Köşk'e halk iradesini veto etti

innuendo

HANZALA
Moderatör
Katılım
5 Nis 2007
Mesajlar
9,878
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
FİLİSTANBUL
Köşk'e halk iradesini veto etti

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, cumhurbaşkanını halkın seçmesini öngören paketi veto etti.

Cumhurbaşkanı Sezer getirilmek istenen sistem değişikliğinin haklı bir gerekçesinin olmadığını ve değişikliğin rejimi sıkıntıya sokacağının açık olduğunu belirtti.

Sezer veto gerekçesi olarak, "Parlamenter rejimden giderek uzaklaşılıyor, fazla yetki var. Halkın seçmesi egemenlik yönünden sistemle bağdaşmaz. Cumhurbaşkanının yetkisi icracı niteliğe dönüştürülüyor. Temsilde adalet olmadan değişiklik yapılması doğru değil." dedi.

sezer1.jpg

 
Gecen euro vision da guney kıbrıstan yunanistana tam puan gidince spiker supriz bir puan cıkti die tiye almısti
Aynı durum burdada gecerli
hiç şaşırtıcı bi durum deil
 
Cumhur-BAŞKANI, yani Halkın başkanını halktan başkası mı seçecek... bu mu bizim CUMHURİYETİMİZ... Sen halkın başkanı olacaksın, ama seni halk seçemeyecek... Eğer halk seçerse sistemle bağdaşmayacak? O zaman biz cumhuriyet felan değiliz... Atam neredesin... kurduğun cumhuriyeti cumhuriyet olarak değerlendiremeyenler var ülkemizde... Ve maalesef onlar da bu ülkenin cumhur-BAŞKANI....
 
bu zamana kadar nasıl seçildi,kafanız nerdeydi şimdiye kadar

dünyada kimse toplu anayasa değişikliği adı altında bu kadar kısa sürede yapılmaya çalışılan yasaları onaylamaz

--

Sezer neden iade etti ?

Cumhurbaşkanı Sezer veto gerekçelerinde şu ifadelere yer verdi:

- Parlamenter rejimden uzaklaşılıyor.
- Değişikliğin rejimi sıkıntıya sokacağı açıktır.
- Siyasal yönden sistem iki başlı olacak. Yürütme erkini durduracak.
- Cumhurbaşkanının yetkisi icracı niteliğe dönüştürülüyor.
- Temsilde adalet olmadan değişiklik yapılması doğru değil.

--

tırıvırı yapmayı bırakın


T.C.
CUMHURBAŞKANLIĞI
SAYI : B.01.0.KKB.01-18/A-7-2007-394 25 / 05 / 2007


TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

İLGİ: 11.05.2007 günlü, A.01.0.GNS.0.10.00.02-32263/71597 sayılı yazınız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca 10.05.2007 gününde kabul edilen 5660 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" incelenmiştir.

1- Yasa'nın,

- 2. maddesinde,

"Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 79 uncu maddesinin ikinci fıkrasında geçen ?seçim tutanaklarını' ibaresinden sonra gelmek üzere ?ve Cumhurbaşkanlığı seçimi tutanaklarını' ibaresi; son fıkrasında geçen ?halkoyuna sunulması' ibaresinden sonra gelmek üzere, ?Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi' ibaresi eklenmiştir.",

- 4. maddesiyle değişik, Anayasa'nın 101. maddesinde,

"Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir.

Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.


Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dışından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterebilir.

Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer."

- 5. maddesiyle değişik, Anayasa'nın 102. maddesinde,

"Cumhurbaşkanı seçimi, Cumhurbaşkanının görev süresinin dolmasından önceki altmış gün içinde; makamın herhangi bir sebeple boşalması halinde ise boşalmayı takip eden altmış gün içinde tamamlanır.

Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış bulunan iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.

İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin ölümü veya seçilme yeterliğini kaybetmesi halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. İkinci oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.

Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanının görevi devam eder.

Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin usûl ve esaslar kanunla düzenlenir.",

- 6. maddesiyle Anayasa'ya eklenen,

? Geçici 18. maddede,

"Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 67 nci maddesinin son fıkrası, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılabilmesi için; çıkarılması gereken kanun hükümleri ile seçim kanunlarında yapılacak değişiklikler bakımından dikkate alınmaz.",

? Geçici 19. maddede de,

" Onbirinci Cumhurbaşkanı seçiminin ilk tur oylaması, bu Kanunun Resmi Gazetede yayımını takip eden kırkıncı günden sonraki ilk Pazar günü, ikinci tur oylaması ise ilk tur oylamayı takip eden ikinci Pazar günü yapılır.

Anayasa'nın 101 inci maddesi uyarınca gösterilen adaylar, yazılı muvafakatları ve Anayasanın değişik 101 inci maddesindeki şartları ihtiva eden ve diğer ilgili belgelerle birlikte ilk tur oylama tarihinden otuz gün önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına başvururlar. Adayların başvurularında eksik bilgi ve belgelerin tespit edilmesi halinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tarafından, eksikliklerin giderilmesi için üç günlük kesin süre verilir. Bu süre içinde eksikliklerin giderilmemesi halinde adaylar, kendiliğinden adaylıktan çekilmiş sayılırlar.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca, Anayasanın 101 inci maddesinde belirtilen nitelikleri taşıdıkları anlaşılan adaylara ilişkin kesin liste iki gün içinde ilan edilir ve Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığına bildirilir.

