muammer-oz
New member
- Katılım
- 26 Eyl 2007
- Mesajlar
- 363
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Fethullah Gülen’in, sadece 12 Eylül darbesini değil, 28 Şubat post modern darbesini de onayladığı ortaya çıktı.
28 Şubat için, “Türkiye’de sistem, demokrasi açısından bir darboğazdan geçti” değerlendirmesini yapan Gülen, “Bir kangrene neşter vurulmuştur… Bir uçurumdan geriye dönülmüştür” dedi.
Gülen, 28 Şubat’tan 6 ay sonra gelişmelere ilginç bir isme değerlendirdi. Bu isim bugün Taraf Gazetesi üzerinden TSK’ya saldıran Yasemin Çongar’dı. O dönemde Milliyet Gazetesi’nin Washington temsilcisi olan Çongar’ın, Gülen röportajı üç bölüm halinde yayınlandı.
RP’nin Kapatılacağını ABD’lilerden Duydu
Çongar, Gülen’e ilk olarak, “Geride kalan siyasi krizin tortusunu” sordu. Gülen, şunları söyledi:
“Türkiye’de sistem, demokrasi açısından bir darboğazdan geçti denebilir. Türkiye bir kaostan çıktı, hemen birdenbire mutlak hayra açılması düşünülemez. Askeriyenin müdahalesi oldu. Biraz askeriyenin isteğiyle o çizgide bir hükümet kuruldu. Bunda başkalarının oyunları da oldu. Bunlar demokrasinin hâkim olduğu, olunmasının istendiği bir ülkede sevimli şeyler değildi, olmaması gerekli şeylerdi. Fakat tıpkı bir kangren olmuştu... Buna neşter vurma manasında bir şey yapıldı. Birdenbire böyle kaoslu bir durumdan, nizama, intizama, ahenge geçilmesi elbette pek mümkün değil. Fakat şu anda bir uçurumdan geriye dönülmüştür.”
28 Şubat sürecinden sonra RP’yi bekleyen geleceği de değerlendiren Gülen, milletin “mağduriyete” prim vermeyeceğini belirtip, şu ilginç tespitlerde bulundu:
“Refah’taki oy büyük çoğunluğu itibariyle gayri memnunların oylarıdır. Kimisi ev, kimisi mahalle, kimi göç probleminin halli, kimisi küçük bir destek peşindedir. Ve kimisi de, bir iki asırdan beri uzak kaldığımız tarihi değerlerimiz, dinamiklerimize sanki böyle yeniden dönülecek gibi, acaba devletler muvazenesinde yoksa bir Kanuni dönemini yeniden idrak mi edeceğiz gibi hülyalar yaşayan insanlar olabilir. Bütün bu telakkiler zannediyorum, oy potansiyelinin yarısı kadarını bugüne tevci etmiştir. ‘Mağduren, manzulen bir kenara itildiler. Bu millet mağdurun yanında yerini alarak oy bakımından daha bir zenginleşmiş olarak karşımıza çıkacaklar’ şeklinde düşünmüyorum.”
Gülen bu röportajda, “Amerikalı yetkililerin, kendisine intikal ettiği kanaatlere göre Refah’ın kapatılacağı” tahmininde de bulundu.
Türkiye’de Din Özgür
Gülen, “Türkiye’de din özgürlüğü” olup olmadığı konusunda ise şunları anlattı:
“Türkiye’de bana göre, İslâm hak ve özgürlükleri, hür düşünce, hür teşebbüs dünyada çok ender yerlerde var olan düzeydedir. Türkiye, İran’dan çok müsaittir, çok yumuşaktır, hatta Suudi Arabistan’dan daha hürdür, dinsel duyguları açığa vurma, yaşama açısından. Güney Irak’tan, Libya’dan, Fas’tan, Tunus’tan, Cezayir’den daha hürdür. Bu hürriyetin kadri bilinmeli. Daha fazla demokrasi istiyorsak, onu da demokratik yollarla istemeli… Türkiye’de dini hayatı yaşama, düşünme adına bir kısıtlama yoktur aslında. Herkes şahsi ibadetini yapar, bir yönüyle ailevi çerçeve içinde Müslümanlığı yaşamasına kimse müdahale etmez. Bazıları Müslümanlığın o yanını yaşarken, ifrat etmişlerdir. Tali meseleleri, temel meseleler diyeceğimiz şeylerin yerine koyar gibi yapmışlardır. Buna karşılık bazıları da biraz rejim adına, siyasi ideoloji adına fazlaca hassas hale getirmişlerdir. Türkiye’deki kavga, ifratla tefritin kavgasıdır, aklıselimin kavgası değildir. Birileri olmayacak şeyler istemiş, öbürleri de olmayacak şekilde karşı koymak istemişlerdir.”
8 Yıllık Eğitim ve İmam Hatipler
Gülen’in o günlerde, 28 Şubat’ın en önemli sonucu olan ve malum camiada büyük tepki gören 8 yıllık eğitim uygulamasından da çok fazla rahatsız olmadığı görüldü.
