Konuşma ve dil gelişimini etkileyen sorunlar

Mayhoş

mayhoş
A- Zihinsel Özür

Zihinsel özür, kavramların algılanması ve günlük yaşam için gerekli becerileri etkilemekte, dil ve konuşma gelişiminde gecikmelere ve bozukluklara neden olmaktadır. Çocuğun zeka yaşının normalin altında olması nedeniyle bu sorunlar ortaya çıkar. Lisan gelişimi de zihinsel gelişimi gibi geri kalabilir. Genelde eğitilebilir düzeyde olan çocuklar, lisan ve kendine bakım konularında eğitim ile üst düzeylere çıkarılabilir.

Zihinsel engelli bir çocuğun eğitimi.

Öneriler: Ailelerin ya da bu konuda çalışacak eğitimcilerin sabırlı, esnek ve hoşgörülü davranışlar göstermesi gerekir. Zihinsel özürlü çocuk samimi ve sıcak davranışlar görmek ister, eğitimcisine güven duymak ihtiyacı hisseder. Çocuğun çabaları desteklenmeli, sık sık takdir edilmelidir. Çocuğun başarı duygusunu tatmasını ve kendine güven duygusunu geliştirmek için çocuğun başarılı deneyimlerinin olmasını sağlayacak ortamlar oluşturulmalıdır.

Çocuğun başarılı olduğu durumlarda mutlaka ödül kullanılmalıdır.

Ödülün yanı sıra ceza ve mola verme gibi yöntemler de kontrollü bir şekilde kullanılabilir. Zihinsel engelli çocukların öğrendiklerini çabuk unutmamaları için çok tekrar gereklidir. Somut bilgiler ve becerileri yaşayarak, yaparak, deneyerek öğretmeye çalışmak gereklidir.

Zihinsel engelli çocuğa kazandırılacak her bilgi ve becerinin o andaki ve gelecekteki yaşamı için bir anlamı olmalıdır. Çocuklara boş zamanlarında kendi başlarına yapabilecekleri faydalı bir beceri öğretilebilir.

Zihinsel özürlü çocuğun eğitiminin yanı sıra ailelerinin de eğitimine önem verilmeli ve eğitime aktif katılmaları sağlanmalıdır.

B- Fiziksel Özür

Konuşma organlarındaki fiziksel yetersizlikler ya da algılama ve tanımada kullandığımız el gibi organların çalışması ve yapısındaki engeller cisimlerin algılanmasını, tanınmasını ve günlük hayatta kullanılmasını güçleştirmekte, dil ve konuşmada problemlere yol açmaktadır.

C- Duyusal Özür

İşitme kaybı, görme özürü, tat alma duyusunda yetersizlik, dokunma duyusu bozuklukları konuşma ve dil becerilerini etkileyen önemli duyulardır.

D- Duygusal Yoksunluk

Çocuğun gelişimin destekleyecek, pekiştirecek, güvenlik duygusunu sağlayacak anne-baba ve çevrenin olmaması konuşma ve dil becerilerinin gelişmesini olumsuz etkiler.

E- Uyaran Eksikliği

Çocuğun dikkatini çekecek uygun araç ve gereçlerin olmaması dil ve konuşma gelişimini olumsuz yönde etkiler.

F- Psikolojik Bozukluklar

Konuşma sırasında ortaya çıkan güvensizlik ve kaygılar sonucunda konuşmanın bozulmasıdır.

G- Uzun Süren ve Sık Tekrarlayan Hastalıklar

Gelişim süreci içerisinde ortaya çıkan, çocuğun dış çevre ile bağlantısının kesilmesine neden olan uzun süren hastalıklar, nörolojik ve psikolojik bozukluklar, çocuğun dil ve konuşmasını ortaya koyma becerisini azaltmaktadır.

H- Otizm

Organik veya genetik sebeplere bağlı beyin zedelenmelerinin yol açtığı, sosyal ve iletişim becerilerinin gelişmesini engelleyen ve davranış bozukluklarına yol açan bir bozukluktur. Otizmi olan çocuklar ve yetişkinler, iletişim kurmakta güçlük çekerler. Arkadaşlık duyguları ve karşıdaki kişilerin duygularını anlama konusunda yetersizdirler. Çeşitli takıntılar, değişik davranış şekilleri ve özel korkular geliştirebilir. Günlük yaşamın becerileri ile başa çıkmada uzman yardımına ihtiyaç duyarlar.