Cumhurbaşkanı adayı gösterilen kamu görevlisi, aday gösterildiği tarihten itibaren görevinden ayrılmış sayılır. Görevinden ayrılan kamu görevlisinin Cumhurbaşkanı seçilememesi halinde görevine geri dönmesi konusunda ilgili kanun hükümleri uygulanır.

Birinci tur seçim sonuçlarının kesinleşmesinden ikinci tur oylamanın sonuçlanmasına kadar, ikinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin ölümü veya seçilme yeterliğini kaybetmesi halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki oy sıralaması esas alınarak sıradaki adayla doldurulması suretiyle yapılır. İkinci oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçilmiş olur.

Cumhurbaşkanının seçilmesine ilişkin usûl ve esasların kanunla düzenlenmesine kadar, 10/6/1983 tarihli ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, 26/4/1961 tarihli ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 22/4/1983 tarihli ve 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu, 23/5/1987 tarihli ve 3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun ile diğer kanunların bu maddeye aykırı olmayan hükümleri uygulanır.",

düzenlemelerine yer verilmiştir.

Yapılan düzenlemelerdeki temel değişiklik, Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesinin öngörülmesidir. Anayasa'nın 101 ve 102. maddelerinde buna ilişkin düzenlemeler yapılmış; 79. maddesine ek kurallar getirilmiş; geçici maddeler ile de, değişikliğin ilk Cumhurbaşkanlığı seçiminde uygulanmasını sağlamak üzere gerekli düzenlemeler yapılıp, yine ilk seçime ilişkin yöntemler ve süreler belirlenmiştir.

Anayasa değişiklikleri Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesiyle sınırlı kalmış, ilgili diğer maddelerde herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.

Cumhurbaşkanı seçiminin basit bir yöntem sorunu olmaması, tersine Anayasa ile yeğlenen siyasal sistemle doğrudan ilgili olması değişikliğin, Anayasa'daki siyasal sistem yönünden incelenmesini gerektirmektedir.

Anayasa'nın 6. maddesinde, egemenliğin kayıtsız koşulsuz Ulus'un olduğu vurgulanmıştır. Devlet kudreti ya da egemenlik tek ve bölünmezdir ve Türk Ulusu'nundur.

Anayasa'nın 80. maddesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin, seçildikleri bölgeyi ya da kendilerini seçenleri değil, tüm Ulusu temsil edecekleri belirtilmiştir. Temsili rejimin dayandığı temel ilkeyi koyan bu kural, ulusal istencin tek temsilcisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu göstermektedir. Bunun içindir ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri siyasal partiler aracılığıyla ya da bağımsız olarak halkın seçmesiyle milletvekili sıfatını kazanmaktadırlar.

Yine Anayasa'nın 6. maddesinde, Ulus'un, tek ve bölünmez nitelikteki egemenliğini, Anayasa'nın koyduğu yetkili organları eliyle kullanacağı ve 7, 8, 9. maddelerinde de yetkili organların yasama, yürütme ve yargı olduğu açıklanmıştır.

Böylece Anayasamızda, devletin çeşitli işlevlerinin değişik organlarca yerine getirilmesi biçiminde tanımlanabilecek erkler ayrılığı ilkesi kabul edilmiştir.

Erkler ayrılığını kabul eden ülkelerde, erklerin sert ayrılığı ya da işbirliği içinde yürümesine göre, sırasıyla başkanlık rejimi ya da parlamenter rejim sözkonusu olmaktadır.

Anayasamızın Başlangıç bölümünde, erkler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmediği, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı uygar bir işbölümü ve işbirliği olduğu belirtilerek, parlamenter rejimin kabul edildiği anlatılmıştır.

Anayasa'nın 8. maddesinin gerekçesinde de, yasama ve yürütme erkleri kastedilerek, "her iki kuvvetin Devlet faaliyetlerinin düzenlenmesinde eşitlik ve denklik içinde işbirliği yapmalarını öngören parlamenter hükümet sistemi bütün gerekleriyle uygulamaya konmuştur" anlatımıyla, anayasamızda parlamenter sistemin kabul edildiği vurgulanmıştır.

Yasama ve yürütmenin dengeli ve yumuşak ayrılığı olarak tanımlanan parlamenter rejimin en önemli özelliği, yürütme organının siyasal kanadının yasama organına karşı siyasal yönden sorumlu olmasıdır. Yasama organı, hükümetin güvenoyu ile göreve başlamasını sağlamakta, hükümeti denetlemekte ve gerektiğinde güvensizlik oyu ile düşürmektedir.

Parlamenter rejimin ikinci özelliği yürütme organının yasamadan doğmasıdır.

