isteyenlerle, eger kendilerinde bir hayir (kabiliyet ve güvenilirlik). görüyorsaniz, hemen mükâtebe yapin. Allah'in size vermis oldugu malindan siz de onlara verin. Dünya hayatinin geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen câriyelerinizi fuhsa zorlamayin. Kim onlari zor altinda birakirsa, bilinmelidir ki zorlanmalarindan sonra Allah (onlar için) çok bagislayici ve merhametlidir.

34. Andolsun ki biz size (gerekeni) açik açik bildiren âyetler, sizden önce yasayip gitmis olanlardan örnekler ve takvâya ulasmis kimseler için ögütler indirdik.

35. Allah, göklerin ve yerin nûrudur. O'nun nûrunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yildiz gibidir ki, doguya da, batiya da nisbet edilemeyen mübarek bir agaçtan, yani zeytinden (çikan yagdan) tutusturulur. Onun yagi, neredeyse, kendisine ates degmese dahi isik verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah diledigi kimseyi nûruna eristirir. Allah insanlara (iste böyle) temsiller getirir. Allah her seyi bilir.

36. (Bu kandil) birtakim evlerdedir ki, Allah (o evlerin) yücelmesine ve içlerinde isminin anilmasina izin vermistir. Orada sabah aksam O'nu (öyle kimseler) tesbih eder ki;

37. Onlar, ne ticaret ne de alis-verisin kendilerini Allah'i anmaktan, namaz kilmaktan ve zekât vermekten alikoyamadigi insanlardir. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak oldugu bir günden korkarlar.

38. Çünkü (o günde) Allah, onlari yaptiklarinin en güzeli ile mükâfatlandiracak ve lütfundan onlara fazlasiyla verecektir. Allah, diledigini hesapsiz riziklandirir.

39. Inkâr edenlere gelince, onlarin amelleri, issiz çöllerdeki serap gibidir ki susayan onu su zanneder; nihayet ona vardiginda orada herhangi bir sey bulamamis, üstelik yanibasinda da (inanmadigi, kendisinden sakinmadigi) Allah'i bulmustur; Allah ise, onun hesabini tastamam görmüstür. Allah hesabi çok çabuk görür.

40. Yahut (o kâfirlerin duygu, düsünce ve davranislari) engin bir denizdeki yogun karanliklar gibidir; (öyle bir deniz) ki, onu dalga üstüne dalga kapliyor; üstünde de bulut... Birbiri üstüne karanliklar... Insan, elini çikarip uzatsa, neredeyse onu dahi göremez. Bir kimseye Allah nûr vermemisse, artik o kimsenin aydinliktan nasibi yoktur.

41. Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kuslarin Allah'i tesbih ettiklerini görmez misin? Her biri kendi duasini ve tesbihini (ögrenmis) bilmistir. Allah, onlarin yapmakta olduklarini hakkiyle bilir.

42. Göklerin ve yerin mülkü Allah'indir; dönüs de ancak O'nadir.

43. Görmez misin ki Allah bir takim bulutlari (çikarip) sürüyor; sonra onlari bir araya getirip üstüste yigiyor. Iste görüyorsun ki bunlar arasindan yagmur çikiyor. O, gökten, oradaki daglardan (daglar büyüklügünde bulutlardan) dolu indirir. Artik onu diledigine isabet ettirir; dilediginden de onu uzak tutar; (bu bulutlarin) simseginin pariltisi neredeyse gözleri alir!

44. Allah, gece ile gündüzü birbirine çeviriyor. Süphesiz bunda basiret sahipleri için mutlak bir ibret vardir.

45. Allah, her canliyi sudan yaratti. Iste bunlardan kimi karni üstünde sürünür, kimi iki ayagi üstünde yürür, kimi dört ayagi üstünde yürür... Allah diledigini yaratir; süphesiz Allah her seye kadirdir.

46. Andolsun biz (bilmediklerinizi size) açik seçik bildiren âyetler indirdik. Allah, diledigini dogru yola iletir.

47. (Bazi insanlar) "Allah'a ve Peygamber'e inandik ve itaat ettik" diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir gurup yüz çeviriyor. Bunlar inanmis degillerdir.

48. Onlar, aralarinda hüküm vermesi için Allah'a ve Peygamber'e çagirildiklarinda, bakarsin ki içlerinden bir kismi yüz çevirip dönerler.

49. Ama, eger (Allah ve Resûlünün hükmettigi) hak kendi lehlerine ise, ona boyun egip gelirler.

50. Kalplerinde bir hastalik mi var; yoksa süphe içinde midirler, yahut Allah ve Resûlünün kendilerine zulüm ve haksizlik edeceginden mi korkuyorlar? Hayir, asil zalimler kendileridir!

51. Aralarinda hüküm vermesi için Allah'a ve Resûlüne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak "Isittik ve itaat ettik" demeleridir. Iste asil bunlar kurtulusa erenlerdir.

52. Her kim Allah'a ve Resûlüne itaat eder, Allah'a saygi duyar ve O'ndan sakinirsa, iste asil bunlar mutluluga erenlerdir.

53. (Münafiklar), sen hakikaten kendilerine emrettigin takdirde mutlaka (savasa) çikacaklarina dair, en agir yeminleri ile Allah'a yemin ettiler. De ki: Yemin etmeyin. Itaatiniz malûmdur! Bilin ki Allah, yaptiklarinizdan haberdardir.

54. De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eger yüz çevirirseniz sunu bilin ki, Peygamber'in sorumlulugu kendisine yüklenen (teblig görevini yapmak), sizin sorumlulugunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eger ona itaat ederseniz, dogru yolu bulmus olursunuz. Peygamber'e düsen, sadece açik-seçik duyurmaktir.

55. Allah, sizlerden iman edip iyi davranislarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hakim kildigi gibi onlari da yeryüzüne sahip ve hakim kilacagini, onlar için begenip seçtigi dini (Islâm'i) onlarin iyiligine yerlestirip koruyacagini ve (geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven saglayacagini vâdetti. Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir seyi bana es tutmazlar. Artik bundan sonra kim inkâr ederse, iste bunlar asil büyük günahkârlardir.

56. Namazi kilin; zekâti verin; Peygamber'e itaat edin ki merhamet göresiniz.

57. Inkâr edenlerin, yeryüzünde (Allah'i) âciz birakacaklarini sanmayasin! Onlarin varacagi yer cehennemdir. Ne kötü varis yeri!

58. Ey müminler! Ellerinizin altinda bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz ergenlik çagina girmemis olanlar, sabah namazindan önce, ögleyin soyundugunuz vakit ve yatsi namazindan sonra (yaniniza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar, mahrem (kapanmamis) halde bulunabileceginiz üç vakittir. Bu vakitlerin disinda ne sizin için ne de onlar için bir mahzur yoktur. Birbirinizin yanina girip çikabilirsiniz. Iste Allah âyetleri size böyle açiklar. Allah, (her seyi) bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

59. Çocuklariniz ergenlik çagina girdiklerinde, kendilerinden öncekiler (büyükleri) izin istedikleri gibi onlar da izin istesinler. Iste Allah, âyetlerini size böyle açiklar. Allah alîmdir, hakîmdir.

60. Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmis yasli kadinlarin, zinetleri (yabanci erkeklere) teshir etmeksizin (bazi) elbiselerini çikarmalarinda kendilerine bir vebal yoktur. Iffetli davranmalari kendileri için daha hayirlidir. Allah isitendir, bilendir.

61. Âmâya güçlük yoktur; topala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur. (Bunlara yapamayacaklari görev yüklenmez; yapamadiklarindan dolayi günahkâr olmazlar.) Sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarinizin evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeslerinizin evlerinden, kiz kardeslerinizin evlerinden, amcalarinizin evlerinden, halalarinizin evlerinden, dayilarinizin evlerinden, teyzelerinizin evlerinden, veya anahtarlarini uhdenizde bulundurdugunuz yerlerden, yahut dostlarinizin evlerinden yemenizde bir sakinca yoktur. Toplu halde veya ayri ayri yemenizde de bir sakinca yoktur. Evlere girdiginiz zaman, Allah tarafindan mübarek ve pek güzel bir yasama dilegi olarak kendinize (birbirinize) selâm verin. Iste Allah, düsünüp anlayasiniz diye size âyetleri böyle açiklar.

62. Müminler, ancak Allah'a ve Resûlüne gönülden inanmis kimselerdir. Onlar, o Peygamber ile ortak bir is üzerindeyken ondan izin istemedikçe birakip gitmezler. (Resûlüm!) Su senden izin isteyenler, hakikaten Allah'a ve Resûlüne iman etmis kimselerdir. Öyle ise, bazi isleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan diledigine izin ver; onlar için Allah'tan bagis dile; Allah magfiret edicidir, merhametlidir.

63. (Ey müminler!) Peygamber'i, kendi aranizda birbirinizi çagirir gibi çagirmayin. Içinizden, birini siper edinerek sivisip gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir. Bu sebeple, onun emrine aykiri davrananlar, baslarina bir belâ gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakinsinlar.

64. Bilmis olun ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah'indir. O, sizin ne yolda oldugunuzu iyi bilir. Insanlar O'nun huzuruna döndürüldükleri gün yapmis olduklarini onlara hemen bildirir. Allah, her seyi hakkiyla bilendir.
 
25-el-FURKÂN
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Âlemlere uyarici olsun diye kulu Muhammed'e Furkan'i indiren, Allah, yüceler yücesidir.

2. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur.O bir çocuk edinmemistir,mülkünde ortagi yoktur .Her seyi yaratmis, ona ölçü , biçim ve düzen vermistir.

3. (Kâfirler) O'nu (Allah'i) birakip, hiçbir sey yaratamayan, bilakis kendileri yaratilmis olan, kendilerine bile ne zarar ne de fayda verebilen, öldürmeye, hayat vermeye ve ölüleri yeniden diriltip kabirden çikarmaya güçleri yetmeyen tanrilar edindiler.

4. Inkâr edenler: Bu (Kur'an), olsa olsa onun (Muhammed'in) uydurdugu biryalandir. Baska bir zümre de bu hususta kendisine yardim etmistir, dediler. Böylece onlar hiç süphesiz haksizliga ve iftiraya basvurmuslardir.

5. Yine onlar dediler ki: (Bu âyetler), onun, baskasina yazdirip da kendisine sabah-aksam okunmakta olan, öncekilere ait masallardir.

6. (Resûlüm!) De ki: Onu göklerde ve yerdeki gizlilikleri bilen Allah indirdi. Süphesiz O, çok bagislayicidir, engin merhamet sahibidir.

7. Onlar (bir de) söyle dediler: Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çarsilarda dolasiyor! Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarici olmaliydi!

8. Yahut kendisine bir hazine verilmeli veya içinden yeyip (mesakkatsizce geçimini saglayacagi) bir bahçesi olmaliydi. (Ayrica) o zalimler (müminlere): Siz, ancak büyüye tutulmus bir adama uymaktasiniz! dediler.

9. (Resûlüm!) Senin hakkinda bak ne biçim temsiller getirdiler! Artik onlar sapmislardir ve (hidayete) hiçbir yol da bulamazlar.

10. Dilerse sana bunlardan daha iyisini, altlarindan irmaklar akan cennetleri verecek ve sana saraylar ihsan edecek olan Allah'in sani yücedir.

11. Onlar üstelik kiyameti de yalan saydilar. Biz ise, kiyameti inkâr edenler için alevli bir ates hazirladik.

12. Cehennem atesi uzak bir mesafeden kendilerini görünce, onun öfkelenisini (müthis kaynamasini) ve ugultusunu isitirler.

13. Elleri boyunlarina bagli olarak onun (cehennemin) dar bir yerine atildiklari zaman, oracikta yokoluvermeyi isterler.

14. (Onlara söyle denir) Bugün (yalniz) bir defa yok olmayi istemeyin; aksine birçok defalar yok olmayi isteyin!

15. De ki: Bu mu daha iyi, yoksa takvâ sahiplerine vâdedilen ebedilik cenneti mi? Orasi, onlar için bir mükâfat ve (huzura kavusacaklari) bir varis yeridir.

16. Onlar için orada ebedî kalmak üzere diledikleri her sey vardir. Iste bu, Rabbinin üzerine (aldigi ve yerine getirilmesi) istenen bir vaaddir.

17. O gün Rabbin onlari ve Allah'tan baska taptiklari seyleri toplar da, der ki: Su kullarimi siz mi saptirdiniz, yoksa kendileri mi yoldan çiktilar?

18. Onlar: Seni tenzih ederiz. Seni birakip da baska dostlar edinmek bize yarasmaz; fakat sen onlara ve atalarina o kadar bol nimet verdin ki, sonunda (seni) anmayi unuttular ve helâki hak eden bir kavim oldular, derler.

19. (Bunun üzerine ötekilere hitaben söyle denir) Iste (taptiklariniz), söylediklerinizde sizi yalanci çikardilar. Artik ne (azabinizi) geri çevirebilir, ne de bir yardim temin edebilirsiniz. Içinizden zulmedenlere büyük bir azap tattiracagiz!

20. (Resûlüm!) Senden önce gönderdigimiz bütün peygamberler de hiç süphesiz yemek yerler, çarsilarda dolasirlardi. (Ey insanlar!) Sizin bir kisminizi diger bir kisminiza imtihan (vesilesi) kildik; (bakalim) sabredecek misiniz? Rabbin her seyi hakkiyla görmektedir.

2l. Bizimle karsilasmayi (bir gün huzurumuza geleceklerini) ummayanlar: Bize ya melekler indirilmeliydi ya da Rabbimizi görmeliydik, dediler. Andolsun ki onlar kendileri hakkinda kibire kapilmislar ve azginlikta pek ileri gitmislerdir.

22. (Fakat) melekleri görecekleri gün, günahkârlara o gün hiçbir sevinç haberi yoktur ve: (Size, sevinmek) yasaktir, yasak! diyeceklerdir.

23. Onlarin yaptiklari her bir (iyi) isi ele aliriz, onu saçilmis zerreler haline getiririz (degersiz kilariz).

24. O gün cennetliklerin kalacaklari yer çok huzurlu ve dinlenecekleri yer pek güzeldir.

25. O gün gökyüzü beyaz bulutlar ile yarilacak ve melekler bölük bölük indirileceklerdir.

26. Iste o gün, gerçek mülk (hükümranlik) çok merhametli olan Allah'indir. Kâfirler için de pek çetin bir gündür o.

27. O gün, zalim kimse (pismanliktan) ellerini isirip söyle der: Keske o peygamberle birlikte bir yol tutsaydim!

28. Yazik bana! Keske falancayi (bâtil yolcusunu) dost edinmeseydim!

29. Çünkü zikir (Kur'an) bana gelmisken o, hakikaten beni ondan saptirdi. Seytan insani (uçuruma sürükleyip sonra) yüzüstü birakip rezil rüsvay eder.

30. Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur'an'i büsbütün terkettiler.

31. (Resûlüm!) Iste biz böylece her peygamber için suçlulardan düsmanlar peydâ ettik. Hidayet verici ve yardimci olarak Rabbin yeter.

32. Inkâr edenler: Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli degil miydi? dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerlestirmek için böyle yaptik (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayirarak) okuduk.

33. Onlarin sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, (onun karsiliginda) sana dogrusunu ve daha açigini getirmeyelim.

34. Yüzükoyun cehenneme (sürülüp) toplanacak olanlar; iste onlar, yerleri en kötü, yollari en sapik olanlardir.

35. Andolsun biz Musa'ya Kitab'i verdik, kardesi Harun'u da ona yardimci yaptik.

36. "Ayetlerimizi yalan sayan kavme gidin" dedik. Sonunda, (yola gelmediklerinden) onlari yerle bir ediverdik.

37. Nuh kavmine gelince, peygamberleri yalancilikla itham ettiklerinde onlari, suda bogduk ve kendilerini insanlar için bir ibret yaptik. Zalimler için acikli bir azap hazirladik.

38. Ad'i, Semûd'u, Ress halkini ve bunlar arasinda daha birçok nesilleri de (inkârciliklarindan ötürü helâk ettik).

39. Onlarin her birine (uymalari için) misaller getirdik; (ama ögüt almadiklari için) hepsini kirdik geçirdik.

40. (Resûlüm!) Andolsun (bu Mekkeli putperestler), belâ ve felâket yagmuruna tutulmus olan o beldeye ugramislardir. Peki onu görmmüyorlar miydi? Hayir, onlar öldükten sonra dirilmeyi ummamaktadirlar.

41. Seni gördükleri zaman: "Bu mu Allah'in peygamber olarak gönderdigi!" diyerek hep seni alaya aliyorlar.

42. "Sayet tanrilarimiza inanmakta sebat göstermeseydik, gerçekten bizi neredeyse tanrilarimizdan saptiracakti" diyorlar. Azabi gördükleri zaman, asil kimin yolunun sapik oldugunu bilecekler!

43. Kötü duygularini kendisine tanri edinen kimseyi gördün mü? Sen (Resûlüm!) ona koruyucu olabilir misin?

44. Yoksa sen, onlarin çogunun gerçekten (söz) dinleyecegini yahut düsünecegini mi saniyorsun? Hayir, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapiktirlar.

45. Rabbinin gölgeyi nasil uzattigini görmedin mi? Eger dileseydi, onu elbet hareketsiz kilardi. Sonra biz günesi, ona delil kildik.

46. Sonra onu (uzayan gölgeyi) yavas yavas kendimize çektik (kisalttik).

47. Sizin için geceyi örtü, uykuyu istirahat kilan, gündüzü de dagilip çalisma (zamani) yapan, O'dur.

48. Rüzgârlari rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O'dur. Biz, ölü topraga can vermek, yarattigimiz nice hayvanlara ve nice insanlara su vermek için gökten tertemiz su indirdik.

49. Rüzgârlari rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O'dur. Biz, ölü topraga can vermek, yarattigimiz nice hayvanlara ve nice insanlara su vermek için gökten tertemiz su indirdik.

50. Andolsun bunu, insanlarin ögüt almalari için, aralarinda çesitli sekillerde anlatmisizdir; ama insanlarin çogu ille nankörlük edip diretmistir.

51. (Resûlüm!) Sayet dileseydik, elbet her ülkeye bir uyarici (peygamber) gönderirdik.

52. (Fakat evrensel uyaricilik görevini sana verdik..) O halde, kâfirlere boyun egme ve bununla (Kur'an ile) onlara karsi olanca gücünle büyük bir savas ver!

53. Birinin suyu tatli ve susuzlugu giderici, digerininki tuzlu ve aci iki denizi saliveren ve aralarina bir engel, asilmaz bir sinir koyan O'dur.

54. Sudan (meniden) bir insan yaratip onu nesep ve sihriyet (kan ve evlilik bagindan dogan) yakinliga dönüstüren O'dur. Rabbinin her seye gücü yeter.

55. (Böyle iken inkârcilar) Allah'i birakip kendilerine ne fayda ne de zarar verebilen seylere kulluk ediyorlar. Inkârci da Rabbine karsi ugrasip durmaktadir.

56. (Resûlüm!) Biz seni ancak müjdeleyici ve uyarici olarak gönderdik.

57. De ki: Buna karsilik, sizden, Rabbine dogru bir yol tutmayi dileyen kimseler (olmaniz) disinda herhangi bir ücret istemiyorum.

58. Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. O'nu hamd ile tesbih et. Kullarinin günahlarini O'nun bilmesi yeter.

59. Gökleri, yeri ve ikisinin arasindakileri alti günde yaratan, sonra Ars'a istivâ eden (ona hükmeden) Rahmân'dir. Bunu bir bilene sor.

60. Onlara: Rahmân'a secde edin! denildigi zaman: "Rahmân da neymis! Bize emrettigin seye secde eder miyiz hiç!" derler ve bu emir onlarin nefretini arttirir.

61. Gökte burçlari var eden, onlarin içinde bir çerag (günes) ve nurlu bir ay barindiran Allah, yüceler yücesidir.

62. Ibret almak veya sükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardinca getiren de O'dur.

63. Rahmân'in(has) kullari onlardir ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attiginda (incitmeksizin) "Selam!" derler (geçerler);

64. Gecelerini Rablerine secde ederek ve kiyam durarak geçirirler.

65. Ve söyle derler: Rabbimiz! Cehennem azabini üzerimizden sav. Dogrusu onun azabi gelip geçici degil, devamlidir.

66. Orasi cidden ne kötü bir yerlesme ve ikamet yeridir!

67. (O kullar), harcadiklarinda ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasinda orta bir yol tutarlar.

68. Yine onlar ki, Allah ile beraber (tuttuklari) baska bir tanriya yalvarmazlar, Allah'in haram kildigi cana haksiz yere kiymazlar ve zina etmezler. Bunlari yapan, günahi (nin cezasini) bulur;

69. Kiyamet günü azabi kat kat arttirilir ve onda (azapta) alçaltilmis olarak devamli kalir.

70. Ancak tevbe ve iman edip iyi davranista bulunanlar baskadir; Allahi onlarin kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bagislayicidir, engin merhamet sahibidir.

71. Kim tevbe edip iyi davranis gösterirse, süphesiz o, tevbesi kabul edilmis olarak Allah'a döner.

72. (O kullar), yalan yere sahitlik etmezler, bos sözlerle karsilastiklarinda vakar ile (oradan) geçip giderler.

73. Kendilerine Rablerinin âyetleri hatirlatildiginda ise, onlara karsi sagir ve kör davranmazlar;

74. (Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydinlatacak esler ve zürriyetler bagisla ve bizi takvâ sahiplerine önder kil! derler.

75. Iste onlara, sabretmelerine karsilik cennetin en yüksek makami verilecek, orada hürmet ve selamla karsilanacaklardir.

76. Orada ebedî kalacaklardir. Orasi ne güzel bir yerlesme ve ikamet yeridir.

77. (Resûlüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmaniz olmasa, Rabbim size ne diye deger versin? (Ey inkârcilar! Size Resûl'ün bildirdiklerini) kesinkes yalan saydiniz; onun için azap yakanizi birakmayacaktir!
 
26-es-SUARÂ
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Tâ. Sîn. Mîm.

2. Bunlar, apaçik Kitab'in âyetleridir.

3. (Resûlüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kiyacaksin!

4. Biz dilesek, onlarin üzerine gökten bir mucize indiririz de, ona boyunlari egilip kalir.

5. Kendilerine, o çok esirgeyici Allah'tan hiçbir yeni ögüt gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.

6. Üstelik (ona) "yalandir" derler; fakat alay edip durduklari seylerin haberleri yakinda onlara gelecektir.

7. Yeryüzüne bir bakmazlar mi! Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetistirdik.

8. Süphesiz bunlarda (Allah'in kudretine) bir nisâne vardir; ama çogu iman etmezler.

9. Süphe yok ki Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

10. Hani Rabbin Musa'ya: O zalimler güruhuna, Firavun'un kavmine git. Hâla (baslarina gelecekten) sakinmayacaklar mi onlar? diye seslenmisti.

