Kriz bizi teğet geçmişşş!

degazor35

TÜRK oğlu TÜRK
Katılım
6 Mar 2007
Mesajlar
5,674
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
forumda bu kadar HIYAR varken,ortalığın CACIĞA dön
Şu,"TEĞET" muhabbetine taktım.

Başbakanımız, krizin teğet geçtiğini bir daha tekrarlamış.

Kendine göre haklı nedenleri olabilir,

Politik düşünebilir,

Önüne konulan abartılı verilerin içinde boğulmuş olabilir.

Ancak, onun ölçüleri ile

Piyasa ölçüleri arasında fark olduğu kesin.

Ölçümüz, vatandaşımızın yaşam düzeyi.

Emeklimizin işçimizin satın alma gücü.

Türkiye"nin borçluluk durumu.

Gecekonduda yaşayan insanımızın kursağına bir kaşık çorba girip girmediği.

Ölçü bu.

Çok basit bir şey söyleyeyim;

"Simit 1 YTL" oldu.

Hayırlı olsun.

Garibanın sabah kahvaltısı,

Öğlen atıştırması,

Zaman zaman da akşam yemeği.

Artış ne kadar?

Yüzde yirmi beş.

Emekli memurun aldığı zam ne?

Yüzde dört.

El insaf.

Kimler bu zammı yaptıysa, Allah onları bildiği gibi yapsın.

Garibanın kursağına giren son lokma olan simidi de bitirdiler.

Gelelim şu teğet muhabbetine…

Türkiye"nin dış borcu tarihin en yüksek rakamına erişmiş.

Cari açığı her gün kapatılamıyacak rakamlara doğru yelken açmış.

Sokaktaki insanların çoğu yarı aç geziyor.

Kredi kart borçlularında patlama olmuş.

Vatandaş cebinde kuruş olmadığından,

Son çareye başvurmuş;

"BORÇLANMIŞ".

Kime?

Kredi kart kan emicilerine.

Ülke,2001 krizinde yüzde 14"lere varan bir küçülme yaşamış.

Dünyanın en çok küçülen ilk beş ülkesi arasına girip,

Rekor kırmış.

İşsizlik oranı yüzde 16"lara yükselmiş.

Rakamlarda hala bir değişiklik olmamış.

Yüzlerce firma batmış.

Bir kadarı iflasını istemiş.

Yüz binin üzerinde esnaf kepenk indirmiş.

Şu anda durum farklı mı?

Bence değil.

Hala akşam Pazar artıklarını toplayan,

Emekli öğretmenlerimiz,

Emekli işçi memurlarımız var.

Hala evine bir simit bile götüremeyen insanlarımız var.

Hala aç oldukları için kendilerinin Taksim Anıtına zincirleyen,

"AÇIM AÇIM" diye bağıran işçilerimiz var.

Bu şartlarda krizin bizi TEĞET geçtiğini söylemek,

Bunu iddia etmek akıllıca mı?

Şu borsamıza bir bakın.

Yabancı yatırımcıların oranı yüzde yetmiş beş.

Yani her dört kişiden üçü yabancı.

Borsadaki yabancı hisse portföyü ne kadar?

Tahminen 150 milyar doların üzerinde.

Merkez bankasının döviz rezervleri ne kadar?

70 kusur milyar dolar.

Yani yabancı hissesini satıp gitmeye kalkarsa ödeyemeyiz.

Dolar 2500"lere sıçrar,

Bizde batarız.

Aynı şey hazine kâğıtları için de geçerli.

Orada da milyarlarca dolar yabancı parası var.

Onlar da satarsa bir daha batarız.

Çünkü adam hissesini sattığında dolar alıp gidecek.

O kadar doları bulamayacağına göre,

Doğal olarak Dolar inanılmaz fiyatlara sıçrayacak.

Bu da bizim idam sehpamız olacak.

Şu tabloya baktığımızda krizin teğet geçtiğini söylemek için ya safdilli olacaksınız,

Ya da siyasetçi.

Bunun başka yolu yok.

Ve biz cari açığı, Borçların döndürülmesini "SICAK PARA" ile yapıyoruz.

Bu sıcak para musluğu kesildiğinde ne olacak!

Dökme suyla değirmenin çarklarını,

Daha ne kadar döndürebiliriz.

Hele hele şu UZANLARIN devam eden,

170 Milyar Dolar talep ettiklere dava.

Oradan aleyhte bir şey çıkarsa ne olur?

Türkiye"nin dışarıdaki her türlü varlığına el konur.

Ve biz biteriz.

Yanlış anlaşılmasın,

Uzanlar benim gözümde makbul kişiler değildi, hala da değil.

Ancak onların mallarına el konma şeklinde biraz dağ adamlığı vardı.

İzlenen yol "HUKUKİ" olmayınca,

Adamlarında devletimizi sıkıştırma imkânı doğdu.

Bunun tek müsebbibi de hukuku işine geldiğinde birinci plana,

İşine gelmediğinde ikinci plana atan AKP zihniyetidir.

Aynı "HABERAL"IN" mahkûm ettirdiği hâkimlerin durumun da olduğu gibi.

Hemen yasayı çıkartıp,

Yapılan kanunsuz işlerin tazminatını "DEVLETİN ÖDEMESİNİ",

(YANİ BİZİM) sağladılar.

Evet, kadim dostlar bakın şu tabloya,

Kriz bizi Teğet mi? Geçti!

Yoksa hala yerlerde mi? Sürünüyoruz!

Ona siz karar verin.


Ali ÖNCÜ
 
Başbakan kriz bizi teğet geçti derken haklı,kendisi ve çevresindekiler eminim hiç etkilenmemişlerdir hatta kat kat artıyordur.
Pazarlara dikkat ediyorum insanlar daha çok kapanış saatine yakın gidiyorlar,daha uygun birşeyler alabilme umuduyla : (
Kredi kart borçları zaten tavan yaptı hangisine yetişsin vatandaş.
Tok açın halinden anlamaz derler ya birileri gelip borcunu ödemeyen kredi kartı kullanmasın diyebiliyor.
 
Adam 8 seneden beri aç. Düzelen hiçbirşey olmadığı gibi dahada kötüye gidiyor. Ama bu adam hala akpye oy vercem diye yırtınıyor. E o zaman beter olsun. Demek ki sefilliği hakediyor. Ama oda haklı, adam doğru dürüst beslenemediği için aklı hep geriledi, mantıklı düşünemiyor artık.

Açız demeye başladımı kömürü makarnayı basıp "şükret, şükret" deyip sesini kestiler. Dilenciye çevirdiler milleti. Bu adamlar oyları dilenciye çevirdikleri kişilerden alıyor. Düşünemeyen bir toplum yarattılar.