Üçüncüsü, siyasal yönden sorumsuz, yansız, denge ve istikrar öğesi bir devlet başkanının varlığıdır. Parlamenter sistemin özü yönünden cumhurbaşkanının rolü yansızlık ve hakemliktir.

Bu nedenle, yasama organına karşı siyasal yönden sorumsuz kılınan cumhurbaşkanı etkin siyasal bir organ değil, devletin sürekliliğini sağlayan, devleti ve ulusu temsil eden yansız bir makamdır ve günlük politikanın dışındadır.

Kuşkusuz, her ülkenin özel koşulları anayasası ile belirlenen rejimine yansımaktadır. Ancak, somut rejim soyut modelde varolan temel niteliklere uygun olmak zorundadır.

Anayasamızda da bu zorunluluğa uyulmuştur. Anayasa'nın 110. maddesinde, Bakanlar Kurulu'nun güvenoyu ile göreve başlaması; 111. maddesinde, Başbakan'ın görev sırasında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden güven istemesi; 112. maddesinde Bakanlar Kurulu'nun yasama organına karşı siyasal yönden sorumlu olması; 98, 99 ve 100. maddelerinde de, yasamanın Bakanlar Kurulu'nu denetim yolları düzenlenmiştir.

Anayasa'da benimsenen siyasal sistem klasik parlamenter rejimin niteliklerini taşımakla birlikte, Cumhurbaşkanı'nın yetkileri yönünden bu sistemden uzaklaşıldığı, Cumhurbaşkanı'na, iktidar gücüne karşı bir denge ve istikrar öğesi olarak güçlü ve etkili bir konum verildiği görülmektedir.

Anayasa'nın,

- 8. maddesinde, yürütme organı, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu olmak üzere iki kesimli olarak öngörülmüş,

- 104. maddesinde, Cumhurbaşkanı'nın Devlet'in başı olduğu, bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Ulusu'nun birliğini temsil ettiği, Anayasa'nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözeteceği belirtilmiş,

- 102. maddesinde, Cumhurbaşkanı'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce seçilmesi öngörülmüş,

- 109. maddesinde, Cumhurbaşkanı'na Başbakan'ı ve bakanları atama yetkisi verilmiş,

- 104. maddesinde, Cumhurbaşkanı'nın gerektiğinde Bakanlar Kurulu'na başkanlık edeceği vurgulanmış,

- 104 ve 105. maddelerinde, kararnameleri imzalamakla yetkili ve görevli kılınmış,

- 89, 104 ve 150. maddelerinde, yasaları bir kez daha görüşülmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geri gönderme ve Anayasa Mahkemesi'ne dava açma yetkisi verilmiş,

- 130, 146, 155, 156, 157. maddelerinde de, kimi yüksek yargı organları üyelerini, Yükseköğretim Kurulu Başkanı ve üyelerini, üniversite rektörlerini seçmek ve atamakla yetkilendirilmiştir.

Görüldüğü gibi, Anayasa'da, parlamenter hükümet sisteminin tipik temel niteliklerine yer verilmiş; yasama ile yürütme arasında, yürütmenin iktidar gücünü dengeleyici bir düzenek kurulmuş; Cumhurbaşkanı, anayasal düzeni işletmek ve korumak amacıyla, seçimle işbaşına gelen ve yasama ile yürütmeden oluşan iktidar gücüne karşı dengeleyici ve istikrarı sağlayıcı yetkilerle donatılıp güçlendirilmiştir.

Cumhurbaşkanı, bir denge ve istikrar öğesi olarak öngörüldüğü için, Anayasa'nın 102. maddesinde, Cumhurbaşkanı seçilirken ilk iki turda üye tamsayısının üçte iki çoğunluk oyu aranarak, her kesimi temsil edecek bir Cumhurbaşkanı adayı üzerinde uzlaşılması öngörülmüştür. Seçimin sürüncemede kalmaması için de son iki turda, Cumhurbaşkanı seçilebilmek için üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyu yeterli görülmüştür.

Anayasa'da güçlü bir yürütme erki yaratılırken, yürütme organının hem siyasal kanadı olan Bakanlar Kurulu, hem yansız kanadı olan Cumhurbaşkanı geniş yetkilerle donatılmıştır.

Ayrıca, yine Anayasa'da Başbakan, eşitler arasında birinci değil, güçlü bir lider niteliğinde öngörülmüştür. Anayasa'nın 109. ve 112. maddelerine göre, bakanlar Başbakan'ca seçilmekte, görevden alınmaları önerilebilmekte, yaptıkları iş ve işlemlerden Başbakan'a karşı sorumlu bulunmaktadırlar.

İncelenen Yasa'nın 4. maddesi ile Anayasa'nın 101. maddesi değiştirilerek Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesine olanak sağlanmaktadır.

Anayasa'nın parlamenter sistem öngören hiçbir kuralına dokunmadan yalnızca Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesinin öngörülmesi, örneği ve uygulaması duyulmayan yeni bir sistem getirilmesi anlamına gelmektedir. Çünkü, bu sistem, bir yandan parlamenter modelden uzaklaşırken, öte yandan da başkanlık ya da yarı başkanlık modelinin temel özelliklerini taşımamaktadır.