11. Hani Rabbin Musa'ya: O zalimler güruhuna, Firavun'un kavmine git. Hâla (baslarina gelecekten) sakinmayacaklar mi onlar? diye seslenmisti.

12. Musa söyle dedi: Rabbim! Dogrusu, beni yalancilikla suçlamalarindan korkuyorum.

13. (Bu durumda) içim daralir, dilim dönmez; onun için Harun'a da elçilik ver.

14. Onlarin bana isnad ettikleri bir suç da var. Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum.

15. Allah buyurdu: Hayir (seni asla öldüremezler)! Ikiniz mucizelerimizle gidin. Süphesiz ki, biz sizinle beraberiz, (her seyi) isitmekteyiz.

16. Haydi Firavun'a gidip deyin ki: Gerçekten biz, âlemlerin Rabbi'nin elçisiyiz;

17. Israilogullarini bizimle beraber gönder.

18. (Kendisine Allah'in emri teblig edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alip büyütmedik mi? Hayatinin birçok yillarini aramizda geçirmedin mi?

19. Sonunda o yaptigin (kötü) isi de yaptin. Sen nankörün birisin!

20. Musa: Ben, dedi, o isi o anda sonunun ne olacagini bilmeyerek yaptim.

21. Sizden korkunca da hemen aranizdan kaçtim. Sonra Rabbim bana hikmet bahsetti ve beni peygamberlerden kildi.

22. O nimet diye basima kaktigin ise, (aslinda) Israilogullarini kendine kul köle etmendir.

23. Firavun söyle dedi: Âlemlerin Rabbi dedigin de nedir?

24. Musa cevap verdi: Eger isin gerçegini düsünüp anlayan kisiler olsaniz, (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasinda bulunan her seyin Rabbidir.

25. (Firavun) etrafinda bulunanlara: Isitiyor musunuz? dedi.

26. Musa dedi ki: O, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarinizin da Rabbidir.

27. Firavun: Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir, dedi.

28. Musa devamla sunu söyledi: Sayet aklinizi kullansaniz (anlarsiniz ki), O, dogunun, batinin ve ikisinin arasinda bulunanlarin Rabbidir.

29. Firavun: Benden baskasini tanri edinirsen, andolsun ki seni zindanliklardan ederim! dedi.

30. Musa: Sana apaçik bir sey getirmis olsam da mi? dedi.

31. Firavun: Dogru söyleyenlerden isen, haydi getir onu! diye karsilik verdi.

32. Bunun üzerine Musa asâsini ativerdi; bir de ne görsünler, asâ apaçik koca bir yilan (oluvermis)!

33. Elini de (koynundan) çikardi; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir sey oluvermis)!

34. Firavun, çevresindeki ileri gelenlere: Bu, dedi, dogrusu çok bilgili bir sihirbaz!

35. Sizi sihiriyle yurdunuzdan çikarmak istiyor. Simdi ne buyurursunuz?

36. Dediler ki: Onu ve kardesini egle ve sehirlere toplayici görevliler gönder;

37. Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler.

38. Böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde biraraya getirildi.

39. Halka: Siz de toplaniyor musunuz (haydi hemen toplanin), denildi.

40. (Firavun'un adamlari) Eger üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyariz, dediler.

41. Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a: Sayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardir degil mi? dediler.

42. Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç süphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksiniz.

43. Musa onlara: Ne atacaksaniz atin! dedi.

44. Bunun üzerine iplerini ve degneklerini attilar ve: Firavun'un kudreti hakki için elbette bizler galip gelecegiz, dediler.

45. Sonra Musa asâsini atti; bir de ne görsünler, onlarin uydurduklarini yutuveriyor!

46. (Bunu görünce) sihirbazlar derhal secdeye kapandilar.

47. "Alemlerin Rabbine, iman ettik" dediler.

48. "Musa ve Harun'un Rabbine iman ettik" .

49. Firavun, (kizginlik içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Demek ki size sihiri ögreten büyügünüzmüs o! Ama simdi (size yapacagimi görecek ve) bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarinizi çaprazlama kestirecegim, hepinizi astiracagim!

50. "Zarari yok, dediler, (nasil olsa) biz süphesiz Rabbimize dönecegiz."

51. "Biz, ilk iman edenler oldugumuz için Rabbimizin hatalarimizi bagislayacagini umariz."

52. Musa'ya: Kullarimi geceleyin yola çikar; çünkü takip edileceksiniz, diye vahyettik.

53. Firavun da sehirlere (asker) toplayicilar gönderdi:

54. "Esasen bunlar, sayilari az, bölük pörçük bir cemaattir."

55. "(Böyle iken) kesinkes bizi öfkelendirmislerdir."

56. "Biz ise, elbette uyanik (ve yekvücut) bir cemaatiz." (diyor ve dedirtiyordu).

57. Ama (sonunda) biz onlari (Firavun ve kavmini), bahçelerden, pinarlardan, çikardik.

58. Hazinelerden ve degerli bir yerlerden.

59. Böylece, bunlara Israilogullarini mirasçi yaptik.

60. Derken (Firavun ve adamlari) gün dogumunda onlarin ardina düstüler.

61. Iki topluluk birbirini görünce, Musa'nin adamlari: Iste yakalandik! dediler.

62. Musa: Asla! dedi, Rabbim süphesiz benimledir, bana yol gösterecektir.

63. Bunun üzerine Musa'ya: Asân ile denize vur! diye vahyettik. (Vurunca deniz) derhal yarildi (on iki yol açildi), her bölük koca bir dag gibi oldu.

64. Ötekilerini de oraya yaklastirdik.

65. Musa ve beraberinde bulunanlarin hepsini kurtardik.

66. Sonra ötekilerini suda bogduk.

67. Süphesiz bunda bir ibret vardir; ama çoklari iman etmis degillerdir.

68. Süphesiz Rabbin, iste O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

69. (Resûlüm!) Onlara Ibrahim'in haberini de naklet.

70. Hani o, babasina ve kavmine: Neye tapiyorsunuz? demisti.

71. "Putlara tapiyoruz ve onlara tapmaya devam edecegiz" diye cevap verdiler.

72. Ibrahim: Peki, dedi, yalvardiginizda onlar sizi isitiyorlar mi?

73. Yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mi?

74. Söyle cevap verdiler: Hayir, ama biz babalarimizi böyle yapar bulduk.

75. Ibrahim dedi ki: Iyi ama, neye taptiginizi (biraz olsun) düsündünüz mü?

76. ''Ister siz , ister eski atalariniz''

77. Iyi bilin ki onlar benim düsmanimdir; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur);

78. Beni yaratan ve bana dogru yolu gösteren O'dur.

79. Beni yediren, içiren O'dur.

80. Hastalandigim zaman bana sifa veren O'dur.

81. Benim canimi alacak, sonra beni diriltecek O'dur.

82. Ve hesap günü hatalarimi bagislayacagini umdugum O'dur.

83. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasina kat.

84. Bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anilmak nasip eyle!

85. Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kil.

86. Babami da bagisla (ona tevbe ve iman nasip et). Çünkü o sapiklardandir.

87. (Insanlarin) dirilecekleri gün, beni mahcup etme.

88. O gün, ne mal fayda verir ne de evlât.

89. Ancak Allah'a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur).

90. (O gün) cennet, takvâ sahiplerine yaklastirilir.

91. Cehennem de azginlara apaçik gösterilir.

92. Onlara: Allah'tan gayri taptiklariniz hani nerede? denilir.

93. Size yardim edebiliyorlar mi veya kendilerine (olsun) yardimlari dokunuyor mu? .

94. Onlar ve azginlar oraya tepetaklak (cehenneme) atilirlar.

95. Iblis bütün ordulari da.

96. Orada birbirleriyle çekiserek söyle derler:

97. Vallahi, biz gerçekten apaçik bir sapiklik içindeymisiz.

98. Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile esit tutuyorduk.

99. Bizi ancak o günahkârlar saptirdi.

100. ''Simdi artik bizim ne sefaatçilerimiz var''.

101. ''Ne de yakin bir dostumuz''.

102. Ah keske bizim için (dünyaya) bir dönüs daha olsa da, müminlerden olsak!

103. Bunda elbet (alinacak) büyük bir ders vardir; ama çoklari iman etmezler.

104. Süphesiz Rabbin, iste O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

105. Nuh kavmi de peygamberleri yalancilikla suçladilar.

106. Kardesleri Nuh onlara söyle demisti: (Allah'a karsi gelmekten) sakinmaz misiniz?

107. Bilin ki ben, size gönderilmis güvenilir bir elçiyim.

108. Artik Allah'a karsi gelmekten sakinin ve bana itaat edin.

109. Buna karsi sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.

110. Onun için, Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

111. Onlar söyle cevap verdiler: Sana düsük seviyeli kimseler tâbi olup dururken, biz sana iman eder miyiz hiç!

112. Nuh dedi ki: Onlarin yaptiklari hakkinda bilgim yoktur.

113. Onlarin hesabi ancak Rabbime aittir. Bir düsünseniz!

114. Ben iman eden kimseleri kovacak degilim.

115. Ben ancak apaçik bir uyariciyim.

116. Dediler ki: Ey Nuh! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, taslanmislardan olacaksin!

117. Nuh: Rabbim! dedi, kavmim beni yalancilikla suçladi.

118. Artik benimle onlarin arasinda sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar.

119. Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde (tasiyarak) kurtardik.

120. Sonra da geri kalanlari suda bogduk.

121. Dogrusu bunda büyük bir ders vardir; ama çoklari iman etmezler.

122. Süphesiz Rabbin, iste O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

123. Âd (kavmi) de peygamberleri yalancilikla suçladi.

124. Kardesleri Hûd onlara söyle demisti: (Allah'a karsi gelmekten) sakinmaz misiniz?

125. Bilin ki, ben size gönderilmis güvenilir bir elçiyim.

126. Artik Allah'a karsi gelmekten sakinin ve bana itaat edin.

127. Buna karsi sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.

128. Siz her yüksek yere bir alâmet dikerek egleniyor musunuz?

129. Temelli kalacaginizi umarak saglam yapilar mi ediniyorsunuz?

130. Yakaladiginiz zaman, zorbalar gibi mi yakaliyorsunuz?

131. Artik Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

132. Bildiginiz seyleri size bol bol veren, Allah'dan korkun.

133. ''O size verdi : davarlar, ogullar".

134. "Bahçeler çesmeler." (Allah'a karsi gelmek) den sakinin.

135. Dogrusu sizin hakkinizda muazzam bir günün azabindan endise ediyorum.

136. (Onlar) söyle dediler: Sen ögüt versen de, vermesen de bizce birdir.

137. Bu, öncekilerin geleneginden baska bir sey degildir.

138. Biz azaba ugratilacak da degiliz.

139. Böylece onu yalancilikla suçladilar; biz de kendilerini helâk ettik. Dogrusu bunda büyük bir ibret vardir; ama çoklari iman etmezler.

140. Süphesiz Rabbin, iste O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

141. Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancilikla suçladi.

142. Kardesleri Sâlih onlara söyle demisti: (Allah'a karsi gelmekten) sakinmaz misiniz?

143. Bilin ki, ben size gönderilmis güvenilir bir elçiyim.

144. Artik Allah'a karsi gelmekten sakinin ve bana itaat edin.

145. Buna karsi sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.

146. Siz burada, güven içinde birakilacak misiniz (sanirsiniz)?

147. "Böyle bahçelerde, çesme baslarinda ?"

148. "Ekinlerin, salkimlari sarkmis hurmaliklarin arasinda?"

149. (Böyle sanip) daglardan ustaca evler yontuyorsunuz (oyup yapiyorsunuz).

150. Artik Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

151. "O asirilarin emrine uymayin."

152. "Yeryüzünde bozgunculuk yapip dirlik düzenlik vermeyenler(in sözüyle hareket etmeyin).

153. Dediler ki: Sen, olsa olsa iyice büyülenmis birisin!

154. Sen de ancak bizim gibi bir insansin. Eger dogru söyleyenlerden isen, haydi bize bir mucize getir.

155. Salih: Iste (mucize) bu disi devedir; onun bir su içme hakki vardir, belli bir günün içme hakki da sizindir, dedi.

156. Ona bir kötülükle ilismeyin, yoksa sizi muazzam bir günün azabi yakalayiverir.

157. Buna ragmen onlar deveyi kestiler; ama pisman da oldular.

158. Bunun üzerine onlari azap yakaladi. Dogrusu bunda, büyük bir ders vardir; ama çoklari iman etmezler.

159. Süphesiz Rabbin, iste O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

160. Lût kavmi de peygamberleri yalancilikla suçladi.

161. Kardesleri Lût onlara söyle demisti: (Allah'a karsi gelmekten) sakinmaz misiniz?

162. Bilin ki, ben size gönderilmis güvenilir bir elçiyim.

163. Artik Allah'a karsi gelmekten sakinin ve bana itaat edin.

164. Buna karsi sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.

165. Rabbinizin sizler için yarattigi eslerinizi birakip da, insanlar içinden erkeklere mi yaklasiyorsunuz? Dogrusu siz siniri asmis (sapik) bir kavimsiniz!

166. Rabbinizin sizler için yarattigi eslerinizi birakip da, insanlar içinden erkeklere mi yaklasiyorsunuz? Dogrusu siz siniri asmis (sapik) bir kavimsiniz!

167. Onlar söyle dediler: Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmislerden olacaksin!

168. Lût: Dogrusu, dedi, ben sizin bu isinizden tiksinmekteyim!

169. Rabbim! Beni ve ailemi, onlarin yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar.

170. Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardik.

171. Ancak bir kocakari müstesna. O, geride kalanlardan (oldu).

172. Sonra digerlerini helâk ettik.

173. Üzerlerine öyle bir yagmur yagdirdik ki... Uyarilanlarin (fakat yola gelmeyenlerin) yagmuru ne de kötü!

174. Elbet bunda büyük bir ibret vardir; fakat çoklari iman etmezler.

175. Süphesiz Rabbin, iste O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

176. Eyke halki da peygamberleri yalancilikla suçladi.

177. Suayb onlara söyle demisti: (Allah'a karsi gelmekten) sakinmaz misiniz?

178. Bilin ki, ben size gönderilmis güvenilir bir elçiyim.

179. Artik Allah'a karsi gelmekten sakinin ve bana itaat edin.

180. Buna karsi sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir.

181. Ölçüyü tastamam yapin, (insanlarin hakkini) eksik verenlerden olmayin.

182. Dogru terazi ile tartin.

183. Insanlarin hakki olan seyleri kismayin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karisiklik çikarmayin.

184. Sizi ve önceki nesilleri yaratan (Allah) dan korkun.

185. Onlar söyle dediler: Sen, olsa olsa iyice büyülenmis birisin!

186. Sen de, ancak bizim gibi bir besersin. Bilki, biz seni ancak yalancilardan biri sayiyoruz.

187. Sayet dogru sözlülerden isen, üstümüze gökten azap yagdir.

188. Suayb: Rabbim yaptiklarinizi en iyi bilendir, dedi.

189. Velhasil onu yalanci saydilar da, kendilerini o gölge gününün azabi yakalayiverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabi idi!

190. Dogrusu bunda büyük bir ders vardir; ama çoklari iman etmezler.

191. Süphesiz Rabbin, iste O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

192. Muhakkak ki o (Kur'an) âlemlerin Rabbinin indirmesidir.

193. (Resûlüm!) Onu Rûhu'l-emîn (Cebrail) indirdi.

194.Senin kalbine; uyaricilardan olman için,

195. Apaçik Arapça bir dille.

196. O, süphesiz daha öncekilerin kitaplarinda da vardir.

197. Benî Israil bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil degil midir?

198. Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de,

199. Bunu onlara o okusaydi, yine ona iman etmezlerdi.

200. Onu günahkârlarin kalplerine böyle soktuk.

201. Onun için, acikli azabi görünceye kadar ona iman etmezler.

202. Iste bu (azap) onlara, kendileri farkinda olmadan, ansizin geliverecektir.

203. O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.

204. (Durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabimizi mi çarçabuk istiyorlardi?

205. Ne dersin! Eger biz onlari yillarca yasatsak.

206.Sonra tehdit edilmekte olduklari (azap) baslarina gelse!

207. Faydalandirildiklari nimetler onlara hiç yarar saglamayacaktir.

208. Bununla birlikte hangi memleketi, helak ettikse muhakkak onu uyarici (peygamberleri) olmustur.

209. (Onlar)ihtar edilmistir ve biz zülmetmis degilizdir.

210. O'nu (Kur'an'i) seytanlar indirmedi.

211. Bu onlara düsmez; zaten güçleri de yetmez.

212. Süphesiz onlar, vahyi isitmekten uzak tutulmuslardir.

213. O halde sakin Allah ile beraber baska tanriya kulluk edip yalvarma, sonra azap edilenlerden olursun!

214. (Önce) en yakin akrabani uyar.

215. Sana uyan müminlere (merhamet) kanadini indir.

216. Sayet sana karsi gelirlerse de ki: Ben sizin yaptiklarinizdan muhakkak ki uzagim.

217. Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.

218. O ki, (gece namaza) kalktigin zaman seni görüyor.

219. Secde edenler arasinda dolasmani da (görüyor).

220. Çünkü her seyi isiten, her seyi bilen O'dur.

221. Seytanlarin ise kime inecegini size haber vereyim mi?

222. Onlar, günaha, iftiraya düskün olan herkesin üstüne inerler.

223. Bunlar, (seytanlara) kulak verirler ve onlarin çogu yalancidirlar.

224. Sairler(e gelince), onlara da sapiklar uyarlar.

225. Baksana onlar her vâdide saskin saskin dolasirlar.

226. Ve onlar yapamayacaklari seyleri söylerler.

227. Ancak iman edip iyi isler yapanlar, Allah'i çok çok ananlar ve haksizliga ugratildiklarinda kendilerini savunanlar baskadir. Haksizlik edenler, hangi dönüse (hangi akibete) döndürüleceklerini yakinda bileceklerdir.
 
27-en-NEML
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Tâ. Sîn. Bunlar Kur'an'in, (gerçekleri) açiklayan Kitab'in âyetleridir.

2.Iman eden müminler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.

3. Onlar ki, namazi kilarlar, zekâti verirler ve ahirete de kesin olarak inanirlar.

4. Süphesiz biz, ahirete inanmayanlarin islerini kendilerine süslü gösterdik; o yüzden bocalar dururlar.

5. Iste bunlar, azabi en agir olanlardir; ahirette en çok ziyana ugrayacaklar da onlardir.

6. (Resûlüm!) Süphesiz ki bu Kur'an, hikmet sahibi ve her seyi bilen Allah tarafindan sana verilmektedir.

7. Hani Musa, ailesine söyle demisti: Gerçekten ben bir ates gördüm. (Gidip) size oradan bir haber getirecegim, yahut bir ates parçasi getirecegim, umarim ki isinirsiniz!

8. Oraya geldiginde söyle seslenildi: Atesin bulundugu yerdeki ve çevresindekiler mübarek kilinmistir! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden münezzehtir!

9. Ey Musa! Iyi bil ki, ben, mutlak galip ve hikmet sahibi olan Allah'im!

10. Asâni at! Musa (asâyi atip) onu yilan gibi deprenir görünce dönüp arkasina bakmadan kaçti. (Kendisine dedik ki): Ey Musa! Korkma; çünkü benim huzurumda peygamberler korkmaz.

11. Ancak, kim haksizlik eder, sonra, isledigi kötülük yerine iyilik yaparsa, bilsin ki ben (ona karsi da) çok bagislayiciyim, çok merhamet sahibiyim.

12. Elini koynuna sok da kusursuz bembeyaz çiksin. Dokuz mucize ile Firavun ve kavmine (git). Çünkü onlar artik yoldan çikmis bir kavim olmuslardir.

13. Mucizelerimiz onlarin gözleri önüne serilince: "Bu, apaçik bir büyüdür" dediler.

14. Kendileri de bunlara yakînen inandiklari halde, zulüm ve kibirlerinden ötürü onlari inkâr ettiler. Bozguncularin sonunun nice olduguna bir bak!

15. Andolsun ki biz, Davud'a ve Süleyman'a ilim verdik. Onlar: Bizi, mümin kullarinin birçogundan üstün kilan Allah'a hamd olsun, dediler.

16. Süleyman Davud'a vâris oldu ve dedi ki: Ey insanlar! Bize kus dili ögretildi ve bize her seyden (nasip) verildi. Dogrusu bu apaçik bir lütuftur.

17. Süleyman'in, cinlerden, insanlardan ve kuslardan mütesekkil ordulari toplandi; hepsi birarada (onun tarafindan) düzenli olarak sevkediliyordu.

18. Nihayet Karinca vâdisine geldikleri zaman, bir karinca: Ey karincalar! Yuvalariniza girin; Süleyman ve ordusu farkina varmadan sizi ezmesin! dedi.

19. (Süleyman) onun sözünden dolayi gülümsedi ve dedi ki: Ey Rabbim! Beni, gerek bana gerekse ana-babama verdigin nimete sükretmeye ve hosnut olacagin iyi isler yapmaya muvaffak kil. Rahmetinle, beni iyi kullarin arasina kat.

20. (Süleyman) kuslari gözden geçirdi ve söyle dedi: Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayiplara mi karisti?

21. Ya bana (mazeretini gösteren) apaçik bir delil getirecek ya da onun canini iyice yakacagim yahut onu bogazlayacagim!

22. Çok geçmeden (Hüdhüd) gelip: Ben, dedi, senin bilmedigin bir seyi ögrendim. Sebe'den sana çok dogru (ve önemli) bir haber getirdim.

23. Gerçekten, onlara (Sebe'lilere) hükümdarlik eden, kendisine her sey verilmis ve büyük bir tahti olan bir kadinla karsilastim.

24. Onun ve kavminin, Allah'i birakip günese secde ettiklerini gördüm. Seytan, kendilerine yaptiklarini süslü göstermis de onlari dogru yoldan alikoymus. Bunun için dogru yolu bulamiyorlar.

25. (Seytan böyle yapmis ki) göklerde ve yerde gizleneni açiga çikaran, gizlediginizi ve açikladiginizi bilen Allah'a secde etmesinler.

26. (Halbuki) büyük Ars'in sahibi olan Allah'tan baska tanri yoktur.

27. (Süleyman Hüdhüd'e) dedi ki: Dogru mu söyledin, yoksa yalancilardan misin, bakacagiz.

28. Su mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de, ne sonuca varacaklarina bak.

29. (Süleyman'in mektubunu alan Sebe'melikesi,) "Beyler, ulular! Bana çok önemli bir mektup birakildi" dedi.

