Kafir Komünizmin Gerçek Yüzü

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

ülkücü

New member
Katılım
17 Nis 2007
Mesajlar
4
Reaction score
0
Puanları
0
Komünizmin Karanlık Yüzü

Komünizm, 19. yüzyılda ortaya atılan "izm"lerin en kanlısı, en acımasızı ve en geniş çaplısıdır. 20. yüzyılda komünist rejimler veya örgütler tarafından öldürülen insan sayısı yaklaşık 120 milyondur. 120 milyon insan, sırf bu ideoloji uğruna idam edilmiş, toplama kamplarında ölesiye çalıştırılarak katledilmiş, "sürgün" adı altında evlerinden toplanıp Sibirya steplerinde yok edilmiş, kasten oluşturulan kıtlıklarla açlıktan öldürülmüş, en korkunç hapishanelerde en korkunç işkencelere uğratılmış, beyni yıkanmış komünist militanlar tarafından kurşuna dizilmiştir.

20. yüzyıl insanlık tarihinin en kanlı dönemidir. Bu yüzyılda dünya savaşı, soykırım, toplama kampı, kimyasal silahlar, nükleer silahlar, bombardıman, gerilla savaşı, terör eylemleri gibi, daha önceki yüzyıllarda duyulmamış ve görülmemiş vahşet yöntemleri ortaya çıkmıştır. Bu yöntemlerle öldürülen insanların sayısı, yüz milyonlarla ifade edilmektedir.

20. yüzyılın bu kadar kanlı olmasının iki önemli nedeni vardır. Birincisi, gelişen teknolojinin eski devirlerdeki silahlara göre çok daha öldürücü silahların yapımına izin vermesidir. İkinci neden ise -ki asıl önemli olan budur- bu silahların kullanılmasına, hem de korkunç bir acımasızlıkla kullanılmasına neden olan ideolojilerdir. Temelleri 19. yüzyılda atılan çeşitli "izm"lerin kanlı hasadı 20. yüzyılda olmuştur.

Komünizm, bu "izm"lerin en kanlısı, en acımasızı ve en geniş çaplısıdır.
1917'de Rusya'da gerçekleşen kanlı Bolşevik Devrimi ile başlayan vahşet, önce yeni kurulan Sovyetler Birliği'nin geneline, ardından Doğu Avrupa'ya, Çin'e, Kore'ye, Vietnam'a, Kamboçya'ya, Latin Amerika ülkelerine, Küba ve Afrika'ya yayılmıştır.

DOĞU BLOKU'NDA KIZIL TERÖR

Bolşevik Devrimi'nin lideri Lenin'in başlattığı ve Stalin'in genişleterek sürdürdüğü terör, on milyonlarca insanı katletmiş, onlarca farklı halkı acı ve işkenceye uğratmıştı. Komünizmin Kara Kitabı'nda Lenin ve Stalin dönemindeki komünist vahşetlerin genel bilançosu ana hatlarıyla şöyle verilir:

1. Hiçbir yargılama olmadan hapsedilen on binlerce rehine ya da insanın kurşuna dizilmesi ve 1918-1922 yılları arasında ayaklanan yüz binlerce işçi ve köylünün katledilmesi;

2. 5 milyon insanın ölümüne yol açan 1922 açlığı;

3. 1920'de Don Kazaklarının ortadan kaldırılması ve sürgüne gönderilmesi;

4. 1918-1930 yılları arasında on binlerce insanın toplama kamplarında öldürülmesi;

5. 1937-1938 yıllarındaki Büyük Temizlik sırasında 690000'e yakın insanın ortadan kaldırması;

6. 1930-1932 yılları arasında sebepsiz yere suçlanan 2 milyon insanın sürgüne gönderilmesi;

7. 1932-1933 yıllarında 6 milyon Ukraynalının kasıtlı olarak yaratılan açlıktan kırılmasına seyirci kalınması;

8. Önce 1939-1941 yılları arasında, ardından da 1944-1945 yıllarında yüz binlerce Polonyalı, Ukraynalı, Baltıklı, Moldavyalı ve Besarabyalının sürgüne gönderilmesi;

9. 1941'de Volga Almanlarının sürgüne gönderilmesi;

10. 1944'te Kırım Tatarlarının sürgüne gönderilmesi ve çaresizliğe terk edilmeleri;

11. 1944'te İnguşların sürgüne gönderilmesi ve çaresizliğe terk edilmeleri. (Stephane Courtois, Nicolas Werth, Jean-Louis Panne, Andrzej Paczkowski, Karel Bartosek, Jean-Louis Margolin, Komünizmin Kara Kitabı, Doğan Kitapçılık A.Ş., S.505)
Stalin'in ölümünden sonra Sovyet rejimi, kısıtlı da olsa bir yumuşama sürecine girdi. Ancak Stalin döneminde kurulan "korku imparatorluğu", yine korku üzerine kurulu olarak toplumu yönetmeye devam etti.

Sovyet terörü, sadece kendi halkıyla sınırlı kalmadı. Sovyetler Birliği, II. Dünya Savaşı ile birlikte Doğu Avrupa'ya da yayıldı. Savaş bittiğinde Doğu Avrupa ülkelerinin önemli bir bölümü Sovyet etki alanında kalmıştı. Moskova birkaç yıl içinde çeşitli siyasi komplolar ve manevralarla bu ülkelerin hepsini kendi egemenliği altına aldı. Polonya, Macaristan, Çekoslovakya, Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk, Doğu Almanya gibi Avrupa ülkeleri, Stalin'in kanlı rejiminin pençesine düştüler.

Kızıl vahşet, bu ülkelerdeki insanlara da adeta cehennem hayatı yaşatmaya başladı. Rejim muhalifleri bir bir tutuklanmaya, işkence görmeye, idam edilmeye başlandılar. Kısa sürede tüm toplumda korku ve dehşet hakim oldu. Komünist rejimin düşüşünden sonra, 1990'lı yılların başında çevrilen bir Bulgar belgeselinde, bir kadın 1944 sonbaharında başından geçen bir olayı şöyle anlatıyordu:

Babamın ilk tutuklanışından sonra, ertesi gün öğlene doğru eve bir polis geldi ve anneme öğleden sonra saat 5'te 10 numaralı polis karakoluna gelmesini bildiren bir celp verdi. Neden sonra annem giyindi-güzel bir kadındı ve çok iyi kalpli bir insandı-ve çıktı. Biz üç çocuk onu bekledik, bekledik. Sabaha karşı yarımda döndü, rengi kireç gibi bembeyaz, giysileri yırtık pırtıktı. Girer girmez de sobanın yanına gitti, sobanın levhalarını kaldırdı, soyunmaya başladı ve üzerinden çıkanların hepsini yaktı. Sonra banyo yaptı, ancak bundan sonradır ki bizi kolları arasına aldı. Uyuduk. Ertesi gün ilk kez intihar girişiminde bulundu, daha sonra da iki kere kendini zehirledi. Hala yaşıyor, onunla ilgileniyorum.. Akıl hastası. Ona yapılanları hiçbir zaman öğrenemedik. (Komünizmin Kara Kitabı, s. 505)
Tutuklananlara yapılanlar, korkunç şeylerdi. Komünizmin Kara Kitabı'nda, Romanya'daki komünist Nikolay Çavuşesku rejimi tarafından başlatılan işkence uygulamaları hakkında şu bilgiler veriliyor:
Çekoslovakya'yla birlikte Romanya da, Orta ve Güneydoğu Avrupa da baskı sistemine yenilikler kattı: Asyalı komünistler tarafından kullanılan, "beyin yıkama" yoluyla "yeniden eğitim" yöntemini büyük bir ihtimalle Avrupa kıtasında ilk uygulayan ülke oldu; hatta bu yöntemi daha da mükemmelleştirdi. Girişimin şeytani amacı mahkumların birbirine işkence yapmasını sağlamaktı. Bu icat, 1930'lu yıllarda Bükreş'e yüz kilometrelik bir mesafede kurulmuş olan görece modern bir cezaevi olan Pipeşti'de uygulandı. Konuya ilişkin deneyler, Aralık 1949'da başladı ve üç yıl kadar sürdü... Amaç, bedensel ve manevi işkence ile, komünist öğretinin öğretilmesini birleştirerek, siyasi tutukluları yeniden eğitmekti. (Komünizmin Kara Kitabı, s. 506)
Bu işkencelerde özellikle tutukluların dini inancını yok etmek hedefleniyordu. Yapılan canice işkence sonucunda, tutuklulardan Allah'ın varlığını inkar etmeleri isteniyordu:
Rumen siyasi polisi Securitate sorgulamalar sırasında dayak atma, falaka ve baş aşağı ayaklarından asma gibi 'klasik' işkence yöntemlerini kullandı. Piteşti'de işkencedeki acımasızlık, bu yöntemlerin çok daha ötesine geçti: 'Mümkün olan ve olmayan her türlü işkence biçimi uygulandı. Vücutların değişik bölgelerinde sigara yanıkları vardı; mahkumların kalçalarındaki dokular ölmüştü, etleri cüzzamlılarınki gibi dökülüyordu; dışkı yemeye zorlanıyor, kustukları zaman da kusmukları tekrar ağızlarına sokuluyordu.

