eiffel
Forumun Kulesi
- Katılım
- 10 Mar 2006
- Mesajlar
- 5,705
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 45
Küçük bir kıvılcım bile yeni bir iç savaşı başlatmaya yeter
"Şu anda gelişmeleri ve pazarlıkları bekliyoruz. Beklentilerimiz boşa çıkar ve Etiyopya ülkemizi bir an önce terk etmezse çok kısa süre içinde iç savaşı başlatacağız." diyor İslam Mahkemeleri Birliği Başkanı (İMB) Şeyh Şerif'in müsteşarı Mustafa Ahmet.

ABD'nin gerçekleştirdiği saldırılara anlam veremediğini, kendilerinin en başta Usame bin Ladin ve El Kaide'yi terörist olarak adlandırdıklarını ifade eden Ahmet, İMB'nin bir halk hareketi olduğunu da öne sürüyor. ABD'ye yönelik bir düşmanlıkları olmadığını, bu yüzden liderlerinin Kenya'da ABD büyükelçisiyle görüştüğünü vurgulayan Ahmet, Etiyopya'nın sürekli olarak Amerikan yönetimini kendileri aleyhine kışkırttığını da belirtiyor. Haziran 2006'da başkent Mogadişu dahil ülkenin büyük bölümünü kontrol altına alan İMB, Etiyopya ve ABD desteğindeki geçici hükümet birlikleri karşısında dağılmıştı. Ancak ülkede halen bir belirsizlik hakim. Güvenliğin bulunmadığı, herkesin silahlandığı Somali'de durum fırtına öncesi sessizliği andırıyor. "En küçük bir kıvılcım bile yeni bir iç savaşı başlatmaya yeter." diyor bakkaliye sahibi Arife Mustafa (27). Ona göre ülkede iç savaş kesinlikle bitmedi, sadece donduruldu. Bilgisayar mühendisi olan Yasin Şerif'e (41) göre ise durum daha da vahim. Silah bırakarak hükümette bakan ya da parlamenter olarak yer alan eski savaş ağaları bile birbirine güvenmiyor.
Uzaktan kumandalı hükümetle olmaz
ABD'nin Somali'de Etiyopya'ya yeşil ışık yakarak stratejik hata yaptığını, normalde ülkelerinde ABD düşmanlığının çok yaygın olmadığını ifade eden İMB yetkilisi Mustafa Ahmet, dışarıdan desteklenen ve kontrol edilen bir hükümetin yürümesinin çok zor olacağını, zaten kendilerinin de buna müsaade etmeyeceğini söylüyor. Bozguna uğratılmadıklarını, kendilerinin çok fazla kan dökülmemesi için şimdilik çekildiklerini de belirten Mustafa Ahmet, "Biz öncelikle barış ve uzlaşma istiyoruz. Halka huzur getirsinler, biz de onlara destek verelim. Ama tarihî düşmanımız olan Etiyopya'ya yaslanarak kim burayı yönetebilir?" diye soruyor. İMB'nin Afrika Birliği de dahil her türlü dış gücü reddettiğini vurgulayan Ahmet, İslam Konferansı Örgütü ya da Arap Birliği'nin getireceği çözüm önerilerine ise destek vereceklerini belirtiyor.
5-10 bin askerle kimsenin Somali'ye istikrar getiremeyeceğini de savunan Ahmet, ABD öncülüğündeki BM barış gücünün başına gelenleri buna örnek gösteriyor. Ahmet, ABD'nin Somali'de yapacağı tek şeyin ise tüm tarafları bir araya getirmek olacağını ifade ediyor. ABD'nin gelip Somali'deki şartları görmediğini, tamamen Etiyopya'nın bilgileri doğrultusunda hareket ettiğini de iddia eden Ahmet, "Amerikalılar gelsin görsünler ülkemizi. Kesinlikle bizimle ilgili fikirleri değişecek. Biz barış istiyoruz, bizim aramızda El Kaide barınamaz." diyor. Batı medyasında sürekli olarak sinema, tiyatro ve spor kulüplerini kapattıkları yönündeki iddiların da saçma olduğunu ifade eden Ahmet, kesinlikle öyle bir karara imza atmadıklarını, kendi yandaşları bazı insanların bu tür yollara başvurduklarını; ancak buna engel olamadıklarını belirtiyor.
Ölüm ve fakirlik kıskacında yaşam

Hayat iki kelimeye sığacak kadar basit Somali'de: Can korkusu ve fakirlik. Kılavuzumuz İbrahim, fakirliğin boyutlarını anlatırken, "Azrail, Somalilinin evine gelse canını alacak kimse bulamaz." sözünün yediden yetmişe herkesin dilinde olduğunu söylüyor. O kadar ki, gece güvenlik endişesinden dolayı sokaklara çıkamayan insanlar, gündüz de evine ekmek götürmek için birkaç şilin kazanmanın savaşını yaşıyor. 16 yıldır hükümet olmadığından dolayı kimse işyeri işletemiyor. Ufak çaplı işletmeler, lokantalar, oteller, bakkallar ise 3 milyonluk Mogadişu'nun çok küçük bir kısmına iş imkanı sağlayabiliyor. Ülkedeki yıkımın düzeyine, havaalanından itibaren her adımda şahit oluyoruz. Büyük çukurlar ve yarıkların yanında kocaman kayaların yükseldiği yollardan safariye çıkmış gibi şehre girerken, kılavuzumuz İbrahim, Bermuda ve Yeşil Hat'tın Somalilinin hayatında meydana getirdiği yıkımı da bir bir anlatıyor bize.