30. "Mektup Süleyman'dandir, rahmân ve rahîm olan Allah'in adiyla (baslamakta) dir."

31. "Bana bas kaldirmayin, teslimiyet gösterip bana gelin, diye (yazmaktadir)".

32. (Sonra Melike) dedi ki: Beyler, ulular! Bu isimde bana bir fikir verin. (Bilirsiniz) siz yanimda olmadan (size danismadan) hiçbir isi kestirip atmam.

33. Onlar, su cevabi verdiler: Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savas erbabiyiz; buyruk ise senindir; artik ne buyuracagini sen düsün.

34. Melike: Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi, orayi perisan ederler ve halkinin ulularini alçaltirlar. (Herhalde) onlar da böyle yapacaklardir, dedi.

35. Ben (simdi) onlara bir hediye göndereyim de, bakayim elçiler ne (gibi bir sonuç) ile dönecekler.

36. (Elçiler, hediyelerle) Süleyman'a gelince söyle dedi: Siz bana mal ile yardim mi ediyorsunuz? Allah'in bana verdigi, size verdiginden daha iyidir. Hediyenizle (ben degil) siz sevinirsiniz.

37. (Ey elçi!) Onlara dön; iyi bilsinler ki, kendilerine asla karsi koyamiyacaklari ordularla gelir, onlari muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çikaririz!

38. (Sonra Süleyman müsavirlerine) dedi ki: Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o melikenin tahtini bana getirebilir?

39. Cinlerden bir ifrit: Sen makamindan kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu ise gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz, dedi.

40. Kitaptan (Allah tarafindan verilmis) bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açip kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtini) yanibasina yerlesmis olarak görünce: Bu, dedi, sükür mü edecegim, yoksa nankörlük mü edecegim diye beni sinamak üzere Rabbimin (gösterdigi) lütfundandir. Sükreden ancak kendisi için sükretmis olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir seye ihtiyaci yoktur, çok kerem sahibidir.

41. (Süleyman devamla) dedi ki: Onun tahtini bilemeyecegi bir hale getirin; bakalim taniyacak mi, yoksa taniyamayanlar arasinda mi olacak.

42. Melike gelince: Senin tahtin da böyle mi? dendi. O söyle cevap verdi: Tipki o! (Süleyman söyle dedi): Bize daha önce (Allah'tan) bilgi verilmis ve biz müslüman olmustuk.

43. Onu, Allah'tan baska taptigi seyler (o zamana kadar tevhid dinine girmekten) alikoymustu. Çünkü kendisi inkârci bir kavimdendi.

44. Ona: Köske gir! dendi. Melike onu görünce derin bir su sandi ve etegini yukari çekti. Süleyman: Bu, billûrdan yapilmis, seffaf bir zemindir, dedi. Melike de di ki: Rabbim! Ben gerçekten kendime yazik etmisim. Süleymanla beraber âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum.

45. Andolsun ki, "Allah'a kulluk edin!" (demesi için) Semûd kavmine kardesleri Sâlih'i gönderdik. Hemen birbiriyle çekisen iki zümre oluverdiler.

46. Sâlih dedi ki: Ey kavmim! Iyilik dururken niçin kötülüge kosuyorsunuz? Allah'tan magfiret dileseniz olmaz mi? Belki size merhamet edilir.

47. Söyle dediler: Senin ve beraberindekilerin yüzünden ugursuzluga ugradik. Sâlih: Size çöken ugursuzluk (sebebi), Allah katinda (yazili) dir. Hayir, siz imtihana çekilen bir kavimsiniz, dedi.

48. O sehirde dokuz kisi (elebasi) vardi ki, bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapiyorlar, iyilik tarafina hiç yanasmiyorlardi.

49. Allah'a and içerek birbirlerine söyle dediler: Gece ona ve ailesine baskin yapalim (hepsini öldürelim); sonra da velisine: "Biz (Sâlih) ailesinin yok edilisi sirasinda orada degildik, inanin ki dogru söylüyoruz" diyelim.

50. Onlar böyle bir tuzak kurdular. Biz de kendileri farkinda olmadan, onlarin planlarini altüst ettik.

51. Bak iste, tuzaklarinin âkibeti nice oldu: Onlari da; (kendilerine uyan) kavimlerini de (nasil) toptan helâk ettik!

52. Iste haksizliklari yüzünden çökmüs evleri! Anlayan bir kavim için elbette bunda bir ibret vardir.

53. Iman edip Allah'a karsi gelmekten sakinanlari ise kurtardik.

54. Lût'u da (peygamber olarak kavmine gönderdik.) Kavmine söyle demisti: Göz göre göre hâla o hayâsizligi yapacak misiniz?

55. (Bu ilâhî ikazdan sonra hâla) siz, ille de kadinlari birakip sehvetle erkeklere yaklasacak misiniz? Dogrusu siz, beyinsizlikte devam edegelen bir kavimsiniz!

56. Kavminin cevabi sadece: "Lût ailesini memleketinizden çikarin; çünkü onlar (bizim yaptiklarimizdan) uzak kalmak isteyen insanlarmis!" demelerinden ibaret oldu.

57. Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardik. Yalniz karisi müstesna; onun geride (azaba ugrayanlarin içinde) kalmasini takdir ettik.

58. Onlarin üzerlerine müthis bir yagmur indirdik. Bu sebeple, uyarilan (fakat aldirmayan) larin yagmuru ne kötü olmustur!

59. (Resûlüm!) De ki: Hamd olsun Allah'a, selam olsun seçkin kildigi kullarina. Allah mi daha hayirli, yoksa O'na kostuklari ortaklar mi?

60. (Onlar mi hayirli) yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indiren mi? O suyla, bir agacini bile bitirmeye gücünüzün yetmedigi güzel güzel bahçeler bitirdik. Allah'tan baska bir tanri mi var! Dogrusu onlar sapiklikta devam eden bir güruhtur.

61. (Onlar mi hayirli) yoksa yeryüzünü oturmaya elverisli kilan, aralarindan (yer altindan ve üstünden) nehirler akitan, arz için sabit daglar yaratan, iki deniz arasina engel koyan mi? Allah'tan baska bir tanri mi var! Dogrusu onlarin çogu (hakikatleri) bilmiyorlar.

62. (Onlar mi hayirli) yoksa darda kalana kendine yalvardigi zaman karsilik veren ve (basindaki) sikintiyi gideren, sizi yeryüzünün hakimleri kilan mi? Allah'tan baska bir tanri mi var! Ne kadar da kit düsünüyorsunuz!

63. (Onlar mi hayirli) yoksa karanin ve denizin karanliklari içinde size yolu bulduran, rahmetinin (yagmurun) önünde rüzgârlari müjdeci olarak gönderen mi? Allah'tan baska bir tanri mi var! Allah, onlarin kostuklari ortaklardan çok yücedir, münezzehtir.

64. (Onlar mi hayirli) yoksa ilk bastan yaratan, sonra yaratmayi tekrar eden ve sizi hem gökten hem yerden riziklandiran mi? Allah'tan baska bir tanri mi var! De ki: Eger dogru söylüyorsaniz siz kesin delilinizi getirin!

65. De ki: Göklerde ve yerde, Allah'tan baska kimse gaybi bilmez. Ve onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.

66. Hayir; onlarin ahiret hakkindaki bilgileri yetersiz kalmistir. Dahasi, bu hususta süphe içindedirler. Bunun da ötesinde, onlar ahiretten yana kördürler.

67. Inkârcilar dediler ki: Sahi, biz ve atalarimiz, toprak olduktan sonra, gerçekten (diriltilip) çikarilacak miyiz?

68. Andolsun ki, bu tehdit bize yapildigi gibi, daha önce atalarimiza da yapilmistir. Bu, öncekilerin masallarindan baska bir sey degildir.

69. De ki: Yeryüzünde gezin de, günahkârlarin âkibeti nice oldu, görün!

70. (Resûlüm!) Onlarin yüzünden tasalanma, kurmakta olduklari tuzaklardan ötürü sikinti duyma.

71. Onlar: Eger dogru sözlü iseniz (söyleyin bakalim) bu tehdit ne zaman gerçeklesecek? derler.

72. De ki: Çabucak gelmesini istediginiz seyin (azabin) bir kismi herhalde yakinda basiniza gelecektir.

73. Süphesiz Rabbin, insanlara karsi lütuf sahibidir; fakat insanlarin çogu sükretmezler.

74. Rabbin elbette onlarin kalplerinin gizlediklerini de, açiga vurduklarini da bilir.

75. Gökte ve yerde göze görünmeyen hiçbir sey yoktur ki, apaçik bir kitapta (levhi mahfuzda) bulunmasin.

76. Dogrusu bu Kur'an, Israilogullarina, hakkinda ihtilâf edegeldikleri seylerin pek çogunu anlatmaktadir.

77. Ve o, müminler için gerçekten bir hidayet rehberi ve rahmettir.

78. Rabbin süphesiz, onlar arasinda hükmünü verecektir. O, mutlak galiptir, her seyi bilendir.

79. O halde sen Allah'a güvenip dayan. Çünkü sen apaçik hakikat üzeresin.

80. Bil ki sen ölülere isittiremezsin, arkalarini dönüp giderlerken sagirlara da dâveti duyuramazsin.

81. Sen körleri sapikliklarindan çevirip dogru yola getiremezsin. Ancak âyetlerimize inanip da teslim olanlara duyurabilirsin.

82. O söz baslarina geldigi (kiyamet yaklastigi) zaman, onlara yerden bir dâbbe (mahlûk) çikaririz da, bu onlara insanlarin âyetlerimize kesin bir iman getirmemis olduklarini söyler.

83. O gün, her ümmet içinden âyetlerimizi yalan sayanlardan bir cemaat toplariz da onlar toplu olarak (hesap yerine) sevkedilirler.

84. Nihayet, (hesap yerine) geldikleri zaman Allah buyurur: Siz benim âyetlerimi, ne oldugunu kavramadan yalan saydiniz öyle mi? Degilse yaptiginiz neydi?

85. Yaptiklari haksizliktan ötürü, (azaba ugrayacaklarini bildiren) o söz gerçeklesmistir; artik onlar konusamazlar.

86. Dinlensinler diye geceyi (karanlik) ve (çalissinlar diye) gündüzü aydinlik kildigimizi görmediler mi? Iman eden bir kavim için elbette bunda birçok ibretler vardir.

87. Sûr'a üfürüldügü gün, -Allah'in diledikleri müstesna-, göklerde ve yerde bulunanlar hep dehsete kapilir. Hepsi boyunlari bükük olarak O'na gelirler.

88. Sen daglari görürsün de, onlari yerinde durur sanirsin. Oysa onlar bulutlarin yürümesi gibi yürümektedirler. (Bu,) her seyi sapasaglam yapan Allah'in sanatidir. Süphesiz ki O, yaptiklarinizdan tamamiyla haberdardir.

89. Kim iyilikle (ilâhî huzura) gelirse, ona daha iyisi verilir. Ve onlar o gün korkudan emin kalirlar.

90. (Rablerinin huzuruna) kötülükle gelen kimseler ise yüzükoyun cehenneme atilirlar. (Onlara) "Ancak yaptiklarinizin karsiligini görmektesiniz!" (denir).

91. (De ki) Ben ancak, bu sehrin (Mekke'nin) Rabbine -ki O burayi dokunulmaz kilmistir- kulluk etmekle emrolundum. Her sey de zaten O'na aittir. Bana müslümanlardan olmam " emredildi.

92. "Ve Kur'an'i okumam (emredildi). Artik kim dogru yola gelirse, yalniz kendisi için gelmis olur; kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyaricilardanim.

93. Ve söyle de: Hamd Allah'a mahsustur. O, âyetlerini size gösterecek, siz de onlari görüp taniyacaksiniz (ama artik faydasi olmayacaktir). Rabbin, yaptiklarinizdan habersiz degildir.
 
28-el-KASAS
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Tâ. Sîn. Mîm.

2. Bunlar, apaçik Kitab'in âyetleridir.

3. Iman eden bir kavim için (faydali olmak üzere) Musa ile Firavun'un haberlerinden bir kismini sana gerçek sekliyle nakledecegiz.

4. Firavun, (Misir) topraginda gerçekten azmis, halkini çesitli zümrelere bölmüstü. Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor, bunlarin ogullarini bogazliyor, kizlarini ise sag birakiyordu. Çünkü o bozgunculardandi.

5. Biz ise, o yerde güçsüz düsürülenlere lütufta bulunmak, onlari önderler yapmak ve onlari (mukaddes topraklara) vâris kilmak istiyorduk.

6. Ve o yerde onlari hakim kilmak; Firavun ile Hâmân'a ve ordularina, onlardan (Israilogullarindan gelecek diye) korktuklari seyi göstermek (istiyorduk).

7. Musa'nin anasina: Onu emzir, kendisine zarar geleceginden endiselendiginde onu denize (Nil nehrine) birakiver, hiç korkup kaygilanma, çünkü biz onu sana geri verecegiz ve onu peygamberlerden biri yapacagiz, diye bildirdik.

8. Nihayet Firavun ailesi onu yitik çocuk olarak (nehirden) aldi. O, sonunda kendileri için bir düsman ve bir tasa olacakti. Süphesiz Firavun ile Hâmân ve askerleri yanlis yolda idiler.

9. Firavun'un karisi (sepetin içinden erkek çocuk çikinca kocasina) Benim ve senin için göz aydinligidir! Onu öldürmeyin, belki bize faydasi dokunur, ya da onu evlât ediniriz, dedi. Halbuki onlar (isin sonunu) sezemiyorlardi.

10. Musa'nin anasinin yüreginde yalnizca çocugunun tasasi kaldi. Eger biz, (vâdimize) inananlardan olmasi için onun kalbini pekistirmemis olsaydik, neredeyse isi meydana çikaracakti.

11. Annesi Musa'nin ablasina: Onun izini takip et, dedi. O da, onlar farkina varmadan uzaktan kardesini gözetledi.

12. Biz daha önceden (annesine geri verilinceye kadar) onun süt analarini kabulüne (emmesine) müsaade etmedik. Bunun üzerine ablasi: Size, onun bakimini naminiza üstlenecek, hem de ona iyi davranacak bir aile göstereyim mi? dedi.

13. Böylelikle biz onu, anasina, gözü aydin olsun, gam çekmesin ve Allah'in vâdinin gerçek oldugunu bilsin diye geri verdik. Fakat yine de pek çogu (bunu) bilmezler.

14. Musa yigitlik çagina erip olgunlasinca, biz ona hikmet ve ilim verdik. Iste güzel davrananlari biz böylece mükâfatlandiririz.

15. Musa, ahalisinin habersiz oldugu bir sirada sehre girdi. Orada, biri kendi tarafindan, digeri düsman tarafindan olan iki adami birbiriyle dögüsür buldu. Kendi tarafindan olani, düsmana karsi ondan yardim diledi. Musa da ötekine bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu. (Bunun üzerine) Bu seytan isidir. O, gerçekten saptirici, apaçik bir düsman, dedi.

16. Musa: Rabbim! Dogrusu kendime zulmettim (basima is açtim). Beni bagisla dedi, Allah da onu bagisladi. Çünkü, çok bagislayici, çok esirgeyici olan ancak O'dur.

17. Musa: Rabbim! Bana lütfettigin nimetlere andolsun ki, artik suçlulara (ve suça itenlere) asla arka çikmayacagim, dedi.

18. Sehirde korku içinde, (etrafi) gözetleyerek sabahladi. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardim isteyen kimse, feryat ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona (yardim isteyene) dedi ki: Dogrusu sen, besbelli bir azginsin!

19. Musa, ikisinin de düsmani olan adami yakalamak isteyince, o adam dedi ki: Ey Musa! Dün bir cana kiydigin gibi, bana da mi kiymak istiyorsun? Demek, düzelticilerden olmak istemiyor da, bu yerde ille yaman bir zorba olmayi arzuluyorsun sen!

20. Sehrin öbür ucundan bir adam kosarak geldi: Ey Musa! Ileri gelenler seni öldürmek için hakkinda müzakere ediyorlar. Derhal (buradan) çik! Inan ki ben senin iyiligini isteyenlerdenim, dedi.

21. Musa korka korka, (etrafi) gözetleyerek oradan çikti. "Rabbim! Beni zalimler güruhundan kurtar" dedi.

22. Medyen'e dogru yöneldiginde: Umarim, Rabbim beni dogru yola iletir, dedi.

23. Musa, Medyen suyuna varinca, orada (hayvanlarini) sulayan bir çok insan buldu. Onlarin gerisinde de, (hayvanlarini) engelleyen iki kadin gördü. Onlara: Derdiniz nedir? dedi. Söyle cevap verdiler: Çobanlar sulayip çekilmeden biz (onlarin içine sokulup hayvanlarimizi) sulamayiz; babamiz da çok yaslidir.

24. Bunun üzerine Musa, onlarin yerine (davarlarini) sulayiverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: Rabbim! Dogrusu bana indirecegin her hayra (lütfuna) muhtacim, dedi.

25. Derken, o iki kadindan biri utana utana yürüyerek ona geldi: Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanlari) sulamanin karsiligini ödemek için seni çagiriyor. Musa, ona (Hz. Suayb'a) gelip basindan geçeni anlatinca o: Korkma, o zalim kavimden kurtuldun, dedi.

26. (Suayb'in) iki kizindan biri: Babacigim! Onu ücretle (çoban) tut. Çünkü ücretle istihdam edecegin en iyi kimse, güçlü ve güvenilir olandir, dedi.

27. (Suayb) dedi ki: Bana sekiz yil çalismana karsilik su iki kizimdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eger on yila tamamlarsan artik o kendinden; yoksa sana agirlik vermek istemem. Insallah beni iyi kimselerden (isverenlerden) bulacaksin.

28. Musa söyle cevap verdi: Bu seninle benim aramdadir. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayim, demek ki bana karsi husumet yok. Söylediklerimize Allah vekîldir.

29. Sonunda Musa süreyi doldurup ailesiyle yola çikinca, Tûr tarafindan bir ates gördü. Ailesine: Siz (burada) bekleyin; ben bir ates gördüm, belki oradan size bir haber yahut isinmaniz için bir ates parçasi getiririm, dedi.

30. Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sag kiyisindan, (oradaki) agaç tarafindan kendisine söyle seslenildi: Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'im.

31. Ve "Asâni at!" (denildi). Musa (attigi) asâyi yilan gibi deprenir görünce, dönüp arkasina bakmadan kaçti. "Ey Musa! Beri gel, korkma. Çünkü sen emniyette olanlardansin" (buyuruldu).

32. "Elini koynuna sok; kusursuz, bembeyaz çikacaktir. Korkudan (açilan) kollarini kendine çek. Iste bu ikisi Firavun ve onun adamlarina karsi Rabbin tarafindan iki kesin delildir. Çünkü onlar, yoldan çikan bir kavim olmuslardir" (diye seslenildi).

33. Musa dedi ki: Rabbim! Ben onlardan birini öldürmüstüm, beni öldürmelerinden korkuyorum.

34. Kardesim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni dogrulayan bir yardimci olarak benimle birlikte gönder. Zira bana yalancilik ithaminda bulunmalarindan endise ediyorum.

35. Allah buyurdu: Seni kardesinle destekleyecegiz ve size öyle bir kudret verecegiz ki, âyetlerimiz (mucize yardimlarimiz) sayesinde onlar size erisemiyecekler. Siz ve size tâbi olanlar üstün geleceksiniz.

36. Musa onlara apaçik âyetlerimizi getirince: Bu, olsa olsa uydurulmus bir sihirdir. Biz önceki atalarimizdan böylesini isitmemistik, dediler.

37. Musa söyle dedi: Rabbim, kendi katindan kimin hidayet (hakka rehberlik) getirdigini ve hayirli âkibetin kime nasip olacagini en iyi bilendir. Muhakkak ki, zalimler iflâh olmazlar.

38. Firavun: Ey ileri gelenler! Sizin için benden baska bir ilâh tanimiyorum. Ey Hâmân! Haydi benim için çamur üzerine ates yak (ve tugla imal et), bana bir kule yap ki Musa'nin tanrisina çikayim; ama saniyorum, o mutlaka yalan söyleyenlerdendir, dedi.

39. O ve askerleri, yeryüzünde haksiz yere büyüklük tasladilar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandilar.

40. Biz de onu ve askerlerini yakalayip denize ativerdik. Bak iste, zalimlerin sonu nice oldu!

41. Onlari, (insanlari) atese çagiran öncüler kildik. Kiyamet günü onlar yardim görmeyeceklerdir.

42. Bu dünyada arkalarina lânet taktik. Onlar, kiyamet gününde de kötülenmisler arasindadir.

43. Andolsun biz, ilk nesilleri yok ettikten sonra Musa'ya, -düsünüp ögüt alsinlar diye- insanlar için apaçik deliller, hidayet rehberi ve rahmet olarak o Kitab'i (Tevrat'i) vermisizdir.

44. (Resûlüm!) Musa'ya emrimizi vahyettigimiz sirada, sen bati yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseyi) görenlerden de degildin.

45. Bilakis biz nice nesiller var ettik de, onlarin üzerinden uzun zamanlar geçti. Sen, âyetlerimizi kendilerinden okuyarak ögrenmek üzere Medyen halki arasinda oturmus da degilsin; aksine (onlari sana) gönderen biziz.

46. (Musa'ya) seslendigimiz zaman da, sen Tûr'un yaninda degildin. Bilakis, senden önce kendilerine uyarici (peygamber) gelmeyen bir kavmi uyarman için Rabbinden bir rahmet olarak (orada geçenleri sana bildirdik); ola ki düsünüp ögüt alirlar.

47. Bizzat kendi yaptiklarindan dolayi baslarina bir musibet geldiginde: Rabbimiz! Ne olurdu bize bir peygamber gönderseydin de, âyetlerine uysak ve müminlerden olsaydik! diyecek olmasalardi (seni göndermezdik).

48. Fakat onlara tarafimizdan o hak (Peygamber) gelince: "Musa'ya verilen (mucizeler) gibi ona da verilmeli degil miydi?" dediler. Peki, daha önce Musa'ya verileni de inkâr etmemisler miydi? "Birbirini destekleyen iki sihir!" demisler ve sunu söylemislerdi: Dogrusu biz hiçbirine inanmiyoruz.

49. (Resûlüm!) De ki: Eger dogru sözlüler iseniz, Allah katindan bu ikisinden (bana ve Musa'ya inen kitaplardan) daha dogru bir kitap getirin de ben ona uyayim!

50. Eger sana cevap veremezlerse, bil ki onlar, sirf heveslerine uymaktadirlar. Allah'tan bir yol gösterici olmaksizin kendi hevesine uyandan daha sapik kim olabilir! Elbette Allah zalim kavmi dogru yola iletmez.