Abi gidin afyonun köylerini gezin. Köye giren tek gazete zaman, izlenen tek kanal stv. Yani sabahtan akşama kadar akp propagandası. Adam damda yaşıyor, hayatı boyuncada damda yaşamış. Ama demiyor ben niye damda yaşıyorum. Çünkü adamları dinle hipnotize etmişler. Şükret deyip kandırıyorlar. Adam bilmiyor ki insanca yaşamanın standartları neler. Ve eminim kırsalın tamamı böyledir. İşte bu adamların oy aldığı kişiler bunlar.

Yani ekonomi kötüye gitmiş, benzin 4 lira olmuş, domates 10 lira et 40 lira olmuş hiç umursamaz. Açar akşam stvyi transa geçer...
 
Oturup halimize şükretmemiz lazım.

Haiti,Filistin,Pakistan !
 
Oturup halimize şükretmemiz lazım.

Haiti,Filistin,Pakistan !

katılıyorm halimize şükretmek lazım ama birilernin damatları zengin olurken gemicikler alınırken hocalar fbi korumalı lüx villalarnda hizmetçileri emirlerine hazır duruyorken diyerek uzar gider yani birileri çalsın yağmalasın bizde halimize mi şükredelim varlık içinde nie aç gezelim tabiki bunları konuşacaz bunları sölicez neden rahatsız oldun anlamadım
 
katılıyorm halimize şükretmek lazım ama birilernin damatları zengin olurken gemicikler alınırken hocalar fbi korumalı lüx villalarnda hizmetçileri emirlerine hazır duruyorken diyerek uzar gider yani birileri çalsın yağmalasın bizde halimize mi şükredelim varlık içinde nie aç gezelim tabiki bunları konuşacaz bunları sölicez neden rahatsız oldun anlamadım

Yok kardeşim rahatsızlık değil benimkisi kendi çapımda bir görüş.Ne olursa olsun bu millet ne dönemler gördü ki ekmeği karneyle aldı.Şimdi 3 yerine 5 ekmek alamıyoruz diye kızıyoruz.Peki bu gelişmeye başladığımızın bir göstergesi olabilir mi?
 
Ya da Ekmek yemıyoruz dımı ? ne farkeder anasını satıyım Aç dolaş.haLa savunuyosunuz ya bı de cıdden bravo.
 
Adam 8 seneden beri aç. Düzelen hiçbirşey olmadığı gibi dahada kötüye gidiyor. Ama bu adam hala akpye oy vercem diye yırtınıyor. E o zaman beter olsun. Demek ki sefilliği hakediyor.

Birileri daha beter olmak istiyorlar ama bizide beraberinde götürüyorlar.
Bari kendilerini düşünmüyorlar bizi düşünsünler : )
 
Oturup halimize şükretmemiz lazım.

Haiti,Filistin,Pakistan !

Oturup halimize ağlamamız lazım ....

Amerika almanya ingiltere fransa isveç norveç danimarka avusturya, yeni sini boş ver eski zelanda ve dahi papua yeni gine (eski gine de dahil )

BIRAKIN BU CAMBAZA BAK OYUNLARINI SÖYLEYENLERDEN VE DAHİ AYNI DÜŞÜN(ME)CEYİ PAYLAŞANLAR ARTIK KİMSE İNANMIYOR.

İÇERDE VE DIŞARDAKİ ŞER ODAKLARI MİSALİ

uSANDI MİLLET AYNI CAMBAZA BAK KESE GİTSİN OYUNLARINDAN....
 
Hicbir akp yandasi yazmamis bu basliga neden yazmiyorlar; yuzleri yok yazamiyorlar.. Ayip yani su senaryoyu gorupte hala akp isini cok iyi yapiyor sivil demokrasi, hak, ozgurluk, postal, ergenekon gibi birkac kelimeyi ezberleyip cumle icinde kullanarak kendi vicdanlarini sogutmaya calisiyorlar.

Bu ulke memur bazinda en buyuk zammi Erbakan zamaninda almisti hatirlarsiniz, en dusuk zamlarida akp zamaninda aliyor..

Ogrencisi hocasina sen bir halt bilmiyorsun bu halka oyle yaranamazsin, boyle yaranirsin demis resmen.
 
Yetmedimi artık bu aç edebiyatı ya ?
Beni düşündüren bu edebiyatı gerçekten para ihtiyaçları olanlar değilde orta derecede gelire sahip olan hükümet karşıtı kişilerin yapması..
Türkiye'nin Ekonomik durmunun vatandaşa yansımasını değişik örneklerle inceleyelim. 2004 de buzdalabı aldığımızı hatırlıyorum. Memur olan babamın maaşının yarısını buz dolabına vermiştik. Şimdi bakıyorum günümüz teknolojisinde benzer özelliklere sahip buzdalabı hala aynı fiyat ve babamın maaşıyla şimdi 3 buz dolabı alınıyor. Yada şöyle söyleyim 2000 li yılların başında kaç kişide araba vardı ? Şimdilerde bir çok ailede 2 araba var, trafikteki araç artışını görememek mümkün değil.

Ülkelere göre karşılaştırma yapalım. 4 sene Almanya, 6 ay Polonyada ve 1 ay Çeşitli Avrupada kalan biri olarak şunu açıkça söylüyorum : Türkiye'de bolluk var. Yurtdışında sebze mevyeyi bile kiloyla almaya çekiniyosunuz. Şimdi diyeceksinizki Türkiye'de ortalama senelik kişi başı gelir 10.000 dolar, Avrupada atıyorum 30.000 dolar. Londra'da karpuzun kilosunun ortalama 5 TL olduğunu biliyormusunuz, ekmek 1.5 Euro, parasız su yok zaten. Ama şuda var tabi, yurtdışından gelen elektronik aletler orada daha ucuz olabiliyor. Gelirleri fazla ama ona görede masrafları var. Bazen mağzalarda dikaktimi çekyiyor, 3 sene önce aldığım bir giyecek hala aynı fiyat duruyor.
Kalkınma Ajanslarına Proje yazan bir kişi olarak, eğer hükümet bu teşvik politikasını devam ettirirse sanayi firmalarında dolayısıyla ülke ekonomisinde büyük bir gelişme olacağını düşünüyorum.
Ha hiç mi fakirlik yok? Var ama birileri bunun siyasi olarak kullanmak için çok abartıyor...
 