Konuşma lisan gelişimini etkileyen diğer nedenler; kardeş sayısı, sırası, aile yapısı, cinsiyet ve konuşulan dildir. Karşılaşılan bu tip problemler çocuğun öğrenme ve uygulama becerisini azaltır.



5- KONUŞMANIN GENEL ÖZELLİKLERİ
İnsanın Doğası ve Büyüme

Lisan gelişiminin hızı temel olarak, kalıtsal lisan yeteneğindeki bireysel farklılıklara bağlıdır. Fiziki ve psikolojik olgunluk, kişilik, yapı, zeka ve cinsiyet ile ilgili bireyler arasındaki farklılıklar, kişiden kişiye değişen konuşma gelişimindeki farklılıkları açıklamaktadır. Örn; genellikle kızlar erkeklerden daha önce ve daha kolay konuşurlar.

Çevresel Etkiler

Ailenin sosyal ve ekonomik seviye ve yapısı, eğitim düzeyi veya büyük kardeşlerin olmasının lisan gelişiminde önemli etkisinin olduğu bilinmektedir.

Gelişim Hızı

Çocuklarda konuşmanın gelişim hızı, zamanı ve özelliklerinde çeşitli farklılıklar vardır. 2 yaşın sonunda, özellikle erkek çocuklarında, konuşmanın başlamasında gecikme görülebilmektedir. Ancak, bu sonraki lisan gelişiminin gerileyeceği anlamını taşımaz. Bununla birlikte bazen normal olmayan bir başka durumu (tümör veya hormonal hastalıklar gibi) gösterebileceği unutulmamalıdır.

Çocuğun lisan yeteneği, kısmen çevreden gelen kelime uyarısına, kısmen de tüm işitsel uyarıların beyinde doğru algılamasına bağlıdır.

Lisan gelişiminin ilerleyişini konuşma organlarının çalışma kapasitesi kadar, görsel ve işitsel dikkat, işitsel hafıza, işitme ve dokunma ile ilgili kontrolün geri bildirim mekanizmaları da etkilemektedir.



6- KONUŞMA VE DİL BOZUKLUKLARI

A- Fizyolojik Konuşma Güçlüğü
Sesin çıkarılmasında meydana gelen hatalar konuşma bozukluğu olduğunu göstermez. Bu durum, lisan gelişiminin normal bir süreci olarak değerlendirilebilir. Beyindeki işitsel algılama ve yorum hataları, konuşma organlarının sesi çıkarma için gerekli hareketleri tamamlayamaması, yapılan hataların nedenlerinden bazılarıdır. Kelimelerin son seslerini söylememe, kelime içindeki seslerin benzerlerini kullanma, seslerin yerini değiştirme, sesleri uzatma ya da kaydırma gibi söyleyiş hataları vardır.

B- Gecikmiş Konuşma
Çocuğun beklenen yaşta ve şekilde konuşma-lisan becerilerinde sınırlılık olarak ifade edilebilir. Fiziksel ve zihinsel gelişimdeki genel bir gerileme nedeniyle 3. yaşın sonuna kadar dil gelişiminin olmamasıdır. Bu gerilik çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir.



Konuşma ve lisan eğitimi.

Gecikmiş konuşmanın temelinde zihinsel gerilik, sosyal yetersizlikler, duygusal ve fiziksel problemler, algılama problemleri, işitme kayıpları ve güdülenme eksiklikleri vardır.

Gecikmiş konuşmanın nedenlerini; organik yetersizlikler ve elverişsiz konuşma çevresi olarak ikiye ayırabiliriz. Organik yetersizlikler; beyindeki merkezi sinir sistemi yaralanmaları, virüs enfeksiyonları, hormonal bozukluklar, konuşma organlarındaki yapı bozuklukları, işitme kaybı veya hafıza bozukluklarıdır. Elverişsiz konuşma çevresi ise, güdülenme azlığı, çevrenin sessiz olması, yetersiz öğretme teknikleri, anne ve baba arasındaki sorunlar, çocuğa karşı davranışlarının uygun olmaması, yeni bir kardeşin doğması veya ikiz kardeş durumu gibi problemleri içermektedir.