Turcanu'nun şeytani hayal gücü, özellikle Tanrı'yı inkar etmeyi kabullenmeyen din okulu öğrencilerini hedef alıyordu. Bazıları, her sabah şu şekilde 'vaftiz' ediliyordu: kafaları idrar ve dışkı dolu bir oturağa sokulurken, diğer mahkumlar da etraflarında ilahi söylüyordu. Kurban boğulmasın diye arada sırada başı dışarı çıkarılıyor ve kısaca nefes almasına izin verildikten sonra tekrar oturağa sokuluyordu.

Birinci aşamanın adı "dış maskeyi çıkarmak"tı: Mahkum soruşturmada sakladığı bilgiyi, özellikle özgürlük günlerinde arkadaşlarıyla arasındaki bağları itiraf ederek, dürüstlüğünü ispat etmeliydi. İkinci aşama olan "iç maskeyi çıkarma" ise, mahkumun hapishanede kendine yardım edenlerin açıklamasıyla sürüyordu. Üçüncü aşama, "ahlaki maskeyi çıkarma" sırasında, mahkumdan bugüne kadar kutsal saydığı herşeye küfretmesi isteniyordu. Son olarak dördüncü aşamada, ODCC'ye katılmak için, en iyi arkadaşına kendi elleriyle işkence ederek onu "yeniden eğitmesi" gerekiyordu. (Komünizmin Kara Kitabı, s.536) ([Sadece kayıtlı Üyelerimiz Linkleri görebilir. ])
Bu gibi işkenceler Doğu Bloku'ndaki tüm ülkelerde uygulandı. Komünizmin gözü dönmüş caniliği ve dine olan azgın nefreti, tarihin en korkunç işkence rejimlerini ortaya çıkardı. İnsanları birer hayvan olarak gören, bu sözde "hayvanların" yola getirilmesi için daimi bir şiddet, işkence ve korkunun gerekli olduğunu kabul eden Darwinist-materyalist felsefe, komünist rejimlerin zindanlarında feci işkencelere dönüştü.

Komünist Rusya İslam dininin giderek yayılmasını kendisi için bir tehlike olarak görmüştü. Yaptığı zulüm uygulamaları da Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nde İslam'ın yayılışını önlemek amaçlı idi. Bunun için halkın ibadet etmesini yasaklıyor, Kuran'ları yakıyor, imanlı insanları katlediyordu. Ancak burada bu inkarcı sistemin akledemediği önemli bir nokta vardır: Dini inkar edenler Allah'a samimi imanı kavrayamadıkları için, kutsal kitapların ortadan kaldırılması ile inancın da yok olacağını zannederler. Oysa insanın imanı kalbindedir. Ve samimi iman eden insanlar, başlarına gelen her türlü zorluğun Allah'tan bir deneme olduğunu bilir ve her şart altında bunlara sabrederler.

Fikri temelleri olan materyalizm ve Darwinizm yıkılmadıkça, komünizm "öldü" görüntüsü altında gizli gizli gelişmeye devam edecek ve fırsat bulduğu anda yeni vahşetler ve zulümler için tekrar ortaya çıkacaktır.

HARUN YAHYA

İnsanın Hayvanlaştırılması
Vahşet, komünizmin felsefesinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu olgunun temelinde, insanların bir "havyan türü" olarak görülmesi yer alır. Komünizm, Marx'ın ısrarla belirttiği gibi, Darwin'in evrim teorisine dayanmaktadır ve bu teori insanı "gelişmiş bir hayvan" olarak tarif etmektedir. Dahası, insanlar arasında çatışmanın, baskının, zulmün, güç mücadelesinin doğal ve meşru olduğunu telkin etmektedir. Bu felsefeyi benimseyen bir insanın elinde yeterli güç ve imkan bulunduğunda, her türlü zulüm ve vahşeti işlemesi çok kolaydır.

Nitekim geçmişe baktığımızda, komünistler tarafından işlenen vahşetlerde, insanların "hayvan türü" olarak görülmesinin büyük rol oynadığı açıkça görülür. Komünist ideologlar, karşıtlarını birer hayvan olarak tanımlamış, dahası yönettikleri insanları da psikolojik olarak "hayvanlaştırmaya" yönelik bir politika izlemişlerdir. Komünizmin Kara Kitabı'nda, söz konusu politika şöyle açıklanmaktadır:

"Adam öldürmek bir eğitim gerektirir; herkes komşusunu öldürmekte bir kararsızlık yaşar, buna karşı uygulanabilecek en etkili eğitim, kurbanının insanlığını yadsımayı, ona geçici olarak "insan değilmiş gibi görmeyi" öğretmektir. Alain Brossat haklı olarak şöyle yazar: "Barbar temizlik ayini, ölüm makinesinin tam verimle çalışması, işkence söylemleri ve uygulamalarında ötekinin hayvanlaştırılmasından, düşsel ve gerçek düşmanların hayvanlar dünyasına sokulmasından başka bir şey değildir...." (Alain Brossat, Un Communisme Insupportable, Paris, L'Harmattan, 1997, s.265)
Brossat, bu kızılca kıyametin ve şölenlerin gerçek bir ötekini hayvanlaştırma geleneği oluşturduğunu, aynı geleneğin XVIII. yüzyıldan itibaren yapılan siyasî eleştirilerde de görülebileceğini anımsatır. Bu eğretilemeli ayin, özellikle hayvan imgeleri aracılığıyla gizli bunalım ve çatışmaların dışa vurulmasına yol açıyordu. Moskova'da 1930'lu yıllarda bu tür söylemlerin hiçbir eğretilemeli yanı kalmamıştı: "Hayvanlaştırılmış" düşmana önce bir av hayvanıymış gibi davranılır, sonra da bırakılırdı; tabiî burada önce ensesine bir kurşun sıkılırdı. Stalin bu yöntemleri sistemleştirip genelleştirdikten sonra Çinli, Kamboçyalı ve öteki takipçileri bundan geniş ölçüde yararlandı. Bununla birlikte yöntemleri ilk bulan Stalin değildir. Lenin'i de bu suçlamaların dışında tutamayız; iktidarı ele geçirdikten sonra bütün düşmanlarını "zararlı böcek", "bit", "akrep" ya da "vampir" olarak görüyordu. (Komünizmin Kara Kitabı, s.996-997)
İşte komünizmin insanları hayvan olarak gören bu bakış açısının temeli, Darwinizm'dir. Bu, Marx, Engels ve Lenin tarafından defalarca vurgulanmış bir gerçektir. Dolayısıyla, komünist vahşet, Darwinizm'in bir uygulamasından başka bir şey değildir.

Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi (GÉODE-Paris X) araştırma müdürü ve komünizm tarihi uzmanı Stéphane Courtois, bu konuda şu yorumu yapar:
Komünizmde toplumsal-siyasî bir öjenizmin, toplumsal bir Darwinciliğin varlığından söz edilebilir. Dominique Colas'ın yazdığı gibi, "Lenin, toplumsal türlerin evrimi konusundaki bilgilerin efendisi olarak, tarih mahkum ettiği için yok olması gerekenlere karar verir. Bilim yoluyla -Marxizm-Leninizm gibi ideolojik ve siyasî tarih- burjuvazinin insanlık evriminde aşılmış bir evreyi temsil ettiğine karar verildikten sonra, bu sınıfın ortadan kaldırılmasına, hatta bu sınıfı oluşturan ya da bu sınıfa şu ya da bu şekilde ait olan bireylerin öldürülmesine haklı gerekçeler bulunabilir. (Komünizmin Kara Kitabı, s. 999)
Courtois, bu yorumunun ardından da şu soruyu sormaktadır:
Marxizm-Leninizm'in kökleri Marx'tan çok, toplumsal meseleye uygulanan ve ırk meselesiyle yanılgılara düşen sapkın bir Darwinciliğe bağlanamaz mı? (A.g.e. 1000)
Kuşkusuz bağlanabilir. Dahası, komünizmin kökeni zaten mutlak olarak Darwinizm'dir. Hem de bu Darwinizm, "sapkın bir Darwincilik" değil, Darwinizm'in bizzat kendisidir. İnsanların bir hayvan türü olduklarını, aralarında kaçınılmaz ve doğal bir çatışma olduğunu, tarihin bu şekilde işlediğini, insanın yaptıkları nedeniyle kimseye hesap vermeyeceğini ve diyalektik materyalizmin tüm diğer safsatalarını ileri süren ve bunu da "bilimsellik" kisvesi altında yapan kaynak Darwinizm'dir. Darwin bunun teorisini kurmuş, komünistler ise hayata geçirmiştir. 20. yüzyılın kanlı komünizm bilançosu, aslında "uygulamalı Darwinizm"dir.
 
Olur mu arkadaşım forumumuz daki bir arkadaş komünistler olmasaydı bizlerin almanca konuşacağını söyleüyordu . yani komünistler iyiymiş.( türk olupta rusça konuşanları görmezden gelen kömünist işte)
 
:durdurun: naptın sen ülküdaşım onlar insanseverdir yalnız Milliyetçi ve Türk kelimelerini duydukları insanları sevmezler :durdurun:
 
yani bu kadar yalan bir kaynak bu kadar karalama kampanyasınıda ilk defa görüyorum.
Esasen bizler amerika aşığı milliyetçilerin cok dalaverisini dinlemiştik ama bu kadarınada artık pes diyesi geliyor insanın.
Bir defa sovyetler birliğinin toplam nufusu 1925 yılında topu topuna 200 milyondu!
sen 120 milyon insanı nereden buldunda öldürdün diye sormazlarmı adama :) (çünkü sadece gülünür)
Ukraynadan bahsetmişssin 6 milyon insan öldü demişsin ukraynanın kurulduğundan beri toplam nufusu kaçmış önce ona bir bak derim.
Bu yazı sana ait degil alıntı demeyide unutmussun onuda belirteyim bu yazıyı her nereden aldıysan ona selamlarımı söyle bir dahaki sefere insanları kandıra bilecek inandırıcılığı daha yüksek makaleler yapsın merak etmesin ne kadar çok çalışırsa amerikadan kapitalistlerden o kadar emeğinin hakkını alır :)

Birde faşizmin yaptıklarınıda komünizmin üstüne yıkmışşın insanda biraz vicdan olur güzel kardeşim hem diyorsun ki biz sonunda ''izm'' olan her şeye karşıyız ama diğer yandan faşist olduğunu unutmussun onun sonundaki izm'i napıcaksın diye sormazlarmı adama?

Söylenecek çok şeyler var ama toparlamak isterim eger mod arkadaşlar izin verirse şuraya bir konu açarım kim kimdir neler yapmış belgeleriyle herkes okur ama biliyorum banlarlar senin katil ilan ettinğin Lenin olmasaydı lanetlediğin komunizm olmasaydı bu gün sen çalıştığın iş yerinde sigortalı olmak nedir 8 saatlik iş günü nedir yıllık izin nedir emeklilik ikramiyesi nedir bilmiyor olacaktın...
Komunizm neler sağlamıştır emekçilere bir gün yazarım gider araştırırsın belki utanırsın belli olmaz
ama utanmassan bile önemli degil bimiş olman yeterli.

Diyeceğim şuki ordan burdan CIA ajanlarının söylentilerine bakıp gülünç durumlara düşmeyin okuyun araştırın bir bilginiz varsa buyrun konuşalım ama sacma sapan form ahalisini kandırmak ne size yakışıyor nede bize yok hayır kandırmıyorum diyosan bana istatistik çıkar sovyetler hangi yıl kaç nufusluydu hangi yıl 120 milyon eksiye düşmüs bir yazıverde okuyalım...
 
yani bu kadar yalan bir kaynak bu kadar karalama kampanyasınıda ilk defa görüyorum.
Esasen bizler amerika aşığı milliyetçilerin cok dalaverisini dinlemiştik ama bu kadarınada artık pes diyesi geliyor insanın.
Bir defa sovyetler birliğinin toplam nufusu 1925 yılında topu topuna 200 milyondu!
sen 120 milyon insanı nereden buldunda öldürdün diye sormazlarmı adama :) (çünkü sadece gülünür)
Ukraynadan bahsetmişssin 6 milyon insan öldü demişsin ukraynanın kurulduğundan beri toplam nufusu kaçmış önce ona bir bak derim.
Bu yazı sana ait degil alıntı demeyide unutmussun onuda belirteyim bu yazıyı her nereden aldıysan ona selamlarımı söyle bir dahaki sefere insanları kandıra bilecek inandırıcılığı daha yüksek makaleler yapsın merak etmesin ne kadar çok çalışırsa amerikadan kapitalistlerden o kadar emeğinin hakkını alır :)

Birde faşizmin yaptıklarınıda komünizmin üstüne yıkmışşın insanda biraz vicdan olur güzel kardeşim hem diyorsun ki biz sonunda ''izm'' olan her şeye karşıyız ama diğer yandan faşist olduğunu unutmussun onun sonundaki izm'i napıcaksın diye sormazlarmı adama?

Söylenecek çok şeyler var ama toparlamak isterim eger mod arkadaşlar izin verirse şuraya bir konu açarım kim kimdir neler yapmış belgeleriyle herkes okur ama biliyorum banlarlar senin katil ilan ettinğin Lenin olmasaydı lanetlediğin komunizm olmasaydı bu gün sen çalıştığın iş yerinde sigortalı olmak nedir 8 saatlik iş günü nedir yıllık izin nedir emeklilik ikramiyesi nedir bilmiyor olacaktın...
Komunizm neler sağlamıştır emekçilere bir gün yazarım gider araştırırsın belki utanırsın belli olmaz
ama utanmassan bile önemli degil bimiş olman yeterli.

Diyeceğim şuki ordan burdan CIA ajanlarının söylentilerine bakıp gülünç durumlara düşmeyin okuyun araştırın bir bilginiz varsa buyrun konuşalım ama sacma sapan form ahalisini kandırmak ne size yakışıyor nede bize yok hayır kandırmıyorum diyosan bana istatistik çıkar sovyetler hangi yıl kaç nufusluydu hangi yıl 120 milyon eksiye düşmüs bir yazıverde okuyalım...


Sen okudun araştırdın ne öğrendin.
Zoruna giden ne oldu ? Senin palavra saçma konularının yanında gerçekleri görünce okuyunca tabi tepkin normal. Tabi İnsan beyni birileri tarafından saçmalarla doldurulursa gerçekler karşısında böyle anormal tepkiler gösterecek.

Okuduğun öğrendiğin herşeyin yalan düzmece olduğunu birgün tamamiyle öğrenirsin. İşte ozaman aklına mukayet ol bu kadar gerçekliği kaldıramazsın.


Che Stalin Lenin iyi lider iyi bir idolojist olsalardı Yönettikleri kişiler savaştan açlıktan kırılmazlardı... Kızıl Rusyada yaşanası bir yer olurdu. Rusya nezaman kızıllıktan vazgeçti şöyle bir dirilmeye başladı...


