- Katılım
- 11 Mar 2008
- Mesajlar
- 20,694
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Burada okuduğum komşusunun "ah uh" seslerini yanlış anlayıp, böbrek sancısı olduğunu öğrendiğinde suçluluk duyan itirafçıya atfen; sana uyup banyo boşluğundan gelen inleme seslerine sırıtan sevgili, "Ne kadar fesatsın, birinin böbrek sancısı tutmuş olabilir." diyerek azarlanırsa, sesler artıp "Acıttın hayvaaann!" sözleri duyulunca sevgili tarafından bütün gün saflıkla suçlanırmışsın.
Aşk hayatı benimkinden renkli olan altı yaşındaki yeğenim anaokulunda kendisine aşık olan erkekleri, onlardan bir tanesinin "Ömür boyu peşindeyim." deyişini ve kendi aşık olduğu erkeği anlatıyor bana. Ben de şimdiden öğrensin, kendisini korusun diye; "Tatlım erkeklere sakın güvenme, söylediklerine asla inanma, erkeklerin sevgisi hemen biter." diyorum, kızlarınkinin bitip bitmeyeceğini soruyor ve kızlarınkinin bitmeyeceğini, daha dürüst bir sevgi olduğunu söylüyorum. Yeğenim gözlerini kocamam açıp panikle soruyor; "Nee, ben bütün hayatım boyunca Kenan'ı mı seveceğim yani?"
''Baba, pansiyonun otelden farkı nedir?'' diyen kızıma ''Daha mütevazi.'' dedim... Anlamayınca, imdadıma oğlum yetişti ''Bulaşıkları aşçı değil annem yıkayacak işte!
Kantinde çay almak için beklerken zor bir dersin zor hocasının duvara yapıştırılmış gençlik resmi ve altında küçük yazılar dikkatimi çekiyor. Yaklaşıp okuyorum, konferans davetiyesiymiş. O sırada kantine giren arkadaşım beni görüp sevinç ve heyecanla bağırıyor "Aha ölmüş mü lan?"
Akşam olmuş, hava kararmış, evde film izliyorum. Filmde adam yalnız başına evde televizyon izlerken kapı çalıyor, kapıda güzel bir kadın, hiç konuşmadan öpüşmeye başlıyor ve ardından devam eden ateşli bir sahne... Tam o esnada kapım çalıyor, "Acaba?" diyorum, "Neden olmasın?" diyorum kendi kendime, kapıyı açıyorum, kapıda güzel bir kadın, elinde bir kase. "der.beder bey, biraz ununuz var mıydı?" diye soruyor, "Var diyorum, un da var şeker de var ama...", "Yok yok..." diyor "sadece un lazım bana." "Peki." diyorum, ununu veriyor ve gönderiyorum, bir dahaki sefer un da yok şeker de...
Arkadaşım bir sene önce kaybettiği annesinin memleketindeki evine eşyalarını düzenlemek için gidiyor. Eve girer girmez dolabın üstündeki gözlüğe sarılıyor, sevip okşamaya başladığında gözlerindeki yaşlar artık durmuyor. "Ah annem, nasıl da severdi bu gözlüğü." diye ağlarken, içeriden gelen ve elinden gözlüğü alan kocasının sözüyle dumur oluyor; "O benim gözlüğüm, neden ağlıyorsun ki?"
Evde bulduğum eski bir yemek kitabında, tariflere bakarken, bazı pasta resimli sayfaların yırtılmış olduğunu gördüm. Meğer annem pasta yapmıyor diye kitabın sayfalarını parçalayıp yemeye kalkmışım. Annem hatırlattı sağolsun.
Evrak isteyen patronuna ''Oyun bitmedi ama yaa!'' diyen salak benim. Kovulmam an meselesi.
Apartmanımıza yeni taşınan diş hekimini bana uygun koca olarak atayan ve istemediğimi söylediğimde ''Angelina ile Brad ayrılmış. Kimi bekliyorsan artık. Bekle bugün yarın gelir!'' diyerek beni bir kez daha kendine hayran bırakan annem, öpüyorum ellerinden.
Aya seyahatin 40. yılında, "Adamlara söyleyin ayın ucuna basmasınlar, devrilip kafamıza düşerler sonra!" diyen babaannemi de rahmetle anıyorum.
Günlerdir canımı okuyan baş ağrısı, ishal olup "içimdeki kötülükleri salınca" geçiverdi. Kendimi yoga yapan Recep İvedik gibi hissettim.
İsmimin harfleriyle başlayan mısralarında bir tek L harfinde zorlandığın "Lan yerim ben seni" mısrasından anlaşılıyordu be aşkım.
Oğlum kulaklarını deldirip küpe takmak istediğini söyleyince gidip kıytırık bir şey almasın diye fellik fellik dolaşıp en erkeksi duran küpeyi aldım.