Öneriler: Tedavide genel prensip, erken tanı ve eğitimdir. Bu konuda uzman tarafından bireysel eğitim programları ve aile eğitim programları ile uygun terapi teknikleri önerilir. Çocuğun ilk söylediği kelimeler övülmelidir. Onay gördüğünü ve sevildiğini hisseden çocuk kendisini tanımlayabilir ve konuşmasını geliştirebilir.



Konuşmanın kazanılmasında her çocuk farklı gelişim hızına sahiptir.

Pek çok şeyin erken yapılmasını beklemek kesinlikle zararlıdır. Eğer çocuk konuşmada gecikme gösteriyorsa, uygun teşhis ve tedavi uzman bir ekip tarafından yapılmalıdır.

C- Telaffuz Bozuklukları
Belirli konuşma seslerini telaffuz etmede veya kullanılan dilin kurallarına uygun söylenilmesindeki güçlüklerdir. Bir ya da birkaç sesin çıkarılmasındaki problemler kelimelerin anlaşılmasını etkileyebilir. Telaffuzun, konuşmanın anlaşılmasına katkısı çok fazladır.

Telaffuz bozukluğu olan çocuklar genellikle konuşmaya geç başlamışlardır ve çok yavaş ilerleme gösterirler. Bu durum, lisanda gelişme geriliği gösteren çocukların tümünde mevcuttur. Bu çocuklar aşırı hareketli, dalgın, dikkatsiz, ilgisiz ve çoğunlukla utangaç görünürler, fiziki ve psikolojik gelişmeleri de geri olabilir. Kısa cümleler halinde gelişmemiş telaffuz ile konuşurlar. Telaffuz bozuklukları orta kulak enfeksiyonu; dudak, diş, dil, burun ve damak gibi konuşma organlarında yetersizlikler; bu şekilde konuşmayı alışkanlık haline getirme; gelişim geriliği ve genetik nedenlerden meydana gelebilir.

Öneriler: Tedavide öncelikle; damak, dudak, diş ve dilin yapısı veya hareketlerindeki bozukluk varsa tedavi edilir. Telaffuz bozukluğu olan çocukların kulak hastalıkları ve işitme kaybı yönünden de değerlendirilmesi gereklidir. Doğru telaffuz, görme, işitme ve dokunma duyuları kullanılarak öğretilmelidir.

D- Kekemelik
Konuşmanın akışında, ritminde veya akıcılığında bir bozukluk olması durumudur. Kekemelikte konuşmadaki ritim bozukluğunun yanında, ayrıca kaslarda aşırı kasılma, yüzde, ellerde ve ayaklarda tikler görülebilir. Konuşmada tekrarlamalar, bloklar, uzatmalar ve eklemeler görülebilir. Nedenlerine yönelik birçok görüş olmasına rağmen, organik ve çevresel etkenler üzerinde durulmaktadır.



Kekemelikte konuşma tedavisi

Öneriler: Çocuğun akıcı olmayan konuşmasına dikkati çekmeyin ve eleştirmeyin. Çocuğunuzun konuşma bozukluğuna üzülmeyin, şimdilik onun konuşma şeklinin böyle olduğunu ve her şeyin normal olduğunu kabul edin. Konuşması için cesaretlendirin, geniş arkadaş çevresi olmasını ve sosyal faaliyetlere katılmasını sağlayın. Size bir şey söylemeye çalışırken dikkatinizi ona verin. Ayrıca, bu konuda uzman kişilerden mutlaka yardım alın.

E- Afazi
Beyinde meydana gelen hasar sonucu, dil ve konuşmanın bozulması ve anlaşılamamasıdır. Çok farklı şekillerde ve derecelerde afazi tipleri bulunmaktadır. Genel olarak afaziler 3 gruba ayrılır:

Konuşmanın akıcı olduğu, anlamanın zayıf olduğu duyusal afaziler,
Konuşma akıcılığının zayıf, anlamanın tam olduğu motor afaziler,
Konuşma ve anlamanın tamamen bozulduğu total afaziler.


