Kayıp kıta mu, Atatürk ün bitiremediği son araştırması..

+u+énsté!n

FoRum ineği
Katılım
31 Eki 2005
Mesajlar
3,166
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
33
Konum
||||deeP|||||||||uAnkara]]]]]]]| |H|||||||||||||||
Belki bilenler vardýr,Atatürk yaþamýnýn son dönemlerinde mu kýtasýyla ilgili araþtýrmalar yaptý.fakat bu araþtýrmalar bitmedem !!ne yazýk ki!!! vefat etti..
bunla ilgili kitap çýktý bugünlerde..size mu kýtasýyla ilgili bilgi wereceðim,2 ayrý kaynaktan..



BATIK KITA MU’NUN SAKÝNLERÝ ANTAKYA’NIN

ÝLK ZÝYARETÇÝLERÝ MÝYDÝLER ?



Tarih, geçmiþin olaylarýný eldeki kaynak sayýlan malzeme ve dokümanlarý kronolojik sýrayla tutarlýlýkla irdeleyerek inceleyen, neticelerini, neden ve niçinleri ile ortaya koymaya, açýklamaya çalýþan bilim dalýdýr. Tarihçi, topladýðý bilgi ve belgeleri eksik dahi olsalar bir pazýlýn parçalarý gibi akýl yürütme yolu ile birleþtiren, yeniden kurgulayan kiþidir. Bütün bu çalýþmalarý yaparken, arkeoloji, bibliyoðrafya, kronoloji, paleografi, mühürbilim, yazýtbilim, soybilim, antropoloji, sosyoloji ve ekonomiden faydalanýr.

Mu.htm1.jpg


19. yüzyýlda gerçekleþen bilimsel, belgesel tarihçilik devrimine raðmen, bir tarihçi ne kadar titiz olursa olsun içinde yaþadýðý toplumun parçasýdýr. Bu da geçmiþi algýlayýþýný belirleyen belki de en önemli faktördür. Bilgi ve belgeleri seçmesinde, konuyu tanýmlamasýnda, vardýðý neticede hep parçasý olduðu toplumun izlerini ÖZ BENÝNde taþýr, taþýyabilir. Belki de bu, tarihi TEK YORUM, TEK SENTEZ dayatmacýlýðýndan koruyan ve tarihçileri doðruyu bulmaya yönelten bilimsel evrensel bir emniyet sübabýdýr. Hangi konumda olursa olsun ÝNSANIN / ÝNSANLARIN doðup büyüdüðü, geçmiþten geleceðe baðlandýklarý topraklarýnýn, belki de þuuraltýndaki meþru müdafaalarýdýr. Bu bakýmdan tarihçi bütün teknolojik geliþmelere raðmen SÜBJEKTÝFTÝR. Bu yazýnýn sahibi tarihçi, antropolog, arkeolog deðildir. BÝR ÝNSAN olarak önce kendi ÖZ BENÝni geliþtirmek arzusu ile okumaya, öðrenmeye önem vermektedir.


Burada anlatýlanlarýn hayal mahsulü olduðunu düþünenler olabilir. Yazýnýn sonuna konacak kaynakçalara bakýldýðýnda, OKUYUCU merak eder kaynaklara baþvurur, olaylarý kendince irdelerse hayal ile gerçeðin ne kadar ince bir çizgide seyrettiðini hissedecektir. Daha da önemlisi ATATÜRK’Ü, ONUN BÝTTÝ DENÝLEN BÝR ÝMPARATORLUKtan NASIL BÝR HALK, BÝR MÝLLET YARATTIÐINI yalnýz ASKERÝ DEHASI ile deðil, aslýnda bir an denebilecek zaman aralýklarýnda GELECEK için, BÝZLER için araþtýrýp sentezlediði belgelerde, ANITKABÝR’de bulabilecektir. Tabiidir ki nihai yorum ve sentez her bir okuyucunun BENÝNde kendince özümsenecek, þekillenecektir.


map_world_w.gif

Dünyaya gözümüzü açtýðýmýz andan kýsa bir süre sonra algýlamayabaþladýðýmýz ilk seslerle birlikte, hani kendimizi en güvende hissettiðimizde uyumaya çalýþýrken anlatýlan geçmiþ zaman hikayeleri var ya...