Aslında Mogadişu ve ülkenin her tarafının Bermuda'dan farksız olduğunu; ancak şehrin göbeğindeki bölgenin bu isimle anılmasının çok manidar olduğunu söylüyor İbrahim. Savaş ağaları güç mücadelesi verirken, kimi para, kimi de rakip kabileye mensup olduğu için kaçırılan insanlar bu bölgeye getirilerek öldürülüyormuş. Bölgenin ortasından geçen Mekke-i Mükerreme Caddesi de iki savaş ağası Muhammed Farah Aidid ve Ali Mehdi Muhammed tarafından yeşil hat ilan edilerek doğal bir sınır haline getiriliyor. Diğer savaş ağalarının da bazı bölgeleri ele geçirmesiyle Mogadişu'da neredeyse kasaba devletleri oluşuyor. 16 yıl aradan sonra ilk kez kente güvenlik getiren İslami Mahkemeler Birliği ise ilk iş olarak bu Yeşil Hat'tı ortadan kaldırıyor ve Bermuda'da da güvenliği sağlıyor.
Mermi izi bulunmayan bina yok

200 binden fazla insanın ölümüne sebep olan iç savaş o kadar acımasızca yapılmış ki, tüm taraflar birbirini bitirmek için tanklar, tüfekler, ağır ve hafif silahlarla birbirine saldırmış. Kurşun deliği olmayan bina bulmak neredeyse imkansız. Yollar hem savaşın verdiği hasar hem de bakımsızlıktan dolayı dere yataklarına dönüşmüş. Hükümet olmadığı için savaş ağaları kendi bölgelerinde tam bir hükümet gibi hareket etmiş. Birinin bölgesinden olanın diğerinin bölgesine geçmesi imkansız olmuş. Öyle ki doğma büyüme Mogadişulu olan İbrahim Muhammed'in (38) anlattığına göre, 10 yaşındaki bir çocuk birkaç yüz metre uzağında olduğu denizi ancak uzaktan görebiliyor. Devlet gibi hareket eden savaş ağaları halktan haraç alırken, elektrik ve su gibi ihtiyaçları bile paraları karşılığı satmış. Parası olmayanın lambası yanmıyor, suyu da akmıyor. Herkes parası kadar elektrik ve su kullanabiliyor.
Parayı devlet değil 'savaş ağaları' basıyor
Dünyanın tek hükümetsiz devleti Somali'de hayatın her aşaması ilginçliklerle dolu. Ev ya da mülk alıp satacaksanız, tapu yok, belge yok; tek delil kamera çekimi.
Ev alacağınız kişinin tüm akrabalarını araştırıyor, ileride problem olmaması için çok sayıda şahit buluyorsunuz. Sonra alıcı ve satıcı şahitlerin huzurunda, kameranın önünde alışverişi anlatıyor, paralar teslim ediliyor. İç savaştan dolayı ev fiyatları bir dönem 20 şiline kadar düşmüş. Diğer resmî kurumlar gibi ülkede merkez bankası da 16 yıldır yok. Piyasa, savaş ağaları ya da güçlü kabileler tarafından desteklenen işadamlarının elinde. Para basımı, piyasaya dağıtılması, devalüasyon, revalüasyon tamamen bu kişiler tarafından belirleniyor. Halk arasında herkesin tanıdığı; ancak ismini kimsenin söylemeye cesaret edemediği bu kişiler, ihtiyaç duydukları an istedikleri kadar parayı sürüyor, piyasadan dolar çekiyor. Durumun farkında olan bankalar ya da büyük işletmeler ise hiçbir şekilde bu parayı kullanmıyor, doları tercih ediyor.
Halk arasında herkesin tanıdığı; ancak ismini kimsenin söylemeye cesaret edemediği bu kişiler, ihtiyaç duydukları an istedikleri kadar para sürerek, piyasadan da dolar çekiyor. Ancak durumun farkında olan bankalar ya da büyük işletmeler hiçbir şekilde bu parayı kullanmıyor. Genelde dolar ya da güçlü ülkelerin paraları bunlar tarafından kullanılıyor. Qaran Expresse Bank'ın ortaklarından Abdullahi Farah, isteyen güçlü kişilerin rahatlıkla piyasaya müdahale edebildiğini ifade ediyor. Güçlü ve zengin kişilerin Somali Şilini'ni kullanmadığını; ancak çok fakir olan halkın mecburen bu paraya ihtiyaç duyduğunu ifade eden Farah, parayı yönetmesi gereken birim olan merkez bankasının yerini güçlü kişilerin aldığını vurguluyor. Hayatın çok ucuz olduğu Somali'de 1 Amerikan Doları yaklaşık 13.500 Somali Şilini.
Geçici hükümetin hiçbir görevlisi maaş almıyor. Ne bir memur, ne asker ne polis ne de kapıcı. Hepsi, 'hükümet duruma el koyduktan sonra kadrolu çalışan olabilme?' beklentisi içinde çalışmaya devam ediyor.
Kadın vekil: Durumumuz çok zor
275 sandalyeli Geçici Hükümet Parlamentosu'nun 23 kadın üyesinden Zeynep Muhammed Amir, durumu kontrol altına alabilmek için acele ettiklerini; ancak durumlarının çok zor olduğunu ifade ediyor. İlk icraatlarından birinin parayı kontrol altına almak olduğunu ifade eden Amir, Etiyopya'nın desteğinden başka bir dayanakları olmadığını ve Etiyopya'yı da geçici hükümet olarak müdahaleye çağırdıklarını söylüyor. Etiyopya'nın tarihi planlarının farkında olduklarını da söyleyen Amir, şu anda Etiyopya'nın artık Somali'de olduğunu, başkasını desteklemeye gerek duymayacağını ifade ediyor.
Amir, ülkenin genel meselelerinin yanı sıra kadınlara ilişkin sorunlar konusunda da planlara sahip. Kendisi bir kadın olarak Somali'de hemen her kız çocuğuna uygulanan sünnetin bir an önce kaldırılması için çaba göstereceğini de söyleyen Amir, bunun dinde yerinin olmadığını düşündüğünü vurguluyor. Resmî rakamlar olmamakla birlikte Mısır'dan başlayarak tüm Doğu Afrika'daki Müslüman ülkeler arasında çok yaygın olan kızların sünnet edilmesi geleneğinin firavunlar döneminden kalma olduğu tahmin ediliyor. Somali'de kız çocukları yaklaşık 40 günlükken sünnet edilmeye başlanıyor.