51. Andolsun ki biz, düsünüp ögüt alsinlar diye, sözü (vahyi) birbiri ardinca yetistirmisizdir (araliksiz vahiylerimizi göndermisizdir).

52. Ondan (Kur an'dan) önce kendilerine kitap verdiklerimiz, ona da iman ederler.

53. Onlara (Kur'an) okundugu zaman: Ona iman ettik. Çünkü o Rabbimizden gelmis hakikattir. Esasen biz daha önce de müslüman idik, derler.

54. Iste onlara, sabretmelerinden ötürü, mükâfatlari iki defa verilecektir. Bunlar kötülügü iyilikle savarlar, kendilerine verdigimiz riziktan da Allah rizasi için harcarlar.

55. Onlar, bos söz isittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: Bizim islerimiz bize, sizin isleriniz size. Size selam olsun. Biz kendini bilmezleri (arkadas edinmek) istemeyiz, derler.

56. (Resûlüm!) Sen sevdigini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah diledigine hidayet verir ve hidayete girecek olanlari en iyi O bilir.

57. "Biz seninle beraber dogru yola uyarsak, yurdumuzdan atiliriz" dediler. Biz onlari, kendi katimizdan bir rizik olarak her seyin ürünlerinin toplanip getirildigi, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme'ye) yerlestirmedik mi? Fakat onlarin çogu bilmezler.

58. Biz, refahindan simarmis nice memleketi helâk etmisizdir. Iste yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmistir. Onlara biz vâris olmusuzdur.

59. Rabbin, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygamberi memleketlerin ana merkezine göndermedikçe, o memleketleri helâk edici degildir. Zaten biz ancak halki zalim olan memleketleri helâk etmisizdir.

60. Size verilen seyler, dünya hayatinin geçim vasitasi ve süsüdür. Allah katinda olanlar ise, daha hayirli ve daha kalicidir. Hâla buna akliniz ermeyecek mi?

61. Su halde, kendisine güzel bir vaadde bulundugumuz ve ardindan ona kavusan kimse, (sirf) dünya hayatinin geçici menfaat ve zevkini yasattigimiz, sonra kiyamet gününde (azap için) huzurumuza getirilenler arasinda bulunan kimse gibi midir?

62. O gün Allah onlari çagirarak: Benim ortaklarim olduklarini iddia ettikleriniz hani nerede? diyecektir.

63. (O gün) aleyhlerine söz (hüküm) gerçeklesmis olanlar: Rabbimiz! Sunlar azdirdigimiz kimselerdir. Biz nasil azmissak onlari da öylece azdirdik (yoksa onlari zorlayan bir gücümüz yoktu. Onlarin suçlarindan) berî oldugumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslinda bize tapmiyorlardi (kendi arzularina tapiyorlardi), derler.

64. "(Allah'a kostugunuz) ortaklarinizi çagirin!" denir, onlar da çagirirlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karsilarinda) azabi görürler. Ne olurdu (dünyada iken) dogru yola girselerdi!

65. O gün Allah onlari çagirarak: Peygamberlere ne cevap verdiniz? diyecektir.

66. Iste o gün onlara bütün haberler körlesmistir (delilleri tükenmis, söyleyecek sözleri kalmamistir); onlar birbirlerine de soramayacaklardir.

67. Fakat tevbe eden, iman edip iyi isler yapan kimseye gelince, onun kurtulusa erenler arasinda olmasi umulur.

68. Rabbin, diledigini yaratir ve seçer. Onlarin seçim hakki yoktur. Allah, onlarin ortak kostuklarindan münezzehtir ve sâni yücedir.

69. Rabbin, onlarin, sînelerinde gizlediklerini de, açiga vurduklarini da bilir.

70. Iste O, Allah'tir. O'ndan baska tanri yoktur. Önünde de, sonunda da hamd O'nundur, hüküm O'nundur. Ve ancak O'na döndürüleceksiniz.

71. (Resûlüm!) De ki: Düsündünüz mü hiç, eger Allah üzerinizde geceyi ta kiyamet gününe kadar araliksiz devam ettirse, Allah'tan baska size bir isik getirecek tanri kimdir? Hâla isitmeyecek misiniz?

72. De ki: Söyleyin bakalim, eger Allah üzerinizde gündüzü ta kiyamet gününe kadar araliksiz devam ettirse, Allah'tan baska, istirahat edeceginiz geceyi size getirecek tanri kimdir? Hâla görmeyecek misiniz?

73. Rahmetinden ötürü Allah, geceyi ve gündüzü yaratti ki geceleyin dinlenesiniz, (gündüzün) O'nun fazlu kereminden (rizkinizi) arayasiniz ve sükredesiniz.

74. O gün Allah onlari çagirarak: Benim ortaklarim olduklarini iddia ettikleriniz hani nerede? diyecektir.

75. (O gün) her ümmetten bir sahit çikarir, (kâfirlere): Kesin delilinizi getirin! deriz. O zaman bilirler ki hakikat Allah'a aittir ve uydurageldikleri seyler (putlar) da kendilerinden ayrilip kaybolmuslardir.

76. Karun, Musa'nin kavminden idi de, onlara karsi azginlik etmisti. Biz ona öyle hazineler vermistik ki, anahtarlarini güçlükuvvetli bir topluluk zor tasirdi. Kavmi ona söyle demisti: Simarma! Bil ki Allah simariklari sevmez.

77. Allah'in sana verdiginden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettigi gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculugu arzulama. Süphesiz ki Allah, bozgunculari sevmez.

78. Karun ise: O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi, demisti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftari olan kimseleri helâk etmisti. Günahkârlardan günahlari sorulmaz (Allah onlarin hepsini bilir).

79. Derken, Karun, ihtisami içinde kavminin karsisina çikti. Dünya hayatini arzulayanlar: Keske Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydi; dogrusu o çok sansli! dediler.

80. Kendilerine ilim verilmis olanlar ise söyle dediler: Yaziklar olsun size! Iman edip iyi isler yapanlara göre Allah'in mükâfati daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavusabilir.

81. Nihayet biz, onu da, sarayini da yerin dibine geçirdik. Artik Allah'a karsi kendisine yardim edecek avanesi olmadigi gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de degildi.

82. Daha dün onun yerinde olmayi isteyenler: Demek ki, Allah rizki, kullarindan diledigine bol veriyor, diledigine de az. Sayet Allah bize lütufta bulunmus olmasaydi, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkârcilar iflâh olmazmis! demeye basladilar.

83. Iste ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculugu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) âkibet, takvâ sahiplerinindir.

84. Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayirli karsilik vardir. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri isleyenler, ancak yaptiklari kadar ceza görürler.

85. (Resûlüm!) Kur'an'i (okumayi, teblig etmeyi ve ona uymayi) sana farz kilan Allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir. De ki: Rabbim, kimin hidayeti getirdigini ve kimin apaçik bir sapiklik içinde oldugunu en iyi bilendir.

86. Sen, bu Kitab'in sana vahyolunacagini ummuyordun. (Bu) ancak Rabbinden bir rahmet (olarak gelmis) tir. O halde sakin kâfirlere arka çikma!

87. Allah'in âyetleri sana indirildikten sonra, artik sakin onlar seni bu âyetlerden alikoymasinlar. Rabbine davet et. Asla müsriklerden olma!

88. Allah ile birlikte baska bir tanriya tapip yalvarma! O'ndan baska tanri yoktur. O'nun zâtindan baska her sey yok olacaktir. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz.
 
29-el-ANKEBÛT
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Elif. Lâm. Mîm.

2. Insanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "Iman ettik" demeleriyle birakilivereceklerini mi sandilar?

3. Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmisizdir. Elbette Allah, dogrulari ortaya çikaracak, yalancilari da mutlaka ortaya koyacaktir.

4. Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandilar? Ne kadar kötü (ne yanlis) hüküm veriyorlar!

5. Kim Allah'a kavusmayi umuyorsa, bilsin ki Allah'in tayin ettigi o vakit elbet gelecektir. O, her seyi isiten ve bilendir.

6. Cihad eden, ancak kendisi için cihad etmis olur. Süphesiz Allah, âlemlerden müstagnîdir. (O'nun hiçbir seye ihtiyaci yoktur).

7. Iman edip iyi isler yapanlarin (geçmis) kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptiklarinin daha güzeli ile karsilik veririz.

8. Biz, insana, ana-babasina iyi davranmasini tavsiye etmisizdir. Eger onlar, seni, hakkinda bilgin olmayan bir seyi (körü körüne) bana ortak kosman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüsünüz ancak banadir. O zaman size yapmis olduklarinizi haber verecegim.

9. Iman edip iyi isler yapanlari, muhakkak sâlihler (zümresi) içine katariz.

10. Insanlardan kimi vardir ki: "Allah'a inandik" der; fakat Allah ugrunda eziyete ugratildigi zaman, insanlarin iskencesini Allah'in azabi gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir nusret gelecek olsa, mutlaka, "Dogrusu biz de sizinle beraberdik" derler. Iyi de, Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen degil midir?

11. Allah, elbette (O'na gönülden) iman edenleri de bilir, iki yüzlüleri de bilir (ortaya çikaracaktir).

12. Kâfirler, iman edenlere: Bizim yolumuza uyun, sizin günahlannizi biz yüklenelim, derler. Halbuki onlarin hiçbir günahini yüklenecek degillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler.

13. (Fakat gerçek su ki) elbette kendi yüklerini (veballerini), kendi yükleriyle birlikte nice yükleri tasiyacaklar ve uydurup durduklari seylerden kiyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.

14. Andolsun ki biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik de o bin yildan elli yil eksik bir süre onlarin arasinda kaldi. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayiverdi.

15. Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardik ve bunu âlemlere bir ibret yaptik.

16. Ibrahim'i de gönderdik. O kavmine söyle demisti: Allah'a kulluk edin. O'na karsi gelmekten sakinin. Eger bilmis olsaniz bu sizin için daha hayirlidir.

17. Siz Allah'i birakip birtakim putlara tapiyor, asilsiz sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'i birakip da taptiklariniz, size rizik veremezler. O halde rizki Allah katinda arayin. O'na kulluk edin ve O'na sükredin. Ancak O'na döndürüleceksiniz.

18. Eger (size teblig edileni) yalan sayarsaniz, bilin ki sizden önceki birçok milletler de (kendilerine teblig edileni) yalan saymislardir. Peygamber'e düsen, yalniz açik bir tebligdir.

19. Allah'in, yaratilani ilk bastan nasil yarattigini, (ölümden) sonra bunu(nasil) tekrarladigini görmediler mi? Süphesiz bu, Allah'a göre kolaydir.

20. De ki: Yeryüzünde gezip dolasin da, Allah ilk bastan nasil yaratmis bir bakin. Iste Allah bundan sonra (ayni sekilde) ahiret hayatini da yaratacaktir. Gerçekten Allah her seye kadirdir.

21. O, diledigine azabeder, diledigini esirger. Ancak O'na döndürüleceksiniz.

22. Siz ne yeryüzünde ne de gökte (Allah'i) âciz birakamazsiniz. Allah'tan baska bir dost ve yardimci da bulamazsiniz.

23. Allah'in âyetlerini ve O'na kavusmayi inkâr edenler -iste onlar- benim rahmetimden ümitlerini kesmislerdir ve onlar için acikli bir azap vardir.

24. Kavminin (Ibrahim'e) cevabi ise: "Onu öldürün yahut yakin!" demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu atesten kurtardi. Dogrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardir.

25. (Ibrahim onlara) dedi ki: Siz, sirf aranizdaki dünya hayatina has muhabbet ugruna Allah'i birakip birtakim putlar edindiniz. Sonra kiyamet günü (gelip çattiginda ise) birbirinizi tanimazliktan gelecek ve birbirinize lânet okuyacaksiniz. Varacaginiz yer cehennemdir ve hiç yardimciniz da yoktur.

26. Bunun üzerine Lût ona iman etti ve (Ibrahim): Dogrusu ben Rabbim'e(emrettigi yere) hicret ediyorum. Süphesiz O, mutlak güç ve hikmet sahibidir, dedi.

27. Ona Ishak ve Ya'kub'u bagisladik. Peygamberligi ve kitaplari, onun soyundan gelenlere verdik. Ona dünyada mükâfatini verdik. Süphesiz o, ahirette de sâlihler (zümresin) dendir.

28. Lût'u da (gönderdik). O, kavmine demisti ki: Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadigi bir hayâsizligi yapiyorsunuz!

29. (Bu ilâhî ikazdan sonra hâla) siz, ille de erkeklere yaklasacak, yol kesecek ve toplantilarinizda edepsizlikler yapacak misiniz! Kavminin cevabi ise, söyle demelerinden ibaret oldu: (Yaptiklarimizin kötülügü ve azaba ugrayacagimiz konusunda) dogru söyleyenlerden isen, Allah'in azabini getir bize!

30. (Lût) Su fesatçilar güruhuna karsi bana yardim eyle Rabbim! dedi.

31. Elçilerimiz Ibrahim'e (iki ogul ihsan edecegimize dair) müjdeyi getirdiklerinde söyle dediler: Biz bu memleket halkini helâk edecegiz. Çünkü oranin halki zalim kimselerdir.

32. (Ibrahim) dedi ki: Ama orada Lût var! Söyle cevap verdiler: Biz orada kimlerin bulundugunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracagiz. Yalniz karisi müstesna; o, (azapta) kalacaklar arasindadir.

33. Elçilerimiz Lût'a gelince, Lût onlar hakkinda tasalandi ve (onlari korumak için) ne yapacagini bilemedi. Ona: Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de aileni de kurtaracagiz. Yalniz, (azapta) kalacaklar arasinda bulunan karin müstesna, dediler.

34. "Biz, süphesiz, bu memleket halkinin üzerine, yoldan çikmalarina karsilik gökten (feci) bir azap indirecegiz."

35. Andolsun ki, biz, aklini kullanacak bir kavim için oradan apaçik bir ibret nisânesi birakmisizdir.

36. Medyen'e de kardesleri Suayb'i gönderdik ve Suayb: Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, ahiret gününe umut baglayin, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karisiklik çikarmayin! dedi.

37. Fakat onu yalancilikla itham ettiler. Derken, kendilerini bir sarsinti yakalayiverdi ve yurtlarinda diz üstü çöke kaldilar.

38. Âd ve Semûd'u da (helâk ettik). Sizin için, (onlarin basina nelerin geldigi) oturduklari yerlerden apaçik anlasilmaktadir. Seytan onlara yaptiklari isleri güzel gösterip onlari dogru yoldan çikardi. Oysa bakip görebilecek durumdaydilar.

39. Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'i da (helâk ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçik deliller getirmisti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamislardi. Halbuki (azabimizi asip) geçebilecek degillerdi.

40. Nitekim, onlardan her birini günahi sebebiyle cezalandirdik. Kiminin üzerine taslar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda bogduk. Allah onlara zulmetmiyor, asil onlar kendilerine zulmediyorlardi.

41. Allah'tan baska dostlar edinenlerin durumu, örümcegin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; halbuki yuvalarin en çürügü süphesiz örümcek yuvasidir. Keske bilselerdi!

42. Allah, onlar'in kendisini birakip da hangi seye yalvardiklarini süphesiz bilir. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.

43. Iste biz, bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onlari ancak bilenler düsünüp anlayabilir.

44. Allah, gökleri ve yeri hak olarak (yerli yerince) yaratti. Süphesiz bunda, iman edenler için (Allah'in varlik ve kudretine) bir nisâne bulunmaktadir.

45. (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'i oku ve namazi kil. Muhakkak ki, namaz, hayâsizliktan ve kötülükten alikoyar. Allah'i anmak elbette (ibadetlerin) en büyügüdür. Allah yaptiklarinizi bilir.

46. Içlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim Tanrimiz da sizin Tanriniz da birdir ve biz O'na teslim olmusuzdur.

47. (Resûlüm!) Iste böylece sana (önceki kitaplari tasdik eden) bu Kitab'i indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. Sunlardan (Araplardan) da ona iman eden nice kimseler vardir. Âyetlerimizi, ancak kâfirler (inatlari yüzünden) bile bile inkâr eder.

48. Sen bundan önce ne bir yazi okur, ne de elinle onu yazardin. Öyle olsaydi, bâtila uyanlar kusku duyarlardi.

49. Hayir, o (Kur'an), kendilerine ilim verilenlerin sînelerinde (yer eden) apaçik âyetlerdir. Âyetlerimizi, ancak zalimler bile bile inkâr eder.

50. "Ona Rabbinden (baskaca) mucizeler indirilmeli degil miydi?" derler. De ki: Mucizeler ancak Allah'in katindadir. Ben ise sadece apaçik bir uyariciyim.

51. Kendilerine okunmakta olan Kitab'i sana indirmemiz onlara yetmemis mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardir.

52. De ki: Benimle sizin aranizda sahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Bâtila inanip Allah'i inkâr edenler (var ya), iste ziyana ugrayacaklar onlardir.

53. Senden, azabi çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Eger önceden tayin edilmis bir vade olmasaydi, azap elbette onlara gelip çatmisti. Fakat onlar farkinda degilken, o ansizin kendilerine geliverecektir.

54. (Evet) senden azabi çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Hiç süpheleri olmasin, cehennem kâfirleri çepeçevre kusatacaktir.

55. O günde azap, onlari hem üstlerinden hem ayaklarinin altindan saracak ve Allah (onlara): "Yaptiklarinizi (cezasini) tadin!" diyecektir.

56. Ey iman eden kullarim! Süphesiz, benim arzim genistir. O halde (nerede güven içinde olacaksaniz orada) yalniz bana kulluk edin.

57. Her can ölümü tadacaktir. Sonunda bize döndürüleceksiniz.

58. Iman edip güzel isler yapanlari, (evet) muhakkak ki onlari, içinde ebedî kalmak üzere altlarindan irmaklar akan cennet kösklerine yerlestirecegiz. (Böyle iyi) isler yapanlarin mükâfati ne güzeldir!

59. Onlar, sabreden kimselerdir ve yalniz Rablerine güvenip dayanmaktadirlar.

60. Nice canli var ki, rizkini (yaninda) tasimiyor. Onlara da size de rizik veren Allah'tir. O, her seyi isitir ve bilir.

61. Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri yaratan, günesi ve ayi buyrugu altinda tutan kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. O halde nasil (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?

62. Allah rizki kullarindan diledigine bol bol verir, diledigine de kisar. Süphesiz Allah her seyi hakkiyla bilendir.

63. Andolsun ki onlara: "Gökten su indirip onunla ölümünün ardindan yeryüzünü canlandiran kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. De ki: (Öyleyse) hamd da Allah'a mahsustur. Fakat onlarin çogu (söyledikleri üzerinde) düsünmezler.

64. Bu dünya hayati sadece bir eglenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna (oradaki hayata) gelince, iste asil yasama odur. Keske bilmis olsalardi!

65. Gemiye bindikleri zaman, dini yalniz O'na has kilarak (ihlâsla) Allah'a yalvarirlar. Fakat onlari sâlimen karaya çikarinca, bir bakarsin ki, (Allah'a) ortak kosmaktadirlar.

66. Kendilerine verdiklerimize karsi nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalim! Ama yakinda bilecekler!

67. Çevrelerinde insanlar kapilip götürülürken, bizim (Mekke'yi) güven içinde kudsî bir yer yaptigimizi görmediler mi? Hâla bâtila inanip Allah'in nimetine nankörlük mü ediyorlar?

68. Allah'a karsi yalan uyduran yahut kendisine hak gelmisken onu yalan sayandan daha zalimi kimdir? Cehennemde kâfirlere yer mi yok!

69. Ama bizim ugrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarimiza eristirecegiz. Hiç süphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.
 
30-er-RÛM
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Elif. Lâm. Mîm.

2. Rumlar, yenildi.

3. Araplarin bulundugu bölgeye en yakin bir yerde onlar, Halbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra birkaç yil içinde galip geleceklerdir.

4. Onlarin bu yenilgilerinden önce de sonra da emir Allah'indir. O gün müminler de Allah'in yardimiyla sevineceklerdir.

5. Allah, diledigine yardim eder,galip kilar. O, mutlak güç sahibidir, çok esirgeyicidir.

6. (Bu) Allah'in vâdettigidir. Allah vâdinden caymaz; fakat insanlarin çogu bilmezler.

7. Onlar, dünya hayatinin görünen yüzünü bilirler. Ahiretten ise, onlar tamamen gafildirler.

8. Kendi kendilerine, Allah'in, gökleri, yeri ve ikisinin arasinda bulunanlari ancak hak olarak ve muayyen bir süre için yarattigini hiç düsünmediler mi? Insanlarin birçogu, Rablerine kavusmayi gerçekten inkâr, etmektedirler.

9. Onlar, yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin âkibetlerinin nice olduguna bakmadilar mi? Ki onlar, kendilerinden daha güçlü idiler; yeryüzünü kazip altüst etmisler, onu bunlarin imar ettiklerinden daha çok imar etmislerdi. Peygamberleri, onlara da nice açik deliller getirmislerdi. Zaten Allah onlara zulmedecek degildi; fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekteydiler.

10. Sonunda, Allah'in âyetlerini yalan sayarak ve onlari alaya alarak kötülük yapanlarin âkibetleri pek fena oldu.

ll. Allah, ilkin mahlûkunu yaratir, (ölümden) sonra da bunu (yaratmayi), tekrarlar. Sonunda hep O'na döndürüleceksiniz.

12. Kiyametin kopacagi gün, günahkârlar (ümitsizlik içinde) susacaklardir.

13. (Allah'a kostuklari) ortaklarindan kendilerine hiçbir sefaatçi çikmayacaktir. Zaten onlar, ortaklarini da inkâr edeceklerdir.

14. Kiyamet kopacagi gün, iste o gün (müminlerle inkârcilar) birbirlerinden ayrilacaklardir.

15. Iman edip iyi isler yapanlara gelince, onlar, cennette nimetlere ve sevince mazhar olacaklardir.

16. Inkâr edenler, âyetlerimizi ve ahiret bulusmasini yalan sayanlar ise, iste onlar azapla yüzyüze birakilacaklardir.

17. Haydi siz, aksama ulastiginizda (aksam ve yatsi vaktinde) sabaha kavustugunuzda, gündüzün sonunda ve ögle vaktine eristiginizde Allah'i tesbih edin (namaz kilin), ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur.

18. Haydi siz, aksama ulastiginizda (aksam ve yatsi vaktinde) sabaha kavustugunuzda, gündüzün sonunda ve ögle vaktine eristiginizde Allah'i tesbih edin (namaz kilin), ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur.

19. Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çikariyor; yeryüzünü ölümünün ardindan O canlandiriyor. Iste siz de (kabirlerinizden) böyle çikarilacaksiniz.