Komünizm Dünyadaki en saçma en gerçekleşmesi imkansız en en en en en Sömürgeci idoloji sistemdir... Daha buna inananları görüncede şaşıyorum :D




Komünizmin Karanlık Yüzü

Komünizm, 19. yüzyılda ortaya atılan "izm"lerin en kanlısı, en acımasızı ve en geniş çaplısıdır. 20. yüzyılda komünist rejimler veya örgütler tarafından öldürülen insan sayısı yaklaşık 120 milyondur. 120 milyon insan, sırf bu ideoloji uğruna idam edilmiş, toplama kamplarında ölesiye çalıştırılarak katledilmiş, "sürgün" adı altında evlerinden toplanıp Sibirya steplerinde yok edilmiş, kasten oluşturulan kıtlıklarla açlıktan öldürülmüş, en korkunç hapishanelerde en korkunç işkencelere uğratılmış, beyni yıkanmış komünist militanlar tarafından kurşuna dizilmiştir.

20. yüzyıl insanlık tarihinin en kanlı dönemidir. Bu yüzyılda dünya savaşı, soykırım, toplama kampı, kimyasal silahlar, nükleer silahlar, bombardıman, gerilla savaşı, terör eylemleri gibi, daha önceki yüzyıllarda duyulmamış ve görülmemiş vahşet yöntemleri ortaya çıkmıştır. Bu yöntemlerle öldürülen insanların sayısı, yüz milyonlarla ifade edilmektedir.

20. yüzyılın bu kadar kanlı olmasının iki önemli nedeni vardır. Birincisi, gelişen teknolojinin eski devirlerdeki silahlara göre çok daha öldürücü silahların yapımına izin vermesidir. İkinci neden ise -ki asıl önemli olan budur- bu silahların kullanılmasına, hem de korkunç bir acımasızlıkla kullanılmasına neden olan ideolojilerdir. Temelleri 19. yüzyılda atılan çeşitli "izm"lerin kanlı hasadı 20. yüzyılda olmuştur.

Komünizm, bu "izm"lerin en kanlısı, en acımasızı ve en geniş çaplısıdır.
1917'de Rusya'da gerçekleşen kanlı Bolşevik Devrimi ile başlayan vahşet, önce yeni kurulan Sovyetler Birliği'nin geneline, ardından Doğu Avrupa'ya, Çin'e, Kore'ye, Vietnam'a, Kamboçya'ya, Latin Amerika ülkelerine, Küba ve Afrika'ya yayılmıştır.

DOĞU BLOKU'NDA KIZIL TERÖR


Bolşevik Devrimi'nin lideri Lenin'in başlattığı ve Stalin'in genişleterek sürdürdüğü terör, on milyonlarca insanı katletmiş, onlarca farklı halkı acı ve işkenceye uğratmıştı. Komünizmin Kara Kitabı'nda Lenin ve Stalin dönemindeki komünist vahşetlerin genel bilançosu ana hatlarıyla şöyle verilir:

1. Hiçbir yargılama olmadan hapsedilen on binlerce rehine ya da insanın kurşuna dizilmesi ve 1918-1922 yılları arasında ayaklanan yüz binlerce işçi ve köylünün katledilmesi;

2. 5 milyon insanın ölümüne yol açan 1922 açlığı;

3. 1920'de Don Kazaklarının ortadan kaldırılması ve sürgüne gönderilmesi;

4. 1918-1930 yılları arasında on binlerce insanın toplama kamplarında öldürülmesi;

5. 1937-1938 yıllarındaki Büyük Temizlik sırasında 690000'e yakın insanın ortadan kaldırması;

6. 1930-1932 yılları arasında sebepsiz yere suçlanan 2 milyon insanın sürgüne gönderilmesi;

7. 1932-1933 yıllarında 6 milyon Ukraynalının kasıtlı olarak yaratılan açlıktan kırılmasına seyirci kalınması;

8. Önce 1939-1941 yılları arasında, ardından da 1944-1945 yıllarında yüz binlerce Polonyalı, Ukraynalı, Baltıklı, Moldavyalı ve Besarabyalının sürgüne gönderilmesi;

9. 1941'de Volga Almanlarının sürgüne gönderilmesi;

10. 1944'te Kırım Tatarlarının sürgüne gönderilmesi ve çaresizliğe terk edilmeleri;

11. 1944'te İnguşların sürgüne gönderilmesi ve çaresizliğe terk edilmeleri. (Stephane Courtois, Nicolas Werth, Jean-Louis Panne, Andrzej Paczkowski, Karel Bartosek, Jean-Louis Margolin, Komünizmin Kara Kitabı, Doğan Kitapçılık A.Ş., S.505)
Stalin'in ölümünden sonra Sovyet rejimi, kısıtlı da olsa bir yumuşama sürecine girdi. Ancak Stalin döneminde kurulan "korku imparatorluğu", yine korku üzerine kurulu olarak toplumu yönetmeye devam etti.

Sovyet terörü, sadece kendi halkıyla sınırlı kalmadı. Sovyetler Birliği, II. Dünya Savaşı ile birlikte Doğu Avrupa'ya da yayıldı. Savaş bittiğinde Doğu Avrupa ülkelerinin önemli bir bölümü Sovyet etki alanında kalmıştı. Moskova birkaç yıl içinde çeşitli siyasi komplolar ve manevralarla bu ülkelerin hepsini kendi egemenliği altına aldı. Polonya, Macaristan, Çekoslovakya, Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk, Doğu Almanya gibi Avrupa ülkeleri, Stalin'in kanlı rejiminin pençesine düştüler.

Kızıl vahşet, bu ülkelerdeki insanlara da adeta cehennem hayatı yaşatmaya başladı. Rejim muhalifleri bir bir tutuklanmaya, işkence görmeye, idam edilmeye başlandılar. Kısa sürede tüm toplumda korku ve dehşet hakim oldu



PEKİ ÜLKEMİZDE Kİ KOMÜNİST ÖRGÜTLER !!!!!

En bilinen ve en tehlikelileri

pkk
dhkpc
mlkp


pkk : apo iti ilk başta komüniz sözde özgürlük hak hukuk ile bu yola çıkmıştır. Sonuç itibari ile katledilen 50.000 yakın insan.

Diğer komünist çeteleri sayadığımızda hiçte azımsayamıyacağımız sayılar ortaya çıkacaktır...


Komünizm = TERÖR
Komünizm = SOYKIRIM


Komünizm bir ideolojiden çok insanları katletme SİSTEMETİĞİDİR


stalinin insan görüşünü kısa bir hikaye olarak okumak için : http://www.hackhell.com/showthread.php?t=294912&highlight=stalinin+tavu%F0u
 
ben hala cevabımı alamadım çünkü cevap verilemiyor yalan bir kaynagın cevabı ancak böyle kem küm olurdu tartışmayı ve konuyu öksüz buluyorum son yorumumdur konu locked pls yalan kaynaklara eminimki mod arkadaşlarda göz yummayacaktır...
 
peki ülkcülük adı altında yapılan faşistlik ne oluyo o zaman. 3 hilalli bayakları kuşanıp amerikan yalamalığı yapmakmı oluyo bunuda açıklarsan ve de1945 ten bu zamana kadar sizin ilah olarak gördüğünüz bu ülkenin istihbarat şefleri hangi amerikalılarla hangi pazarlıkları yapmış,ne uğruna nelerden vazgeçmiş bunlarıda açıklarsan sevinirim yok tanrı türkü korusun,yok dünya türk olsun diye diye ne hallere geldik biz halaaa daha kendimizi en üst ırkmış gibi görmeye devam ediyoruz neredeyse 30-40 yıl sonra avrupada türklerin esamesi okunmucak.komünizme gelince şu ana kadar yeryüzünde komünizmle yönetilmiş herhangi bir devlet daha yoktur komünizmin ilk aşaması sosyalizmdir ve hiç bir devlet daha bu aşamayı geçememiştir.onun için bu yazdıklarında daha doğrusu kopyala yapıştır yaptıklarında daha dikkatli olursan sevinirim :) bilgi sahbi olmadan düşünce sahibi olmayalım bence okumadan etmeden forumlarda ideolojik fikirler sunacağına git sen kurtlar vadisi izle bu herkes için en hayırlısı olur.....