Yetmedimi artık bu aç edebiyatı ya ?
Beni düşündüren bu edebiyatı gerçekten para ihtiyaçları olanlar değilde orta derecede gelire sahip olan hükümet karşıtı kişilerin yapması..
Türkiye'nin Ekonomik durmunun vatandaşa yansımasını değişik örneklerle inceleyelim. 2004 de buzdalabı aldığımızı hatırlıyorum. Memur olan babamın maaşının yarısını buz dolabına vermiştik. Şimdi bakıyorum günümüz teknolojisinde benzer özelliklere sahip buzdalabı hala aynı fiyat ve babamın maaşıyla şimdi 3 buz dolabı alınıyor. Yada şöyle söyleyim 2000 li yılların başında kaç kişide araba vardı ? Şimdilerde bir çok ailede 2 araba var, trafikteki araç artışını görememek mümkün değil.

Ülkelere göre karşılaştırma yapalım. 4 sene Almanya, 6 ay Polonyada ve 1 ay Çeşitli Avrupada kalan biri olarak şunu açıkça söylüyorum : Türkiye'de bolluk var. Yurtdışında sebze mevyeyi bile kiloyla almaya çekiniyosunuz. Şimdi diyeceksinizki Türkiye'de ortalama senelik kişi başı gelir 10.000 dolar, Avrupada atıyorum 30.000 dolar. Londra'da karpuzun kilosunun ortalama 5 TL olduğunu biliyormusunuz, ekmek 1.5 Euro, parasız su yok zaten. Ama şuda var tabi, yurtdışından gelen elektronik aletler orada daha ucuz olabiliyor. Gelirleri fazla ama ona görede masrafları var. Bazen mağzalarda dikaktimi çekyiyor, 3 sene önce aldığım bir giyecek hala aynı fiyat duruyor.
Kalkınma Ajanslarına Proje yazan bir kişi olarak, eğer hükümet bu teşvik politikasını devam ettirirse sanayi firmalarında dolayısıyla ülke ekonomisinde büyük bir gelişme olacağını düşünüyorum.
Ha hiç mi fakirlik yok? Var ama birileri bunun siyasi olarak kullanmak için çok abartıyor...


10.000 lirayada buzdolabı var 500 lirayada. Şimdi dünyada bir ürünün fiyatına etki eden en önemli iki faktör vardır. Bolluk ve kıtlık. Yani bir ürün ne kadar bol olursa o kadar fiyatı düşer ne kadar az olursa o kadar fiyatı artar. Tabi bunun yanında kalite, kar oranları ve alım gücü gibi faktörlerde vardır. Türkiye zaten beyaz eşya cenneti olmuş durumda. Kendi ürettiğimizin yanında avrupa zaten üretim fazlasını Türkiye ye kaktırıp duruyor. Rekabet cabası. Yani bu gibi durumlar varken buzdolabına bakıp ekonomi tahlili yapmak akp ağzına yakışan bişeydir.

Ayrıca 100 liraya buzdolabı alsan kaç yazar ki arkadaş içini doldurabiliyormu acaba bu vatandaş. Birde bu boyutu var konunun.

Madem avrupadan karşılaştırma yaptın bizde yapalım. Mesela benzin fiyatı avrupanın 2 katı. Ki burnumuzun dibinde çıkmasına rağmen. Bizim devlet sektörlerden vergi toplayamadığı için boyna benzine vergi kitledi. Türkiyede en kolay işlenen ve cezası olmayan suç vergi kaçırmak. Ama orda öle değil. Vergi kaçırmak devleti soymaktır, cinayet işle daha iyi. Eee çok çalıştığını iddia ettiğiniz hükümet toplayamadı vergiyi bu şekilde vatandaşın sırtından çıkarır. En azından bir telefon yada internet faturana bak bakalım devlete ne kadar para ödüyorsun.

Londrada adamlar öğünlerini et yiyerek geçirdikleri için ekmeğin 1.5 euro olması onlar için pekde önemli değil heralde. Bizim vatandaşın temel besini ekmek olduğu için bırakta ekmek 50 kuruş olsun. Ayrıca diyarbakırda kilosuna 10 kuruş ödediğin karpuz izmirde 1 lira. Misal atıyorum avakadonun kilosu burda 10 lira git afrika ülkelerine orda da 10 cent. Çünkü orda hertarafta avakado var. Bolluk ve kıtlık diyoruz ya...

Ve tekstil konusuna hiç girme. 30 senelik üretim firmasının kapanışını geçen ay verdik. Üretimi ve zorluğunu çok iyi bilirim. Açma konuyu zararlı çıkarsın...
 
Geçmişte yaşanan krizleri neden ve sonuçlarına iyi bakmak lazım diye düşünüyorum...flu olan herşey daha netleşir o zaman...

1998-1999 Krizi

1996 yılında Türkiye’nin VII.5 Yıllık Kalkınma Planını Erbakan Hükümetinin hazırlaması ve yine bu dönemde Çillerin gayretleriyle Gümrük Birliğine girilmesi ekonominin gidişatını belirleyen faktörler olmuştur.

Ayrıca bu dönemde IMF ile yapılan Stand-By anlaşması sona ermişti.

Ancak tüm bu gelişmeler 1995 yılında %65,5 olan enflasyonu 1996 yılı sonunda %84,9 yaptı.

Toplam harcamalar,Avrupa Birliği ülkeleriyle gümrüğün sıfır olması nedeniyle arttı.

Avrupa ülkelerine yapılan ithalat oranı toplam ithalat oranına göre daha hızlı artış gösterirken,
Ihracatimiz toplam ihracat oranina göre daha az artis gösteriyordu.

1997 yılına gelindiğinde ise ekonomik gidişat aynıydı.Dış borç,dış açık ve cari açık artmıştı.

Tüm bu ekonomik göstergelerin yanı sıra Erbakan hükümeti ile Ordu sürtüşme halindeydi.
Irticai faaliyetlerin artmasi,Imam Hatip,8 yillik egitim,PKK gibi konular sürekli gündemi mesgul ediyordu.

Ülkedeki STK’lar ve Ordu,laikliğe vurgu yapıyor ve hükümeti uyarıyorlardı.Sonunda sivil darbe olarak nitelendirilen durum 28 Şubat kararlarının da etkisiyle Temmuz ayında gerçekleşti ve hükümet düşürüldü.

Yerine gelen Mesut Yılmaz-Bülent Ecevit iktidarı ekonomi alanında anti-enflasyonist kararlar uyguladılar,ancak başarılı olamadılar.

1998 yılının Kasım ayında,içeride Türk Ticaret Bankasının özelleştirilmesine başbakan Mesut Yılmaz’ın bilgisi dahilinde mafyanın karışması,buna müteakip CHP’nin hükümetten desteğini çekmesi hükümeti düşürdü.