20. Sizi topraktan yaratmasi, O'nun (varliginin) delillerindendir. Sonra siz, (her tarafa) yayilan insanlar oluverdiniz.

21. Kaynasmaniz için size kendi (cinsi)nizden esler yaratip aranizda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O'nun (varliginin) delillerindendir. Dogrusu bunda, iyi düsünen bir kavim için ibretler vardir.

22. O'nun delillerinden biri de, gökleri ve yeri yaratmasi, lisanlarinizin ve renklerinizin degisik olmasidir. Süphesiz bunda bilenler için (alinacak) dersler vardir.

23. Gece olsun gündüz olsun, uyumaniz ve Allah'in lütfundan (nasibinizi) aramaniz da O'nun (varliginin) delillerindendir. Gerçekten bunda, isiten bir kavim için ibretler vardir.

24. Yine O'nun delillerindendir ki, size korku ve ümit vermek üzere simsegi gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardindan arzi onunla diriltiyor. Dogrusu bunda, aklini kullanan bir kavim için (alinacak) dersler vardir.

25. Gögün ve yerin O'nun buyrugu ile durmasi da O'nun (varliginin) delillerindendir. Sonra sizi topraktan bir çagirdi mi hemen (kabirlerinizden) çikiverirsiniz.

26. Göklerde ve yerde olanlar hep O'nundur. Hepsi O'na boyun egmistir.

27. Ilkin mahlûkunu yaratip (ölümden) sonra bunu (yaratmayi) tekrarlayan O'dur, ki bu, O'nun için pek kolaydir. Göklerde ve yerde (tecelli eden) en yüce sifat O'nundur. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.

28. Allah size kendinizden bir temsil getirmektedir: Mülkiyetiniz altinda bulunan köleler içinde, size verdigimiz riziklarda -birbirinizden çekindiginiz gibi kendilerinden çekineceginiz derecede sizinle esit (haklara sahip)- ortaklariniz var mi? Iste biz âyetlerimizi, aklini kullanacak bir kavim için böylece açikliyoruz.

29. Gel gör ki haksizlik edenler, bilgisizce kötü arzularina uydular. Allah'in saptirdigini kim dogru yola eristirebilir? Onlar için herhangi bir yardimci yoktur.

30. (Resûlüm!) Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanlari hangi fitrat üzere yaratmis ise ona çevir. Allah'in yaratisinda degisme yoktur. Iste dosdogru din budur; fakat insanlarin çogu bilmezler.

31. Hepiniz O'na yönelerek O'na karsi gelmekten sakinin, namazi kilin; müsriklerden olmayin.

32. Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayin. Bunlardan) her firka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.

33. Insanlarin basina bir sikinti gelince, Rablerine yönelerek O'na yalvarirlar. Sonra Allah, katindan onlara bir rahmet (nimet ve bolluk) tattirinca, bakarsiniz ki onlardan bir gurup yine Rablerine ortak kosuyorlar.

34. Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler bakalim! Haydi sefa sürün; ama yakinda bileceksiniz!

35. Yoksa onlara bir kesin delil indirdik de, o delil, müsrik olmalarini mi söylüyor?

36. Insanlara bir rahmet tattirdigimizda ona sevinirler. Sayet yaptiklarindan ötürü baslarina bir fenalik gelse hemen ümitsizlige düsüverirler.

37. Görmediler mi ki Allah, rizki diledigine bol bol vermekte, diledigininkini de daraltmaktadir. Süphesiz imanli bir kavim için bunda ibretler vardir.

38. O halde sen, akrabaya, yoksula, yolda kalmisa hakkini ver. Allah'in rizasini isteyenler için bu, en iyisidir. Iste onlar kurtulusa erenlerdir.

39. Insanlarin mallarinda artis olsun diye verdiginiz herhangi bir faiz, Allah katinda artmaz. Allah'in rizasini isteyerek verdiginiz zekâta gelince, iste zekât veren o kimseler, evet onlar (sevaplarini ve mallarini) kat kat arttiranlardir.

40. Allah, (o yüce varliktir) ki sizi yaratmis, sonra riziklandirmistir; sonra O, hayatinizi sona erdirecek, daha sonra da sizi (tekrar) diriltecektir. Peki sizin (Allah'a es tuttugunuz) ortaklariniz içinde bunlardan birini yapabilecek var mi? Allah onlarin ortak kostuklarindan münezzehtir ve yücedir.

41. Insanlarin bizzat kendi isledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu, ki Allah yaptiklarinin bir kismini onlara tattirsin; belki de (tuttuklari kötü yoldan) dönerler.

42. (Resûlüm!) De ki: Yeryüzünde gezip dolasin da, daha öncekilerin âkibetleri nice oldu, görün. Onlarin çogu müsrik idi.

43. Allah katindan, dönüsü olmayan bir gün (kiyamet günü) gelmeden önce yönünü o gerçek dine çevir! O gün (insanlar) bölük bölük ayrilacaklardir.

44. Kim inkâr ederse, inkâri kendi aleyhine olur. Iyi isler yapanlara gelince, onlar da kendileri için (cennetteki yerlerini) hazirlamis olurlar.

45. Zira Allah, iman edip iyi isler yapanlara kendi lütfundan karsilik verecektir. Süphesiz O, kâfirleri sevmez.

46. Size rahmetinden tattirsin, emriyle gemiler yüzsün, fazlindan (nasibinizi) arayasiniz ve sükredesiniz diye (hayat ve bereket) müjdecileri olarak rüzgârlari göndermesi de Allah'in (varlik ve kudretinin) delillerindendir.

47. Andolsun ki, biz senden önce kendi kavimlerine nice peygamberler gönderdik de onlara açik deliller getirdiler. (Onlari dinlemeyip) günaha dalanlarin ise cezalarini hakkiyla vermisizdir. Müminlere yardim etmek de bize düser.

48. Allah O'dur ki, rüzgârlari gönderir, bunlar da bulutu kaldirir. Derken, Allah onu gökte diledigi gibi yayar ve parça parça eder; nihayet arasindan yagmurun çiktigini görürsün. Allah diledigi kullarina yagmuru nasip edince, onlar seviniverirler.

49. 0ysa onlar, daha önce, üzerlerine yagmur yagdirilmasindan iyice ümitlerini kesmislerdi.

50. Allah'in rahmetinin eserlerine bir bak: Arzi, ölümünün ardindan nasil diriltiyor! Süphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her seye kadirdir.

51. Andolsun ki, bir rüzgâr göndersek de onu (ekini) sararmis görseler, ardindan muhakkak nankörlüge baslarlar.

52. (Resûlüm!) Elbette sen ölülere duyuramazsin; arkalarini dönüp giderlerken sagirlara o daveti isittiremezsin.

53. Körleri de sapikliklarindan (vazgeçirip) dogru yola iletemezsin. Ancak teslimiyet göstererek âyetlerimize iman edenlere duyurabilirsin.

54. Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlügün ardindan kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardindan güçsüzlük ve ihtiyarlik veren, Allah'tir. O, diledigini yaratir. O, hakkiyla bilendir, üstün kudret sahibidir.

55. Kiyamet koptugu gün, günahkârlar, (dünyada) ancak pek kisa bir süre kaldiklarina yemin ederler. Iste onlar, (dünyada da haktan) böyle döndürülüyorlardi.

56. Kendilerine ilim ve iman verilenler söyle derler: Andolsun ki siz, Allah'in yazisinda (hükmedildigi gibi) yeniden dirilme gününe kadar kaldiniz. Iste bugün yeniden dirilme günüdür; fakat siz onu tanimiyordunuz.

57. Artik o gün, zulmedenlerin (beyan edecekleri) mazeretleri fayda vermeyecegi gibi, onlardan Allah'i hosnut etmeye çalismalari da istenmez.

58. Andolsun ki biz, bu Kur'an'da insanlar için her çesit misale yer vermisizdir. Sayet onlara bir mucize getirsen inkârcilar kesinlikle söyle diyeceklerdir: Siz ancak bâtil seyler ortaya atmaktasiniz.

59. Iste bilmeyenlerin (hakki tanimayanlarin) kalplerini Allah böylece mühürler.

60. (Resûlüm!) Sen simdi sabret. Bil ki Allah'in vâdi gerçektir. (Buna) iyice inanmamis olanlar, sakin seni gevseklige sevketmesin
 
31- LOKMAN SURESI
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Elif. Lâm. Mîm.

2. Iste bu âyetler, hikmet dolu Kitab'in âyetleridir.

3. Güzel davrananlar için bir hidayet rehberi ve rahmet olmak üzere (indirilmistir).

4. O kimseler, namazi kilarlar, zekâti verirler; onlar ahirete de kesin olarak iman ederler.

5. Iste onlar, Rableri tarafindan gösterilmis dogru yol üzeredirler ve onlar kurtulusa erenlerdir.

6. Insanlardan öylesi var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptirmak ve sonra da onunla alay etmek için bos lafi satin alir. Iste onlara rüsvay edici bir azap vardir.

7. Ona âyetlerimiz okundugu zaman, sanki bunlari isitmemis, sanki kulaklarinda agirlik varrmis gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir. Sen de ona acikli bir azabin müjdesini ver!

8. Süphesiz, iman edip de güzel davranislarda bulunanlar için, nimetleri bol cennetler vardir.

9. Orada ebedi kalacaklardir. Bu, Allah'in verdigi gerçek sözdür. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.

10. O, gökleri görebildiginiz bir direk olmaksizin yaratti, sizi sarsmasin diye yere de ulu daglar koydu ve orada her çesit canliyi yaydi. Biz gökyüzünden su indirip, orada her faydali nebattan çift çift bitirdik.

11. Iste bunlar Allah'in yarattiklaridir. Simdi (ey kâfirler!) O'ndan baskasinin ne yarattigini bana gösterin! Hayir (gösteremezler)! Zalimler açik bir sapiklik içindedirler.

12. Andolsun biz Lokman'a: Allah'a sükret! diyerek hikmet verdik. Sükreden ancak kendisi için sükretmis olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir seye muhtaç degildir, her türlü övgüye lâyiktir.

13. Lokman, ogluna ögüt vererek: Yavrucugum! Allah'a ortak kosma! Dogrusu sirk, büyük bir zulümdür, demisti.

14. Biz insana, ana-babasina iyi davranmasini tavsiye etmisizdir. Çünkü anasi onu nice sikintilara katlanarak tasimistir. Sütten ayrilmasi da iki yil içinde olur. (Iste bunun için) önce bana, sonra da ana-babana sükret diye tavsiyede bulunmusuzdur. Dönüs ancak banadir.

15. Eger onlar seni, hakkinda bilgin olmayan bir seyi (körü körüne) bana ortak kosman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüsünüz ancak banadir. O zaman size, yapmis olduklarinizi haber veririm.

16. (Lokman, ögütlerine devamla söyle demisti) Yavrucugum! Yaptigin is (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi agirliginda bile olsa ve bu, bir kayanin içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karsina) getirir. Dogrusu Allah, en ince isleri görüp bilmektedir ve her seyden haberdardir.

17. Yavrucugum! Namazi kil, iyiligi emret, kötülükten vazgeçirmeye çalis, basina gelenlere sabret. Dogrusu bunlar, azmedilmeye deger islerdir.

18. Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini begenmis övünüp duran kimseleri asla sevmez.

19. Yürüyüsünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.

20. Allah'in, göklerde ve yerdeki (nice varlik ve imkânlari) sizin emrinize verdigini, nimetlerini açik ve gizli olarak size bolca ihsan ettigini görmediniz mi? Yine de, insanlar içinde, -bilgisi, rehberi ve aydinlatici bir kitabi yokken- Allah hakkinda tartisan kimseler vardir.

21. Onlara "Allah'in indirdigine uyun" dendiginde: Hayir, biz babalarimizi üzerinde buldugumuz yola uyariz, derler. Ya seytan; onlari alevli atesin azabina çagiriyor idiyse!

22. Iyi davranislar içinde kendini bütünüyle Allah'a veren kimse, gerçekten en saglam kulpa yapismistir. Zaten bütün islerin sonu Allah'a varir.

23. (Resûlüm!) Inkâr edenin inkâri seni üzmesin. Onlarin dönüsü ancak bizedir. Iste o zaman yaptiklarini kendilerine haber veririz. Allah kalplerde olani süphesiz çok iyi bilir.

24. Onlari biraz faydalandirir, sonra kendilerini agir bir azaba sürükleriz.

25. Andolsun ki onlara, "Gökleri ve yeri kim yaratti?" diye sorsan, mutlaka "Allah..." derler. De ki: (Öyleyse) övgü de yalniz Allah'a mahsustur, ama onlarin çogu bilmezler.

26. Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah'indir. Bilinmeli ki, asil ganî ve övülmeye lâyik olan Allah'tir.

27. Sayet yeryüzündeki agaçlar kalem, deniz de arkasindan yedi deniz katilarak (mürekkep olsa) yine Allah'in sözleri (yazmakla) tükenmez. Süphe yok ki Allah mutlak galip ve hikmet sahibidir.

28. (Insanlar!) Sizin yaratilmaniz ve diriltilmeniz, ancak tek bir kisinin yaratilmasi ve diriltilmesi gibidir. Unutulmasin ki, Allah her seyi bilen ve görendir.

29. Bilmez misin ki Allah, geceyi gündüze ve gündüzü geceye katmaktadir. Günesi ve ayi da buyrugu altina almistir. Bunlarin her biri belli bir vâdeye kadar hareketine devam eder. Ve Allah, yaptiklarinizdan tamamen haberdardir.

30. Çünkü Allah, hakkin ta kendisidir; O'ndan baska taptiklari ise hiç süphesiz bâtildir. Gerçekten Allah çok yüce, çok uludur.

31. Size varliginin delillerini göstermesi için, Allah'in lütfuyla gemilerin denizde yüzdügünü görrmedin mi? Süphesiz bunda, çok sabreden, çok sükreden herkes için ibretler vardir.

32. Daglar gibi dalgalar onlari kusattigi zaman, dini tamamen Allah'a has kilarak (ihlâsla) O'na yalvarirlar. Allah onlari karaya çikararak kurtardigi vakit içlerinden bir kismi orta yolu tutar. Zaten bizim âyetlerimizi, ancak nankör hâinler bilerek inkâr eder.

33. Ey Insanlar! Rabbinize karsi gelmekten sakinin. Ne babanin evlâdi, ne evlâdin babasi nâmina bir sey ödeyemeyecegi günden çekinin. Bilin ki, Allah'in verdigi söz gerçektir. Sakin dünya hayati sizi aldatmasin ve seytan, Allah'in affina güvendirerek sizi kandirmasin.

34. Kiyamet vakti hakkindaki bilgi, ancak Allah'in katindadir. Yagmuru O yagdirir, rahimlerde olani O bilir. Hiç kimse yarin ne kazanacagini bilemez. Yine hiç kimse nerede ölecegini bilemez. Süphesiz Allah, her seyi bilendir, her seyden haberdardir
 
32-es-SECDE
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Elif. Lâm. Mîm.

2. Bu Kitab'in, âlemlerin Rabbi tarafindan indirilmis oldugunda asla süphe yoktur.

3. "Onu Peygamber kendisi uydurdu" diyorlar öyle mi? Hayir! O, senden önce kendilerine hiçbir uyarici (peygamber) gelmemis bir kavmi uyarman için -dogru yolu bulalar diye- Rabbinden gönderilen hak (Kitap) tir.

4. Gökleri, yeri ve bunlarin arasindakileri alti günde (devirde) yaratan, sonra arsa istivâ eden Allah'tir. O'ndan baska ne bir dost ne de bir sefaatçiniz vardir. Artik düsünüp ögüt almaz misiniz?

5. Allah, gökten yere kadar her isi düzenleyip yönetir. Sonra (bütün bu isler) sizin sayageldiklerinize göre bin yil tutan bir günde O'nun nezdine çikar.

6. Iste, görülmeyeni de görüleni de bilen, mutlak galip ve merhamet sahibi O'dur.

7. O (Allah) ki, yarattigi her seyi güzel yapmis ve ilk basta insani çamurdan yaratmistir.

8. Sonra onun zürryetini, dayaniksiz bir suyun özünden üretmistir.

9. Sonra onu tamamlayip sekillendirmis, ona kendi ruhundan üflemistir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmistir. Ne kadar az sükrediyorsunuz!

10. "Topragin içinde kayboldugumuz zaman, gerçekten (o vakit) biz mi yeniden yaratilacagiz?" derler. Dogrusu onlar Rablerine kavusmayi inkâr etmektedirler.

11. De ki: Size vekil kilinan (bu konuda görevlendirilen) ölüm melegi caninizi alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.

12. O günahkârlarin, Rableri huzurunda baslarini öne egecekleri, "Rabbimiz! Gördük duyduk, simdi bizi (dünyaya) geri gönder de, iyi isler yapalim, artik kesin olarak inandik" diyecekleri zamani bir görsen!

13. Biz dilesek, elbette herkese hidayetini verirdik. Fakat, "Cehennemi hem cinlerden hem insanlardan bir kismiyla dolduracagim" diye benden kesin söz çikmistir.

14. (O gün onlara söyle diyecegiz) Bu güne kavusmayi unutmanizin cezasini simdi tadin bakalim! Dogrusu biz de sizi unuttuk; yaptiklarinizdan ötürü ebedî azabi tadin!

l5. Bizim âyetlerimize ancak o kimseler inanirlar ki, bunlarla kendilerine ögüt verildiginde, büyüklük taslamadan secdeye kapanirlar ve Rablerini hamd ile tesbih ederler.

l6. Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere (ibadet ettikleri için), vücutlari yataklardan uzak kalir ve kendilerine verdigimiz riziktan Allah yolunda harcarlar.

17. Yaptiklarina karsilik olarak, onlar için ne mutluluklar saklandigini hiç kimse bilemez.

18. Öyle ya, mümin olan, yoldan çikmis kimse gibi midir? Bunlar elbette bir olamazlar.

19. Iman edip de, iyi isler yapanlara gelince, onlar için yaptiklarina karsilik olarak varip kalacaklari cennet konaklari vardir.

20. Yoldan çikanlar ise, onlarin varacaklari yer atestir. Oradan her çikmak istediklerinde geri çevrilirler ve kendilerine: Yalandir deyip durdugunuz cehennem azabini tadin! denir.

21. En büyük azaptan önce, onlara mutlaka en yakin azaptan tattiracagiz; olur ki (imana) dönerler.

22. Kendisine Rabbinin âyetleri hatirlatildiktan sonra onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir! Muhakkak ki biz, günahkârlara, lâyik olduklari cezayi veririz.

23. Andolsun biz Musa'ya Kitap verdik, -(Resûlüm!) sen ona kavusacagindan süphe etme- ve onu Israilogullarina hidayet rehberi kildik.

24. Sabrettikleri ve âyetlerimize kesinlikle inandiklari zaman, onlarin içinden, buyrugumuzla dogru yola ileten rehberler tayin etmistik.

25. Muhakkak ki Rabbin, ihtilâf etmekte olduklari seyler hakkinda kiyamet günü onlarin aralarinda hükmedecektir.

26. Halen yurtlarinda gezip dolastiklari kendilerinden önceki nice nesilleri helâk edisimiz onlari dogru yola sevketmedi mi? Bunlarda elbette ibretler vardir. Hâla kulak vermezler mi?

27. Kupkuru yerlere suyu ulastirdigimizi, onunla gerek hayvanlarinin gerekse kendilerinin yiyegeldikleri ekini çikarmakta oldugumuzu da görmediler mi? Hâla da göremeyecekler mi?

28. Eger dogru söylüyorsaniz, bu fetih (ve hüküm) günü hani ne zaman? derler.

29. De ki: Fetih (ve hüküm) gününde inkârcilara (o gün ettikleri) imanlari fayda vermeyecek ve kendilerine mühlet de taninmayacaktir!

30. Artik sen onlari birak ve bekle. Zaten onlar da beklemektedirler
 
33-el-AHZÂB
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Ey Peygamber! Allah'tan kork, kâfirlere ve münafiklara boyun egme. Elbette Allah her seyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadir.

2. Rabbinden sana vahyedilene uy. Süphesiz Allah, bütün yaptiklarinizdan haberdardir.

3. Allah'a güven. Vekîl olarak Allah yeter.

4. Allah, bir adamin içinde iki kalp yaratmadigi gibi, "zihâr" yaptiginiz eslerinizi de analariniz yerinde tutmadi ve evlâtliklarinizi da öz ogullariniz olarak tanimadi. Bunlar sizin agizlariniza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçegi söyler ve dogru yola O eristirir.

5. Onlari (evlât edindiklerinizi) babalarina nisbet ederek çagirin. Allah yaninda en dogrusu budur. Eger babalarinin kim oldugunu bilmiyorsaniz, bu takdirde onlari din kardesleriniz ve görüp gözettiginiz kimseler olarak kabul edin. Yanilarak yaptiklarinizda size vebal yok; fakat kalplerinizin bile bile yöneldiginde günah vardir. Allah bagislayandir, esirgeyendir.

6. Peygamber, müminlere kendi canlarindan daha yakindir. Esleri, onlarin analaridir. Akraba olanlar, Allah'in Kitabina göre, (mirasçilik bakimindan) birbirlerine diger müminlerden ve muhacirlerden daha yakindirlar; ancak, dostlariniza uygun bir vasiyet yapmaniz müstesnadir. Bunlar Kitap'ta yazili bulunmaktadir.

7. Hani biz peygamberlerden söz almistik; senden, Nuh'tan, Ibrahim'den, Musa'dan ve Meryem oglu Isa'dan da. (Evet) biz onlardan pek saglam bir söz aldik.

8. Allah bu sözü dogrulari dogruluklariyla sorumlu kilmak için aldi. Kâfirler için de çok acikli bir azap hazirladi.

9. Ey iman edenler! Allah'in size olan nimetini hatirlayin; hani size ordular saldirmisti da, biz onlara karsi bir rüzgâr ve sizin görmediginiz ordular göndermistik. Allah ne yaptiginizi çok iyi görmekteydi.

10. Onlar hem yukarinizdan hem asagi tarafinizdan (vâdinin üstünden ve alt yanindan) üzerinize yürüdükleri zaman; gözler yildigi, yürekler girtlaga geldigi ve siz Allah hakkinda türlü türlü seyler düsündügünüz zaman;

11. Iste orada iman sahipleri imtihandan geçirilmis ve siddetli bir sarsintiya ugratilmislardi.

12. Ve o zaman, münafiklar ile kalplerinde hastalik (iman zayifligi) bulunanlar: Meger Allah ve Resûlü bize sadece kuru vaadlerde bulunmuslar! diyorlardi.