En büyük problem cehalet
Amerikan vatandaşı olan ve tüm ailesi ABD'nin Seattle kentinde yaşayan Muhammed Reşit ise (57) ülkesindeki en büyük problemin cehalet olduğunu savunuyor. Reşit, tamamen yeni hükümeti desteklemek amacıyla resmî bir dairede muhasebecilik yapıyor. Ülkenin boğazına kadar sorunlarla dolu olduğunu ve yeni hükümetin işinin çok zor ve hatta imkansıza yakın olduğunu ifade eden Reşit, Etiyopya'nın tüm Somalililerin gururunu rencide ettiğini de vurguluyor.
Tamamen güçlünün toplumu yönettiği ülkede ilaçlar ve doktorlar da problem. Halk, bazı kimselerin yurtdışında bilinen markaları çok ucuz fiyata imal ederek getirip Somali'de sattığını düşünüyor. Bu da her adım başı eczanenin olduğu ve her ilacın her yerde rahatlıkla satılabildiği ülkede halkı tıbbi ilaçlardan daha çok geleneksel bitkisel ilaçlara yönlendirmiş.
Her köşe başında 'khat' satılıyor
İslam Mahkemeleri Birliği'nin yasakladığı; fakat ülke genelinde kullanılması çok yaygın olan 'khat' ise her köşe başında satılıyor. Tüm Batılı ülkeler tarafından uyuşturucu kategorisinde değerlendirilen bu bitki, yaklaşık 5 dakika çiğneniyor sonra tükürülüyor. Bu bitkinin satışından ailesini geçindirdiğini söyleyen 50 yaşındaki Fatma Hacı, 'khat'ın uyuşturucu olduğunu kesinlikle reddediyor ve bu bitkinin sadece insanları sakinleştirdiğini söylüyor. Bir demetinin yaklaşık 15 dolar olduğunu, dolayısıyla herkesin bu bitkiyi alamadığını da belirten Hacı, halkın yüzde 40'ından fazlasının 'khat' tiryakisi olduğunu öne sürüyor. Daha çok Kenya ve Etiyopya'da üretilerek tüm Doğu Afrika'da ve Yemen'de yaygın olan 'khat'ı kullanan gençlerin rahatlıkla cinayetler işleyebildiği, adam kaçırdığı ve büyük suçlar işleyebildiği ifade ediliyor Somalililer tarafından.
Koruma almadan sokağa çıkmak imkânsız
Özellikle yabancı ve hele de beyaz iseniz, kesinlikle herkes size dolar gözüyle bakıyor. Çoğu hayatında ilk kez beyaz insan gören yerli halktan bazıları bizi Batılı sanıp arkamızdan 'gal, gal' yani 'kafir, kafir' diye bağırıyor. Korumasız ve araçsız dolaşmak mümkün değil. Fotomuhabirimiz İsa Şimşek ve İspanyol meslektaşımız Etelvina Bonet ile Mogadişu'daki çalışmalarımızı korumalar ve rehber eşliğinde gerçekleştiriyoruz. (Üstte) Bir yerde fotoğraf çekmek için birkaç dakika durduğumuzda bile anında etrafımız sarılıyor. Bu durumlarda rehberimiz hemen bizi kaçırıyor ve arabayla uzaklaşıyoruz. Ancak korumaların da işe yaramadığı durumlar oluyor. Başkentin bir bölgesinde birkaç resim çekerek otelimize dönmek üzereyken aniden etrafımız sivil ve yarı resmi elbiseli askerler tarafından kuşatılıyor. Yaklaşık iki saat karargah olduğunu söyledikleri bir yerde tutuluyoruz. Daha sonra askerler bizi otelimize getiriyor. Ancak tüm ekipmanlarımıza ve pasaportlarımıza bir gün sonra kavuşabiliyoruz. Bu olayı yaşarken İspanyol meslektaşımızın bölgedeki büyükelçileri tarafından defalarca aranmasını da gıpta ile izliyoruz. Yollar tamamen tarlaya döndüğü için sabah 8'den gün batımına kadar dolaştığımız sokaklardan otele dönerken adeta bitkin düşüyoruz. Sebebi de tecrübeli şoförümüz Ömer'in, Paris-Dakar rallisinin kaptanı gibi seri manevralarla sağ sol yapması ve tabii bizim de arabanın içinde her tarafa savrulmamız.
Müslüman olduğumuzu sûrelerle ispatlıyoruz
Çok barışçıl insanlar olmasına rağmen Somalililer beyazlara mesafeli bakıyor. Müslüman olduğumuzu ispatlayana kadar bildiğimiz tüm sureleri okuyoruz; ama bazıları için bu da yeterli olmuyor. Bir Somalili için hayat ne kadar ucuzsa yabancı için de o kadar pahalı. Türkiye şartlarında tek yıldızı bile olmayacak bir otele günlük 70, rehbere 120, araba ve korumalara ise 140 dolar ödüyoruz. Bunlar BBC muhabiri Ali Halane'nin bizim için bulabildiği en uygun ücretli tarifelerden oluşuyor. Otele geldikten sonra bu kez haberi yetiştirme ve resimleri gönderme maceramız başlıyor. Tabii gelmeden elektrik ve telefonların çalışması için dua ediyoruz. Zaten şehrin genelinde hemen hemen çok az elektrik olduğu için otelimiz de çoğunlukla jeneratörle binayı aydınlatıyor. Ve bir yabancı için en önemlisi yemekler... Her gün foto muhabirimiz İsa'yla menüyü tartışıyoruz. Üç tane seçeneğimiz var sadece: Et ve balık ızgara, pilav ya da spagetti, bir de yeşil bir çorba...
Sorunun temelinde Haviye-Darrot kabilelerinin güç mücadelesi var
Bağımsızlığını kazandıktan 9 yıl sonra 1969'da Siad Barre'nin darbeyle işbaşına gelmesi, belki de bugünkü kanlı hesaplaşmaların da temelini atıyordu. Darrot kabilesinden olan Barre'nin iktidarı boyunca, ülkenin en büyük kabilesi Haviye'ye yönelik büyük bir baskı uygulanıyor. Artık dört büyük kola ayrılmış olan Haviye kabilesinin en güçlü ve en savaşçısı olarak kabul edilen Habargidir'in lideri Kral Abdullah, Zaman'a yaptığı açıklamada, bu süre boyunca sürekli barış yolunu tercih ettiklerini; ancak baskıların artık dayanılmaz olması üzerine 21 yıllık Barre diktatörlüğüne 21 günde son verdiklerini söylüyor.
