ikRa
Banned
AB trenini kaçmasın diye yapılan tezahürat bizi o trenin "son vagonuna" bindirdi.
Tren'e bindik ama hiçbir istasyonda "AB ye gider" tabelası yok.
AB treninin "meçhule giden yolculuğu" şimdi karanlık bir tünele girdi…
Türkiye bu karanlığın içinden çıkmak istese bile Tünel buna müsaade etmemektedir.
Karanlığın içinde ilerleyişimiz sürerken zifiri karanlıkta "gördüğümüz ikiyüzlülük" canımızı yakmaktadır.
Bütünlüğümüzü bozmaktadır….
AB komiserlerinin çizdiği "yol haritası" bizi nereye götürecek belli değil…
Sadece meçhule giden bir yolda cılız bir ışığa doğru ilerliyoruz.
Karanlık tünelin ucundaki ışığa "umut ışığı" dense bile karanlık tünel bir türlü bitmemektedir.
Her durakta "ensemize vurulan tokat" kabul edilemez hale geldi…
AB Komiserlerinin "müstemleke valisi" gibi tutumu ile, AB ye üyelik hiçte umut verici değil…
Medeniyet projesi denen Avrupa Birliği medeniyet kılığına bürünmüş bir canavar gibi davranmaktadır.
Uyum yasaları, insan hakları, özgürlük vesaire diye "kuşa çevrilen" değerler içimizi burkmaktadır.
Türkiye üzerinde oynanan "kirli tuzak" o kadar belli ki ortaya konan senaryolar ve figüranları tiksinti veriyor.
Türkiye'nin üzerine örtmek istedikleri "ağları da sivil örgütlere, besleme yazarları" kullanarak ördürüyorlar..
Bölücü terörü ve sinsi emelleri "koruyucu solüsyonu" gibi koruyan küresel odaklar sadece Türk milletine değil, aslında insanlığa ihanet ediyorlar.
Çünkü terörist odaklar eylemleriyle masum insanları katlederken bu vebal alkış tutmak korumak suça iştirak değil mi?
Küresel kâbus yaratıp insanları "kirli tuzaklara" düşürmek insanlık suçudur.
Türkiye siyasi suikastların niçin hedefindedir…
Türk milleti niçin diz çöktürmek istenmektedir…
Sadece siyasi abluka değil, ekonomik abluka da endişe vericidir.
Türkiye ile derdi olan "odaklar ve güdümlü düşünürler" ekonomik kriz yaratıp diz çöktürme hayali kuruyorlar.
Bir vatandaş olarak inanın kahrolmaktayım…
Gerçeği görmekte zorlanan yöneticilere hayret ediyorum.
Onlar bunu yaparken; bazı kesimler "ekonomik tetikçiler" AB sözcüsü Amerika yanlısı gibi konuştukça kurdukları "finansal" tuzağın içinde olduğumuzu daha iyi anlıyorum…
Sıcak parayla cari açığı finanse ettiğimiz sürece "Yüksek faizle kanımızı emmeye alışmış" çevrelerin kıskacından kurtulma şansımızın olmadığını düşünüyorum…
Vantuzlu "kan emici" bunlar!
Böyle finans şebekeleri yüksek faizden beslendikçe tehlike daha büyük olacaktır.
Borçlandır, muhtaç et ve yönet mantığıdır bu…
Oyun açıkça ortada, tek kelime ile "mide bulandırıcı" ama kılını kıpırdatan yok!
Türkiye nereye gidiyor bilen yok!
Global ekonomi, küreselleşme, AB üfürükleri ve gelişme yalanları bizi "dönüşü olmayan çıkmaza" sokmaktadır.
Tablo çok açık gidilen istikamet "selamet" değil…
Türkiye'de "laikliği denetleyen yeni bir makam kurulmalı" diyecek kadar ileri giden, akarsuların denetimini Türkiye'den talep edecek kadar küstahlaşan AB komiserlerini düşündükçe her defasında geleceğe dair umudum azalıp tepem atmaktadır…
Türkiye'nin madenleri ile stratejik kuruluşların ecnebileşmesi aslında alarm veriyor ama duyan yok…
Daha önce defalarca yazdım ama nafile dinleyen yok!
Ama bir kez daha yazmak boynumun borcudur.
Türkiye ve Türk halkı sistemli bir şekilde neden borçlandırılmaktadır?
Kredi borcu olmayan kaç vatandaşımız kalmıştır?
Küresel sermaye baronlarının "500 milyar" dolarlık bir "likitle" stratejik varlıklar ile ele geçmez değerli yerleri ele geçirme operasyonu sürmektedir.
Mesele 100 milyar dolarınız olsa bile bir "boğazı" yeniden yapabilir misiniz?…
100 milyar dolarınız olsa bir Marmara denizi, Ege denizi üretebilir misiniz?
Veya eşsiz koyları, kıyıları aynı doğallıkta yapabilir misiniz?
Elbette hayır!
Gelecek ecdadımıza bırakacak doğayı tarihi yerleri yeniden yapabilirmiyiz?
O da mümkün değil!
Demek ki para ile satılmaması gereken stratejik değerler, kriterler vardır.
