sizi gidi iktidar heveslileri sizi, ßu ne lahana ßu ne turşu üzgünüz kıral çıplak artık....
milet olarak farkındayız kasaları dolmuş ßankalar gün geçtikçe iştahınızı kaßartıyo ama artık o devirler ßitti yedirmezler sizde ßu yeni duruma ßir an önce alışsanız sizin açınızdan iyi olur kafalarınızı güncelleyin artık içinde ßulunduğunuz ßu ruh hali hiçte iyi değil durumunuz kötüleşiyor... hadi seçilmiş ßir ßaşßakana saygınız yok ßari 20 yılı aşkındır ülkenin kanayan yarasına melhem olamadınız tuz ßasmayın. orduyu kullandınız, yargıyı kullandınız elinizden geleni ardınıza koymadınız ama olmadı şimdi kan üzerinden politika üretinizi milet görmüyormu sanıyorsunuz insaf derler adama...
ßu günki star gazetesine ßir ßakın şamil tayar kıral çıplak diyor!...
ŞAMİL TAYYAR'ın yazısından bir bölüm...
Bakıyorum, bazı çevrelerde Kaleler bir bir düşüyor feryadı yükseliyor.
Abdullah Gül Cumhurbaşkanı oldu. Dediler: Çankaya Kalesi düştü, gericiler kaleyi ele geçirdi!
Haşim Kılıç Anayasa Mahkemesi Başkanı oldu. Dediler: Yargının kalesi düştü, irtica yargıda tavan yaptı!
Mustafa Kumlu Türk-İşin yeni patronu oldu. Dediler: AK Partili hacı Türk-İşi iktidarın arka bahçesi haline getirecek, işçilerin kalesi düştü!
Profesör Dr. Yusuf Ziya Özcan, Erdoğan Teziçten boşalan YÖK Başkanlığına atandı. Dediler: Yüksek Öğretimin kalesi düştü, türban üniversiteleri teslim alacak!
Fazıl Say da, bu koroya katıldı: Türkiyeyi İslamcılar ele geçirdi, terk edeceğim.
Kamuoyunu yanlış yönlendiriyorlardı ama mesajların gerçek adresi orduydu.
Bekir Coşkun gibi bu kesimin sözcüleri, TSKyı bu gelişmeler karşısında sessiz kalmak ve selam durmakla suçladılar. Darbe isteyen yazarlara hergün bir yenisi eklendi.
Şimdi daha iyi anlıyoruz ki; yıllarca bu ülkeyi kalelerle bölüp, halkı düşman görerek yönetmişler.
Artık Türkiye eski Türkiye değil, değişerek dönüşüyor. Yönetenler ile yönetilenler arasına çekilen surlar, bariyerler, kaleler bir bir ortadan kaldırılıyor.
Ve artık halk, egemenliği kullanmanın keyfini yaşıyor.
Askeri ve sivil bürokrasi, egemenliği halka devretmemek için direniyor.
Kavganın asıl nedeni budur.
Cumhurbaşkanı Gül diyor ki: Ben işçi çocuğuyum. İşçi çocuğu olarak Cumhurbaşkanı olabiliyorum.
Haşim Kılıç diyor ki: İlkokul mezunu olan bir ailenin çocuğu olarak Anayasa Mahkemesi Başkanı seçilebiliyorum.
Mustafa Kumlu diyor ki: Okur yazar olmayan bir çiftçi ailenin sabanla ve çobanlıkla büyüttüğü bir çocuk olarak en büyük işçi kuruluşunun başkanı olabiliyorum
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek diyor ki: Altı yaşında Türkçeyi öğrendim. Suyu, yolu, okulu olmayan bu harabe köyden çıkıp bakan olabiliyorum.
Kusura bakmayın beyler, bu değişim devam edecek.
Yıllardır halkın omuzları üzerinde inşa ettiğiniz imtiyazlı şatolarınız, kaleleriniz bir bir yıkılacak. İmtiyazlarınızı kaybetmemek için Atatürkün ve Onun kutsal ilkelerini istismar etmenize artık kimse itibar etmeyecektir.
Egemenlik, kayıtsız şartsız milletin olacak.
Asıl şimdi Atatürkün gerçek Türkiyesi kuruluyor.