Afazi'li bireyin konuşma tedavisi.

Öneriler: Afazinin terapisinde hedef, hastanın hastalık öncesi durumuna dönmesinden çok, mümkün olduğu kadar bağımsız olmasıdır. Afazi terapisinde, en üst seviyede iletişimi sağlamak, lisan eksikliklerini mümkün olduğu kadar düzeltmek ve değişmiş yaşam koşullarını kabullendirmek hedeflenir. Amaç, hastaya mümkün olduğu kadar bağımsız yaşamayı ve erişebileceği en üst seviyede iletişim kurmayı öğretmektir.

F- Apraksi

İstemli konuşmanın üretiminde sıralı konuşma hareketlerinin motor planlanmasında oluşan bozukluk sonucu otaya çıkan motor konuşma bozukluğudur. Normal kas tonusu ve koordinasyonuna rağmen, amaca yönelik hareketler yerine getirilemez. Seslerin çıkarılması için gereken kasların pozisyonlanmasında güçlük vardır. Konuşma organlarında amaca yönelik davranışların ortaya konulamamasıdır. Kişi ifade etmek istediği şeyi söylemekte zorlanmaktadır.

Öneriler: Tedavide üzerinde önemle durulması gereken şey dikkattir. Hastanın dikkatini toplaması için zaman verilmeli ve yardımcı olunmalıdır. Hasta, doğru konuşması için motive edilmeli. Hastayı depresyona ya da kızgınlığa itecek telkinlerden kaçınılmalıdır. Kişiye mümkün olduğunca sabırlı davranılmalı, terapiden göreceği faydalar mutlaka açıklanmalıdır.

Doğru konuşma modelini oluşturmak için görsel, işitsel ve dokunma gibi duyular kullanılarak uyarılar pekiştirilmelidir. Doğru uyaran çok önemlidir. Karmaşık pek çok uyaran yerine mutlaka doğru ve tek bir uyaran tercih edilmeli daha sonra bu uyaranların sayısı ve çeşitliliği artırılmalıdır. Sık ve doğru tekrar çok önemlidir. Tedavi sırasında öğrenilenler mutlaka günlük yaşamda da uygulanmalı ve kullanılmalıdır.

G- Dizatri
Konuşma organlarının hareket ve kontrolünü sağlayan kasların çalışmasında yaşanan sorunlar ve konuşma organlarının birbiriyle koordinasyonunun bozulması nedeni ile ortaya çıkan bir dil ve konuşma bozukluğudur. Sorunun olduğu bölgenin yeri ve kaybın derecesine göre farklı tiplerde sınıflandırılabilir.



Dizatri konuşma tedavisi.

Öneriler: Tüm tedavi yaklaşımları hastalığın nedenin belirlenmesiyle başlamalıdır. Bu aşamadan nörologlar sorumludur. Konuşma lisan pataloğu ise, dizartrik konuşma bozukluğunun semptomatik olarak düzeltilmesi konusunda görev yapar. Terapide amaç, konuşmaya yardımcı organların, dil, diş, çene, yüz, ağız, kaslarının birbiri ile koordine olacak şekilde çalıştırılmasını sağlamak, uygun kas egzersizleri yaptırmak ve uygun telaffuz terapisi uygulamaktır. Ayrıca, konuşma organlarındaki kasların uyumlu çalışması içinde, fizik tedavi egzersizleri yapılmalıdır (elektroterapi, direnç egzersizleri gibi).

H- Yutma Güçlüğü


Yutma güçlüğü, ağızdan mideye aktif yiyecek ve sıvı girişinde zorluk yaratan durum olarak tanımlanmaktadır. Yutma bozukluklarının nedenleri arasında; serebral palsi, merkezi sinir sistemi hasarları, beyin kanamaları, yaralanmalar, ağız bölgesindeki tümörler, kas hastalıkları, mide ve bağırsak sistemi hastalıkları, solunum bozuklukları, sinir sistemi hasarları, erken doğum, yaşlılık, yapısal anormallikler, genetik bozukluklar, psikolojik yutma ve beslenme bozuklukları sayılabilir.