Bir zamanlar Pasifik Okyanusunda, Amerika ile Asya arasýnda, merkezi ekvatorun biraz güneyinde MU ülkesi denen bir kýtanýn varlýðýndan bahseder kitaplar. Ama bu bir geçmiþ zaman hikayesi deðildir. Bu, ÝNSAN denilen üstün varlýðýn yeryüzünde geliþerek devam edecek sonu bilinmez hikayesinin baþladýðý yerdir!




Her þey Ýngiliz araþtýrmacý Colonel James Churcward’ýn (Ýngiliz silahlý kuvvetlerinde albay) görevli olarak gittiði Hindistan ve Tibet’te 1880 yýlýnda baþladý. Günümüzde evrim kurallarý, mühürbilim ve arkeoloji bilimlerine büyük katkýlar saðlayan araþtýrmalarýnda Churcward eski dinlerin kökenleri ile ilgili çalýþmalar yaparken, 1883 yýlýnda Batý Tibet’te bulunan bir manastýrda manastýrýn Baþ rahibi RISHI ile tanýþtý. Burada günümüzden yaklaþýk 15.000 yýl önce yazýldýklarý ispat edilen taþ tabletlerin varlýðýný öðrenen Churcward, NAACAL TABLETLERÝ olarak adlandýrýlan bu tabletleri çözümleyebilmek amacý ile manastýrda Rishi’nin yanýnda iki yýl kaldý. Bu süre içerisinde çeþitli sembollerden ve þekillerden oluþan, eski ve ölü bir dil olan Naacal dilini Rishi’den öðrenen ve tabletleri çözümleyen bilim adamý dünyanýn çeþitli bölgelerinde, Kuzey, Orta ve Güney Amerika’da, Mýsýr’da, Avusturalya’da, Güney Pasifik adalarýnýn nerdeyse tamamýnda Orta Asya ve Sibirya’da 50 yýl sürecek araþtýrmalarýn kýyýsýnda olduðunu bilebilir miydi?

Þimdi biraz baþa dönelim ve baþ rahip Rishi’nin binlerce yýldan beri gizli kalmýþ bu tabletleri neden Churcward’e gösterdiðini, daha ileri giderek çözümlenebilmeleri için gerekli olan Naacal dilini niçin öðrettiðini düþünelim. Bu konuda ispatlanmýþ kesin bilgilere sahip deðiliz. Ancak tabletler çözümlendiðinde 15.000 yýl önce yazýlmýþ bu tabletlerin Hindistan’a MU kýtasýndan Naacal rahipleri tarafýndan getirildiði ortaya çýkýyordu. Bunlara Naacal Kardeþlik örgütü de denmekteydi. Naacal’lar hem bilim adamý hem rahiptiler ve Mu ülkesinde yönetici konumdaydýlar. Mensubu olduklarý ilk TEK TANRIlý dini (belkide þimdilik kaydýyla) hem kendi kýtalarýnda, hem kolonilerde yaþayan insanlara daha rahat anlatabilmek amacý ile bu semboller dilini kullanýyorlardý. Bu dilin ezoterik, manalarýný ise yalnýzca imparator ve kendileri biliyorlardý.


Ezoterizmin Osmanlýca karþýlýðý batýnilik, Türkçesi içsel, içyüz anlamýndadýr. Ezoterizmin zýddý olan sisteme ise egzoterizm denir. Osmanlýca karþýlýðý harici, Türkçesi dýþsaldýr. Ezoterik bilgi herkese verilmeyen, açýklanmayan, belli eðitimlerden geçerek o bilgiyi almaya hak kazanan insanlara verilen bilgilerdir. Bu bilgilere ulaþabilmek için insan önce egzoterik bilgileri öðrenmekle baþlar ve çabalarýyla zaman içinde ezoterik bilgileri almaya hak kazanabilir.