13. Onlardan bir gurup da demisti ki: Ey Yesribliler (Medineliler)! Artik sizin için durmanin sirasi degil, haydi dönün! Içlerinden bir kismi ise: Gerçekten evlerimiz emniyette degil, diyerek Peygamber'den izin istiyordu; oysa evleri tehlikede degildi, sadece kaçmayi arzuluyorlardi.

14. Medine'nin her yanindan üzerlerine saldirilsaydi da, o zaman savasmalari istenseydi, süphesiz hemen savasa katilirlar ve evlerinde pek eglenmezlerdi.

15. Andolsun ki daha önce onlar, sirt çevirip kaçmayacaklarina dair Allah'a söz vermislerdi. Allah'a verilen söz mesuliyeti gerektirir!

16. (Resûlüm!) De ki: Eger ölümden veya öldürülmekten kaçiyorsaniz, kaçmanin size asla faydasi olmaz! (Eceliniz gelmemis ise) o takdirde de, yasatilacaginiz süre çok degildir.

17. De ki: Allah size bir kötülük dilerse, O'na karsi sizi kim korur; ya da size rahmet dilerse (size kim zarar verebilir)? Onlar, kendilerine Allah'tan baska ne bir dost bulurlar ne de bir yardimci.

18. Allah, içinizden (savastan) alikoyanlari ve yandaslarina: "Bize katilin" diyenleri gerçekten biliyor. Zaten bunlarin pek azi savasa gelir.

19. (Gelseler de) size karsi pek hasistirler. Hele korku gelip çatti mi, üzerine ölüm bayginligi çökmüs gibi gözleri dönerek sana baktiklarini görürsün. Korku gidince ise, mala düskünlük göstererek sizi sivri dilleri ile incitirler. Onlar iman etmis degillerdir; bunun için Allah onlarin yaptiklarini bosa çikarmistir. Bu, Allah'a göre kolaydir.

20. Bunlar, düsman birliklerinin bozulup gitmedikleri evhami içindedirler. Müttefikler ordusu yine gelecek olsa, isterler ki, çölde göçebe Araplar içinde bulunsunlar da, sizin haberlerinizi (uzaktan) sorsunlar. Zaten içinizde bulunsalardi dahi pek savasacak degillerdi.

21. Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavusmayi umanlar ve Allah'i çok zikredenler için güzel bir örnektir.

22. Müminler ise, düsman birliklerini gördüklerinde: Iste Allah ve Resûlü'nün bize vâdettigi! Allah ve Resûlü dogru söylemistir, dediler. Bu (ordularin gelisi), onlarin ancak imanlarini ve Allah'a bagliliklarini arttirdi.

23. Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. Iste onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canini vermistir; kimi de (sehitligi) beklemektedir. Onlar hiçbir sekilde (sözlerini) degistirmemislerdir.

24. Çünkü Allah sadâkat gösterenleri sadâkatlari sebebiyle mükâfatlandiracak, münafiklara -dilerse- azap edecek yahut da (tevbe ederlerse) tevbelerini kabul edecektir. Süphesiz Allah, bagislayandir, esirgeyendir.

25. Allah, o inkâr edenleri hiçbir fayda elde edemeden öfkeleri ile geri çevirdi. Allah (in yardimi) savasta müminlere yetti. Allah güçlüdür, mutlak galiptir.

26. Allah, ehl-i kitaptan, onlara (müsrik ordularina) yardim edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine korku düsürdü; bir kismini öldürüyor, bir kismini da esir aliyordunuz.

27. Allah, onlarin yerlerine, yurtlarina, mallarina ve ayak basmadiginiz topraklara sizi mirasçi yapti. Allah'in her seye gücü yeter.

28. Ey Peygamber! Eslerine söyle söyle: Eger dünya dirligini ve süsünü (refahini) istiyorsaniz, gelin size bosanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salivereyim.

29. Eger Allah'i, Peygamberini ve ahiret yurdunu diliyorsaniz, bilin ki, Allah, içinizden güzel davrananlar için büyük bir mükâfat hazirlamistir.

30. Ey peygamber hanimlari! Sizden kim açik bir hayâsizlik yaparsa, onun azabi iki katina çikarilir. Bu, Allah'a göre kolaydir.

31. Sizden kim, Allah'a ve Resûlüne itaat eder ve yararli is yaparsa ona mükâfatini iki kat veririz. Ve ona (cennette) bol rizik hazirlamisizdir.

32. Ey Peygamber hanimlari! Siz, kadinlardan herhangi biri gibi degilsiniz. Eger (Allah'tan) korkuyorsaniz, (yabanci erkeklere karsi) çekici bir eda ile konusmayin; sonra kalbinde hastalik bulunan kimse ümide kapilir. Güzel söz söyleyin.

33. Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde oldugu gibi açilip saçilmayin. Namazi kilin, zekâti verin, Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahi gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

34. Evlerinizde okunan Allah'in âyetlerini ve hikmeti hatirlayin. Süphesiz Allah, her seyin iç yüzünü bilendir ve her seyden haberi olandir.

35. Müslüman erkekler ve müslüman kadinlar, mümin erkekler ve mümin kadinlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadinlar, dogru erkekler ve dogru kadinlar, sabreden erkekler ve sabreden kadinlar, mütevazi erkekler ve mütevazi kadinlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadinlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadinlar, irzlarini koruyan erkekler ve (irzlarini) koruyan kadinlar, Allah'i çok zikreden erkekler ve zikreden kadinlar var ya; iste Allah, bunlar için bir magfiret ve büyük bir mükâfat hazirlamistir.

36. Allah ve Resûlü bir ise hüküm verdigi zaman, inanmis bir erkek ve kadina o isi kendi isteklerine göre seçme hakki yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karsi gelirse, apaçik bir sapikliga düsmüs olur.

37. (Resûlüm!) Hani Allah'in nimet verdigi, senin de kendisine iyilik ettigin kimseye: Esini yaninda tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'in açiga vuracagi seyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asil korkmana lâyik olan Allah'tir. Zeyd, o kadindan ilisigini kesince biz onu sana nikâhladik ki evlâtliklari, karilariyla iliskilerini kestiklerinde (o kadinlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasin. Allah'in emri yerine getirilmistir.

38. Allah'in, kendisine helâl kildigi seyde Peygamber'e herhangi bir vebâl yoktur. Önce gelip geçenler arasinda da Allah'in âdeti böyle idi. Allah'in emri mutlaka yerine gelecek, yazilmis bir kaderdir.

39. O peygamberler ki Allah'in gönderdigi emirleri duyururlar, Allah'tan korkarlar ve O'ndan baska kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah (herkese) yeter.

40. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babasi degildir. Fakat o, Allah'in Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her seyi hakkiyla bilendir.

41. Ey inananlar! Allah'i çokça zikredin.

42. Ve O'nu sabah-aksam tesbih edin.

43. Sizi karanliklardan aydinliga çikarmak için üzerinize rahmetini gönderen O'dur. Melekleri de size istigfar eder. Allah, müminlere karsi çok merhametlidir.

44. Kendisine kavustuklari gün, Allah'in onlara iltifati, "selâm" dir. Allah onlara çok degerli mükâfat hazirlamistir.

45. Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir sahit, bir müjdeleyici ve bir uyarici olarak gönderdik.

46. Allah'in izniyle, bir davetçi ve nûr saçan bir kandil olarak (gönderdik).

47. Allah'tan büyük bir lütfa ereceklerini müminlere müjdele.

48. Kâfirlere ve münafiklara boyun egme. Onlarin eziyetlerine aldirma. Allah'a güvenip dayan, vekîl ve destek olarak Allah yeter.

49. Ey iman edenler! Mümin kadinlari nikâhlayip da, henüz zifafa girmeden onlari bosarsaniz, onlari sayacaginiz bir iddet süresince bekletme hakkiniz yoktur. O halde onlari (bir bagisla) memnun edin ve onlari güzel bir sekilde serbest birakin.

50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdigin hanimlarini, Allah'in sana ganimet olarak verdigi ve elinin altinda bulunan cariyeleri, amcanin, halanin, dayinin ve teyzenin seninle beraber göç eden kizlarini sana helâl kildik. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istedigi takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadini, diger müminlere degil, sirf sana mahsus olmak üzere (helâl kildik). Kuskusuz biz, hanimlari ve ellerinin altinda bulunan cariyeleri hakkinda müminlere neyi farz kildigimizi biliriz. (Bu hususta ne yapmalari lâzim geldigini onlara açikladik) ki, sana bir zorluk olmasin. Allah bagislayandir, merhamet edendir.

51. Onlardan diledigini geriye birakir, diledigini de yanina alirsin. Bosadigin hanimlarindan arzu ettigini tekrar yanina almanda, senin üzerine bir günah yoktur. Böyle yapman onlarin mutlu olmalarina, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razi olmalarina daha uygundur. Allah, kalplerinizde olani bilir. Allah hakkiyle bilendir, halîmdir.

52. Bundan sonra artik baska kadinlarla evlenmen, elinin altinda bulunan cariyeler hariç, güzellikleri hosuna gitse bile, bunlarin yerine baska hanimlar alman sana helâl degildir. Allah her seyi gözetler.

53. Ey iman edenler! Siz zamanini gözetlemeksizin, bir yemege davet edilmedikçe, Peygamber'in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiginiz vakit girin. Yemegi yediginizde hemen dagilin, sohbete dalmayin. Çünkü bu hareketiniz Peygamber'i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadir. Ama Allah, hakki söylemekten çekinmez. Peygamber'in hanimlarindan bir sey istediginiz zaman perde arkasindan isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onlarin kalpleri için daha temiz bir davranistir. Sizin Allah'in Resûlünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanimlarini nikâhlamaniz asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katinda büyük (bir günah) tir.

54. Bir seyi açiga vursaniz da, gizleseniz de süphe yok ki Allah, her seyi gayet iyi bilmektedir.

55. Onlara (Peygamber'in hanimlarina), babalari, ogullari, kardesleri, kardeslerinin ogullari, kiz kardeslerinin ogullari, kadinlari (mümin kadinlar) ve ellerinin altinda bulunan câriyelerinden dolayi bir günah yoktur. (Ey Peygamber hanimlari!) Allah'tan korkun; süphesiz Allah, her seye sahittir.

56. Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.

57. Allah ve Resûlünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lânet etmis ve onlar için horlayici bir azap hazirlamistir.

58. Mümin erkeklere ve mümin kadinlara, yapmadiklari bir seyden dolayi eziyet edenler, süphesiz bir iftira ve apaçik bir günah yüklenmislerdir.

59. Ey Peygamber! Hanimlarina, kizlarina ve müminlerin kadinlarina (bir ihtiyaç için disari çiktiklari zaman) dis örtülerini üstlerine almalarini söyle. Onlarin taninmasi ve incitilmemesi için en elverisli olan budur. Allah bagislayandir, esirgeyendir.

60. Andolsun, iki yüzlüler, kalplerinde hastalik bulunanlar (fuhus düsüncesi tasiyanlar), sehirde kötü haber yayanlar (bu hallerinden) vazgeçmezlerse, seni onlara musallat ederiz (onlarla savasmani ve onlari sehirden sürüp çikarmani sana emrederiz); sonra orada, senin yaninda ancak az bir zaman kalabilirler.

61. Hepsi de lânetlenmis olarak nerede ele geçirilirlerse, yakalanir ve mutlaka öldürülürler.

62. Allah'in önceden geçenler hakkindaki kanunu budur. Allah'in kanununda asla bir degisiklik bulamazsin.

63. Insanlar sana kiyametin zamanini soruyorlar. De ki: Onun bilgisi Allah katindadir. Ne bilirsin, belki de zamani yakindir.

64. Su muhakkak ki, Allah kâfirleri rahmetinden kovmus ve onlara çilgin bir ates hazirlamistir.

65. (Onlar) orada ebedî olarak kalacaklar, (kendilerini koruyacak) ne bir dost ne de bir yardimci bulacaklardir.

66. Yüzleri ateste evrilip çevrildigi gün: Eyvah bize! Keske Allah'a itaat etseydik, Peygamber'e de itaat etseydik! derler.

67. Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yolda saptirdilar, derler.

68. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onlari büyük bir lânetle rahmetinden kov.

69. Ey iman edenler! Siz de Musa'ya eziyet edenler gibi olmayin. Nihayet Allah onu, dedikleri seyden temize çikardi. O, Allah yaninda serefli idi.

70. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve dogru söz söyleyin.

71. (Böyle davranirsaniz) Allah islerinizi düzeltir ve günahlarinizi bagislar. Kim Allah ve Resûlüne itaat ederse büyük bir kurtulusa ermis olur.

72. Biz emaneti, göklere, yere ve daglara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumlulugundan) korktular. Onu insan yüklendi. Dogrusu o çok zalim, çok cahildir.

73. (Allah bu emaneti insana vermek sûretiyle), münafik erkeklere ve münafik kadinlara, müsrik erkeklere ve müsrik kadinlara azap edecek, inanan erkeklerin ve inanan kadinlarin da tevbesini kabul buyuracaktir. Allah bagislayandir, merhamet edendir.
 
34-SEBE
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Hamd, göklerde ve yerde bulunanlarin hepsinin sahibi olan Allah'a mahsustur. Ahirette de hamd O'na mahsustur. O, hikmet sahibidir, (her seyden) haberi olandir.

2. Yerin içine gireni ve ondan çikani; gökten ineni, oraya çikani bilir. O, esirgeyendir, bagislayandir.

3. Inkârcilar: Kiyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki: Hayir! Gaybi bilen Rabbim hakki için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktari bir sey bile O'ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyügü de süphesiz, apaçik kitaptadir (yazilidir).

4. Allah, inanip iyi isler yapanlari mükâfatlandirmak için (her seyi açik bir kitapta tesbit etmistir). Onlar için büyük bir magfiret ve güzel bir rizik vardir.

5. Âyetlerimizi hükümsüz birakmak için yarisircasina ugrasanlar için de, en kötüsünden, elem verici bir azap vardir.

6. Kendilerine bilgi verilenler, Rabbinden sana indirilenin (Kur'an'in) gerçek oldugunu bilir; onun, mutlak galip ve övgüye lâyik olan (Allah'in) yoluna ilettigini görürler.

7. Kâfir olanlar (kendi aralarinda) söyle dediler: Çürüyüp paramparça oldugunuz vakit yeniden dirileceginizi söyleyerek haber veren kisiyi gösterelim mi?

8. "Acaba o, yalan yere Allah'a iftira mi etmistir? Yoksa onda delilik mi var?" (dediler). Hayir! Ahirete inanmayanlar azaptadirlar ve derin bir sapiklik içindedirler.

9. Onlar, gökte ve yerde önlerine ve arkalarina bakmiyorlar mi? Dilesek onlari yere batiririz, ya da üzerlerine gökten parçalar düsürürüz. Süphesiz bunda (Rabbine) yönelen her kul için bir ibret vardir.

10. Andolsun, Davud'a tarafimizdan bir üstünlük verdik. "Ey daglar ve kuslar! Onunla beraber tesbih edin" dedik. Ona demiri yumusattik.

11. Genis zirhlar imal et, dokumasini ölçülü yap. (Ey Davud hanedani!) Iyi isler yapin. Kuskusuz ben, yaptiklarinizi görmekteyim, diye (vahyettik).

12. Sabah gidisi bir aylik mesafe, aksam dönüsü yine bir aylik mesafe olan rüzgâri da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimis bakiri kaynagindan sel gibi akittik. Rabbinin izniyle cinlerden bir kismi, onun önünde çalisirdi. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabi tattirirdik.

13. Onlar Süleyman'a kalelerden, heykellerden, havuzlar kadar (genis) legenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardi. Ey Davud ailesi! Sükredin. Kullarimdan sükreden azdir!

14. Süleyman'in ölümüne hükmettigimiz zaman, onun öldügünü, ancak degnegini yiyen bir agaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yikilinca anlasildi ki cinler gaybi bilselerdi, o küçük düsürücü azap içinde kalmazlardi.

15. Andolsun, Sebe' kavmi için oturdugu yerlerde büyük bir ibret vardir. Biri sagda, digeri solda iki bahçeleri vardi. (Onlara) Rabbinizin rizkindan yeyin ve O'na sükredin. Iste güzel bir memleket ve çok bagislayan bir Rab!

16. Ama onlar yüz çevirdiler. Bu yüzden üzerlerine Arim selini gönderdik. Onlarin iki bahçesini, buruk yemisli, aci ilginli ve içinde biraz da sedir agaci bulunan iki (harap) bahçeye çevirdik.

17. Nankörlük ettikleri için onlari böyle cezalandirdik. Biz nankörden baskasini cezalandirir miyiz!

18. Onlarin yurdu ile, içlerini bereketlendirdigimiz memleketler arasinda, kolayca görünen nice kasabalar var ettik ve bunlar arasinda yürümeyi konaklara ayirdik. Oralarda geceleri, gündüzleri korkusuzca gezin dolasin, dedik.

19. Bunun üzerine: Ey Rabbimiz! Aralarinda yolculuk yaptigimiz sehirlerin arasini uzaklastir, dediler ve kendilerine yazik ettiler. Biz de onlari, ibret kissalari haline getirdik ve onlari büsbütün parçaladik. Süphesiz bunda, çok sabreden ve çok sükreden herkes için ibretler vardir.

20. Andolsun Iblis, onlar hakkindaki tahminini dogruya çikardi. Inanan bir zümrenin disinda hepsi ona uydular.

21. Halbuki seytanin onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu. Ancak ahirete inanani, süphe içinde kalandan ayirdedip bilelim diye (ona bu firsati verdik). Rabbin gerçekten her seyi koruyandir.

22. (Müsriklere) de ki: Allah'tan baska tanri saydiginiz seyleri çagirin! Onlar ne göklerde ne de yerde zerre agirliginca bir seye sahiptirler. Onlarin buralarda hiçbir ortakligi yoktur, Allah'in onlardan bir yardimcisi da yoktu.

23. Allah'in huzurunda, kendisinin izin verdigi kimselerden baskasinin sefâati fayda vermez. Nihayet onlarin yüreklerinden korku giderilince: Rabbiniz ne buyurdu? derler. Onlar da: Hak olani buyurdu, derler. O, yücedir, büyüktür.

24. (Resûlüm!) De ki: Göklerden ve yerden size rizik veren kimdir? De ki: Allah! O halde biz veya siz, ikimizden biri, ya dogru yol üzerinde veya açik bir sapiklik içindedir.

25. De ki: Bizim isledigimiz suçtan siz sorumlu degilsiniz; biz de sizin islediginizden sorulacak degiliz.

26. De ki: Rabbimiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra aramizda hak ile hükmedecektir. O, en âdil hüküm veren, (her seyi) hakkiyla bilendir.

27. De ki: O'na (Allah'a) kattiginiz ortaklarinizi bana gösterin. Hayir! Bilakis, yegâne galip ve her seyi hikmetle idare eden ancak Allah'tir.

28. Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarici olarak gönderdik; fakat insanlarin çogu bunu bilmezler.

29. Eger sözünüzde dogru iseniz bu vâdettiginiz (kiyamet) ne zaman kopacak? derler.

30. De ki: Size öyle bir gün vâdedilmistir ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz.

31. Kâfir olanlar dediler ki: Biz hiçbir zaman bu Kur'an'a ve bundan önce gelen kitaplara inanmayacagiz. Sen o zalimleri, Rablerinin huzurunda tutuklanmis, birbirlerine söz atarlarken bir görsen! Zayif sayilanlar, büyüklük taslayanlara: Siz olmasaydiniz, elbette biz inanan insanlar olurduk, derler.

32. Büyüklük taslayanlar, zayif sayilanlara (kiyamet gününde): Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik? Bilakis siz suç isliyordunuz, derler.

33. Zayif sayilanlar da büyüklük taslayanlara: Hayir! Gece gündüz (isiniz) tuzak kurmakti. Çünkü siz daima Allah'i inkâr etmemizi, O'na ortaklar kosmamizi bize emrederdiniz, derler. Artik azabi gördüklerinde, için için yanarlar; biz de o inkâr edenlerin boyunlarina demir halkalar takariz. Onlar ancak yapmakta olduklari günahlari yüzünden cezalandirilirlar.

34. Biz hangi ülkeye bir uyarici göndermissek mutlaka oranin varlikli ve simarik kisileri: Biz, size gönderilmis olan seyi inkâr ediyoruz, demislerdir.

35. Ve dediler ki: Biz malca ve evlâtça daha çoguz, biz azaba ugratilacak da degiliz.

36. De ki: Rabbim, diledigine bol rizik verir ve (dilediginden) kisar; fakat insanlarin çogu bilmezler.

37. Sizi huzurumuza yaklastiracak olan ne mallarinizdir ne de evlâtlariniz. Iman edip iyi amelde bulunanlar müstesna; onlara yaptiklarinin kat kat fazlasi mükâfat vardir. Onlar (cennet) odalarinda güven içindedirler.

38. Ayetlerimizi bosa çikarmaya çalisanlara gelince, onlar da azapla yüz yüze birakilacaklardir.

39. De ki: Rabbim, kullarindan diledigine bol rizik verir ve (dilediginden de) kisar. Siz hayira ne harcarsaniz, Allah onun yerine baskasini verir. O, rizik verenlerin en hayirlisidir.

40. O gün Allah, onlarin hepsini toplayacak; sonra meleklere: Size tapanlar bunlar miydi? diyecek.

41. (Melekler de) Sen yücesi, bizim dostumuz onlar degil, sensin. Belki onlar cinlere tapiyorlardi. Çogu onlara inanmisti; diyecekler.

42. Bugün birbirinize ne fayda, ne de zarar vermeye gücünüz yeter. Biz zalim olanlara, yalanlamakta oldugunuz ates azabini tadin! diyecegiz.

43. Onlara apaçik âyetlerimiz okundugu zaman demislerdi ki: Bu, sizi babalarinizin taptigi (putlardan) çevirmek isteyen bir adamdan baskasi degildir. Ve yine bu (Kur'an) da uydurulmus bir yalandan baska bir sey degildir, dediler. Hak kendilerine geldiginde onu inkâr edenler de: Bu, apaçik bir büyüden baska bir sey degildir, dediler.

44. Halbuki biz onlara okuyacaklari kitaplar vermedigimiz gibi senden önce onlara bir uyarici (peygamber) de göndermemistik.

45. Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) inkâr etmislerdi. Bunlar, öncekilere verdiklerimizin onda birine erismemislerdi. (Böyle iken), peygamberimi yalanladilar; ama benim karsilik olarak verdigim nasil olmustu!

46. (Resûlüm! Onlara) de ki: Size bir tek ögüt verecegim: Allah için ikiser ikiser ve teker teker ayaga kalkin, sonra da düsünün! Arkadasinizda (peygamberde) hiçbir delilik yoktur! O ancak siddetli bir azap gelip çatmadan evvel sizi uyaran bir peygamberdir.