3 milyonluk başkent Mogadişu ile Somali'nin 18 bölgesinden 6'sının hemen hemen tamamı Haviye kabilesinden oluşuyor. İç savaş boyunca Mogadişu ve diğer yerlerde yaşayan Darrotlar kuzeye ve güneye sürülmüş. Ülkenin tamamının Müslüman, Sünni ve aynı dili konuştuğunu belirten Kral Abdullah, maalesef güç ve toprak paylaşımı konusunda itilafa düştüklerini ve silaha başvurduklarını belirtiyor. 62 yaşında ve 15 çocuğu olan Kral Abdullah, çocuklara karşı sevgisiyle dikkat çekiyor. Röportaj boyunca ikinci eşinden olan çocuklarını dizinden indirmiyor. Sergilediği manzara böyle bir kişinin lideri olduğu kabilenin nasıl oluyor da bunca yıl boyunca kanlı çatışmaların içinde olabileceğini düşündürtüyor bize. Kabilesinin ve diğer kabilelerin Suudi Arabistan'daki kraliyet ailesi benzeri örgütlendiğini, kabile liderinin kral olarak adlandırıldığını ve krallığın da babadan en büyük oğluna düştüğünü söylüyor.
Şimdiki geçici hükümetin Devlet Başkanı Abdullahi Yusuf'un da aynı kabileden olduğu Barre'ye karşı gerçekleştirilen savaşın içinde olduğunu, sivil savaşın başlamasıyla birlikte Puntland'da devlet kurduğunu söylüyor.
Tüm röportajlar sırasında Etiyopya ve Somali tarihinin ne kadar iç içe olduğu hep dikkatimizi çekiyor. Etiyopya asıllı birinin Somali'de, Somali asıllı birinin Etiyopya'da bakanlık yaptığını, iki ülke arasında geçişlerin serbest olduğunu duymak ilginç geliyor bize. Üstelik Somalililerin nefret ettiği isim şimdiki Etiyopya Başbakanı Meles Zenawi de, geçici hükümetin Başbakanı Muhammed Ghedi'nin babasıyla birlikte aynı evi paylaşarak, Barre hükümetine karşı mücadele içinde yer almış.
Denize düşen 'Etiyopya'ya sarılıyor
Abdullahi Yusuf ile birlikte Barre'yi devirmek için Etiyopya'dan sürekli olarak silah aldıklarını itiraf eden Kral Abdullah, Somali'de iktidarı beğenmeyen herkesin muhakkak Etiyopya'dan destek gördüğünü vurguluyor.
Ülkenin büyük bir çoğunluğu çöl olduğundan Etiyopya'dan doğarak Somali'nin güneyinde Hint Okyanusu'na dökülen Şebele ve Cuba nehirleri de güç mücadelesinin temelinde yer alıyor. Ülkenin en verimli toprakları bu iki nehir ortasında ve çevresinde yer alıyor. Dünyanın en ucuz muzları da bu bölgede üretiliyor.
Bölge Haviye kabilesinin kontrolünde olmasına rağmen çevresi ise tamamen Darrotlardan oluşuyor. Darrotlar, Somalili azınlıkların bulunduğu Ogaden ile Kenya'nın kuzeyindeki en büyük kabile durumunda. Kral Abdullah'a göre, Darrotlar bu bölgelerden aldıkları destekle Haviye'ye karşı sürekli tacizde bulunuyor.
İki kabile arasındaki ayrılığı ve güç mücadelesini sömürge döneminde İngiliz ve İtalyanların çok fazla kullandığını, şimdi de bunu Etiyopya'nın yaptığını ifade eden Kral Abdullah, Haviye'yi oluşturan dört kolun bile birbirine düşman edildiğini ifade ediyor.
Güç mücadelesinde pragmatik tek çözümün Etiyopya'ya yaslanmak olduğunu ifade ediyor Kral Abdullah ve ekliyor: "Bumerang gibi ilmeğin sonunda gelip boynumuza dolanacağını bile bile hepimiz yapıyoruz bunu."
Kral Abdullah, Etiyopya'nın, Eritre'nin bağımsız olmasıyla denizle bağlantısının kesildiğini, dolayısıyla denize çıkmak istediğini ifade ediyor. Hükümetin kurulmaya çalışıldığı şu dönemde bile Etiyopya'nın farklı kabilelerle sürekli görüştüğünü, kendisiyle de sürekli temas halinde olduğunu ifade eden Kral Abdullah, "Eğer Etiyopya samimi ise tamamen kendi istekleri doğrultusunda kurulan hükümet vasıtasıyla benimle görüşmek istediğini belirtir. Ancak bunu yapmıyor ve benimle direkt temasa geçiyor, belki diğerleri ile de aynısını yapıyordur." şeklinde konuşuyor.
Devlet Başkanı Abdullahi Yusuf ve Başbakan Muhammed Ghedi'nin bile kendi aralarında sorunlu olduğunu vurgulayan Kral Abdullah İslam Mahkemeleri Birliği'nin (İMB) de geri dönmek için fırsat kolladığını ifade ediyor. Kral Abdullah'a göre İMB Etiyopya'nın gücünü hesaplayamadı ve stratejik hata yaptı.
Tek banknot bin şilin
Somali'de sadece '1.000 şilinlik banknot dolaşıyor. Ne büyük ne de küçük para var. Sakız alırken de bu parayı veriyorsunuz, ev ya da araba alırken de... Çünkü iç savaştan önceki en büyük para bu. Savaş başlayınca paranın değeri hızla düşüyor ve devreye güçlü işadamları giriyor; Endonezya ve Tunus gibi ülkelerde bastıkları parayı piyasaya sürüyor, dolar topluyorlar.
