türk ocağı
serdengeçti
Necip Fazıl Kısakürek
Seyyid Ahmed Arvasi
Yakın tarihimiz içerisinde son devre damgasını vurmuş, ilayi kelamı şiar ve gaye edinmiş insanlar çoktur. Lakin incelenmesi ve irdelenmesi gereken iki güneş vardır ki diğer ışıkları gölgede bırakır. Son dönem gençliğini fikir ve aksiyonlarıyla etkilemiş, Yusufiyelerden gençliğe furkanı tattırmış, bilinçlere ve şuurlara derin bir çizgi vurmuş iki abide şahsiyettir, Üstad Necip Fazıl ve Es-seyid Ahmet Arvasi...
Nakış nakış işledikleri fikirlerini irdeleme gereği duyarken, günümüz Türkiye’sinde gelişen olaylar ve hadiselerle daha bi önemli hal almıştır...
Gündelik yaşamlarını paraya, zevke, iktidara satan kukla gençliğin karşısında üstadın deyimiyle, ...zamana ve mekana hakim, ...kim var denildiğinde ben varım diyebilen... Arvasi hocanın deyimiyle iman ve ahlakına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk milletini iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen” bilincinde gençleri görmekten çok mutlu olurduk. Lakin eksiklik ve şuursuzluk bugün yine maziye dönüp bakmayı gerektiriyor...
Türk-İslam ülküsü yalnızca Türk milletinin kurtuluşu değildir, bütün mazlum milletler için bir reçete, Müslüman için hidayet ve dünya için emperyalist oyunlardan kurtuluştur...
“...ben Afrika’nın ortasında dünyaya gelmiş ve bu akla da sahip olsaydım Tereddütsüz Türk-İslam Ülkücüsü olurdum. Çünkü ben Türk Milletinin de , İslam Alemin de mazlum milletlerinin de kurtuluşunun, Türk - İslam Ülkücülerinde olduğuna ‘Amentüye iman ettiğim’ gibi inanıyorum.” Diyen arvasi hoca büyük bir mesaj vermektedir...
“Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına,vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...” üstadın sözüyle tamamladığımızda ortaya çıkanı görmemek için kör olmak gerekmektedir.
İşte günümüz gençliğini ve geleceği kurtaracak sihirli iksir bu iki güneşte mevcuttur. Hiçbir zaman Hak kisvesiyle halkı incitmeyen, halk kisvesiyle Hakka sövmeyen, ayrıştırıcı değil hedefe direkt kitlenen, bütünleştirici bu şuur ile Ümmeti Muhammed’e hürriyet getirecektir...
Günümüz dünyasında Çeçenistan’da, Afganistan’da, Filistin’de, Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Afrika’da çilelere maruz kalmış milyonlarca Müslüman, acılar ve kederler içerisinde tarihin derin yapraklarına utancımız olarak geçmektedir. İnsanlık emperyalist düzenlere köle yaşamaya zorlanırken, Müslüman Türk gençleri unutmaya ve uyutulmaya çalışılmaktadır. Dünyanın dört köşesindeki mazlum milletler ağabey dedikleri Anadolu çocuklarını her gün gelir diye bekliyorlar lakin bu bekleyiş ancak ve ancak bu iki güneşin fikriyatının aksiyona dönüştüğü gün son bulacaktır bunu bilmiyorlar...
Yobaz ilan edilmekten, fişlenmekten ve işkenceden korkan gençliğin, ne İlay-i kelimetullaha nede mazlum milletlerin, Müslümanların kurtuluşuna çare olamayacağını görmeliyiz. Hakkı söyleyen iki ulu çınar, kapitalist medya patronlarının elinde o cezaevinden bu cezaevine koşturdular, dört duvar arasında pişmanlık duymalarını beklediler. Ama onlar yolundan dönmediler. Ve bize ibret olması için haykırdırlar...
Mehmed'im sevinin başlar yüksekte!
Ölsekte sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu teker kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
Mazinin derin yapraklarını damarlarındaki kanla sulamış Büyük Müslüman Türk Gençliği, Türk-İslam Ülküsü ve Büyük Doğu’yu iyi anlamalıdır. İki güneş iki ayrı fikriyat değildir. Yeniden Osmanlı medeniyetini kurmak için tek bilinç, tek fikir ve tek aksiyona hizmet eder. Mücadelemizin adını asırlar önce Örnek İnsan Alemlere Rahmet Hz.Muhammed (SAS) koymuştur. Mücadelemizin adı Küfre karşı savaştır. Resul-ü ekremin, bütün sahabelerin ve son devrin iki güneşinin de muradı budur. Biz gençlerinde muradı bu büyük buğranı yırtıp üstümüzdeki ölü toprağını atmak ve mücadele için ruh bulmak olmalıdır.
Ruh tamamlanması ancak Kuran Ahlakıyla mümkün olacaktır, Kuran Ahlakına en yakin örnek ise yakın dönemin iki güneşidir ve iki üstadın tek yol olarak çizdiği Hak Yol İslam çizgisidir.
Yakın tarihimizde “İki güneş ile karanlıkta” kalmamızın sebebi son yüz yıldır gözlerimizin karanlıkta kalmasıdır. Gözlerini silecek ve taşı gediğine oturtacak aydınlığa yürüyecek gençlik filiz vermiştir..
Büyük Doğu ve Türk-İslam Ülküsü taşı gediğe oturtacak güçtür, taş gediğine oturduğunda gençlik yeniden kendisiyle bütünleşecek, dünya yeniden İslam’ın hakimiyetiyle şereflenecektir.
Muhammed Doğan Kaya
(Büyük Doğu Ocakları Dergisi 2. Sayı)