1998’de Asya ülkelerinde olan kriz Rusya’da Ağustos ayında yeniden patlak verdi.Dünya üretiminde ve ticaretinde daralma oldu.Bu durum Türkiye’yi de etkiledi.Ülkeden 6 milyar dolar sıcak para risk nedeniyle çıktı..

16 Ocak 1999’da Bülent Ecevit Başbakanlığında ülkeyi 18 nisan seçimlerine götürmesi için bir azınlık hükümeti daha kuruldu.

Ecevit Döneminde APO,Kenya’da yakalandı.Bunun sonucunda IMKB rekor yükselişe geçti,ülkede bayram havası esiyordu.

Ardından 18 Nisan’da DSP-MHP-ANAP Hükümeti seçim sonucu hükümet kurdular.
Hükümet dışarıda ve içeride oluşan olumlu havayla,sosyal ve ekonomik yenilikler yapmak için harekete geçti.

Bankacılık özel bir yapıya kavuşturuldu ve BDDK kuruldu.Uluslarası Tahkime olanak sağlayan kanun kabul edildi.

Olumlu hava kısa sürdü.17 Ağustos 1999 tarihinde,Marmara Bölgesinde 7.4 şiddetinde meydana gelen deprem yuvaları yıktığı gibi ekonomiyi de yıktı.

Çünkü bu bölge ülke sanayisinin merkeziydi. DPT verilerine göre bu depremin ekonomik ve sosyal zararı 10 milyar düzeyinde oldu.

Bu afetin yanı sıra Sadettin Tantan ekonomik alanda bir çok yolsuzluğu ortaya çıkarıyordu.
Yine bu dönemde Merkez Bankası 10 milyon TL banknotunu piyasaya sürüyordu.

Asya Krizinin etkileriyle uğraşan hükümet sıcak para çıkışı nedeniyle döviz sıkıntısına girmişti.Hazine iç borçları çeviremiyordu.

Kasım ayında Düzce’de meydana gelen diğer bir deprem ekonomiyi ikinci kez sarstı.

Bunun üzerine hükümet Aralık ayında IMF ile Stand-By anlaşması imzaladı.Merkez Bankası,Enflasyonu düşürme politikası uyguladı.

IMF’ye verilen niyet mektubunda, sıkı maliye politikası,kur ve para politikası uygulanacağı ve siyasi iradeden destek alınacağı,enflasyonun düşürüleceği taahhüt edildi.

Niyet mektubu’nun kamuoyuna açıklanması mali piyasaları olumlu etkiledi.

Endeks işlem hacmi arttı,borsa’da 11467 oranında tarihi rekor kırıldı.Kasım 2000’de Bankacılık sektöründe ki yolsuzlukların ortaya çıkması,bankacılık sektörüne olan güveni azalttı.

Vatandaş parasını yastık altına koydu.Bankalar açık vermeye başladı ve bu açığı kapatmak için döviz toplamaya başladılar.

Bu ortamı gören yabancı yatırımcılar ülkeden ayrılmaya başladılar.27-28 Kasımda T.C.Merkez Bankasından 3 milyar dolar çekildi.

Piyasada TL sıkıntısı başladı.Repo faizi gecelik %200’e yükseldi.IMKB endeksi yılın en düşük seviyesine indi.

1 Aralık Cuma günü endeks %26 oranında düştü ve 7977 oldu.Gecelik repo faizi %1700 oldu.

TCMB sadece dövizin karşılığında TL vereceğini açıkladı.TCMB,IMF’den yardım istedi ancak yardım gelmedi.

Demirbank ve Park Yatırım bu yüzden fona devredildi.Sonunda IMF istenenden çok krediyi serbest bıraktı.

Böylece Ekonomide bazı olumlu gelişmeler oldu.Örneğin,enflasyon %62,9’dan,%32,7’e düştü.Büyüme %-6,4 iken %6,1 oranında gerçekleşti.

1994 Krizi

Kisa süreli ama çok şiddetli oldu. Kriz 1993 sonlarında başlayıp 1994′te patladı.

İçeride zaten üst üste iki yıldır sürmekte olan temel dengesizliklerin üzerine Avrupa para piyasasındaki kargaşanın eklenmesi krizi tetikledi.

1994 tam bir felaket yılı oldu. Toplam net sermaye çıkışı 4.2 milyar dolara vardı.

Faiz hadleri Hazine bonolarında yüzde 400′ü aşarken TEFE yüzde 121, TÜFE yüzde 106′lı rakamlara sıçradı.

Yarım milyon kişi işinden oldu.

1993 yılına gelindiğinde,Demirel Hükümeti VI.Beş Yıllık Kalkınma Planı’nı hazırlamıştı. Planın önemli faktörleri; Ekonomik ve Sosyal altyapı yatırımlarına(Tarım,Turizm,Eğitim,Sağlık) öncelik verilmesi ve özelleştirmenin verimliliğinin artırılmasıydı.

Bu plan yürürlüğe kondu,ancak ülkeyi kötü olaylar bir türlü terk etmiyordu.Bunlardan ilki Uğur Mumcu’nun öldürülmesiydi.

Ikincisi ise Turgut Özal’in kalp krizi nedeniyle ölmesiydi. Bu siyasi olaylar ekonomiyi ve ekonomik dengeleri tedirgin ediyordu.

Dışarıda meydana gelen ve Türkiye’yi yakından ilgilendiren, Bosna ve Karabağ faciaları vardı. Hükümet değişti ve Tansu Çiller başbakan oldu.Çiller iktidara gelir gelmez ekonomi kurmaylarını yeniledi.

Çiller ekonomik atılımlar gerçekleştireceklerini ve içinde bulunulan durumdan çıkacaklarını vurguluyordu.Türkiye’de 1989 yılında sermaye hareketlerinin tamamen serbestleşmesiyle birlikte artan sermaye girişleri, Türkiye’nin iç dinamiklerinden kaynaklanan sorunları geçici olarak bertaraf etmeyi başarmıştı.Ancak uzun vadeli sürdürülebilir bir büyüme sürecini beraberinde getirememiştir.
Nitekim 1990 sonrası donemde patlak veren iki büyük krizde, Türkiye’deki finansal serbestleşme ile yakından ilgilidir. Ulusal piyasalarda merkez bankası, döviz, kur ve faiz oranlarını birbirinden bağımsız birer politika aracı olarak kullanabilme olanağını kaybetmişti.
Finans piyasaları kısa vadeli spekülatif yabancı sermaye hareketlerinin denetimi altına girmiştir.