Ezoterik bilgiler genelde yazýlý olmayabilirler ve bir öðreten, yol gösteren tarafýndan sembollerle, belirli bir sistemle öðrenciye verilir öðretilirler. Buna inisiasyon denir. Bu kavram örneðin Þaman-Türk geleneklerinde el vermek deyiminde manasýný bulur. Çaðlar içerisinde Mu'dan baþlayarak sýrasýyla Atlantis, Uygurlar, Maya, Tibet, Hermes-Mýsýr, Hint uygarlýðý, Rama, Babil, Pisagor, Saabilik, Eflatun, Yesevilik, Yeni Platonculuk, Kabbala, Ahilik, Mevlana, (ve diðer batýni ekollerin) kaynaðýnda ezoterizm ve ezoterik bilgiler yatar. Churcward Naacal tabletlerini çözümlediðinde ilk olarak Pasifik okyanusunda Asya ile Amerika arasýnda büyük bir kýtanýn varlýðýný ortaya çýkardý. Bu kýta günümüzden yaklaþýk 200.000 yýl önce üzerinde belki de ilk insaný barýndýrmaya baþlamýþtý. Kýtanýn topraklarý o kadar geniþ ve bereketli, hava o kadar ýlýman ve güzeldi ki her þey hýzla çoðaldý. Yýllar çaðlarý, çaðlar bin yýllarý kovaladý ahenk ve güzellikler içerisinde. Günümüzden 70.000 yýl önce Mu kýtasý yaklaþýk 60.000.000’dan fazla insaný barýndýran dev boyutta bir kýta olmuþtu, hayvaný, bitkisi ayný zamanda teknolojisi ile. Ýlk kolonileþme yeni yerler arama dürtüsü bu yýllara rastlar. Bu hareketlenmenin sonunda batý ve doðu yönünde iki göç yolu,iki büyük koloni ortaya çýkar. Churcward’ü toplam 50 yýl süren bu araþtýrmalarýnda hiçbir þey arkeolog William Niven’in 1921-1923 yýllarýnda Meksika’da ortaya çýkardýðý tabletler kadar etkilemez ve gerçeðe yaklaþtýrmaz. Niven, Meksika’da eski çaðlara ait çok fazla tablet bulmuþtu. Bütün bunlarýn çözümlemesi Naacal lisaný ile yazýldýklarý için ancak Churcward tarafýndan yapýlabildi. Böylece Mu kýtasý, göç yollarý ve batýþý hakkýndaki bilgiler bütünün eksiklerini tamamlayarak, bilimin hizmetine sunulabildi. James Churchward, Willam Niven’i günümüz bilimlerine, kendisine ýþýk tutan, katkýda bulunan çalýþmalarýndan dolayý sevgi ve saygý ile anmaktadýr. Belki de Niven’in buluþlarý olmasa Churcward çalýþmalarýný bu kadar ileri götüremeyecekti.

Mu.htm2.jpg


Mu kýtasýndan çýkan, kýtaya göre batýya giden bir göç yolu Uygur Ýmparatorluðunu ortaya çýkarmýþtýr. Ýmparatorluk Asya ile Avrupa nýn çok büyük bir bölümünü kapsamakta idi ve Mu’nun en büyük kolonisi idi. Uygur imparatorluðunun sýnýrlarý zaman içerisinde Avrupa üzerinden Atlantik kýyýlarýna kadar ulaþtý. ÝÖ.1000’li yýllardaki Çin belgeleri Uygur’larýn 17.000 yýl önce uygarlýklarýnýn zirvesinde olduðunu söyler.