Okumadan,çalışmadan,yorulmadan,öğrenmeden yaşamaya alışmış miletler ilk önce hüviyetlerini,daha sonra hürriyetlerini ve en sonunda da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar..
M.K.ATATÜRK
 
1-Komunizm görüldüğü yerde ezilmelidir.
M.K.ATATÜRK

2-Adam kaynak vermiş .Anlamanız için alıntı diye metnin sonuna mı yazması gerekiyor. Metni tam okumayanlar yorum yapmasın. Dediğin gibi yazacak şey çok da analayan yok.
 
Karl Marx’ın “İnsanların maddi yaşam koşullarını belirleyen, onların bilinçleri değildir; bu maddi koşullar, onların bilinçlerini belirler” sözü, onun hayatını da özetler gibidir...

Yani; politik düşünceleri yüzünden, ailesini sefalet içinde yaşatan bir kişidir! Karısı ölüm döşeğindeyken hizmetçiyle kırıştıran bir kişilikti! Ailevi konularda ki başarısı bununla da kalmıyor tabi ki; Çocuklarından Heinrich süt alacak parayı bulamadığından, Franziska bronşitten, Edgar ise “nedeni bilinmeyen” bir hastalıktan öldü.

Edgar’ın neden öldüğü, on yıllar sonra anlaşılacaktı: 19. yüzyılın başlarında Londra kentini saran veba salgınında ölenler, Soho mahallesinin bulunduğu yere gömülmüştü ve bu civara yerleşenlerin sonradan açtığı kuyulardan çekilen mikroplu suyu kullananlar, aynı hastalıktan on yıllar boyunca öleceklerdi!

Komünizmi savunan akımlar arasında en yaygını Leninizm (Marksizm-Leninizm)'dir.(Bizim dağdaki çakallar gibi) Komünizm, 19. yüzyılda ortaya atılan "izm"lerin en kanlısı, en acımasızıdır! Milyonlarca insan bu yüzden katledilmiştir! -ki bu katledilenlerin arasında Müslüman ve Türk'lerin büyük çoğunlukta olması da kaçınılmaz bir gerçektir!
Leninizm, Marksizm üzerine kurulmuş politik ve ekonomik bir teoridir. Marksizm`in bir kolu ve aşaması olarak ele alınır, Bolşevik lider Vladimir Lenin tarafından geliştirildiği kabul edilir.

Lenin, 1917-1920 yılları arasında 30 bin muhalifini infaz ettirdi.(Aynı zamanda ek bilgi; 1944 yılında Rusya, Çeçen, İnguş, Karaçay-Malkarlar ile Kırım Türklerini trenlere bindirerek Sibirya ve Kazakistan'a sürgün etti. Bu sürgünde 500 bini aşkın Müslüman Türk yollarda öldü. Rusya'nın Çeçenistan'a yaptığı saldırılarda da 200 binin üzerinde sivil katledildi.)

Komünistler Türk okullarını kapattılar, Türkçe'yi yasakladılar! 1944’den önce 2 milyondan fazla Türk’ün yaşadığı Bulgaristan’da, Türk okullarında eğitim Türkçe ve Bulgarca yapılmaktaydı. İlk okul 4 yıl, Orta medrese 4 yıl, Rüştiye ise 3 yıldı. Bulgaristan’da lise ayarında tek bir okul vardı, o da Şumnu’da idi. 4 yıllık nüvvab ve âli kısmı 2 yıl olan bu okullar resmi değildiler. Bunları bitirenler Türk okullarına hoca, müftülüklerde imam hatip olmaya hak kazanırlardı. Komünizmden önce Osmanlı zamanında kurulmuş okul, cami ve müftülüklerin yan gelir ve kaynakları, arazi ya da binaları vardı. Ama komünistler bunların tümünü, yönetime gelir gelmez devletleştirdiler. Daha sonra da Türk okullarını kapatıp Türkçeyi yasakladılar. Bulgar tedrisatını uyguladılar.

Çin'deki komünizm ana hatları ile iki döneme ayrılabilir: Mao dönemi ve Deng dönemi. Mao ve Deng'in uygulamalarında ve düşüncelerinde ayrıldıkları bazı noktalar bulmak mümkündür. Ancak geniş bir perspektiften bakıldığında iki dönem önemli benzerlikler taşır. Bu değerlendirmenin temel kıstasını ise insan hakları ve demokrasi oluşturmaktadır. Her iki dönem boyunca da ülke Komünist Parti'nin mutlak kontrolü altında tutulmuştur. Ve günümüz yöneticileri de Çin halkını aynı baskıcı rejim altında ezmeye devam etmektedirler.
Mao dönemi 1949'dan 1977'ye kadar uzanır. Bu dönem, milyonlarca insanın açlıktan öldüğü, milyonlarcasının katledildiği, hayatın her alanında katı bir disiplinin hakim olduğu, bireysel hiçbir özgürlüğe izin verilmediği, kitlelerin şiddetle ve baskıyla terbiye edildiği bir dönemdir. Ancak kuponla yiyecek alınabildiği, sadece tek tip kıyafete izin verildiği, halkın yalnız devletin belirlediği fabrikalarda ve tarlalarda çalışabildiği bu dönemde kimin kimle evleneceğine, nerede oturacağına, kaç çocuk sahibi olacağına da hep Komünist Parti karar vermekteydi.

4 Haziran 1989 tarihi, komünist Çin'in vahşetine tüm dünyanın bir kez daha tanık olduğu bir gün oldu. Pekin'in ünlü Tiananmen Meydanı'nda daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük için gösteriler yapan üniversite öğrencileri karşılarında kendi devletlerinin ordusunu buldular. Çin yönetimi, karşısındakilerin henüz 19-20 yaşlarındaki kendi vatandaşları olmasını önemsemiyordu. Komünist Çin'e göre önemli olan rejimin tehlike altında olması ihtimali idi ve politbüro bu üniversite gençlerinin rejimi tehdit ettiği kanaatine varmıştı. İşte bu kanaat binlerce insanın katledilmesine, binlercesinin yaralanmasına, on binlercesinin tutuklanıp işkence görmesine neden oldu.

Komünizmi hala savunanlar var mı :durdurun
 
Kod:
# Tahrik edici,yerici,uzlaşma zemini arama kaygısından uzak,yıkıcı yorumlarda bulunmak yasaktır.
 
Komünizmin Karanlık Yüzü [Komünizm=TERÖR]

Komünizmin Karanlık Yüzü

Komünizm, 19. yüzyılda ortaya atılan "izm"lerin en kanlısı, en acımasızı ve en geniş çaplısıdır. 20. yüzyılda komünist rejimler veya örgütler tarafından öldürülen insan sayısı yaklaşık 120 milyondur. 120 milyon insan, sırf bu ideoloji uğruna idam edilmiş, toplama kamplarında ölesiye çalıştırılarak katledilmiş, "sürgün" adı altında evlerinden toplanıp Sibirya steplerinde yok edilmiş, kasten oluşturulan kıtlıklarla açlıktan öldürülmüş, en korkunç hapishanelerde en korkunç işkencelere uğratılmış, beyni yıkanmış komünist militanlar tarafından kurşuna dizilmiştir.

20. yüzyıl insanlık tarihinin en kanlı dönemidir. Bu yüzyılda dünya savaşı, soykırım, toplama kampı, kimyasal silahlar, nükleer silahlar, bombardıman, gerilla savaşı, terör eylemleri gibi, daha önceki yüzyıllarda duyulmamış ve görülmemiş vahşet yöntemleri ortaya çıkmıştır. Bu yöntemlerle öldürülen insanların sayısı, yüz milyonlarla ifade edilmektedir.

20. yüzyılın bu kadar kanlı olmasının iki önemli nedeni vardır. Birincisi, gelişen teknolojinin eski devirlerdeki silahlara göre çok daha öldürücü silahların yapımına izin vermesidir. İkinci neden ise -ki asıl önemli olan budur- bu silahların kullanılmasına, hem de korkunç bir acımasızlıkla kullanılmasına neden olan ideolojilerdir. Temelleri 19. yüzyılda atılan çeşitli "izm"lerin kanlı hasadı 20. yüzyılda olmuştur.