Finansal dengeleri bozuk, finansal kurumları zayıf ve piyasaları sığ, sanayi ile tarımı düşük verimli Türkiye ekonomisinin yeni doneme tepkisi ise sık sık ortaya çıkan krizler seklinde olmuştur. 1989 yılında sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesinin altında yatan mantık ise; 1986 yılından itibaren artan mali açıklar yurt içi borçlanmalarla giderilmeye çalışılmış, ancak bu durum özel yatırımları dışlayıcı bir etki yaratmıştır.
Bu açıkların kapatılmasında ikinci bir alternatif olarak görülen yabancı fonların ülkeye girişini sağlamak amacıyla sermaye hesabi serbestleştirilmiş ve 1990′li yıllardan itibaren yabancı sermaye girişleri, özellikle de kısa vadeli sermaye girişlerinde artışlar olmuştur.
Sermaye girişleriyle birlikte TL aşırı değerlenmiş, bu değerlenme ise bankaların uluslararası finans piyasalarından uygun koşullarda borçlanmasını ve toplanan bu fonların yüksek getirili kamu menkul değerlerine yatırılmasını ya da yurt içi piyasalara kredi olarak verilmesini cazip hale getirmiştir.
Artan kredilerle birlikte iç pazarın canlanması, tüketim ve hammadde malları ithalatını artırır iken, TL’nin yabancı paralar karsısında değer kazanması da ihracatı zorlaştıran, ithalatı kolaylaştıran bir unsur olarak ortaya çıkmıştır.
Bunun sonucu dış ticaret açığı 1993 yılında 6.4 milyar dolara yükselmiş ve bu açıkların finansmanında da sermaye hareketleri önem kazanmıştır.
Söz konusu donemde Türk bankacılık sisteminin dövizdeki açık pozisyonu da artmış ve 4.9 milyar dolara yükselmiştir.
Diğer yandan faiz oranlarının idari kararlarla indirilmeye çalışılması, sisteme çok büyük miktarda likidite sürülmesi ve kamu kağıtlarına vergi getirilmesi dövize olan talebi artırmış ve Türk lirasının değer kaybı yönündeki bekleyişler yaygınlaşmıştır.
Baskı altında tutulan döviz kurları serbest piyasada yükselir iken, yabancı sermaye çıkışlarıyla birlikte de döviz rezervleri hızla erimeye başlamıştır.
Kasım 1993 tarihinde resmi rezervler 7.2 milyar dolar seviyesindeyken, 8 nisan 1994 tarihine kadar resmi rezervlerdeki azalış devam etmiş ve bu tarihte 3 milyar düzeyine inmiştir.
5 nisan 1994 tarihinden itibaren hükümet tarafından alınan bazı önlemler, kısa vadede toparlanma surecine katkıda bulunmuş olsalar da bunun sağlıksız bir iyileşme olduğu sonradan anlaşılmıştır.
Nitekim bu donemde görülen iyileşme sureci daha sonra yaşanılan krizlerinde temellerini oluşturmuştur. Özellikle hükümetin izlediği politikalarda iki önemli nokta dikkati çekmektedir.
Ilki kisa vadeli yabanci sermaye girislerinin tesvik edilmesi ve yurt disina sermaye kaçislarinin önlenmesi amaciyla faiz oranlarinin çok yüksek tutulmasi, yurt içi borçlanmanin hizli bir sekilde artmasina neden olmus ve bunun olumsuz sonuçlari da 1990′li yılların sonunda ortaya çıkmıştır.
Ikincisi ise, krizin ortaya çikmasiyla birlikte mevduat hesaplarinin tam sigorta kapsamina alinmasi, bankacilik sektörünü daha sonraki dönemlerde olumsuz yönde etkilemistir.
Bankacılık düzenlemeleri, istikrarsızlığın önemli nedenlerinden birini oluşturur iken ülkemizde yaşanılan son krizde anahtar rol oynamıştır

Ülkede iç Pazar payı büyüyünce ithalat hızlı arttı.1993 yılı sonlarına doğru Avrupa ülkelerinin tek Pazar sistemine geçmelerinin yanı sıra toplam ithalatlarının azalması,Asya ülkelerinin ekonomik gelişme gösterip Avrupa ülkelerinin yavaşlaması ve ülkedeki diğer olaylar 1994 Krizini tetikledi.

Ülkeden 4,2 milyar dolarlık yabancı sermaye çıktı.500.000 kişi işsiz kaldı.Kısa vadeli borçlar 18,5 milyar dolar oldu.

Bu krizden çıkmak için 1994 yılında Çiller-Karayalçın Hükümeti ekonomik program açıkladı.

Bu programa göre,kamu harcamaları ve borçlanmaları azaltılacak,KİT’lerin yatırım payları %24,5’ten %23,3’e düşürülecek,OECD ülkeleriyle ihracat artırılacak,Turizm gelirleri yoluyla cari açık 6,4 milyar dolardan 4,5 milyar dolara düşürülecek,vergi gelirleri artırılacak,8,9 milyar dolar dış borç ödenecek,8 milyar dolar kredi alınacaktı.

Bu planlar uygulamaya konuldu.Vergiler artırıldı,Merkez Bankası TL’yi %13,6 oranında devalüe etti.

TL doların karşısında 17,250 oldu.Hazine nakit açığını kapatmak için %90 faizli,üç ay vadeli hazine bonosu çıkarttı.

Bu dönemde yerel seçimler yapıldı.Ekonomi seçim ekonomisine döndü.Ülkeye sıcak para girişi arttı.Kriz bir türlü atlatılamadı.

Çiller 5 Nisan Kararlarını açıkladı.Bu kararlar KİT’lerin zararlarını karşılamaya,döviz piyasalarına güven getirmeye,Merkez Bankasına güç kazandırmaya,kamu gelirlerini artırmaya ve iş hayatına disiplin getirmeye yönelik karalardı.

Fakat bu kararlarda yetersiz kaldı.Moody’s gibi kuruluşlar ülkenin kredi notunu düşürdü.

Bankaların çoğu sıkı denetim sonucu battı.Bu durumdan çıkmak için 1998 yılına kadar önlemler alındı.

Geçici küçük başarılar sağlandı.

2001 Krizi

Ecevit hükümeti,yılbaşından itibaren kamu harcamalarını kısmak ve tasarrufa gitmek için tüm kamu personelinin atamalarını durdurmuştu.

Ayrıca Kamu Kuruluşları ancak Hazine Müsteşarlığının onayı ile dış kredi alabileceklerdi.

2000 yılında meydana gelen mali krizden dolayı Hazineye ve ekonomiye dış ülkeler tarafından ve yatırımcılar tarafından güvensizlik vardı.

Kamu bankaları kaynak kıtlığı çekiyordu.

Hazine bu kıtlığı aşmak için 6,750 milyon dolar civarında ocak ayında tahvil sattı.