İşte bu gerçeği anlatmakta zorlanıyorum…
Mustafa Ertekin
Tren'e bindik ama hiçbir istasyonda "AB ye gider" tabelası yok.
AB treninin "meçhule giden yolculuğu" şimdi karanlık bir tünele girdi…
Türkiye bu karanlığın içinden çıkmak istese bile Tünel buna müsaade etmemektedir.
Karanlığın içinde ilerleyişimiz sürerken zifiri karanlıkta "gördüğümüz ikiyüzlülük" canımızı yakmaktadır.
Bütünlüğümüzü bozmaktadır….
AB komiserlerinin çizdiği "yol haritası" bizi nereye götürecek belli değil…
Sadece meçhule giden bir yolda cılız bir ışığa doğru ilerliyoruz.
Karanlık tünelin ucundaki ışığa "umut ışığı" dense bile karanlık tünel bir türlü bitmemektedir.
Her durakta "ensemize vurulan tokat" kabul edilemez hale geldi…
AB Komiserlerinin "müstemleke valisi" gibi tutumu ile, AB ye üyelik hiçte umut verici değil…
Medeniyet projesi denen Avrupa Birliği medeniyet kılığına bürünmüş bir canavar gibi davranmaktadır.
Uyum yasaları, insan hakları, özgürlük vesaire diye "kuşa çevrilen" değerler içimizi burkmaktadır.
Türkiye üzerinde oynanan "kirli tuzak" o kadar belli ki ortaya konan senaryolar ve figüranları tiksinti veriyor.
Türkiye'nin üzerine örtmek istedikleri "ağları da sivil örgütlere, besleme yazarları" kullanarak ördürüyorlar..
Bölücü terörü ve sinsi emelleri "koruyucu solüsyonu" gibi koruyan küresel odaklar sadece Türk milletine değil, aslında insanlığa ihanet ediyorlar.
Çünkü terörist odaklar eylemleriyle masum insanları katlederken bu vebal alkış tutmak korumak suça iştirak değil mi?
Küresel kâbus yaratıp insanları "kirli tuzaklara" düşürmek insanlık suçudur.
Türkiye siyasi suikastların niçin hedefindedir…
Türk milleti niçin diz çöktürmek istenmektedir…
Sadece siyasi abluka değil, ekonomik abluka da endişe vericidir.
Türkiye ile derdi olan "odaklar ve güdümlü düşünürler" ekonomik kriz yaratıp diz çöktürme hayali kuruyorlar.
Bir vatandaş olarak inanın kahrolmaktayım…
Gerçeği görmekte zorlanan yöneticilere hayret ediyorum.
Onlar bunu yaparken; bazı kesimler "ekonomik tetikçiler" AB sözcüsü Amerika yanlısı gibi konuştukça kurdukları "finansal" tuzağın içinde olduğumuzu daha iyi anlıyorum…
Sıcak parayla cari açığı finanse ettiğimiz sürece "Yüksek faizle kanımızı emmeye alışmış" çevrelerin kıskacından kurtulma şansımızın olmadığını düşünüyorum…
Vantuzlu "kan emici" bunlar!
Böyle finans şebekeleri yüksek faizden beslendikçe tehlike daha büyük olacaktır.
Borçlandır, muhtaç et ve yönet mantığıdır bu…
Oyun açıkça ortada, tek kelime ile "mide bulandırıcı" ama kılını kıpırdatan yok!
Türkiye nereye gidiyor bilen yok!
Global ekonomi, küreselleşme, AB üfürükleri ve gelişme yalanları bizi "dönüşü olmayan çıkmaza" sokmaktadır.
Tablo çok açık gidilen istikamet "selamet" değil…
Türkiye'de "laikliği denetleyen yeni bir makam kurulmalı" diyecek kadar ileri giden, akarsuların denetimini Türkiye'den talep edecek kadar küstahlaşan AB komiserlerini düşündükçe her defasında geleceğe dair umudum azalıp tepem atmaktadır…
Türkiye'nin madenleri ile stratejik kuruluşların ecnebileşmesi aslında alarm veriyor ama duyan yok…
Daha önce defalarca yazdım ama nafile dinleyen yok!
Ama bir kez daha yazmak boynumun borcudur.
Türkiye ve Türk halkı sistemli bir şekilde neden borçlandırılmaktadır?
Kredi borcu olmayan kaç vatandaşımız kalmıştır?
Küresel sermaye baronlarının "500 milyar" dolarlık bir "likitle" stratejik varlıklar ile ele geçmez değerli yerleri ele geçirme operasyonu sürmektedir.
Mesele 100 milyar dolarınız olsa bile bir "boğazı" yeniden yapabilir misiniz?…
100 milyar dolarınız olsa bir Marmara denizi, Ege denizi üretebilir misiniz?
Veya eşsiz koyları, kıyıları aynı doğallıkta yapabilir misiniz?
Elbette hayır!
Gelecek ecdadımıza bırakacak doğayı tarihi yerleri yeniden yapabilirmiyiz?
O da mümkün değil!
Demek ki para ile satılmaması gereken stratejik değerler, kriterler vardır.
İşte bu gerçeği anlatmakta zorlanıyorum…
Mustafa Ertekin