- Katılım
- 3 Şub 2006
- Mesajlar
- 6,597
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 118
Peygamber efendimizin bir yandan, benden bir parça dediği gözünün nuru kızı Hz.Fatma, diğer yandan anneciğim dediği amcası Hz.Ebu Talib’in hanımı Hz.Fatıma bint-i Esed. Evet efendimizin gözünün nuru ve anneciğinin ismi bir böcekte yaşıyor,nasıl olmuştu,kimler yakıştırmıştı,böyle büyük bir yanlışlığa düşülmüştü ki bu mübarek insanların ,efendimizin soyundan gelen hanımların ismi bir böcekte yaşıyordu.Ne talihsiz bir durum,bizim gibi halifeliği omuzlarına almış bir milletin konuşma diline bu şekilde yerleşmesi.İlk iyiliği başlatanın amel defteri kapanmaz,onları takip edenler bu iyiliği yaptıkça başlatana da sevap yazılırmış,ya ilk kötülüğü yapanların hali ne olur.
Risalet güneşini evinde barındıran,daha sonra da;O’ na ilk iman edenlerin arasında bulunan,Medine’ye hicret başlayınca da peygamber gölgesinden uzak kalmaya dayanamayıp yurdundan yuvasından ayrılarak gurbete çıkan ve cennetle müjdelenen Fatıma bint-i Esed.
Peygamber efendimiz 8 yaşına geldikten sonra,dedesi Abdulmuttalip ölünce ;onun bakımını Ebu Talib’in yapmasını tavsiye etmişti.Böylelikle Hz.Muhammet’ in asıl bakıcısı Fatıma (r.anha) olmuştu.Fatıma (r.anha)çok çile ve fakirlik çekmiş,ama çok sabırlı bir kadındı,Onun dört erkek dört kız çocuğu vardı.
Annemden sonra bana annelik yaptın dediği Hz.Fatıma vefat edince efendimiz kendi gömleğini çıkarıp verdi ve ondan kefen yapılmasını istedi,cenaze namazını kıldırdı,kabrine inip bir müddet uzandı,mübarek gözlerinden yaşlar kabre damlıyordu. Sahabiler bu kadar büyük ilginin sebebini sordular;peygamber efendimiz (s.a.v) şöyle dedi;o benim annemdi,kendi çocukları açken önce benim karnımı doyurdu.Kendi çocuklarının üstü başı tozlu topraklı dururken,önce benim saçlarımı tarar,gül yağı sürerdi,o benim annemdi.Amcam Ebu Talib’den sonra bu kadıncağız kadar bana iyilik eden bir kişi daha tanımıyorum. O’ na cennet elbiselerini giydirsinler diye gömleğimi kefen olarak giydirdim.Kabir hayatı,kendisine kolay ve rahat gelsin diye de bir müddet kabirde uzandım,diyor.
Ehl-i beytimden bana en sevgili olan dediği kızı Hz Fatıma için ise , Peygamber efendimiz bir başka hadislerinde,’’Fatıma benden bir parçadır,onu üzen beni üzmüş,onu sevindiren beni sevindirmiş olur,buyurmuştur.
Fatıma uzak kalma anlamına geliyordu.Peygamberimiz bu ismi,Cenabı Hakkın onu ve onun çocuklarını sevenlerini,onları örnek alarak peşlerinden gidenleri cehennem ateşinden uzaklaştıracağı için koymuştu.
Fatıma validemiz daha birçok ismiyle yad edilecekti.Konuşmasıyla,yürümesiyle ve daha bir çok hususiyetiyle Peygamberimize benzediği için ,’’Babasının kızı’’manasına gelen,Bint-i Ebiha, ak yüzlü ,parlak yüzlü manasına gelen Zehra,Peygamberimizden bir parça olduğu için tertemiz parça manasına gelen Bizatü’t-Tahire,dünyevi şeytanı heveslerden,kirlerden uzak bulunduğu ve Allaha yöneldiği için Betül,bunlardan başka Kübra,Seyyidü’n-Nisa,Eşrefü’n Nisa ve Raziye gibi isimlerle anılacaktı.