Böylesine, kuramsal olarak ve uygulaması bilinmeyen bir sistemin ne gibi sorunlar yaratabileceğini kestirmek güçtür. Ancak, yaratabileceği sorunların rejimi sıkıntıya sokacağı açıktır.

Yukarıda da belirtildiği gibi, Anayasamız, güçlü bir yürütme içinde güçlendirilmiş bir Cumhurbaşkanı modeli öngörmektedir. Anayasa'nın 104. maddesinde, Cumhurbaşkanı'nın yasama, yürütme ve yargıya ilişkin görev ve yetkilerine bir arada yer verilmiş; 89, 91, 93, 108, 109, 114, 116, 117, 118, 120, 121, 122, 130, 131, 146, 150, 154, 155, 156, 157, 159 ve 175. maddelerde de bu görev ve yetkiler ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir.



Parlamenter sistem içinde, iktidar gücünü dengelemek için öngörülen bu geniş yetkiler, halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı kullanımında çok farklı ve rejim yönünden sakıncalı sonuçlar doğurabilecektir.

Bir yandan güçlü bir Başbakan, bir yandan geniş yetkilerle donatılmış ve halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı nedeniyle yürütme organı iki siyasal istençten oluşacak, başka bir deyişle siyasal yönden iki başlı olacak ve yürütme erki sorunlu duruma gelecektir.

Ayrıca, Anayasa'da yansız niteliğiyle bir denge ve istikrar öğesi olarak öngörülen Cumhurbaşkanı'nı halka seçtirmek, böylece yürütme organının her iki kesimini de siyasallaştırmak Cumhurbaşkanı'nı denge ve istikrar öğesi olmaktan çıkaracaktır. Başka bir anlatımla, Devlet'i temsil eden Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesiyle, "dengeleyici" yetkileri "icrai" niteliğe dönüşebilecektir.

Güçlendirilmiş yetkilere doğrudan halk istenciyle seçilmiş olmanın vereceği manevi gücün eklenmesi de, Cumhurbaşkanı'nı kolaylıkla siyasal sistemin egemen öğesi durumuna getirebilecektir.

Çoğunluğu oluşmayan bir parlamento ya da Cumhurbaşkanı'nı seçenden daha az bir çoğunluğa dayanan Hükümet karşısında, halk oyunu doğrudan temsil eden Cumhurbaşkanı'nın, ulusal istencin kendisinde oluştuğu bir makam durumuna yükseleceği, çok daha güçlü bir demokratik geçerliliğe sahip olacağı; bu durumun ise, Cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin siyasal yönden kullanımını kolaylaştıracağı açıktır.

Ayrıca, egemenliği Ulus adına ancak diğer organlar bağlamında yürütme organı kullanmakta iken, halkın seçimiyle işbaşına gelen Cumhurbaşkanı, Türk Ulusu'nun birliğini temsil gücünden yararlanarak "yürütme organı" dışında ulusal egemenliği kullanan bir makam durumuna gelebilecektir.

Bu arada, halkın seçmesiyle göreve gelecek bir Cumhurbaşkanı'nın bulunduğu sistemin, Türkiye Büyük Millet Meclisi karşısında ulusal istenci temsil yönünden sorun yaratacağı da gözden uzak tutulmamalıdır. Başka bir anlatımla, halkoyu ile seçilmiş Cumhurbaşkanı, ulusal egemenlik ve ulusu temsil yönünden de varolan sistemle bağdaşmayacaktır.

Halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı'nın, yine seçimle işbaşına gelen yasama organı ve yürütme organının siyasal kanadı ile aynı siyasal düşünce ve görüşte olması dengelenemez bir iktidar gücü yaratılmasına; tersi durum ise, çekişmelere ve Devlet otoritesinin zayıflayıp bölünmesine neden olabilecektir.



Devlet'in ve yürütme organının başı olan Cumhurbaşkanı ile yasama organı arasında tam çatışma ya da tam bütünleşme değil, "mesafeli bir uyum" bulunması gerekmektedir. Cumhurbaşkanı'nın halkoyu ile seçilmesi, tam çatışma ya da tam bütünleşme sonucunu doğurabilecektir. Bunun, Devlet düzeneğine zarar vereceği açıktır.

Sistem değişikliği yapmadan ya da anayasal sitemi tümüyle ele alıp gerekli düzenlemeleri öngörmeden yalnızca Cumhurbaşkanı'nı halka seçtirmek parlamenter rejimin özüyle bağdaşmamaktadır.

Anayasa'nın 102. maddesinde, Cumhurbaşkanı'nın gizli oyla seçileceği; 101. maddesinde de, Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiğinin kesileceği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona ereceği belirtilmiştir. Böylece, Cumhurbaşkanı'nın siyasal yönden yansız olması sağlanmıştır.