Ülkedeki istikrar politikaları ve daralan iç talep nedeniyle enflasyon oranı %30’un altına indi.(Tefe) Bu durum hükümete moral vermişti.

Ancak 1990 ve 200 yılından kalma krizin etkileri sürüyordu.

Hala döviz sıkıntısı yüksek miktarlardaydı.Dış açık ve cari açık artmıştı.

Ödenmesi gereken günü gelmiş borçlar vardı.

Ekonomi ip üstündeydi.Ülkede ekonomiye güven kalmamıştı ve kriz havası vardı.

STAND-BY anlaşmasının ardından 2000 yılında devreye giren istikrar programı büyük çöküşün baş sorumlusuydu.

Türkiye döviz kurunun çapaya bağlanmasıyla çıkmaz sokağa girdi.

Cari işlemler açığı giderek büyüdü ve yıl sonunda 9.8 milyar dolara çıkarak tarihi bir rekor kırdı.

Toplam kısa vadeli borçlar 28.9 milyar, toplam dış borç stoku da 114.3 milyar dolara çıktı.

Yabancı bankalar vadesi gelmemiş kredilerini geri çekmeye başlayınca gecelik faizler göklere tırmandı ve tarihe “Kara Çarşamba” olarak geçen 22 Kasım 2000′de para krizi patladı.

Ödeme güçlüğüne düşen bankaların vadesi dolmayan kredileri geri çağırması, iç pazarın daralması bunda büyük rol oynadı.

3.5 milyar dolarlık net sermaye çıkışıyla döviz fiyatları ve faizler tırmanışa geçti.

Kriz öncesi 670 bin TL olan dolar 1 milyonu aştı. IMF programı çökmüştü.

Nihayet 19 Şubat 2001’de yöneticilerin tecrübesizliği nedeniyle köşkte yapılan MGK toplantısında Başbakan ve Cumhurbaşkanı arasında geçen tartışmanın basına açıklanmasıyla ekonomi alt üst oldu.

Tabii bu krizin görünen sebebiydi.

Ancak kriz gecesi Merkez Bankasından,Merkez Bankası başkanı bile döviz çekmişti.

TL’den kaçış vardı. Ertesi sabah IMKB endeksi %14,6 oranında düştü.

TCMB’den çekilen dövizler nedeniyle,döviz 5,3 milyar dolar azaldı ve 22,6 milyar dolar kaldı.

Para piyasalarında gecelik faiz oranı %7,500’e çıkarken,Hazine %144 oranında borçlandı.

Bu yüksek faiz denge sağladı ve TL’den kaçışı durdurdu.

Medya hükümete yoğun eleştirilerde bulunuyordu.

TCMB, IMF onayıyla dövizde dalgalı kura geçti.

Bu uygulamayla TL’nin değeri %40 civarında düştü.Devletin borcuda 29 katrilyon TL arttı.

Kriz günü 685.500 TL olan ABD Doları 3 gün sonra 920.000 TL oldu.

Ülkede dövizle borçlanan vatandaş büyük sıkıntıya girdi.Esnaflar battı,işsizlik arttı.

Hükümet krizi çözmesi için Dr. Kemal Derviş’i ekonominin başına geçirdi.

Derviş,ekonominin başına geçer geçmez ekonomi yönetimindeki kurmaylarını değiştirdi.

14 Mart 2001 tarihinde 3 aşamalı kurtuluş planını açıkladı.Buna göre;

Bankacılık sektörüne yönelik önlemler alınacak,Döviz kuru ve faize istikrar kazandırılacak,
Ekonomi dengeleri yeniden planlanacak ve ikinci yarıda büyümeye geçilecekti.

Derviş,bankacılık sektörünün güçlendirilmesiyle enflasyonunda düşürüleceğini savunuyordu.
Vakit geçirilmeden IMF’ye niyet mektubu verildi.

Bu mektupta iktisadi etkinliği sağlayıcı yasal reformların yapılacağı,enflasyonla mücadelenin gerçekleştirileceği,gelir dağılımı ile ilgili adaletsizlik ortamının ortadan kaldırılacağı ve sürdürülebilir büyüme ortamının oluşturulacağı taahhüt ediliyordu.

Ardından T.B.M.M’den 15 adet Derviş Kanunu diye adlandırılan,ekonomi ile ilgili kanunlar geçirildi.

En önemlileri;Şeker Kanunu,Telekom Kanunu olarak adlandırılan kanun,Bankalar kanunu,Vergi Kanunları,Elektrik Piyasası Kanunu,Türk Sivil Havacılık Kanunu,Sendikalar Kanunu,Hazine arazileriyle ilgili kanunlardı.

Bu kanunların temel özellikleri,özelleştirme ve rekabetin artırılması ile ilgili olmalarıydı.

Bu kanunların çıkması aşamasında ve uygulanması aşamasında bir çok bakan istifa etti.

Ancak,Kemal Derviş’in planı ülkede ekonomik istikrar oluşturdu.2001 yılının ilk altı ayında ihracat %13 arttı.

Ithalatta ise %16 oraninda daralma oldu.Turizm gelirleri artti,dis ticaret açiginda ve cari açikta azalmalar oldu.

Ülkede uygun ve olumlu bir ortam oluştu.

Ancak bunlara rağmen,medyanın hükümetin üzerine hala gitmesi,Irak Savaşının öncesinde hükümetin ABD’ye destek vermemesi,hükümet içindeki hükümeti yıkma planları bir erken genel seçime neden oldu.
 
pir adam biz daha önce kriz olmadı demiyoruz ki,

dünya krize girmişken,başbakanın çıkıpta kriz teğet geçti diyip halkı göz göre göre uyutmaya çalışmasını konuşuyoruz.utanmadan bi başbakan bunu nasıl diyebiliyor biz bunun şaşkınlığı içindeyiz.

her bi haltını da savunursunuz ya şu adamın.

sen söle kriz teğet geçtimi geçmedimi ?haberlerde hiç mi görmedin işinden atılanları,işsiz kalanları,kapanan fabrikaları.

eğer geçti diyebiliyorsan ya akp den bi yardım yapılıyodur sana forumda ki bi arkadaş gibi 5000 lira falan yada görmek istemiyorsun bazı şeyleri.

medya hükümetin üzerine niye gidiyor hala anlamıyormusun ? millet geçim derdine düşmüşken başbakanın herşey güllük gülistanlık gibi konuşmasından dolayı medya bunu bir türlü anlamıyor.

flu olan şey başbakanın ve yandaşlarının neden böle konuştukları,o da size flu bize değil.
 
bütün yorumları üşenmeden okudum :)

şimdi,
bu güne kadar ekonomi dünyasından anladığım şu:
-Başbakan haklıdır.Ekonomik kriz teğet geçmiştir,ama ne hikmetse hükümete ve kabine üyeleri ile milletvekillerinin kendileri yada yakınları bu işten karlı çıkmıştır.Cemaatin zengin tarafı karlı çıkmıştır.Ve uğraştıkları ticaret yada fabrikatörlüğü incelerseniz,genel i gıda üzerinedir.