"Eti pilav üstü veriyorum" dedi. "Pilav sevmiyorum, ekmek arası istiyorum" dedim. "Pilav arası ye" dye üsteledi. Ekmeği alıp kendim yapacaktım ki elimden aldı "Pilav üstü daha güzel olur, öyle yesene" dedi. Sonunda kavga ettik, kahvaltıya talim oldum. Bir yemek yüzünden bile kavga etmeye başladık ya, daha konu bulmada sorunumuz olacağını düşünmüyorum.
Aşk hayatı benimkinden renkli olan altı yaşındaki yeğenim anaokulunda kendisine aşık olan erkekleri, onlardan bir tanesinin "Ömür boyu peşindeyim." deyişini ve kendi aşık olduğu erkeği anlatıyor bana. Ben de şimdiden öğrensin, kendisini korusun diye; "Tatlım erkeklere sakın güvenme, söylediklerine asla inanma, erkeklerin sevgisi hemen biter." diyorum, kızlarınkinin bitip bitmeyeceğini soruyor ve kızlarınkinin bitmeyeceğini, daha dürüst bir sevgi olduğunu söylüyorum. Yeğenim gözlerini kocamam açıp panikle soruyor; "Nee, ben bütün hayatım boyunca Kenan'ı mı seveceğim yani?"
''Baba, pansiyonun otelden farkı nedir?'' diyen kızıma ''Daha mütevazi.'' dedim... Anlamayınca, imdadıma oğlum yetişti ''Bulaşıkları aşçı değil annem yıkayacak işte!
Kantinde çay almak için beklerken zor bir dersin zor hocasının duvara yapıştırılmış gençlik resmi ve altında küçük yazılar dikkatimi çekiyor. Yaklaşıp okuyorum, konferans davetiyesiymiş. O sırada kantine giren arkadaşım beni görüp sevinç ve heyecanla bağırıyor "Aha ölmüş mü lan?"
Akşam olmuş, hava kararmış, evde film izliyorum. Filmde adam yalnız başına evde televizyon izlerken kapı çalıyor, kapıda güzel bir kadın, hiç konuşmadan öpüşmeye başlıyor ve ardından devam eden ateşli bir sahne... Tam o esnada kapım çalıyor, "Acaba?" diyorum, "Neden olmasın?" diyorum kendi kendime, kapıyı açıyorum, kapıda güzel bir kadın, elinde bir kase. "der.beder bey, biraz ununuz var mıydı?" diye soruyor, "Var diyorum, un da var şeker de var ama...", "Yok yok..." diyor "sadece un lazım bana." "Peki." diyorum, ununu veriyor ve gönderiyorum, bir dahaki sefer un da yok şeker de...
Arkadaşım bir sene önce kaybettiği annesinin memleketindeki evine eşyalarını düzenlemek için gidiyor. Eve girer girmez dolabın üstündeki gözlüğe sarılıyor, sevip okşamaya başladığında gözlerindeki yaşlar artık durmuyor. "Ah annem, nasıl da severdi bu gözlüğü." diye ağlarken, içeriden gelen ve elinden gözlüğü alan kocasının sözüyle dumur oluyor; "O benim gözlüğüm, neden ağlıyorsun ki?"
Evde bulduğum eski bir yemek kitabında, tariflere bakarken, bazı pasta resimli sayfaların yırtılmış olduğunu gördüm. Meğer annem pasta yapmıyor diye kitabın sayfalarını parçalayıp yemeye kalkmışım. Annem hatırlattı sağolsun.
Evrak isteyen patronuna ''Oyun bitmedi ama yaa!'' diyen salak benim. Kovulmam an meselesi.
Apartmanımıza yeni taşınan diş hekimini bana uygun koca olarak atayan ve istemediğimi söylediğimde ''Angelina ile Brad ayrılmış. Kimi bekliyorsan artık. Bekle bugün yarın gelir!'' diyerek beni bir kez daha kendine hayran bırakan annem, öpüyorum ellerinden.
Aya seyahatin 40. yılında, "Adamlara söyleyin ayın ucuna basmasınlar, devrilip kafamıza düşerler sonra!" diyen babaannemi de rahmetle anıyorum.
Günlerdir canımı okuyan baş ağrısı, ishal olup "içimdeki kötülükleri salınca" geçiverdi. Kendimi yoga yapan Recep İvedik gibi hissettim.
İsmimin harfleriyle başlayan mısralarında bir tek L harfinde zorlandığın "Lan yerim ben seni" mısrasından anlaşılıyordu be aşkım.
Oğlum kulaklarını deldirip küpe takmak istediğini söyleyince gidip kıytırık bir şey almasın diye fellik fellik dolaşıp en erkeksi duran küpeyi aldım.
"Eti pilav üstü veriyorum" dedi. "Pilav sevmiyorum, ekmek arası istiyorum" dedim. "Pilav arası ye" dye üsteledi. Ekmeği alıp kendim yapacaktım ki elimden aldı "Pilav üstü daha güzel olur, öyle yesene" dedi. Sonunda kavga ettik, kahvaltıya talim oldum. Bir yemek yüzünden bile kavga etmeye başladık ya, daha konu bulmada sorunumuz olacağını düşünmüyorum.