AngeL Of Death
Wishmaster
- Katılım
- 6 Haz 2006
- Mesajlar
- 5,121
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 36
Başbakan adeta bir “sivil darbe” yaparak tamamen “otoriter” bir başbakan olmasına rağmen “mağduriyet edebiyatı” yapmaktan asla vazgeçmiyor. Şimdi de “imam hatipli olmasından derin bir mağduriyet” çıkardığına tanık olduk.
İmam hatipliler sempozyumuna katılan Erdoğan, imam hatiplilerin hep aşağılandığını ama kendilerinin buna direnç gösterdiğini anlattı.
İmam hatipliler sempozyumuna katılan Erdoğan, imam hatiplilerin hep aşağılandığını ama kendilerinin buna direnç gösterdiğini anlattı.
Dinleyenlerin çoğunun elbette gözleri yaşarmıştır Başbakan’ı dinlerken. “Ranzaların arasında sessizce ağlayan arkadaşlar gördük, aylarca ailesinden harçlık alamayan, bir dilim ekmekle ayakta durmaya çalışan arkadaşlarım vardı, yoksulluğa pes etmedik, dışlanmışlığa eyvallah demedik, biz Anadoluyuz dedik, Trakyayız dedik, Türkiyeyiz dedik bu günlere ulaştık” sözlerine ağlamayacak imam hatipli olamaz zaten.
Ama bunlar gerçek mi? İmam hatipliler hep ezildi, dışlandı, aşağılandı mı? “Ölü yıkayıcı, taşralı, köylü” tanımlamaları her imam hatipliye yapıldı mı?
Başbakan’la aşağı yukarı aynı yaşlardayız. Demek ki aynı dönemlerde eğitim gördük. O yıllarda imam hatip okulları vardı, liseye dönüştürülmeleri 1970’lerin ortasına denk gelir. İktidarda CHP-MSP koalisyonu vardı, Milli Eğitim Bakanı Mustafa Üstündağ’dı, MSP’li Hasan Hüseyin Ceylan’ın gayretleriyle imam hatip okullarına lise statüsü verilmişti -ki bundan sonra imam hatipliler de siyasal bilgilere, hukuka gitmeye başladılar. Zaten amaç da oydu. Nitekim o yıldan sonra imam hatip mezunları yoğun biçimde siyasal bilgiler ve hukuk fakültelerine girmek için mücadele verdi.
Bugün imam hatip kökenli kaymakam, vali sayısı fazlaysa o dönemin eseridir. İmam hatip mezunlarının üniversite sınavlarında önlerine engel çıkarılması 80’li yılların sonlarına denk gelir.
Aynı dönemde okuduğum için bilirim, imam hatiplilerin aşağılandığını hatırlamıyorum. İmam hatiplere genellikle düşük gelirli ailelerin çocukları giderdi. Buradan çıkan imam olurdu ve o günün koşullarında aileler “memur olacak, hayatı garanti altında” diye düşünürdü.
Benim de imam hatipli arkadaşlarım vardı. Aklımıza ne alay etmek, ne de dışlamak gelirdi. Ortak özellikleri yoksul ailelerden gelmeleriydi. Zengin aile çocuklarından birinin bile imam hatibe gittiğini görmedim. O günlerin siyasi tartışmalarında “Dini istismar eden siyasetçiler fakir çocuklarını imam hatiplere kendi çocuklarını kolejlere gönderirler” sözlerini çok duyardık. Sonraki yıllarda imam hatiplere kızlar da alındı. Müfredat değişti, liselere çok benzer hale geldi. Bu kez aileler çocuklarını “daha iyi lise eğitimi verdiği” ve “üstelik çocukları daha ahlâki bir ortamda olduğu” için imam hatiplere göndermeye başladı. Ama ne gariptir ki Başbakan, imam hatipli olmayı bile mağduriyet edebiyatının bir şaheseri olarak kullanmaktan çekinmiyor.
*****
CHP gönüllüleri
Salı günü yazdığım yazılardan birinde CHP’nin gönüllü hareketine başvuranlardan aldığım mesajlara yer vermiştim. Bu mesajları gönderenler “CHP’nin gönüllüler hareketine katılmak isteyip partiden bir cevap alamadıklarından” yakınıyordu.