Alıntı:http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=492939
"Şu anda gelişmeleri ve pazarlıkları bekliyoruz. Beklentilerimiz boşa çıkar ve Etiyopya ülkemizi bir an önce terk etmezse çok kısa süre içinde iç savaşı başlatacağız." diyor İslam Mahkemeleri Birliği Başkanı (İMB) Şeyh Şerif'in müsteşarı Mustafa Ahmet.

ABD'nin gerçekleştirdiği saldırılara anlam veremediğini, kendilerinin en başta Usame bin Ladin ve El Kaide'yi terörist olarak adlandırdıklarını ifade eden Ahmet, İMB'nin bir halk hareketi olduğunu da öne sürüyor. ABD'ye yönelik bir düşmanlıkları olmadığını, bu yüzden liderlerinin Kenya'da ABD büyükelçisiyle görüştüğünü vurgulayan Ahmet, Etiyopya'nın sürekli olarak Amerikan yönetimini kendileri aleyhine kışkırttığını da belirtiyor. Haziran 2006'da başkent Mogadişu dahil ülkenin büyük bölümünü kontrol altına alan İMB, Etiyopya ve ABD desteğindeki geçici hükümet birlikleri karşısında dağılmıştı. Ancak ülkede halen bir belirsizlik hakim. Güvenliğin bulunmadığı, herkesin silahlandığı Somali'de durum fırtına öncesi sessizliği andırıyor. "En küçük bir kıvılcım bile yeni bir iç savaşı başlatmaya yeter." diyor bakkaliye sahibi Arife Mustafa (27). Ona göre ülkede iç savaş kesinlikle bitmedi, sadece donduruldu. Bilgisayar mühendisi olan Yasin Şerif'e (41) göre ise durum daha da vahim. Silah bırakarak hükümette bakan ya da parlamenter olarak yer alan eski savaş ağaları bile birbirine güvenmiyor.
Uzaktan kumandalı hükümetle olmaz
ABD'nin Somali'de Etiyopya'ya yeşil ışık yakarak stratejik hata yaptığını, normalde ülkelerinde ABD düşmanlığının çok yaygın olmadığını ifade eden İMB yetkilisi Mustafa Ahmet, dışarıdan desteklenen ve kontrol edilen bir hükümetin yürümesinin çok zor olacağını, zaten kendilerinin de buna müsaade etmeyeceğini söylüyor. Bozguna uğratılmadıklarını, kendilerinin çok fazla kan dökülmemesi için şimdilik çekildiklerini de belirten Mustafa Ahmet, "Biz öncelikle barış ve uzlaşma istiyoruz. Halka huzur getirsinler, biz de onlara destek verelim. Ama tarihî düşmanımız olan Etiyopya'ya yaslanarak kim burayı yönetebilir?" diye soruyor. İMB'nin Afrika Birliği de dahil her türlü dış gücü reddettiğini vurgulayan Ahmet, İslam Konferansı Örgütü ya da Arap Birliği'nin getireceği çözüm önerilerine ise destek vereceklerini belirtiyor.
5-10 bin askerle kimsenin Somali'ye istikrar getiremeyeceğini de savunan Ahmet, ABD öncülüğündeki BM barış gücünün başına gelenleri buna örnek gösteriyor. Ahmet, ABD'nin Somali'de yapacağı tek şeyin ise tüm tarafları bir araya getirmek olacağını ifade ediyor. ABD'nin gelip Somali'deki şartları görmediğini, tamamen Etiyopya'nın bilgileri doğrultusunda hareket ettiğini de iddia eden Ahmet, "Amerikalılar gelsin görsünler ülkemizi. Kesinlikle bizimle ilgili fikirleri değişecek. Biz barış istiyoruz, bizim aramızda El Kaide barınamaz." diyor. Batı medyasında sürekli olarak sinema, tiyatro ve spor kulüplerini kapattıkları yönündeki iddiların da saçma olduğunu ifade eden Ahmet, kesinlikle öyle bir karara imza atmadıklarını, kendi yandaşları bazı insanların bu tür yollara başvurduklarını; ancak buna engel olamadıklarını belirtiyor.
Ölüm ve fakirlik kıskacında yaşam

Hayat iki kelimeye sığacak kadar basit Somali'de: Can korkusu ve fakirlik. Kılavuzumuz İbrahim, fakirliğin boyutlarını anlatırken, "Azrail, Somalilinin evine gelse canını alacak kimse bulamaz." sözünün yediden yetmişe herkesin dilinde olduğunu söylüyor. O kadar ki, gece güvenlik endişesinden dolayı sokaklara çıkamayan insanlar, gündüz de evine ekmek götürmek için birkaç şilin kazanmanın savaşını yaşıyor. 16 yıldır hükümet olmadığından dolayı kimse işyeri işletemiyor. Ufak çaplı işletmeler, lokantalar, oteller, bakkallar ise 3 milyonluk Mogadişu'nun çok küçük bir kısmına iş imkanı sağlayabiliyor. Ülkedeki yıkımın düzeyine, havaalanından itibaren her adımda şahit oluyoruz. Büyük çukurlar ve yarıkların yanında kocaman kayaların yükseldiği yollardan safariye çıkmış gibi şehre girerken, kılavuzumuz İbrahim, Bermuda ve Yeşil Hat'tın Somalilinin hayatında meydana getirdiği yıkımı da bir bir anlatıyor bize.
Aslında Mogadişu ve ülkenin her tarafının Bermuda'dan farksız olduğunu; ancak şehrin göbeğindeki bölgenin bu isimle anılmasının çok manidar olduğunu söylüyor İbrahim. Savaş ağaları güç mücadelesi verirken, kimi para, kimi de rakip kabileye mensup olduğu için kaçırılan insanlar bu bölgeye getirilerek öldürülüyormuş. Bölgenin ortasından geçen Mekke-i Mükerreme Caddesi de iki savaş ağası Muhammed Farah Aidid ve Ali Mehdi Muhammed tarafından yeşil hat ilan edilerek doğal bir sınır haline getiriliyor. Diğer savaş ağalarının da bazı bölgeleri ele geçirmesiyle Mogadişu'da neredeyse kasaba devletleri oluşuyor. 16 yıl aradan sonra ilk kez kente güvenlik getiren İslami Mahkemeler Birliği ise ilk iş olarak bu Yeşil Hat'tı ortadan kaldırıyor ve Bermuda'da da güvenliği sağlıyor.