Mu.htm3.jpg


Ýkinci göç yolu kýta ya göre doðuya giden, Meksika’nýn güneydoðusundan Atlantis kýtasýna geçen yoldur. Atlantis-Uygur’la birlikte ikincil, ilk anakaradýr. Mu’dan çýkan doðu koloni yollarý Atlantis’ten sonra Atlantik Okyanusu’nu geçerek Akdeniz’e ulaþmýþ ve burada bugünkü Fas, Tunus, Cezayir, Yunanistan ve Mýsýr’a kollar vererek Anadolu’ya ulaþmýþtýr. Mu kýtasý günümüzden yaklaþýk 12.000 yýl önce yaþanan depremler ve volkanik patlamalarla sularýn derinliklerine gömülmüþ, yok olmuþtur. Churcward’ün derlemiþ olduðu haritalar incelendiðinde çaðlar boyu medeniyetlerin beþiði olan Anadolu’nun hem Uygur Ýmparatorluðu
hem de Atlantis üzerinden gelen göç yollarýnýn adeta bir harman yeri olduðunu görüyoruz. Bu da aslýnda Anadolu, Sümer, Babil, Asur, Grek uygarlýk etkileþimlerinden çok daha önceleri tarihin derinliklerinde Mu, Uygur, Atlantis, Anadolu uygarlýk etkileþimleri olduðu gerçeðini ortaya çýkarmaktadýr. Bu gerçeði teyit eden bir baþka buluþ ise Prof. Ralph Solecki nin 1957 yýlýnda ortaya çýkardýðý buluntulardýr. Solecki Toros daðlarýndan baþlayan, Aðrý Daðý’na doðru devam eden buradan güneydoðuya Zagros Daðlarý’na (Irak, Ýran sýnýrý) inen, buradan da güneybatýya Suriye, Lübnan’a doðru bir kavis çizen daðlýk arazilerde (Solecki buna uygarlýk kavisi demektedir) Þanidar maðarasýnda 44.000 yýl öncesine ait 9 iskeletle birlikte, modern insana ait kanýtlar bulmuþtur. Solecki’nin ifadesine göre bu kaviste günümüzden 13.000 - 100.000 yýl öncesine ait daha çok sayýda maðara gün ýþýðýna çýkarýlmayý beklemektedir. Onbinlerce yýldan beri bir çok medeniyete ev sahipliði yapmýþ ANTAKYA’nýn geçmiþinin genelde ve haklý olarak ÝÖ.333 yýlýnda Pers hükümdarý Darius’u Ýssos savaþýnda maðlup eden Ýskender’in bu topraklarý tanýmasý ile baþladýðý zannedilir. Bu daha önceki bin, on bin yýllara ait araþtýrmalarýn, buluntularýn araþtýrmayý yapanlarýn çalýþmalarýný ve neticelerini yeterince tanýtamamalarýndan veya bütün bunlarýn dar bir çerçevede, çevrede kalmasýndan kaynaklanmaktadýr. Bunun ötesinde yapýlan bu çalýþmalara, araþtýrmalara verilen lokal ve genel destekler, olaylarýn ciddiye alýnýp algýlanmasý da moralite yönünden araþtýrmacýlarýn cesaretlenmesinde ve genel paylaþýmlarýnda pozitif bir rol oynayacaktýr.



Antakya’nýn çok eski geçmiþi ile ilgili ilk araþtýrma AMIK KAZILARI PROJELERÝ kapsamýnda, Tell Tayinat, Tell Al-Judaidah, Chatal Höyük gibi uluslar arasý arkeolojik tanýmlamalar çerçevesinde “Oriental Institute’s Syrian Expedition” tarafýndan 1932-1938 tarihleri arasýnda yapýlmýþtýr. Ýkinci araþtýrma Sir.Leonard Charles Woolley tarafýndan önce 1937-1939 sonra 1946-1949 yýllarý arasýnda Tell Atchana’da yapýlmýþtýr. Woolley ve daha önce bu araþtýrmalara ve kazýlara konu olan çaðlar ÝÖ.1400-1800, günümüzden yaklaþýk 3400 - 3800 yýllar arasýndaki dönemleri kapsamaktadýr. Woolley bu çalýþmalarýndan önce 1907-1911 yýllarý arasýnda Mýsýr’ýn güneyinde ve Sudan’ýn kuzeyinde araþtýrmalar, kazýlar yapmýþtýr. Woolley bu araþtýrmasýndan sonra 1922 yýlýnda British Museum, University of Pensilvanya ortak çalýþma grubunun genel yöneticisi olarak Ur’daki (modern Irak) bir araþtýrmaya da baþkanlýk etmiþtir. Buradaki araþtýrma konusu günümüzden 6000-2400 yýl öncesinin bulgularýnýn tespit edilmeye çalýþýlmasýdýr. Bu iki araþtýrmadan sonra bir baðlantý olarak günümüzden yaklaþýk 3400-3800 yýl önceyi gün ýþýðýna çýkaran Tell Atchana çalýþmalarý (yeni ANTAKYA HÝKAYESÝ) o dönem için bir tesadüf mü acaba? Bir de bunun Mýsýr, Irak yaklaþýmlarýný düþünürsek?...


Hatýrlamaya çalýþalým!


Mu’dan baþlayan, Atlantis’ten gelen göç yollarý haritasýndaki yerleþimlerden en önemlilerinden birisi MISIR’dý... ve nihai varýþ noktalarýndan bir diðeri ANTAKYA deðil miydi?


Solecki’nin ifade ettiði gibi, Ur “geçmiþ uygarlýk yarý kavisi”nin Doðu’daki ev sahiplerinden biri ise gelen ziyaretçileri karþýlayan Antakya olamaz mý?


Þimdi çok daha yakýn çaðlara gelelim.