47. De ki: Ben sizden bir ücret istemissem, o sizin olsun. Ücretim yalniz Allah'a aittir. O, her seye sahittir.

48. De ki: Kuskusuz, Rabbim gerçegi ortaya koyar. Çünkü O, gaybi çok iyi bilendir.

49. De ki: Hak geldi; artik bâtil ne bir seyi ortaya çikarabilir ne de geri getirebilir.

50. De ki: Eger (haktan) saparsam, kendi aleyhime sapmis olurum. Eger dogru yolu bulursam, bu da Rabbimin bana vahyettigi (Kur'an) sayesindedir. Süphesiz O, isitendir, yakindir.

51. (Resûlüm!) Telasa düstükleri zaman, bir görsen! Artik kurtulus yoktur, yakin bir yerden yakalanmislardir.

52. (Is isten geçtikten sonra) "Ona inandik" demislerdir, ama uzak yerden (dünya hayati gelip geçtikten sonra) imana kavusmak onlar için nasil mümkün olur?

53. Halbuki daha önce onu (hakki) inkâr etmislerdi. Uzak bir yerden gayb hakkinda atip tutuyorlardi.

54. Artik, bundan önce benzerlerine yapildigi gibi, kendileriyle arzu ettikleri sey arasina perde çekilmistir. Süphesiz onlar, kendilerini endiseye düsüren bir korku içindeydiler
 
35-FÂTIR
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikiser, üçer, dörder kanatli elçiler yapan Allah'a hamdolsun. O, yaratmada diledigi arttirmayi yapar. Süphesiz Allah, her seye gücü yetendir.

2. Allah'in insanlara açacagi herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O'nun tuttugunu O'ndan sonra saliverecek de yoktur. O, üstündür, hikmet sahibidir.

3. Ey insanlar! Allah'in size olan nimetini hatirlayin; Allah'tan baska size gökten ve yerden rizik verecek bir yaratici var mi? O'ndan baska tanri yoktur. Nasil oluyor da (tevhidden küfre) çevriliyorsunuz!

4. Eger seni yalanliyorlarsa (üzülme); senden önceki peygamberler de yalanlanmistir. Bütün isler yalnizca Allah'a döndürülecektir.

5. Ey insanlar! Allah'in vâdi gerçektir, sakin dünya hayati sizi aldatmasin ve o aldatici (seytan) da Allah hakkinda sizi kandirmasin!

6. Çünkü seytan, sizin düsmaninizdir, siz de onu düsman sayin. O, kendi taraftarlarini ancak ates ehlinden olmaya çagirir.

7. Inkâr edenler için süphesiz çetin bir azap var, iman edip iyi isler yapanlara da magfiret ve büyük bir mükâfat vardir.

8. Kötü isi kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse (kötülügü hiç istemeyen kimseye benzer) mi? Allah diledigini sapikliga yöneltir, diledigini dogru yola iletir. O halde onlar için üzülerek kendini helak etme. Allah onlarin ne yaptiklarini biliyor.

9. Rüzgârlari gönderip de bulutu harekete geçiren Allah'tir. Biz onu ölü bir bölgeye göndeririz de ölümünden sonra topraga onunla hayat veririz. Ölülerin yeniden dirilmesi de böyle olacaktir.

lO.Kim izzet ve seref istiyor idiyse, bilsin ki, izzet ve serefin hepsi Allah'indir. O'na ancak güzel sözler yükselir (ulasir). Onlari da Allah'a amel-i sâlih ulastirir. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardir ve onlarin tuzagi bozulur.

11. Allah sizi (önce) topraktan, sonra meniden yaratti. Sonra sizi çiftler (erkek-disi) kildi. O'nun bilgisi olmadan hiç bir disi ne gebe kalir ne de dogurur. Bir canliya ömür verilmesi de, onun ömründen azaltilmasi da mutlaka bir kitaptadir. Süphesiz bunlar, Allah'a kolaydir.

12. Iki deniz birbirine esit olmaz. Bu tatlidir, susuzlugu keser, içilmesi kolaydir. Su da tuzludur, acidir (bogazi yakar). Hepsinden de taze et (balik) yersiniz ve giyeceginiz süs esyasi çikarirsiniz. Allah'in lütfundan (nasibinizi) arayip da sükretmeniz için gemilerin, denizi yarip gittigini görürsün.

13. Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar; günes ve ayi emri altina almistir. Her biri belirtilmis bir süreye kadar akip gider. Iste (bütün bunlari yapan) Rabbiniz Allah'tir. Mülk O'nundur. O'nu birakip da kendilerine taptiklariniz ise, bir çekirdek kabuguna bile sahip degillerdir.

14. Eger onlari (putlari) çagirirsaniz, sizin çagirmanizi isitmezler. Faraza isitseler bile, size cevap veremezler. Kiyamet günü de sizin ortak kosmanizi reddederler. (Bu gerçegi) sana, her seyden haberi olan (Allah) gibi hiç kimse haber veremez.

15. Ey insanlar! Allah'a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye lâyik olan ancak O'dur.

16. Allah dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir halk getirir.

17. Bu da Allah'a güç bir sey degildir.

18. Hiçbir günahkâr baskasinin günahini yüklenmez. Yükü (günahi) agir gelen kimse onu tasimak için (baskasini) çagirsa, bu çagirdigi akrabasi da olsa, onun yükünden bir sey yüklenmez. Sen ancak görmeden Rablerinden korkanlari ve namazi kilanlari uyarabilirsin. Kim temizlenirse o, kendi menfaatine temizlenmis olur. Dönüs Allah'adir.

19. Körle, gören bir olmaz.

20. Karanlikla aydinlik da bir olmaz.

21. Gölge ile sicak da bir olmaz.

22. Dirilerle ölüler de bir olmaz. Süphesiz Allah, diledigine isittirir. Sen kabirlerdekilere isittiremezsin!

23. Sen sadece bir uyaricisin.

24. Biz seni müjdeleyici ve uyarici olarak hak ile gönderdik. Her millet için mutlaka bir uyarici (peygamber) bulunmustur.

25. Eger seni yalanliyorlarsa (üzülme), onlardan öncekiler de yalanlamislardi. (Oysa ki) peygamberleri onlara açik âyetler (mucizeler), sahifeler ve aydinlatici kitap getirmislerdi.

26. Sonra ben, o inkâr edenleri yakaladim. (Bak ki) cezam nasil oldu!

27. Görmedin mi Allah gökten su indirdi. Onunla renkleri çesit çesit meyveler çikardik. Daglardan (geçen) beyaz, kirmizi, degisik renklerde ve simsiyah yollar (yaptik).

28. Insanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var. Kullari içinden ancak âlimler, Allah'tan (geregince) korkar. Süphesiz Allah, daima üstündür, çok bagislayandir.

29. Allah'in kitabini okuyanlar, namazi kilanlar ve kendilerine verdigimiz riziktan (Allah için) gizli ve açik sarfedenler, asla zarara ugramayacak bir kazanç umabilirler.

30. Çünkü Allah, onlarin mükâfatlarini tam öder ve lütfundan onlara fazlasini da verir. Süphesiz O, çok bagislayan, sükrün karsiligini bol bol verendir.

31. Sana vahyettigimiz kitap, kendinden öncekini (semavi kitaplari) dogrulayici olarak gelen gerçektir. Allah, kullarinin (her halinden) haberdardir, görendir.

32. Sonra Kitab'i, kullarimiz arasindan seçtiklerimize verdik. Onlardan (insanlardan) kimi kendisine zulmeder, kimi ortadadir, kimi de Allah'in izniyle hayirlarda öne geçmek için yarisir. Iste büyük fazilet budur.

33. (Onlarin mükâfati), içine girecekleri Adn cennetleridir. Orada altin bilezikler ve incilerle süslenirler. Orada giyecekleri elbiseleri de ipektir.

34. (Cennette söyle) derler: Bizden tasayi gideren Allah'a hamdolsun. Dogrusu Rabbimiz çok bagislayan, çok nimet verendir.

35. O (Rab) ki lütfuyla bizi asil oturulacak yurda (cennete) yerlestirdi. Artik orada bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç gelecektir.

36. Inkâr edenlere de cehennem atesi vardir. Öldürülmezler ki ölsünler, cehennem azabi da onlara biraz olsun hafifletilmez. Iste biz, küfürde ileri giden her nankörü böyle cezalandiririz.

37. Onlar orada: Rabbimiz! Bizi çikar, (önce) yaptigimizin yerine iyi isler yapalim! diye feryad ederler. Size düsünecek kimsenin düsünebilecegi kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarici da gelmedi mi? (Niçin inanmadiniz?) Simdi tadin (azabi)! Zalimlerin yardimcisi yoktur.

38. Allah, göklerin ve yerin gaybini bilir. O, kalplerin içinde ne varsa onu da hakkiyla bilendir.

39. Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur. Onun için kim inkâr ederse, inkâri kendi zararinadir. Kâfirlerin küfrü, Rableri katinda kendileri için ancak gazabi arttirir. Kâfirlerin küfrü, kendilerine ziyandan baska bir sey getirmez.

40. De ki: Allah'i birakip da taptiginiz, ortaklarinizi gördünüz mü? Gösterin bana! Onlar yerdeki hangi seyi yarattilar! Yoksa onlarin göklerde mi bir ortakliklari var! Yahut biz onlara, (bu hususta) bir kitap mi verdik de onlar, o kitaptaki bir delile dayaniyorlar? Hayir! O zalimler birbirlerine, aldatmadan baska bir sey vâdetmiyorlar.

41. Süphesiz Allah gökleri ve yeri, nizamlari bozulmasin diye tutuyor. Andolsun ki onlarin nizami eger bir bozulursa, kendisinden baska hiç kimse onlari tutamaz. Süphesiz O, halîmdir, çok bagislayicidir.

42. Kendilerine bir uyarici (peygamber) gelirse, herhangi bir milletten daha çok dogru yolda olacaklarina dair bütün güçleriyle Allah'a yemin etmislerdi. Fakat onlara uyarici (Muhammed) gelince, bu, onlarin haktan uzaklasmalarindan baska bir seyi arttirmadi.

43. Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük tasliyor ve kötü tuzaklar kuruyorlardi. Halbuki kisi kazdigi kuyuya kendi düser. Onlar öncekilerin kanunundan (onlara uygulanandan) baskasini mi bekliyorlar? Allah'in kanununda asla bir degisme bulamazsin, Allah'in kanununda kesinlikle bir sapma da bulamazsin.

44. Bunlar yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin sonunun nasil oldugunu görmediler mi? Halbuki onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Ne göklerde ne de yerde Allah'i âciz birakacak bir güç vardir. O, bilendir, güçlüdür.

45. Eger Allah, yaptiklari yüzünden insanlari (hemen) cezalandirsaydi, yeryüzünde hiçbir canli yaratik birakmazdi. Fakat Allah, onlari belirtilmis bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri gelince (gerekeni yapar). Kuskusuz Allah, kullarini görrmektedir.
 
36-YÂSÎN
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Yâsîn,

2. Hikmet dolu Kur'an hakki için,

3. Sen süphesiz peygamberlerdensin.

4. Dogru yol üzerindesin.

5. (Bu Kur'an) üstün ve çok merhametli Allah tarafindan indirilmistir.

6. Atalari uyarilmamis, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmis bir toplumu uyarman için indirilmistir.

7. Andolsun ki onlarin çogu gafletlerinin cezasini hak etmislerdir. Çünkü onlar iman etmiyorlar.

8. Biz, onlarin boyunlarina halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadir. Bu yüzden kafalari yukari kalkiktir.

9. Önlerinden bir set ve arkalarindan bir set çektik de onlari kapattik, artik göremezler.

10. Onlari uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir, inanmazlar.

11. Sen ancak zikre (Kur'an'a) uyan ve görmeden Rahmân'dan korkan kimseyi uyarabilirsin. Iste böylesini, bir magfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele.

12. Süphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Onlarin yaptiklari her isi, biraktiklari her izi yazariz. Biz, her seyi apaçik bir kitapta (levh-i mahfuz'da) sayip yazmisizdir.

13. Onlara, su sehir halkini misal getir: Hani onlara elçiler gelmisti.

14. Iste o zaman biz, onlara iki elçi göndermistik. Onlari yalanladilar. Bunun üzerine üçüncü bir elçi gönderdik. Onlar: Biz size gönderilmis Allah elçileriyiz! dediler.

15. Elçilere dediler ki: Siz de ancak bizim gibi birer insansiniz. Rahmân, herhangi bir sey indirmedi. Siz ancak yalan söylüyorsunuz.

16. (Elçiler) dediler ki: Rabbimiz biliyor; biz gerçekten size gönderilmis elçileriz.

17. "Bizim vazifemiz, açik bir sekilde Allah'in buyruklarini size teblig etmekten baska bir sey degildir" dediler.

18. (Bunun üzerine onlar) Dogrusu siz bize ugursuz geldiniz. Eger bu isten vazgeçmezseniz, andolsun sizi taslariz. Ve bizden size mutlaka fena bir kötülük dokunur, dediler.

19. Elçiler söyle cevap verdi: Sizin ugursuzlugunuz sizinle beraberdir. Size nasihat ediliyorsa bu ugursuzluk mudur? Bilakis, siz asiri giden bir milletsiniz.

20. Derken sehrin öbür ucundan bir adam kosarak geldi. "Ey kavmim! dedi, bu elçilere uyunuz!"

21. "Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermis kimselerdir."

22. "Bana ne olmus ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmisim! Halbuki, hepiniz O'na döndürüleceksiniz."

23. "O'ndan baska tanrilar mi edineyim? O çok esirgeyici Allah, eger bana bir zarar dilerse onlarin (putlarin) sefâati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar."

24. "Iste o zaman ben apaçik bir sapikligin içine gömülmüs olurum."

25. "Süphesiz ben, Rabbinize inandim, beni dinleyin."

26. Ona: Cennete gir" denilince. "Keske, dedi, kavmim bilseydi!"

27. "Rabbimin beni bagisladigini ve beni ikrama mazhar olanlardan kildigini !"

28. Biz ondan sonra, onun milletini helâk etmek için üzerlerine gökten herhangi bir ordu indirmedik ve indirecek de degildik.

29. (Onlari helâk eden) korkunç sesten baska bir sey degildi. Birdenbire sönüverdiler.

30. Ne yazik su kullara! Onlara bir peygamber gelmeyegörsün, ille de onunla alay etmeye kalkisirlar.

31. Müsrikler görmüyorlar mi ki, onlardan önce nice kavimler helâk ettik. Onlar tekrar dönüp de bunlara gelmezler.

32. Elbette onlarin hepsi (kiyamet gününde) karsimizda hazir bulunacaklar.

33. (Bu hususta) ölü toprak onlar için mühim bir delildir. Biz ona yagmurla hayat verdik ve ondan dane çikardik. Iste onlar bundan yerler.

34. Biz, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm baglari yarattik ve oralarda birçok pinarlar fiskirttik.

35. Ta ki, onlarin meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yesinler. Hâla sükretmeyecekler mi?

36. Yerin bitirdiklerinden, insanlarin kendilerinden ve henüz mahiyetini bilmedikleri seylerden bütün çiftleri yaratan Allah'i tesbih ve takdis ederim.

37. Gece de onlar için bir ibret alâmetidir. Biz ondan gündüzü siyirip çekeriz de onlar karanliklara gömülürler.

38. Günes, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). Iste bu, azîz ve alîm olan Allah'in takdiridir.

39. Ay için de birtakim menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, egri hurma dali gibi (hilâl) olur da geri döner.

40. Ne günes aya yetisebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.

41. Onlarin zürriyetlerini dopdolu bir gemide tasimamiz da onlar için büyük bir ibrettir.

42. Onlar için, bunun gibi binecekleri baska seyler de yarattik.

43. Dilesek onlari suda bogariz. O zaman ne onlarin imdadina kosan olur, ne de onlar kurtarilirlar.

44. Ancak bizim tarafimizdan bir rahmet ve belli bir zamana kadar dünyadan faydalandirmamiz müstesnadir.

45. Onlara yapmakta oldugunuz ve yapip arkada biraktiginiz islerde Allah'tan korkun; umulur ki size merhamet olunur denildiginde (aldirmazlar).

46. Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmeyedursun, ille de ondan yüz çevirmislerdir.

47. Allah'in size rizik olarak verdiklerinden hayra sarfediniz, denildiginde, kâfirler müminlere dediler ki: Allah'in diledigi takdirde doyuracagi kimseleri biz mi doyuracagiz? Siz gerçekten apaçik bir sapiklik içindesiniz.

48. Onlar: Eger gerçekten dogru söylüyorsaniz, bu tehdit ne zaman gerçeklesecektir? derler.

49. Onlar, birbirleriyle çekisip dururken kendilerini ansizin yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar.

50. Iste o anda onlar ne bir vasiyyette bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.

51. Nihayet Sûr'a üfürülecek. Bir de bakarsin ki onlar kabirlerinden kalkip kosarak Rablerine giderler.

52. (Iste o zaman) Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldirdi? Bu, Rahmân'in vâdettigidir. Peygamberler gerçekten dogru söylemisler! derler.

53. Olan müthis bir sesten ibarettir. Bunun üzerine onlarin hepsi hemen huzurumuzda hazir bulunurlar.

54. O gün hiçbir kimse en ufak bir haksizliga ugramaz. Siz orada ancak yaptiklarinizin karsiligini alirsiniz.

55. O gün cennetlikler, gerçekten nimetler içinde safa sürerler.

56. Onlar ve esleri gölgeler altinda tahtlara kurulurlar.

57. Orada onlar için her çesit meyve vardir. Bütün arzulari yerine getirilir.

58. Onlara merhametli Rabb'in söyledigi selam vardir.

59. "Ayrilin bir tarafa bugün, ey günahkârlar!"

60. "Ey Adem ogullari! Size seytana tapmayin, çünkü o sizin apaçik bir düsmaninizdir" demedim mi?

61. "Ve bana kulluk ediniz, dogru yol budur" demedim mi?

62. Seytan sizden pek çok milleti kandirip saptirdi. Hâla akil erdiremiyor musunuz?

63. Iste, bu size vâdedilen cehennemdir.

64. Inkâriniz sebebiyle bugün oraya girin!

65. O gün onlarin agizlarini mühürleriz; yaptiklarini bize elleri anlatir, ayaklari da sahitlik eder.

66. Dilesek onlarin gözlerini büsbütün kör ederdik. O zaman dogru yolu bulmaya kosusurlar, ama nasil göreceklerdi?

67. Eger dilesek olduklari yerde onlarin sekillerini degistirirdik de ne ileriye gitmeye güçleri yeterdi ne de geri gelmeye!

68. Kime uzun ömür verirsek biz onun gelismesini tersine çeviririz. Hiç düsünmüyorlar mi?

69. Biz ona (Peygamber'e) siir ögretmedik. Zaten ona yarasmazdi da. Onun söyledikleri, ancak Allah'tan gelmis bir ögüt ve apaçik bir Kur'an'dir.

70. Diri olanlari uyarsin ve kâfirler cezayi hak etsinler diye.

71. Görmüyorlar mi ki, biz kudretimizin eseri olmak üzere onlar için birçok hayvan yarattik. Bu sayede onlar bunlara sahip olmuslardir.

72. Bu hayvanlari onlarin emrine verdik. Onlarin bazisini binek olarak kullanirlar, bazisini besin olarak yerler.

73. Bu hayvanlarda onlar için nice faydalar ve içilecek sütler vardir. Hâla sükretmezler mi?

74. Onlar, yardim göreceklerini umarak Allah'tan baska ilâhlar edindiler.

75. Halbuki ilâhlarin onlara yardim etmeye güçleri yetmez. Aksine kendileri bunlar için yardima hazir askerlerdir.

76. (Resûlüm!) O halde onlarin sözleri sakin seni üzmesin. Kuskusuz biz, onlarin gizlemekte olduklarini da, açiga vurduklarini da biliyoruz.

77. Insan görmez mi ki, biz onu meniden yarattik. Bir de bakiyorsun ki, apaçik düsman kesilmis.

78. Kendi yaratilisini unutarak bize karsi misal getirmeye kalkisiyor ve: "Su çürümüs kemikleri kim diriltecek?" diyor.

79. De ki: Onlari ilk defa yaratmis olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayi gayet iyi bilir.

80. Yesil agaçtan sizin için ates çikaran O'dur. Iste siz atesi ondan yakiyorsunuz.

81. Gökleri ve yeri yaratan, onlarin benzerlerini yaratmaya kadir degil midir? Evet! Elbette kadirdir. O, her seyi hakkiyla bilen yaraticidir.

82. Bir sey yaratmak istedigi zaman Onun yaptigi "Ol" demekten ibarettir. Hemen oluverir.

83. Her seyin mülkü kendi elinde olan Allah'in sani ne kadar yücedir! Siz de O'na döneceksiniz.
 
37-es-SÂFFÂT
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Saf saf dizilenlere,

2. O haykirip sürenlere,

3. Ve o zikir okuyanlara,

4. Yemin ederim ki, ilâhiniz birdir.

5. O, hem göklerin, yerin ve ikisi arasindakilerin Rabbi, hem de dogularin Rabbidir.

6. Biz yakin gögü, bir süsle, yildizlarla süsledik.

7. Ve (gökyüzünü) itaat disina çikan her seytandan koruduk.

8. Onlar, artik mele-i a'lâ'ya (yüce topluluga) kulak veremezler. Her taraftan taslanirlar.

9. Kovulup atilirlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardir.

10. Ancak (meleklerin konusmalarindan) bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak isik takip eder.

11. Simdi sor onlara! Yaratma bakimindan onlar mi daha zor, yoksa bizim yarattigimiz (insanlar) mi? Süphesiz biz kendilerini yapiskan bir çamurdan yarattik.

12. Hayir, sen sasiyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar.

13. Kendilerine ögüt verildigi vakit ögüt almazlar.

14. Bir mucize görseler alay ederler.

15. Bu ancak açik bir büyüdür, derler.

16. "Gerçekten biz öldügümüz, toprak ve kemik oldugumuz zaman mi, diriltilecegiz?"

17. "Ilk atalarimizda mi (diriltilecek)?"

18. De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak (diriltileceksiniz).

19. O (diriltme) korkunç. bir sesten ibaret olacak, o anda hemen onlarin gözleri açilip etrafa bakacaklar.

20. (Durumu gören kâfirler) Eyvah bize! Bu ceza günüdür, derler.

21. Iste bu; yalanlamis oldugunuz hüküm günüdür.

22. (Allah, meleklerine emreder) ''Zalimleri, onlarin ayni yoldaki arkadaslarini ve tapmis olduklarini toplayin''.

23.''Allah'tan baska . Onlara cehennemin yolunu gösterin''.

24.''Onlari tutuklayin, çünkü onlar sorguya çekilecekler!