Mermi izi bulunmayan bina yok

200 binden fazla insanın ölümüne sebep olan iç savaş o kadar acımasızca yapılmış ki, tüm taraflar birbirini bitirmek için tanklar, tüfekler, ağır ve hafif silahlarla birbirine saldırmış. Kurşun deliği olmayan bina bulmak neredeyse imkansız. Yollar hem savaşın verdiği hasar hem de bakımsızlıktan dolayı dere yataklarına dönüşmüş. Hükümet olmadığı için savaş ağaları kendi bölgelerinde tam bir hükümet gibi hareket etmiş. Birinin bölgesinden olanın diğerinin bölgesine geçmesi imkansız olmuş. Öyle ki doğma büyüme Mogadişulu olan İbrahim Muhammed'in (38) anlattığına göre, 10 yaşındaki bir çocuk birkaç yüz metre uzağında olduğu denizi ancak uzaktan görebiliyor. Devlet gibi hareket eden savaş ağaları halktan haraç alırken, elektrik ve su gibi ihtiyaçları bile paraları karşılığı satmış. Parası olmayanın lambası yanmıyor, suyu da akmıyor. Herkes parası kadar elektrik ve su kullanabiliyor.
Parayı devlet değil 'savaş ağaları' basıyor
Dünyanın tek hükümetsiz devleti Somali'de hayatın her aşaması ilginçliklerle dolu. Ev ya da mülk alıp satacaksanız, tapu yok, belge yok; tek delil kamera çekimi.
Ev alacağınız kişinin tüm akrabalarını araştırıyor, ileride problem olmaması için çok sayıda şahit buluyorsunuz. Sonra alıcı ve satıcı şahitlerin huzurunda, kameranın önünde alışverişi anlatıyor, paralar teslim ediliyor. İç savaştan dolayı ev fiyatları bir dönem 20 şiline kadar düşmüş. Diğer resmî kurumlar gibi ülkede merkez bankası da 16 yıldır yok. Piyasa, savaş ağaları ya da güçlü kabileler tarafından desteklenen işadamlarının elinde. Para basımı, piyasaya dağıtılması, devalüasyon, revalüasyon tamamen bu kişiler tarafından belirleniyor. Halk arasında herkesin tanıdığı; ancak ismini kimsenin söylemeye cesaret edemediği bu kişiler, ihtiyaç duydukları an istedikleri kadar parayı sürüyor, piyasadan dolar çekiyor. Durumun farkında olan bankalar ya da büyük işletmeler ise hiçbir şekilde bu parayı kullanmıyor, doları tercih ediyor.
Halk arasında herkesin tanıdığı; ancak ismini kimsenin söylemeye cesaret edemediği bu kişiler, ihtiyaç duydukları an istedikleri kadar para sürerek, piyasadan da dolar çekiyor. Ancak durumun farkında olan bankalar ya da büyük işletmeler hiçbir şekilde bu parayı kullanmıyor. Genelde dolar ya da güçlü ülkelerin paraları bunlar tarafından kullanılıyor. Qaran Expresse Bank'ın ortaklarından Abdullahi Farah, isteyen güçlü kişilerin rahatlıkla piyasaya müdahale edebildiğini ifade ediyor. Güçlü ve zengin kişilerin Somali Şilini'ni kullanmadığını; ancak çok fakir olan halkın mecburen bu paraya ihtiyaç duyduğunu ifade eden Farah, parayı yönetmesi gereken birim olan merkez bankasının yerini güçlü kişilerin aldığını vurguluyor. Hayatın çok ucuz olduğu Somali'de 1 Amerikan Doları yaklaşık 13.500 Somali Şilini.
Geçici hükümetin hiçbir görevlisi maaş almıyor. Ne bir memur, ne asker ne polis ne de kapıcı. Hepsi, 'hükümet duruma el koyduktan sonra kadrolu çalışan olabilme?' beklentisi içinde çalışmaya devam ediyor.
Kadın vekil: Durumumuz çok zor
275 sandalyeli Geçici Hükümet Parlamentosu'nun 23 kadın üyesinden Zeynep Muhammed Amir, durumu kontrol altına alabilmek için acele ettiklerini; ancak durumlarının çok zor olduğunu ifade ediyor. İlk icraatlarından birinin parayı kontrol altına almak olduğunu ifade eden Amir, Etiyopya'nın desteğinden başka bir dayanakları olmadığını ve Etiyopya'yı da geçici hükümet olarak müdahaleye çağırdıklarını söylüyor. Etiyopya'nın tarihi planlarının farkında olduklarını da söyleyen Amir, şu anda Etiyopya'nın artık Somali'de olduğunu, başkasını desteklemeye gerek duymayacağını ifade ediyor.
Amir, ülkenin genel meselelerinin yanı sıra kadınlara ilişkin sorunlar konusunda da planlara sahip. Kendisi bir kadın olarak Somali'de hemen her kız çocuğuna uygulanan sünnetin bir an önce kaldırılması için çaba göstereceğini de söyleyen Amir, bunun dinde yerinin olmadığını düşündüğünü vurguluyor. Resmî rakamlar olmamakla birlikte Mısır'dan başlayarak tüm Doğu Afrika'daki Müslüman ülkeler arasında çok yaygın olan kızların sünnet edilmesi geleneğinin firavunlar döneminden kalma olduğu tahmin ediliyor. Somali'de kız çocukları yaklaşık 40 günlükken sünnet edilmeye başlanıyor.