Hz. Fatıma Sahabiler arasında ibadete olan düşkünlüğü ile temayüz etmişti.Çoğu zaman gündüzleri oruç tutar,geceleri namaz kılardı. Hz.Fatıma’nın bütün hayatı fakirlikle geçti,yiyecek bir şey bulamadığı birkaç gün aç kaldığı olurdu.Fakat o hiçbir zaman bu halinden şikayetçi olmadı.İktisat ve kanaatle yaşıyor,içinde bulunduğu duruma şükrediyordu.Karşılaştığı bütün güçlükleri sabırla karşılıyordu.
Evlenecek yaşa geldiğinde Peygamberimiz onu Allah’ın emri üzerine amcasının oğlu ve çocuklardan ilk müslüman olan Hz.Ali ile evlendirdi.Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin gibi iki peygamber torunu bu evlilikten dünyaya geldi. Hz.Ali’ ye olan itaati de göze çarpan diğer hususiyetiydi.Hz.Ali ve Hz.Fatıma ‘nın aile hayatları,peygamberimizin tavsiyeleri istikametinde çok mutlu geçti.Birbirlerini kırmadılar,birbirlerine karşı hak ve vazifelerini en güzel şekilde yerine getirdiler.Nikah kıyılırken yapılan ‘Allahım Hz.Ali ve Hz.Fatıma arasındaki ülfet ve sevginin aynısı bu eşlere de nasip et’’ diye dua edip arzuladıkları,mesud bir hayat yaşadılar.
Hz.Aişe resululahtan başka Hz.Fatıma’ dan daha doğru sözlü olan birini görmedim,diyerek onun bu hususiyetine dikkat çekiyordu.
Hz.Fatıma cömertliliğiyle de örnek seviyeyeydi,kendi yemez ihtiyaç sahiplerine yedirirdi.Kapısına gelen fakiri ret etmezdi.Başkalarını kendisine tercih ettiği için üç gün aç kalmıştı.Bu hadise üzerine onunla Hz.Ali hakkında ayeti kerime nazil oldu.
İçeri girdiğinde peygamber efendimiz ayağa kalkar,onu öper ve yerini verirdi.Resulullah savaşa çıkarken veya savaştan dönerken ilk önce mescide gider,iki rekat namaz kılar,sonra da sevgili kızına uğrar,bir müddet onunla sohbet ederdi.
Peygamberimizin vefatından altı ay gibi kısa bir müddet sonra o da vefat ederek sevgili babasına kavuştu.Medine de Baki mezarlığında yatan Hz.Fatıma’ nın mezar taşında ismi dahi yazmıyor.
Peygamber efendimiz,ben adn cennetinde olan bir ağaca benzerim,Fatıma bunun kökü,Ali gövdesi,Hasan ve Hüseyin meyvesi,bize taraftar olup sevenler de yapraklarıdır.
Diğer bir hadisi şerifinde ey Fatıma Allah senin öfkelenmenle öfkelenir,razı olmanla razı olur,buyuruyor.
Bizlere de Hz.Fatıma annemizi mutlu etmeyi,onun bizden razı olmasını ve Allah’ı Tealanın razı olmasını nasip eyle Allahım.
Ne zaman karafatma ismini duysam içim ürperir,bir şeyler yapmak lazım,bunun yanlış olduğunu duyurmak,bu yanlışın önüne geçmek lazım diye.Ama işte dünya işleri,seni bir sarmalın içine alıp yuvarlıyor.İki cihan serveri ne buyuruyor,sizden biriniz bir münkerle karşılaştığı zaman ona eliyle engel olsun,buna gücü yetmiyorsa diliyle uyarıda bulunsun,buna da gücü yetmiyorsa kalben buğz etsin ,bu sonuncusu imanın en zayıf şeklidir.