Komünizm, bu "izm"lerin en kanlısı, en acımasızı ve en geniş çaplısıdır.
1917'de Rusya'da gerçekleşen kanlı Bolşevik Devrimi ile başlayan vahşet, önce yeni kurulan Sovyetler Birliği'nin geneline, ardından Doğu Avrupa'ya, Çin'e, Kore'ye, Vietnam'a, Kamboçya'ya, Latin Amerika ülkelerine, Küba ve Afrika'ya yayılmıştır.

DOĞU BLOKU'NDA KIZIL TERÖR


Bolşevik Devrimi'nin lideri Lenin'in başlattığı ve Stalin'in genişleterek sürdürdüğü terör, on milyonlarca insanı katletmiş, onlarca farklı halkı acı ve işkenceye uğratmıştı. Komünizmin Kara Kitabı'nda Lenin ve Stalin dönemindeki komünist vahşetlerin genel bilançosu ana hatlarıyla şöyle verilir:

1. Hiçbir yargılama olmadan hapsedilen on binlerce rehine ya da insanın kurşuna dizilmesi ve 1918-1922 yılları arasında ayaklanan yüz binlerce işçi ve köylünün katledilmesi;

2. 5 milyon insanın ölümüne yol açan 1922 açlığı;

3. 1920'de Don Kazaklarının ortadan kaldırılması ve sürgüne gönderilmesi;

4. 1918-1930 yılları arasında on binlerce insanın toplama kamplarında öldürülmesi;

5. 1937-1938 yıllarındaki Büyük Temizlik sırasında 690000'e yakın insanın ortadan kaldırması;

6. 1930-1932 yılları arasında sebepsiz yere suçlanan 2 milyon insanın sürgüne gönderilmesi;

7. 1932-1933 yıllarında 6 milyon Ukraynalının kasıtlı olarak yaratılan açlıktan kırılmasına seyirci kalınması;

8. Önce 1939-1941 yılları arasında, ardından da 1944-1945 yıllarında yüz binlerce Polonyalı, Ukraynalı, Baltıklı, Moldavyalı ve Besarabyalının sürgüne gönderilmesi;

9. 1941'de Volga Almanlarının sürgüne gönderilmesi;

10. 1944'te Kırım Tatarlarının sürgüne gönderilmesi ve çaresizliğe terk edilmeleri;

11. 1944'te İnguşların sürgüne gönderilmesi ve çaresizliğe terk edilmeleri. (Stephane Courtois, Nicolas Werth, Jean-Louis Panne, Andrzej Paczkowski, Karel Bartosek, Jean-Louis Margolin, Komünizmin Kara Kitabı, Doğan Kitapçılık A.Ş., S.505)
Stalin'in ölümünden sonra Sovyet rejimi, kısıtlı da olsa bir yumuşama sürecine girdi. Ancak Stalin döneminde kurulan "korku imparatorluğu", yine korku üzerine kurulu olarak toplumu yönetmeye devam etti.

Sovyet terörü, sadece kendi halkıyla sınırlı kalmadı. Sovyetler Birliği, II. Dünya Savaşı ile birlikte Doğu Avrupa'ya da yayıldı. Savaş bittiğinde Doğu Avrupa ülkelerinin önemli bir bölümü Sovyet etki alanında kalmıştı. Moskova birkaç yıl içinde çeşitli siyasi komplolar ve manevralarla bu ülkelerin hepsini kendi egemenliği altına aldı. Polonya, Macaristan, Çekoslovakya, Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk, Doğu Almanya gibi Avrupa ülkeleri, Stalin'in kanlı rejiminin pençesine düştüler.

Kızıl vahşet, bu ülkelerdeki insanlara da adeta cehennem hayatı yaşatmaya başladı. Rejim muhalifleri bir bir tutuklanmaya, işkence görmeye, idam edilmeye başlandılar. Kısa sürede tüm toplumda korku ve dehşet hakim oldu



PEKİ ÜLKEMİZDE Kİ KOMÜNİST ÖRGÜTLER !!!!!

En bilinen ve en tehlikelileri

pkk
dhkpc
mlkp


pkk : apo iti ilk başta komüniz sözde özgürlük hak hukuk ile bu yola çıkmıştır. Sonuç itibari ile katledilen 50.000 yakın insan.

Diğer komünist çeteleri sayadığımızda hiçte azımsayamıyacağımız sayılar ortaya çıkacaktır...


Komünizm = TERÖR
Komünizm = SOYKIRIM


Komünizm bir ideolojiden çok insanları katletme SİSTEMETİĞİDİR


stalinin insan görüşünü kısa bir hikaye olarak okumak için : http://www.hackhell.com/showthread.php?t=294912&highlight=stalinin+tavu%F0u
 
konular birleştirildi..

ayrıca yehovan genelde halkımızın düştüğü bir yanılgı var...
evet pkk özgürlük,hak,hukuk.. gibi var sayımlarla yola çıkmış olabilir ama unutmaki ''kürt miliyetçiliği'' yaparak kendine taraf toplamaktadır...
yani yazdığın gibi komünizimle uzaktan yakından alakası yoktur..
misal siyasi uzantısı olan dtp'yi ele alalım..
dtp'ye oy veren kesimin büyük bir kısmının komunizmden haberi bile yoktur..
ama sırf ''kürt'' kimliğini kullanarak yaptığı propaganda sayesinde oy alabilmektedir..

yoksa komünist bir oluşum olsa dtp normalde bölgedeki halkın sorunları,geçimi,ekonomik ve sosyal durumu gibi olgularla ilgilenir..
ama maalesef kürt milliyetçiliğiyle sadece halkın gözünü boyamak amacıyla güneydoğuya özerklik isteyen bir partinin komünizmle pek alakası olduğunu sanmıyorum ki maalesef bana göre solcu olarak nitelendirdiğimiz kesiminde düştüğü en büyük yanılgıdır ki bunun sonucunda bir kısmı destek vermektedir dtp'ye..

bunlarda benim görüşlerim olsun..




70'li yıllara dönmüşsün yehovan..
peki apo sol görüşü benimsemeden önce hangi görüşe sahipti biliyormusun ?
koyu bir milliyetçiydi..=)
yani onun görüşü,tarafı vs.. önemli değildir anlatmak istediğim bu..
önemli olan yaptıklarıdır..
 
İlk başlarda MİT için Apo Kürt milliyetçisi veya Kürtçü bir akımın lideri değildi. O dönemin (1970 1979) MİT raporlarına baktığınız zaman görürsünüz, Apo dosyalara uzun süre sol faaliyetleri nedeniyle girmişti. Aşırı solcu bir Kürt olarak nitelendirilirdi. Fazla da önemsenmezdi. Zaten Kürt hareketleri 1970'lerde Kürtçülükten çok sol faaliyetler çerçevesinde ele alınırdı. İzlenirler, ne yaptıkları bilinir; ancak genelde solun içinde bulunduklarından dolayı, bu yönleri ön plana çıkarılırdı.

apo iti marksist ve leninist bir yapıya sahip ve o görüşleri gençlik yıllarında savunurdu !

Benim anlatmaya çalıştığım şey dtp ile bağıntılı değil. tekrar kürt milliyetçliğini kürt türk ayrımını ve sözde kürdistan hayallerini dirilten aponun gençlik yıllarında komünizme ilgi duyması ve inanması... Deyindiğim nokta bu idi.

Türkiyedeki sol kesimlere baktığımızda(ödp tkp gibi ) bugün var olmayan kürt sorununa dtp ile beraber sahip çıkmaktadırlar. Sözde demokrasi ve komünizm çatısı atında ayrımcılığı savunmakta tetiklemektedirler...

Bugün Türk solunun komünizme yatkın olan kanatı apo nun pkk nın barzaninin talabinin dtp üyelerinin 1 numaralı koruyucaları bekçileridir. buna erdal inönüde dahildir. buna şuan yaşayan ülkemin komünist liderleride dahildir

Sözün özü. apo komünist idi. ülkemdeki diğer komünist çeteler askere polise kurşun sıkmış şehit vermemize sebep olmuşlardır...