En büyük problem cehalet
Amerikan vatandaşı olan ve tüm ailesi ABD'nin Seattle kentinde yaşayan Muhammed Reşit ise (57) ülkesindeki en büyük problemin cehalet olduğunu savunuyor. Reşit, tamamen yeni hükümeti desteklemek amacıyla resmî bir dairede muhasebecilik yapıyor. Ülkenin boğazına kadar sorunlarla dolu olduğunu ve yeni hükümetin işinin çok zor ve hatta imkansıza yakın olduğunu ifade eden Reşit, Etiyopya'nın tüm Somalililerin gururunu rencide ettiğini de vurguluyor.
Tamamen güçlünün toplumu yönettiği ülkede ilaçlar ve doktorlar da problem. Halk, bazı kimselerin yurtdışında bilinen markaları çok ucuz fiyata imal ederek getirip Somali'de sattığını düşünüyor. Bu da her adım başı eczanenin olduğu ve her ilacın her yerde rahatlıkla satılabildiği ülkede halkı tıbbi ilaçlardan daha çok geleneksel bitkisel ilaçlara yönlendirmiş.
Her köşe başında 'khat' satılıyor
İslam Mahkemeleri Birliği'nin yasakladığı; fakat ülke genelinde kullanılması çok yaygın olan 'khat' ise her köşe başında satılıyor. Tüm Batılı ülkeler tarafından uyuşturucu kategorisinde değerlendirilen bu bitki, yaklaşık 5 dakika çiğneniyor sonra tükürülüyor. Bu bitkinin satışından ailesini geçindirdiğini söyleyen 50 yaşındaki Fatma Hacı, 'khat'ın uyuşturucu olduğunu kesinlikle reddediyor ve bu bitkinin sadece insanları sakinleştirdiğini söylüyor. Bir demetinin yaklaşık 15 dolar olduğunu, dolayısıyla herkesin bu bitkiyi alamadığını da belirten Hacı, halkın yüzde 40'ından fazlasının 'khat' tiryakisi olduğunu öne sürüyor. Daha çok Kenya ve Etiyopya'da üretilerek tüm Doğu Afrika'da ve Yemen'de yaygın olan 'khat'ı kullanan gençlerin rahatlıkla cinayetler işleyebildiği, adam kaçırdığı ve büyük suçlar işleyebildiği ifade ediliyor Somalililer tarafından.
Koruma almadan sokağa çıkmak imkânsız
Özellikle yabancı ve hele de beyaz iseniz, kesinlikle herkes size dolar gözüyle bakıyor. Çoğu hayatında ilk kez beyaz insan gören yerli halktan bazıları bizi Batılı sanıp arkamızdan 'gal, gal' yani 'kafir, kafir' diye bağırıyor. Korumasız ve araçsız dolaşmak mümkün değil. Fotomuhabirimiz İsa Şimşek ve İspanyol meslektaşımız Etelvina Bonet ile Mogadişu'daki çalışmalarımızı korumalar ve rehber eşliğinde gerçekleştiriyoruz. (Üstte) Bir yerde fotoğraf çekmek için birkaç dakika durduğumuzda bile anında etrafımız sarılıyor. Bu durumlarda rehberimiz hemen bizi kaçırıyor ve arabayla uzaklaşıyoruz. Ancak korumaların da işe yaramadığı durumlar oluyor. Başkentin bir bölgesinde birkaç resim çekerek otelimize dönmek üzereyken aniden etrafımız sivil ve yarı resmi elbiseli askerler tarafından kuşatılıyor. Yaklaşık iki saat karargah olduğunu söyledikleri bir yerde tutuluyoruz. Daha sonra askerler bizi otelimize getiriyor. Ancak tüm ekipmanlarımıza ve pasaportlarımıza bir gün sonra kavuşabiliyoruz. Bu olayı yaşarken İspanyol meslektaşımızın bölgedeki büyükelçileri tarafından defalarca aranmasını da gıpta ile izliyoruz. Yollar tamamen tarlaya döndüğü için sabah 8'den gün batımına kadar dolaştığımız sokaklardan otele dönerken adeta bitkin düşüyoruz. Sebebi de tecrübeli şoförümüz Ömer'in, Paris-Dakar rallisinin kaptanı gibi seri manevralarla sağ sol yapması ve tabii bizim de arabanın içinde her tarafa savrulmamız.
Müslüman olduğumuzu sûrelerle ispatlıyoruz
Çok barışçıl insanlar olmasına rağmen Somalililer beyazlara mesafeli bakıyor. Müslüman olduğumuzu ispatlayana kadar bildiğimiz tüm sureleri okuyoruz; ama bazıları için bu da yeterli olmuyor. Bir Somalili için hayat ne kadar ucuzsa yabancı için de o kadar pahalı. Türkiye şartlarında tek yıldızı bile olmayacak bir otele günlük 70, rehbere 120, araba ve korumalara ise 140 dolar ödüyoruz. Bunlar BBC muhabiri Ali Halane'nin bizim için bulabildiği en uygun ücretli tarifelerden oluşuyor. Otele geldikten sonra bu kez haberi yetiştirme ve resimleri gönderme maceramız başlıyor. Tabii gelmeden elektrik ve telefonların çalışması için dua ediyoruz. Zaten şehrin genelinde hemen hemen çok az elektrik olduğu için otelimiz de çoğunlukla jeneratörle binayı aydınlatıyor. Ve bir yabancı için en önemlisi yemekler... Her gün foto muhabirimiz İsa'yla menüyü tartışıyoruz. Üç tane seçeneğimiz var sadece: Et ve balık ızgara, pilav ya da spagetti, bir de yeşil bir çorba...
Sorunun temelinde Haviye-Darrot kabilelerinin güç mücadelesi var
Bağımsızlığını kazandıktan 9 yıl sonra 1969'da Siad Barre'nin darbeyle işbaşına gelmesi, belki de bugünkü kanlı hesaplaşmaların da temelini atıyordu. Darrot kabilesinden olan Barre'nin iktidarı boyunca, ülkenin en büyük kabilesi Haviye'ye yönelik büyük bir baskı uygulanıyor. Artık dört büyük kola ayrılmış olan Haviye kabilesinin en güçlü ve en savaşçısı olarak kabul edilen Habargidir'in lideri Kral Abdullah, Zaman'a yaptığı açıklamada, bu süre boyunca sürekli barış yolunu tercih ettiklerini; ancak baskıların artık dayanılmaz olması üzerine 21 yıllık Barre diktatörlüğüne 21 günde son verdiklerini söylüyor.