Yutma Güçlüğünün Belirtileri

• Yutma sırasındada öksürme ve tıksırma,

• Yutmayı başlatmada güçlük,

• Boğaz içine yemek yapışması,

• Nedeni bilinmeyen kilo kaybı,

• Beslenme alışkanlıklarında değişiklik,

• Sık tekrarlayan zatürre,

• Konuşma ve seste değişiklik (ıslak ses),

• Burundan kusma,

• Boyun yada göğüste yemek yanma hissi,

• Oral farengeal kusma,



Öneriler: Yeme veya içme sırasında mutlaka dik pozisyon (yaklaşık 90°) sağlanmalıdır. Besinler küçük parçalar halinde olmalıdır (yarım kaşık ya da bir çay kaşığı gibi.). Beslenme çok yavaş olmalı, aynı saat içinde sadece bir gıda verilmelidir. Yemek yerken konuşmaktan kaçınılmalıdır. Her yemek öğününden sonra kişi mutlaka 90° açıda 30-45 dakika oturmalıdır. Yutma bozukluğu görülen hastalarda bireysel farklılıklar olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle her hasta için güvenlik önlemleri de farklı olacaktır. Yutma bozukluklarının tedavisi uzman bir ekip tarafından yapılmalıdır. Yapılacak uygulamalar uzman ekibin ortak kararı doğrultusunda verilmelidir. Terapi programı, her hasta kendi içinde değerlendirilerek planlanmalıdır.

I- Salya Problemleri

Salya çok ciddi bir tıbbi ve sosyal problemdir. Kişinin günlük hayatında pek çok olumsuzluğa yol açmaktadır. Salyanın kişi üzerinde koruma, yutma, beslenme ve konuşma gibi fonksiyonları bulunmaktadır. Salya kontrolünün bozulması bu fonksiyonların kalitesini önemli oranda etkilemektedir.

Problemin ortaya çıkışı üst solunum yolu enfeksiyonu sonrası, diş çıkarma, apse gibi nedenlerle olabilir. Nörolojik hastalıklardan kaynaklanan baş kontrolündeki yetersizlikler sonucu da yutma güçlüğü oluşabilir. Kas tonusunun ya da tükürük bezlerinin aşırı uyarılması, dilin normalden büyük olması, çocukluk çağında alınan sara nöbetlerinin tedavisinde kullanılan ilaçlar, güdülenme eksikliği ve zeka geriliği de salya problemlerine neden olabilir..

Salya problemleri iki şekilde görülür:

• Salyanın aşırı salgılanması, s alyanın aşırı üretilmesinden kaynaklanan salya problemleridir.

• Salya kontrolsüzlüğü, s alyanın ağızda kontrolünün zayıflamasından dolayı meydana gelen problemlerdir. 15-18 aya kadar normal çocuklarda da görülebilmektedir. Fakat, 4 yaşın üzerinde görülmesi nörolojik bir sorunun varlığını düşündürmelidir.

Öneriler: Salya problemleri görüldüğü ve devam ettiği zaman mutlaka bir nörologa başvurulması gerekmektedir.



7- İŞİTME KAYBINA BAĞLI KONUŞMA BOZUKLUKLARI

İşitme, konuşma gelişiminde en önemli etkendir. Konuşma bozukluğu, işitme kaybının derecesine göre değişik şekillerde meydana gelir. Bunlar:





İşitme engelli çocuğun eğitimi.

Doğuştan veya çok erken dönemde işitme kaybının oluşmasına bağlı olarak ortaya çıkan konuşma bozukluğu,
Sözel iletişimin öğrenilmesinden sonra işitmenin kaybedilmesi sonucu görülen konuşma bozukluğu,
Kısmi işitme kaybına bağlı olarak oluşan çocukluk çağından itibaren ortaya çıkan, dil gelişiminde ve artikülasyonun özel yapılarında bozulmaya neden olan bir konuşma bozukluğudur.
Öneriler: İşitme kaybı nedeniyle hastaneye başvuran kişi bir ekip tarafından değerlendirilmelidir. Bu ekipte KBB doktoru, odyolog, konuşma pataloğu, eğitim odyoloğu, psikiyatrist veya psikolojik danışman, rehberlik uzmanı, çocuk gelişimci ve sosyal hizmet uzmanı görev almalıdır. İşitme kaybı teşhis edilip, işitme cihazı adaptasyonu yapıldıktan sonra, kişinin tüm gelişim alanları ve lisan gelişimi incelenmeli ve uygun işitme-konuşma eğitim programı başlatılmalıdır.