Nitekim, madde gerekçesinde, "Parlamenter rejimde Cumhurbaşkanının tarafsızlığı esas teşkilat hukukumuzda tartışılmaz bir ilkedir." denilerek, Cumhurbaşkanı'nın yansızlığı açık biçimde vurgulanmıştır.

Cumhurbaşkanı'nın halkoyu ile seçilmesi durumunda, seçmenin önüne nasıl bir programla çıkacağı, nasıl bir propaganda ile seçim sürecine katılacağını da kestirebilmek güçtür.

İncelenen Yasa'nın 4. maddesiyle yeniden düzenlenen Anayasa'nın 101. maddesinde, Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiğinin kesileceğine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona ereceğine ilişkin kural aynen korunmuştur.

Ancak, yapılan düzenlemede, yirmi milletvekilinin yazılı önerisi ya da son genel seçimlerde aldıkları toplam oy yüzde 10'u geçen siyasal partilerin Cumhurbaşkanlığı'na aday gösterebilecekleri belirtilmiştir.

Bu düzenleme, milletvekilleri ya da siyasal partiler uygun görmeden Cumhurbaşkanı adayı olunamayacağını göstermektedir. Bu durumu, halkoyu ile seçilmenin özüyle bağdaştırmak olanaksızdır.

Öte yandan, her iki kural birlikte düşünüldüğünde, Cumhurbaşkanı adayının seçimi yapacak halkın önüne siyasal görüntü içinde çıkma olgusu Cumhurbaşkanı'nın yansızlığına gölge düşürecektir.

Ayrıca, Cumhurbaşkanı adayını partilerin önermesi de, Cumhurbaşkanı'nın yansızlığı ile bağdaşmamaktadır. Çünkü, halk genellikle kişiye değil, genel seçimlerde olduğu gibi siyasal partiye oy verecek, Cumhurbaşkanı da seçimini sağlayan partiye olan gönülborcu nedeniyle yansız ve bağımsız davranamayacaktır.

Demokrasilerde halktan yetki almanın yolu, halkın karşısına siyasal programla çıkmayı gerektirmektedir. Propaganda yapmadan seçilmek, siyasal parti örgütünden yararlanmadan propaganda yapmak işin doğasına aykırıdır. Böyle bir yöntemle halkın önüne çıkacak adayın siyasal konulardan uzak durması olanaksızdır. Bu nedenledir ki, parlamenter sistem, devlet başkanının yansızlığını sağlayabilmek için halkoyu ile seçimi öngörmemiştir.

Seçim kampanyaları doğası gereği Ulus'un iki ya da daha çok kampa ayrıldığı bir ortamda seçilecek Cumhurbaşkanı'nın Ulus'un birliğini temsil etmesi de olanaksız denilebilecek kadar güç görünmektedir.

Sorumsuzluk durumu, geniş yetkilere sahip olması, tek başına yaptığı işlemlerin yargı denetimi dışı bırakılması yanında halk tarafından seçilmesi, Cumhurbaşkanı'nın anayasal sistem üstü bir konuma gelmesine neden olabilecektir. Başka bir anlatımla, halk tarafından seçilmesi sonucu siyasal prestij kazanacak Cumhurbaşkanı'nın, hukuksal yönden kullandığı yetkileri siyasal alana kaydırması kaçınılmaz olacaktır.

Böylece, yürütme organı içinde, Cumhurbaşkanı ile Hükümet arasında yönetim krizi çıkabilecektir. Bu krizi önleme ya da giderme düzeneğinden yoksun bir sistem rejime zarar verecektir.

Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesi bir sistem değişikliğini gerektirmektedir. Bunun için kapsamlı bir düzenleme yapılması, Anayasa'nın değişmesi gereken kurallarının birlikte ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir.

Böylesine önemli bir sistem değişikliğinin, uzman akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, siyasal partiler, ilgili kurum ve kuruluşlar ile kamuoyunda tartışılıp olgunlaştırıldıktan sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde tüm önerilerin özenle değerlendirilerek yapılması en uygun yol olacaktır.

Değişikliğin, sistem irdelenmeden yalnızca Cumhurbaşkanı seçimine indirgenmesi, anayasal düzeni sorunlu duruma getirecektir. Gelecek dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin siyasal yapısındaki olası değişme de gözönünde bulundurulursa, bu sorunların çözümsüz kalacağı, bunun da bir rejim çıkmazı yaratacağını söylemek yanıltıcı olmayacaktır.

Anayasalar, toplumsal oydaşmanın sonucu oluşan istikrar belgeleridir. Bu belgelerin arkasında tarihsel deneyimler ve kamuoyu baskısıyla biçimlenmiş süreçler vardır.

Yapılmak istenen Anayasa değişiklikleri ise, rejim krizinin aşılması, temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, toplumsal gönencin artırılması gibi haklı bir gerekçeye, kamuoyu isteğine ya da toplumsal uzlaşmaya dayanmamaktadır.

Daha açık anlatımla, getirilmek istenen sistem değişikliğinin haklı ve kabul edilebilir bir gerekçesi ve gerekliliği yoktur.