3 milyonluk başkent Mogadişu ile Somali'nin 18 bölgesinden 6'sının hemen hemen tamamı Haviye kabilesinden oluşuyor. İç savaş boyunca Mogadişu ve diğer yerlerde yaşayan Darrotlar kuzeye ve güneye sürülmüş. Ülkenin tamamının Müslüman, Sünni ve aynı dili konuştuğunu belirten Kral Abdullah, maalesef güç ve toprak paylaşımı konusunda itilafa düştüklerini ve silaha başvurduklarını belirtiyor. 62 yaşında ve 15 çocuğu olan Kral Abdullah, çocuklara karşı sevgisiyle dikkat çekiyor. Röportaj boyunca ikinci eşinden olan çocuklarını dizinden indirmiyor. Sergilediği manzara böyle bir kişinin lideri olduğu kabilenin nasıl oluyor da bunca yıl boyunca kanlı çatışmaların içinde olabileceğini düşündürtüyor bize. Kabilesinin ve diğer kabilelerin Suudi Arabistan'daki kraliyet ailesi benzeri örgütlendiğini, kabile liderinin kral olarak adlandırıldığını ve krallığın da babadan en büyük oğluna düştüğünü söylüyor.
Şimdiki geçici hükümetin Devlet Başkanı Abdullahi Yusuf'un da aynı kabileden olduğu Barre'ye karşı gerçekleştirilen savaşın içinde olduğunu, sivil savaşın başlamasıyla birlikte Puntland'da devlet kurduğunu söylüyor.
Tüm röportajlar sırasında Etiyopya ve Somali tarihinin ne kadar iç içe olduğu hep dikkatimizi çekiyor. Etiyopya asıllı birinin Somali'de, Somali asıllı birinin Etiyopya'da bakanlık yaptığını, iki ülke arasında geçişlerin serbest olduğunu duymak ilginç geliyor bize. Üstelik Somalililerin nefret ettiği isim şimdiki Etiyopya Başbakanı Meles Zenawi de, geçici hükümetin Başbakanı Muhammed Ghedi'nin babasıyla birlikte aynı evi paylaşarak, Barre hükümetine karşı mücadele içinde yer almış.
Denize düşen 'Etiyopya'ya sarılıyor
Abdullahi Yusuf ile birlikte Barre'yi devirmek için Etiyopya'dan sürekli olarak silah aldıklarını itiraf eden Kral Abdullah, Somali'de iktidarı beğenmeyen herkesin muhakkak Etiyopya'dan destek gördüğünü vurguluyor.
Ülkenin büyük bir çoğunluğu çöl olduğundan Etiyopya'dan doğarak Somali'nin güneyinde Hint Okyanusu'na dökülen Şebele ve Cuba nehirleri de güç mücadelesinin temelinde yer alıyor. Ülkenin en verimli toprakları bu iki nehir ortasında ve çevresinde yer alıyor. Dünyanın en ucuz muzları da bu bölgede üretiliyor.
Bölge Haviye kabilesinin kontrolünde olmasına rağmen çevresi ise tamamen Darrotlardan oluşuyor. Darrotlar, Somalili azınlıkların bulunduğu Ogaden ile Kenya'nın kuzeyindeki en büyük kabile durumunda. Kral Abdullah'a göre, Darrotlar bu bölgelerden aldıkları destekle Haviye'ye karşı sürekli tacizde bulunuyor.
İki kabile arasındaki ayrılığı ve güç mücadelesini sömürge döneminde İngiliz ve İtalyanların çok fazla kullandığını, şimdi de bunu Etiyopya'nın yaptığını ifade eden Kral Abdullah, Haviye'yi oluşturan dört kolun bile birbirine düşman edildiğini ifade ediyor.
Güç mücadelesinde pragmatik tek çözümün Etiyopya'ya yaslanmak olduğunu ifade ediyor Kral Abdullah ve ekliyor: "Bumerang gibi ilmeğin sonunda gelip boynumuza dolanacağını bile bile hepimiz yapıyoruz bunu."
Kral Abdullah, Etiyopya'nın, Eritre'nin bağımsız olmasıyla denizle bağlantısının kesildiğini, dolayısıyla denize çıkmak istediğini ifade ediyor. Hükümetin kurulmaya çalışıldığı şu dönemde bile Etiyopya'nın farklı kabilelerle sürekli görüştüğünü, kendisiyle de sürekli temas halinde olduğunu ifade eden Kral Abdullah, "Eğer Etiyopya samimi ise tamamen kendi istekleri doğrultusunda kurulan hükümet vasıtasıyla benimle görüşmek istediğini belirtir. Ancak bunu yapmıyor ve benimle direkt temasa geçiyor, belki diğerleri ile de aynısını yapıyordur." şeklinde konuşuyor.
Devlet Başkanı Abdullahi Yusuf ve Başbakan Muhammed Ghedi'nin bile kendi aralarında sorunlu olduğunu vurgulayan Kral Abdullah İslam Mahkemeleri Birliği'nin (İMB) de geri dönmek için fırsat kolladığını ifade ediyor. Kral Abdullah'a göre İMB Etiyopya'nın gücünü hesaplayamadı ve stratejik hata yaptı.
Tek banknot bin şilin
Somali'de sadece '1.000 şilinlik banknot dolaşıyor. Ne büyük ne de küçük para var. Sakız alırken de bu parayı veriyorsunuz, ev ya da araba alırken de... Çünkü iç savaştan önceki en büyük para bu. Savaş başlayınca paranın değeri hızla düşüyor ve devreye güçlü işadamları giriyor; Endonezya ve Tunus gibi ülkelerde bastıkları parayı piyasaya sürüyor, dolar topluyorlar.
Alıntı:http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=492939