Geçmişte bugünümüz de bugünün Türkiyeinde ve Dünyasında Terörün görünmeyen yüzü Komünizmdir !
 
PKK= Marksist-leninist ve beynelminel komünisttir.

BÖLÜCÜ ÖRGÜT ELEBAŞININ KOMÜNİST OLDUĞUNU İSPAT EDEN İZAHLARI

“Lenin 1900’de ne ise ben de 21. yüzyıl sosyalizmini temsil ediyorum, reel sosyalizmle savaşarak, emperyalizmle savaşarak yeni sosyalizmi inşaa ediyorum.” (Özgür Yaşamla Diyaloglar, s. 201)

“PKK, Marksizm-Leninizm geleneğine uygun bir gelişme yaşamıştır. Bundan sonrası açık ki etle tırnak gibi birbirinden ayrılmayan bu miras üzerine şekillenecektir.” (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, s.78)

“Bizim ortamımızda sosyalizmin ve komünizmin ölçüleri egemendir. Sosyalizmde herkese emeği kadar verilir. Bu, parti (PKK) içinde de geçerlidir. Bu, komünist toplumun kuruluşuna kadar da geçerli olacaktır.” (Tasfiyeciliğin Tasfiyesi, s.153)

“İşte proletaryanın kahramanları Marks ve Engels. İşte onun teorik, siyasal dahisi Lenin ve yine onun pratik ustaları Stalin, Ho Chi Minh ve Mao. Ve bunların önderliğinde yürüyen birçok ulusal ve enternasyonalist kahraman. İnsanlığın özgürlük bilincini ayaklandıran, örgütlendiren ve halk ordusu denilen orduları ortaya çıkaran bu büyük kahramanların insanlık tarihindeki yeri gerçekten büyüktür.” (Kürdistan’da Halk Kahramanlığı, İstanbul, Mart 2004, s.87)

ATEİST VE KOMÜNİST OLAN BÖLÜCÜ ÖRGÜTÜN ELEBAŞININ ALLAH VE DİN HAKKINDAKİ BAZI İFADELERİ
(YÜCE ALLAH’I TENZİH EDERİZ)

Aşağıdaki alıntılar, bölücü örgütün elebaşının kitaplarından alınmış, bizzat kendisine ait ifadelerdir. Bu ifadelerin tümü, bu kişinin ateist olduğunu ve İslam’ı kendi sığ materyalist anlayışıyla yorumladığını ortaya koymaktadır:

- Lise dönemlerinde büyük felsefik bunalımı yaşadım. Tanrı ile savaşı verdim, bu savaştan başarı ile çıktıktan sonra yarı Tanrı oldum. (Özgür Yaşamla Diyaloglar, Ekim 2002, s. 257)

- Tek tanrılı din ideolojileri, baştan sona siyaset ideolojileridir. Dini söylem, Allah, peygamber ve melek gibi kavramlar dönemin siyasi literatürüdür. (Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa, Cilt 1, Aralık 2001, s. 204)

- Allah bir nevi ortaçağın feodal manifestosudur, temel yasası ve bildirgesidir. (Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa, Cilt 1, Aralık 2001, s. 313)

- Namazın kendisi de genel anlamda bir tiyatrodur. (Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa, Cilt 1, Aralık 2001, s. 354)


BÖLÜCÜ ÖRGÜTÜN ELEBAŞININ DARWINİST İZAHLARI

Bölücü örgütün elebaşı, her komünist gibi Darwinizm’i mutlak bir gerçek olarak benimsemiş, örgütün tüm ideolojik alt yapısını bu bilimdışı aldatmaca üzerine bina etmiştir.

- İlkel komünal topluluk dönemi, İNSANLIĞIN HAYVANLAR ALEMİNDEN KOPARAK tarih sahnesine çıktığı, son derece geri üretim güçleri ve bu temelde şekillenmiş basit üretim ilişkilerinin hüküm sürdüğü bir aşamayı ifade eder. (Kürt Hümanizmi ve Yeni İnsan, İstanbul, Nisan 2001, s.25)

- Başlangıçta insanın kendine yakın hayvan türlerinden pek farkı yoktur. Doğada hazır bulduklarını yer, ağaçlar üzerinde ve kavuklarda örgütsüz bir şekilde barınır. Ama düşünme ve konuşma yetisini kazanmasıyla birlikte, yiyecek toplamada, DİĞER HAYVANLARA karşı kendini savunmada, doğal afetlere karşı kendini korumada, bazı ilkel taş araçları geliştirmek ve hemcinsleriyle dayanışma içine girmek kaçınılmaz olur. Bu aşamaya kadar, HAYVANLAR ARASINDA GEÇERLİ OLAN; BİYOLOJİNİN EVRİMLER KANUNU hüküm sürmektedir. (Kürt Hümanizmi ve Yeni İnsan, İstanbul, Nisan 2001, s.13)

- HAYVANIN EN İLERİ SOSYALLEŞMİŞ BİÇİMİ İNSANDIR. En vahşi hayvandır insan, en acımasız hayvandır. (Kürt Hümanizmi ve Yeni İnsan, İstanbul, Nisan 2001, s.106)



Sayın chamur komünizm her zaman halkların kardeşliği, insan hakları, eşitlik, barış söylemlerini kullansada tatbiki daima bu değerlerin tam tersi olmuştur.
Milliyetçiliğe temelden karşı olan komünist felsefe sahibi PKK ve sempatizanları herkesten fazla kürtçü kesilebilmektedir.
Ancak örgüt söylemleri, fikirleri ve sembolleriyle tamamen komünizmin etkisindedir. Keza PKK nın kürtçe açılımı kürdistan işçi partisidir. İşçi ve köylü hakları üzerinden siyaset sosyalizmin belkemiğini teşkil eder.
DTP geri bıraktırılmış doğu insanının hakları için mücadele zemini aradığını ifade eder evet bu sosyalist bir söylemdir ancak ülkenin tek bayrak, tek devlet anlayışına temelden karşı olduğunu son kongresinde söyleyen DTP aslında amacının sadece PKK nın siyasi uzantısı olduğunu ispat etmiştir. Bu durumda kapatılmaması içinde hiç bir makul sebep kalmamıştır.
İnsanlık ve bilhassa doğu insanı, sosyalizmin eşitlik, özgürlük ve insan hakları düşüncelerini aslında sadece İslamda bulacağını anladığı zaman ne dtp nede pkk nın esamesi okunmayacaktır.
 
Karl Marx’ın “İnsanların maddi yaşam koşullarını belirleyen, onların bilinçleri değildir; bu maddi koşullar, onların bilinçlerini belirler” sözü, onun hayatını da özetler gibidir...

Yani; politik düşünceleri yüzünden, ailesini sefalet içinde yaşatan bir kişidir! Karısı ölüm döşeğindeyken hizmetçiyle kırıştıran bir kişilikti! Ailevi konularda ki başarısı bununla da kalmıyor tabi ki; Çocuklarından Heinrich süt alacak parayı bulamadığından, Franziska bronşitten, Edgar ise “nedeni bilinmeyen” bir hastalıktan öldü.

Edgar’ın neden öldüğü, on yıllar sonra anlaşılacaktı: 19. yüzyılın başlarında Londra kentini saran veba salgınında ölenler, Soho mahallesinin bulunduğu yere gömülmüştü ve bu civara yerleşenlerin sonradan açtığı kuyulardan çekilen mikroplu suyu kullananlar, aynı hastalıktan on yıllar boyunca öleceklerdi!

Komünizmi savunan akımlar arasında en yaygını Leninizm (Marksizm-Leninizm)'dir.(Bizim dağdaki çakallar gibi) Komünizm, 19. yüzyılda ortaya atılan "izm"lerin en kanlısı, en acımasızıdır! Milyonlarca insan bu yüzden katledilmiştir! -ki bu katledilenlerin arasında Müslüman ve Türk'lerin büyük çoğunlukta olması da kaçınılmaz bir gerçektir!
Leninizm, Marksizm üzerine kurulmuş politik ve ekonomik bir teoridir. Marksizm`in bir kolu ve aşaması olarak ele alınır, Bolşevik lider Vladimir Lenin tarafından geliştirildiği kabul edilir.