Parlamenter rejimden sapma anlamına gelen, Devlet ve Ulus yaşamında çok önemli sonuçlar yaratacak bu Anayasa değişikliğinin, temsilde adaletin sağlanamadığı bir Meclis tarafından ve bu kadar kısa bir süre içinde, tartışılmadan, olgunlaştırılmadan yapılmasının uzun erimli ve giderilmesi olanaksız sakıncalar yaratacağı açıktır.

Üstelik bu değişiklik, Cumhurbaşkanı'nı seçemediği için, Anayasa'nın 102. maddesi uyarınca "derhal yenilenmesi" gereken bir Meclis tarafından gerçekleştirilmektedir. Anayasa değişikliğinin gerektiğinde halkoyuna götürülmesi de gözönünde bulundurulduğunda, hem halkoylamasının, hem bu oylama sonucuna göre Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçiminin, hem de genel seçimin neredeyse birlikte ya da üst üste yapılacağı bir gerçektir. Böylesine önemli bir konunun, bu kadar sıkışık bir süreçte gündeme getirilmesinin haklı ve kabul edilebilir bir gerekçesi olamaz.

Anayasa'nın 96. maddesinin değiştirilip, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, yapacağı seçimler de dahil tüm işlerinde üye tam sayısının en az üçte biri ile toplanacağının belirtilmesi, Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin kurallarda, bu kadar sıkışık bir süreçte yapılmak istenen değişikliğin yersizliğini daha açık biçimde gözler önüne sermektedir.

2- 5660 sayılı Yasa'nın 4. maddesiyle yeniden düzenlenen, Anayasa'nın 101. maddesinin ikinci fıkrasında,

"Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.",

düzenlemesine yer verilmiştir.

Yapılan düzenleme ile Cumhurbaşkanı'nın görev süresi 7 yıldan 5 yıla indirilmekte; ancak, bir kişiye iki kez Cumhurbaşkanı seçilebilme hakkı getirilmektedir.

Anayasa'nın 104. maddesinde, Cumhurbaşkanı'nın Devlet'in başı olduğu, bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Ulusu'nun birliğini temsil ettiği, Anayasa'nın uygulanmasını ve Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözeteceği belirtilmiştir.

Ayrıca, Anayasa'da, bu işlevlerini doğru yapabilmesi için Cumhurbaşkanı'nın tarafsız olması gerektiği vurgulanmıştır. Cumhurbaşkanı'nın tarafsızlığı yukarıda belirtilen işlevlerinin herhangi bir baskı ve etki altında kalmadan yürütülmesi yönünden çok önemli görülmüştür.

Anayasa'nın 101. maddesine göre, bir kişi ancak bir kez Cumhurbaşkanlığı yapabilmektedir. Cumhurbaşkanı'nın iki dönem Cumhurbaşkanlığı yapamaması yansızlığının ve partilerüstü konumunun gereğidir.

İkinci kez seçilme olasılığı, Cumhurbaşkanı'nı, kimi siyasal partileri hoşnut etme, bir siyasal partiyle, özellikle iktidarla özdeşleştirme yoluna itebilecektir. Bu durum, Cumhurbaşkanı'nın yansızlığını zedeleyecek, birleştirici, istikrar ve denge sağlayıcı işlevini anlamsız kılacaktır.

Öte yandan, Cumhurbaşkanı'nın hiçbir baskı ya da etki altında kalmadan özellikle Anayasa'nın uygulanmasını sağlama görevini eksiksiz yerine getirebilmesi için ikinci kez seçilme kaygısı taşımaması gerekmektedir.

İkinci kez seçilebilme kaygısı, görev ve yetkiler yerine getirilip kullanılırken ödün verilmesi ve baskılara boyun eğilmesi sonucunu doğurabilecektir. Bu nedenle, bir kişiye ikinci kez Cumhurbaşkanı seçilebilme hakkının verilmesinin uygun olmayacağı değerlendirilmektedir.

Yayımlanması yukarıda açıklanan gerekçelerle uygun görülmeyen 5660 sayılı "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun", Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa'nın 104 ve 175. maddeleri uyarınca ilişikte geri gönderilmiştir.

Ahmet Necdet SEZER
CUMHURBAŞKANI
 
Veto Ettİ

VETO ETTİ​

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini içeren Anayasa değişikliği paketini veto etti. Cumhurbaşkanı Sezer, 7 sayfalık veto gerekçesinde "Parlamenter sistem içinde, iktidar gücünü dengelemek için öngörülen bu geniş yetkiler, halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı kullanımında çok farklı ve rejim yönünden sakıncalı sonuçlar doğurabilecektir" dedi.