Kardeşim buzdolabı hikayesi anlatmış.Bu gün babasının maaşıyla 3 buzdolabı alabiliyormuş.Ne güzel,Allah daha çok versin gözümüz yok ama,
kardeşim en dandik kullanabilecek buzdolabı 1000 liranın üzerinde ise kriz sana uğramaz tabiii.Ayrıca,
velev ki :) paramız var (Yüce Rabb'ime şükürler olsun,namerde muhtaç etmesin) ve iyi kötü geçinip,arabamıza binebiliyoruz ama,
bu demek değildir ki,parası olmayanların hakkınıda savunmayacağız.İş o aşamaya geldiğinde o garibanlara"ananıda al git" diyebilen bir yönetici varken nasıl haklarını arayabilecekler?

Birde lüx yaşantımızın sorumlusu Özal'dır bunu unutmayın?
İster lüx yaşayın,ister gariban,ama unutmayın ki;
zenginin malında fakirinde hakkı vardır,lakin bu haktan fakiri mahrum eden ne yazıktır ki imam hatiplileri baş tacı yapan son padişahtır.

Geçen ay bordromda yazan vergiyi yazmaycağım tabii ki :) ama emin ol,eski maliye bakanı unakıtanın verdiğinden fazladır.Neden?
Biz çalamayız kardeşim,mayamızda yok :)
 
pir adam biz daha önce kriz olmadı demiyoruz ki,

dünya krize girmişken,başbakanın çıkıpta kriz teğet geçti diyip halkı göz göre göre uyutmaya çalışmasını konuşuyoruz.utanmadan bi başbakan bunu nasıl diyebiliyor biz bunun şaşkınlığı içindeyiz.

her bi haltını da savunursunuz ya şu adamın.

sen söle kriz teğet geçtimi geçmedimi ?haberlerde hiç mi görmedin işinden atılanları,işsiz kalanları,kapanan fabrikaları.

eğer geçti diyebiliyorsan ya akp den bi yardım yapılıyodur sana forumda ki bi arkadaş gibi 5000 lira falan yada görmek istemiyorsun bazı şeyleri.

medya hükümetin üzerine niye gidiyor hala anlamıyormusun ? millet geçim derdine düşmüşken başbakanın herşey güllük gülistanlık gibi konuşmasından dolayı medya bunu bir türlü anlamıyor.

flu olan şey başbakanın ve yandaşlarının neden böle konuştukları,o da size flu bize değil.

Teğet Geçmiş lafına fazlaca takılmamak lazım..teğet geçemeyen ülkeler var gözümüzün önünde Yunanistan ile başlayan, İrlanda ile devam eden kriz dalgasının domino taşları etkisi yaparak, Portekiz, Belçika ve İspanya ile devam etmesinden endişe ediliyor.
Elbette herkes kapısının önüne bakacak fakat...birazda o ülkelerin dün neydi bugün ne olduklarına bakacaksınız...
Evet Türkiyede Kriz oldu fakat inanın çok haif atlatıldı..daha öncekiler gibi bu çok şiddetli ve çözümsüzde olabilirdi...Bakıyorsunu işsizlik var evet..ama sorun kalifiye elmanda...
Hafta sonları gazetelerin İnsan kaynakları bölümüne baktığınızda bir sürü kalifiye eleman isteyen ilanlar göreceksiniz ki bu aslında yıllardır Türkiyenin en ciddi sorunlarındandı..yani Kalifiye eleman açığı...Ekonomik göstergelere gelince...Büyük şehirleri baz aldığınızda hınca hın. bir kalabalık bir okadarda koşuşturmaca...Trafikte araç patlamaları yaşanıyor..Kredi kartlarında da fakat suç birazda kredi kartını kullananda (Bankalar Yağmurlu Havalarda Kapanan Şemsiye Misalidirler) Bankanın verdiği limite bakmayacak kendi limitine bakacak..yani ayağını yorganına uzatacak...Sonuçta Diğer emsallere baktığınızda bu kriz gerçekten haifi atlatılmıştır...

Not: Bu arada düşüncenize her muhalefet edene AKP'li gözüyle bakmayın...Siz nasıl görüşünüzü dile getiriyorsanız bende aynısıyım..şimdi ben size sen şu zihniyettensin desem şık olur mu...?? zıt fikriler olacakki..tek olan doğru ortaya çıksın ama hakkıyla çıksın...Bu arada gelecek hükümet adayları sizin bizim bildiğimiz sıkıntıları bilmiyorlarmı biliyorlar..o zaman ona göre çözümler üreten politikalar izlemekle mükelleftirler...
Yoksa...önerisiz eleştiri en kolay yoldur...
 
Teğet Geçmiş lafına fazlaca takılmamak lazım..teğet geçemeyen ülkeler var gözümüzün önünde Yunanistan ile başlayan, İrlanda ile devam eden kriz dalgasının domino taşları etkisi yaparak, Portekiz, Belçika ve İspanya ile devam etmesinden endişe ediliyor.
Elbette herkes kapısının önüne bakacak fakat...birazda o ülkelerin dün neydi bugün ne olduklarına bakacaksınız...
Evet Türkiyede Kriz oldu fakat inanın çok haif atlatıldı..daha öncekiler gibi bu çok şiddetli ve çözümsüzde olabilirdi...Bakıyorsunu işsizlik var evet..ama sorun kalifiye elmanda...
Hafta sonları gazetelerin İnsan kaynakları bölümüne baktığınızda bir sürü kalifiye eleman isteyen ilanlar göreceksiniz ki bu aslında yıllardır Türkiyenin en ciddi sorunlarındandı..yani Kalifiye eleman açığı...Ekonomik göstergelere gelince...Büyük şehirleri baz aldığınızda hınca hın. bir kalabalık bir okadarda koşuşturmaca...Trafikte araç patlamaları yaşanıyor..Kredi kartlarında da fakat suç birazda kredi kartını kullananda (Bankalar Yağmurlu Havalarda Kapanan Şemsiye Misalidirler) Bankanın verdiği limite bakmayacak kendi limitine bakacak..yani ayağını yorganına uzatacak...Sonuçta Diğer emsallere baktığınızda bu kriz gerçekten haifi atlatılmıştır...