“İslâmi olan, olmayan kesim” şeklinde ayırım yapılmasına karşı çıktığını belirten Gülen, “Ama birileri çıkıp, onun bayraktarı gibi görünüyorlarsa, hakları var mı, yok mu, ayrı bir mesele” vurgusunu yaptıktan sonra sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu Türk Milleti de mecburi 8 yıl eğitim yapsın diyorlar, ben de arzu ederim, keşke 11 yıl mecburi eğitim yapsalar. Ancak bütün bunlar planlanırken, yine ifratla, tefrit yaşandı. Ben şahsen herkesi hoş görmek istiyorum. Bence Türk toplumu artık bir ölçüde kendini arayışı çok gerilerde bırakmış, ne olmaya çoktan karar vermiştir. Allah’a inanılması gerektiğine inanmışsa, onu bundan kimse geriye çeviremez. Ortaokuldan sonra mı, ilkokuldan sonra mı, liseden sonra mı, nerede fırsat bulursa, dinini öğrenecek icabında… Dengeli davranmakta yarar var. Acaba kesintisiz eğitim diyenler, dini eğitim yapılmasın mülahazasını mı taşıyorlar? Ben böyle düşünen, böyle diyenlerin hepsini töhmet altında bulundurmuş, onların hissiyatlarına saygısızlıkta bulunmuş olurum. Çünkü böyle diyenler aynı zamanda, başka projeler de teklif ediyorlar, diyorlar ki ilkokuldan din dersleri koyalım.”
Gülen, Yasemin Çongar’a, İmam-Hatip okullarının kapatılması tartışmalarına ilişkin görüşlerini de açıkladı. Bu okullara ihtiyaç olduğunu, Atatürk zamanından bu yana açıla geldiğini, Batılılaştığımız bir dönemde bile bu sürecin durdurulmadığını anlatan Gülen, Türkiye’yi idare edenlerin bu okulun kapatılmasını teklif ettiğini sanmadığını bildirdi. Gülen, özetle şunları söyledi:
“Aklından geçirenler, bunu kafalarından çıkarmalılar. Bu, kavga meselesi oluyor. Öbürleri de İmam Hatip’te millet dinini öğrenemezse katiyyen öğrenemez gibi bir yanlış mülahazayı kafasından çıkarıp atsın. İmam Hatip’te okumadığı halde, ortaokulda, lisede okumuş, hiç ilahiyat görmemiş bir yığın imanlı ve bilgili insan, İmam Hatip mevcudunun elli katı Allah’ına, peygamberine, Kur’an’ına inanan insan vardır.”
Hocaefendi 28 Şubat’ı da savunmuştu - Avaztürk.com
28 Şubat için, “Türkiye’de sistem, demokrasi açısından bir darboğazdan geçti” değerlendirmesini yapan Gülen, “Bir kangrene neşter vurulmuştur… Bir uçurumdan geriye dönülmüştür” dedi.
Gülen, 28 Şubat’tan 6 ay sonra gelişmelere ilginç bir isme değerlendirdi. Bu isim bugün Taraf Gazetesi üzerinden TSK’ya saldıran Yasemin Çongar’dı. O dönemde Milliyet Gazetesi’nin Washington temsilcisi olan Çongar’ın, Gülen röportajı üç bölüm halinde yayınlandı.
RP’nin Kapatılacağını ABD’lilerden Duydu
Çongar, Gülen’e ilk olarak, “Geride kalan siyasi krizin tortusunu” sordu. Gülen, şunları söyledi:
“Türkiye’de sistem, demokrasi açısından bir darboğazdan geçti denebilir. Türkiye bir kaostan çıktı, hemen birdenbire mutlak hayra açılması düşünülemez. Askeriyenin müdahalesi oldu. Biraz askeriyenin isteğiyle o çizgide bir hükümet kuruldu. Bunda başkalarının oyunları da oldu. Bunlar demokrasinin hâkim olduğu, olunmasının istendiği bir ülkede sevimli şeyler değildi, olmaması gerekli şeylerdi. Fakat tıpkı bir kangren olmuştu... Buna neşter vurma manasında bir şey yapıldı. Birdenbire böyle kaoslu bir durumdan, nizama, intizama, ahenge geçilmesi elbette pek mümkün değil. Fakat şu anda bir uçurumdan geriye dönülmüştür.”
28 Şubat sürecinden sonra RP’yi bekleyen geleceği de değerlendiren Gülen, milletin “mağduriyete” prim vermeyeceğini belirtip, şu ilginç tespitlerde bulundu:
“Refah’taki oy büyük çoğunluğu itibariyle gayri memnunların oylarıdır. Kimisi ev, kimisi mahalle, kimi göç probleminin halli, kimisi küçük bir destek peşindedir. Ve kimisi de, bir iki asırdan beri uzak kaldığımız tarihi değerlerimiz, dinamiklerimize sanki böyle yeniden dönülecek gibi, acaba devletler muvazenesinde yoksa bir Kanuni dönemini yeniden idrak mi edeceğiz gibi hülyalar yaşayan insanlar olabilir. Bütün bu telakkiler zannediyorum, oy potansiyelinin yarısı kadarını bugüne tevci etmiştir. ‘Mağduren, manzulen bir kenara itildiler. Bu millet mağdurun yanında yerini alarak oy bakımından daha bir zenginleşmiş olarak karşımıza çıkacaklar’ şeklinde düşünmüyorum.”