Demek artık kalbimden de geçirmeyi bırakmıştım ki, beni bu hikayeye yazmaya sürüklüyor, bir gün yazacaktım ve isim düşünecektim bu böceğe.Kitap almıştım,okuyup, yazıya dökecektim.Bu mübarek insanların hayatlarını iyice anlayıp,onların ruh derinliklerine inemesem de onlardan bir parça yazacaktım.Kitap bir köşede duruyordu ama hep aklımın bir köşesindeydi.Ta ki kitabı elime alıp,ne yapmam gerektiğini unuttuğum zaman böyle bir şey gelecekti başıma.
Kitabı bir kenara kaldırdığımın ertesi günü çok değil,kliniğe gittim,dolabımın kapağını açtım,daha önce görmediğim bir görüntü ve çözmeye çalışıyordum. 2 adet zeytin büyüklüğünde et parçasını andıran bir yapı,acaba neydi,farenin kusmuş olduğunu düşünmüştük,araştırmacı olduğumdan,bu parçaları incelemek istedim,içinde bakteri ve kan hücreleri olan bir yapıydı,ıyy diyerek bunun bir çıkartı olduğunu sanarak attım.O görüntüden o kadar etkilenmiştim ki,aynı günün akşamı gittiğim yerde bunu anlattığımda, köyde yetişen birinden , karafatma diye anılan böceğin doğum yaptığında böyle bir oluşum ortaya çıkardığını öğrenince çok şaşırdım,hayretler içinde kaldım. İçimden iyi ki doğum yapmakla yetinmiş,daha kötüsünü de yapıp, yapmam gereken şeyi bana hatırlatsalardı diye düşündüm.
Kim ister evladının biricik,yavrusunun ismini bir böceğe verilmesini,düşünün kızınızın ismi Ceren,bir yılana verildiğini düşünün,insanlar bu dünyadan iyi anılarak,arkasından bıraktıkları eserlerle anılmak isterler.
Bir ismi olmalıydı,bu kara ,kapkara ürkütücü böceğin.Rabb’im yardım eder dedim,kara kara ne olmalıydı,evet KARAKİRİ çabukça ağızlara yerleşebilecek,bu mübarek insanların böcekle anılmasını önleyecek bir kelimeydi ve hemen coşkuyla kağıda kaleme sarıldım.
Hayatlarımıza örnek olarak girmesi gereken mübarek şahsiyetleri gereği gibi sahiplenemedik.
Affet bizi Allahım.
Geceye ve gündüze hükmeden,
Kalpleri evirip çeviren güzel Allah’ım
Bizleri affet ve bağışla
Çünkü sen affetmeyi seversin.........
Emine Nurhan Akın
Risalet güneşini evinde barındıran,daha sonra da;O’ na ilk iman edenlerin arasında bulunan,Medine’ye hicret başlayınca da peygamber gölgesinden uzak kalmaya dayanamayıp yurdundan yuvasından ayrılarak gurbete çıkan ve cennetle müjdelenen Fatıma bint-i Esed.
Peygamber efendimiz 8 yaşına geldikten sonra,dedesi Abdulmuttalip ölünce ;onun bakımını Ebu Talib’in yapmasını tavsiye etmişti.Böylelikle Hz.Muhammet’ in asıl bakıcısı Fatıma (r.anha) olmuştu.Fatıma (r.anha)çok çile ve fakirlik çekmiş,ama çok sabırlı bir kadındı,Onun dört erkek dört kız çocuğu vardı.
Annemden sonra bana annelik yaptın dediği Hz.Fatıma vefat edince efendimiz kendi gömleğini çıkarıp verdi ve ondan kefen yapılmasını istedi,cenaze namazını kıldırdı,kabrine inip bir müddet uzandı,mübarek gözlerinden yaşlar kabre damlıyordu. Sahabiler bu kadar büyük ilginin sebebini sordular;peygamber efendimiz (s.a.v) şöyle dedi;o benim annemdi,kendi çocukları açken önce benim karnımı doyurdu.Kendi çocuklarının üstü başı tozlu topraklı dururken,önce benim saçlarımı tarar,gül yağı sürerdi,o benim annemdi.Amcam Ebu Talib’den sonra bu kadıncağız kadar bana iyilik eden bir kişi daha tanımıyorum. O’ na cennet elbiselerini giydirsinler diye gömleğimi kefen olarak giydirdim.Kabir hayatı,kendisine kolay ve rahat gelsin diye de bir müddet kabirde uzandım,diyor.