Ýskender’i ÝÖ. 333 yýlýnda bu topraklara baðlayan anýmsanan, bir cümle ile hatýrlayalým. “TOPRAKLAR ÖYLE BEREKETLÝ, SULAR ÖYLE BERRAKTI KÝ GÝDERKEN BU DEFA ARKASINA BAKTI KOCA ÝSKENDER. SUYUNDAN ÝÇTÝÐÝ PINAR ANNESÝNÝN SÜTÜ KADAR TATLI GELDÝ ONA. OLÝMPÝAS OLSUN ADI, ANNEMÝNKÝ GÝBÝ.” dedi ve gitti ........


Mu’dan ayrýlan insanlarýn da ayný hislerle arkalarýna bakmadýklarýný kim bilebilir?


Zaman akmaya devam etti ........


ÝÖ.100’lü yýllarda Roma’dan sonra, kültürü, sanatý, ticareti ve zenginliði ile doðu ve batýnýn her bakýmdan buluþtuðu bir sentez baþkenti idi Antakya.


Samandað’da (Seleucia Pieria) deniz hep gönlünce hep coþkuyla gelir kýyýlara çaðlardan beri... diðer açýk AKDENÝZ limanlarý gibi. Tarih bu limanlara varabilmek için bir noktanýn kerteriz alýnmasý gerektiðini söyler. Açýk havalarda Kýbrýs’ýn en kuzey ucundan Zafer limanýndan bakýldýðýnda Kel Dað (Cebel Akra), çoðu zaman Kel Dað’dan bakýldýðýnda Zafer Limaný görünür.

Acaba ilk gezginler yeni anakaraya varmak için yollarýný nasýl buldular?...


Günümüzde 1995’li yýllarda Chicago Üniversitesi, Oriental Institute’nin yeniden baþlattýðý bir çalýþma var ANTAKYA’da. Adý AMIK VADÝSÝ PROJESÝ. Araþtýrýlan zaman günümüzden 6.000 yýlýn daha öncesi. Projenin baþýnda tanýdýk bir isim... Chicago Üniversitesi görevlisi Prof. K. Aslýhan Yener baþkanlýðýnda Tony Wilkinson ve diðer deðerli bilim insanlarý. Mustafa Kemal Üniversitesi ve Antakya müzesinden deðerli öðretim görevlileri ve araþtýrmacýlarý. Bu destek gören ve bütün dünyada ilgiyle izlenen uluslararasý ortak bir çalýþma.

Bu yazý bundan 3-5 sene sonra yazýlsaydý araþtýrýlan dönem günümüzden 6.000 yýl öncesi yerine 10.000 yýl veya daha öncesi olmayacak mýydý?


ATATÜRK
Yýl 1930’dan 2 kýsa zaman sonra 1932’de (Türk Tarih Kurumu’nun Atatürk tarafýndan kurulmasý 1930) geliþen araþtýrmalar çerçevesinde; Ýlkel Diller Uzmaný, deðerli bilim adamý, emekli general Tahsin MAYATEPEK derinleþen fikri sohbetlerinin birinde ATATÜRK’e Maya dili ile Türk dili arasýndaki benzeþmelerden bahseder. (Türkçe de “tepe” sözcüðünün karþýlýðý Maya dilinde “tepek”tir.) Mayatepek buna benzer kelime ve deyim benzerliklerinin 100’den fazla olduðundan söz eder. Bu fikri diyalogtan etkilenen ATATÜRK konuyu daha fazla araþtýrmasý için o yýllarda Tahsin Mayatepek’i Meksika’ya elçi olarak tayin eder. Meksika daki araþtýrmalarýnda Türk ve Maya dillerinin benzerlikleri konusunda çalýþmalar yaparken William Niven’le tanýþan Tahsin bey, hem Niven’in tabletlerini inceleme fýrsatýný elde eder, hem de Churhward’ýn 50 senedir üzerinde çalýþýp bitirdiði MU medeniyeti ile ilgili eserin varlýðýný öðrenir. Bu geliþmelerin düzenli olarak ATATÜRK’E aktarýlmasý sonucu, Churcward kitabýnýn ilk nüshasý getirtilir ve yaklaþýk 40-50 kiþilik bilim adamýndan oluþturulan grup tarafýndan incelenir. ATATÜRK Türk dili ve sembolleri ile Niven’in bulduðu Naacal tabletleri, Maya dili ve sembolleri ve Churcward kitaplarý üzerinde yapýlan çalýþmalara bizzat nezaret eder. Kendi kayýtlarýný tutar. 1960 lý yýllarýn sonlarýna kadar Türk Dil Kurumun da saklanan bu kitaplar daha sonra ANITKABÝR arþivine devredilmiþtir. Bu gün orijinal baskýlarý ve Türkçe tercümeleri ATATÜRK’ÜN tuttuðu notlarla birlikte ANITKABÝR’de saklanmaktadýr.