Not: Bu arada düşüncenize her muhalefet edene AKP'li gözüyle bakmayın...Siz nasıl görüşünüzü dile getiriyorsanız bende aynısıyım..şimdi ben size sen şu zihniyettensin desem şık olur mu...?? zıt fikriler olacakki..tek olan doğru ortaya çıksın ama hakkıyla çıksın...Bu arada gelecek hükümet adayları sizin bizim bildiğimiz sıkıntıları bilmiyorlarmı biliyorlar..o zaman ona göre çözümler üreten politikalar izlemekle mükelleftirler...
Yoksa...önerisiz eleştiri en kolay yoldur...

kriz teğet geçti denmesine fazla takılmayalım öylemi ? anlaşıldı siz akp ne yapsa he demeye programlanmışsınız.biz nedesek boş.

yani başbakanın,hükümetin sizi kandırmasına uyutmasına bile he diyorsanız diyecek bi lafım yok.

seni duyan da çok iyi bi yere geldik sanacak.allah aşkına dün neydik bugün ne olduk bi anlatıversene =)

peki senin hep akp yandaşlarının haberlerine teşekkür etmen,o kişilerin yorumlarına teşekkür etmen nedense hep akp hariç tüm partileri eleştirmen sadece akp yi eleştirmemen,başbakana toz kondurmaman seni akp li yapar mı yapmaz mı ?bizim yerimize koy kendini,sen olsan akp li sanmazmıydın ?

böle diyerek sıkışınca işin içinden kurtulmayı denemeyin çünkü daha önce de bi arkadaşla tartışmıştık,o arkadaş durumu anlayınca sonucu çirkefliğe bağlamıştı.

onun için şimdi konuşup konuşup bize "bana akp li gözü ile bakmayın" lafını lütfen demeyin.biz herkesin ne olduğunu çok iyi biliyoruz.
 


kriz teğet geçti denmesine fazla takılmayalım öylemi ? anlaşıldı siz akp ne yapsa he demeye programlanmışsınız.biz nedesek boş.

Ben şimdi desem AKP kötü bu beni AKP karşıtımı yapacak..ben vaktinde Ecevitede Demirelede, Bahçeliyede rey verdim..yani ülkeme kimin fayda getireceğine kanat getirmişsem hep verdim benim zihniyetime ters olsa bile verdim..mühim olan Türkiyemizdir ki burada doğduk..burada büyüdük burada da ALLAh nasib ederse öleceğiz...tek nasıl ve ne yapacaklarını açıklasınlar...


yani başbakanın,hükümetin sizi kandırmasına uyutmasına bile he diyorsanız diyecek bi lafım yok.

Beni kandırmadıki..dediki Sağlıkta iyileştirmeler yapacağız..dediki..Key Paralarını ödeyeceğiz..Tasaruffu Teşvikleriş Ödeyeceğiz...Yollar yapacağız..Bankalar Yasasına düzenlemeler getireceğiz..ilk aklıma gelenler bunlar...Eğer siz kandırıldığınızı hissediyorsanız..buna diyecek birşeyim yok...


seni duyan da çok iyi bi yere geldik sanacak.allah aşkına dün neydik bugün ne olduk bi anlatıversene =)

Dün..Radyoyu açtığımızda her gün İğneden ipliğe gelen Zam haberleri duyardık ki bu konu Kemal Sunal Tarafından da film olmuştur...Tamam zammı kabul eder alalım diye geceden kuyruğa girerdik yok tu çünkü bulunamıyordu...Bugün...ne isterseniz Türkiyenin hemen hemen her ilinde bulabiliyorsunuz...gücünüz nisbetinde alıyorsunuz...
1 gecede iki katlayan YP (Yabancı Para USD)...Şimdi..???
Eskiden berideir İthalat ihracat işiyle iştigal ederim..eskiden Türkiyeden arıyorum dediğimde pardon neresi orası gibi..filan cevaplar alırdık..Şimdi Tüm dünya biliyor Türkiyenin yerini ve gerçeğini..en uzak noktadan en yakına kadar...
Hastalandınız..SSK ya gideceksiniz..sabahın köründe gidin..numara alın..daha sonra ilaçlar için numara alın hem gününüz hem ömrünüz geçsin..(Ecevit tarafından bşaltılan uygulamayla- Allah Rahmet Eylesin)..bu hükümet daha ileriye taşıdı..özel hastaneler..özel Eczaneden ilaç almalar...Fakir Vatandaşlar yani..hiç bir sosyal güvencesi olmayanlar..geberse hastanelere alınmazlardı..alınanlarsa..rehin kalırlardı..Şimdi...???
Eskiden her haberi duyamaz göremez alamazdın..tek kanal tek radyo...Şimdi hiç bir haber gizli kalmıyor..dilediğin yerden dilediğin haberi duyup öğrenebiliyorsun...(Eskiden Engellenirdi)...
Hayatında uçağa binmemiş insanlar..uçağa bindiler...İlk defa 40 yıl sonra..TCDD mevcut Banliyö Trenlerine (Istanbul Haydarpaşa-Gebze/Sirkeci-Halkalı) yeni Banliyö Trenleri geldi..ve gene o TCDD yıllardır zarar açıklardı son 4 senedir kar açıklıyor...
Yazacak çok şey varda...burada kesiyorum...


peki senin hep akp yandaşlarının haberlerine teşekkür etmen,o kişilerin yorumlarına teşekkür etmen nedense hep akp hariç tüm partileri eleştirmen sadece akp yi eleştirmemen,başbakana toz kondurmaman seni akp li yapar mı yapmaz mı ?bizim yerimize koy kendini,sen olsan akp li sanmazmıydın ?

Ben her hoşuma giden haber yorum konuya teşekkür ederim..aaa..bu şundadı bundandı demem..önemli olan emeği sarf edendir..zihniyet değil...sanırım sende aynısındır..hoşuna giden bir olumlu eleştiriye pozitif değer kattığı için teşekkür edersin...
Bu arada merak ettim..hangi akp lilere vermişim..bul getir onuda izah edeyim sana...


böle diyerek sıkışınca işin içinden kurtulmayı denemeyin çünkü daha önce de bi arkadaşla tartışmıştık,o arkadaş durumu anlayınca sonucu çirkefliğe bağlamıştı.

İşte burada herkesi aynı kefeye koymayın sözü giriyor..malum kötü söz sahibine aittir..

onun için şimdi konuşup konuşup bize "bana akp li gözü ile bakmayın" lafını lütfen demeyin.biz herkesin ne olduğunu çok iyi biliyoruz.

Tamam demekki bende sizin fikrinizi değiştiremeyecekmişim..o yüzden siz bildiğinizle kalın...Sevgi ve Saygılarımla...
 
Geri
Üst