Ehl-i beytimden bana en sevgili olan dediği kızı Hz Fatıma için ise , Peygamber efendimiz bir başka hadislerinde,’’Fatıma benden bir parçadır,onu üzen beni üzmüş,onu sevindiren beni sevindirmiş olur,buyurmuştur.
Fatıma uzak kalma anlamına geliyordu.Peygamberimiz bu ismi,Cenabı Hakkın onu ve onun çocuklarını sevenlerini,onları örnek alarak peşlerinden gidenleri cehennem ateşinden uzaklaştıracağı için koymuştu.
Fatıma validemiz daha birçok ismiyle yad edilecekti.Konuşmasıyla,yürümesiyle ve daha bir çok hususiyetiyle Peygamberimize benzediği için ,’’Babasının kızı’’manasına gelen,Bint-i Ebiha, ak yüzlü ,parlak yüzlü manasına gelen Zehra,Peygamberimizden bir parça olduğu için tertemiz parça manasına gelen Bizatü’t-Tahire,dünyevi şeytanı heveslerden,kirlerden uzak bulunduğu ve Allaha yöneldiği için Betül,bunlardan başka Kübra,Seyyidü’n-Nisa,Eşrefü’n Nisa ve Raziye gibi isimlerle anılacaktı.
Hz. Fatıma Sahabiler arasında ibadete olan düşkünlüğü ile temayüz etmişti.Çoğu zaman gündüzleri oruç tutar,geceleri namaz kılardı. Hz.Fatıma’nın bütün hayatı fakirlikle geçti,yiyecek bir şey bulamadığı birkaç gün aç kaldığı olurdu.Fakat o hiçbir zaman bu halinden şikayetçi olmadı.İktisat ve kanaatle yaşıyor,içinde bulunduğu duruma şükrediyordu.Karşılaştığı bütün güçlükleri sabırla karşılıyordu.
Evlenecek yaşa geldiğinde Peygamberimiz onu Allah’ın emri üzerine amcasının oğlu ve çocuklardan ilk müslüman olan Hz.Ali ile evlendirdi.Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin gibi iki peygamber torunu bu evlilikten dünyaya geldi. Hz.Ali’ ye olan itaati de göze çarpan diğer hususiyetiydi.Hz.Ali ve Hz.Fatıma ‘nın aile hayatları,peygamberimizin tavsiyeleri istikametinde çok mutlu geçti.Birbirlerini kırmadılar,birbirlerine karşı hak ve vazifelerini en güzel şekilde yerine getirdiler.Nikah kıyılırken yapılan ‘Allahım Hz.Ali ve Hz.Fatıma arasındaki ülfet ve sevginin aynısı bu eşlere de nasip et’’ diye dua edip arzuladıkları,mesud bir hayat yaşadılar.
Hz.Aişe resululahtan başka Hz.Fatıma’ dan daha doğru sözlü olan birini görmedim,diyerek onun bu hususiyetine dikkat çekiyordu.
Hz.Fatıma cömertliliğiyle de örnek seviyeyeydi,kendi yemez ihtiyaç sahiplerine yedirirdi.Kapısına gelen fakiri ret etmezdi.Başkalarını kendisine tercih ettiği için üç gün aç kalmıştı.Bu hadise üzerine onunla Hz.Ali hakkında ayeti kerime nazil oldu.
İçeri girdiğinde peygamber efendimiz ayağa kalkar,onu öper ve yerini verirdi.Resulullah savaşa çıkarken veya savaştan dönerken ilk önce mescide gider,iki rekat namaz kılar,sonra da sevgili kızına uğrar,bir müddet onunla sohbet ederdi.