25. Size ne oldu ki birbirinize yardim etmiyorsunuz?

26. Evet, onlar o gün zilletle boyun egeceklerdir.

27. (Iste bu duruma düstükleri vakit) onlardan bir kismi, digerlerine yönelir, birbirlerini sorumlu tutmaya çalisirlar.

28. (Uyanlar, uyduklari adamlara) Siz bize sagdan gelirdiniz (sûreti haktan görünürdünüz) derler.

29. (Ötekiler de) "Bilâkis, derler, siz inanan kimseler degildiniz".

30. "Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Fakat siz kendiniz azgin bir toplum idiniz."

31. "Onun için Rabbimizin hükmü bize hak oldu. Biz (hak ettigimiz cezayi) mutlaka tadacagiz."

32. "Biz sizi azdirdik. Çünkü kendimiz de azmistik."

33. Süphesiz o gün onlar azapta ortaktirlar.

34. Iste biz, suçlulara böyle yapariz.

35. Çünkü onlara: Allah'tan baska tanri yoktur, denildigi zaman kibirle direnirlerdi.

36. "Mecnun bir sair için biz tanrilarimizi birakacak miyiz?" derlerdi.

37. Hayir! O, gerçegi getirdi ve peygamberleri de dogruladi.

38. Kuskusuz siz aci azabi tadacaksiniz.

39. Çekeceginiz ceza yapmakta oldugunuzdan baska bir seyin cezasi degildir.

40. (Bu azaptan) Ancak Allah'in hâlis kullari istisnâ edilecek.

41. Bunlar için bilinen bir rizik vardir.

42. (Türlü türlü) meyveler vardir. Ve onlar agirlanirlar.

43. Naîm cennetlerinde .

44. Tahtlar üzerinde karsilikli otururlar.

45. Onlara pinardan (doldurulmus) kadehler dolastirilir.

46. Berraktir, içenlere lezzet verir.

47. O içkide ne sersemletme vardir ne de onunla sarhos olurlar.

48. Yanlarinda güzel bakislarini yalniz onlara tahsis etmis, iri gözlü esler vardir.

49. Onlar, gün yüzü görmemis yumurta gibi bembeyazdir.

50. Iste o zaman, birbirlerine dönerek (dünyadaki hallerini) soracaklar.

51. Içlerinden biri: "Benim, bir arkadasim vardi" der.

52. Derdi ki: Sen de (dirilmeye) inananlardan misin?

53. Biz ölüp kemik, sonra da toprak haline geldigimiz zaman (diriltilip) cezalanacak miyiz?

54. (O zât, dünyâda geçmis olan hâdiseyi bu sekilde anlattiktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara) Siz isin gerçegine vâkif misiniz? dedi.

55. ( Iste o zaman konusan bakti, arkadasini cehennemin ortasinda gördü.

56. "Yemin ederim ki, sen az daha beni de helâk edecektin.

57. Rabbimin nimeti olmasaydi, simdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum" dedi.

58. Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek miyiz?

59. Yalniz ilk ölümümüz, baska ölüm yok ve biz azâba da ugratilmayacagiz ha?!"

60. Süphesiz bu, büyük kurtulustur.

61. Çalisanlar, böylesi bir kurtulus için çalissinlar.

62. Simdi ziyafet olarak, cennet ehli için anilan bu nimetler mi daha hayirli, yoksa zakkum agaci mi?.

63. Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kildik.

64. Zira o, cehennemin dibinde bitip yetisen bir agaçtir.

65. Tomurcuklari sanki seytanlarin baslari gibidir.

66. (Cehennemdekiler) ondan yerler ve karinlarini ondan doldururlar.

67. Sonra zakkum yemeginin üzerine onlar için, kaynar su karistirilmis bir içki vardir.

68. Sonra kesinlikle onlarin dönüsü, çilgin atese olacaktir.

69. Kuskusuz onlar atalarini dalâlette buldular .

70. Simdi de kendileri onlarin peslerinden kosturuyorlar.

71. Andolsun ki, onlardan önce eski milletlerin çogu dalâlete düstü.

72. Kuskusuz, biz onlara uyaricilar göndermistik.

73. Uyarilanlarin âkibetinin ne olduguna bir bak!

74. Allah'in ihlâsli kullari müstesna.

75. Andolsun, Nuh bize yalvarip yakardi. Biz de duayi ne güzel kabul ederiz!

76. Kendisini ve ailesini büyük felâketten kurtardik.

77. Biz yalniz Nuh'un soyunu kalici kildik.

78. Sonradan gelenler içinde ona iyi bir nam biraktik

79. Bütün âlemlerden Nuh'a selam olsun!

80. Iste biz iyileri böyle mükâfatlandiririz.

81. Zira o, bizim inanmis kullarimizdan idi.

82. Nihayet ötekileri (inanmayanlari) suda bogduk.

83. Süphesiz Ibrahim de onun (Nuh'un) milletinden idi.

84. Çünkü Rabbine kalb-i selîm ile geldi.

85. Hani o, babasina ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsunuz? demisti.

86. "Allah'tan baska bir takim uydurma ilâhlar mi istiyorsunuz?"

87. "O halde âlemlerin Rabbi hakkindaki görüsünüz nedir?"

88. Bunun üzerine Ibrahim yildizlara söyle bir bakti.

89. Ben hastayim, dedi.

90. Ona arkalarini dönüp gittiler.

91. Yavasça putlarinin yanina vardi. (Oraya konmus yemekleri görünce) Yemiyor musunuz?

92. Neden konusmuyorsunuz? dedi.

93. Bunun üzerine, yanlarina gelip sag eliyle vurdu (kirip geçirdi.)

94. (Putperestler) kosarak Ibrahim'e geldiler.

95. Ibrahim: Yonttugunuz seylere mi ibadet edersiniz!

96. Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarinizi Allah yaratti, dedi.

97. Onun için bir bina yapin ve derhal onu atese atin! dediler.

98. Böylece ona bir tuzak kurmayi istediler. Fakat biz onlari alçaklardan kildik.

99. (Oradan kurtulan Ibrahim) "Ben Rabbime gidiyorum. O bana dogru yolu gösterecek".

100. O : "Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver", dedi.

101. Iste o zaman biz onu uslu bir ogul ile müjdeledik.

102. Babasiyla beraber yürüyüp gezecek çaga erisince: Yavrucugum! Rüyada seni bogazladigimi görüyorum; bir düsün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacigim! Emrolundugun seyi yap. Insallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.

103. Her ikisi de teslim olup, onu alni üzerine yatirinca:

104.Biz ona: " Ey Ibrahim!" diye seslendik.

105. Rüyayi gerçeklestirdin.Biz iyileri böyle mükâfatlandiririz.

106. Bu, gerçekten, çok açik bir imtihandir.

107. Biz, ogluna bedel ona büyük bir kurban verdik.

108. Geriden gelecekler arasinda ona (iyi birnam) biraktik:

109. Ibrahim'e selam! dedik.

110. Biz iyileri böyle mükâfatlandiririz.

111. Çünkü o, bizim mümin kullarimizdandir.

112. Sâlihlerden bir peygamber olarak O'na (Ibrahim'e) Ishak'i müjdeledik.

113. Kendisini ve Ishak'i mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacagi gibi, kendine açiktan açiga kötülük edenler de olacak.

114. Andolsun biz Musa'ya da Harun'a da nimetler verdik.

115. Onlari ve kavimlerini o büyük sikintidan kurtardik.

116. Kendilerine yardim ettik de galip gelen onlar oldu.

117. Her ikisine de apaçik anlasilan bir kitabi (Tevrat'i) verdik.

118. Her ikisini de dogru yola ilettik.

119. Sonra gelenler içinde, namlarina sunu biraktik.

120. Musa ve Harun'a selam olsun.

121. Dogrusu biz, iyileri böylece mükâfatlandiririz.

122. Süphesiz, ikisi de mümin kullarimizdandi.

123. Ilyas da süphe yok ki, peygamberlerdendi.

124. (Ilyas) milletine: (Allah'a karsi gelmekten) sakinmaz misiniz?

125.Yaratanlarin en iyisini birakip da Ba'l'e mi taparsiniz? demisti.

126. "Sizin de Rabbiniz, sizden önce gelen atalarinizin da Rabbi olan Allah'i?"

127. Bunun üzerine Ilyas'i yalanladilar. Onun için onlarin hepsi (cehenneme) götürüleceklerdir.

128. Ancak Allah'in ihlâsli kullari müstesna.

129. Sonra gelenler içinde, kendisine bir ün biraktik,

130. "Ilyas'a selâm!" dedik.

131. Süphesiz biz, iyileri iste böyle mükâfatlandiririz.

132. Çünkü o, bizim mümin kullarimizdandi.

133. Lût da elbette peygamberlerdendi.

134. Hani biz Lût'u ve ailesinin hepsini kurtardik.

135. Ancak geridekiler arasinda kalan yasli bir kadin disinda,

136. Sonra digerlerini yok ettik.

137. (Ey insanlar!) Siz onlarin yanlarindan geçip gidiyorsunuz:sabahleyin

138. Ve geceleyin. Hâla akillanmayacak misiniz?

139. Dogrusu Yunus da gönderilen peygamberlerdendi.

140. Hani o, dolu bir gemiye binip kaçmisti.

141. Gemide olanlarla karsilikli kur'a çektiler de kaybedenlerden oldu.

142. Yunus kendini kinayip dururken onu bir balik yuttu.

143. Eger Allah'i tesbih edenlerden olmasaydi,

144. Tekrar diriltilecekleri güne kadar onun karninda kalirdi.

145. Halsiz bir vaziyette kendisini disari çikardik.

146. Ve üstüne (gölge yapmasi için) kabak türünden genis yaprakli bir nebat bitirdik.

147. Onu, yüz bin veya daha çok kisiye peygamber olarak gönderdik.

148. Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onlari bir süreye kadar yasattik.

149. Putperestlere sor: Kizlar Rabbinin de erkekler onlarin mi?

150. Yoksa biz melekleri onlarin gözü önünde kiz olarak mi yarattik?

151. Dikkat edin, kesinlikle yalan uydurup söylüyorlar ki;

152. "Allah dogurdu" diyorlar. Onlar süphesiz yalancidirlar.

153. Allah, kizlari ogullara tercih mi etmis!

154. Ne oluyor size? Nasil hükmediyorsunuz?

155. Hiç düsünmüyor musunuz?

156. Yoksa sizin açik bir deliliniz mi var?

157. Dogru sözlülerden iseniz, kitabinizi getirin!

158. Allah ile cinler arasinda da bir soy birligi uydurdular. Andolsun, cinler de kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler.

159. Allah, onlarin isnat edegeldiklerinden yücedir, münezzehtir.

160. Allah'in ihlâsa erdirilmis kullari müstesnadir (onlar azap görmeyeceklerdir).

161. Sizler ve taptiginiz seyler!

162. Hiçbiriniz, Allah'a karsi azdirip saptiramazsiniz.

163. Cehenneme girecek kimseden baskasini.

164. "(Melekler söyle derler) Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardir."

165. " Süphesiz biz,orada sira sira dururuz."

166. "Ve süphesiz Allah'i tesbih ederiz."

l67. "Putperestler söyle diyorlardi".

l68. "Eger öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydi",

l69. "Mutlaka Allah'in ihlâsli kullari olurduk!" .

170. Iste simdi onu inkâr ettiler. Ama ileride bileceklerdir!

171. Andolsun ki, peygamber kullarimiza söz vermisizdir:

172. Onlar mutlaka zafere ulasacaklardir.

173. Bizim ordumuz süphesiz üstün gelecektir.

174. Onun için sen bir süreye kadar onlara aldirma.

175. Onlarin halini gör, onlar da görecekler.

176. Azabimizi acele mi istiyorlar?

177. Azap yurtlarina indiginde, uyarilanlarin (fakat yola gelmeyenlerin) sabahi ne kötü olur!

178. Sen bir zamana kadar onlara aldirma.

179. Onlarin halini gör, onlar da göreceklerdir.

180. Senin izzet sahibi Rabbin, onlarin isnat etmekte olduklari vasiflardan yücedir, münezzehtir.

181. Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun!

182. Alemlerin Rabbi olan Allah'a da hamd olsun!
 
38-SÂD
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'in adiyla.

1. Sâd. Ögüt veren Kur'an'a yemin ederim ki,

2. Küfredenler, (iddia ettiklerinin) aksine, birgurur ve tefrika içindedirler.

3. Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. O zaman feryat ettiler. Halbuki artik kurtulma zamani degildi.

4. Aralarindan kendilerine bir uyaricinin gelmesine sastilar ve kâfirler: Bu pek yalanci bir sihirbazdir!

5. Tanrilari, tek tanri mi yapti? Dogrusu bu tuhaf bir seydir! dediler.

6. Onlardan ileri gelenler: Yürüyün, tanrilariniza baglilikta direnin, sizden istenen süphesiz budur.

7. Son dinde de bunu isitmedik. Bu, ancak bir uydurmadir.

8. Kur'an aramizdan Muhammed'e mi indirildi? diyerek kalkip yürüdüler. Belki, bunlar Kur'an'im hakkinda süphe içine düstüler. Hayir! Azabimi henüz tatmadilar.

9. Yoksa azîz ve lütufkâr olan Rabbinin rahmet hazineleri onlarin yaninda midir!

10. Yahut göklerin, yerin ve ikisi arasinda bulunanlarin hükümranligi onlarin elinde midir? Öyleyse (göklerin) yollarinda yükselsinler (görelim)!

11. Onlar, çesitli guruplardan olusmus bir ordudur; iste surada bozguna ugratilacaklardir.

12. Onlardan önce Nuh kavmi, Âd kavmi, kaziklar sahibi Firavun da, yalanladilar.

13. Semûd, Lût kavmi ve Eyke halki da (peygamberleri) yalanladilar. Iste bunlar da (peygamberlere karsi) birlesen topluluklardir.

14. Onlarin her biri gönderilen peygamberleri yalanladilar da bu yüzden (kendilerine) azabim hak oldu.

15. Bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan korkunç bir ses beklemektedirler.

16. Rabbimiz! Bizim payimizi hesap gününden önce ver, dediler.

17. (Resûlüm!) Onlarin söylediklerine sabret, kulumuz Davud'u, o kuvvet sahibi zati hatirla. O, hep Allah'a yönelirdi.

18. Biz, daglari onun emrine vermistik.Aksam sabah onunla beraber tesbih ederlerdi.

19. Kuslari da toplu halde onun emri altina vermistik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi.

20. Onun hükümranligini kuvvetlendirmis; ona hikmet ve güzel konusma vermistik.

21. (Ey Muhammed!), Sana davacilarin haberi ulasti mi? Mâbedin duvarina tirmanmislardi.

22.Davud'un yanina girmislerdi de Dâvud onlardan korkmustu. "Korkma! Biz birbirine hasim iki davaciyiz, aramizda adaletle hükmet, haksizlik etme; bize dogru yolu göster" dediler.

23. (Onlardan biri söyle dedi) Bu, kardesimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Böyle iken "Onu da bana ver" dedi ve tartismada beni yendi.

24. Davud: Andolsun ki, senin koyununu kendi koyunlarina katmak istemekle sana haksizlikta bulunmustur. Dogrusu ortakçilarin çogu, birbirlerinin haklarina tecâvüz ederler. Yalniz iman edip de iyi isler yapanlar müstesna. Bunlar da ne kadar az! dedi. Davud, kendisini denedigimizi sandi ve Rabbinden magfiret dileyerek egilip secdeye kapandi, tevbe edip Allah'a yöneldi.

25. Sonra bu tutumundan dolayi onu bagisladik. Kuskusuz yanimizda onun yüksek bir makami ve güzel bir gelecegi vardir.

26. Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptik. O halde insanlar arasinda adaletle hükmet. Hevâ ve hevese uyma, sonra bu seni Allah'in yolundan saptirir. Dogrusu Allah'in yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarina karsilik çetin bir azap vardir.

27. Gögü, yeri ve ikisi arasindakileri biz bos yere yaratmadik. Bu, inkâr edenlerin zannidir. Vay o inkâr edenlerin atesteki haline!

28. Yoksa biz, iman edip de iyi isler yapanlari, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacagiz? Veya (Allah'tan) korkanlari yoldan çikanlar gibi mi sayacagiz?

29. (Resûlüm!) Sana bu mübarek Kitab'i, âyetlerini düsünsünler ve akli olanlar ögüt alsinlar diye indirdik.

30. Biz Davud'a Süleyman'i verdik. Süleyman ne güzel bir kuldu! Dogrusu o, daima Allah'a yönelirdi.

31. Aksama dogru kendisine, üç ayaginin üzerine durup bir ayagini tirnaginin üzerine diken çalimli ve safkan kosu atlari sunulmustu.

32. Süleyman: Gerçekten ben mal sevgisini, Rabbimi anmak için istedim, dedi. Nihayet günes batti. (O zaman) Onlari (atlari) tekrar bana getirin, dedi. Bacaklarini ve boyunlarini sivazlamaya basladi.

33. Süleyman: Gerçekten ben mal sevgisini, Rabbimi anmak için istedim, dedi. Nihayet günes batti. (O zaman) Onlari (atlari) tekrar bana getirin, dedi. Bacaklarini ve boyunlarini sivazlamaya basladi.

34. Andolsun biz Süleyman'i imtihan ettik. Tahtinin üstüne bir ceset birakiverdik, sonra o, yine eski haline döndü.

35. Süleyman: Rabbim! Beni bagisla; bana, benden sonra kimsenin ulasamayacagi bir hükümranlik ver. Süphesiz sen, daima bagista bulunansin, dedi.

36. Bunun üzerine biz rüzgari onun emrine verdik.Onun emriyle istedigi yere yumusacik akardi.

37.Dalgiç ve yapi ustasi seytanlari da.

38.Ve daha digerlerini de zincirlerde bagli olarak (Onun emrine verdik.)

39. "Iste bu bizim bagisimizdir. Ister ver, ister (elinde) tut; hesapsizdir" dedik.

40. Dogrusu onun, bizim katimizda büyük bir degeri ve güzel bir yeri vardir.

41. (Resûlüm!) Kulumuz Eyyub'u da an. O, Rabbine: Dogrusu seytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi, diye seslenmisti.

42. Ayagini yere vur! Iste yikanacak ve içilecek soguk bir su (dedik).

43. Bizden bir rahmet ve olgun akil sahipleri için de bir ibret olmak üzere ona hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini bagisladik.

44. Eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini böyle yerine getir. Gerçekten biz Eyyub'u sabirli (bir kul) bulmustuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi.

45. (Ey Muhammed!), Kuvvetli ve basiretli kullarimiz Ibrahim, Ishak ve Ya'kub'u da an.

46. Biz onlari özellikle ahiret yurdunu düsünen ihlâsli kimseler kildik.

47. Dogrusu onlar bizim katimizda seçkin iyi kimselerdendir.

48. Ismail'i, Elyesa'yi, Zülkifl'i de an. Hepsi de iyilerdendir.

49. Iste bu, bir hatirlatmadir. Dogrusu Allah'a karsi gelmekten sakinanlara güzel bir gelecek vardir.

50. Kapilari yalnizca kendilerine açilmis Adn cennetleri vardir.

51. Onlar koltuklara yaslanip kurularak orada bir çok meyveler ve içecekler isterler.

52. Yanlarinda, eslerinden baskasina bakmayan, kendilerine yasit güzeller vardir.

53. Iste, hesap günü için size vâdolunan seyler bunlardir.

54. Süphesiz bu, bizim verdigimiz riziktir. Ona bitmek ve tükenmek yoktur.

55. Bu böyle; ama azginlara kötü bir gelecek vardir.

56. Onlar cehenneme girecekler. Orasi ne kötü bir kalma yeridir.

57.Iste bu; kaynar su ve irindir. Onu tatsinlar

58. Buna benzer daha türlü türlü baskalari da vardir.

59. (Inkârcilarin liderlerine) Iste bu sizinle beraber cehenneme girecek topluluktur (denildigin de, liderler) Onlar rahat yüzü görmesin (derler) Onlar mutlaka atese gireceklerdir.

60 . (Liderlere uyanlar ise) Hayir, asil siz rahat yüzü görmeyin! Onu bize siz sundunuz! Ne kötü bir yerdir! derler.

61. Yine onlar: Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim getirdiyse onun atesteki azabini iki kat artir! derler.

62. (Inkârcilar) derler ki: Kendilerini dünyada iken kötülerden saydigimiz kimseleri burada niçin görmüyoruz?

63. Alaya aldigimiz onlar degil miydi? Yoksa (buradalar da) onlari gözden mi kaçirdik?

64. Iste bu, cehennem ehlinin tartismasi, süphesiz bir gerçektir.

65. (Resûlüm!) De ki: Ben sadece bir uyariciyim. Tek ve kahhâr olan Allah'tan baska bir tanri yoktur.

66. Göklerin, yerin ve ikisi arasinda bulunanlarin Rabbi (olan Allah) üstündür, çok bagislayicidir.

67. De ki: "Bu büyük bir haberdir."

68. "Ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz."

69. Onlar orada tartisirken benim mele-i a'lâ hakkinda hiçbir bilgim yoktu.

70. Ben ancak apaçik bir uyarici oldugum için bana vahyolunuyor.

71. Rabbin meleklere demisti ki: Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacagim.

72. Onu tamamlayip, içine de ruhumdan üfürdügüm zaman, derhal ona secdeye kapanin!

73. Bütün melekler toptan secde ettiler.

74. Yalniz Iblis secde etmedi. O büyüklük tasladi ve kâfirlerden oldu.

75. Allah! Ey Iblis! Iki elimle yarattigima secde etmekten seni meneden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden misin? dedi.

76. Iblis: Ben ondan hayirliyim! Beni atesten yarattin, onu çamurdan yarattin, dedi.

77. Allah: Çik oradan (cennetten)! Sen artik kovulmus birisin.

78. VE ceza gününe kadar lânetim senin üzerindedir! buyurdu.

79. Iblis: Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi.

80. Allah: "Haydi, sen mühlet verilenlerdensin.''

81. "O bilinen güne kadar" buyurdu.

82. Iblis: Senin mutlak kudretine andolsun ki, onlarin hepsini mutlaka azdiracagim."

83."Ancak onlardan ihlâsli kullarin hariç" dedi.

84. Allah buyurdu ki, "O dogru ben hep dogruyu söylerim."

85. "Mutlaka sen ve sana uyanlarin hepsiyle cehennemi dolduracagim!."

86. (Resûlüm!) De ki: Buna karsilik ben sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben oldugundan baska türlü görünenlerden de degilim.

87. Bu Kur'an, ancak âlemler için bir ögüttür.

88. Onun verdigi haberin dogrulugunu bir zaman sonra çok iyi ögreneceksiniz.
 
Geri
Üst