Gülen bu röportajda, “Amerikalı yetkililerin, kendisine intikal ettiği kanaatlere göre Refah’ın kapatılacağı” tahmininde de bulundu.
Türkiye’de Din Özgür
Gülen, “Türkiye’de din özgürlüğü” olup olmadığı konusunda ise şunları anlattı:
“Türkiye’de bana göre, İslâm hak ve özgürlükleri, hür düşünce, hür teşebbüs dünyada çok ender yerlerde var olan düzeydedir. Türkiye, İran’dan çok müsaittir, çok yumuşaktır, hatta Suudi Arabistan’dan daha hürdür, dinsel duyguları açığa vurma, yaşama açısından. Güney Irak’tan, Libya’dan, Fas’tan, Tunus’tan, Cezayir’den daha hürdür. Bu hürriyetin kadri bilinmeli. Daha fazla demokrasi istiyorsak, onu da demokratik yollarla istemeli… Türkiye’de dini hayatı yaşama, düşünme adına bir kısıtlama yoktur aslında. Herkes şahsi ibadetini yapar, bir yönüyle ailevi çerçeve içinde Müslümanlığı yaşamasına kimse müdahale etmez. Bazıları Müslümanlığın o yanını yaşarken, ifrat etmişlerdir. Tali meseleleri, temel meseleler diyeceğimiz şeylerin yerine koyar gibi yapmışlardır. Buna karşılık bazıları da biraz rejim adına, siyasi ideoloji adına fazlaca hassas hale getirmişlerdir. Türkiye’deki kavga, ifratla tefritin kavgasıdır, aklıselimin kavgası değildir. Birileri olmayacak şeyler istemiş, öbürleri de olmayacak şekilde karşı koymak istemişlerdir.”
8 Yıllık Eğitim ve İmam Hatipler
Gülen’in o günlerde, 28 Şubat’ın en önemli sonucu olan ve malum camiada büyük tepki gören 8 yıllık eğitim uygulamasından da çok fazla rahatsız olmadığı görüldü.
“İslâmi olan, olmayan kesim” şeklinde ayırım yapılmasına karşı çıktığını belirten Gülen, “Ama birileri çıkıp, onun bayraktarı gibi görünüyorlarsa, hakları var mı, yok mu, ayrı bir mesele” vurgusunu yaptıktan sonra sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu Türk Milleti de mecburi 8 yıl eğitim yapsın diyorlar, ben de arzu ederim, keşke 11 yıl mecburi eğitim yapsalar. Ancak bütün bunlar planlanırken, yine ifratla, tefrit yaşandı. Ben şahsen herkesi hoş görmek istiyorum. Bence Türk toplumu artık bir ölçüde kendini arayışı çok gerilerde bırakmış, ne olmaya çoktan karar vermiştir. Allah’a inanılması gerektiğine inanmışsa, onu bundan kimse geriye çeviremez. Ortaokuldan sonra mı, ilkokuldan sonra mı, liseden sonra mı, nerede fırsat bulursa, dinini öğrenecek icabında… Dengeli davranmakta yarar var. Acaba kesintisiz eğitim diyenler, dini eğitim yapılmasın mülahazasını mı taşıyorlar? Ben böyle düşünen, böyle diyenlerin hepsini töhmet altında bulundurmuş, onların hissiyatlarına saygısızlıkta bulunmuş olurum. Çünkü böyle diyenler aynı zamanda, başka projeler de teklif ediyorlar, diyorlar ki ilkokuldan din dersleri koyalım.”
Gülen, Yasemin Çongar’a, İmam-Hatip okullarının kapatılması tartışmalarına ilişkin görüşlerini de açıkladı. Bu okullara ihtiyaç olduğunu, Atatürk zamanından bu yana açıla geldiğini, Batılılaştığımız bir dönemde bile bu sürecin durdurulmadığını anlatan Gülen, Türkiye’yi idare edenlerin bu okulun kapatılmasını teklif ettiğini sanmadığını bildirdi. Gülen, özetle şunları söyledi:
“Aklından geçirenler, bunu kafalarından çıkarmalılar. Bu, kavga meselesi oluyor. Öbürleri de İmam Hatip’te millet dinini öğrenemezse katiyyen öğrenemez gibi bir yanlış mülahazayı kafasından çıkarıp atsın. İmam Hatip’te okumadığı halde, ortaokulda, lisede okumuş, hiç ilahiyat görmemiş bir yığın imanlı ve bilgili insan, İmam Hatip mevcudunun elli katı Allah’ına, peygamberine, Kur’an’ına inanan insan vardır.”
Hocaefendi 28 Şubat’ı da savunmuştu - Avaztürk.com