Lenin, 1917-1920 yılları arasında 30 bin muhalifini infaz ettirdi.(Aynı zamanda ek bilgi; 1944 yılında Rusya, Çeçen, İnguş, Karaçay-Malkarlar ile Kırım Türklerini trenlere bindirerek Sibirya ve Kazakistan'a sürgün etti. Bu sürgünde 500 bini aşkın Müslüman Türk yollarda öldü. Rusya'nın Çeçenistan'a yaptığı saldırılarda da 200 binin üzerinde sivil katledildi.)

Komünistler Türk okullarını kapattılar, Türkçe'yi yasakladılar! 1944’den önce 2 milyondan fazla Türk’ün yaşadığı Bulgaristan’da, Türk okullarında eğitim Türkçe ve Bulgarca yapılmaktaydı. İlk okul 4 yıl, Orta medrese 4 yıl, Rüştiye ise 3 yıldı. Bulgaristan’da lise ayarında tek bir okul vardı, o da Şumnu’da idi. 4 yıllık nüvvab ve âli kısmı 2 yıl olan bu okullar resmi değildiler. Bunları bitirenler Türk okullarına hoca, müftülüklerde imam hatip olmaya hak kazanırlardı. Komünizmden önce Osmanlı zamanında kurulmuş okul, cami ve müftülüklerin yan gelir ve kaynakları, arazi ya da binaları vardı. Ama komünistler bunların tümünü, yönetime gelir gelmez devletleştirdiler. Daha sonra da Türk okullarını kapatıp Türkçeyi yasakladılar. Bulgar tedrisatını uyguladılar.

Çin'deki komünizm ana hatları ile iki döneme ayrılabilir: Mao dönemi ve Deng dönemi. Mao ve Deng'in uygulamalarında ve düşüncelerinde ayrıldıkları bazı noktalar bulmak mümkündür. Ancak geniş bir perspektiften bakıldığında iki dönem önemli benzerlikler taşır. Bu değerlendirmenin temel kıstasını ise insan hakları ve demokrasi oluşturmaktadır. Her iki dönem boyunca da ülke Komünist Parti'nin mutlak kontrolü altında tutulmuştur. Ve günümüz yöneticileri de Çin halkını aynı baskıcı rejim altında ezmeye devam etmektedirler.
Mao dönemi 1949'dan 1977'ye kadar uzanır. Bu dönem, milyonlarca insanın açlıktan öldüğü, milyonlarcasının katledildiği, hayatın her alanında katı bir disiplinin hakim olduğu, bireysel hiçbir özgürlüğe izin verilmediği, kitlelerin şiddetle ve baskıyla terbiye edildiği bir dönemdir. Ancak kuponla yiyecek alınabildiği, sadece tek tip kıyafete izin verildiği, halkın yalnız devletin belirlediği fabrikalarda ve tarlalarda çalışabildiği bu dönemde kimin kimle evleneceğine, nerede oturacağına, kaç çocuk sahibi olacağına da hep Komünist Parti karar vermekteydi.

4 Haziran 1989 tarihi, komünist Çin'in vahşetine tüm dünyanın bir kez daha tanık olduğu bir gün oldu. Pekin'in ünlü Tiananmen Meydanı'nda daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük için gösteriler yapan üniversite öğrencileri karşılarında kendi devletlerinin ordusunu buldular. Çin yönetimi, karşısındakilerin henüz 19-20 yaşlarındaki kendi vatandaşları olmasını önemsemiyordu. Komünist Çin'e göre önemli olan rejimin tehlike altında olması ihtimali idi ve politbüro bu üniversite gençlerinin rejimi tehdit ettiği kanaatine varmıştı. İşte bu kanaat binlerce insanın katledilmesine, binlercesinin yaralanmasına, on binlercesinin tutuklanıp işkence görmesine neden oldu.

Komünizmi hala savunanlar var mı :durdurun

yahu bir kez de fikirleri tartışın. kişilerin hayatlarındaki başarısızlıkları öne sererek o ideolojiyi çürüttüğünüzü mü zannediyorsunuz(ki çoğuda üfürme bilgilerle)

:durdurun: naptın sen ülküdaşım onlar insanseverdir yalnız Milliyetçi ve Türk kelimelerini duydukları insanları sevmezler :durdurun:
komünistler, millet kavramını sadece kültürel bir zenginlik olarak gördüklerinden; anasının karnından doğacağı yer, piyangoda Türkiye çıkan insanlar, eğerki bu 'kendilerince' ballı durumlarını diğer iinsanlara üstünlük kurma aracı haline getiriyorlarsa, bu insanları elbet sevmezler.

bazı kişiler ise pkknın komünist olduğunu iddia ederek akıllarınca tereddütteki beyinleri çelmeye çalışıyorlar. 'şu anda' faşist bir örgütün komünist olduğunu iddia etmek, sadece faşizmi aklamaya çalışmaktır. zira pkk'nın kürt faşisti bir örgüt olduğu apaçık ortadadır.

beyinlere geçirilmiş prangalar olan hiçbir izm'i yüzde yüz desteklemediğim için, beni ne şekilde kategorize ederseniz edin içim rahattır.
 
komünistlerin bir diğer özellikleri Tanrı tanımaz olduklarıdır...

Kadere inananmazlar... İnsannın doğacağı yeri kader olarak değil piyango olarak görürler. Ne yazıkki böyle düşününen insanların piyangosu bu millete çıkmıştır. Üzülmemek elde değil !

bugün pkk yandaşlarının terör örgütü ele başının ve diğer komünist partilerin yardım yataklık ettiği pkk che lenin stalin liderlerin kitaplarını okur marksist yapıyla örgütlenir.bulundukları yere anarji yayarlar.

bugün ödp genel başkanı tkp genel başkanı (bildiklerim) dtp ye pkk apo ya sahip çıkanlar arkasında duranlardır. bu Türk komünizm in başında duran kişiler terörü desteklemekte arka çıkmaktadır. Buna itiraz etmeye çalışanlar son 1 ayda tkp ve ödp nin genel başkanlarının konuşmalarını yakından takip etsinler web sitelerindeki kürt sorunu(olmayan) yazılarını bir okusunlar...


Fikirleri tartışmaya gelince ; Fikirler ideolojiler insanlarla büyür yada yerle bir olurlar. Bugün ideolajileri tartışırken kullanışı hayatta olduğu dönemlerde insanalra ne gibi faydalar getirmiş onları değerlendiririz.

Haliyle sistemleri konuşurken elbetteki bu sistemlerin liderleri üzerinden konuşacağız. Komünizmin gelişimi ve fikir babalığını yapanlar. Ülkelerinde ne gibi katliamlara zulmlere zorlamalara zorluklara gitmişlerdir...

Tarih bunları çok iyi yazmıştır.
 
Hepiniz saçmalıyorsunuz koministmiş ülkücülükmüş yıllar boyu Türk Türk'e bu yüzden düşman oldu,sürüyle insan öldü sırf bu saçma kavga yüzünden darbe oldu.Bıkmadınızmı bu işlerden.Bu ülkede geçerli tek bir kavram vardır oda Atatürkçülüktür.Bir Türk'ünde başka şeylere inanması yanlıştır.Zaten bütün dünya bize düşman birde bu eski ve gereksiz kavramlardan birini tutup birbirnize düşmeyin.
 
ya ne ülkücüsü ne koministi bırakın bu işleri. KEMALİZİM KEMALİZİİİİİİİİİİM.
 
komunistleri iste sizin gibi düşünenler Allah'sız yapıyorlar !!
ülkücü dediğiniz insanlar acaba gerçekten Müslüman'lar mı ??
bunlar boş tartışmalar.
Bu ülke bu kadar yıldır zaten bu düşüncelerle savaşıyor ama hala aynı savaşlar devam ediyor 20. yüz yılda bile :S !..

Bizler Mustafa Kemal'in evlatlarıyız, gerisi BOŞ !!
 
konu kapatılabilirmi!..saçma sapan yazılarla akıllarınca anti-komünizm propagandası yapıyolar sözde!..
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Geri
Üst