Cumhurbaşkanı Sezer, gerekçesinde şu görüşleri savundu: "Bir yandan güçlü bir Başbakan, bir yandan geniş yetkilerle donatılmış ve halk tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı nedeniyle yürütme organı iki siyasal istençten oluşacak, başka bir deyişle siyasal yönden iki başlı olacak ve yürütme erki sorunlu duruma gelecektir. Ayrıca, Anayasa'da yansız niteliğiyle bir denge ve istikrar öğesi olarak öngörülen Cumhurbaşkanı'nı halka seçtirmek, böylece yürütme organının her iki kesimini de siyasallaştırmak Cumhurbaşkanı'nı denge ve istikrar öğesi olmaktan çıkaracaktır. Başka bir anlatımla, Devlet'i temsil eden Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesiyle, "dengeleyici" yetkileri "icrai" niteliğe dönüşebilecektir.

Güçlendirilmiş yetkilere doğrudan halk istenciyle seçilmiş olmanın vereceği manevi gücün eklenmesi de, Cumhurbaşkanı'nı kolaylıkla siyasal sistemin egemen öğesi durumuna getirebilecektir. Çoğunluğu oluşmayan bir parlamento ya da Cumhurbaşkanı'nı seçenden daha az bir çoğunluğa dayanan Hükümet karşısında, halk oyunu doğrudan temsil eden Cumhurbaşkanı'nın, ulusal istencin kendisinde oluştuğu bir makam durumuna yükseleceği, çok daha güçlü bir demokratik geçerliliğe sahip olacağı; bu durumun ise, Cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin siyasal yönden kullanımını kolaylaştıracağı açıktır."

KÖŞK ULUSAL EGEMENLİĞİ KULLANAN MAKAM OLUR​

Sezer veto gerekçesinde egemenliği ulus ardına diğer organlar bağlamında yürütme organının kullandığını hatırlatarak, "halkın seçimiyle işbaşına gelen Cumhurbaşkanı, Türk ulusunun birliğini temsil gücünden yararlanarak yürütme organı dışında ulusal egemenliği kullanan bir makam durumuna gelebilecektir" dedi.

Sezer şöyle devam etti:​

"Bu arada, halkın seçmesiyle göreve gelecek bir Cumhurbaşkanı'nın bulunduğu sistemin, Türkiye Büyük Millet Meclisi karşısında ulusal istenci temsil yönünden sorun yaratacağı da gözden uzak tutulmamalıdır. Başka bir anlatımla, halkoyu ile seçilmiş Cumhurbaşkanı, ulusal egemenlik ve ulusu temsil yönünden de varolan sistemle bağdaşmayacaktır. Halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı'nın, yine seçimle işbaşına gelen yasama organı ve yürütme organının siyasal kanadı ile aynı siyasal düşünce ve görüşte olması dengelenemez bir iktidar gücü yaratılmasına; tersi durum ise, çekişmelere ve Devlet otoritesinin zayıflayıp bölünmesine neden olabilecektir. Devlet'in ve yürütme organının başı olan Cumhurbaşkanı ile yasama organı arasında tam çatışma ya da tam bütünleşme değil, "mesafeli bir uyum" bulunması gerekmektedir. Cumhurbaşkanı'nın halkoyu ile seçilmesi, tam çatışma ya da tam bütünleşme sonucunu doğurabilecektir. Bunun, Devlet düzeneğine zarar vereceği açıktır. Sistem değişikliği yapmadan ya da anayasal sitemi tümüyle ele alıp gerekli düzenlemeleri öngörmeden yalnızca Cumhurbaşkanı'nı halka seçtirmek parlamenter rejimin özüyle bağdaşmamaktadır."

'Pazartesi ya da Salı oylama yapabiliriz'​
AK Parti Grup Başkanvekili İrfan Gündüz, Anayasa değişikliğine ilişkin yasanın, yarın Anayasa Komisyonununda ele alınabileceğini söyledi. Gündüz, ''Pazartesi ya da Salı günü ise oylamayı yapabiliriz'' dedi.

 
istediği kadar veto etsin, bu maddeler

ge - çe - cek
 
kurtulus23' Alıntı:
bu zamana kadar nasıl seçildi,kafanız nerdeydi şimdiye kadar

doğru kafaları nerdeydi. bugüne kadar cumhurbaskanı 367 ile mi seçildi de şimdi 367 ile seçilme sartı kondu.peki onların kafaları neredeydi?? Yapılan anti demokratik şeylere karsısında susanların kafaları neredeydi..ben soylim halkın iktidara getirdiği partinin adayını seçmemek için saçma sapan mazeretler uyduruluyorsa,sırf 367 sayısı bulunmasın diye kendileri bir aday ortaya atamıyorsa halk seçecektir tabi kim seçecek siz halkın seçtiğini seçtirmezseniz halk seçecek..önceden boyle 367 mi vardı,şimdi var ve madem şimdi var cumhurbaskanını halkın seçmeside şimdi olmalı.
Kafanız nerdeydi şimdiye kadar....
 
ya birakalim da bare amerika secsin hihi nediyelim artik bu sezer bunu istiyor,,,

ama bu vatan sahibsiz degil bir babayigit cikacak ve bunun gibileri goturecek dar agacina...
 
Bide bu şahıslar ATATÜRK'çüyüz diyolar.ATATÜRK her zaman tam egemenliği savunmuştur.O zamanki ekonamik vb. sıkıntılar sebebiyle Cumhurbaşkanını halk seçmemiş.Şunu unutmayın gerçek ATATÜRK'çüler sağcılardır....
 