Peygamberimizin vefatından altı ay gibi kısa bir müddet sonra o da vefat ederek sevgili babasına kavuştu.Medine de Baki mezarlığında yatan Hz.Fatıma’ nın mezar taşında ismi dahi yazmıyor.
Peygamber efendimiz,ben adn cennetinde olan bir ağaca benzerim,Fatıma bunun kökü,Ali gövdesi,Hasan ve Hüseyin meyvesi,bize taraftar olup sevenler de yapraklarıdır.
Diğer bir hadisi şerifinde ey Fatıma Allah senin öfkelenmenle öfkelenir,razı olmanla razı olur,buyuruyor.
Bizlere de Hz.Fatıma annemizi mutlu etmeyi,onun bizden razı olmasını ve Allah’ı Tealanın razı olmasını nasip eyle Allahım.
Ne zaman karafatma ismini duysam içim ürperir,bir şeyler yapmak lazım,bunun yanlış olduğunu duyurmak,bu yanlışın önüne geçmek lazım diye.Ama işte dünya işleri,seni bir sarmalın içine alıp yuvarlıyor.İki cihan serveri ne buyuruyor,sizden biriniz bir münkerle karşılaştığı zaman ona eliyle engel olsun,buna gücü yetmiyorsa diliyle uyarıda bulunsun,buna da gücü yetmiyorsa kalben buğz etsin ,bu sonuncusu imanın en zayıf şeklidir.
Demek artık kalbimden de geçirmeyi bırakmıştım ki, beni bu hikayeye yazmaya sürüklüyor, bir gün yazacaktım ve isim düşünecektim bu böceğe.Kitap almıştım,okuyup, yazıya dökecektim.Bu mübarek insanların hayatlarını iyice anlayıp,onların ruh derinliklerine inemesem de onlardan bir parça yazacaktım.Kitap bir köşede duruyordu ama hep aklımın bir köşesindeydi.Ta ki kitabı elime alıp,ne yapmam gerektiğini unuttuğum zaman böyle bir şey gelecekti başıma.
Kitabı bir kenara kaldırdığımın ertesi günü çok değil,kliniğe gittim,dolabımın kapağını açtım,daha önce görmediğim bir görüntü ve çözmeye çalışıyordum. 2 adet zeytin büyüklüğünde et parçasını andıran bir yapı,acaba neydi,farenin kusmuş olduğunu düşünmüştük,araştırmacı olduğumdan,bu parçaları incelemek istedim,içinde bakteri ve kan hücreleri olan bir yapıydı,ıyy diyerek bunun bir çıkartı olduğunu sanarak attım.O görüntüden o kadar etkilenmiştim ki,aynı günün akşamı gittiğim yerde bunu anlattığımda, köyde yetişen birinden , karafatma diye anılan böceğin doğum yaptığında böyle bir oluşum ortaya çıkardığını öğrenince çok şaşırdım,hayretler içinde kaldım. İçimden iyi ki doğum yapmakla yetinmiş,daha kötüsünü de yapıp, yapmam gereken şeyi bana hatırlatsalardı diye düşündüm.
Kim ister evladının biricik,yavrusunun ismini bir böceğe verilmesini,düşünün kızınızın ismi Ceren,bir yılana verildiğini düşünün,insanlar bu dünyadan iyi anılarak,arkasından bıraktıkları eserlerle anılmak isterler.
Bir ismi olmalıydı,bu kara ,kapkara ürkütücü böceğin.Rabb’im yardım eder dedim,kara kara ne olmalıydı,evet KARAKİRİ çabukça ağızlara yerleşebilecek,bu mübarek insanların böcekle anılmasını önleyecek bir kelimeydi ve hemen coşkuyla kağıda kaleme sarıldım.
Hayatlarımıza örnek olarak girmesi gereken mübarek şahsiyetleri gereği gibi sahiplenemedik.
Affet bizi Allahım.
Geceye ve gündüze hükmeden,
Kalpleri evirip çeviren güzel Allah’ım
Bizleri affet ve bağışla
Çünkü sen affetmeyi seversin.........
Emine Nurhan Akın