SON SÖZ
ATATÜRK’ü yaptýðý iþlerle tanýmak güçtür; yaþadýðý hayat ve düþündüðü þeylerin maddi ölçülere sýðmayan yüksek felsefesi ile tanýmalýyýz. O, gittikçe farkýna varýlan derin bir psikolog, fikirleri istediði kalýba döken bir mantýkçý, dünyaya yol gösteren bir terbiyeci ve nihayet filozoflarýn düþündüðü BÜYÜK ÝNSAN MODELÝDÝR!

Biz bu Modeli mütevazý akýl teleskopumuzun objektifinde iyi seyretmeli ve hazmetmeye çalýþmalýyýz.


BU YAZIYI NEDEN YAZDIM ?
Çok basit! Globalleþen dünyamýzda üzerinde yaþadýðýmýz topraklar derinliklerinde öyle gizemler taþýyorlar ki; en mütevazý bir ifade ile turizmi yalnýz deniz, kum ve güneþ olarak görmediðimiz zaman; ...

topraklarýmýzý yalnýz bizi doyuran ama üzerinde gezindiðimiz cansýz bir meta olarak düþünmediðimiz, aslýnda uzun geçmiþten geleceðe, kültürlerin ve kültürümüzün kaynaðý olarak hissedip anladýðýmýz zaman, inanýyorum ki her þey hakikaten çok daha güzel olacak
 
Emeğine sağlık. Güzel bir araştırma.
 
beğendiğiniz çalışmalar için tşk butonuna tıklamayı unutmayın
 
Gazi nin bu konuyla alakadar olması büyük bir savaş dehası olmasının yanında ne kadar entellektüel bir zat olduğunu da gosteriyor

güzel paylaşım olmuş eline sağlık
 
çok güzel farklı ve değerli bir çalışma. teşekkürler.
 
Teşekkürler klavyene sağlık güzel bir döküman.Atatürk yaşasa idi toplumun aydınlanması için daha neler neler yapardı ama maalesef ömrü yetmedi.Şimdikilerde kendilerini lider zannediyorlar?.Sevgiyle kalın.
 
üniversite de tarih hocamdan duymuştum, ama çok detaya girmemiştik. iyi döküman olmuş, hemen okuyacağım. eline sağlık.

edit: hatta bizim forumda (başka forum burası değil) arkadaşımın bu mu adası ile ilgili çok kısa bi yazısı vardı alıntı yaptım ondan. bi bakın isterseniz.

Dead Clown' Alıntı:
sayıların da gizemi çözüldü... o adanın mitolojideki mu adası olduğu anlaşılıyo sayıların mewzusundan... şöyle ki

word pad açın alt a basılı tutarak 4815162342 yazın size mu sembolünü wericek... mu diye de atlantis gibi efsanewi bi ada warmış... hatta o adayla ilgili bi kitabın çewirisini de atatürk yapmış... o ada bu adaymış işte neticede...
 
Katolİklerİn Mİ Protestanlarin Mi Hatirlamiyorum İlk Klİsesİ Bİzİm Orda (antakya) Var Adi St.pierre (yada Oyle BİŞeydİ) Ama Bu Kadarinida Bİlmİyordum

Dİpnot::yanliŞ Hatirlamiyorsam Bu Aralar O Klİseyİ Hİrİstİyanlara Hac Mekani Yapmak İÇİn Bİr ÇaliŞma Vardi
SaĞolasin
 
eline sağlık dostum değişik bir konu araştırılmalı bence
 
muazzam bir paylaşım ellerine sağlık arkadaşım
 
abi birazdaha kasarsan harbi bulup su yuzune cıkarırsın tebrikler
 
Çok güzel ve bulunması zor olan bir paylaşım emeğine sağlık
 
Bu bilgilerin devamı varmı acaba elinizde varsa eğer paylaşırsanız çok memlun olurum.
 
paylasım için saol emeğine sağlık
 
Geri
Üst