Bu yazım üzerine “beni çok şaşırtan biçimde” ve “belki de ilk kez” bir CHP yetkilisi arayarak bilgi verdi. CHP MYK üyesi Ekrem Oktay “Gönüllü olmak isteyenler şu anda toplanıyor, önümüzdeki günlerde gönüllü ajandasını açıklayacağız” dedi.
Oktay “bazı CHP’liler hemen bir görev verilmemesini herhalde gönüllü hareketine kabul edilmedikleri şeklinde yorumlamışlar, ama bu böyle değil, hazırlıklarımızı yapıyoruz, hem görev dağılımları hem de görev biçimlerini en kısa sürede açıklayacağız” dedi. Bakalım, göreceğiz..
*****
Paralı ilavede övgüye kanmak
Birkaç gündür özellikle yandaş medyada bir Wall Street Journal fırtınası estiriliyor. Çünkü bu gazetede Türkiye çok övülmüş, Başbakan için “Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi ve cesur başbakanı” ifadesi yer almış.
Elbette yabancı medyada Türkiye’nin övülmesini, Başbakan’ın takdir edilmesini herkes keyifle izler ve bundan gurur duyar.
Ancak Wall Street Journal’in söz konusu haberinin “gazetenin neresinde yayınlandığı” haberlerde pek geçmiyor. Okuyunca sanıyorsunuz ki bu makaleler gazetenin ana sayfalarında yayınlanmış.
Oysa Türkiye’ye “yoğun övgü” dolu bu yazılar gazetenin Türkiye ile ilgili turizm ilavesinde var. Yani parası Türkiye tarafından ödenen bir ilave. Elbette “reklam” niteliğinde olan bir ilavede parayı ödeyen hakkında kötü şeyler değil tam tersine “reklam amaçlı” iyi şeyler yazılır ve bunların çoğu da parayı ödeyenler tarafından kaleme alınır.
Türk halkını kandırmaya çalışmanın sınırı yok ki...
*****
Daha fazla demokrasiden yana olduklarını söyleyenler, polisin, demokratik hakkını kullanıp protesto eylemi yapan öğrencilere müdahalesine “yetmez ama evet” diyor! (Gani Yıldız)
*****
İleri demokrasi değil ileri fişleme
İktidarın ve yandaşlarının ağzından demokrasi düşmüyor. Öyle ki normal demokrasi yetmiyor ileri demokrasi sunuluyor. Ama lafta. Gerçek yaşamda ise demokrasiyi katleden uygulamalar yapılıyor.
İnsanlar dinleniyor, izleniyor, kayıt altına alınıyor, sonra bunlar aşağılamak, zor duruma düşürmek için yandaş medyaya sızdırılıyor, imzasız ihbar mektupları kayda değer bulunuyor, kişiye özel yasa çıkarılıyor, muhalefet darbecilikle, protesto statükoculukla eş değer tutuluyor.
Haydi diyelim ki bunlar “muhalif olanların hezeyanı” ama dün yaşadığımız bir olay hukuk ve demokrasi dışı davranışların nasıl yaygınlaştığını gözler önüne serdi.
Dün bir grup öğrenci CHP grup toplantısını izlemek üzere milletvekili Mehmet Sevigen’in konuğu olarak Meclis kapısına geldi. Ancak öğrenciler içeri sokulmadı. Çünkü polis kapıda “bilgisayar üzerinden bir araştırma” yaptı ve bazı öğrencilerin “daha önce bazı protesto eylemlerine katıldığını” saptadı. Bu nedenle öğrencilere Meclis’e girme izni verilmedi.
Bu öğrenciler sabıkalı değil, haklarında açılmış bir dava yok, tutuklanmamışlar, gözaltında tutulmuyorlar. Ama polis çocukları fişlemiş. Bu durum bugün meclise girerken, yarın uçağa binerken, diğer bir gün pasaport başvurusunda önlerine çıkacak demek ki.
Bu, hükümetin “kendine muhalefet eden herkesi fişlediği” gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Demokraside çok mu ileri gidiyoruz yoksa?
CAN ATAKLI/VATAN