Hic sasirmadim..

Parlemontonun secmesine izin yok
ee o zaman halk secsin, onada izin yok!

Krallik ile yonetilsin ozaman bu ulke
Ismi neden "demokratik" bir cumhuriyet?

Islerine gelince Ataturk ilkeleri
Islerine gelmeyince Ataturk'e hiyanetlik
"Egemenlik kayitsiz sartsiz milletindir"

Kendi kendilerini kandiriyolar baska
bir aciklamasi yok!
sonra Turk milleti uyancakmis..?
asil kendiniz uyanin, uyuyan sizsiniz! :angry
 
Sezer, "anayasa uygun olmayan son dakika gölünü" veto etti
işine gelmeyen istediği karar üzülebilir
Akp nin meclis seçer diyip sonra meclis seçemeyince oyunbozanlık yapıp halka seçtirelim diyerek ortaya çıkan mağdur(?!?) görüntüsünden yararlanma amacını ve bundan dolayı ortaya çıkan derin üzüntülerini anlıyor
kendilerine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz :D
 
doğru meclis seçerde meclis üyeleri korkak tavuk gibi kaçarsa seçemez..geçmiş olsun için erken 22 temmuzu bekleyin.
 
ewet bunun normali meclisin seçmesidir ancak normal olmayan bişey var;milletin vekilinin bu iş için maaş aldığı halde milleti hiçe sayarak oylamaya katılmayıp,bi kaos ortamı yaratmaya çalışmasıdır buda yetmiyomuş gibi,madem meclis seçemiyo o halde bunu yapabilecek ve en demokratik olacağıda kesin olan halka gitmektir ama ne gariptir ki böle olmasına dahi izin verilmiyo.Sonrada kalkmışlar demokratiklikten bahsediyolar.yazık yazık...
 
bu işler böle olur bizim memlekette.önce 350 milletvekiliyle adama cumhurbaşkanı seçtirmezler.sonra da baksana bunlar o kadar milletvekiliyle bi cumhurbaşkanı seçemiyolar;bunu bile beceremeyen adamlar ülkeyi nasıl yönetsin fln.geçin bunları.hazineden geçinen atanmışların ayak oyunları bunlar.bürokrasi,asker yargı üçgeninde böle götürelim ülkeyi diyorlar.millet iradesi fln hikaye.dünyadan soyutlanmış,muhafazakar bir 3.dünya ülkesi.kapalı olsun bizim olsun.ab kötü,o kötü,bu kötü.ama türban alehtarı karar verince ab iyi.ülkeyi bir korku cumhuriyeti haline getirdiler.atatürk allahtan bu günleri görmedi.kendisi adına yapılanları görse heralde çok üzülürdü.alttan alttan korku ve gerilim verip,bir de bunun kaynağını başkalarında göstermek,hele de buna geniş halk kitlelerini iyiden iyiye inandırmak gerçekten cumhuriyetimiz adına büyük bi kazanım olmalı
 
Akp % 34,28 oyla tek başına iktidara geliyor,yüzde 65 lik kesim mecliste söz sahibi olamıyor,Ozaman demokrasi lafını etmiyorsunuz.
Tek başına Cumhurbaşkanı seçmeye kalkıyor,demokrasi lafı etmiyorsunuz.
Ama Sayın Sezer bi teklifi gerektiği için veto ettimi demokrasiden halk iradesinden bahsediyorsunuz.

Herkes kendine demokrat!
 
ya cancan.1.si ben akp li fln değilim.2.si sen dünyanın başka bi yerinde gördünmü diktatör rejimler dışında%70-80 le fln iktidar olan.veya 55-50.hem bu seçim sistemini bunlarmı getirdi.varolan bi sistemle o kadar milletvekiliyle oraya geldiler.bütün dünyanın kullandığı bi sistem.bize özgü değil yani.%10 luk baraj olmasaydı ewt daha dengeli bi katılım olurdu ama bunun suçlusu da akp değil.hem özal,demirel cumhurreis olduklarında kaç oyla partileri iktidardaydı bi bak bakalım.hem ufkun açılır biraz.
 
Birincisi bana verdiğin örneklerin şu anki durumla örtüşmesi gerekirki haklı olabilesin.
Ufkunun açılması için değil sadece bilgi sahibi olman amacıyla bak bakalım özal ve demirel zamanında başka cumhurbaşkanı adayları varmıydı yokmuydu,ayrıca ozaman yasama yürütme gücü sadece bir partinin elindemi toplandı,bu kişiler cumhurbaşkanı olduğu zaman iktidarda gene kendi partilerimi oldu yoksa başka partilermi.

Gene aynı fikirdeyim,Sezer'in vetosunu eleştirirken demokrasi,halk iradesi gibi lafları kamuflaj olarak kullanmayın!

(Bu lafım konuyla ilgili genel görüşürüm,direk üstüne alınma)
 
Geri
Üst