8- PSİKOLOJİK KONUŞMA BOZUKLUKLARI

Psikolojik konuşma bozukluğu, çok yoğun bir duygusal coşkunluğa karşı gösterilen savunma türü tepkidir. Bu tür hastalarda yapısal bir yatkınlık görülmektedir. İnsan hayatında çok önemli, üzücü, kaygılandırıcı olaylar yaşanmaktadır. Bunlardan bazısıyla baş edilebilir, bazısıyla ise baş edilemeyebilir. Psikolojik tepkilerin temelinde içgüdülerin yer aldığı unutulmamalıdır. Psikolojik kökenli konuşma bozuklukları çok farklı şekilde sınıflandırılabilir. En sık karşılanılan psikojenik kökenli konuşma bozukluğu mutizm'dir.





Mutizm

Bireyin, yeterli konuşma gelişimi ve bilinç düzeyine rağmen konuşma ile iletişimi reddetmesidir. Ama, konuşmayı anlama normal veya sözlü lisandan çok daha iyidir. Hiç olmayan veya çok az olan sözlü iletişim ile normal veya normale yakın alıcı dil yetenekleri arasındaki büyük fark mutizmin en çarpıcı özelliğidir. Mutizmde ses telleri yoluyla üretilen ses tamamen yok olmaz. Bu kişi iletişimde bulunmak amacıyla isteyerek veya kendiliğinden gürültü yapabilir. Fakat bu konuşma sesi değildir. Mutizm bireyin konuşabilme özelliğine ve yeterli bilinç seviyesinin olmasına rağmen, konuşma iletişimi için isteksizlik halidir. İletişim, tamamen bireyin isteğine bağlı kalmaktadır.



9- SES BOZUKLUKLARI

Sesin aşırı ya da yanlış kullanım sonucunda ses ile ilgili patolojiler ortaya çıkmaktadır. Sesin oluşması ile ilgili bozukluklar ses ile ilgili bir ya da daha fazla problem varsa oluşur. Ses bozuklukları ameliyat ya da tıbbi müdahale gerektiren larenksle ilgili bir anormallikten kaynaklanabildiği gibi, larenkste anatomik bir anormalliğin olmadığı durumlarda da var olabilir. Sesi oluşturan mekanizmaların herhangi birinde bir problem olduğu zaman sesin şiddet ve frekansı bozulacaktır.

Ses bozukluğuna neden olan pek çok hastalık vardır. En sık görülen hastalıklar arasında ses yolunda çeşitli tipte şişlikler, ses tellerinin felç olması, solunum yollarında enfeksiyon, ödem ve midedeki asitli sıvının yemek borusundan gırtlağa kadar gelmesi sayılabilir. Bu patolojiler sesin çok ve hor kullanılmasından olabileceği gibi hiçbir nedene bağlı olmadan da gelişebilir. Sık görülen belirtiler arasında, seste kısıklık, boğazda kuruluk hissi, boğazda yanma, tıkanma, sık öksürme, gün içerisinde seste değişmeler, sayılabilir.

Öneriler: Yukarda belirtilen semptomlardan birkaçı görüldüğü zaman, en kısa sürede Kulak Burun Boğaz hekimine, ses terapisi içinde dil ve konuşma patoloğuna danışılması
gerekmektedir. Ses bozukluklarının tedavi prensipleri olarak ses bozukluğuna bağlı olarak medikal tedavi, cerrahi tedavi ve ses terapisi sayılmaktadır.
Kaynak ..
 

qalipso

New member
Sayin mayhoŞ kullanicisi paylaŞiminiz İÇİn teŞekkÜr ederİm.
Kaynak olarak gÖsterdİĞİnİz sİte kapatilmis bulunmakta baŞka bİ kaynak varsa elİnİzde paylaŞmanizi rİca eder Şİmdİden teŞekkÜr ederİm. . .
 
Üst